1 Eylül 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 2

1 Eylül 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YENİ İBTANBUL 1 Eyiti 1080 — —— Anadoluda Refik Halid Kırk yılevvel - Kirk yılsonra Güzel Bolu ve dönüş yolu Abanttan iniyoruz — Şifalı sular, göller ve yaylalar diyarı — İkinci Bursa — Fındık veren ormanlar — Yurdumuzu bildiren kitap var mı? — İşlek caddeyi andıran hir şose — Yine cami ve minare — Yeni bir vurguncu tipi — Giddi işler yarına! BANT'tan kimse — sevinerek ayrılamıyor; gidenlerin gö- zü hep arkada kalıyor. Biz de doymadan, hevesimiz içimizde ahbaplara veda ettik. Boluya iniş azıcık daha kolay oldu; ra yolun en bozuk kısmında tâ- mir başlamıştı. İkide bir otomo- bili durduruyor, bir. ormanda bulunmanın zevkini çıkarmağa çalışıyordum. En hoşu, bu dar vadiden akan dere idi; Abant Gölünün ayağı olan ve Bolu ci- yarından geçerek galiba sonra- ları Filyosa karışıp Karadenize dökülen serin, girin, bestekâr dere; içi balıkla dolu canlı de- re, Köylüler balıkları geceleyin çıra yakarak çatalla avlıyorlar- mış. Yollarda kangal kangal balığı elde sallaya sallaya götü- rTen adamlara rastlıyoruz. Civarda köpüre köpüre boşa akıp giden bir Ömerler Maden- suyu varmış; vaktim olmadığı için, olsa da görüp üzülmemek düşüncesiyle göremedim. Zaten Bolu bir şifalı sular - şehridir. Yedi köyünde maden suyu fiş- kırıyor. Çepni isimlisi, yerin manzarası itibariyle fevkalâde imiş. Boluya pek yakın ve iyi bir şose ile bağlı ilıcaları görme- mezlik edemedim; bir tanesine girip yıkandım. Kubbeli ve tepe Camlı eski bir bina idi; lâkin te- miz tutuluyordu. Tlcalara gel- meden bir çok derelerden, sulak ve gölgelik araziden geçmek de keyifliydi. Burada ikinci bir Bursa duruyor. Bir Bursa ki havası, fırdolayı çam ormanla- riyle çevrilmiş olmasından ve denizden 710 metre yükseklikte bulunmasından dolayı temiz mi temiz, sağlam mi sağlam! O meziyet, Bursada yoktur. Bolu, zelzele felâketinden son- ra kendisini azıcık - toparlamış. Lâkin ne ziraat, ne sınaat, ne de gimdilik turizm memleketi... İş- Âdeta bir siz güçsüz duruyor. şey bekler halde, melül melül bakıyor. le mi kalmalıydım? Bakınız gü- zelliğine! Şu ovama, dağlarıma, ormanlarıma, gifalı sularıma, göllerime!” diyor. Evet, Bolu- da yalnız Abant, Yeniçağa, Düz- ceye 10 kilometre mesafedeki Efteni, Göynükte Sünnet ve Çu- buk değil, civar dağ tepelerde ve balta girmemiş olmanlar ara- sında daha bir çok göller mev- cut... Amma yolu yok. Boluyu yüksekten - seyreder- ken gunu düşündüm: Bozkırın çorak Ankarası yerine devlet merkezi buraya kurulsa, buna imkân bulunsaydı oraya harca- 'nan paranın yarısı ile çok daha sevimli, çok daha iyi havalı, â- deta dünya devlet merkezleri a- rasında tabif güzellikler bakı- mından sayılı bir başşehre sahip olacaktık. Adapazarında kesilen demiryolunu buraya uzatıp An- kara üstü geçirmek de memle- kete büyük fayda sağlayacaktı. ü AÖ Çok teesslif ederim ki 2500 rakımlı “Köroğlu Tepesi” ne u- zaktan bile bakamadım. Zira yolum Geredeye düşmediy Bolu Vilâyetinde gerek hatıra, gerek Abide, gerek tabif bedia olarak neler yok! “At Yaylâsı”nın lâ- tifliğini, hele kirazının methini anlata — anlata bitiremiyorlar. Fakat muhakkak ki en başta elen — güzelliği ormanlarıdır. iyle ormanlar ki havası se- rinlemiş bir Afrikadaki kadar sık, yüksek, geçit vermez, müt- hiş, muazzam, vahşi, aynı za- manda münis... Kör baltadan başka bir şey, himmet ve mede- niyet bekliyor. Şehirde uğradığımız bir dük- kândan fındık gekeri ahp al- mayacağımızı sordular; Bolu 'nun fındık şekeri meşhurmuş. Lâkin bu fındık Karadeniz böl- gesinden gelmiyor; yabani or- man fındığıdır; yani ormanlar- 'da bir nevi koca-koca ağaçlar varmış, kendiliğinden fındık ve- rirlermiş. Yassı yassı, asıl fın- dığın yarısı büyüklüğünde, çok lezzetli ve dediklerine göre ga- yet yağlı şeyler... - Mahallinde sarfediliyor. Ne biçim ağaçtır, bunlar? Pa- lamut yerine fındık veren bir cins mi? Yoksa fındık fidanının azmanı mı? Ehli bilir, muhak- kak... Bilir amma meşgul olmaz. Şimdiye kadar hiç kimseden o çeşit bir fındık yetiştiğini işit- memiştim; yurttan bahseden kitaplarda da okumamıştım. Za- ten zevkle okunacak ve zevk ve- rerek yurdumuzu öğretecek der- li toplu bir kitabımız. nerede? Fransızcaya başladığım küçük 'yaşımda- elime “İki - çocuğun Fransayı dolaşması” isimli bir kitap vermişlerdi; bu ufacık e- serde o memleketi ana hatların- dan kavramak mümkündü. Jü- ra dağlarından geçerlerken iki çocuğun gördüklerini ve öğren- diklerini yarım asır sonra ha- tırlamaktayım. - Hatırladığım i- çindir ki Bolu dağlarında ve or- manlarında dolaştığım esnada o iki yavrunun hayalleri ikide bir önünde belirip silin- Boluda ikametimi bir günden ikiye çıkardım. Hem de burada kimse ile temas etmediğim, tek yerli ile ahbaplık fırsatını bul- Madığım, aramadığım ve tam yabancı gibi kaldığım halde. Se- yahatim müddetince başka hiç bir şehir ve kasabada bu va: yete düşmemiş, daha doğrusu bu zevkten tatmamıştım. Ancak hareketimden bir gün evvel, ak- şam üstü idi, bazı gençler beni ertesi gece verilecek baloya ça- ırdılar. Dönmeğe mecbur oldu- Zumu anlattım, özür diledim. Bolunun refleksleri güç ve geç işliyor. Çok durgun, sakin, içi- 'ne çekilmiş, lâkin olasıya ferah bir memleket... O kadar ki vak- tiyle beni bir aralık da oraya sürmediklerine, — canım sıkıldı. Boluyu yine ziyaret edeceğim, kanamadım. Hattâ İstanbuldan başka bir şehirde oturmaklığım icap etse burayı seçerim. Tabildir ki Boluda da her vi- lâyet merkezinde kurulması mü- tat binalar ve tesisler mevcut: Erkek Öğretmen Okulu, kız ve erkek sanat enstitüleri, halkevi, Devlet Hastahanesi, Orman O- kulu, vesaire... Son zamanda Devlet Hastahanesinin tâ yanı- 'na ve tozlu şose kenarına bir Verem Hastahanesi de kurmuş- lar. İşte bunu - anlayamadım.. Etrafta © işe daha elverişli, da- ha temiz havalı nereleri yok ki! Şehirde kereste sanayii ve do- kumacılık ilerlememiş; — girişi- len teşebbüsler beklenilen neti ceyi vermemiş. Lükin Boluda küçük sınaat çerçevesini aşa- miyan bakırcılık revaçta, - Aca- ipçesine zarif şekilde yaptıkları ibrikler hoşuma gittiği için kü- çüğünden bir tane aldım. Evet, Bolu güzel yer... Zalim Bolu beyleri bu güzel ülkenin o berrak akar suları, gür ılıcaları, yüksek yaylâları ve sağlam havasiyle keyfini iyi sürmüş o- lacaklar. Şunu da ilâve edeyim ki bu bölge ahalisi ekseriyetle yakışıklı ve daima terbiyeli. Yine bir sabah oldu, otobi teyiz, vaktinde kalktık. Akşama İstanbula varacağız amma Ada- pazarında trene aktarma etmek şartiyle. Sanmıştım ki tren yol- culuğu daha dinlendirici olacak. Olmadı, zira Adapazarı - İstan- bul katarlarında zaptürapt yok. Sizinle beraber seyahat eden ge- dikli dilencilerle satıcılar vagon- ları devredip duruyorlar; birin- ci mevkide bile müşteriler ne yerlerse süprüntüsünü yerlere atıyorlar, boyuna gezinip tuva- let yerlerine gidiyorlar. Çeneler, hem yemek, hem söylemek hu- susunda kapanmak - bilmiyor. Yerleri kirletmemeğe riayet e- derek biz de herkese uyduk: İs- tasyonlarda köylü kızlar ne sa- tıyorsa —dut, erik, kiraz— hep- sinden birer nebze yedik! Halbuki öğle yemeğini Ada- pazarının meşhur ve cidden lâ- tif olan Çark Bahçesinde yemiş, seyahatimizin sonuncu su ken: rı safasını orada, gölge ve serin- lik içinde tamamlamıştık, Hattâ bazı tanıdıklar da çıkmış, bize Bosna usulü bir tatlı da ikram etmişti. Adapazarı hoş yer... Boludan itibaren şose gayet meskün ve refahlı bir bölgeden, Düzce ile Hendekten geçiyor. Yolun işlek bir şehir caddesinden farkı az. Bütün köyler bakımlı. Hepsinin mescidi yeni, minare şerefeleri ise elvan elvan renklerle süslü. İzmir - Aydın ve havalisinde bi- le cami yaptırma, minare süsle- me merakı bu dereceyi bulma- mıştı. Herhalde şu bölgede mi minler pek çok... O nispette de Sehir köşesi Resim galerisi 4081 enesinde — çıkan — bir mecmua elime geçii. İik say vi ük sahifesinde en mül- him mesele olarak, İstanbulda bir vesim Balerlek yokluğundan Bahsediliyordu. Aradan yirmi yit geçmiş bu Tunüyor. Bu mesele aktilalitı #ini elân muhafaza etmektedir. İatanbula yeşil saha. yaptı çeğme, köprü, merdiven, gari »0, mezbaha yaptık. Memleket- te hattâ demokrasi yaptık. Fa- kat nihayet yirmi, otus. bin I- ralık bir galeri yapamadık. Bu- 'a rağmen sayaa vaatler de yaptık. Gazeteler yakında, İstanbul- da, Elen sanatkârlarının bir. #im sergiri açacaklarım yam- yorlar. Aymı gündd, Atinada da Türk ressamları bir sergi aça- caklar, böylece — bir sanat te- man yapılacak. Bi, İstanbul- da böyle bir. serginin — nere açılabileceğini pak merak edi- yoruz. Şimdiye kadar açılan Mühimce — sergilerin Konsoloshancsi — dinasında — ol- duğünü düşünürsek, her halde orada yapılır diyorus. Bu tak- dirde Türk-Ellen sanat müna- sebetlerine Fransızlar da karışe miş olur ki, bu da bir kasan hır diyebiliriz, ama, şehir namı- a bilmem nasıl tefsir edilir? Bu yazımı İütfen saklayınız. Yirmi sene sonra tekrar günün mevsuu olarak okuyabilirsinle. BİR İSTANBULLU Fransa C.H.P. Genel - Sekreteri, Karadeniz - bölgesinde bir tetkik seyahatine çıktı Bir müddetten beri gehrimizde bu. Yunan CHLP, Genel Sekreteri Kasım Gülek kalabalık bir partili - kütlesi tarafından uğurlanarak dün Karade. nizde bir tetkik seyahatine çıkmıştır. Genel Sekreter gazetecilerin sünlle- rine gü cevabi vermiştir: İstanbıldan gayet mesut min İatibalarla ayrılıyorum. Teşi k Jâtımızı çok canlı buldum. Karade- niz bölgesinde partill arkadaşlarla te. masa gidiyorum. Halk efkârı hergün biraz daha bize — yaklaşmaktadır. Dünden büglün daha küvvetliyiz, ya- rın daha küvvetli olacağız. Kasım Gülek, #on adil - takibat hakkında ise gunları söylemiştir: “Türk adaletine katiyetle itimadım vardır; hakikat meydana çıkacak- tır” dini istiâmar edenler, geçim kâ- pısı yapanlar çok olacak! Bir takım açıkgözlerin cereyanları fırsat bilerek dua ve din kitabı yazıp satmak, hacca gitmek isteyenlerden sekiz on son kişinin vekâletini birden almak, dini inşaattan hisse çıkarmak suretiyle işlerini —bir zamanın harp vurguncuları gibi— yoluna koyduklarını / seyahatim sırası bir çok kişiden dinledim. Doğru olabilir. Zira din en fazla istis- mara müsait bir sahadır. Sonu nereye varır? Az çok bi- lirim. Onun içindir ki halktaki bu iyi ve lüzumlu duyguyu, be- ğşeri ihtiyacı hususi menfaat kaynağına çevirenlerin ihtirası 'nı frenlemek umumi menfaat i- cabıdır, sanıyorum. İleride, seyahat notlarıma ilâ- ve etmeği tasarladığım “Tenkid ve Tahlil” kısmında esaslı dâva- larımız üzerinde biraz daha du- racağım. Şimdilik sizinle fazla yorgunluk vermeden, satıhta bir yurd gezintisi yapmış oluyo- ruz. Thöbes diktatörü zalim Ar- chias gibi. — Ciddi işler yarına! Demek hatadır amma usanç vermek de iyi bir şey değildir. Diploma tevzil töreninden bir görünüş Süvari Okulundaki gel Sö eli taar B Gi e l LA ae n url ün mat Teke & Öaür b Üönln eli Slayı Saani Salleün rukemani SK simaşlli mel S l G n y ze Sayükeine mine ve lelürlrini b ea aei aa G ha n aö alan Şierü Kanat- Sağlık konferansı Gelecek hafta Yıldız. Köşkünde çılacak olan Sağlık Kongresinde Lüb. San'ı, Lübnanın İstanbul Konsolosu M. Raggi temsll edecektir. 'Arap mahfilerinin - bildirdiklerine göre İsrail delegasyonunun — Toros ekspresiyle — gelmesi — imkânmızdır. Çünkü Arap devletleri - kendilerine vize vermiyecektir. Taralililerin iştirak edecekleri bir Konferansta Avrupanın alacağı va Ziyet merakla beklenmektedir. Avrupa kamplarından getirilen mülteciler misafirhanelere - yerleştiril Tarsus vapüriyle Cenovadan mem- leketimize getirilmiş olan — Avrupa kamplarındaki Türk mültecilerinden 186 nüfus, 'Tuzla — misafirhanesine yerleştirilmişlerdir. Bunlar Almanya kamplarında bulunan ve yurda ka- bülleri takarrür eden Kırım Türkle liyor SON rindendir. merasimi onun yerini motörlü sınıf aldı. Onlu a Hü Cevabi verin: Mademki #üvari Sınıfı Türk ordusunda vardır, demek Ki bir kıymettir. Atınızı silâh olarak kabul edeceksiniz. Atınız sizin heye- canınıza heyecan veren, düşmanın ka- fasını nalları ile çiğneyen bir kuv- vettir., Fahreddin — Altayın / hitabesinden sonra Öğretim ve eğitim — devresini başarı ile bitiren 18 subayın diploma- ları Şükrü Kanatlı ve Vali Gökay ta- rafından verilmiş ve davetliler hazır- bürede ağırlanmışlardır. Geçenlerde 25 inci sanat yılı kut- Janmış olan Şehir Tiyatrosu sanat. kârlarından Bedim Ştatzer dün sabah Vali ve Belediye Başkanı Prof. Gö- kayı ziyaret ederek kendisine göste- rilen müzaharet ve yakın alâkadan dolayı teşekkür etmiş ve Valiye im- zasını havi bir brogür takdim etmiş- tir. Türkiye Güzellik Kıraliçesi dünkü temasları Türkiye Güzellik Kıraliçeliğine se. çilmiş olan Güler Arıman dün sabah Vali ve Belediye Başkanı Prof. Gö- kayı ziyaret etmiştir. Bu ziyaret m- rasında Prof. Gökay Güzellik Kıra- liçesine gu sözleri söylemiştir: * — Tablatin müstesna bir bahşa. yişi olan güzelliğiniz size Türkiye GÜzellik Kiraliçesi — tacımı giydirdi. Bilhassa tebrik ederim. Ev hayatı: niz okudum. Bilhassa bir ev kızı ©. larak yetişmiş olmanız beni çok mü- tehassis etti. Ruh ve karakter gü- zelliğine çok ehemmiyet — veririm. Bundan sönra çiçeklere konan arılar gibi sizin güzelliğiniz etrafında da bir çok böcekler dolaşabilir. Bunla- rın içinde zehirlileri de bulunur. Ah- Jâki sâfiyet ve masumiyetiniz güzel. lik tacınızı süslemektedir. Müstak- bel hayatınızda mesut bir yuva kur- manızı diler, bundan sonraki haya- fınız için de bir hoca olarak, hoca kızına İstanbul Valisinin saadet di- leklerini sunarım.” Kiraliçe, Valinin elini öpmüş ve kendisine teşekklr ederek dalma bu yolda yürüyeceğini Xfade etmiştir. Dün tenis maçlarını da takip eden Kiraliçe, Emekli Sahne Sanatkârları Cemiyetinin yarın Açıkhava Tiyatro. sunda vereceği müsamereye gelme: için Cemiyet Başkanı Vasfi Riza Zobu'nun davetini kabul etmiştir. Türk Hava Kürümunun vatandaş- an yardımlariyle - bügüne — kadar kurmuş olduğu havacılık - tesislerini gören yabancılar, bu eserlerin devlet yardımına dayanmadan meydana ce- firilmiş olmalarına bir türlü imana- auyorlar, Herkesi şaşırtan bu. milil Başarıdan bütün yürt çocukları gu- in — ŞEHİR HABERLERİ Müessif hi deniz kazası oldu Brezliya Konsolosunun eşi İpar kotrasından — denize düşerek boğuldu Bvvelki gece Burgaz Adam açike darında müsasif bir deniz kazam 6l Muştür. Şehrimizdeki Erezilya Kone #olosu Maria de Cunha'nın eşi A Grine Syiva Roandre, hareket halin- de bulunan İpar kotrasından donize Güşerek boğulmuştur. rezilya Konsolosu tarafından Mo- da Deniz Külübünden kiralanan İpar kotrası, şehrimizdeki Konsoloslardan bazları ve eşlerini de hâmil olduğu. halde evvelki gece eat 22 de Moda Koyundan hareket etmiştir. Afninr etrafında mehtapta bir tur yapılı Tak gece yarısından sonra Burgas açıklarından Modaya doğru dönüldü. Kü sırada, Brezilya Konsolosunun e- #i yalnız başına arka tarafta ayak- ta durmakta ve mehtabi seyretmele teyken birdenbire denize düşmüştün. Kotra dürmüş, kadının cesedi. uzun müddet aranmışsa da bulmak kabil olamamıştır. Yapılan aramalara Des nizyolları vapurları da iştirak etmiş. #e de Konsolosun eşinin cesedini bul. mak henüz kabil olamamıştır. Tah- kikata ve aramalara devam edilmale. Kongresine İştirak edecek delegemiz Binop milletvekili Dr. A gükrü Şavlı Nev-York'ta toplanacak olan Dünya Tp Birliği Kongresine Etıbba Odasını temsilen iştirak etmek üsere dün akşam Amerikaya gitmiştir. Ev kiraları düşüyor Şehirdeki fazla inşaat dölayestyile mesken kiralarında histedilir bir a. me başgöstermiştir. Bu cümleden ©- Jarak başta Beyoğlu, Eminönü, Sul. tanahmet, Lâleli, Aksaray ve Fatih te yüzlerce hanenin boş bir vaziyette Aaylardan beri kiracı beklediği haber verilmektedir. - Öğrendiğimize göre, Eminönü, Sultanahmet ve Lâleli et varındaki ç odalı datrelerin kiralar n 65.75 liraya, dört odalı hanelerim Aylık kirası ön 80-100 Jiraya kadar düşmüştür. 500 üncü fetih yılı hazırlıkları İstanbulun 500 üncü fetih yılını kutlama verflesile hazırlanacak eser- ler Üzerinde görüşülmek maksadt Edebiyat Fakültesi profesörlerinden İsmall Hikmet Ertaylan Ankaraya Gavet edilmiştir. ÖLÜM Kaki Yavuz baş eczacım merhüm Ömer Beyin oğlu, Şehime Öney v eahabi emlâktan merhum Al Ruza Beyin damadı, Muhlddin Öneyin ka- yınbiraderi Füruzan Erselçuk'un sev. BiL eçi Yüksek mimar Muammer Erselçak mülessif bir otomobil kazası neticesi 30 Ağustos 1950 çarşamba günü ve- t etmiştir. Cenazesi 1 eyili 1950 cuma günü Anadoluhisarı " Körfez Caddesindeki yalısından kaldırılarak Anadoluhisarı enmi'nde öğle namar zını Yöüteakıp Beykoz Yalıköy Gazi Yünüe mezarlığına defnedilecektir. Erselçux ve Öney aitaleri YENİ İSTANBUL STTASİ İKTİSADİ İMOSTAKİL GÜNLÜK GAZETE Bahtbi 1 YENİ İSTANBUL NESRİYAT LİMİTED ŞİRKETİ Müdürü: Kemal HL SARLICA Bu sayıda yazı işlerini 'filen idare eli Sacld ÖGET Neşredümiyen yazılar dade edilmen. Bazıldığı yar 1 YENİ İSTANBÜL' MATBAACI. LIK LİMİTED ŞİRKETİ MATBAASI ya almıştı. Evine ancak gece yarısına doğru gi- cak değiliz ya., Bizimi N göyle bir zevzeklikten mek Üüzere Çömlekçioğlu Hanındaki kiracıların- Çü bir akşam Ayperi ile Ferihanı da orada bizi diyor, bazan hattâ zorla beni de sürüklüyordu. Bacı ona gösterdiği yumuşak yüzlülüğe pişman olmuş ve neticeden korkmağa başlamıştı. Ara ibaret” diye kendini frenlemeğe uğraştıkça ben, yine şaka olsun diye, gayet ciddi bir çehre ile 'ona “Olur..O da olur. Bu yaştaki insanlar genç. lerden daha çabük tutulürlar. Bu Adeta ilmi bir hakikattir” yolunda geyler söyliyerek yangına körükle gitmiştim. dan birinin bir saz heyetinde klârinet çalan bes- tekâr kardeşine göndermekte Idi Bekliyor. görünce gaşırdım kaldım. Hattâ buna biraz da canım sıkıldı. Fakat bozmadım; / yalnız bunun benim için hoş bir sürpriz olduğunu söz arasında kızlara söyledim. Garson hesap pusla- sını getirince parayı ben vermek istedim. Arkı daşım elimi tutarak giddetle mân! oldu ve mut- Jak para sarfetmek İstiyorsam kendilerini oto- mobille İstinyeye kadar götürmemi teklif edi rek bir ikinci emrivâki yaptı. Paradan kaçıyo- Yum sanmasınlar diye onu da kabul ettik. Yalnız Âyperi ile Sabriyi evlerine bıraktıktan — sonra Perihanla otomobilde yalnız kalınca ainımda 80- uk ter damlaları hissettim. Aksi bir tesadüf olur da Ali Osman ile hastahane kapısında yine bürün buruna gelirsek tuhaf olacaktı. — Fakat olmadı. Zaten vakit de geçti. REŞAD NURİ GÜNTEKİN Kavak Yelleri Bd Benim işim gücüm de gimdi onunki — gibi havadan başka bir şey olmamakla bernber İs. tanbulda pek hoş vakit geçirmeğe başlamıştım. Nik gençlik çağlarımda olduğu gibi âdeta bir geyi beklediğimi duyuyordum. O beklenen şey nedir? Bunu © zaman gibi gimdi de kendime sormamaktaydım. Esas böyle bir duygunun var. hığı İdi, Sandet mi insanda böyle bir gey me dana getirirdi; yoksa bu bilinmez Ümit mi sa- adete tam kıvamını verirdi? Bu benim için meş- hur yumurta ile tavuk dâvası gibi bir şeydi ve /zaten işin o kadar ince taraflarına gitmiyerek #adece hâdiseyi tesbit ile Iktifa ediyordum. * Bvet, Sabrinin de karım gibi bir bulran mra sertelmeğe çalışıyor ve onu karısına haber vermekle tehdit ediyordu. Fakat kuş, kafesten kaçmıştı Sabri bazan #adece boynunü / bü- kezek “Allahın istediği olur.. Ölmüş eşeğin kur tan korkusu olmaz” gibi sözlerle bacıya cevap yeriyor, bazan da kargı taarruza geçerek: “So- Kağa çık, Hava al diye beni kığkırtan sen de- il misin? Ben de oDu söylerim” diye Arabı kor- kutup bağırtıyordu. Sonra da “Yani ne fenalık var bunda?.. Sıcak yaz günlerinde herkes plâj. larda, daha bilmem nerelerde türlü kepazelik yaparken ben bir parça hava almağa çıkarsam kiyamet mi Kopar sanki? Sen bari — bana acı, © yine, her gün olmasa bile iki günde bir Bakırköy — Hastahanesine - taşınıyor, doktorları hastanın — mhhati hakkında iyimser görürse i- nanmamalarını, eve dönünce gelecek bir krizin kendisini çok zor bir durumda bırakacağını “söy- lüyor, hattâ utamıp sıkılmayı birakarak menlek- taşlarına yalvarıyordu. Oradan dönünce — soluk #oluğa bana düşüyor, hanımla mülâkatından yü- Zünde ve ellerinde ufak tefek sıyrıklar ve be- reler kalmışsa öksijenli su ile onların tedavisini Bir gece kalabalık arasında şöyle bir görüp geçtiği Perihanda nelere dikkat ettiği şaşılacak geydir. Halbuki bende bu kızdan yaralının ya- 'Dundaki o ilk gece ile sonradan terasada kalaba. hik arasında geçirdiğimiz. gecelerin, ne zaman 'başımı çevirsem üzerimde gördüğüm ısrarlı ba- kışlarından ve bir de aydınlıkta gözlerinin mulmaz bir surette renklenmesiyle sokak dönüş- Onunla otomobilde yalnız kaldıktan — sonra DA AA Na n B Başkla üirsey kalmamış gibidir. ancak KU Osatanın son günlerde astaa- | — | EeSİTMAkle çidafuna yüpe yoküu. Kavak Tele | — Setiğine teta n bir geklüe aay etük çaldığı uttan pek farklı olmaması lâzım gelen| — İyaka ve kravatlarla gece yarılarına kadar alı-| — | mis bulunduğu gibi prensip bakımından / kendi kargı kendimi bir. dereceye kadar temize çı- irmüyordum. Kadını ergeç hastahaneden — ta- b uda Ginliyerek geçirdiği buhran ötekinin ae | — İaaa a maya pasnın ui ermiyor. gaha dağrüsu | — İKürümü Ge Güşünmek mecbüriyetinde olduğum- | — | SarmÜYORÜüN. Kai Srce hastalanesen Ha | karmak için sarurt TâL Bir aralık ona bu geceki tahanede geçirdiğinden pek başka türlü deği-| — aar aa anyor dakat bir kere bir çıkmaza gi- | — İdan beni her zaman yerimden oynatmak kolay |— İ cak esii tae eeki hamam Slacaktı. Zaton (kl'a. | — İvemek ve gezintiden hastahanedekilere bahset. . Başka yer kalmamış. gibi Kurtuluş Anıtının heykelleri ve çelenkleri önünde yaptığım pazar- lik ve kararlaştırdığımız miktarı arttırmak tçin yarıya kadar çözülmüş düğmelerinden görünen sarkık göğrÜ İle kırmızı odanın ortasında put gibi duran ve gözlerinden birini titrete titrete Bulandıran kızın hayali bekçilik etmeseydi ben de bu hale düşebilirdirm. xvmr 'YALOVA BALOSUNUN Babri o geceden sonrü adamakıllı gemi azı- 451 olmuyordu. Fakat o zaman da yine'benden ayrıl- mağa razı olmuyor, bazan geceye bile kalarak beni işlerimde adım adım takip ediyor, Ali Os- manın bir ikinci fahrf muavini gibi tâmir işl riyle ve daha başka geylerle meşgul oluyor, bah- 'çede benim hemşerileri ve daha bapka hastaları etrafıma toplayarak yaptığım konuşmalara iş- tirak ediyordu. Fakat beni boş bulduğu zaman da hemen Ayperinin destanına başlıyordu. Babri. giİmdi ufak ufak garkılar da yazmaya başlamıştı. Bunları evvelâ bana okumakta, sonra bestelen. 453 Memesi daha doğru olacağını münasip bir şe- kilde anlatmayı düşündüm. — Fakat bu tilkinin Kuyruğunu hatırlatmak olacaktı. Bununla - be- raber Perihan ne olsa ince bir İstanbul kızı tdi. Kapıya geldiğimiz zaman: “Müsaade ederseniz mutfak tarafındaki kapıdan geçelim. Geceleri o- Tası dalma açık kalır. Sizinle olduğu için ehem- miyeti yok amma doktor bey benim geciktiğimi duymasa daha İyi olur” dedi ve böylece aramızda ufak bir suç ortaklığı meydana gelmiş bulundu. Filmiş olduğundan bu izaha inanıyor görünmek zorunda kalıyordu. beraber bu hava alma hikâyesinde yine arkadaşımı haklı — saymak Jâzımdı. Çünkü bu kadar gürültü patırdıya — rağmen biçarenin aldığı gey, netice — itibariyle yine de havadan başka birşey değildi. Bu meselede cammi sıkan nokta — Bacının bana güphe ile bakmafa başlamış olmasıydı ve bu da haklı (di. Adamcağız: “Ne olacak, bu yaş- tan gonrü parmak gibi kız çocuklarına tutula. fimlık barutu kalmış bir biçare adam için bu Ayperi hikâyesinin öteki Çömlekçioğlu Hanı va- kalarına karışıp gideceği muhakkaktı. Bunur Ancak benim ihtiyatsız telkinlerimle Aype- Fiyi elddi surette sevdiğine ve onda da kendisine kargı bir geyler bulunduğuna kansat getirdikten sonra adamcağız adamakıllı baştan kara edive Gi Karısının naslsa eline geçirdiği bir. kabak küpesinden çıkarttığı bir taşla güzel bir yüzük yaptırarak, doğum günü — münasebetiyle, kıza Verdi. Sonra beni zorla bir lokantaya götürdü 454 HAZIRLANIŞI (Devamı var) 455

Bu sayıdan diğer sayfalar: