2 Mayıs 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4

2 Mayıs 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sulhu korumaya çalışırken askeri hazırlık DENİZALTI AVI Amerikanın avlayıcı - imha edici ekipleri; zeplin, uçak ve muhrip kullanıyorlar Dörzatüların. bataryadarını sari et mek için su yüzüne çıkmasına ü kalmadan uzun müddet su al- kalabilmesini mümkün. kılmış 'olan Sehnorkeli Şnorkel)veya “Snort adli su altında teneffüs cihazı, deniz- Altılarını da mühlik — kılmış ve bir müddet için, bunların yakalanmasını daha güç bir dereceye — çıkarmıştı. Hatta, TIL. bir dünya savaşında Mik imha vasıtalarını taşıyan bir de nizaltının keşfedilmeden (dedekte e- dilmeden) bir okyanusu geçebileceği bile kale alınmıştı. Bu yeni tehdidi karşılamak için Amerikan donanma: Si avlayıcı-imha. edici ekipler dana getirmişti. — Bunların faaliyet gekilleri de bu sahifelerde belirtilmiş- tir. Avlayıcı -İmha- edici ekipler : Mühriplerden, uçaktan ağır ve u- çaktan hafif zeplinlerden teşkil eğil- Miştir. Modası geçmiş olduğu sanı- lan zeplinleri böyle bir teşkilde gör mek hakikaten tuhaf görülebilir, an- cak Amerikalılar, bunun müessir bir harp silâhi olduğuna karar vermiş- Jer ve görünüşe nazaran, bu zeplinle- Ti düşman taarruzlarına karşı savu- Ankarada “Kıskançlar,, ve o münasebetle Ankara (Hususi) — — Ankarada, Küçük Tiyatroda, bir aydan beri, Me- Ti Cevdet ve Oktay Rifat'ın müşte- zeken telif ettikleri "Kıskançlar,, ko- medisi temsil ediliyor. Hatırlarda ol- duğüna göre İki sene evvel, Oktay Rifat'ın Ankarada, büyük rağbet gördüğü sırada “Kadınlar Arasında” isimli eseri bir tahrik neticesinde hneden kaldırtılmıştı. Melih Cev- detin de bir eseri, etrafında bir sene- 'den beri küvvetli akisler uyandırdı #i halde, henüz tiyatronun repertur Tına alınmış değildir. Bunun sebebi Devlet Tiyatrosunun edebi heyetinin, kendilerine eser veren müelliflerden Kendi ölçülerine uymasını istemeleri- dir. Bunda şüphesiz şaşılacak bir şey yoktur. Dünyanın bütün resmi tiyat- zoları aynı şekilde hareket ederler Asıl mesele eser kabülüne salâhiye! Hi olanların - kullandıkları / ölçülerin belli olmasındadır. Bizim istediğimir, 'bu ölçünün sanat hudutları arasında kalması — böylece, devlet tiyatrosu- 'nun bir bütçe ile işler müessese ha. Hinde bulunmasının yalnız bir sanat eviyeni yaratmak — gayesine mâtuf olduğunun ispatıdır. Meselâ. “Kadınlar. Arasındı Osmanlı ailesinin bugünkü şartlar rasında dağılması görülüyordu. Re- gat Nuri Güntekin'in “Yaprak Dökü- Ü,, dramında olduğu gibi. Herkesin bildiği ve yüzlerce misal- derle tevsiki kabil bu realitenin sah- neye Konülmasi, alle müessesesine bir tecavüz telâkki edildi. Her inti- Kkal devrinde, aile müessesesinde but ranlar görülür. Müelliflerin üzerinde '€n çok durdukları mevzulardan biri budur. Dün Balzac romanlarında bundan bahsedilirdi. Bugün Mauriac aynı şeyi yapmaktadır. - Amerikada da muharrirler bu şekilde hareket e diyorlar. Meselâ genç Üstatlardan Cliford Odets meselâ “Streetcar n med Desir,, piyesinde bu mevzuu ele almıştır ve eseri bütün dünyada a Jardan beri temsil edilmektedir. Halit Ziya Uşaklıği! de “Aşk-ı Mem- mu,, unda bir Osmanlı ailesini Oktay BULMACA bir, "u H Boldan saba: Tz Bekrim (ki kelimek. 2 — ti der. 9 — Arazl. Osmanlılar fazla aşırı olanlara söylerlerdi. 4 — Sebebi haya famir. Baştaki harf okunmassa bir n V 'oyun olur. 5 — Dokunaklı. € — Hai 5' Bağını 8'Rarfi gelirse' ayakkabı Yüzü Giken, Bir soyadı. 9 -— Sönuna T harfi gelirse neviler olur. Bir cins pa Muk. 1ö— Köpeli. Bir nevi nakil vası- Yukarıdan asabı Yapma, Müşteri. 5 — Terai tok onun Malinden anlamaz. Fenayı debil. 6.— Bu Şolu güzel Bir hayvan: 7-Tersinin v Bulduğu. Aka. & — Başına T gelirse Tür. Terel tehlike işareti. 10 —— Vücür Girkinlikleri mevcut DÜNKÜ HULMACANIN HALLI Boldan saka: Tz Viyolonlst. 2 — Adalar, 9 — L Anar, Ve 4 — Ata Ey. İma, 5 — Ya Kut Umur. © — Elim. Emaye, 7 — Set İR Met & — IÇ İman. Ne. © — Akamet 0 — İetikameti. Tanet Kaml 6 — Olay. Agnma. 7 — Nar. Uy a. A — İr, İmam, Te 9 — Ümümen, 10 — Ticaret. Bvi TİYATRO KRONİKLERİ Havada deteksiyon ekipi fısının su altındaki ilerli Habileceklerinden emin bulunuyorlar Amerikan deniz havacılığının "ha- yadan hafif” havacılık kolunun bü- Rifat'ın “Kadınlar Arasında,, sından aha bedbin bir şekilde yaşatmakta dir. ve SAşk-i Memnu" edebiyatımı zan büyük eserlerinden biridir. “Acaba sanat anlayışımızda bir ge- rileme mi kaydettik. Maalenef va: 'yet öyle gösteriyor. Zira, edebi heye tin “Seapin'in Dolapları, gibi. Mol #re'den tercüme klâsik bir eserde bi- de müdahalelere / kalkışması — bünü gösteriyor, — ve “Bizde müellif yetiş- miyor,, nakaratının mânasını bu an Jayışsızlıkta aramak Jâzımdır. Memleketimizde müellif mesi için edebi heyetlerin daha — de- mokratik anlayışlara yer vermeler gerektir. Bir. #erbest meslek olan muharrirlik çiçeklerini ancak o za man açtırabilir. Demokrasi, yalnız rey sandıklarına — serbestçe gitmelci: temin edilemez. Hiç bir partinin b yannamesinde sanat faaliyetine - yer verildiğine şahit olmadık, * Bütün bunları söyledikten sonra “Kuskançlar, piyesine gelelim. Yü kardaki şartlar içinde, iki kiymetli #tir olan Melih Cevdet ile Oktay Ri- fat, deveye hendek atlatmaktan da- ha müşkül bir işe teşebbün ederek, Ankara Devlet Tiyatrosuna eser ka bul ettirmeye- muvaffak oldular. Bu eter, işte "Küçük Tiyatro, da oynan- makta olan “Kıskançlar, dir. Eser de en olmuyacak vehimler hesaba ka. tılmış, hiç bir içtimal mesele ele a. lınmış değildir. Fakat iki şair yine de seyircilere zevkle seyredilen bir. & #er vermek mücizesini göstermişler. dir. Kusursuz, mahirane işlenmiş bir lisan ile neşe ve zekâ dolu mükâle- meler ve sahneler vücuda getiren sa- natkârlar cidden takdir ve tebrike Jayıktırlar, Vakan bu unsurlar, — t- yatro sanatinin temelini teşkil eden sartlardan biridir, ancak bunlarla ik- tifa etmek “Comedla del arte, den beri, tiyatropun hiç bir ilerleme kay: detmediğini' kabul etmek demek olur ki, bugünün müellifleri için Bu vârit değildir. Kakançlar,, — bir hiçten bir eser vücuda getirmeye mishl olabilir. F: kat tiyatro xadece hoşça vakit geçi- rilecek bir yer değildir. Buna eskiler 'Mekteb-i Edeb,, derlerdi, biz de o- na Jâyık olduğu. seviyeyi ” vermeye mecburuz. * —— ——— — çok tekâmül ettirilmiş dinleme cihazlariyle çalışan bu ekip, düşman - deniz EVKİL tam İsabetle tes Aşini takip eder. Balon bu tarzda çalışırken ripler, denizaltıyı yüksek İnfilâklı bombalarIn imha etmek ürere harekete geçmeye hazırlanırlar Yük ölçüde gelişmesi Penri Harbour'- dan sonra olmuş ve 1942 yılında 200 'adet kabili-sevk hava 'gemisi (zeplin) için müsaade verilmiştir Müteaddit zeplin akadromları, beş veya daha zi- yade doönanma zeplin Wing'l " fanl halde kalmıştır. Amerikan sahillerin. de, Garibbean (Kar ) ve Atlantık denizlerdeki adalarda, daha sonra da Afrika ve Avrupada Üsler tesis edil- mişti. Almanya teslim olduktan son. Atlantikteki zeplin faaliş konvoyların Üzerinde uçarak, denli ti ve altıları avlıyarak ve mayınları arıya- rak kara sülari mühafızlığı e bu derecede müessir bir şekilde çalışmış olan Z.N.P, yabilecekleri — fa lerin (zeplinlerin) aaklı. 'dalar son bulmuş Bibi görülmüştür. Bir Amerikan kabili “saklambaç savaşına' balon, ö 'a çok müessi birldir. Amerlkalılar, şimdi Üzerinde devriye yapabilecek çok daha kudretli “N” sevk balonu ile bir şekilde aaatte 78 de denizaltısı, son başlamazdan önce e bir ihtimal, I1 Dünya Savaş sonlarına doğru denizaltıları alışmış olan * Denizaltıları bulmak için kullanılan 'nazik dedektör cihazlarının, havadan ağır uçaklara nazaran zeplinlerde da- ha çok verimli bir şekilde çalıştığının tespit edilmiş olması dolayısiyle, ha- vadan hafif hava sınıfları, şimdi es. kisinden çok daha geniş ölçüde, ye- niden faaliyete geçmiş bulunuyorlar. Amerikan donanması, halan yıcıslmha edici ekiplerini kurmasının ancak dlk — safhalarında bulunuyor. Ekiplerin verimini artırmak için şim- diden Azami 85 deniz mili süratinde, N — tipi, yeni model, denizaltılarına karşı. kullanılacak devriye zeplinleri #ipariş etmiş bulunuyor Bu N — tÜpi zeplinleri " Okyanus bölgeleri Üzerine uzun menzlili dev- riye görevleri yapacak ve muayyen bir nokta Üzerinde denizaltı düşman: Jarını dedekte edecek ve onları kova- hyacak cihazlarını kullanarak uçacak kabiliyette olacaktır. N - tipi” zeplin- der, taşıdıkları diğer özel teçhizat aa. yesinde havada iken benzin ikmali- ni yapabilecek ve denizden “kepçeli- yeceği” su ile safrasını yeniliyebile cektir. Bunların hava-deniz. kurtar: ma teçhizatlarına, denizdeki kazaze- deleri zepline çekecek elektrikli bir vinç de dahildir. Bu zeplinlerin, ni bu İnşaat hüsüsiyeti — #ayeninde, herbiri yedi silindirlik —iki Wright Motörti kontrol odasının dahiline ko- nulabilmektedir. Zeplinin balon Ku ı 876.000 kadem mikâbı hacminde dir ve yanmaz cinsten helyum gazı ile gişirilecektir. Kabiliyeti 170 sant- Jik mütemadi uçuşla, dünya rekorur nu elinde tutan 728.000 kadem mikâb Baz hacmindeki M tipi zepline ben- zemektedir. (The Sphere Mecmuasından) K. &. birinde ir arada: Bu görülen kahili sevk ciliğin- tipi kabili sevk balonlarında; leniz mlli süratle ve uzun menziller tipi kabili sevk balonları hizmete sokmaktadır Bu şehrin içinden : Bir teneke zeytinyağının verdiği ilhamlar Yazan: Salâhaddin GÜNGÖR YARI halis gıda maddesi bu- dabilmek Hüma kuşü — avlar mak gibi bir şey oldu. Neye e atsanız mağsuş, hiç olmazsa şüp- heli.. Peynirler çok defa — yavan, zeytinler Çürük, fasulyeler — kurtlu Çıkıyor. Hemen — hemen Terkos su yundan başka emniyetle — kullanıla; bilecek mal kalmadı. Mudanyadaki aile dostlarımızdan geçende bizim eve küçük bir teneke zeytin yağı bırakmış. Kapağı açıldığı zaman nefis bir zeytin ko: kusu odayı bürüdü. kaetra - ekatra diye önümüze sü- TüMÜRÜ için İHtresine — 250 — kuruş ödediğimiz zeytin yağlarının hiçbi- zinde bulunmuyan Bu kokuyu Adeta unutmuğuz. Çocuk gibi sevindik. Dİ: imizi, damağımızda- şaklatarak; İşte sahici zeytin yağı! öyye yütkunüp dürdük. Demek. yıllardan berl kullandığımız, zeytin başka her şeydi. İçin de katılmamış yağ, işte böyle du. Fakat ne yazık ki biz Mmüstehlikler, bundan sonra, — daha Sittin sene; aradığımızı değil, önü- Müze sürüleni kabul etmek zorun- dayız. ağından olur- Piyasadaki bu. başıboşluğun sebe- bini, belediye otoritelerimizin; fiyat kontrolü kadar, belki ondan da mü- him olan kalite kontrolünü 'bir tür. İü tesis edememelerinde aramalıyız. Üzerine nark konulmayan, herkesin gelişi güzel, istediği fiyata satabil- Giği bir gıda maddesinin saf ve ha: lisini ele geçirmek heden bu kadar Büç olsun?.. Yalnız zeytin yağında değil, cek, içecek, giyecek, yakacak, kul- İlnacak her cins madde ve eşyada göze çarpan bir düşüklük yiye- 'Nerede o Herekenin eski yerli ku- maşları? Nerede o taş gibi Taftalar, Canfesler, Atlaslar, Peluş kadifeler, Mantinler? Nerede bugünün — gıcırı bükme kadın ve erkek kumaşları?. Hattâ, nerede o ölmez ve eskimez cinsten evlâdiyelik halılar, kilimler, seccadeler, eskimek bilmeyen velân- salar, batlaniyeler, —sandık — içinde hâlâ piril piril düran sırmalı çevre ve uçkurlar, ne bileyim ben, daha neler, Vaktiyle imalât, daha mi — clddi kontrol. edilirdi. işçiliğe — fazla mi kaymet verilirdi?.. Hangi sebebe da- yanırsa dayansın, eski mallar. bu- günkülerden elbette daha — dayanık h, daha sağlam ve hele daha uzun ömürlü idi. Yerlileri birakalım, di- şardan gelen mallarda da &ski kalite yok. Radyoların 938 den önceki mo- delleri mumla aranıyor. Eski dikiş makinelerini. ajanların — yükdek fi- yatla satın almak için mahalle ara darında adamlar - dolaştırmalarına hiç şaşmayalım. Çünkü her iki mo- del, bir yıl evvelki tipin a kötüsü olarak karşımı mutlaka a çıkıe yor. “Gelen gideni aratır.., sözü asıl bu mevzuda bir kiymet — ifade et mektedir. Zeytin kokan yağa, Balkan tipi kaşere, yüzde yüz yağlı beyaz pe nire; tadı damakta kalan halis. Si livri yoğurduna, elveda! Her şeyin bozuğu, sahtesi, yalan. Cim, tatsızı, taklidi. çıktı. Malların hepsinde bir - entipüften. lik, bir sünepelik, bir pestenkerani- dik, bir Maübalilik var. — Banafımız, belirsiz derecede tirmekten yana, birinci sınıf kimya- ger kesildiler. Bu yüzden — ağzımı: zin çeşnisi öyle bozuldu. ki, halisle karığığı — biribirinden — ayirdedemez olduk. Bu gidişle galiba şapla şeke- Ti farkedemiyecek hale geleceğiz. IHIKİİEI Yazan: MA MAEMAZEL Pisdeeriche, kendini Kirkini geçkin olduku halde, bir Acaba Mösyö Hauteloup ön bir tebesslm belirdi dekli mi? hafif Bir İstikza saklı! Çünkü Mat mazel Piddezriche kırk iki yaşın. n ır. Hem bu geckin kaz, el gözlü, bıçak sırtı gibi İncecik du: hlüktur değil mi: irkin dekildir. Bilâkts, güzel bile kumral saçları ve dolgun düdakla. Fiyle çok cazibeli bir kazdır Birbirini. takip ması, — devamlı temler, da: Matmazel —Pi dekriche'in, Mat mazel — Pisder riche olarak kal vererek isteyip istemediğini sorun- ca, geçkin kız, hiç azlanmadan Memnüniyetle — kabul ediyo Mösyö Havteloup, — kocamın eski bir arkadasıdır. Fakat simdi. den söyliyeyim, katiyen güzel bir adam dekildir. Şişmandır, kısa boy. Tudur, başında tek tel saçı da yok. tur.. Fakat, bunların hicbiri bencı Tabil, zaten aranmaz ki ana uygun!. Kirk beş 'nda. İkinizi geçindirecek kar da geliri var! Sözün kısanı Senin icin iyi bir partl sayılır. Matmazel Piâdegriche, #evinçle arkadaşının ellerine sarıldı. Z'Ne kadar iyisin u var ü (Rtose Co rübola bir an tereddüt etir. Bi mem ki ne diyeyim?. Seni üzmek istemiyorum. amma söylemem de Tâzim. senin — iyifikin için tabil #i söylemeli?. Biraz fazinca hop- pasın! Evet, Mösyö Hauteloupe i- in çok hoppa sayılırsın. Sana ev. Velden haber vereyim ki, öyle taş kanlıklardan hoşlanmaz. Ağırbaşlı, in, az konusan bir adamdır. Ko mustuğu zaman da, — lüzumundan fazla söz söylemez Ağır ağır v düşünerek konuşur. sey anlatırken, maazallah kendini kaybedersin. Si isareti, kol işareti, Köz işareti.. Bir çok taşkın ve lü- Zumsuz hareketler, kahkahalar. — Peki, peki. senin şu abus su- ratlı herifine, onun tam istediği gi bi görünmeye gayret edeceğim. Sa: çimı başımı, kilik kiyafetimi de Gna göre tanzim ederim. — Tamam! Hem de büyük bir dikkatle hareket edeceksin! — Ko: cam, onun dik karısını tanırmız. Onun istediği gibi, sade, basit, sa- kin ve kendini bilir bir hatunca. Biraz tereddüt geçirdikten sonra tekrar etti Evet, kendini bilir bir kadın- cakızmış. Tabli, seni tenkld etmek İçin söylemiyorum, — fakat biraz fazla acık kalpli olduğun için, seni ilk gören Biri, affedersin amma, hakkında pek İyi not vermez. O- nun karşısında da - böyle serbest davranırsan? adamcakız ürker. O zaman partiyi kaybedersin. — Ürülme, üzülme. Onu görür görmez kızarıp bozaracakıma, tap- kı görücüye çıkmış toy bir kız atbi hareket edecekime dair sana söz veriyorum, Seni mahcup etmiyece- Madame / Courabola, söylenmesi dâzim gelen şeylerin hepsini söyle diğine kanaat getirdikten sonra: Önümüzdeki cumartesi akşa- mi bize yemeğe gel Mösyö Hav teloup'yu da çağırırım. görüşürsü: Kimsenin nasihatini dinlemeyiniz Geviren: Müheyya TUNCAY e © cumartesiydi. Bunun içia- ki, Matmazel Piddegriehe ay. A bakarkan heyecandan tirtir Ki Mösyö Hauteloup böyleninden mek yerken, hep tenbih edildiği Seklide hareket etti. Möryo Hav d Ko yi canlandırma Salhı ” Matmazel Pifdegrlehe, dur yor, sik sik en. Ev sahibi ka- Pida misafirini ukurl! Ne tuhaf! diyordu, hu akşam Bimdi gelecek haberi bekle bal Matmazel Piddezrlehe beklemeye koyuldu. Bir hafta bekledi, Iki hat da, üç hatta. Nihayet arkadaşına telefon etme- Ne haber? — Henüz hiç hir — cevap vok! Hem yarın kocamla birlikte Royat- ya hareket ediyoruz. Geldiğin zaman bana haber vermeyi unutma olur mu?” | Olur! | Halbuki — Madame — Courabols, döndükünde, Pariste ancak yirmi dört sant kaldı. Matmazel Piâder. rlche'i aramak, hatırına bile gelme. | di. Ekim ayı da geçince artık da- yanamadı. Madame Courabola'nın Rose Courabola: — Yazık ki, dedi, müspet — bir cevap veremiyecekim! Zavallı kar- Hayal kırıklığına ukraya: cakını biliyorum amma, ne yapa: yım söylemem de lâzım! — Mösyö Hauteloup yeniden evlendi. Evlendi. mi? Kiminle? — Su ufak tefekr Madamle Bou- dinenu ilet 'Madame Boudincau? Madame Boudinenti mu dedin? Şu kaz ka falı kadın! Şu çenesi makine gibi durmadan İsliyen, — hoppa kadın! Her gördüğü erkeğin boynuna atı. lan kadın! Bir de bana taşkın di- yordun ha? Evet evet hâlâ kulı kımda: “Mösyö Hanteloup'ta, akıl İ uslu bir kız intibarnı birakmaya Kayret et” Demek ki şu akıllı, ua u hanım Madame Boudinenu ha? Pekâlâ benden ne lstiyorsun? Bu itde benim ne #uçum var! A- damcağiz birinci karısının süküne. tinden, fazla ağırbaşlılıından u. sanmış olacak ki. —.. İkinci bir abus çehreliyle evlenmek istemedi! Öyle değli mi? Teşekkür ederim dokrusu! Bunun Üzerine, Madame Court bola, dayanamıyarak taşı gediğine koydu: Evet, doğrusu da bul sokuk, dönük ve çok # Siz bulmuş. Şunu h: zum K, sizi tanıştırdıkım gece, pek acayip, buz gibi bir halin vardı. İh- timal ki adamcağız, "su antipatik mahlükla, koca bir hayatı sürük: liyemem”” diye düşünmüştür. Matmazel Piddegriche hiddetten kudürarak; S — Artık bu kadarı da fazla, diye haykırdı. Beni bu toyunu eynama: ya sevkeden sen değil misin? Ve kapıyı hiddetle arkadaşının yüzüne çarparak pürhiddet dışa- TIYA firladi. Ah! Yooo! Bundan sonra hiç bir hususta kimsenin nasihatını dinler Miyecekti doğrusu! Kendi aklı ken. Evet, ul etmen 4 çıkıyordu. Emir hakikı gekil alabilirdi. 1 öğrenirse iş rarını derhal verdi. bir takım münakaşal haysiyet ve şeref mülâhazalarını ileri konuşmayı iki sant uzatmıştı. Emir, görüşmeden hoşlan; ak Jarı ne yapacağını yesine birakacaktı, mişti. adam gönderdiler. Bu adam, yerden dönerek herkesin, yani Ekber, 've Cemilenin kaçtıklarını ve nereye Ti bilinmediğini haber verdi. Abdullah Han, efendisine —Oklumun işi olacak. Allahtan habisleri kaçırdı. anlaşılan. nerede yakalayabileceğimi biliyorum. a birsızlanmadı. senle Cemilenin yarım aaat evvel veya sonra Bunun Üzerine Abdullah Hanın ev Derken bütün bu tertipler altüst olmuştu. Abdullah Hanın karşısına Adeta bir devlet işi Karar vermek lâzımdı. Abdullah Han ka- den saklasın. t — — - — 4 a VU —ii Bünlar da İtiraz etmediler : Ş Hicri | 1950 | Rumi ASYA HİKÂYELERİ we G LK ee Mızvıs—__î.'"._ Kandehar Âşıkları — — ” >>::-5527. DDu )2 (a Çocukların teslimi o âna kâdar bahis ko- nusu olmamıştı; ancak, teslim şekli etrafında sürmü, her noktayı uzun uzün deşmiş ve bu suretle Abdul- Jah Hanın açıkça red veya mükavemetine uf Yamadığı için, ara ıra Jâtifelere de yol açan Müh- teslim edilmelerine ehemmiyet vermiyordu. 'Nihayet şuna vardılar: Abdullah Han, suç: Juları sadece Emire teslim edecek, Emirin on: rmiyacak, ancak hima- Bu “himaye" söziyle, cuklara zarar gelmiyeceği kanaatini izhar et. ço vine bir Zaptiye Nazırı #ehirde geçen vakaları anlattığı sırada gittiği Mühsen Bittikle hiddetlenmek fırsatını bırakmadan ciddi bir sesle dedi ki: — Oklumun işi olacak. Allahtan bulsun sinden korkmuş herhalde! Efendimizin mer hameti tecelli edecektir, bunu 'düşünmeden © Bereket Yazan 5 daki külemdedirler; bu kule dört saatlik me- safede, bir dağın başındadır. Bunun Üzerine parmağındaki halkayı çı- A, de Gobineav -15 demez, kararak Zaptiye Nazırına verdi ver — Yaverim aşakıdadır. birkaç adam da gönderin. Şu Ekbere / versinler, Çocukların, adamlara teslim edilmesi emr vereceğim. 'Bu sayede mesele asayişi inde edilir Abdullah Han o kadar açık ve kesin ko- nuştu ki, haberin vücude getirdiği hiddeti kim e izhar eyliyem samimiyetinden şüphe etmedi; da pek samimi idi de. di. Hiç kimse onları Bu noktada. bildiğinden di ama “hikmet-i hüküme ile bazı zarüretler onu, geref v Jarına uymamağı emrediyordu; boyun ekdi. Bapkalarının men! Bi ölçüde olursa olsun - idare de bulunan bir adam ruhundaki büyük bir kunmını, blatiyle kaybeder ginir Bir saray 'düre-i maslahat, Onunla — birlikte Gençlere verdiği sözü teslim etmek - kararındaydı. hattâ bazan tamamını ta- Yaptığı İşleri iyi yapmak istese bile Abdullah Hanın. talihsizliğe,kurban xiden- ler arasında iki kişinin fazla yahut sina ehemmiyet verdiği yoktu; metgillere kötülük etmekten hoşlanacaktı. Bu #eferki fırsattan faydalanmanın ağır mahzur. halkayı oğlum — mi göndereceğini rini de yazı ile kapanır, şehrin a Abdullah Hanın zaten o gu an- Hikâyenin 801 mamayı — tercih et" denilen şey /e gurürün icap- fantlerini - han. rine kurulmuş, yordu. etmek mevkiin inceliklerin Abdullah kapıya: giddetle uykuda idi. mirini çekti ler; ses çıka adamı taviz, o- siyaseti ile ge- Çeviren : Reşaf Nuri Darago zusU öÖlçüsünde yapamaz ve zaten, o girdiği hayat tarzı geliştiği vakit bu arzuyu da ben: olduğu için vazgeçmişti. Şeref meselesine gelince, ona vurulan darbeyi azamet ve guru: Tunü artırmak süretiyle hafifletecekti. böyle bir ayıbı yüzüne vuracak kadar kendine güvenen hiç kimse olmadığını, çıksa dahi ce- zasını bulacağını biliyordu. una yaklaşıyoruz. Zaptiye Nazırının adamları hemen yola çıkarak gece yarısına doğru küleye vardılar. alçakça, dört köşe bir bina gördüler; dar bir kapısı ve birkaç mazgalı ile Hanın adamlar vurdular. Askerlerden biri kapıya gelip de ona mektupla halkayı Adı ve gidip arkadaşlarını ça. Ekber — Emri veren babam mı? diye sordu. — u — ö Benim babam yok! Ekber, tuttuğu iki ateş etti ler, fakat bu. sırada eksik ol fakat Ah- Zaten ler bağıran dolduruyon dürdü; bu Ayın işığinda danmıştı. Aymı saniye içinde şakağında vüru. bu küle, çiplak Jan Ekber, genç kızın ayakları dibine serildi. rtasında ilerliyen bir kaya üze- MA bür DA Grutl Mühsen, Cemilenin üzerine atıldı, kaldır- mağa çalıştı ve öptü. Dudaklarını birleştirdi. İkisi de tebesslim ediyordular re düştüler Tulmüştü ve mesut ruhları birlikte uçtular. ler attan inerek İçeridekilerin hepsi gösterdi. — Emirin gönderdiği adam Pederinizin halkı diler. Çocukları teslim etmeli imiş. dılar. Ekber: Mühsen, dedi, kabilem erkeklerinin al Çak olmadıklarını da göreceksin! Tüfeğini kavrıyarak yine ateş etti. Öteki- etmeğe başlamış, Cemile ise Ekberin silâhini netle gördükten sonra birdenbire elini kalbine götürüp sendeledi. irdır, dediler. iyle bir mektubunu getir 'mdisidir. İşte yüzüğü, işte mektubu. deyse Abdullah Han köpefin biridir. bu Sözleri söyler söylemez elinde 1 tabanca ile karşısındaki adamlara biri yuvarlandı; onlar da ateş etti Ekber vurulmadı; kılıcını çekti. Tam Mühsenle Cemile yanında yer al-” ak hücuma geçtiler. Muhsen de ateş rdu; sonra kocasının tüfeğini de dol- işi belki on beş dakika kadar meta Göğsüne bir. kurşun sap- İkisi de y Zira Muhsen de bir kurşunla vu SoOn d Özle 1ail Bo8 Tz T süa 2150 YA SİYASİ İKTİSADI YEN! İSTANBUL MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LİMİTED / ŞİRKETİ MÜDÜRÜ : FARUK A, SÜNTER Bu sayıda yaz İşlerini tillen idare eden: Sacld ÖGET Gdzetemize Zönderilecek bila- vası işleri müdürlüğüne gönde esi lazımdır. İkinci sayfamızdaki siya: si, üçüncü sayfamızdaki kültürel, beşinci sayfamız. daki iktisadi başmakaleler. de ileri sürülecek fikirler tamamiyle yazarlarına ait- tir. Bazldılı yer; YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LİMİTED ŞİRKETİ MATBAASI

Bu sayıdan diğer sayfalar: