7 Aralık 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 5

7 Aralık 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

7 Aralık 1050 YEent İSTANBUL Amerikadan intıbalar Amerikan ve dünya siyaseti Anlaşılan, gu sön günlerde A- merikan seçimleri hep sürprizli Beçiyor. 1948 de, 'Truman yüzde yüz kaybedecek dendi. Truman yüzde yüz kazandı ve radyoda, Meşhür siyasi yorumcuların. se. Bini taklit ederek kehanetleriyle alay etti. Bu sefer alaya maruz kalma sırası Truman'ın oldu. Seçimden iki gece önce verdiği nutukta: “Bu seçimi biz demokratlar, hem de ne büyük bir farkin kazana- cağız, göreceksiniz. 148 de na- Bi dediğim çıktı ise, bu. sefer de öyle olacak,, dedi. Ne çare ki zeçim sonunda / demokratlar e- #aslı bir hezimete uğradılar. Gerçi rakamlara bakılacak o- hursa, adedi çoğunluk demokrat- lardadır: Senatoda demokratla- 'a 48, cumhuriyetçilerin 47 san- dalyesi var. Mebusan Meclisinde de demokratlar 235, cumhuri- yetçiler ise 198. Fakat bu ra kamlar, seçimden önceki kon Ere nispetleriyle — kargılaştırılır. 've hele seçimde, Kongrenin an- cak yarsının yenilendiği düşünü- İürse hakikat meydana çıkar. Bir nokta daha şu ki, demokrat diye sayılanların yarım, Trumana zit Olan cenup eyaletlerinden seçilen 'AsI demokratlar” dir. Bu se- çimde, halkın ancak yüzde 44.6 Aının demokratlara rey. vermiş olmas, mağlübiyeti rakamla da Kösteren bir keyfiyettir. 82 nci Kongre, — cumhüriyetçilerin Asi Gemokratlarla anlaşmaları saye Sinde, 'Truman'a zit bir çoğunlu: Bun elinde bulunacaktır. 'Truman için daha ağır olan Bnsus şudur ki. en güvendiği ve partinin en kuvvetli - adamları bu sefer seçilmemişlerdir. Bu mağlüpların ve onlara ” galip gelenlerin seçim propagandaları ftekrar okunursa, halkın hangi hususlarda — fikrini belli ettiği anlaşılır. Meselâ, 24 senedir. Â- yan Azası olan meşhur. Senatör Tydines'i alalım. - Cumhuriyetçi Senatör MeCarthy bundan bir- kaç ay evvel, “Hariciye Vekâle- ti komünistlerle doludur.” iddi- asında bulunduğu ve isimler ver- diği zaman, bu İddlayı tetkike memur edilen Senato Komitesine Tydings başkan / seçilmişti. Ty dines, seçim esnasında, bu iddi- aları hasıraltı etmiş ve - Se natör MeCarthy'ye — husümet Köstermiş olmakla itham edilmiş ve uzun siyasi — hayatında ilk mağlübiyeti tatmıştır. — Yerine ismi bile duyulmamış bir. baş- kası seçilmiştir. Halkın bu suret- le hareket etmekle, MeCarthy 'nin iddialarına tamamiyle inan. dığıni göstermiş olması bile, 1 şin içinde aydınlanmıyan husus- lar birakıldığı kanaatinde oldu- #unu belli etmiştir. Bunun gibi, Senatoda hükü- metin sözcüsü — Senatör Lucas, Truman'ın mürldi Helen Doug: fas... v.s. hep yenilmişlerdir. Da- ha tuhafı, Cumhuriyetçi partinin cumhurbaşkanlığı — namzetlerin- den ve hükümetin amansız düş. manı olan Senatör Taft, bütün gayretlere rağmen kazanmıştır. Hem de öylesine ki, siyasi ha- yatında görmediği bir çoğunluk- la! New-York'a tekrar vali se. çilen Dewey de, aynı şekilde ka- zanmıştır. Nev- Teisi seçimini ise, Truman'ın şah- sen ve alenen desteklediği De- mokrat Pekora değil, “Asi De- mokrat” İmpeletteri kazanmış: ftar! Ve hep bu minval Üzere, * Ne olmuştur? Bunun mânası nedir? Dünyanın en buhranlı bir anında, dünya politikasının idare dümeninde bulunan Ame- rikada yapılan bu seçim, bütün milletleri şiddetle ilgilendirmek- tedir. Yeni Kongrenin hayati ö- Hemde kararlar vereceği ve bu 'nu, kanaatlerine göre yapacağı anlaşıldığından, her — yerde bu neticelerden güvenilir bir mâna çıkarma gayreti vardır. Avrupa simdiden telâş göstermekte ve yeni Kongrenin Avrupayı Asya lehine feda edeceğinden — kork- maktadır. Truman'ın Seçim Ari- fesi Nutkunu hatırlıyanlar, tef- siri daha İleriye vardırarak, in- firatçılığın hortlamasından bile bahsetmektedirler. Hakikat ne- dir? mesinin dahili ve karict birçok sebepleri vardır. Dahili sebeple rin başında; hayat — pahallığı uzluk gelir. Harici sebepler hükümetin * Asya siyaseti ve hazırlanma bahsidir. ıl, bu dış sebepler üzerinde biraz. duralım; Amerikada — infiratçıık — ne hortlamış, ne de seçimi kazan: mıştır. Kongreye ancak bir tek firatçı — İllinola'den — Senatör Dirksen seçilebilmiştir. Böyle a. sip Insanlar dünyafın her ta- fında Parlâmentolarda ilâç ol ye bulunür. Hasımlar ta- an infiratçılığa meyilli . ye gösterilen 'Taft bile, seçimin hemen akabinde: “Bugün ancak alık bir insan infiratçı olabilir” demiştir. Buna rağmen, Demokrat Hü- kümetin dıp siyaseti halk tara- fından tasvib görmemiştir. Halk, 'Niçin Kore — işine karışıyoruz, harbe sürükleniyoruz” dememiş, bilakla, “Niçin Kore harbi çıkın- 'aya kadar Asyada — müdahale- siz duzdük?” diye — sormüğtur, Sayfa B SANAT AKTÜALİTELERİ seçimleri Yazan: Oğuz Türkkan aa. a ilm İrlne aa < p ee | — Mod Ş kül Ka BMllr Tar SD dem'ya ödern yaşayış ve kültür Smtelik öakemdar aa || — hakkında Amerikalıların aa düşünce ve kanaatleri ERLRir göçemk yereltlar Dünya nüfasunun Ücte İkisi — ziraatle — meşguldür. Bu || nsanlardan Bir çokları lüzumsuz veba ve hastalıklara karşı ni bugün radyoda tasrih etmi rşi K V - || mücadele ederken köhne âlet ve Colette, Dromant Tokantası 'a geliyor. 1060 yılı taplantılarında. ti ile pek Cumhuriyetçiler ve- başların- | | maya çalışırları Bunların da, sözünü esirgemiyen General | | mamakla beral MacArthur, Trüman'ın Asya si-| | duüklarından fazla çalışamaz! yasetini mânasız ve yanlış bul- Kanaatimce, gıda madd Maktadırlar, Onlarca Çan.-Kay İ | masraf ile islah edilebilir. Bu Kayeye erişmek için yalnız fakip edilecek sulü bilmemiz kâfi değli, çifiçilerin Telmar dımı kazanmak için onlara nasıl hareket etmeleri lcap etti. Zini göstermemiz lazımdır. Sek'e âzami yardım yapılmalıy di Bunun, Formoza münasebe tiyle, hâlâ yapılması — mümkün- Birleşmi letler Gida - ve dür. Çin Komünistleri — katiyen Ziraat Teşkilâtı Umum Müdürü tanınmamalı ve hiç yumuşaklık Morris £. Dodd gösterilmemelidir. — Roosevelt, İnsan ne kadar akıllı ve düşünceli olurma karar vermesi Tahran ve Yaltada, bilerek veya | | © kadar zordur. Birkaç yol veyn çareden birini seçmek mec- bilmiyerek, dünyayı Stalin'e sa-| | buriyetinde olduğu zaman, akıllı adam bütün ihtimaileri ve Heünkü fect dürümü Ha | | Petlceleri güzden gaçirerek düşünüp taşınır. Her karar BK TT © v için bir fedakârlık yapmak fcap eder. Oraya gidersem bu- zırlamıştır. Truman, Marahali ve | | yada kalamam, burada kalırsam oraya gidemem. Acheson da Uzak Doğuda aymı 'Size faydalı görünen kararı veriniz, fakat tekrar aymı tavizkâr politikaya, bugüne ka- | | şeyleri düşünmeyiniz. Derin bir düşünce kâflâir, fazla dü- dar devam ederek, Rus / peyki | | şünmeye devam ederseniz İradenizi zayıflatırsınız. muazzam bir Çinin teşekkülüne Louls J. Halle, Jr'un “Dünya Meydan vermişlerdir. Şimdi Asya ile kargı karsıya, #iyaseti yenlden düşünülüp ku- 'adlı kitabından rülmalı ve zaafa müsande edil- Mazmllir. Uzak istikbal, dimağ ve rihin kuvvetlerine tâbi olacak. tır. Son 50 senenin geniş teknik başarıları, asırlarca Inkişaf Şüphesiz — cumhuriyetçilerin | | eden cisimsiz akdi ve fikri kuvvetlerin mahsulüdür. Dün- hepsi her hususta aynı şekilde | | ya hükümeti, bir Allahın ve bir kâinatın olduğuna dair ka- düşünmüyor. aaatin mantıki netleesidir. Önümürdeki 50 sene zarfında dostlük e cebir ve a n De-| | vinler ile askerler arasında bir mücadele bekleyebiliriz. Bu Partinin llderi — sayız Wwey, diş siyaset / bahsinde ai mücadele, dünyanın sivil mi, yoksa asker. tarafından mi gandır. Derhal seferberliğin ilâ- | | idare edileceğini tâyin edecektir. 'Rını ve harbe ciddiyetle hazırla- Natlonal Educatlor Assoclatlor Hllama” Belteiklesiz. “Düler Journal mecmuası başmuharriri genç lider Stassen ise, — Rusya- TT amsalimle Üa İi Birldaki aokmraki Bütkasi Vür Bizim siyasi hayatımızın doğruluğu açıklık ve vAzıhlık buhran yaratmasına karsı do8-| | me gerhedilir. Hlataya düşmemek için hatayı - keşfetmekte rudan doğruya Rusyaya harp -| | serbest olmak lâzım olduğunu bülriz. Jân edilmenini ve bu niyetin şim- Birleşik Amerikada New Tersey diden Rusyaya tebliğini talep et- eynletinde Princeton şehrindeki mektedir. Hleri Eğitim Enstitüsü Müdürü İşte son seçimlerin —dış siya- 1. Robert Öppenhelmer zet bakımından — mânası budur. Gönccürt Akademisi Azala- X Memleket ropörtajı Orta Anadolunun güzel bir köşesi: ÇANKIRI Burada her taraf yemyeşildir. Yollar, bahçeler, hattâ evler bile Yazan: Fehmi Ülkesin Çıplak tepelerin çevirdiği dnr yerr tt üzün bir. Vadide — tabint ydana getirdiği mühteşem ye 'arasında sank kayboluyor. Bir tarafta yükse den kalesinin kucağına — yaslan mış, diğer tarafta kahramanla, yuvası olan Piyade Atış Okulu 'nun eteğine serpilmiş, irili ufak h yeni ve harap evleriyle; vadi. 'nin ortasından bir gelin nazı ile kıntarak akan hayat kaynağ. deresine bakarak derin hülyala- riyle başbaşa uyumaktadır. Bu yeşillik tufanı arasında kıvrıl Tak UZanan tren yolu, şehri An kâra ve — Zonguldağa, gose & Kastamonuya — bağlanmaktadır İstasyon son senelerde bir hayli inkişaf etmiş ve halen de etmek: HER sene 5 aralıkta — verilen (Göncoürt mükâfatı, Parisin gazeteci ve muharrir muhitleri- ni allak bullak eder. Göncotirt kardeşlerin 1806 da kurdukları Göncourt Akademisi 'on Azadan ibarettir. Bugün ara- larında Andr6 Biliy, Armand Sa. Jacrou, Francis Carco gibi Fran. sız edebiyatının en büyük aima. Jarı bulunan heyetin relsi meşhuz romancı Colette'tir. Akademisini kurarken, her sene 5000 frank: hik bir mükâfatın senenin en mu- vaffak olmuş nesir eserine ve rilmesini tesbit eden Edmond de Goncoürt vasiyetnamesinde şö le diyor; “Mükâfat mensur ol mak şartiyle, senenin en iyi ro. manına, hikâye kitabına, intiba veya hayal eserine verilecektir. En büyük arzum, bu mükâfatın. fikir ve şekilde bir yenilik ya- N ve istidatlı gençle- re verilmesidir.., Gerçi bizim para de 50 lirayı Pek aşmıyan bu mükâfat / pek mühim görünmemekle beraber, talihli namzedinin eserine — 100 bin nüsha olarak satılmasını te- min ettiği icin, ç milyon frankı aşan bir varidat getirir. Göncoürt Mükâfatı Parisin meş- hur Droyant lokantasında bir öğ. le yemeği esnasında verilir.O gün gazeteciler kesif bir kütle halin- de gelenin gidenin ve bilhassa Colette'in fotoğrafını cekmek, &- zaların ağızından bir söz kapmak için sabahın erken saatlerinde Jokantanın etrafında toplanırlar, bir telâş, bir gürültüdür. gider. Bu sene Colette pek yaşlı ve hasta olduğundan, Paris halkını bu eğlenceden mahrum etmiş, se. çimin Palals Royal'deki kendi - Partmanında olmasını istemiştir. 1051 sencsi mükâfatının tevzli bir hayli zor oldu. İki sene önce 'Vipire aü Polng” (Elinde bir yılan) adlı romaniyle büyük bir şöhret kazanan ve bu yıl “La Mmort dü petit cheval” “Küçük Atın Ölmesi) diye bir roman ya- yınlayan Herv& Bazin, Goncourt Mükâfatının en kuvvetli namze- di sayılıyordu. Fakat “Vipöre au Polng"zalim bir ananın İstibdadı altında benliğini kaybeden bir çocuğun hikâyesidir; Kahramanı Yeni neşriyat Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasirlaşmak. Yazan: Ziya Gökalp Gökalp bu eseri yazdığı za- man, Osmanlı İmparatorluğu en buhranlı zamanını yaşıyordu. Bu zamanlarda Türkçülük, İslâmcı hik ve Osmancılık / cereyanları giddetle “çarpışmakta idi. Bu Mütefekkirin ilk eseri — olduğu için bu küçük eserin ehemmiye ti bir kat daha artar. tedir. İstasyon garından çıktık. tan sonra, etrafını top ağaçlı yemyesil akasyaların ” çevirdi parke döşeli temiz caddeler Insa- Ha ferahlık veriyor. Biraz ilerle dikten sonra büyük kurtarıcı A- tatürkle karşı karşıyasınız. O- mün, gapka inkilâbinda İlk uğra dıkı bir şehir olmak sıfatiyle Ata Sizi gapkasiyle selâmlıyor. Anıt Etrafını hep resmi daireler çevir Mmekte. Bir tarafta postanane Tekel ve Emniyet Müdürlül binalariyle diğer tarafta hüka: met, belediye ve Halk Partiai bi. naları, Daha İleri gittikçe İrli Ufaklı dükkânlar, çeşitii vitrin. ler ufalıp / haraplaşmakta, ev devam edilen modern sarı boya: h odükkânların — süslediği çarmı, sebze hali ve kalem gibi minare- Siyle yükselen Mimar Sinanın €şsiz tarihi eseri “Ulucami, ga dırvanlar Ve etrafında kahveler, Biraz daha içerlere girdikçe ev ler uzalıp haraplaşmakta, par keler yerlerini eğri büğrü kal. dırım taslarına terketmekle ve yollar daralmaktadır. 'Şimdi bir de istasyondan Yenl- gehir istikametinde — İlerliyelim Her taraf yemyeşli yollar, bah- çeler Ve hattâ evler bile. Bu ye- glilikler içinde kurulan yollar in- Sanı bir yeşillikten bir yeşillike, bir cennetten diğer cennete ulaş: İşte tepelere — kadar uzanan bağlar ve dere kenarını takibe- den binlerce sebze ve meyva bah: çeleri, velhaml tabiat buraya ye- Şillik 'bakımından cömert dav- Tanmıy; bağınızı anğa çeVirin, s0. | yeşur Ingiliz aktörü Laurence Ölivler, Jennifer İa çevirin, nereye — çevirirseniz Üze n Favrn Haa a Ka rSeniZ | srood'daki stüdyolarında öğle yemekine Eidiyor. Son sahneleri çekilen filmin a: bittikten sonra, yine Holiywood'da bir film çevirmekte olan karısı Ta dalma ve dalma yeşll ve ye- ça reye dönecektir. “'la İKi kişilik bir bisiklete — binmiş Moliy. 'Carrlo, dir. Film Vivlen Lelgh ll baraber İngülte- Goncourt mükâfatını, ilk romanı ile genç bir muharrir kazandı Yazan: Ayşe NUR anasına olan nefretini bütün çıp- Jaklığiyle açığa vurur, Colette 1- analığa böyle bir darbe vu. ran Herv& Bazin'in mükâfat ka- zanmasına muarızdı. Fransada umumt kanaate göre bu sene bir roman kıtlığı daha doğrusu roman bolluğu — içinde kaymet kıtlığı var. Bu sebepten. dir ki, bir çok münekkidler Gon. court Akademisine bu sene ro. man değil de başka bir mensur eser seçmesini ve böylece yeni bir çığır açmasını tavsiye ettiler. Ama akademi gene bildiği gibi yaptı, Jean Colin isminde 30 ya- şında bir muharririn ilk romanı Olan “Les Jeux Sauvages” (Vah. Si Oyunlar) romanına mükâfar verdi. Edmond de Goncourt'un genç- derin seçilmesini isteyen — ruhu şadolm! Cur. Romanin mevzüu ve değeri de elbette ilerde belli Üçüncünün dediği iri kemikli yüzü devamlı bir. kan hücumuna uğramış gihi gözükeni “Hesap akılda kal- dıkça"” dedi, “Safaatadan öteye Canım amma da izam ediyormun. — Belki ben kafamı Tüzumu kadar hislerimden - zak tutamıyorum amma, sen de büsbütün kafa ile -konuşu. yorsun; orada bahis konusu o- fan, ailenin tlk temellerini ata- bilmektir. Ondan sonrası zaten kendiliğinden gelmez mi? Bi: raz dürdü. şöyle böyle clddi kelâm ettiğine aklı kestiği i Konuştuğu şeylerin tesir dere Cesini arkadaşlarının yüzüna> aradı. O, istediği münalara bel- ki rastladı, belki rastlamadı amma artık o sırada ” gözleri arkadaşlarının kendisini iyice dinlemiş olduklarını gördüğü 1- çin devam etti Kim diyordu bilmiyorum. amma dedikleri tamamen ak- hımda. “Bir kapı açık değilse kapalıdır.” Bunun gibi ben de evleneceksem evleneceğim, ev- Tenmiyeceksem — evlenmiyece. fim. Karar verdikten sonra karar verene alt bir takım gülc- dükler olacağını evvelden bil- mek Tâzım, Üç arkadaştan — ikisi göle karşı sandalyalarının — üzerine kaykılmış konuşuyorlerdi. Ka- sabanın hemen arkasında bir insandan çıkan Ani bir yum- Tuk gibi arzın Üzerinden “Siv- Ti” fışkırmış, bulutlara doğru yükselmişi. " Göl, Sivrinin he- men 500 metre kadar berisin- de tren hattının geçtiği yük- sek rakımlı bir yerden bakılın. ca başka türlü, daha aşağılara inlldikçe başka türlü gözükü- yordu. Bilhassa — artık kendi iyesinde öyle — mahdut bir genişliği olan koskocaman bi havuz gibi değil de, bir yerle rinden büyük denizlere açılan bir körfez Intıbainı bırakmak: taydı. Kasabanın bütün sakin: leri değil, fakat bütün memur- darı, akşamlarını gölün bu en düzlük yerine kurulmuş küçü- cük gazinoda kumsalın hemen berisindeki ağaçlığın — altında geçiriyorlardı. Sanki, o saat- lerde tablatın durgunluğu, on- ların bütün gün çalışmaların. Yazan ükran Kurdalad dan sonraki dürümlariyle hem- ahenk bir tavır alıyor, ne Kü- İün Üzerinde bir kabarma, 'n ağaclarda haşarı bir çocuk ha- line raslanmıyordu. Sezaj “Bak” dedi, bu men: leyi böyle enine boyuna müta- a etmeden yapmanın mahzıı- runu biliyorum. Ben şayet on. lardan herhangi bir şekilde bu evlenme işinde — umduklarımı bulamazsam, bu — kötü tecelii n vehim ve — korkularınızı ütün arttıracak. — Amma mukabil netice yaratmayı düştündüğüm “şekilde gelirse bu İşde kazanma yolunun te- reddüdünü dlk kıran ben olaca- fam, Bu son sözlüne © iri kemikli arkadaşı gülmüşü. Diğeri dir- seği masaya dayalı olduğu hal- de suları seyrediyordu. Dalma böyle akşamlar içinde o sakin denizkıyısi - şehrinde onu dü- SÜNdÜğÜ günleri - hatırlamak. faydı. Zelzeleden çıkmış ve in: sanları barakalara sığınmış bir Denizkenarı kasabasında insan- Jarın bütün alâkasını üzerinde topliyan bir - memuriyetteydi. Çalışmaya bütün netice ve se. bepleriyle kendini mecbur dettiği için dörtbaşı mamur bir faaliyet içerisinde — akşamları ediyor. bu kabil bir. kahvede ertesi günü yapacaklarını dü- #ünüyordu. İşte, onu orada tanımış, şah- Siyetinin harikulâde tesirini . zerinde duymuştu. Fakat böyle derinden derine hesaplar, tered. dütler, vehim ve korkular ana- nelere sadık kalma düygüları içinde haleti ruhiyesini onunla bir “beraber hayat” içerisinde bulunmaktan aykırı karar ver- u. Ve gim- ada yal: hızlığını garipsiyor. artık dev. Tana oyuncak olmuş hayatına, istediği Gdüzeni - veremiyordu. Birden sandalyasının arka iki ayağını öne doğru itti. Geriye dönerek: “Sezai" dedi, yaşa- Maktan geç kalmak kadar ber. bat bir şey düşünmiyeceksin. İstikrarlı bir hayat, yaşama- 'ın ilk şartıdır. Ben öyle görtü yorum ki bu devran yalnız ya- ganmaz.. Ve sustu... Edebi tetk kler Hikâye kitapları neden okunmuyor? RZ ve talep kanunlariyle alay eden bir durum kargısında. yız. Hikâye yazan çok, okuyan hemen hiç yok. 'Tübiler, kolunda — müsveddele. ri, kapidan içeri giren - hikâye: ciyi gördüler mi derhal surat asıp, zarardan, ziyandan,, raf. larda çürüyen “ kitaplardağ dem vuruyorlar. Güç hâl ile bir tabi bulabilen bugünkü neslin des. tebaşıları ise kitaplarının - 1000: 1500 nüsha satılmış olmusından bayağı gürür düymaktalar. Yir. Mi milyonluk Türkiye için 1500 adedinin zavallılığı, — herhangi bir tefsiri zait kılacak - kadar veciz olsa gerektir. “Ama eekiden böyle değildi diyenler var. O zamanın aydın. ları “Yeni Mecmuayı” daha çok Ömer Seyfeddin için alır, keza Memleket — Hikâyelerini", — F Celâleddinin — yazılarını kapış kapış - okurlarmış. Demek olu: yor ki iş hikâyecide", Ömer Seyfeddini ve o zama- 'nın diğer kaymetli hikâyecilerini küçümsemek bir lâhza aklımız. dan geçmez. Fakat İnsat buyu: rulsun, Türk — hikâyeciliği han gi devrinde bugünkü gibi bir ge. Hşme gösterdi. Di hüsusundaki bBazı ufak tefek savrukluklar bir yana birakılırsa, - bügünkülerin hikâye anlayışı bakımından ağa- beylerinden - geride değii, - bila. kis daha ileride oldukları - söy denebilir. Demek ki mesele ka: lite meselesi değil. Bazıları da diyor ki: “O dev rin hikâyecileri halk diliyle halk için yazarlardı." Bugünkülere Relince, bunların çoğu avangar. dist olmak merakındadırlar. Bu. Kün halkın zevkından uzaklaşıl. Miş, onunla temas kaybedilmiş 'tir. HAL böyle olunca, alışık ol: Mmadığı bir hikâye anlayışı — ve Gslübu ile Karşılaşan okuyucu eibette ki bunları” yadırgıyacak ve kendini zorlayacağı yerde bu eserleri ipe sapa gelmez şeyler felâkki etmeyi, tabildir ki, daha kolay bulacaktır. Bu yddla da maalesef tek ta- Faflı bir görüşün mahsulü olur hakikati tamamen aksettireme mektedir. Biz meselenin daha umumt bir zaviyeden mütalâa edilmesi ge rektiğini sanıyoruz. Nâçiz kana. atimizce hikâye kitaplarının az okunuşunda, müharrirden, — mu hitten, şundan bundan önce bi. zatihi hikâye — tarzının taksiri Romanı her sınıftan, her çe- git insan okuyor. Kadın, erkek, Renç, ihtiyar, saker, memur, ol Yer, kendini biran için dunyadan koparmak isteyen herkes, sine ma gibi romanı da bir avunma yamtası saymaktadır. Hikâye böyle mi ya? Hikâye başka âlemlere dalmak, - kendi. hi satırlar arasında avutmak is. eyen okuyucuyu, sık mk d tüp uyandıran münasebetsiz bir genre'dir. Bu bakımdan hikâyeyi Sensiz sinema Zamanındaki - 12 kasımlık küçük filmlere de ben. zetebiliriz. Nasıl orada ön daki- kada bir ampüller yanar, kısım değişir ve seyircinin — alâka, darmadağın oluran, — hikâye kİ. tabında da her bep alti sahifede bir aşmı şey cereyan eder. Kal. di Ki hikâye kitabında her kıs- min / öbürüyle alâkası da yok. 'tur. H böyle olunca halkın, sa- atlerce, günlerce - okuyabileceği ve kendini da rahatça mesi bir olan hikâyeye tercih etmesine şaşmamalıdır. Dünyanın her yerinde hikâye- 'nin romandan daha az okunuşu her halde bu psikolojik sebepten ileri gelse gerektir. Ancak ne var ki romana nls. petle az da olsa oralarda hikâ ye kitapları da okunur Ve tâbi. İni olduğu gibi muharririni de pekâlâ ihya eder. Halbuki biz. de alâka manlesef sıfırın pek üs. tünde değildir. Bu, sade pslkolojik faktörle 1- zah edilemiyecek bir hâdisedir. Burada işe tamamen mahalli fak törler karışıyor. Ezcümle, bizde hikâye okuma- 'nın henliz gelenek haline gelme: Miş olması bunlardan biri, bel: Ki 'de en mühimmidir. Halkımızda hikâye — kitabına —sade hikâye kitabına mı?: Para vermek itiyadı - manlesef henliz yerleşememiştir. Böyle bir itiyat ise ancak kü. çük yaştan elde edilebilir. Ço Cuk kitaplarını düzene koymak, onları çekici ve zevkli hale ge- tirmek ve bilhassa kaliteleri ü zerinde titizlikle durmak, yarı. hin kitapsever — vatandaşlarını yetiştirmek — bakımından — son Yazan: Haldun Taner derece önemlidir. Ancak, böy. le, kitap kadri bilen, değerliyi abur cuburdan ayirdedebilen se- viyeli bir nesildir ki emek mı Sulü, / kaliteli telif eserlere ge- rektiği İlgiyi gösterecek ve ön. Jarı korumanın bir münevverlik ve yurddaşlık vazifesi olduğunu idrak edebilecektir. Türk hikâyecisine 6 — mesit günlere “kadar — husranlariyle Başbaşa beklemek düşüyor. Bugünkü dürüm maalesef bu- dur. “Bağırıp çağırmakla, ağla: mip sızlanmakla realiteyi değiş. tirmek mümkün değildir. Herkesten çok, renlist olması icap eden genç hikâyeci - bunu olduğu gibi kadul etmeli ve bu rağbetsizliği peşinen göze ala- miyorsa yol yakınken Başka ne. vilere, parası, alkışı, poh pohu daha 'bol olan roman. sahasına, Piyes sahasına kaymalıdıı Bir avuç hikâye okuyucusu 1. cabında şapirografla basılmış hi kâye kitapları ile de iktifa ede. bilir. Daha olmazsa, daktilo ile yazılmış bir İki nüshanın elden €le dolaşması dahi bu işi pekâ: İA görebilir. İş, ortaya konan e- #erin uzun ömürlü Ve kaliteli o. Tap olmamasındadır. Bügün kapışılıp ertesi hafta unutuları kitaplar yazmaktansa, hiç satılmayan fakat kolay ko: lay da akıldan çıkmayan eserler vermek hakiki bir sanatkâr için /daha evlâ değil midir? ŞEF AŞÇI! HUSUSİ Yerlerinizi Te 8 CUMARTESİ ve PAZAR - AKŞAMLARI ——z——— FRANSIZ MÜTEHASSIS FINDAN HAZIRLANMIŞ KERVA%:JSARAY €LBİSE MECBURİYETİ YOKTUR ayırtmanız mercudur. LARI TARA- MÖNÜ evvelden 4730

Bu sayıdan diğer sayfalar: