19 Mart 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 3

19 Mart 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İkinci Dünya Harbi içinde Paris yıkılmaktan nasıl kurtuldu ? Siyasi esirleri serbest bırakmak için, mukavemetçilerin de buna mukabil, her 5 Fransıza karşı | Alman esirini geri vermeleri lâzımdı Yazan. Korgeneral Von Choltitz Paris'in son Alman Komutanı “Konsolos, siyas esirlerin ya tâh- hiyesi, yahut da Kızılhaç himaye ftına verilmeleri icap ettiğini kısac anlatınca, Von Choltitz şu — cevabi verdi onsolos bey, ben — askerim. Ben yalmız askerleri bilirim ve sivil- e uğraşmam. Eğer herhangi bir Bivil, bize karşı silâh çekerse çeteci iririm. Siviller, asker ezlerse, — onlar olarak idam eti dokunman esirler b alâkadar Nordling, Von Choltitz'den —aldığı talimat üzerine, hemen Maurice ote line koşuyor. Koca bina, hemen ta- mamen boşalmış ve Üstsubaylar yalnız Binbaşı Humm kalmıştı. Nord- Ting teklifini Humm, Siyasi esirleri serbest bırakmakta hi Mahzur görmediğini, ancak, mukave- söylem metçilerin de “usulen” — mükabelede bulunarak, meselâ her beş Fransıza müukabil bir Alman esirini serbest b rakmalarının muvafık olacağını söy Tüyor. Konsolos, bu teklifin mukavemetçi gefler tarafından kabul — edileceğin zannetmekle beraber, evvelâ onların Müvafakatini almak icap ettiğini ile- Fi #ürünce, Binbaşı Humm — Lütfen acele ediniz, diyor, çün- Kü saat 13 de hareket edeceğim. Mukavemet şeflerinden — Bidault Parodi veya bir diğerini bulacak va- kit kalmadığını gören Nordling, ev velâ mukavemet hareketiyle irtibatı bulunan Saint Phalle'e, sonra da a- yukat Dr. Methetal'e koştu. Avukat anlaşmayı — kaleme — alacak, Saint Phalle de, mukavemet hareketini tem- silen imzasını atacaktı. Vakaa böyle bir anlaşmanın hukuki ve resmi ma> hiyeti hakkında çok sey söylenebilir- di; fakat ancak 80 dakika vakit kal- mıştı. Nordling, Fransızların imzası- du taşıyan anlaşmayı hemen Maurice eteline getiriyor... Binbası - Humm, metni alelâcele okuduktan sonra, al- tana: 'Yukardaki anlaşmanın, salâhiyet- N makamlar tarafından — tatbikında askeri komutanlıkça mahzur görül- mektedir. Meşruhatını vererek Kurmay ba Artık, konsolosun etekleri zil çalı hat ederek Ümitsizliğe düşme ha * etmişti. Fa- bu anlaşmaya tavassut etmekle Almanlara kar; | ö | yeceğini katiyen kestiremediği bazı taahhütler altına girdiğini de pekâlâ biliyordu. Hemen Von Choltitz'e giden konsolos, Binbaşı Humm ile yaptığı anlaşmayı gösterdi. General, gözünü siğaz Müttefikler. Parise yaklaşırke onların işini oldukça bile kırpmadan, tahliye emrini imza- Tadı. Nordling'in otomobili, — Maurice'in | önünde duruyor. Ver elini Presnes!.. | 15 dakika siyasi esirlerin bu- Tunduğu Fresnes hapishanesi önünde- ler. Hapishaneye memur subay, emri görür görmez, anahtarları veriyor ve zindanlar açılıyor. Tahliye edilenler, sevinçten deli gibidirler. Cherche-Midi, Sant€ ve diğer ha- pishanelerde de vaziyet aynıdır. Her an ölümü bekliyenler, birden hayata ve hürriyete kavuşunca, ne yapacak- Jarını şaşırıyorlar. MöSYÖ TAİTTİNGİ VON CHOLTTZ'İ YoR Dönelim , GENERAL, AAYARET EDİ: 'neralin hatıralarına Siyasl esirlerin serbest bırakıldığı 17 ağustos günü, Paris idare cihazı- 'nin gefi olarak tanılan Mösyö Tait- tinger de ziyaretime gelmişti. Karşımda düran, uzün boylu, ki- ti Zaten şehirde, nüfuz sahibi olan kimseler üzerinde müessir olabilmek ân dalma fırsat arıyordüm. Vazi femi ifa edebilmek için, iradesiz ve ylduğum zehabini uyandırma- malıydım. Harekete geçmek Üzere ol- duğunu çok iyi bildiğim hasmımı di- Siplin altında, hattâ korku içinde tut- mazsam, dizginleri kaptırmak ve hâ diselerin tesiriyle, yapmak: istemedi- Eim, yahut doğru bulmadığım ted- birlere tevesslil etmek mecburiyetin de birakılabilirdim. Bu itibarla me- Çeviren. Behçet Cemal aZ mükavemetçik kolaylaştırmıştı. todum, hem vazifeme uygun, hem de; misilleme — tedbirlerinden en ziyade müteessir olacak olan şehir halkı için. de hayırlı idi. Mösyö Taittinger ile - konuşurken, SS kıtalarının halk üzerinde biraktı. # korkulu tesirden istifade için, em- Timde bir kaç SS alayı bulunduğun- dan, Parise tahsis edilen - tankların Çokluğundan — ve - bunları ” yerleştir- mekte müşkülat çektiğimden bahset- tim, Şehirde en ufak bir kargaşalık çıkarsa, küvvetleri çekin- Mmeden harekete geçirerek en — şid- detli tedbirleri almaktan çekinmiye- ceğimi şiddetli bir lisanla tebliğ et- tim, Ağır ağır toparlanmakta — olan mukavemet küvvetlerinin - mücadele Arzusu önlenmiyecek olursa, şehrin, büyük facialara sahne olacağını bü- tün Pransızlara anlalmak icap edi- yordu. Mösyö Talttinger, Parisi icap eder- e yerle bir etmek hususundaki / az: mimi yumuşatmak için, bir. hayli dil döktü. Kendisine, bunun - tamamen elimdek Parislilerin elinde olduğunu — söyle dim. Mösyö Taittinger, hakikaten, gayret sarfetti ve hemşerilerini tes- kin edebildiği takdirde, şehre hiç bir zarar vermiyeceğime kani - olarak benden ayrıldı. Kendisiyle — odanın - balkonundan dışarı bakarken, şehrin güzelliğine, kadınlara, analarla çocuklarına işa- ret eden ve onlar için gefaat istiyen Mösyö Taittinger, şehri büyük bir felâkete sürükliyecek olan mücade- leyi kışkırtanlardan çok daha - k 1 Mesken po İSTANBUL mimarların rolü Yazan : Avukat Safa Ş. ERKÜN Akademi V. Mimari Şubesi tedrik heyetinden f STANBUL valiliğine tâyin olun- duğü günden beri enerjik ve hüs. nüniyetli teşebbüslerine şahit ol duğumuz Ord. Prof. Dr. Fahreddin Kerim Kökay, İstanbulumuzun müz- min bir derdine daha isabetle parma: Kını basmış bulunuyör: Mesken me selesi. Prof. Gökay, bu meseleyi, ilim adamlarına yakışır öbjektif. bir Tüşle ön plânda ele almış ve şehri- mizdeki ihtisas erbabi. — tarafından tetkik edilmesini sağlamıştır. Filha- kika memleketimizin iktisat ve kül- tür merkezi olma vasfını muhafaza eyliyen İstanbulda — “mesken politi- kası, mevzuunun mütehassısları bu- Tunmaktadır. Ancak, gönül — isterdi ki, bu hayırlı teşebbüse daha evvel- den girişilmiş bulunsun ve hâlen Ber- | din Belediye Reisi olan Prof. Ernest Reuter, Hamburg'u imara - çalışan Prof. Gustav Oclsner gibi “mesken politikası” bilginleri henüz memleke- timizde bulunmakta İken, bu. işler müzakere edilmiş olsun. dlki, yakın zamana kadar — Siyasal Bilgiler Okulunda, diğeri ise Teknik Üniversitesi ve Güzel Sanatlar Aka- demisinde “Şehircilik” dersini okut-. maktaydı. Adı geçen iki âlim, artık aramızda bulunmasa bile, kendi. mütehassısla. Tımızca meseleye el konulmuş olması sevindirici bir hâdisedir. * Gerçekte “mesken — buhranı” sirf, İstanbula münhasır bir dâva olmadı ı gibi, “mesken politikası” da sade- ce beledi bir mesele değildir. Mesken buhranı, günümüzde, hattâ bir mem- deket meselesi olmaktan çıkarak mil- etlerarası ekonomik bir problem ha- Tni almıştır. Filhakika sanayi inki- JAbını ve aşırı nüfüs artışını takiben, Avrupanın büyük endüstri — bölgele- Tinde duyulmaya başlanan — mesken) gıkıntısı; daha sonraları büyük şehir- lere kasaba ve köylerden nüfusun a- kin etmesi, içşi temerküzli ve Dünya Harbinden doğan milyonluk kütlevi tehcirler neticesinde büsbü- tün yahim bir hal almış ve kıta Ave rupasında kendini gösteren bü buh- ran, nüfusu artan ve sanayileşen di- ğer memleketlere de sirayet eylemiş) bulunmaktadır. Sosyal hayattan do- ğan ve onun gidişini takip eden konomi - politikası” ilmi, bu. suretle 'zirant, sanayi, iç ve dış ticaret po- litikaları” gibi çeşitli dallar yanında “mesken politikası” adı verilen yeni bir branş daha kazanmıştır. Birinci Dünya Harbinden sonraki — yıllarda küvvetle düyülan mesken — buhranı İsveç, Hollanda, İngiltere, Alman- ya” başta olmak üÜzere bütün garp memleketlerinde tepkiler — yaratmış: bu sahada girişilen zengin tecrübeler Milletler Cemiyetinin de — destekle- diği geniş ilmi araştırmalara yol aç- miş, bu konuda yeni hüsüsi bir lite- ratürün teesslis ve inkişaf ettiği mü- şahede. olunmuştur. * Bazı ilmi neşriyatla Sırf kiracıla- rın himayesine matuf mevzuat bir tarafa birakılırsa, — memleketimizde bu mevzua ait ilk ciddi — teşebbüs: 1948 mayısında Ankarada — toplanan 'Bunlardan | litikasında dere mahsus olmak Üzere, bina ver- gisinden başka buhran ve savunma vergilerine de teşmil eyliyerek 10 yıla çıkarmıştır. Bu kanunun em'mü- him prensi vatandaş- lara arsa dağıtılmasına” ait hüküm- dür. Ankara belediyesi, bu. hükme | müsteniden 5200 Ankara hemserisi- | he kura e ücüz arsa — dağıtmıştır. | Ancak, arsa, mesken demek değtidir. Nitekim, arsa sahibi kılınanların ya- | pi hususunda çok sıkıntıya uğradık- İarı görülmüştür. Bunlardan bir ço ku, dar gelirli vatandaşlardır. Ev yapmak için ucuz ve uzun — vadeli kredi bulamamışlardır. Bu işi başar- hali ve emsali ev eşyalarını satarak temelleri ikmale Çalışmışlardır. Bu gibi eşyası olma- yanlar ise bunu dahi yapamadan eli kolu bağlı beklemişlerdir. Vatandasa arsa vermek, binnisbe kolaydır; bina yapamazsa geri almak ondan da ba- | sittir. Güçlük, o arsalarda meskenle- rin ucuza maledilerek inşa olunabil- | mesindedir ki, kanaatimizce - araştı. Tıci ruhlü mimarlarımıza işte bu hur susta mühim bir meslek ve, memle- ket vazifesi düşmektedir. * Burada, mimarlarımızın “mesken politikası” mevzuunda, — oynamaya namzet bulundukları önemii role ve tesirlerine kısaca işaret etmek isti- Bugünkü telâkkilere göre, modern. mimari, sadece bir güzel sanat gube- Si olmaktan çıkmış ve bir ilim vastır ni ihraz etmiş bulunmaktadır. “Şe- hircilik” ve “mesken mimarisi" de) bu ilmin ayrı birer branşı halinde, essüs ve inkişaf eylemektedir. İşte, başarılı bir mesken politikasının ta- hakkuku; mütehassıs hukukçu ve ko- mün iktisatçılarına ait olduğu kadar, mimarların da ilgi ve bilgisine bağlı bulunmaktadır. “Mesken politikası” sahasında müs- mir neticeler elde etmiş olan ve bu hususta geniş tecrübeleri bulunan veç mimarlarının çalışmalarını, - bi zim imkânlarımıza intıbak ettirmek artiyle- örnek alabiliriz: — Mutlak, bir mimari kıymet gözönünde tutu- lursa, İsveçli mimarların inşaf araş- irmalarında, estetik ve plâstik endi- şeleri ön plâna almadıkları ileri sü- rülebilir. Her şeyden önce bir plânın etüdünün mahsulü olan mesken inşa- atında “ucuz maliyet, yerli malzen iklime uygunluk, şehircilik esasları, ve bilhassa 20 yıldan beri bütün ma: hallelerde hava - işik - yeşillik fak- törleri başta gelmektedir. Bu sur meskenlerde - plâstik ifadenin estetil kıymetiyle doğrudan doğruya - ilgisi “Erostrad'lar” mektebi Bizde tahripkârlık tahsilinin alfabesi musluk, kalemi kurşun boru, kâğıdı kubbe kurşunudur. İlk hocası da seyyar leblebici AZETEYİ elimden attım; az daha öfkemi ondan alacak, yırtıp parçalayacaktım. Odada bir müddet yürüdüm; etrafıma fena fena hakıyor, çatacak adam arıyordüm. Okuduğum neydi ki, böyle çil den çıkmış, kendimden geçmiştim? İşin iç veya dış politika ile alâkası Yoktu; aklınıza bunlar gelmesin. Beni e hale sokan bir musluk mesele- Evet, bir musluk haberinden dolayı ifrit kesilmiştim Neredeysa eli- me kalemi alacak, bir beyanname yazacak, atı tertibini bile düşünmedim değil. Musluk yüzünden beyanname ve miting? Olur mü hiç! Keşke olsaf Zira musluk deyip geçmiyelim; bu musluk ba; ka musluktur. Ahlâkla, şehirli terbiyesiyle, medeni anlayış ve görüşle yakından münasebeti olan, âdeta o husustaki düşüklüğür bolü bir musluktur. Hattâ tarih boyunca neden bir türlü diğimizin künhünü izah edecek derecede ehemimiyetlidir, bu musluk! Bu musluğa bakarak neden harabelerle dolu bir şehirde bulunduğu- muzü da öğrenmek mümkündür. kübbelerin kurşunları yok? Ne yüzden sebil parmaklıkları kopmuş? Hep- ini o musluk belâğı imar lâzım!” lanmış! Kim Ki, hayret. kadır virde, sırtına yüklec ruları ve çeşme musluklarını serbestçe taşır; “nedir bunlar?' hüküm, asırlardan beri göz Musluk ve Asırlardan beri de çeşmeler, sebiller, su yolları k tahribe uğrar, süprüntülüğe döner; ayrıca memleketle su kıtlığı Diğer taraftan kurşunlarının koparılıp yine leblebicilere satılma- Sından dolayı kubbeler, mescitler, medreseler, temeline kadar sızan yağ- mur Ve kar sulariyle çöker; #ıfatını kaybederek korkunç ve iğrenç işler görllen, esrar çekilip kadın gide çekilir. oynatılan serseriler Leb atle anlatıyor. Haber şudur: Geçen hafta Beşiktaşta iki çeşmeye su ver- mişler. Ertesi günü, Belediye Başkanının içine bir şüphe düşmüş, gidip Çeşmelerden almış? Çalıp da ne yapmış? Meselenin can alacak noktası baş- yaten eskiden beri İstanbullu, hele İstanbul çocuğu musluk çalar, kurşun boru çalar; çaldıklarını leblebiciye satar. Leblebi bu itibarla gehz rimizin harap manzarasından epeyce mesuldür. Ne tuhaftır. ki, deblebicinin o kadar zararlı bir zenaatle geçindiği malüm olmakla bera- zabıta ve belediye memurları tarafından hiç bir zaman, hiç bir de- diRİ Kat torbi kurşunla leblet bir ferman yahut bir kanun mevcut imişçesine o “trampa' barınağı olur. bi - bizatihi iyi bir gıda ise de- çocuklara tahripkârlık ve hır- Bizlik hevesi aşılayan, o bakımdan hemen hemen eroin gibi ruh ve beden kemiren bir zehirdir; daha doğrusu mahut trampa imtiyazı ile onu biz gıdalıktan çıkarıp müneviyata işleyen zehirler arasına sokmuşuz. Küçük yaşındaki mahalle çocuğu İlk tahrip zevkını leblehiden duyar; hırsızlama, İ görme dersini ilkönce leblebi alım satımından öğrenir. Sonraları leb- debici yerine hilebaz dükkâncılkra başvurur; eline geçen birkaç mangırla Kumara dadanır. Asıl fenalık ana ve babanın musluk ve kurşunla leblebi mübaledesini olağan işlerden saymaları, tabiiye almaları, eder bir tavır takınmalarında. Bir avuç kurulmuştur. Musluğu koparılıp leblebiciye satılmasın diye her çet gözcü koymak icap eden bir şehir ve bir şehirli terbiyesi! İyi ki, burun- darımızın leblebici nazarında musluk kadar değeri yok... Olsaydı musluk- suz çeşmelerimiz gibi burunsuz adamlarımız da çoğalırdı. Ne yapar, ne eder, kunduna getirir, burun da koparırdık! Her seyyahın önüne düşüp götürdüğümüz TIT. Ahmet çeşmesini göre düğünüz var mı? Musluksuz ve susuzdur. Atmeydanındaki Alman çeşme- Si de öyle! Hamamlarımızın ve çeşmelerimizin 'an'anesi yüzünden Anadoluda hâlâ tahtaya sarılı paçavralı tıkaç kullanmıyor muyuz? Eski çeşmelerimizin bazısında musluklar taşa gö- mülmüş demirden emniyet mahfazaları içine alınmamış mıdır? Zabıta yakaları arasında kurşun boru ve kubbe kurşunu hırsızlığı henüz sürüp Adeti, n birkaç mesken tipi Üzerin- de teksif ederek, yapı standardı ve iş bölümünün tatbilc; Sermaye temini ve ucusa mal 3 — Yapı endüstrisinin fanliyetini| Musiki hayatı deblebi için bir sanat eserini mahvettiğimizi yahut bir su kaynağını kuruttuğumuzu, aymı zamanda bir ahlâk kaidesini yıktığımızı ölçmekten Aciz bir şuursuzluk! Leblebi uğurunda nice Diana mabedleri yanmış, nice “Erostrad,, lar yetişmiştir. Âdeta bir “Erostrad'lar,, mektebi ık, dünyanın ve insan topluluklarının ezeli dâvasıdır, malüm. Fakat musluk ve kurşun çalmanın kötülüğü bir pire için bir yorgan yakmak sözünün şümulüne sığamıyacak kadar geniştir, korkunçtur. Bizde lık tahsilinin alfabesi musluk, kalemi kurşun boru, kâğıdı kubbe İlk hocası da seyyar leblebici! Yazan: Refi Halid KARAY püskürecektim. Miting hiriileşeme- Niçin lerimiz. kupkuru? çeşme Nicin diyor ki: “Maddi imardan önce mânevi birinin musluğu koparılmış; yani ça- seyyar muayeneye tâbi tutulmaz. Kurşun bo- diye kimse bi mübadelesini mübah kılan dini bir trampa,, ya kurban di hallerine terkedilir. Din ve ilim evi Hattâ teşvik musluklarını / aşırmak PİERRE FOURNİER F Ka aa a a dan aa aa e y L n a ae işleri kor | ctme ” hüsusünda. etrafi — tetkikler — Mületlerarası müsiki hayatımı ta- |- Bach'ın yalnız viyolonsel içın Re mas Hü her hangi bir kargaşalık halinde, | — Misyonu” teşkilinde görülmüştür. Bu| (7'Architecture - d'Aujord'hul, 1947,| kip edenler için muhakkak ki Pierre | ör sonatı, Beethoven ve Locatelli'nin Fd Te ee DA tereddi | komlsyonun hazırladığı raporda, ga: | 1 16, &. 72) Böraler'nin demi meçhul değildir. | Sonatları. Paganini'nin bir tek tel Bileaeilim aati FaR a a aa a ba a aa Ha | U siran gelmişken bir garabete işar| — Viyolonsel sanatının zirvesine yük. | üzerinde varyasyonları gibi seçilmaş aa a eee an. N KLU-İ Kale konusu olabilecek tedbirler tek-İ ret edelim: 4585 sayılı kanun, mem- İ selmis olan bu harikulâde / sanatkâr | parçalar çalacaktır. GE'NİN YERİNE GECİYOR Tf edilmiş bulünmaktaydı. Bu ted.| leketimizde iki katlıya kadar yapıla. | İcin “virtozite,, yanl, parmak ve z TRAR TEL Na ga a aa sinde| - birlerden bir kumi 5228 sayih "Bina | vın plânımı tanzim hakkımı kallalara | Yvay mehareti, “bir —hedef olmayıp, Ka a TorTa a e Gaaa ae İ aai Teşvik Kanına" ile aynı| da tammaktadır. Habuki yukarıdan | Sırf bir vasıtadır. Onun emeli, ci | — Son defa Amerikada geniş bir. Ka ae aa GÜ aA a Ga ada sene içinde Kabul olunmuştur. Ancak | beri söylediklerimizden anlaşıldığı gi | ettifi eserlerde yaşıyan ruhu canlan- | - ser turnesini parlak bir muvaffak Daşnan Haa a a desi gaa a n eee a aa sar ea anın. | bi Yapı, bir kemmiyet değil, keyfi- | dinn, dinleyicilerine - hissettirmektir. | yetle bitirerek Fransaya dönen BZ AT TA K Üae e bar et Barye |a b aa De a len kaçırma: İ vet meselesidir. Yapının — -bühusus| - Plerre Fournler, yayının Fransız e- natkara hasrettiği sitayinkâr bir m Ülerinden Bretagne'n girmiş ve Nor | mak gerektir a Haa l aa d Ka aa V aai | kolüne hâs olan ifade kudreti saye. | kalede, Figaro Bazelesi ŞU Satırları Yaa aA Taa a aa ga aa e aa puhakika, Bina Yapımını — Teşvik | En ufak bir meskenin ibdar, modera | Sinde, her çaldığı esere hususi bir a-| / yazmaktadır Haa daa aa a a G a GA . ç| Kanununa göre, âmme mülkiyetinde- | İhtiyaçlar muvacehesinde: lmi, iktir | Salet, zarnfet ve bolâgat verir. “Fouraler, tâbir caizse, Amerika baa AA aa aa S a a gaa S ı veya bazi âmme hükmi şahisları | Sadi ve estetik Kültüre “muhtaç bir — Yorulmak bilmez bir gayretle sa- | dan daha büyük olarak döndü. aalmlakla YAlençon ve 1T ağuntosta|| elindeki arsalar, belediyeler ” vasıtar | İhtisa konusudur aat mükemadiyen — ükünmellir| / merlubn. Miv hir vekik KA ağuntosla Alengn Ve TT aaaayaa ea arrüirmak İsleyen meskentir | — Derhal ve memnuniyetle kaydede- | Pesinde koşan Ve her eserin lorasını, | olmamak ve geçmin zaferlerini Kü- aa a aa aa ar e| vatandaslara tevi edilecek; İkL yi | im ki, mimarlarımız konuya gereken | en ince teferruntına adar, bir kuc | çümsemek, hattâ unutmak, — Foure Baaa aT a aa a ge aa eu yapılmazsa gerl alınacaktır. | ehemmiyeti vermektedirler Gazeteler | Yümcu sabri ile işliyen bu sanatkâ. | nler'nin esa prensipidir. Dalma dac PaT Ka aa n Ya a lar ae | Keza inşant melzemesi neklinde v | rin yazdığına göre, bir mimarımız, | rin bütün resitalleri birer aanat n | ha yüksek muvaffakiyetlere erişins TU y a aa aa do dünse | biz tarile tatbıkı, müamele. vergisi | Valiğe müracant ederek, 24 Saatte 3| disesidir. zirn onlar derin bir musi- | ye gayret eden bu artistin son k Yaa a aa ae Tmen Kat | Ve gümrük zamlarından muafiyet Bi | odalı ve 40 smatte 4 odali bir evi çok | Ki kültürünün ve en yüksek bir tek-| serleri eşsiz Banatıni bir defa daha aa “kargı narekele geçiidi ” Ve ber | bi himaye edici esaslar vazolunmuş. | ucuza maledebileceğini — söylemiştir. | "iğin damgasını taşır Belirtmiş ve Onun şahane yayı cak Fan parileli slemde İken, Mareta | bür Aynıta 1081 tarihli Bina Vergisi | Eaasen bu yolda yapılacak araştırma | — Bütün münekkidlerin, Casala'tan | tında derinleen ve asalet kesbeden öllel Gacelerek ven İao'ninvar | Kanunu ile yeni yapılan binalara'ta- | Jarın müküfatlandırılarak teşvik da | sonra cihanın en büyük viyolonselisti | Haydn ve Elçar konçertoları dinle. Parle"işgalden kurlarıldıkı. günlerde, sok keüürak eden — zifesini Gölralecağını eöyleci Kamş bulünan BÖK vengi mua: | düşünülmektedir. Ki pek yerinde - | Kibi telâkki ettikleri - Plerre Four- | yicilerini teshir etmiştir. bir mütletik tankı drema ' var) | Brall aN Vati Tacakl | ha Hler, latanbulda vervceği — Konsende LE yığın tallı humsiyetin, tabiatla derin ka a Tark vardı. Yaşlılıfı, TeCTÜREYİ — galiba zin: | —| mehal mecbur olduğum bir makinenin dişleri gibi | | çai da burada Idi — zaman ve mekân itibariy Ahmet Hamdi Tanpınar L Daaa B crübelen wzak gahal Haa AM KOĞ a TANO AA A İe'en &z münanebeti olan satıcıları taklit ederdi. Nn mevalinidir. Onu kendinde. kuvvetle aa. İbetli tak. h barbksi aa İkine pek de zalim, ezici bir vey dekli | —| Mesela yalmz akşam vakti geçen tahan, pelma . TRİrEMLMAN Öuüin Kirada exhatlyetlerindeki ü lmadığını 'her gün hüdiselerin yu Te Talaa a at sikicı olmamydı. Onun da | —| ei sabanın Gokuzunda, Vefa Sultanisinin sekisim 4öri geneci olan bir Bultanı taleb ee X GAĞA Düi NMN aa A ada aa yavaştan, İstanbulda . yeni | —| ndiren görülen o halis İstanbul külhanbeyi, sa ışındakiler | a z AA eden, Fatihin ağzından aanya lernde b D gn zni aa | letmekle ve onları Kopye ile vakit geçiriyorlar. | —| mazdı. Hele mısır patlağı satan caktân yetişme nutuk veren, Türkocafının k yalatme etmeden, büyüSü a “Bundan yorulnca birbirlerine çok hayali s yelmz geceleri görünmesi lâam gelen bir. mali: b meselek Te d ti | | Yoptantılara devam edip orada tün rmeden rahatça, yahut gailesizce yaşamak, ha. Ve Y a a erdi Daha ae beceriklileri Kut öyu: | | sine daha ziyade ciğerci aynimastı. Zavallı adam Blalınde Jayün Mlamı vardı. Tüer haldo daha oi . ek bir n ve n tevailila ll Dodi Bünlar mâsumlardı. Yanıbaşlarında eklence | —| Xedi de yok. Ke 4a Ciğerek elir'n mda' hekiki bİF mamba' var Bi için b Kari derece n, adam. oldun Me bir gey ööNümüyorünm TaKAE giakrordi 3 Müzaffer hc gha erka'sir at peşinden gitmesi ikztm gelen hedi ve küpele la o Ka n mlar içine karışab derin eyakan Ükstalletı dana . “ügrendiğie | | dan ve teml enle tekrarlar, İ —| Jeri yine göremcdi. Fakat Çok geçmeden seslerini an Ki bütün bunlar köpecli dirsin kler eee ae nmeriyren B paş B ane Bi cti ÇÇ Ho tigr e. tunatık | | inledi. O zamana kadar hayvan taktidi. yapmı « Yavcmn VAS N adan di " ü Şan, bütün Sanat — Kabiliyetini dahii — tcarete | y a bahar.” burlangıçla Terliyen biyıklarıma, kittik 4a T Fuptk. adai Bğlledemi banatulı samağın .. 'Dübürü Mehmet ise <— numara: Zai Abdurrahman Beyin bu varsuyu husustsi | V üoka nanlla Kati sek , x | | e reemen kendimi çocük. buluy Tzt GÜŞ SNİK. Börallar K n böyle derdik —— Nuri Bayiz Bi güzününde tutarak Tepertuvarına onü da l Hatta diyebilirim Ki bu erken uyanınta a bar i he bit ÇRAımda Yapllım so$6 ia ” sınıftan - geç üksek seğle |— | simlarını isterler. Adll büllin Bene Bii, hiç kim n görünen n YAmdAZ. tödke arkam aa » latüne doğra “bir adçt gümü | " r arda oluyormuş zan: |— İ Kü tabintin büyük Jattina mazardı. O kadak ardır. Çün , n devlet. iküyardı idürümüz, hep : | Tler ve şaşırırlardı. sar, kendi halinde, başı önünde, " hatta aptalea de varan deklidir. O a: ndİ lti asırlık mazl | k n A, — Adilin aml artist ta. | " | müvum bir görünüşü vardı Ki “ondan #üpkaleğ 1 4 mek Kabil değildi. — — Devami var —— 68

Bu sayıdan diğer sayfalar: