5 Kasım 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 5

5 Kasım 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

& Kunim 1900 Trumana yapılmak istenen SUKASE MünNüâSEbDEtİYİE Porto-Rico meselesinin ana hatları nedir? Adanın stratejik mevkii - Adanın tarihi hüviyeti - Porto-Rico'da siyasi cereyanlar - Truman'ın haklı hayreti - Bu ada âdeta müstakil bir devlettir - Bütçesi, 'ekonomi ve ticareti Birleşik Amerikanın - anavatan a- dalarından Puerto-Rico (Porto-Riko) daki Milliyetçi Parti Azasından iki Mmüfrit gencin, Başkan Truman'a, çir- kin bir sulkast yapması, bu memle- ketin meraklı bir iş meselesini aktü. Alite hudutları içine itmiştir. Burada gözden geçireceğimiz - bu. dâva, Birleşik Amerikanın bu adaya karşı nasıl büyük bir. Alicenaplık gösterdiğini tebellür ettirecektir. Eskiden İspanyanın bir sömürgesi olan ada, ismini ispanyolcadan almış- fır. Bu çift kelimenin mânası “Zen> Kin Hman, dır. Bu memleketin ger- Çekten ne kadar zengin olduğunu n- vağıda göreceğiz. ADANIN STRATEJİK MEVKİİ Puerto-Rico Adası Meksika Körte- zini kapatan büyük Antil Adaların. dan biridir. Bu adalar Meksikanın garka doğru son çıkıntısı olan Yucı fan Yarımadası karşısından başlar. Sirasiyle Küba, Halti, Puerto-Rico ve St. Thomas Adaları bu takımadaları meydana getirir. Bundan sonra bu Adalar salkımı sağdan, cenuba doğru yelpazelenerek Küçük Antiller yahut Rüzgürüstü —Adalarını ve daha ce- nupta, Güney Afrika açıklarında Rüzgâraltı Adaları grupunu meyda- DA getirir. Küçük Antiller bir kısmı İngilizlerin, diğer takımı Fransızlı Tın idaresi” altındadır. Bu adaların içine aldığı denize Karibia Denizi de- nilir. Bu saydığımız adalar grupunun a- #i stratejik mevkii, Panama Kanalı: 'Ba, Atlas Okyanusundan gelecek bir tehlikeye karşı, kalkan vazifesi gör- mesindedir. Yalnız Büyük Antillerin üç adı sından ikisine Birleşik Amerika, Uç Cumhuriyet halinde, müstakil yaşa- Mak imtiyazını tanıyarak siyasi bir büyüklük göstermiştir. Bunlar Küba Cumburiyeti, Halti Adasının batız da Halti Cumhuriyeti, bu adanın do- u kısmında Dominik Cumhuriyeti- dir. Bu suretle Karibin Denizini kı Pıyarak, Panama Kanalını bir istilâ hareketine karşı koruyacak a dan Amerikanın elinde yalnız Puer- to-Rico kalmıştır. Meselâ üçüncü bir dünya harbinde faşist bir ihtilâle tes- llm olacak bir Brezilyaya kargı, Bir- lesik Amerikaya kargı hayati bir kaymeti olan Panama Kanalı ancak Puerto-Rico vasıtasiyle emniyet - al- tında bulundurulabilir. İşte Amerika için adanın askerf ehemmiyeti büre dadır. ADANIN TARİHİ HÜVİYETİ 3500 mil karelik olan bu adada 1945 sayımına göre, iki milyondan fazla halk yaşamaktadır. Bu nüfu- n dörtte biri İspanyol kanından, " genieliği 40, dörtte biri zeneidir. Puerto-Rico'nun Yazan uzunlüğ 100 mildir. Başkent olan 200.000 e yakın nüfus- Ju San Juan, New-York'tan 1400 mil uzaktadır. Puerto-Rico 1493 te Krle- tof Kolomb tarafından keşfedilmiş 0: İup, Meksika istilâsında Ü olarak kullanılmıştır. “Ada, 18 ekim 1898 e kadar İspan- yol sömürgeciliğinin tahammtl edil- mez baskısı altında kalmış; Ameri- ka-İspanya Harbinin başlaması üze- rine bu tarihte Amerikan hâkimiyeti altına geçmiştir. 11 eylüi 1809 da A- merika ile İspanya arasında imzala- nan barış paktı Perto-Rico'yu Ame- rikaya ilhak etmiştir. Birleşik Ame- rikanın mütekâmil demokratik 1da- resi adayı hem içtimat ve ırkt tazyik- 'ten kurtarmış, herh de sömürge ida- resini ortadan kaldırmıştır PUERTO-RİCO'DA SİYASI CEREYANLAR Adada / liberal hayat / basladıktan sonra, ilkin halk yeni durumlarından memnuhi olmuşlardır. Fakat Puerto- Rico gençleri, serbest bir surette A- merika — Üniversitelerinde — okuyup, memleketin siyasi hayatına karıştık- 'tan sonra, adada politika sarsıntıları 'da başgöstermiştir. Bilhassa İspanyol kanından gelen münevverler, kayıt> Siz şartsız istiklâl için a baş. Jamışlardır. Buna mukabil az müfrit olan politikacılar, Birleşik Amerika- 'zun 48 cumhuriyetine, yeni bir cum- hüriyet olarak eklenmek — süretiyle, Amerika camlasında kalmayı müda- fan etmişlerdir. Bilhasaa memleke- tin zenci halkı Amerikayla tamamiy. kaynaşma emelleri gütmektedir. Son yarım asır içikde Puerto-Rico- daki siyasi kaynaşmalar, saman za- man ihtilâller geklinde fırtınalar ko- parmıştır. Bu ihtilâllerden biri daha Beçenlerde başgöstermiş, fakat hü- kümet vaziyete hâkim olmaya mu- vaffak olmuştur. İşte Başkan 'Truman'a son sulkas- Hi yapanlar, Puerto-Rico için kayıt aız, gartaız İstiklâl sitiyen müfrit Mu- Hafazakâr Parti mensuplarıdır. 'TRUMAN'IN HAKLI HAYRETİ Amerika Cumhurbaşkanı, milkast- ten sonra, gazetecilere verdiği beya- natta, mlekete tam bir istiklâl verileceğini anlatırken, haklı olarak, bu #ulkasdin esaslarına karşı hay: ret izhar etmiştir. Memleketin şimdi- ki idaresi şekli o kadar istiklâli ane dırmaktadır ki, bu hayreti haklı gör. mekte herkes ittifak edecektir. PUERTO-RİCO ADETA MÜSTAKİL BİR. DEVLETTİR. Adada Millet Meelisi, iki kurultay- dan hüteşekkil bir konere şeklinde. dir, Senato Meclisinde 19 #enatör Kâzım Sevinç ALTINÇAĞ vardır. Bunlardan 14 U, her birinden ikişer âza olmak üzere 7 seçim dal- resinden, diğer beşi de müşterek se çimle İntihap edilmektedir. . Bizim Büyük Millet Meclisi - salâhiyetinde olan Mümessiller Meclisi 89 milletve- kilinden — müteşekkildir. -Bunlardan 351 36 geçim dairesinden, dördü u- mumi seçimle meclise alınmaktadır. Mülletvekillerinin- ve senatörlerinin mümessillik müddetleri 4 senedir. Valiyi seçme hakkı Cumhurrelsin- dedir. - Vali, Başkanın - arzu ettiği müddetçe mevktinde kalır. 5 âzalık Alt mahkeme heyeti de / Birleşik A- merika Başkanı tarafından seçilmek- tedir. Şimdiki vali Jesus Pinyero, a da yerlisi olup 1046 da seçilmiştir. Puerto-Rico'nun 7 kişilik kabine zasından 5 £ vali, ikisi Cumhurbaşka- ni taraflarından tâayin edilir. İkinci derecedeki valileri tayin etmek hak- k valinindir. Birleğik Amerika Kongresinde Pu- erto.Rico'yu 4 sene müddetle seçilmiş olan bir komiser temail eder; fakat mecliste rey hakkını kullanmaz. Bu süretle Puerto-Rico'nun / Birle- #ik Amerika camlası içinde 48 Ame- rika Cumhuriyetinden " pek az farkı vardır. Bugün Birleşik Amerika si- yasi şahsiyetleri arasında bu adaya tam temsil hakkı verilerek, onun 51 inci cumhüriyet olmamnı “istiyenler vardır, 49 ve 50 inci cumhüriyetler Alaska ve Hawal olacaktı.. Başkan Truman'ın ima ettiği istiklâlden, bu. nun kasdedildiği sanılabilir. - Çünktü bu gekil için ancak ufak bir. adım atılması icap etmektedir. PUERTO-RİCO'NUN BÜTÇESİ, EKONOMİ VE TİCARETİ Ada, mahsulü itibariyle çok zen- gindir. Sahil ovalarında şeker kamı- yamaçlarda tütün ve kahve yetiş- Mektedir. Meyva, pamuk, misir, tatlı patates “başlıca — mahsullerindendir. 320 millik bir gimendlfer, ada tica- retini inkişaf ettirmiştir. Her gehir ve kasabayı muntazam bir şose bir- birine bağlar. Parasız halk mektep- deri, tahslll ilerletmiştir. 94647 mali senesinde adanın büt- çesi 244.000.000 lira varidat, 291 mil- yon lira masraf kaydetmişii. - Bütçe açığını Birleşik Amerika Hükümeti ödemiştir. Bu küçük adanın Türkiye 'nin dörtte biri kadar bir bütçeye sa- hip olması dikkate değer. Peurto » Rico'nun 1046 ithalâtı 560,000.000 li- ra, ihracatı da 480.000.000 liradı Başkan Truman'ın hayatına — kiy- mak istiyenin iki adalı olmamı Pur erto-Rico'da da büyük teessür uyan- dırmıştır. Bu süretle aktüaliteye gi- ren bü adanın tam bir istiklâlle Bir. leşik Amerika Cumhuriyetleri arası: 'a girmesini bekliyebiliriz. SA HN E h EçR SINEMA DONÜŞÜ Bir cumartesi akşamı Galatasaray da tramvay bekliyordum. Ağzına ka- dar dolu bir Tünel arabası sürüne sü. Tüne önümüzde durdu. Bineyim der. ken, iki çocuk beni ve / yanımdaki Yaşlıca bir kaç hanımı iterek sahan- ha atladılar. “Yakışır m, ayıp,, di e mırıldanarak zor belâ içeriye kıştık. Dolu - tramvayda ne ye izlerimi önümdeki çocuklara dikip #eyre koyuldum. Biri kız, biri erkek, temiz pak gi- yinmiş iki alle çocuğu. Fıldir. fildir. Gözlerinden zekâ fışkıran kız olsa ol. SA 12, yanındaki sarışın tombul oğ- lan da 9 yaşlarında bir şeydi. Birbir. lerine benzemiyen bu iki çocuk kaz Gev dekildi. besbelli. Heyecanla konu: Tup gülüşüyorlardı. Bu aaatte Beyoğ- lunda işleri ne diye merak edip ko: nuşmalarına külak kabarttım. — Süt gocuğu meme emer gibi iştiyakla çiğ- nedikleri çiklet imkân verdikçe, ağız. larından doğru dürüst sözler çıkıyor. dü, Sinemadan dönüyorlarmış, gör- dükleri filmin tenkidini, en ufak mr- tistlerin isimlerine varıncaya kadar sayarak, — yaptılar, başka filmlerle mükayese ettiler. Tramvay ilerledik- ge, mırayla Beyoğlu — sinemalarında Oynanan filmlerin isimlerini okuyo. Tum, İpek, Şark, Saray, Yıldız.. Hay- ret, iki yumurcak bu filmlerin hepsi- ni de görmüş, hepsine dalir fikir be 'yan ediyor. Kimi güzelmiş, kimi sıkı- €. falan artist gu filmde daha iyiy- miş, filân yıldız. kocasından ayrılmız, Bu bahis uzadı gitti. Ne de çok yey biliyormuş bu çocuklar! Kızın — yü- zünden belli zaten , Çizgileri “kattlaş. meye, yüz tutmuş bir küçük kadın bu. Başını sağa sola hesaplı hareket- lerle çevirip, sözlerinin. muhatabı Tışın oğlandan çok etraftakiler üze rinde yaptığı tesiri yokluyordu. Bir. Kaç yıl atlıyarak, kızı 18 yaşında bir. bayancık olarak gözümün önüne ge- tirdim. Onu © zaman da gene çiklet çiğner gördüm. Böz değişmişti. çocuklar bu sefer ingilizce paralıyorlardı. "Are you a. tencher?”, “No, T am not a tescher, Tam a pupll.,, Örtaokul ingilizce dere kitabının terimleri. Kız soruyor, er- kek cevap veriyor. erkek soruyor, kız cevap veriyor. Oğlan ikide bir telAf. fuzda yanıldıkça, kız keskin bir kah- kaha saliverip. doğrusunu- söylüyor. çikletinin de yardımiyle kelimeyi uza- fiyor, ivırıyor, kiviriyor, bir. İngiliz AZından çıkar gibi, tam şive fle çı- kariveriyor. Nereden de öğrenmiş bu kadar iyi ingilizce söylemesini! Oğ- landan fazla lügat bildiği yok bes- belli, ama istidadı büyük. Sonra, a: nemada gördüğü filmlerin de teniri o lacak. LAf uzayıp gitti. Ben de artık ne demek istediğime geleyim. bu tramı vay yolculuğundan çıkardığım neti- ceye, Çocuklarımızın yabancı dil öğren- mesine ne kadar sevinsek azdır. İn. lizce bu diller arasında, İlerlemiş “Bir Adam Yaratmak” piyesinden beri NECİP FAZIL KISAKÜREK'in yazdığı en küvvetli eser olan NAM-I-DİĞER (PARMAKSIZ SALİH) i AND Film iftiharla sunar, ile sahnede — temsiline bütün kudretiyle nihayet lddinlara göre, muvaffak olunamıyan beyaz tam mânası bu eseri, perdede göreceksiniz. BAŞROLLERDE Talât ARTEMEL, Nevin SEVAL, Muzaffer TEMA, Melâhat İÇLİ Film Direktörü: Faruk KENÇ - Film Âmili: Turgut DEMİRAĞ PEK YAKINDA SÜME R SİNEMASINDA Yazan: AYŞE NUR öğretim metodları sayesinde, okulla- rımızda en kolay, en çabuk öğrenilen dildir. Milletlerarası değeri olan ” bir dül. Dünyamızı istilâ eden sinema da bu dili canlı bir gekilde yaymaya yar. dım ediyor. Diyecek Yok. Fakat kaş yapalım derken, göz mü çıkarıyoruz acaba? Hangi muhitten olursa olaun, çocuklarımız. bir sinema — iptilâsına kapılıp gittiler. Mektepten, “dersten bir boş vakit buldular rm, ainemaya koşuyorlar. - Boş vakit yokaa, onu dersten alıyorlar. Gün oluyor Ki, Üs- tüste iki Üç film görüyorlar. - Evet, kulak dolgunluğu ile dilleri en xüç ingilizce sözleri kusursuz söylemeye dönüyor. Ama bu neye jarar? Di bilgileri züppeliği aşan, gerçek, derin bir bilgi he iyor mu? Sinema gençlerimizde ingilizceyi lâyıkiyle öğ- Tenme emelini uyandırabiliyor mu? Yokan tramvaydaki bu iki çocukta olduğu gibi çatpat emekleme, satıh- 'ta kalan bir sils, bir özenti, bir göst rişten mi ibaret kalıyor? 'Bu mesele Üzerinde durmaya d Ger. Arkasından hemen bir mesele daha gelir. On yaşlarında çocuklar Mızın cumartesi günü saat yedi lar rında Beyoğlunda gezmeleri de net Dünyanın neresinde, hangi aile ter- biyesi bunu hoş görür? Çocuk genç yaşında İşlerini de eğlencelerini - de kendisi sağlıyan müstakil bir varlık olmaya alışsın, güzel, buna tarafta: Tiz. Ama bu yolun bir dönemeci de Başıboşluğa, Avareliğe götürür. Ço cuklarımızın bu yoldan #akınmaları İçin ne yapıyoruz ? Kendi dünyaları ile hiçbir tlişiği ol- mayan suni bir dünyanın renk renk, atafatlı tasvirleri İle gözleri doluyor. Sinema — kadar Insanın icine işleven bir temaşa yoktur. Ne yalan söyliye: yim, ben bile her filmden çıkışımda dış dünyaya intibak için zorluk. çe kerim, saatlerce kendimi beyaz per. dede binbir macera yaşıyan, pırıl pi Tıl elbiseli, güzel kadın sanırım. Ya 0 12 yaşındaki, hayata açılmaya bas hyan kızcağız, hayalin — çekicliline kargı onun mukavemeti ne olabilir? ©, saatlerce değil, ömrünce kendini o Alemde hayal eder durür. Halbüki o Alem yalnız bizim mühitimizde değii. hiçbir yerde yoktur, sahte ve yalan. dır. Bu çocuklar bir gün hayatın ger. çek meseleleriyle kargı kargıya kalın. Ca ne yapacaklar? İki gik var: Ya müthiş ıstırap çekerek Tealiteye bo- yun eyecekler, yahut da cemiyetimiz- de amıl gerçeklerimizden uzak sahte hayat nüveleri kuracaklar. İkisi de birbirinden kötür YENİ İSTANBUL EDEBİYAT YAZI YAZMAK SANATI Yazan: HALDUN TANER İROFESYONEL — müharrir, — yazı yazmak için ilham bekliyecek o- dürsa çok uzün bekler ve sonünda çok az eser verir. Profesyonel muhar. Fir, fhamını, kendi imal edebilmeli. dir. Şüphesiz dışardan fiham aldığı da olur, fakat o her gün muntazam #antlerde masa başına oturmak su- retiyle bu Jlihamı dalma kendi. kon- trolü ve emri altında bulundurmasını bilir. Muayyen aaatte yazı yazmak, zamanla onda bir itiyat halini alır ve emekliye ayrılmış bir aktör na- ml temsil saatlerinde yerinde dura- maz olursa, muharrir de çalışmayı itiyat edindiği santte öylece sinirle- nir, kalemi alıp yazmaya koyulmak hevesiyle eli Adeta kaşınmaya, baz- lar. Bir kere de oturup yazmaya baş- Jadi mi, kelimeler artık kaleminin u- cundan otomatik bir şekilde dökülür ve her yeni kelime ona yeni yeni fi- kirler getirir. Bunlar, eski, kullanılmış ve değer- #iz fikirler olabilir. Fakat önun yara- tıcı kalemi yine de ortaya muvaffak bir eser çıkarabilir, Öyle ki işini bi- tirip de yemeye veya yatmaya gi- den muharrir, içinde, artık iyi bir Iş başarmış olmanın — itminanını düy- maktadır. Her sanatkârane yaratıg, ruhi bir maceranın ifadesi olmalıdır. Sanat- kârı mükemmeliyete götüren yol da ancak budur. Ve bundan ötürüdür ki, mükemmeliyetten — nasibi — olmuyan Günyamızın böyle asll bir gayeye mü- teveccih olan sanatkâra, âzami hüa- Nü kabul göstermesi Iazımdır. Muharrir yazısını yazmalıdır. Hat- *A sırf zihninde çoktandır tartıp dur- duğu Ve kendini iz'aç eden mevzular- dan halâs olmak için yazsa dahi., Esasen akıllı muharrir, sırf kendi se- lâmeti için yazan muharrirdir. Bir yazarın, kendini yazı yazm mihanikiyetinden — kurtarmak — k başvuracağı en iyi çare muhit değiş- tirmektir. Her günkü mubitini, yazı yazmaya pek müsait olmıyan bir bas ka muhitle değiştirmesi kafidir. Hem iyi, hem çok yazmak güçtür, malüm. Ancak ben, yine de iyi yaz- manın ancak ve ancak çok yazma aayesinde mümkün olabileceğini ileri güreceğim, Evet ancak çok yazan, yazıyı itiyat haline getirendir Ki iyi yazar. İtiyadlar her sahada olduğu Bibi yazı sahasında da ancak zararlı olmayı başlar başlamaz terkedilme- İldir. Bir muharrir için en büyük tehli- ke ve manlesef pek çoğunun muka- vemet edemediği tehilke — muvaffa- kiyettir. Muvaffakıyet, bir muharri- Fin karşılaşabileceği güçlüklerin en büyüğüdür. Uzun ve çetin müca: lelerden sonra onu ele geçiren yazar, kendini, kıskıvrak bağlıyan bir. Ki panın içinde hissetmekte gecikmez. Aramızda pek azı, bu / tehlikeyi yenmek azmini güsterebilmişlerdir. Muvaffakıyetin insanları: şımarttığı, kibir ve azamet — sahibi yaptığı ve kendi kusurlarına karşı bir-tesamüh yarattığı — söylenir ki, bu. yanlıştır. Muvaffakıyet, bilâkis insanı çoğu za- man daha mütevazı, daha milisama- hakâr ve sevimli yapar. İnsanı sert ve gaddar yapan İse, muvaffakıyet- #izliklerdir. Ancak ne var ki, herken için doğru olan bu hakikat, muhar- rirler için asla varld değildir. Muvaffakıyet, muharriri bu gaye- ye ulaştırmış olan bütün kuvvet ve kabiliyeti —bir anda — mahvedebilir. Muharririn şahsiyeti, şahat tecrübe- lerinin, mücadelelerinin, gerçekleşme. miş ihtiraslarının, kendine düşman bir dünyaya uyabilmek için sarfetti- #i gayretlerinin bir. muhassalasıdır. Böyle mücadelelerle hilenmiş. kabili- yetini muvaffakıyetin yumuşak , ve ahat mühitinde körletmemesi için Çok müukavemet göstermesi Iâzımdır. Muvaffakıyet, — kendi ile beraber mahvedici bir kuvvet taşır. Zira o, bir muharrire, onu bu. başarıya u: laştırmış olan hayat gartlarını bir 'anda kesiverir, Muvaffakıyete ulaşan muharrir ar- tk yepyeni bir dünyaya/ girmiştir. Her gittiği yerde alâka uyandırmak- tadır. Büyük gahsiyetlerin ve güze kadınların kendisine gösterdikleri bu dikkat ve alâkanın tesirinde kalma- Mak için insanüstü bir kuvvet sar- fetmesi Jazimgelir. Müharrir kendi eski — hayatından muhakkak ki daha lüks olan bu yeni ahbaplara çabuk alışır. Bu muhitin İnsanları daha münevverdirler. Ve onların sathi şaşaları insanı derhal teshir. etmektedir. Eski muhitine dönmek onun için Artık çok Müşküldür gimdi. Muvaf- fakıyet önu, arkadaşlarının - gözünde Jeğiştirmiştir sanki. Şimdi arkadaş: ları onun huzuründa kendilerini cakt- #i kadar rahat hissetmer Ona belki hasretle ktedirler. belki hayranlıklı bakmakta, fakat muhakkak Ki onu artık kendilerinden saymamaktadır: har. Diğer taraftan — muvaffakıyetinin yüzü #uyu hürmetine dahil olduğu yeni Alem, muharririn muhayyilesini kamçılamakta olduğundan o da bu sefer kalkar, bu yeni mühitin insan- Jarını anlatan roman ve piyesler yaz- maya başlar. Fakat hiç bir zaman bu yeni mühite iyice nüfüz edemiyece- #ini ve sadece dışardan bir nıüişahta durumunda kalmaya mahküm oldu- Gunu bir türlü akıl edemez. Bu söylediklerimizi teyld için mi- sal aransa, Arnald”Bennett'den daha âlâsı bulunmaz sanırım. Bennett do- Rup büyüdüğü beş küçük şehri v onun zihniyetini, insanlarını, — avcu- nun içi gibi biliyordu. — Ve bunları nevi gahsına — münhasır bir kıymet taşıdı. Fakat vaktaki muvatfakıyet Onu edebiyat ve sosyete muhitlerine götürdü. Ve o da zengin kişiler, kur- naz kadınlarla temas edip — onları tasvire kalkıştı. İşte o zaman bütün değerini kaybediverdi. Demek olüyor ki muharrir, muvaf- fakiyet karşısında çok itiyatlı ve çok uyanık olmalıdır. Resim kroniklı Fethi Karakaş A. Arad resim sergisi “Yeniler, adı altındaki genç res samlar topluluğuna mensup iken ora- dan ayrılmış bulunan sanatkârlardan İkisi, A. Arad ile Fethi Karakaş, Takslm Fransız — Konsoloshanesinde Müşterek bir resim sergisi açmışlar: dır. 18 kasım tarihine kadar açık bu dunacak bü sergide Arad 21 ya boya, Karakaş 22 boya ve 14 g teşhir ediyorlar. İki sanatkârın müşterek bir vamıf- darı var: İstanbulun muhtelif köşele- Tini, rühat, temiz ve iddiasız bir ge- kilde vermek. Bunda, Karakaş bil- hassa gravürleri ile daha muvatfak oluyor. Arad, manzaralarına — İstan: bulun muhtelif tüplerini ilâve etmek- tedir. Bu arada, İstanbulun, meselâ Çemberlitaş kadar meşhur. " simala- Tından Neyzen Tevfik de vardır. Her iki ressamın İstanbula olan bağlılıklarım anlamak için kataloğa bir göz atmak kâfidir. Büyükad: Çargıkapı, Beşiktaş, Kadıköy, Kısık: A, Süleymaniye, Kabataş, — hulâsa mühtelif semtler, camtler gözlerimi- zin önünde canlanıyor. Fethi Karakaş, eserlerinde tablat /#anat meselelerine aşırı derecede Kı Tıştırmadan, sade bir ustalıkla ver- mektedir. 'A. Arad tablolarına mevzu olarak 'eşhası da esas olarak alıyor fakat © zaman peyzajlarındaki sadeliği mgı- 'yor ve o nispette resim telâkkisinden Uzaklaşarak - basitleşiyor. / Niteklm, bunu, sanattanı ziyade işçiliğin hâkim olduğu portrelerinde bâriz olarak gö- Tüyoruz. Serginin seyirciler Üzerinde bırak- tığı tesir, rahatlıktır. Filhakika, bu gergi, heyeti umumiye İtibariyle, us- İu, temiz tabloların bir araya gelme- Si ile Vücut bulmuştur. Serginin en Büzel eserleri, Karakasın siyah - be- yazlarıdır. — fa. n sağar 'Baş eğmeziz edaniye dünya #airi; En çok 3 — Tersini keyfi ye- Finde olanlar söyler; Tersi soğuk. bur. 9 — Bembollat şalrimiz; Ceriha, A 'post (franmzcan; Bir. yıldız. /mrü gitabanım gibi.. diyen divan aalri; Bir harfin Okunuşu 6 — Da Men; İnce ve geCfar deri T — e fanbulda meshür bir köşk. 8 — Bir çenk; Terel 'bir asxlet unvamı (cor İeni ey yüzü mahım » Kurbanın 0- ' var mi benim bunda günahim, dalriş Bir Günt 10 — Talk müellifi: Yükarıdan asnki Tutuklük; Aldatık 3 — Çekme; Baki harflerden — birinin okunuşu. VZ Çift; Terai bir edat; Tersi ol Daudet'nin meşhur bir eneri. G-Bir çen “esne İzmirde — ölen F Bi bestekâr. B — Hasta; DÜNKÜ BULMACANIN MALLİ n sağa » — Lama; Alina 9 — Ağl: Ana Lozan; Âmlk, 6 — Alâka. Tukarıdan asabiı $ alıyan ? — Anadolu; . 3 LRamiz; İfa: « — Ara; Aka; Ab. T — Anlan; Va $ — Anl; İrca v — SEKSOLO KASIM Sayısı ÇIKTI * Cinst münasebet, sıhhat için zaruri midir? * Vücut hararetini kontrol ile kadının - gebe - kalmıyacağı Künleri anlamak kabildir. * Kızları korkutan ilk gece, * Cinsl iktidarı arttıran âmiller ve azaltan sebepler. * Kardeş sevgisinin kadınlarda #ebep olduğu cinst soğukluk. * Tenastil uzuvları veremi. On yası daha, 68 sayfa 50 kuruş Sayfa B Türk resim sanatı Türk Resimsanatı kısaîıir zamanda şaşırtıcı bir ilerleme kaydetmiştir Yazan: MARİNOS KALLİGAS Çeviren: A. MIHOĞLU Feihi Karakaşın bir peyzajı Sanat Dostları Cemi yeti tarafından tertip edilen ve Atinada bulunan “Statmi” isimli Güzel Sanatlar Cemi- yetinin delâletiyle orada açılan resim sergisi hakkında, 'Vima” gazetesi bir makale neşretmiştir. Yunanistanın tanınmış sanat münekkidlerinden Marinos Kalligas'ın imzasını taşıyan makaleyi sütunlarımıza tercüme ve naklediyoruz: Geçen hafta / “Parnasos,, da mo- dern Türk sanat sergisi - açılmıştır. Sergiyi tertip eden geçen sene “Zapplon, binasında âzalarının eser- derini teşhir ve faydalı faaliyetine devam eden “Statmi, derneğidir. Hü- kümetten yardım görmeden, bu te- gebbüsü sırf kendi gayretiyle muvaf- fakıyete erdiren dernek, hakikaten şayanı tebriktir. Böyle Bir teşebbüsü başka memleketlerde yalnız — hükü- met derühde edebilir. Bizim de bu #ergiyi açabilmek için, Hükümetin yardımını talep etmemiz icap ederdi. Maalesef mali imkânlarımız o kadı Zayıf ki, bü ihtimali şimdilik — aklı miza bile getiremeyiz. 1039 senesinde İstanbul Güzel Sa- natlar Akademisinde tertip edilen bir sergide TTürk Sanat Eserlerini gör- mek fırsatına nall olmuştum. O za- man Türkiyenin güzel sanatlar sahı sındaki fanliyeti bende derin bir te- #ir birakmıştı. Akademinin atölyeleri kadın ve erkek talebelerle hıncahınç dolu fdi. Her yerde hummalı bir faa- liyet gözüme ilişiyordu. Her yerde iyi bir organizasyon hissediliyordu. Türk tezyini sanatlarına mahsus / deraha- ne ve atölyelerdeki - harekete - hay. ran olmuştum. Burada - tekneler, renklerle dolu el havanları, her türlü kamışlar ve sayısız takımlar, efsane: vi ibadetle muhafaza ediliyordu. Diğer atölyelerde daha rasyonel bir sanat havasının estiğini farkeden bir kimse burada eski bir ananenin tesiri al tainda — kaldığını — hisseder. O vakit kendime şu suali sormuştum: “Niçin Bizim Güzel Sanatlar Akademimiz. de, yüz yıl ev Bizans sanat ruhunu öğretmiyorlar? Onu' öğretecek #anat adamları mev Cut ve bu sanatın tekniği hâlâ kili selerimizde kullanılmaktadır. - Fakat Biz, Avrupa mekteplerinin program: Jarında, 50 seneyi aşmış bir tekniğin yazılı clmayışını, nasıl kabul eder ve Tatbik ederdik? Bizi, köylü addederler muşur galiba! diye kork- Hüsnühat' ve el yazısı kitapların tabli kapak süsü olan o güzel ya zılar da öğretilmeliydi. Hiç olmazan güzel bir ananeyi devam ettirirdi. Şimdi yine Türklerden bahsedece- gim, Unutmayalım ki, yakın bir ma ziye kadar 'Türk sanatında insan yü- zü kullanılmazdı ve yasaktı. - Bugü: resim sanatı büyük bir fnkılâp dir. 1939 da İstanbul Sergisinde gör düklerimin beni inkisarı hayale we Tattığım bugzün açıklayabilirim Fakat bugün “Parnasos, daki e serlerin bana tesiri çok büyük ve-şa: gırtıcı oldu. Bu değişiklik, “yaşayan Sanat,, anlayışında inanılmaz bir sü: Tat ifade etmektedir. İnanılmaz, diyo- rüm fakat hakikattir. Tarihte 10 - 20 yıllık bir zamanın bir sanat inkılâbına kâfI geldiği va: kidir. Neden bugün de aynı olmasın ? Türklerde yeni ruhün eli akmıya başladığından beri, her ilim ve a: 'nat şubesino hükümetin himayesi de © nispette artmıştır. Avrupa mede- niyetine bağlı bütün memleketlerde olduğu gibi Türk sanat eserleri de Pariste yerleşmiş milletleraram eser- lere sarsılmaz bir surette bağlanmız- Eserlerini “Parnasos, da — gördü. #ümüz Türk sanatkârların çoğu ya Karakasın bir İstanbul manzarası (Gravür) , bancı sanatın tesiri altında kalma- mak şartiyle her geyi benimsemiş ve Türklüğünü unutmamışlardır. « Bazı sanatkârlar milit — efsanenin dığ esaslarını tefsir etmişler, bazıla- a da beynelmilel “orijinal patron. Jara sadık kalmak istemişlerdir. Sergideki eserleri ciddi ve sıkı bir kritik zaviyesinden görerek Türk sa- natkârların yenecek güçlükleri, yeni bir sanat ananesini yaratmak için &iriştikleri çetin savasları gözönünde futarak Türk sanat istikbalinin hart- kulâde gelişeceğine şüphe edilmemi didir. “Parnasos, — salonunda — eserlerini teşhir eden 24 sanatkârın, eserlerini münekkid olarak ele alacak değilim. Fakat bir ziyaretçi mfatiyle bir ka- çı hakkında düşüncelerimi bildirmek isterim. Zira bir sanatkârın geçirdi- ği meslek safhalarını tetkik etmeden Bir veya iki eserinden onu tenkid etmek hatalı olur. Merdivenin sağında teşhir — edilen Karakaşın eserleri ve bilhassa 34 nu- maralı “Natürmort,, tablosunun tesi- Ti büyüktür. Renkler yerinde, her şey müvazeneli. (83) No, “Karagöz,, yeşil renikle rin kombinezonu ile iyi çizilmiş bir eserdir. Bedri Rahmi Eyüpoğlunun (21) No. Marmara — manzarası,, — (20) No. “Köylü çalgıcı, dan daha üstün. Bu (20) No, eserin tekniği — bekleniler neticeyi verememiştir. T. Zalm'in (46) No. “Küçük Türk Hamamı, nin tazeliği ve — canlılığı vardır. Bu eser Türk ananesini de- vam ettirecek kudreti haizdir. Dikmen'in büyük bir gayretle ara- duğı yol çetin ve sarptır. Bu sanat- kârın da diğerleri gibi, işçiliği ve an- dayışı gayanı tebriktir. 16 No Syn- tez'in 118 No, h Syntez'inden daha Üstün meziyetleri vardır. Onun yanı başındaki — siyah ova zemini üstünde “Köylü Kadınlar oyu nü, Eren Eyüpoğlunun 28 No, eseri seyirciyi husust bir tesir altına al- Mmakta, hareket, renk, yerinde tabil Tik, bilgi ve his ifade etmektedir. 22 No, eserin meziyetleriyle bera- ber noksanları da eserde müvazene. yi temin etmemektedir. Berk'in S ve 6 No, blihassa S nu- maralı eserin dekor karakteri, çok temiz teknik —Meziyetleriyle birlet- mekte, esere bir ahenk ve bütünlük vermektedir. Bu eser. orijinalite ve fevkalâde bir teknik ifade dür. Azra İnal'ıh 27 No “peyzaj,, 1n havası ve renk ölçüsü tam yerinde. etmekte Z. Falk İzer'in 28 ve 29 No. ener- leri serginin en iyilerindendir. Dâva- yı hakkiyle kazanan Neo ekapreklo- nist iki eserdir. Cemal Tollu'nun eserleri, — haket- tikleri gerefi; Eğitim Bakanlığının mubayaasiyle kazanmıştır. Umümiyetle sergideki eserler, hu Küç gizlenen bir seterberliği — İfada etmektedir. Türk sanatkârlarının bü: yük gayreti takdir edilmelidir. Bu sergi, yarının, ölgün meyvala- ni yetiştirecek güzel bir — çiçeğin kokusudur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: