11 Nisan 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 3

11 Nisan 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YENİ İSTAN Brüksel, 10 (YİRS) — Dişişleri Ba- kanı Van Zeelandın Cenevreye gide- rek Kıral Leopold'la görüşeceğine da- ir çıkarılan haberlerin aslı yoktur. Yeni bir hükümet kurmakla vazi felendirilen Van Zeeland salı ” günü Köral Naibine kabinesini takdim et diği takdirde, Parlâmentonun da- | — Londra 10 (YİRS) — Eski Belçi: anı ve yeni seçimlere gidilme- | ka Başbakanı ve Sosyalist Partisi tavsiye edecektir Başkanı Spaak, bugün verdiği bir 1 10 ) — Belçika Sos- | demeçte, Kıral Leopold avdet ettiği bulunan 900 de: Kıral ld'ün tahta avdet için amansız ve fasılasız bir Fmerika, hava kuvvetlerini takviye ediyor Fisenhower'in tavsiyesi üzerine Kongreden 1 milyar 850 milyon dolar tahsisat istenecek izline çıkmadan 5200'mil Washington, 10 - ALA. — (United seyretti TORRCE İslükdi | üeü | — yrualügtes, 10 (ap) —— Tarkerik Başkanlarının bu hafta bahriye ve| Amerika donanması tarafından bil- hava kuvvetlerine modern harp u- gakları satın alınması için 500.000.000 dolarlık ek tahsisat tavsiye etmeleri beklenmektedir. li zarfın- Bisenhower, 1951 mali /da yeni uçaklar için bir milyar 500 Tallyon dolar sarfını teklif etmiştir. Truman Köngreye verdiği bütçede 1 | Pilmis en uzun seyahat — olduğunu Miyaf 350 yalyen açi etmekte | ÜT elrüyorlren da, bir rekor ek İdi. İyi haber alan kaynaklar müş- | “Uku iddlasında bulunmüyor terek genelkurmay başkanlarının ye ni uçaklar tedariki için 1 milyar 850 milyon dolar teklif edeceklerini söy Temişlerdir. el Hayde Park'ta 100 bin Londralı toplandı Londra, 10 (Nafen) — Paskalya Yortusu esnasında Hiyde Park'ta bir aralik 100.000 kişinin toplandığı v bu yüzden münakalâtın ta raflardan yapıldığı bildirilmektedir. Bacrekaryle bülik Gazete muhabirlerinden birinin bil- dirdiğine göre, bu muazzam kalaba- jığın buradan geçeceğini tahmin eden ihtiyar bir adam yol kenarına çömel- miş ve a üzerinde su ibare a b levha unan bir amıştır çozuğunun 1843 te kaybolduğu — ya- ta ve onün hakkında — izahat İhtiyar çocuğunu bulana 100 ster- ling vereceğini de vadediyordu. Bulgaristanda kıtlık tehlikesi artıyor Viyana, 10 (Nafen) dan gelen haberlere göre, tarım ida resinden mesul müdürlerin yaptıkları Bizli bir toplantıda konuşan Başt kan Çervenkof bu ekim devresinde de mahsulün istenildiği şekildi Sının komünist hükümet için tehlikeli bir itiraf/ etmiştir. dan beri azaltılmı kının memn Bulgaristan. olmama- gayet aratabileceğini mek tâyinı aylar- olan Bulgar hal niyetsizliğini ö #imdi pek güç bir şey olduğu da açık- lanmıştır. Diğer taraftan keylünün fikbahar ekimin? muhtelif sebepler 1. deri sürerek gene geciktirmekte oldu- | miştir. Bilhassa Hambure'da malarya Bu ve böylece “pasif mukavemeti, | Üzerinde verdiği konferans ilgi çek- arttırdığı kaydedilmektedir miştir Blaai buhran hâlâ giderilemedi Van Zeeland, kabineyi kuramazsa, yeni seçimlere gidilmesini isteyecek mücadeleye girişmiş - bulunduklarını hatırlatmışlardır. Brüksel, 10 ALA. (AFP) — Spaak bu sabah Kıral Leopold'un sekreteri Prienne ile görüşmüştür. Kıralın avdeti meselesi takdirde memlekette — sonu, gelmez grevlerin başgöstereceğini hatırlat- mıştır. 21 gün suyun yüzüne çıkmıyan bir ğîizal(ı Şnörkel ile mücehhez bir Amerikan denizaltısı, suyun dirildiğine göre, bir Amerikan de- nizaltı gemisi, Hong-Kong ile Pearl Harbour arasındaki 5,200 millik me: gafeyi, hiç denizin yüzüne çıkmadan katetmiştir. Resmi çevreler, den bu seyahatin, 21 gün devam e- deniz altında ya- Denizaltı, 15 martta dalmış ve 5 nisanda suyun yüzüne çıkmıştır. Hidrojen bombası da Atom Kontrol Plânına ithal ediliyor 10 ALA. (Reuter) — Sanıldığına göre Kongrenin seçeceki bir komite gelecek hafta gizli bir toplantı yaparak hidrojen - bombası. 'mın milletlerarası atom kontrolü plâ- 'nına dahil edilmesi meselesini görü- gecektir. Ayan Meclisi - Atom » Komisyonu Başkanı MeMahon, bu komiteye işti- rak etmeleri istenenler arasında Dış- isleri Bakanı Acheson ile Genelkur- may Başkanı General Omar Brad- ley'in de bulunduklarını dün bildir- miştir. Washington, Amerikanın Belgrad elçi İtalya seyahatini tehir etti Washintgon, 7 (YİRS) — İtalyan basınında çıkan bir çok tefsirler yü- zünden İtalyaya yapacağı dinlenme seyahatini geri bırakan Belgraddaki Amerikan elçisi George Allen, bazı İtalyan — makamlarının, bu seyahati Trieste meselesi ile ilgili göstermele ri Üzerine geri bıraktığını söylemiş- Abdülkadir Noyan yurda dönüyor Londra, 10 (Nafen) — Nafen A- Jansının muhabiri bildiriyor: İngilte- re ve Almanyada hastahaneler ile Üniversitelerde 15 günlük bir tetkik gezisinde bulunmuş olan Ankara V. niversitesi Tıp Fakültesi Ordinaryüs Profesörlerinden Dr. Abdülkadir No- yan Türkiyeye müteveccihen Londra- dan ayrılmıştır. Dr. Noyan bu seyahati esnasında bir çok yerlerde. konferanslar / ver- Endonezya Başbakanı Makassar halkını sükünete Eğınyor “Kan dökerek kazandığımız hürriyeti, tehlikeye sokmuyalım” Kolombo, 10 (YİRS) — — Buz radyo İle bir demeçte bulunan Endo- nezya Hatta de tir ki: “Birleşik Endon! Başbakanı Dr .ya Devleti, bir bölgeyi zorla ilhak etmek niye- Ü, — tin sükününü clddi bir gekilde İNİAL etmektedirler. — Yukarıdaki getecilerden bir grup görülüyor Amerika, La Haye toplantısı neticesinden memnun Kuzey Atlantik Paktı memleketlerinin harp sonu kalkınması yolunda iyi terakkiler kaydettikleri bildiriliyor hiç Hatta şunları söylemiştir: . “İsvana | misyonu başkanı âyan üyesi Millard | — Tydings, iktisadi - ileflemenin her katılmayınız, zira “Endonezyada bas | arydings, radyoda yaptığı bir konuş- | yerde gözle görülebilir bir halde ol- kaldırmalar zuhur eders büyük | mada Kuzey Atlantik paktı mem-| duğunu söylemiştir. Büçlüklerle elde etmiş — olduğumuz | 1.ketlerinin harp sonu — kalkınması | .. slanifi a ü Taye eateni e S ee p A Milliyetel OĞNN Haydarâbâd Nizamı'nın yaptıklarını söylemiştir. Rusyayı protestosu her sene alacağı para Tydings, geçenlerde Savunma Ba- —— Karasi, 10 (Nafen) — Şimdiye ka- | Yânı Louis. Johnson ve — müşterek iyetçiler, Sovyetleri, Çinin dar dünyanın en zengin adamlarından | Çenelkurmaylar / Başkanı Generel| — ç işlerine müdahale 'etmelle biri — addedilen — Haydarâbâd kümetinden Nİ- zamı, bundan sonra senede Hint Hü- 375.000 sterling alacak- yeniden itham ediyorlar Londra 10 (YİRS) — — Milliyetçi Çin hükümeti, bugün Birleşmiş Mi- ya kısa bir seyahat yapmıştır. Jonnson, Bradley ve Tydings kar- fır. Halbuki bundan evvel Haydarâ- | şılıklı himaye İçin askeri bir ittifak bâd Nizamının senelik geliri 6 milyon | halinde birleşmiş 12 devletin savun- | Jletler Kurulu nezdindeki — temsilcisi sterlingi bulmaktaydı. ma bakanlarının Amsterdam'da yap: | Dr. Çang eliyle, Kurul - Başkanı Hint Hükümeti tarafından — Hay- | tıkları toplantıya iştirak etmiştir. | Tryeve Lle'ye bir protesto mektubu darâbâd Nizamına verilmesi karar vermiştir. daştırılan 375.000 sterling Nizamın |— TYdines, sunları ilâve etmiştir Milliyetçi Çin hükümeti, — yaptığı hususi işlerinde kullanılacaktır. Di- | . BİZ #skeri kuvvetler hususunda | protestoda Sövyet — Rüsyayı İtham tün servetinin ve bütün bir meğe mecbur tutulmuştur. Bu husustaki malümatı açıklayı Haydarâbâd 2 temsilcisi Haydarâbâd Nizamının rayında mahpus. tutulduğunu, vetli askeri bir birliğinin her hareke- tini kolladığını da ilâve etmiştir. Amerika okrasisinden güzel Nolte (solda) Cu 'T taraftan Haydarâbâd Nizamı, bü- mallarının listesini Hint Hükümetine ver- izamının Pakistandaki küve başkanı Truman herkesin oynıyacağı rolü ve yapacağı vazifede ne şekilde hareket edecefi-| dahalelerini zikretmiştir. ni, ne şekilde teçhiz edileceğini ve| — Protestoda şunlar belirtilmiştir memleketlerden biri istilâya uğradı-| — 1 — Çine her gün Sövyet pilot & takdirde takip — edilecek umumi | Jarı varmaktadır plânı müzakere ettik. 2 — Çine Sovyet teknisyen akını, 3 — Son zamanlarda büyük sayı- ederek, Rusların Çin iç harbine mü- sa-İ — Eğer Batı Avrupa memleketlerini kuvvetli bir halde ” bulundurmazsak | da ucak ve ilgili personelin / Çinin tecavüzü / cesaretlepdiririz. — Çünkü | Stratelik ve taktik bölgelerine taksi- Dr. Çang, Sovyet Rüsyanın bü su- - retle Birleşmiş Milletler Kurulu be- yannamesine aykırı hareket ettiğini hatırlatmıştır. Bağdad Polis Müdürü müebbet hapse mahküm oldu Londra 10 (YİRS) — Geçen şubat ayında Irakta bir hükümet darbesi yapmağa teşebbüs eden Polis Müdü. rü Ali Halit, müebbet hapse mah: küm edilmiştir. Verilen karar temyiz edilebilecektir. Rusya için zayıf ve müdafaasız bir Kıral Faruk, Amerikan mecmuclarını da protesto ettirdi Londra, 10 (YİRS) — —Amerika Dişişlert Bakanlığı / sözcüsünün bu- gün bildirdiğine göre, Mısırın Wa: Ahington sefiri bugün Amerika Dış: işleri Bakanlığı nezdinde, Amerikan Life* “mecmunsının son sayısında Kıral Farük aleyhinde çıkan yazıyı protesto etmiştir Müsteşar ve aynı zamanda Orta doğu uzmanı olan George MeGhee ile temasa geçen Misir sefirinin gö- rüşmelerine dair hiç bir. açıklama yapılmamıştır. bir |Dil bahisleri | Türk dili Yirmi senelik bir deneme Türk dili meselesi ve çalışma hallolmuş meselesi devresinden sonra, sayılamaz. - Başlangıçtaki toptan bir yenileme hareketinden sonra bugün bir gerileme değilse de, bir duraklama kaydedilebilir. ÜRK dilinin büyük — münakaşa- Jara yol açan bugünkü durumunu anlamak için, asırlar boyunca tarihi- 'ni gözden geçirmek belki faydasız ol- Türkçenin bizce malüm en — eski gekli Ofhon ve Yenisey anıtlarının di- lidir. O zamanları Mongolistan ve Si- birya Türklerinin konuştukları — di bu anıtlarda türkçenin ihtiyaçlarına tamamen uygun bir şekilde tesbit e- dilmiştir. Yazı dili ile könuşma ölli ara- sında olduğu gibi edebiyat ve folk- dor arasında da bir ayrilık olmadığı görülmektedir. Türkler henüz ecnebi ideolojilerini, yani Hint — Budizmini veya Arap Müslümanlığını benimse- mediklerinden, kendi kültür ve görüş- lerine has mefhumları halkın konuş- tuğu günlük dil ile ifade etmekte hiç bir zorluk çekmekteydiler. Bu mil- 1 halk dilinde yabancı kelimeler var- sa bile, bunlar tamamen türkçelesti- rilmiştir. Kelimelerin sırası da kon ma diline uymaktadır. Hasılı bu ar- kalk dil, en başta Gök (Tengri - Tan- rı) olmak Üzere tabiat kuvvetlerine tapan şamanizm dinine bağlı çok es- ki bir dünya görüşünün ifadesidir. Bu müessif vaziyetin sebebini rapça harfleri öğrenmek güçlüğüne atfetmek istiyenler öldu. Bu — iddin bizce dar bir görüşün — mahsulüdür. Gerçi arapça yazı türkçenin bilhassa gesli harflerini vermeye uygun de- Bildir. öğrenilmesi de Jâtin —alfabe- sinden daha zordur. Fakat Paristeki Şark Dilleri Mektebinde yaptığımız tecrübeler bir talebenin arapça yazıyı birkaç ayda öğrenebildiğini gösterir. İki senelik bir türkçe öğretimi neti- cesinde Fransız talebeleri üçüncü se- 'nesi arapça harflerle yazılmış kolay bir metni okuyabilir. Fakat kendile- rine verilen metin arapça ve farsça kelimelerle dolu ise, ancak türkçeden başka arapça veya farsça öğrenmiş olan talebeler onu kolayca sökebilir, yalnız türkçe bilenler okumakta cok Büçlük çekerler. Türk çocukları için de vaziyetin aynı olduğu neticesine yarılabilir, yani harf — inkılâbından evvel Türk çocuklarının yazma oku- masını geciktiren sebep arapça yazı- dan çok, osmaplıca metinlerde rasla- dıkları ve iyice anlamadıkları yaban- c kelimelerdi. Demek ki, 1928 de olan Harf İnkı- Jâbı türkçeye daha uygun bir yazılış temin etmek bakımından bir ileri a- dım olmakla beraber, yazma okuma- yı halk kütlelerine yaymak ve — dil Meselesini çözmeye yeter bir teşeb- büs değildi. Bu inkılâpla birlikte dili arapça Ve farsça kelimelerden temiz- liyerek, herkesçe okunur ve anlaşılır bir hale sokmak gerekti. Tanzimat- 'tan beri Türk muharrirleri zaten böy: le bir teşebbüse girişmiş ve eserleri- ni herkesin anlıyabileceği bir. dilde yazmaya gayret etmişlerdi. 1928 de Harf İnkilâbi ile başlıyan Dil İnkilâbi romancıların açtığı çı- fırı takip ederek, arapça ve farsça öğretiminin " Türk — mekteplerinden kalkmasiyle 'Türk çocukları için mâ- nasız birer kalıp haline gelmiş olan arapça ve farsça kelimelerin türkçe karşılığını bulmak işine girişmiştir Yirmi senelik bir deneme ve çalış- ma devresinden sonra, Türk dili me- selesi hallolmuş sayılamaz. Başlan- gıctaki toptan bir yenileme hareke- tinden sonra, bugün bir gerileme de- ilse de, bir duraklama kaydedilebi dir. Dilde eskisinden çok daha az gö- rülen arapça ve farsça kelimeler hâ- JA mevcuttur. Birçok yazarlar esk ve yeni kelimeleri karmakarışık bir şekilde kullanmaktadırlar. Meselâ es kiden olduğu gibi “ticaret noktal na- zarından” veya yeni tâbirle “alış ve- riş bakımından” diyeceklerine “tica- ret bakımından” veya “alış veriş nok- tal nazarından" denildiği — görülür. Matbuatın acele Üslübu. ve bilhassa 'ajans haberleri tercümelerinde bu gi bi karışık ve biraz da zevksiz tâbir lere çok raslanmaktadır. Gönül ister ki, Türk yazarları yeni ile eskiyi ayı- rıp birleştirmekte çirkin — tezatlara Yazan : Louis BAZİN Paris Sark ektebinde Türkçe Frofesörü düşmemek ve dili mantıki bir ahenk haline — getirmekte işbirliği etsinler. Fakat bugünkü hale bakılacak olur- A, çoğu zaman karışıklığın — önüne geçilemediği görülür. Buna mukabil, sebatına hürmet ettiğim dostum Nu- rullah Ataç yazılarında sır€ öz türk- çeyi kullanmakta tek başına kalmış sayılabilir. Öyle sanıyorum ki, okuyu- cuları durmadan kurduğu yeni keli melerden Ürkmüş, meramını — anla- makta çok zorluk — çekmektedirler. Gücenmesin amma neticede — büyük halk kütlesine değil de, sadece — öz türkçenin sırlarına vakıf ufak bir a- zınlığa hitap etmek zorunda - kaldı- ğinı sanıyorum. Yirmi senelik dil in- kılâbından sonra bile Türk halkı öz türkçeye hazırdır denemez. İnkılâp seneleri zarfında teşebbüs- lerin çoğu mevcut arapça ve farsça kelimeler için türkçe karşılıklar, ka- hıplar bulmaktan ibaret kalmış, yeni mefhumlar yaratmak için hemen de hiç gayret sarfedilmemiştir. Neticede türkçe yazı yazan insan mefhumları arapça olarak düşünmekte ve türkçe karşılıkları ile tercüme etmektedir. Eski kelimelerle düşünülür, yeni ke- lmelerle yazılır. İspatı: Konuşmada yeni kelimeleri aramak için vakit ol- Madığından, çok az öz türkçe kulla- nılmasıdır. Fakat soyu sopu meçhül veya hal- kın bilmediği eski, uzak Jehçelerden alınmış, doğrudan doğruya uydürül- muş veyahut arapça bir kelime ile az kullanılır bir türkçe ekin birleşmesin- den meydana gelen şu acayip “siya sal” sıfatı gibi mantığa aykırı ku- rulmuş kelimelerin tutunabilmesi çok süphelidir. Başka mühim bir nokta da Türk dilinin bugüne kadar daha çok lügat ve kelime hazinesi bakımından ele alınmış olmasıdır. Başka çok daha ö- 'nemli bir meseleyi, nahiv meselesini ele alanlar çok azdir; Halbuki düşün- celerini ve fikirleriin birbiri ile bağ- hlığını dile getirmek hususunda Türk- lerin çektigi zorluk lügat eksikliğin- den ziyade, türkçenin kültür dillerin- den çok ayrı bir cümle kuruluşuna sahip olmasıdır. Kelimelerin ve cüm- lelerin diziliş sırası bir yana, türkçe, arapça ve Avrupa dillerinin çok zen- gin Oolduğu ve fikirlerin birbirine mantıklı bağlarla bağlanmasını gös- termeye yarıyan bağlaçlardan tamı men mahrumdur. Bu Bakımdan mö- 'dern türkçenin eski türkçeden de dt ha fakir olduğunu kaydetmek Jâzım. Meselâ; En eski Türk dili amtların- da görülen ve bir zaman cümlesinin başında bulunan “kaçan” bgğlacının bugün kaybolup, yerine çok daha az rahat bir ifade tarzı olamadığı za- man, tabiri kullanılmıştır. Nisbi za. mir olarak “kim” de kaybolmuştur. Bu kabilden daha bir çok misaller verilebilir. Fikir ifadesi bakımından türkçe cümleyi zenginleştirmek, onu /daha çevik ve dakik bir âlet haline getirmek çarelerini araştırmak Türk dilcilerinin başlıca vazifelerinden bi- ri olmalıdır. Fakat Türk dili meselesinin en va- him tarafı türkçenin mücerret fikir- leri ifadeye elverişli olmayışıdır. Bu sahada türkçe yeter bir gelişme gör- memiştir ve Türk aydınları bu hu- susta güçlük çekmektedirler. -Buna mukabil türkçe birçok Avrupa dille- rine, hele fransızca ve ingilizceye na- zaran müşahhas hayatı bütün renk leri, his zenginliği, insan üzerinde bü- tün tesirleri ile ifade etmek için fev- kalâde zengin ve kıvraktır. Fransız- ca veya ingilizcede çok defa bir teş- bih, duygunun küvvetini ve şiiriyeti- ni azaltan bir perifraz kullanmaktan başka çare olmadığı yerlerde, türkçe- de dalma direkt, dalma küvvetli ve mânalı bir tâbir bulunur. Öyle — ki, Türkiyede bulunmuş, türkçe bilen bir çok ecnebiler bu tâbirleri benimsiye- Tek, memleketlerine döndükleri — za- man bile onları kullanmaktan kendi- derini alamazlar S Ahmet Hamdi Tanpınar — Yani bizler mi, beyefendi?.. Demek va- Ş tanını sevmek, onun için çalışmak haysiyetsizlik K . oluyor öyle mi? Öyle ise beni her şekilde itham hnenin aa DA N nn ahne Te e d Te ) G L d Dısındakiler | ZK Ş O ee n l — < ı cek bir gey yoktur. Zaten le vaziyetlerde bu AO n ae V İEL A TF Ze Ü A e| e e mn l ee A DA | FY d D Z RE a GNL Di Z ZLK MN A : a e y A A KA a aN a ZM Te d D n LA A D e z ae W G eem eu # 0000 e O KA A — SK <F M o Do Dt A e Dt BC y n Y S n A n ÖL ER O ua AAA SA 0 T e O . —. n O O gada ea u Sz AŞ T konuşürken yaptığı gibi muhatabına doğru eği- lerek: — Siz, Halâskâran Fırkasına — dahildiniz değil mi Arif Efendi?. Ben bu harpten, bu harpte çektiklerimiz- den bahsediyorum. Ben hesabini. görelim! daha evvelin, Balkan Harbinin diyorum. Fakat neye yarar? Şimdi Müli Mücadele devrindeyiz, onunla meş- Bülüz! İtrahim Bey yerinden doğruldu: Muhiddin-i Arabi — hazretle rinden tefe'üi ettim, Ankara muvaffak olacaktır. İslâma zafer var, buyuruyorlar. Arkadaşlar bu- n başka türlü tefsir etmek istiyorlar ama, ben biliyorum; orada İslâmdan kasid, Ankaradır hepimiz Arif saşırmıştık. fendi. oldu. Bu acayıp değişmeye Fakat en ziyade Hiddetten dudakları titreye, titreye arkadaşına haykırdı: © zındıklarla — Mühiddin-i — Arabi'nin işi İhsan, bunu işitmemezlikten gelerek İbrahim Beye sordu: O halde-ne diye bu teklifi bana yapma- ya geldiniz İbrahim Bey yeniden, ellerini uğuşturmaya başladı. Sanki deminki adam kaybolmuş, yerine altı sene evvel sabah akşam babamın dert yan- mağa gelen biçare mahlük geçmişti. Ancak işiti- debilen bir Sizi düşündüğüm için! — İlerlemeniz için bir fırsattır, diye! İhsan, Muhlis Beye ve bana döndü: Bilir misiniz ki, bunda samimldir. Doğru üyor; Kerçekten — böyle düşünmüştür. — Beni diniz mi sandınız İbrahim Bey? Y mi tanmıyordunuz? Sonra yine bize döndü, hep ayni sükünetle: — İbrahim Bey hiç fırsat kaçır- maz! Öyle değii mi Muhlis? Muhlis Bey, istifini bozmadan cevap verdi: Hayır, kaçırmaz! Ben, İbrahim Beyin kızacağını, köpüreceki- ni sanıyordum. Halbuki, demin o kadar taştığı koltuğunda birdenbire küçülmüştü. Yüzü gözü ter içinde: S Yapmayınız. velinimet, siz olsun yapma- yınız! diye yalvarıyordu. Fakat Muhlis onu din- lemiyordu. O, gimdi Arif Efendiye dönmüştü: Siz de kaçırmışsınız! Efendi. hazretleri, siz de kaçırmazsınız! Nitekim İttihat erkânın. dandır diye dayınızı mahvettiniz. Ölümünden son- ra da sahte bir senetle bütün malını zaptettiniz, oklunu aç bıraktınız? Sahte senetle ve aahte şa- hitle.. -Bunu söylerken bir parmağiyle de İb- rahim Beyi işaret ediyordu - Öyle değil mi İbra> him Bey! İbrahim Bey cevap verecek halde değildi. uğunda bir külçe gibi yığılmıştı. — Biz daha başka şeyler de biliyoruz, efendi. tira ediyorsunuz, sizi dâva iftira ediyorsunuz! İhsan arkadaşını tasdik etti: Daha başka geyler de - biliyoruz.. —Arif Bfendi. yerinden büyük bir hiddetle kalktı ve İb- Trahim Beye Ben hakaret edildiğim yerde duramamı isterseniz siz kalın! diyerek odadan çıkmağa hi zarlandı. b edeceğim, İnsan hep aynı çehreyle Bir dakika.. dedi. Hazır gelmişken başka bir seyi de koruş “ak isterim. Lütfen oturun ye- 160 Arif Efendi ister istemez yerine geçti ve İh- sanın yüzüne baktı. Fakat kendisiyle - konuşan Muhlis Bey oldu; Nâsır Paşa ile fazla meşgulsünüz! dedi. İnkâr etmeyin! Fazla meşgulsünüz. Bir daha et- rafında sizi görmek istemiyorum. Giderken İb- rahim Bey size, benim nasıl bir adam olduğumu anlatır. Durun, daha bitmedi. Şimdi şu cebiniz- deki küğıdı da verin bana. Ayağa kalkmış, Arif Efendinin karşısına di- kilmişti. — Bvet, zarfı! Şimdi. Arif Efendi, tuzağa düşürülmüş bir hayvan gibi etrafına bakıyordu. Gözleri İbrahim Beye tesadüf etti. “Alçak!” dedi. Birakın onu da, gu kâğıdı verin! Hesabi- 'fuzı sonra görürsünüz! Onun kabahati yok. De- minden beri çektiklerini görmediniz mi? Çehresi hakikaten korkunçtu. Bununla bera- ber tek çizgi bile değişmemişti. Arif Efendi an- cak bir dakika tereddüt etti. Elleriyle ceplerini araştırdı ve sarı bir zarf verdi. Muhlis Bey zarfı cebine koydu. Şimdi güle güle.. dedi. İbrahim Bey size yolu gösterir. Yalnız, yeğeninize kendi hakkı olan parayı öyle sadaka gibi vermeyin!. Bir de bu işteh bahsetmek yok hat evet, dün akşam oradan aldığınız İhsan, yerinden doğruldu. İbrahim Beyi de fazla üzmeyin! — Başka türlü yapamazdı. İkiniz de elimizdesiniz, bilin! Bütün bunlar o kadar çabuk olmuştu ki, şaşır. miştim. Mühlis Beyi hiç tanımıyordum. — Fakat İhsan, tanıdığım, bildiğim İhsan mıydı? (Devamı var) 170

Bu sayıdan diğer sayfalar: