13 Şubat 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4

13 Şubat 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayfa 4 3 Sıyası meseleler ve muhabir mektuplan l]serıle mucadele eden atom miütehassısı Washington (Hu- Cuthbert Daniels, beşeriyeti kurtarmak maddeleri istihsal ada İçin var kuvvetile çalışmaktadır — zi BiRiere Cuthbert Danlels 'in tipi de, taassu- bünü tam münasiyle aksettirmekte- dir, 'Tavır ve hareketlerinde, tek yap- macık, yahut Jest yoktur. Atomu, teh- likesini ve imkânlarını bütün teferru- atına kadar bilen, bunları müdrik o- lan ve mırf beşeriyete karşı duyduğu derin sevgi sebebiyle, hayatını bun- dan böyle atom aleyhtarlığına vak- fetmek kararını veren bu mücahidin Tuhunu, beşerin istikbali hususunda derin bir endişe kaplamıştır. Atoma karşı mücadele eden tek a- tom bilgini Danlel değildir. Meslek- daşları arasında pek müstesna — bir mevkide bulunduğu halde, hemen bü- tün atom Alimleri aynı kanaati taşı- maktadırlar. Hemen bütün atom fi zikçileri, günahkâr elleriyle - serbest biraktığı ruhlara hâkim olamadığını haşyetle gören sihirbaz — yamağına benziyorlar. Atom parçalanmasını ve atom enerjisinin istikbalini temin e- den bütün büyük fizikçi ve kimyager- der, Einsteln, Jollot-Curle'ler, — Ürey, Oppenhelmer, Barnard, Bohr, Fermi, Bayan Meltner, hepsi, cihan umumi afkArından beşeriyetin imhasına en- gel olabilecek tek çarenin, milletler: Tası, müessir bir atom kontrolünün Hemen tesisini istiyorlar. Hepst bu gaye uğrunda durmadan, yılmadan mücedele ediyor, haykırı: yor ve yazıyor. Fakat Cuthbert Da- nlele, hepsinden daha ileri ” giderek, Birleşmiş Milletlerin, — milletlerarası atom kontrolü tesisine mütedair mü- zakerelerine fillen müdahale — eden dik atom fizikçisi sıfatiyle — binlerle komplikasyonu ihtiva ettiği halde, ilk Bakışta, Kolomb'un yumurtası kadar basit görünen bir atom istihsal siste- ni teklif etti. Birleşmiş Milletler Ge- B Kurul Başkanı Romülo da, büyük Amerikada haftanın olayları Acbeson'un Algler Hise'i müdafaa edişi, hayret uyandırdı yaahington resmi mehafili, Sov. Yet Rusya ile komünist Çin Arasında tam bir anlaşma olar bileceğini zannetmiyorlar. Çünkü ge- Tek Rusya gerekse Çin az çok aynı iktisadi karakteri haizdirler. Her iki- #inin de ham madde menbaları ve Rüfüsü hudutsuzdur. Her ikisi de endüstri ve makineye muhtaçtırlar. Böylece Rusya ile Çin'in ekonomileri birbirini tamamlayıcı bir rol oyn yamazlar. | Chambers, FBE'ya yardım etmiş Şimdi öğrenildiğine göre, Ameri- kan Dişişleri Bakanlığı eski memur. Jarından Algier Hiss'in bir komünist Casusu olduğunu iddia eden Whitta- ker Chambers, FBI'ya (Federal Tah- kikat Bürosuna) tanıdığı xomünist Casuslar ve onların çalışma sistem- leri hakkında eşaslı malümat ver. Miştir. Bilindiği gibi Chambera, ken- disinin de bir casus olduğunu itiraf ederek Hiss'i suç ortaklığı ile itham etmişti. Acheson, Algler Hise'i müdafaa ediyor. Whittaker Chambers'in ihbarı Ü- 'zerine hakkında tahkikat yapılırken mahkeme huzurunda yalan söylemek #uçundan mahküm olan Algisr Hise'i, Sieinin, ilâç, sunü gübre ve bu devletlere teklif ettiği uzlaşma pro- Jelerini, bu sisteme göre tanzim ettir. mişti. Cuthbert Danlels'in gençliği, hiç de ŞİMdİkİ Tölüne uygun — geçmemlştir. Genç bir kolej talebesi iken fizik a- raştırmaları yapmağa karar vermişti. Bu sahada bir hayli çalıştıktan son- ra, Danlel, atom silâhları imâl eden Amerikan askeri tesislerinde vazife aldı. Fakat Danlel, ilk — bombalara Mmuszzam miktarda atom dolduruldu. Zu Los Alamos da değil, mikroskobik Miktarlarda “fissible" uranlum — 2: imâl eden Onk Ridge Laboratuvarla- rında çalışmaktadır. Ondan sonra Hi- roşima ve Nagasaki yakıldı, Ameri- ka, sivil atom idaresini kurdu, ato- mik “mahrukat” istihsal ve istimal edecek müazzam fabrikalar — yapıldı ve Birleşmiş Milletler, atom enerjisi- ni devletlerin elinden alarak milletler. arası hale koymak Üzere çalışmağa Daşladı. İşte tam bu sırada Danlel müdahale etti. Daniel 1946 yılında Oak Ridge'de kafadar bir yoldaş buldu. — Arthur Baulres, aynı müessesede, atom araş- tırmalariyle meşguldü. Danlel - ve Sgulres, müştereken, bir “atom kon- trol” plânı hazırlayarak neşrettiler. Büyük alâka uyandıran bu plânın ana hatları şunlardı “Perakende" ve “toptan” atom e- nerjisi istihsali arasında esaslı farklar vardır. “Perakende” istihsal, labora- tuvarda atom pilleriyle yapılmakta- dır. Bu piller, Amerika ve Rusyadan başka, İngiltere, Fransa, Kanada ve İsveçte de imâl ve istimal edilmekte- dir. Pillerin istihsal ettiği enerji mik- tar itibariyle az olmakla — beraber, bütün ilmi araştırmalarla, atom ener- sbi| len (Radio-İzotop)lar, daha şimdiden bilhassa kanser tedavisinde — büyük hizmetler görmektedir. Halbuki yal- niz Oak Ridge'in, bugün imAl etmekte olduğu Radio-İzotoplar, sulh ihtiyacı- Tü kat kat geçmektedir. Bu itiharla, beşeriyete faydalı olan bu mamüller için “toptan” atom enerjisi istihsaline Tüzüm yoktür Danlel'e göre, Oak Ridge, Hanford, Brookhaven gibi Amerikan ve Atom- Erad gibi Sovyet süper fabrikalarında İstihsal edilen “toptan” enerji, mün- hasıran bomba imaline yaramaktadır. Danlel diyor ki: “Hayale kapılmıya- hm, Kömür veya elektriğin yerini a- Jarak, enerji santrallarını ve gemileri tahrik edecek olan atomik “mahru- kat” imaline çalışıldığına dair söyle- nenlerin hepsi, istikbale matuftur. Atom enerjisini, muharrik ku vet olarak kullanabilmek için, yasız meselelerin halledilmesi lazım- dır. Radyoaktif pasekül ve bekayanın Rasıl imha edilebileceği ” bile daha şimdiden bir mesele halini almış ve bunların, hattâ roketlerle aya gönde- Tilmesi ciddi. olarak - düşünülmeğe başlanmıştır. Bu itibarla Danlel, toptan — enerji istihsalini tamamen menetmek ve bü- yük fabrikaları kapatmak / süretiyle beşeriyeti, atom harbinden korumağı teklif ediyor. İşte, Birleşmiş Milletler Atom Ko- misyonunun tetkikine havale - edilen Daniel-Plânının esasları bunlardan i- barettir. Eğer bir gün gelir de, atom, müessir bir mülletlerarası kontrol al tına alınabilir ve beşeriyet bu âfetten kurtarılabilirse, o zaman bütün — şe- hirler Danlel'in mermerden heykelini dikseler yeridir. Cuthbert Danlels bu- 'nu ve fazlasını haketmiş olacaktır. Türk - Amerıkan Cemiyetinin New-York'taki toplantısı Türkiyede de bir Türk - kurulması temenni edi New-York, (Hususl den) — Amerikan muhabirimiz- Türk Cemiyeti, İer Kulübünde bir öğle yemeki ver. miştir. Toplantıya, Birleşik Devletler Tin eski Ankara Setiri Mr. C. Wiüson riyaset etmiştir. Amerikalı fabrikatör ve bankerler. den başka, Cemiyetin İdare Meclisi Üyelerini, New;York Haberler Büro müz ve Etibank mümessillerini ve New-York'taki Türk iş adamlarını İhtiva eden yetmişten fazla” davetli Krupuna, Cemiyetin — çalışmaları ve hedefleri hakkında derin ilgi uyandı. Tan izahat verilmistir. Mr. Wilson, yakın mâzinin en buhranlı yıllarına Fastlayan “Ankara sefirliği zamanına) Bit hâlıralarını anlatmış, Türk milleti Sin Cesaretine, çalışkar zekâr #ına, dürüstlüğüne ve istiklâi aşkına Kayranlığını belirimiş ve - Türkiyesiz hür Ortadoku ve hür Akdenizin kaz Bili tasgyvur. olmadıkını, — küvvetil ve hür bir Türkiye'nin Amerika için Hayati ehemmiyetini izah etmistir Çok alkışlanan Mr. Wilson'dan son- ra, Amerika'nın tanınmış — bankerle: rinden ve İrvine Trust Company isim: İi Bankanın ” rüesasından Mr L L Estrin, söz alarak, ziyaret etmiş. ol- Si yerim bu otel köşesi mi ss yaktiyle birinci sınıf türyol bulvarında bir evim. vardı. Buna anarşi derler, komlnistlik derler. Ne zamanlara kaldık. Meselâ ben, benim de mümeyyizdim ve Ba- Amerikan Cemiyetinin iyor duğu bütün Yakın ve Ortadoku İbem- İ arasında Türkiye'nin, Batı lerika medeniyetinin — yezâne) İ oldukunu, bulunduku sahar Sin yalnız en küvvetli ve en mede., 'nİ memleketi değil, aynı zamanda A Merika'nın dünyada en müstakar ve €n güvenilir dostu olduklunu — söyler Miştir. Mr. Estrin sözlerine gu cüm- delerle nihayet vermistir. ““E reşik Devletler'in hududu artık ne Jbir Atlas denizi, ne bir nehir, ne bir lağ silsilesidir. Birleşik Devletler'in üdudu, dünyanın herhangi bir ve #rinde, kendi. hürriyet ve İstiklâlleri “icin “canını fedaya hazır. insanların (albi İçindedir. İşte Türkler bu in: “sanlardır!.. Mr. Eetrin'in söylevi, davetliler ta- rafından sürekli alkıslarla karaılan. Mıştir. Bundan sonra söz alan Ame. Fikalı iş adamları, Cemiyetin Türki Yeyi ve “Türkleri Amerikalılara ta: Sıtmakta — oynadıkı ve — oynayacamı önemli rolden bahsetmişler ve Tür. kiye'de de bir Türk - Amerikan Ce n kurulmasını çok ist . böyle bir kurumun Türi Kerek İş için, gerekse turist ol Yaret edecek “Amerikalılara / rehber İik edebileceğini, işlerini ve ikametle: Tini çok kolaylaştıracakını ve bu baz kımdan Türki, k çok Amerika Hi çekebileceğini söylemişlerdir. Ben YENİ İSTANBUL büyük kül- malze- nsiklopedisi olan tür milletlerinin hepsi, nolojilerini gtek-lâtin mesi Üzerine kurmuşlardır. Bu milletlerden - taslam (Calgue) adı verilen karşılık bulmak — yolunu kullananlar da vardır; bunların ba- #ında, geçen yazıda söylediğimiz gi- bi, Almanlar gelir Avrupa — dilleriyle — terminolojide kullanılar grek-lâtin malzemesi - rasında bir yapılış ve sÖz haznesi ya- Kınlığı var sananlar görülmektedir fakat almanca için böyle bir benzer- lÜk —türkçe için olduğundan / pek fazla derecede— mevcut — değildir; gen böyle bir yakınlık — olsaydı grek-lâtin malzemesiyle yapılmış te- rimlerin milli — karşılıklarına — (tas- Jamlarına) başvurmazlardı. Psikoloji (Payehologle) karşısında türkçe için ruhbilim ne ise almanca için de Seelenlehre - odur. - Avrupa kültürünü temsit eden — pslkolojide, almanca taslam Seelenlehrede, türk- ge taslam — rühhilimde — bileştirme (compositlon) yolu e — yapılmıştır. Almanca iki Alman unsürünü yan. 'ana getirdiği gibi türkçe de iki Türk unsurunu yanyana — getirerek bileştirmeyi yapmaktadır. Söz haz- nesi bakımından Avrupa” kültürünü temsil eden unsurlar türkçe için ol duğu kadar almanca için de yaban- cdır; İki unsuru yanyana getirerek bileşik kelime yapmak yolu ise her iki dilde aynıdır. Genel olarak Avrüpa — terminolo. jisinde bileştirme (compositlon) ve sondan ekleme (suffixatlon) yolları, almanca gibi türkçenin de kullandığı türem yollarıdır. Bir türlü bileştir. me olan önden ekleme türkçede pek az gelişmişse de, son yıllarda yapı» lan önek, önsöz, sonek, sontakı teymen..” gibi — yenilikler — dilimizin bu yapı” yolunü da kabuül ettiğini ispat etmiştir. Doğu kültürünü temsll eden eski dahat sistemini benimsemek için, ileyh, — mütesaviyüssa: keyn, İlmurrah) gibi. örneklerinden anlaşıldığı gibi, arapçanın morfoloji- sini ve sentaksını tahsil etmek 1 zımdı. Batı kültürünün terminoloji- de Dün, saat 18 de İstanbul Flarmoni tivaline iştirak etmek üzere şehrimize Necil Kâzım Akses, Ulvl Cemal Erkin der toplantısı yapılmış ve bu sırada Gi zam Akses, modern Türk müsikisi teı Bu arada kiymetli sanatkâr Ferhunde Ului Cemal Erkinden, Necil Kâzım Akı dönsel solosu takip etmiştir. Nihayet Repit Rey de kendi bestelerinden bir bu güzel intıbalarla sona ermiştir. Bu toplantı sırasında, Marshall yardır tanınmış. bir. kompı başlangıç olmak üzere 4 dakika metli kompozitör Adnan Saygunun bu mekte olduğunu memnuniyetle öğrenmi Vlvi Cemalden Piyano konsertosu, Cem MUHARRİRİ : CAMİ Dil Bilim Kurulunu bekliyen meseleler IL. Avrupa terminolojisi ve türkçe Modern Türk Musikisi Festivali münasehbetiyle yapılan toplantı relli ve yine bir konser münasebetiyle gehrimizde bulunan meşhur viyolonist İda Haendel şereflerine bir kokteyi parti tertip çtti. gazetecilerin davetli bulundukları bu partiden önce, saat 17 de bir gazeteci- izel Sanatlar Umum Müdürü Kaç parça dinletmiş, bunu Saldarelli'nin iki ufak parçadan ibaret olan viyo- töründen Amerikan radyolarında yapılacak bu meyanda memleketimiz için de kendisine yapılan müracaat üzerine kıy- Perşembe günü yapılacak olan festivalde Adnan Saygundan bir Halay, Kdzım Aksesten de bir Poem çalınacaktır. Yazan : A. Ce DİL BİLİM KURU sinde kullanılan — türem yolları türkçedekilerin aynıdır. Bu uygun- dük biZİ uzün bir öğretim küli den kurtarmaktadır. Eski klâsik dilleri, edebiyat ve dil fakültelerimizde öğretmekte tabii de- vam edeceğiz; bu kültür kolunda ih- tisasını yapmak isteyecek gençlere lisenin son sınıflarında grekçe-lâtin- ce dersleri verebiliriz; — fakat Batı terminolojisini sindirmek için, liseler- de, genel olarak Grek, Lâtin gramer- lerini okutmaya hacet yoktur. Derslerde geçen Batı terimlerinin açıklanması: şüphesiz Jazımdır. Alfabe sirasiyle, Batı terminoloji- #inin bir açıklama sözlüğünü yapmak kolaydır; böyle bir sözlük, öğretmen- siz, herkesi Batı terminolojisini an- lamaya alıştırır ve 'Türk ansiklope- disine hazırlar. Bu zarüri iş yürütüşüne karşı de- magojinin — koparacağı — gürültülere kulak asılmaz. Dilimize çoktan beri Batının metre sistemi girmiş olduğu gibi kimya sistemi de alınmıştır. En müfrit / özleştirmecilerin - kontrolür den sonra bile Sözlüğe girmiş olan Batı terimleri de pek çoktur; yenile- Fi de bu süretle girecektir; Alman- darın, Rusların, Macarların, Takandi- navyalıların... ansiklopedileri grek- Jâtin malzemesiyle nasıl yuğurulmuş Sa, Türk ansiklopedisi de öyle ola- caktır. Kültür ve teknik terminolo- jileri gittikçe uluslararası — bir hal ahıyor; bunlar milli dil içinde ihtisas dülleri (langues aptcialen), yanl ar- golardır, ve bütün başka argolar gi- bi, dilin birliğini bozmıyacaktır. Müllt di birliği, milit fonetik ve morfoloji Üzerine kurulmuştur. Türk- çemizin müllt birliğini üç dört ası hik saray (Divan) edebiyatının nesir. ve nazım argoları istilasından kur- taran küdret, dil birliğimizin en bü- yük koruyucusudur. Amıl müfrit öz- deştirmecilerin dile sokmak istedik- leri sözde türkçe terimler, morfolo- Jik kusurları ve kaynak sınırsızlıği ile, dil birliği için büyük tehlikedir. En milliyetçi Batı ” milletlerinin gittiği yoldan yürüyelim; Türk an- aiklopedisinin doğuşunu daha fazla geciktirmiyelim. Derneği, Modern Türk Musikisi Fos- gelen Kompositör Adnan Saygun, ile solist Ferhunde Erkin ve Salda- teçkin sanatseverlerle, fecil Kd- imi hakkında izahlarda bulunmuştur. Erkin, piyanoya geçerek davetli (tes ve Adnan Saygundan seçilmiş bir oya gelen Cemal toplantı, ybek piya) çalmış ve bu samin mına dahil memleketlerden herbirinin ik birer parça istenmiş bulunduğu ve maksatla bir ğ bulunuyoruz Horom,, vücude getir- Yal Reşit Reyden Enstantane ve Necil yaman adam Halama; goluali bir — Yaşü bet — Yazık, dedim, Jül Anflör burada değil. Yoksa ne güzel' bir resim çekerdi; İmparator Ağlama Duvarı MODERN ROMANCIYA BİR MUHARRİRDEN ZİYADE BİR MÜŞAHİT DEMEK DAHA DOĞRU OLUR UGÜNÜN romancısı artık sa- hikâyeler anlatan, şahıs- lar yaratan, karakterler can- Jlandıran, gu veya bu sosyal mühiti tasvir eden bir. muharrir — değildir. Bugünün romancısı, İmsanlığın şar- fa'ni tahlil etmeye çalışan, eski rea- ilstler gibi yalnız dış hakikati değil, iç hakikati de ifade etmek İsteyen, Adeta metafizik bir gaye peşinde ko- gan bir muharrirdir. Fakat, modern romancıya bir. muharrirden — ziyade bir müşahit demek daha doğru olur. Çünkü o, asıl mevzuu olan insan'ı, faclalarla dolu bir dünya — ortasına attıktan sonra, adım adım takibeder, dış Alemde olan bitenleri aşarak, iç âlemdeki hakikate ulaşmaya ça: lışır. Son romanı Ağlama Duvarı'ndan () bahsetmek — İstediğimiz - Reşat Enis'i bu modern roman mefhumü- 'na yaklaştıran vasıflar olduğu. gibi, uzaklaştıran bazı taraflar da var: Gerçekten, eserinin, “önünde sosyal ve moral sefaletimize ağlayacağımız bir düvar” olduğunu söyleyen mu- harrir, Selâmi adındaki kahramanı: mu, faclalarla dolu, karanlık bir âle- me atıyor. Bu âlem, içinde yaşadı. KImız gu İstanbul şehridir. — Pakat, muharrir bu Alemin hudutlarını ga: yet ustaca bir teknikle genişletiyor. Selâmi, gazeteler ve Tadyo vamta- giyle, Avrupa'nın sürüklendiği büdi- reyi, hüdiseleri günü gününe, santi aaatine takibediyor, ve büyük faci- ayı kendi nefainde yaşıyor. Üç bölümden Ibaret olan roma- nin birinci bölümünü Selâminin ha- tıra defteri teşkli etmektedir. - Bir kaza neticesinde hastahaneye kal- dirılinciya kadar, — başından — geçen mühim vakaları buraya kaydetmiş- tir. Selâmi hayata küskündür, çün- kü bir baltaya sap — olamamış bir münevverdir. Çok. sevdiği Rousaeati gibi, cemiyete bir tek zaviyeden ba- kar, ve tabil onun gibi, - birtakım ütöple'ler savurur. Velhasıl, muhar- Fir onun ruhüna siyah bir gözlük takmış, hortarafı karanlık — görsün diye. Onun sefaletinden herkes suç- ludür. Ya kendisi? Evde bir lokma ekmek bekleyen cefakâr eşini ve yavrusünu birakıp da, marksist Dr. Nedret'in kolları arasında avunma- ya çalışan Selâmi suçlu değil mi? Mariz bir hassasiyeti olan bu adam, lesizdir de. Ne olur biraz da ken- di kendini tahlll etse, yaptığı eco- istilgin, benimsediği siyast doktrinle bağdaşamıyacağını anlasa! Hayır, Selâmi bir ruh hastasıdır. Onu ke- miren illet, bugün yeryüzünde mil- yonlarca genci uyuşukluğa #evkeden 'yirminci asrın hastalığı” diyebile- ceğimiz yeni bir romantizmdir. Selâ- mi, kendi. sefaletine de, Insanlığın sefaletine de, seyirci kalmaya mah- kümdür, çünkü enerjiden mahrum- dur, kabiliyeti yoktur, vücudunü nasıl salon komünisti Dr. Nedret'in egolst aşkına kaptırdıysa, Şuurünü — da - marksist — diyalekti; kaptırmış bir defa. Halbukl... halbu- ki, arip Insanlığın, evvelâ kendi vazlığını, kendi. benliğini keşfedecek SON ÇIKAN TARİHİ ESERLER SULTAN AZİZ (Husüsi, siyasi haya- * devri ve ölümü). Yazan : Halük V. Sehşuvaroğlu. Yayınlayan: Hik ça zenzin İyokrafyaya dayanarak hü- bu eser yalnız Abdülâzi- hayatını anlatmak- mi Kitabevi, 1849, Oldi bir bib diye heyecanlandı, 9. Ne güzel konuşuyor! doğrusü dkere nişan verirken! Yazan : © det PERİN ve ancak sağlam bir mânevi temı dayandıktan sonra — beşeriyete faydalı olacak unsurlara ihtiyacı var! Romanın ikinci bölümünde, has- tahaneden çıkan Selâminin, bir ser- seri hayatı yaşadığını, kafa işciliği- ni beceremiyen bu adamın, kol iş Jiği yapmaya kalkıştığını görüyoruz. Birinci bölümde olduğu gibi, burada da, hayattan bilhasan emekçi sını- fın hayatından birçok sahneler, bir. birine rastgele eklenmiştir. Sık sık atasözlerine rastlıyoruz. Selâmi hir vi “Jaf ebeni,, tesiri uyandırmak- tadır. Hâdiselerden neticeleri çıkar- mak ve ahlâk hocalığı yapmak he vesindedir. Buna ne lüzum var? Ro- mancının, hele bugünkü romancının vazifesi, 'neticeyi çıkarmak işini e- kuyucuya bırakmaktır. Fakat, vaka- lar o kadar ustalıkla anlatılacak ki, buna bile Ihtiyaç kalmıyacak, netice kelimelerin arkasından sırıtacak. Üçüncü -bölümde, Selâmi, dul bir rüm dilberiyle evlenir. Bu kadın, ko- casının ölümünden —sonra — yıllarca namusunü muhafaza etmiştir. Fakat, yeni hayat arkadaşı Selâmi'nin yük- lmesi, zengin olması için, her neden- e bu defa namusunu feda etmekten çekinmez. Ve bütün bu maceraların #onunda, Selâmi'nin zamana uymak için dik adımını attığını görüyoruz. Karım “Angeliki namusmuz bir. ka- din olmuştu ama, Selâmi insan hale darını korumak imkânını kazanmış- ti işte, kanaatimce, romanın esas tema'sı buradadır: Yani, bu kötü ce- miyette, çalışmakla elde edilemiyen geyler, namussuzlukla elde edilebilir. Gerçi, muharririn tamamiyle haksız olduğunu söylyemeyiz. — Fakat, t mamiyle haklı olduğunu söyliyebil. mek için de meseleyi onun kadar tek taraflı görmek lâzım gelir. Müharriri tarafından “sosyal - ve moral” kelimeleriyle vasıflandırılan Ağlama Duvarı'nı bu / bakımlardan Mmütalâa etmek mecburiyetindeydik. Siyasi ve sosyal mevzuları ele alan romanların bir nevi tez olduklarını unutmamak Jâzımdır. Her tez, ispat edilmesi gereken bir ipoteze daya- nir, Delillerin çok küvvetli olması icap eder. Fakat, delilleri çok kuv yetli olan bir avukat bazan nasıl bir. dâvayı kaybedebilirse, vakaları Bol bir romancı da bunlardan Iâva. kiyle istifade edemiyebilir. Kana atimce, Reşat Enis'in sanatında n san olan taraf da budur. - Kuvvstli bir. müşahedeci olduğu — mühakk Fakat bu . müşahedelerini — terti: mek hususunda henüz usta bir mancı gibi muvaffak olamıyor. nunla beraber, bu velüd muharri: /daha az dogmatik olduğu, ele a mühim dâvaları hakiki romancılara yakışan bitaraflıkla, öbjektif olarak incelediği, nihayet, okuyucuya nra- da bir nefes aldırdığı takdirde, daha olgun eserler vereceğini ümid edebiliriz. Reşat Enis, Aklam İatanbul, 'de 'ne kadar a. ine kilâp” Kitabevi, FN İn kalmıyor, aynı zamanda bütün ir devri de yaşatıyor. Gerçekten, ultan Azle'in çocukluğunu okur. ken, Abdülmecld'in son yıllarındı Küküm süren Omali — buhranları halkın / hoşnutsüzlüğünü, — Küleli yakasını, genç şehzadeye — yapılan sulkast / teşebbüslerini, — Avrupa devletlerinin — takındıkları / tavrı, Abdülmecld'in ölümünü, yerine ce- den genç padişahin / karşilaştığı güçlükleri de ökrenmiş. oluyoruz. İtan Azla'in yaptığı Avrupa se. yahati, islahat teşebbüsleri, Yeni Osma ve vesikalar Maştir. Abdülâzir'in tahttan indi- Bayan Rikiki eşinin elinden tabağı çeke- Tek onü #ustürüyor. ve çocuklarına — yemek dağıtıyor. Fakat Bay Rikiki'nin sesi tekrar duyülüyor: — Virjini, bana hardalı uzat da impara- tora vereyim. Bir taraftan yemek yerken, bir taraftan, Österliç kahramaniyle görüşmesine — devam ediyor: — Bvet haşmetpenah, bu melekler idare- sinde saygı yok. Eğer, sizi Vesinet'deki küçük evimde yemeğe kabul etmek şerefine nall ol- saydım, böyle beyaz salçalı dana mı ikram ederdim? Bayan Rikiki, Marengo üsülü da- 'na hazırlardı. Öyle değii mi clcim? Fakat vaziyet tekrar çatallaşmıştı. Napol€on, eski itiyadına kapılarak, vak- le muhafızlarına yaptığı gibi, goluann ku- Jağını tutarak dostane oir hareketle çekmişti. Ancak gayet tabii olarak imparatorun bu hu- susiyetinden naberi olmiyan Kolua kendisiyle alay ediliyor zannederek yine hücuma kalktı; zorla zaptedilebildi. Kargaşalık esnasında Bay Rikiki'yi güçlü kuvvetli golua / tuttuğu gibi masanın Üstüne fırlatmıştı. Rikiki masanın üs- tünden bütün sofradakilere: Amerika Dişişleri- Bakanı Acheson gazeteciler huzurunda müdafaa et- Miştir. Acheson, casus olduğunu za- 'ten itiraf etmiş'olan bir adamın ge hadetine istinaden Hisa'in mahküm öğlirini doğru bulmadığını bildirmiş. ir. Eeki Cumhurbaşkanı Roosevelt'in karısı Eleanor Roosevelt de aynı kirdedir. Halbuki umumt efkâr Hi n suçlu olduğundan şüphe etmiyor. Devey'in aldığı karar New-York devletinin valisi — Tho- mas Dewey, Cumhuriyetçi - Partinin rilmesi, hal'i yakın tarihimizde bir. muamma olmaktan kurtulüyor ve aydınlamıyor. O zamanlar İstanbul- da yapılan mitingler, bize buçün- kü demokrasi hamlalerimizin kay- gaklarını nerelere götürebileceki. Mmiz hakkında da bit fikir veriyor. Eserin son kumutda, Abdülâzi esrarlı ölümüne dair birçok şeha- detler, değerli vesikalar var. Bun- dan başka, o devre ait tablolar ve resimler de kitabın dekerini süp- hesiz arttırmaktadır. OSMANOĞULLARI. Yazan : Fe Fazl Tülbeniçi. Yayınlayan: In- kalâp. Kitabevi, 1880. Büyük tari- TÜRKÇESİ : REFİK HALİD KARAY diniz Rikiki imparatorun — M haziran 18001 — Evet, 14 haziran 1800. Tamam. Teşek- kür ederim. Saltanat hayatımın tarihlerini bir gözden geçirmem icap ediyor. İnsan nasıl da unütüyor! Aklımda kala kala bir öldüğüm tarih kalmış: 21 ocak 1793 — Yanlış, haşmetpenah! kulağına. fisildiyor: — Haşmetpenah, diye sordu, yarala “Napolton, bizzat söylediği meşhur cümle- yi tanzir ederek cevap Verdi: — Beni öldürecek piliç henliz doğmamış: url Attığını tutturamadığına fena halde kızan golua Şimdi yerinden sıçramış, vahşi seslerle — Yontulmamış herifi diye bağırdı.. Be- dadımızın bunlar olduğunu / düşünüyorum da, Fransız olmak haysiyetiyle utanıyorum. Siz 5 mayıs 1821 — Tabil.. Misafir kabul etmek kolay bir Haykırarak Napolton'un üstüne atılmıştı. Bir —— gonra, İnip imparatorun yanındaki yerine Bi roman: Müharriri tarafından, yararı Üzerine Valilik için yeniden de öldünlüz. y Sonra, inip imp B sanat değildir. Nerede kaldı ki, beyaz salçalı kaç kişi araya girdi Ve imparatora —doğru oturup izahat verdi. birçok yerli ve yabancı vesikaya Hamzetliğini koyacaktır. Dewey bun- || —4 — Ha, evet. On altıncı Louls'nin ölümü a klizat ederok hasırlandığı. söyler dan evvel yapılan Cumhurbaşkanlığı [e' Ö ĞA Eükesl aaf a Yot , kayiştirdim. FERSURR A S İ — Bu hiddetli golua, her halde Bayan Ri- nen bu eserde, Osmanlı İmpara- geçiminde — Cumhuriyetçi — Partinin || — t9"- Hürenada HÜD * yümire GÜĞ 'yine — Sezar, Sezar... Hain! etorix'i kikinin bana küçük ismimle hitap ettiğini duy: Stad MRdNNÜNA Ve Nü bar Hamzedi idi Ve bütün tahminlerin hi- Rikiki birdenbire oğluna döndü ve sor- D T YA Gllerek yine — L D DA Büyük gefimizi ne yaptın? Seni muş olacak Ki Üzerime saldırdı.. Çünkü haş baratorluğun - kurucusu olan Ox Jâfına Truman'a mağlüp olmuştu. | geberteceğim.. Cigerini yiyeceğim! metpenah, benim küçük lamim Sezardır. He- — Bak, Daniyel, dedi, —masanın - ucunda oturan şu bayı görüyor musun, dikkat et de Onun gibi yemek yemeğe dikkat et. O bir go- İa'dır amma sen medeni, iyi terbiye görmüs bir çocuksun ve yemeğini çatalınla yersin Filhakika, orada, uzün saçlı, düşük — Daniğel, söyle bakayım, Marengo har- bi hangi tarihte oldu? Ve Napolton'a gülümsiyerek — Göreceksiniz haşmetpenah! Oğlum ta- Tihte oldukça kuvvetlidir. - Haydi — yavrum, Diye bağıran golüa'yı güç zaptediyorlar- rif ondan kızmış olacak. Nihayet ortalık sükünet buldu. Şimdi an- cak sofrada kimler olduğunu - tetkike fırsat bulüyorum. Kimbilir, belki sevgili Niket de buradadır. Hayır, yok. Yezâne âşıkımı ne ka- Çinde uğranılan ihanet Formoza adasına Amerikan askeri gönderilmemesini ve — umumiyetle Çinde takip edilen politikayı tenkid yoruz. Reridun Fazıl Tülbentçi'nin bu eseriyle tarihi romancılığımıza 'yeni bir hava getirdikini söylersek Mmübalâğa etmiş olmayız. TEODORA. Yazan: Murat Sertoğlu. d Ben ve herkes golüa'nin düştüğü hatayı derhal anlıyoruz. - Napol6on'un — Jül Sezar ile rikulâde benzerliği, golümli askere, karşı: '€den Cumhuriyetçilere karşı hüküme- || — Xorkmadan cevap ver. #ında Alesia galibi Romalı imparator var zan- : Yayınlayan: Güven Yayınevi. Bü elinde kuvvetli bir koz vardı. Hü- Bedbaht Daniyel beyhude gayretler sarfe- - yıklariyle birisi var Ki danayı elleriyle tutmuş gi y dar da göreceğim geldi. Belki de ihtiyarlamış- yınlayı RLR UST t yapade ni İ söcek hatırtamnı isırarak yiyor ve ellerinden, ağzının kenarla- — Pettirmişti. Malüm olduğu Üzere Sezar kendi- tır da tanıyamıyorum. Ah, hayır! Onun sev. Yük tarihi roman. Bizar çalışıyor, fakat, yarı açık ağzından tek kelime çıkmıyor. Napolton mü- dahale ediyor: Kümetin hazırladığı bir raporda, mil- liyetçi Çin makamlarının Amerikan yardımını nasıl zimmetlerine geçir- Tühesi İmparatoriçe Te İhtiras ve hüdiselerle dolu rin baylı: #ine mertçe teklim olan golum şefini Zafer A: rabasına zincirle bağlatarak gezdirtmiş, böy dece ona en büyük hakarette bulunmuştu. gili yüzünü, ölüme, asırlara rağmen hayalini taptaze muhafaza ettiğim canlı yüzünü bir da- rından salçalar akıyor terken, sıyanet melekleri, Bütün bunlar olup bi başka tabaklar için- yeç hayatını nakleden bu © hakkında tafsilt mevcuttur. Çocuğu sıkmayınız. Hem artık - bütün de kızarmış piliçler getirmişlerdi. Rikiki'nin ha bulamamak çok müthiş olur. Ah Monikt baagarae n nenanşg n ierme İnanet aK GA LAft Mevsaatar a Te o #özleri golua'nın dikkatini çekmiş, uzun uzun Hiddetli golua'ya düştüğü hata güç belâ — Ne olur bana değişmiş bir ahlâkla dönebilsen, oluşudür. Hakiki vakalara dayan- Belçika çok Iyi dürümda * Hayır, haşmetpenah, hayır! Cehaletini Napolton'a bakmaya başlamıştı. Yeğen Mar- — anlatıldı. O zaman, Napolton'a ilerledi ve Ö- Ne olurdu, ölüm, sendeki o menhus erkek-kız Mmakla beraber, muharririn muhay: Amerika ile Belçika arasında bir İ| — onun yüzüne vurmalı, Bak ” Daniyel, sana bu — #el de işin farkına varmış: Zür makamında, ona, yağlı elini uzattı. İmpa” hallerini öldürmüş olabilse ve seni, ideal bir yeleninin do bayı oldukuna şüphe — Vay canına, diyordu, herif imparatora — Tator, heyecan içinde golua'nın elini sıktı Ve Niket, tatlı, afif, hayatın - iğrenç taraflarını etmediğlmiz bu tarihi romanın ol anlaşmazlık başgöstermiştir. Belçi- || —tarihi bizzat imparator hazretleri hatırlata- Vay diyordu, herif imp g Niket, tatlı, afif, f gastlk e Si Ka d bilmiyen hakiki bir genç kız hili ile bana iade — Ey Alesla'nin kahraman müdafli, dedi, kanın istediği B0 milyon —dolarlık İ| — cak. Kafana iyice yerleştir de, bir daha unut- Yiyecek gibi bakıyor... Gözleri ateşler saçıyor ni kaydetmek Tazımdır. Sinema borç Amerikan — Dişişleri Bakanlığı || — ma! Aman, haşmetpenah. /sen muhafızlarımın arasında olmaya lâyıktın. edebilse!... Ah, bunun tasavvuru bile hariku TalBlN BüŞÜaNN vASİSA BDAK. Ve MMMŞEkdihalat Bankası — tarafın: Lâkin Napolfon da şimdi Daniyel kadar — — Gölüa, önündeki tabaktan kızarmış bir ÂSlİ gefin Vercingetorix'in hâtırasına hürme- lâde! Heyhat ki güzel bir rüya... Ne yapalım, Üzerine tesir ettiği asikârdır. Gö- dan reddedilmiştir. Buna sebep Bel- benziyor, hâtıralarını toparlar gibi- piliçi bacağından tutarak bütün kuvvetiyle — ten sana şu nişanı veriyorum. zararı yok!. Olduğun gibi de, erkek-kız *kal- Tülüyer Biş SesdeNaR aemariri Napol€on'a doğru fırlatmıştı. Fakat Napol€on, Ve üniformasından “Lögion A'nonneur,, ni-- binle, beni mustarip eden her şeyinle.. kusur- bu tesirden kurtulamamış. Bu- çikanın fevkalâde iyi çlan mali duru- mudur. Belçika ise, dolar üzerine Yu- Sanat bakımı nunla bernber, ndan | — — Hay geytan hay, diye mırıldanıyor, pek — kartal bakişiyl: Jarınla seni tekrar görmek istiyorum, yegâne golua'nin hareketini görmüş, — şanını çıkararak, goluanın göğsüne taktı, onu godavya ile yapabileceği bir. anlağ- atırlıyamıyorum... Geçmiş gey.. Dur baka- başını eğmişti. Gülle haline gelen piliç de, gi- — kucakladı. aekım, hayaklm, Gilekil İ Arvişüilai? kanlyr a lameşy e v li Madan Amerikanın — talebi.. Üzerine || —Yim ne zamandı 0?.. dip duvarda parçalandı. Rikiki, Yeğen Marsel: — Devanı var — y S A vazgeçtiğini hatırlatıyor. el t li

Bu sayıdan diğer sayfalar: