22 Aralık 1940 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 6

22 Aralık 1940 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BSayfa : 6 ÇAA RERaRiean - “Namık Kemal,,i düşünürken... (Baş tarafı 1 incide) keller ve heykelciklerle bugün- kü fakir hale geldi? Böyle bir müşahede, eskiye nazaran yal-| nız sayısı çoğalan adlar - ve ki- taplar. kalabalığı — karşısında, birdenbire aykırı — görülebilir. | Fakat ne yazık ki fikir hayatı- mıza kemmiyetin değil, keyti - yetin titiz gözlüğile bakmca, levha; bu manzarayı gösterir. Biz, oğullarımızın - bugünkü | yaşlarında iken mektep müdür- lerimiz Tevfik Fikret, Hüseyin | Cahid, Salih Zeki, Abdürrahman | Şeref gibi fikir hayatında eser- lerile tanınmış şöhretler ve di- ğerleri de onlar ayarında kim- selerdi. Hocalar müdürlere gö- re olduğu gibi talebe de hoca- lara göre idi. Mektepte kalorifer yoktu, fakat kitap vardı. Sınıfta okutulanı memleket besler - ve bir genç kitapçıya uğrayarak en uzak dünden en yakın bugüne kadar ne öğrenmek istiyorsa alır, okur ve mazisile, yani bes- leyici köklerile sıkı bir bağlılı- ği muhafaza ederdi. Teknik ci- hazlar ve maddi imkânlar bakı- mından - ilim Mmüesseselerimiz son yirmi beş sene zarfında mu- hakkak ki daha çok zenginleş- miş olmakla beraber öyle sanı- labilir ki öğrenmek aşkı artma- dı, fakat eksildi. Geçirdiği fırtınalı hayatın, sinemanın, il- mi çoğaltılmağa calışırken kem- | miyet lehine keyfiyetten feda- kârlık yapmanın bu gerilemede tesirleri olmuş olsa gerektir. Herhalde göze çarpan hakikat | şudur ki bugün yirmi yaşını bu- lan gençlerden çoğu bundan yüz ne evvel bu memlekette Namık Kemal adlı büyük bir idealistin ilk defa olarak vatan ve hürri- | yet diye avazı çıktığı kadar ba- ardığından ve bu uğurda men- falara ve zindanlara — atıldığın- | dan habersizdir. | Uzun istipdat — yıllarının ka-| - ranlığına rağmen, öğrenmek is- tiyen insan için, ölen ve yaşayan dükir adamlarının eserleri, zul- mette ayrı ayrı parlayan meşa- leler olarak vazife sahibi idiler. Biz mazinin fena ve çürümüş köklerini söküp atarken zaman <aman yanlışlıkla iyi kökleri de fırpaladığımız veya hiç olmaz- sa ihmal ettiğimiz içindir ki bu gün mektep çağındakilerin bü- yük kısını eski bir medeniyetin devamı değil de yeni bir mede- niyetin başlangıcı devrinde imi- siz &'bi bir kanaat edindiler. E- debiyatı ihmal ettiğimiz için —Divan şairlerinden vazgeç - tik — Namık Kemali, Ziya pa- şayı, Fikreti, yakın tarihi ihmal | ettiğimiz için Fatihi, Selimi, Mu- | zad Hüdavendigârı unutan veya hiç tanımıyan gençler çoktur. Mektebin eksik öğrettiğini ha- yatın tamamlaması da kabil ol- Mamıştır. Son yirmi beğ senede evvelâ lisan büyük bir kargaşa- lğa, belki daha mütekâmil bir bünye yaratmanın doğum sancı- larına uğradı. “Matbuat,, klişe- | si altında toplayabileceğimiz bü- | tün yazı hayatımız bu kargaşa- lığın nümunelerile doludur. Vak- tile bir gündelik gazete yalnız politika vakalarını değil, fakat fikrin bütün cereyanlarını ak- settiren sadık bir ayna gibiydi. Gençliğimizde her sabah oku- duğumuz “Tanin,, şüphe yok ki, bugünkü gazetelerden, baskı ve kâğıt cinsi itibarile belki fakat mündericat olgunluğu ve imza salâhiyeti itibarile muhak- leri idi. Her edebi Dedim. Herif sordu: — Nasıl öküzler? — Viyanadan gönderilen iki gimendifer arabası dolusu öküz. — Eğleniyor musun arkadaş? Öküz ile benim ne münasebetim var? — Pardon mösyö, siz kasap Misiniz? — Kim söylemiş! Kasap - ol- B mereden anladın? — Kiyafetinizden. — Ben sizi kıyafetinizden bir şeye benzettim. — Bir mösyöya değil mi? — Ne demezsin! Siz çingene değil misiniz? Bilâhare bozuştuğumuz karı koca kasap zannettiğim şişman herif ile devam eden muhavere- ye kulak veriyorlardı. Herifin giz çingene değil misiniz? suali üzerine kadın kahkahayı salı- verdi: » — Aman mösyö. Ne iyi bul- “dunuz! Ben bir zamandanberi bunları neye benzeteceğimi bile- Mmiyordum. Dedi. Ben de kasaba: — Aman mösyö. Bu madarm ben kırk yaşında zannetmiştim, meğerse kirk beş yaşında değil Kai imiş? daha da yeni kocaya Bt özden ve manadan ziyade şekiller tıran ve ona devrini tamamlat- | tıktan sonra yetişen bir nesli | alıp yerine koyan ve kemale ulaştıran “Serveti Fünun,, ise, | fikir terbiyesi- bakımından, — bu | gün çıkan mecmuların hiçbirile mük: edilemiyecek bir sevi- ye gösterirdi. O tarihtenberi | “Babiâli,, de yüzlerce mecmua | neşredildi, fakat bunların, hepsi | bir arada, gimdiye kadar degil bir edebi mektebe, bir tek imza-| ya vücut verdikleri görülmedi. Netice: Fikir ve yazı hayatı- mızda aşikâr bir gerileme var- dır. Bu gerilemenin bütün sebep- leri, öyle görünüyor ki, bir nna sebepten akıp geliyor: Fikre te- mas eden hâdiselerin çoğunda ve kalıplarla alâkadar olmak! Bir mektebin hocasından yade binasına, Bir kitabın muhtevasından zi- yade kabina, Bir gazelenin yazdığından zi- yade baskısına ehemmiyet ver- Mek cereyanı kuvvetlene kuv- vetlene, kafalarımızda özler ve manalar silinmiş ve onların ye- rini güzel şekiller, renkli kalıp- lar istilâ etmiştir. Gazetelerimiz- den, mecmualarımızdan, kitap- larımızdan dörtte üçünün boşal- miş süslü lâvanta şişelerini ve | ya içindeki cevheri alınmış gü-| zel kapları hatırlatmaları bun- dandir. zi- afeleri zanmak ve bilhassa mektepli | gençliğin kafasında mefahiri canladırmak için Türk fikir ha- yatında yer tutmuş bütün kıy- | Metleri her vesileden istifade ederek daimi surette yaşayan bir hale, canlı bir Hâle koymalı- yız. Bir Namık Kemal gününü bu şekilde yaşamak - bir. genci yeni bir küvvetle aşılamaktır. | Bir Namık Kemali, velev mezar | aşırı tanımak, vatanperverliğin bir örneğile aşina olmak üzsüz türkçeye yaklaşmak ve hürriyete ne bahasına olursa | olsuh âşık olmak demektir. Boy-l le azametli ağaçlarla dolu bir mazinin bahçesinde zaman za- man dolaşmak, lzkâmin cere- yanlarımıza zarar değil, ancak kuvvet ve daha hnyırı bir inki- | şaf için kudret verebilir. Bunlar öyle eski kıynaklar ve hazineler ki her susayışımiız- da derinliklerine indireceğimi: zihinlerimizin kovalarını bilgile- | rile doldurarak irfan susuzluğu- Muzu her zaman için ve ancak | teskine yarayabilir. İrlanda bombalandı Lonâra, 21 (a.a.) — Hüviye- ti tayin edilemiyen bir tayyare serbest İrlandanın Dublin kont- luğunda Kingston şehri üzerine iki bomba atmıştır. Bunların | birisi Gandyecone - istasyonunun yanına düşerek bazı evlerde ha- fif hasarlar husule getirmiş ve bir kişinin hafifçe yaralanması- na sebebiyet vermiştir. İkinci bomba bir bahçeye düşerek e- hemmiyetsiz tahribat yapmış- tır. Bundan yarım saat sonra yi- ne hüviyeti - tesbit edilemiyen diğer bir tayyare Monaghen kontluğu dahilinde Shantonagh mevkündeki bir çiftliğin yakini- ne bombalar atmıştır. Çiftlik sahibi hafifçe yaralanmıştır. varmış! Ey ne yapsın? Bu ka- dını da kim alır? dedim, Karmin kocası ayağa kalktı, yumruklarını sıkarak- Üzerime doğrü yürüdü: LNY a böniz Dilmi YoK muşunuz! Sen benim karim ile istihza edecek adam misın? Şim- di sana haddini bildiririm, Dedi. Fredrih kulağıma: — Alfred biz de ayağa kal- kalım mı? Dedi, Yanımızda oturan şiş- man kasabın yerinden kımılda- yacak hali yok. Kadının da kav- gaya iştirak etmiyeceği muhak- kak idi. Bunun için nasıl olsa herife temizce bir dayak atabilir idik, fakat peynir ekmeğini ye- diğimiz bir adama karşı insani- yetsizce bir muamelede bulun- Mağı asla arzu etmiyordum. Bu- nun için arkadaşıma: — Ne lüzumu var? Fredrih biz onlara uymıyalım. Herife de: — Siz de zevcenizin ağzını tutunuz. O kadar gevelik etme- gin. En nihayet bizi çingeneye benzetti. Biz hiç hiddet ettik mi? dedim. Kasap da işe müda- hale ederek: Şu adamların kusuruna bakmamalsınız. | değildir. O ayni ’ sek bir | ettikten sonra demiştir ki | tamamen okumamışsınızdır. Çat Vatanın bağrına düşman da- yadı hançerini Yok imiş kurtaracak bahtı kara maderini NAMIK KEMAL İHTİFALİ (Baş tarafı 5 incide) manda- bir tâbiyedir. Vatan ayni zamanda topraktır. Vat lar, basit bir neferden en yük - kiraseyö kadar vatan toprağının elle dokunulmaz kiymet buldukları için ölüyor- lar. | Mehmedcik “Dini bir uğruna | der. Daima dini bir | uğruna ölüyoruz. nkü içimiz- | de uğruna öldüğümüz n ölen adam- | bir | ölüyorum,, inandı - ğımız itikad, dini bir uğruna ö- len Mehmeâciğin itikadıdır.,, Prof Namık hürriyet mefhumuna da temas | Kemalin | ör; “— Diyorum ki Kemal öl - memiştir. En büyük isbatı s lersiniz, gençlersiniz; Bilerek söylüyorum ki — giirlerini belki bile fakat hepinizin gözlerinde görü- yorum ki Kemal içinizde yaşı - yor ve yaşadıkça emin olunuz ki milletce daima hür ve müsta- kil olarak yaşıyacağız.., Halide Edibin çok alkışlanan bu hitabesini müteakib edebi - yat fakültesi doçentlerinden Ali Nihad Tarlan kürsüye gelerek “Namık Kemalin vatanperverli- ği ve divanı,, mevzuu etrafında bir konferans vermiştir. Ali Nihadın Konferansı Ali Nihad Tarlan Namık Ke- malin bir şiirini okuduktan son- ra demiştir ki “— ©, efsanevi bir pelikan-| dır ki mefküresine - ciğerlerini yedirirken zevk ve neşeden sar- hoş öluyor. Evet, o yaradılı: hazinesi içinde öyle bir cevhe dir ki akıl onun sırrındaki kud- retleri ihatadan âcizdir. Bu kud retleri onun yalnız maddi ha - yatı ve cismaniyeti, yalnız fik- Ti 've ruhi varlığı ile ölçülemez. Asırlar geçtikçe daha büyük bir inkişaf arzeder. O kıymet cemi- YENİ SABAH tarihimizle hakiki kemale ğiz. Buna inanıyoruz ve daha büyük kemaller bekliyoruz. dumuz ve milliyetimiz için duy- düğuümuz bu emsalsiz heyeca ni tahlil edersek onun içinde bi yükle sirle İnsanlığımızı | kurtaran ve kurtaracak olan iş- te bu heyecandır. Bu heyecanı mızı bir kere daha tazelemek i çin buraya toplandık.,, Bundan sonra hatib Namık Kemaldeki vatan mefhumunun izah ederek divanını ince bir ted | kik ve tahlilden geçirmiştir. Nihayet, Ali Nihad Tarlan, Harb okulunun büyük kapısına altın yazı ile yazılmağa lâyık o- lan şu bendin dünya edebiyatı- da misline ender tesadüf edi- lebileceğini söylemiştir. Bend şudur: Yare nişandır tenine erlerin Mevt ise son rütbesidir askerin Üstü de bir altı da birdir yerin Arş yiğitler vatan imdadına ür mizin inkâr edilmez te ni görürüz. Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, Kırıklık ve Bütün* Ağrılarınızı Derbal Keser, bilir. İcabihida ” günde 3 kaşe HER — VERDE halk türküleri PULLU KUTULARI İSRARLA İÇKİSİZ SAZ Bursa Kıraathanesi Nezih bir aile salonu olan kıraat hanemizde her pazar saat 2 den 6 ya kadar memleketimizin tanınmış bay ve bayan şekkil Mükemmel saz heyetini dinllemek frsatmı kaçırmayınız. tanınmış Malatyalı tanburt Fahri'yi ainliyeceksiniz. Diğer Witabeler Ali Nihad Tarlandan söz alan doçent Ziyaeddin Fah- ri ve Ahmed Hamdi Tanpınar birer - konferans vermişler ve bunu müteakib talebeler tara - fından Namık Kemalin gürleri okunmuş ve merasime nihayet verilmiştir Namık Kemal Sergisi Üniversitedeki merasimi mü- teakib hazır bulunan kalabalık hep birlikte inkılâb müzesine gi- derek hazırlanan serginin masında hazır bulunmuşlardır Mektebler Ve Halkevlerinde Dün şehrimizde bulunan ilk, orta okul ve liselerde ve halk- evlerinde de parlak merasimler yapılmıştır. Bu merasimlerde Namik Kemale aid konferans - lar, hitabeler irad ve piyesler temsil olunmuştur. | sonra açı Ayni zamanda Güzel Sanat- lar akademisinde de büyük va - tan şairi için güzel bir merasim | yapılmıştır. | TAKLİTLERİNDEN 'SAKININIZ. İSTEYİNİZ san'atkârlarından — müte- Ayrıca san'atkâr Adet Lirahk 2000 1000 S siNin Ka 22 Birincikânun 1910 ——— Lira ZOM00— 8B000.— 1500.— 2000.— 2000.— 8500.— Türkiye İş Bankasına para ya- tırmakla yalnız para biriktirmiş olmaz, ayni zamanda taliinizi de denemiş Keşideler: 4 Şubat, 2 Ma- yıs, 1 Ağüstos, 3 İkinciteş- rin tarihlerinde yapılır olursunuz. Kumbaralı ve kumbarasız hesaplarında “en az elli li- rası bulunanlar kuraya dahil edilirler, T. Hava kurumu Bursa şubesinden : Bu ,yıl Kurban bayramında kurumumuz tarafından toplanacak olan kurban derilerile barsak ve boynuzlhrının 21-gün müddetle açık arttırmaw ya çıkarıldığı, isteklilerin şartnamesini görmek iüzere her gün İstanbul ve Bursa (Şüs belerine ve pey sürmek istiyen (alıclların da #on ihale günü olan 2/İkinci kânun -/1041 tarihine rastlıyan perşembe günü saat 15 de Bursa vilâyeti hava kurumu şubesine müracaat etmeleri ilân olunur, 411935> yetin idraki ile tekâmülile bü- yür, namütenahi büyür. Evet, o, kendi dediği gibi ışıkları par- lak ve açık bir güneştir. Daima payıdardır. Bo güneş'bizimuf- | kumuza bundan tam bir asır evvel doğdu. Hayati hâdise hal- kalarından vücude gelmiş bir zencirdir. Yurdunun feci man - zarası karşısında bir Kemal ba- Darphane ve damga matbaası rlüğünden müdü 1 Asgarl 9 97 saf yerli malı ve muhaminen bedeli 19200 ve ilk Gümrük Mh. İst. Lv. — Amirliği satın alma komisyonundan: SO/I. kânun 940 pazarlesi günü saat 15 de açık eksiltme suretile Mük teahhid nam ve besabına 3000 takımçamaşır alınacaktır. teminatı 1440 lira olan 30 ton külçe kurşun kapalı zarf usulile eksiltme- ye konmuştur. | 2-— Mezkür kurşunların ihalesi 24/12/940 #alı günü aat 15 te İdare- | mizdeki komlsyonda yapıiacaktır. 3 — İsteklilerin 2490 sayılı kanunun 2 ve 3 üncü maddesinde — yâzılı Muhammen bedeli 3142 lira 60 kuruş ve ilk teminatı 236 liradır. Evsas file nümune ve şartnamesi komisyonda hergün görülebilir. - İsteklilerin teminat makbuzlarile gününde Galata Mumhâne caddesi İbrahim Rifat hanındaki komisyona gelmeleri. «12033> vesaik ile birlikte ilk teminat ve teklif mektupları mezkür günde saat 14 de kadar komisyon rtyasetine makbuz mukabili vermeleri lâzımdır. Şartnameler her gün idareden verilir, «11609> Ona yine bir (Kemal) cevab verdi: Vatanın bağrına düşmam'da- Devlet Limanları İşletme Umum Müdürlüğünden : Fiyat Murakabe komisyonundan 42 numaralı ilân — Ellerinde iki yüz kilo ve daha ziyade krema, teras yağı, ber nevi sadeyağ ve her nevi Ruru fasulye ve pirinç bulunanların 24 Birincikânun salı günü saat 16 ya kâdar 4 üncü Vakıf han Mintaka Ticas ret Müdürlüğünde komisyon bürosun'a cins ve mriktarları ayrı ayrı göstüs rilerek ve hizalarında menşeleri, maliyet ve satış fiyatları da yazılı olarak İstanbul Himan tarifesinin 11, 35, edilmiştir Yeni hükümlerin tatbikine 23/12/640 tarihinden itibaren başlanaca- ğından muaddel maddelerin matbu nüshaları İşletme Müdürlüğü muame- Tât *servisinden bedeli mukabllinde tedarik edilebilir. 42 ve 3 üncü maddeleri tedil birer beyanname vermeleri, Milli korunma kanununun verdiği salâhiyetle itân alamur, (12056) (41911) yasın hançerini Buhunur kurtaracak bahtı ka- ra maderini Biz, kemalden kemale koşan Dadı aranıyor 9 - 10 aylık bir çocuğa bakabi- lecek, çalıştığı yerden bonser- visi olan bir dadıya ihtiyaç var- dır. Maçka, Teşvikiye camil kar - şısında Dilek apartmanı No, 6 hergün öğleye kadar müracaat, lağına: — Sakın bizi tabansız bir a- dam zannetmeyiniz. Kimseden dayak yiyecek takımından deği- liz. Lâkin beyhude yere kavga pek münasebetsiz, alelhusus a- rabada bir de kadın var. Koca> sının dayak yediğini görünce yi- ne ah izdivaç edeli yedi ay oldu. Ya kocama bir fenalık gelirse sonra ben ne yaparım? — Kırk beş yaşımdan sonra kime vara- bilirim? diye feryada başlar. Yoksa yumruklarımız kuvvetli- dir. Ne ise gimdi onu bırakalım. Demek siz öküzlerin sahibi de- ğilsiniz. Dedim. Kasap — zannettiğim adam gülmesini zaptedemedi. Fredrih ile beni iyice süzdükten Bonra: — Biz nerelisiniz? yerine oturdu. Ben kasabın ku-| Dedi, Herif teskin oldu. Yine| | müteakıv a? Maliye Vekâletinden Gümüş yüz kuruşlukların tedavülden kaldırılması hakkında ilân Gümüş yüz kuruşlukların yerine kâfi miktarda çıkarılmış olduğundan gümüş yüz kuruşlukların 81 İkinci- kânun 1941 tarihinden sonra tedavülden kaldırılması kararlaştırılmıştır. Gümüş yüz kuruşluklar 1 Şubat 1941 tarihinden itibaren artık teda- vül etmiyecek ve ancak yalniz mal sandıkları ile Cümhuriyet Merkez Ban- kası şubelerince kabul edilebilecektir. Elinde gümüş yüz kuruşluk bulunanların - bunları mal Cümhuriyet Merkez Bankası şubelerine tebdil ettirmeleri ilân olunur, (7025) (10216) Bir çalgıcının seyahati 112 — Baviyerar:n bir - köyün- den? — Köyün ismi? — İyi bilmiyorum, çünrü köy den çıkalı pek çok oldu. Zaten orada iken de izmini bilmezdim. Çünkü on sekiz yaşıma gelince, ye kadar köyden dışarı ayak at- Madığımdan ismini bilmeğe ha- cet yoktu. Öyle değil mi ya? Yabancı bir yere gider de kö- yü kaybedersem tekrar bulmak için ismini öğrenmek lâzım... Kasap sözümü kesti: ğ İşte gimdi köyden çıktınız ya Dedi. — Yine zararı yok. Artık kö- ye avdet etmiyeceğim. Bana ve Fredrihe bazı geyler daha sorduktan sonra: — Ben kasap değilim, avuka- tm. Dedi. — Dükkâünmız var mı möe- yöt — Ne dükkküm? gümüş bir liralıklar darp ve piyasaya Deniz Gedikli Erbaş Orta okulu Müdürlüğünden Okulumuza ücretli bir riyaziye ve bir gemicilik öğretmeni alınacaktır, Şartlar: 1 — Riyaziye öğretmenliği için üniversite mezunu olmak veya ünivarı siteden öğretmenlik vesikası almış bulunmak 2 — Gemicilik öğretmenliği için meslek okullarından — mezun ve bu vazifeyi yapabileceğine datr elinde bonservis bulunmak, u A — Askerlikle ilişiği bulunmamak. * B — Ücret mikdarı barem kanununa göre Milli Müdafaa Vekâletince tayin edilecektir. Bu vazifelere taliblerin acele Kasımpaşadaki Deniz Gex dikli okulu Müdürlüğüne müracaatları. «11759> sandıklarile — Avukat dükkânı. — Siz avukatı ne zannettiniz? — Tabii alıp satılacak bir şey. — Yok. — Ya nedir? — Dava vekili. Dükkünım yok, yazıhanem var, — İşiniz, gücünüz yazı yaz mak mı? — Öyle ya, — Çok şeyi — Meselâ sen biri ile kavga eder de mahkemeye düşecek olursan, ben senin tarafından — Nasıl zararı yok. Kavga esnasında kimin kimi dövdüğü- nü ne bileceksin? — Senden öğrenirim. — Ya ben yalan söylersem? — Elbet doğru söyliyecek de- adama bir dayak ıumşolııııüıl Sahibi: A. Cemaleddin Saraçoğlu — Neşriyat Müdürü: Macld Çetin — Evet, Çünkü kavga eden- lerden hangi taraf beni vekil et- mek isterse ücretini verir, ben de igine bakardım. — Demek para da verilecek? — Hay, hay! — O halde size hacet yok. Mahkemede sizin kadar inkâr etmesini ben bilirim. Bu işde epey para kazanıyor musunuz? Kiamamak' . OuR a — Ben evve]ce çoban idim, Cevabını verdi. Yine kırk beş- Hk dediğim kadın avukata: — Siz bunları karşınıza almış konuşuyorsunuz. — Kıyafetlerin- dınnıomıklınıııydındıdu- &:çldı.hılın H. Bekir Cürsoylar ve Cömaleddin Saraçoğlu matbaası) Bu defa yemiş olduğumuz ek- mek ile peynirin parasını kadı- nn suratına fırlatarak artık sen de çok oldun, nezaketsiz kan, rı diyecektim, Avukat kolumu; dürttü. — Zararı yok oğlum, o kadın- â-" Uymak münasip değil de« Ben de naçar süküt ettim, | Akşam yaklaşmış idi ki treni ikinci bir istasyonda durdu. Yi-, ne kapılar açıldı. Daha istasyo«, na gelmezden evvel karı kocar eşyalarını toplamağa, üatlerini | baalanııı düzeltmeğe başlamış- Kmîm elindeki küçük çantak dan çıkarmış olduğu aynaya Baz gapkasını, ceketinin yakasını düzeltiyordu. İ Ben avukata: — Şu çirkin karı da kime sük leniyor bilmem? Dedim. Avukat; z — Kadmlar süs, ziynet me« raklısıdırlar, onlar - kendilerini dünya ğüzeli addederler. Dedi. Barı kocanm hazırlılk Vakıa öyle oldu. Arabanın küm ile herif avus (Arkası var) '

Bu sayıdan diğer sayfalar: