1 Mart 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3

1 Mart 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| | 1 O MART 1961 HATIRALARIN Yazan : Eski Dahiliye Nazırı Reşit Rey eee ——— e Z Sorel Abdülhamid' ; lâkabını taktı. Gladston siyasi bir mutkunda “Büyük cani,, sıfatını verdi ! üA HÜLÂSA 14 sene Abdiltemeit sarayında çalışmış olan meharrir bu hatıra- larını anlatmağa beşlarken Ab- dülhamidin karekterinden göyle bahsediyör: Amcası gibi gafl avlanmamak için her türlü tedbir ve ihtiyatı elden bırakmamakta ve bahusus en küçük bir juraale büyük chem- miyetler atfetmekâe idi. Bu yüz- den jurnalcilerim bem adedi, hem de hadleri aştı ve kendiliklerinden vak'a uydurmağa başladılar. Bu- 'nu çok geçmedem padiçah da an- lamıştı. Buna rağmen <Maksudi- ye hani> ismi üzerime uygün dü- şürülerek ve «Marat Ban> —ma- nası çıkarılmak Gsere —yapılan bir jurnal saraya alt üst eder. Heyeti vüxelâ we kabine değişir. Bundan sonra ssiharrir daha ve yeni bir vak'ayı çöyle anlatmaktadır: Bizzat şahit olduğum bir vak'a vardır ki o da Şaz di dergâhı şe, hini çok seven Abdkilhamidin o camie senede bür #ki defa selâm- lik resini âlisine çıktığını — çeke- miyenlerin burası Bakkında ver- diği bir jurnaldır. Bu jurnalda Gergâba selâmlik Fapıldığı takdirde zatı şahaneye bir sulkasd — tertip edildiği ve bombalar konduğu yazılı idi.,, Serencebey yokuşunda fa - kat, aradaki hali bür arsadan do- layı, Şazlı dergâhman ka: yerleşmiş olan Etülhuda Şeyh Zafirin behredar olduğu bu ilt fatı seniyeye aleni hascd ede |. Kendisinin mazkar olamadı Hi gereften onun da mahrum kal| ması için tertip ettiği bu yalan- ( curnalı, hariciye mezaretinde | bilmem ne işle muvazzaf ve her halde kendisine müntesip Vays efendi isminde bir serseri levan- | ten vasıtasiyle Bükreşe gönde- rerek oradan takdimine sefareti mecbur ettiğini ve bu dolamı - baçlı yolu ihtiyar etmesindeki külfetin tasni ettiği curnalin mevridini ihfa ile sıhhatini ve garazden salimiyetini padişah hazarında güya ispet etmek eme line müstynit bulunduğunu hale vâkıf olarların hepsi derhal an- ladılar; padişahım da bu meyan- da bulunduğuna tranmak iste-| rim. Lâkin telâkkimin mahiyeti| ne olursa olsun, her şeye ra men Ebülhudanım meksadı h: el oldu. Kitabet dairesi mü resmi makamlarla muhabı der resmi bir daire idi; curna curnalcilerle alâkası yok- naller bu memte ancak ona dair iradei seniye tebliği ha-| linde yahud böyle fevkalâde bir vesilede uğrardı. © sebeple usta | curnacilerin meharetlerine mi- yar olacak başka mumuneler ar- zedemiyorum. Yaları padişeh taki vehmin kendi kendine ih- tira ettiği iki vakıayı naklede- ceğim 1310 temmuzanda İstanbul- da büyükçe bir selzele vukubul- muş, bir hayli mebanide rah- neler peyda etmiş, nüfusça da zayiata sebep olmuştu. Zelzele hissedilği anda hemen herkes içinde bulunduğu binadan dı - garı kaçmıştı. Biz de daireden bahçeye fırlamıştık. Yani zel- zeleyi herkesin hissettiği na - kabili inkâr bir vakıa idi. Hat- tâ seccadecibaşı İzzet efendi Tmerhumun ifadesine göre zatı şahane de zemin katındaki oda-| Bının pençeresinden bahçeye lamıştı. Buna rağmen hâdiseden bir iki gün soura, ne sebeple bilmiyorum, padişah bir vehme tebaan hareketiarm inkâr etti; vukuundan bahsetmek cürüm sayıldı. Nitekim babeseraserinin | tamiri lüzumunda ısrar eden inaat dairesi reisi Âbid paa bu masum eürmünden dolayı| Halepte ikamete memur edil - di. Fakat biraz sonra ciddi ehli vukuftan mürekkeş bir komis- yon marifetiyle camiler, saray- hasıran &- lar, devlet devairi ve kışlalar| gibi büyük binalar mükemme-| len teftiş ve tamdr olundu. | Bütün şehzade ve sultanlarla | nezdiâlide muteber olan devlet| erkânı için ihtiyaç halinde sı- ğınmak üzere İkmmetgühlarına | yakın ahşap birer daire inşa wî dildi. Demek ki zelzelenin vu- kuu tasdik edilmiş, tekerrürü ihtimaline karşı tedbirler alın - mıştı. Lâkin bu zelele bahsi- nin men'i, idraki srüçkül bir hik mete müstenitti. İkinci vakıa yine yıkmışlar. Evvelli zet zelzeleden zeleden bir, © “ Kızıl Sultan ,, kaç sene sonra bir kurban bay-| - ramı sabahı Dolmabahçe yının muayede salonunda resmi ifa olunurken birdenbire| saray sallandı. Ortadaki koca avizeyi tezyin eden - büllirların birbirine çarpıp dökülmesi ma- huf bir tesir husule getirdi. Sa- çağı öptükten sonra kenara çe-| kilip dizilmiş olan erkân ve Ü- meraya havf ve telâş müstevli oldu. Bir takımları camları kı-| rarak bahçeye atıldılar. - Padi-| şah tahtından ayağa kalkıp iki| üç adım attıktan sonra geri gel- di, yine tahtına oturdu. Biz kâ- tipler tahtın arkasında, olduğu- muz yerde kalmıştık. Zelzele durdu. Paniğe tutulmuş olan - lar nadimen avdet ettiler. Fa - kat yerlerine gelemiyerek pa - dişahın karşısında geniş fakat tereddüdlü bir kavis resmetti- ler. O zaman hünkâr i nize” emrini — verdi. resmi tekrar başladı. Salâbeti| hümayun takdire şayandı. Hat- tâ Almanya imparatoru bir iki| gün sonra yazdığı tegrafta me-| taneti seniyeyi sena ediyor - du. Muayede tekrar başladıktan sonra hünki ir Etem pa - şayı yanına çağırarak — uzunca, emirler verdi. Paşa derhal mu- ayede salonundan cıkıp gitti. Merasim bittikten sonra henüz Dolmabahçe sarayından ayrıl - madan bana yazdırılan bir irade| tezkeresinde de “sarayda hasıl| olan sarsıntının Zeytinburnun - daki barut havanlarından bazı - larının infilâkı eseri olması mel- huz ve bu infilâkın muayede resmi zamanına tesadüfü şaya- nı dikkat olduğundan takhikatı seria ve amika icrasiyle netice- sinin sarihan bildirilmesi,, emre- diliyordu. | Sonra günlerce bu işle uğ - raşıldı. Anlaşılıyordu ki zelze- leyi mütecakıp herkes gibi padi- şah da tevahhüş ederek yerin - den fırlamıştı. Fakat vahimesi derhal uyanmış, kendisine “O- tur, kımıldama; bu sun'i zelze- leden anaksat seni tatından| uzağa kaçırıp yerine fırsat kol layan veliahdı oturtmak ve hal- kı hemen ona biat ettirmek tir” demişti. Sonra günlerce v. saiti muhtelife ile bu vehmi te- yit edecek delâil arandı; fakat bulunamadı. İnsan böyle şeyler düşünebilmek için vahime dima-| ğin kuvvei temyiziyesini kâmi- len akamete düşürmüş — olmak lâzım gelir ki buna âmiyane ta- biriyle delilik derler | Bu itibarla Sultan Hamid bel- ki deliydi; ancak hayatına ve, ya tahtına taarruz meselesi mev- zuu bahsolduğu zaman akıl ve mantık haricine çıkar, ahvali sa- irede sıhhatı te ürünü, hilm ve itidalini, haysiyet ve vekarı-| ni muhafaza ederdi. Akıl ve man Çğ ladıkları, inhizam h gel - tık haricine çıktığı, yani en bü-| ÖÇ dikleri bir sırada, bu harbe iş- yük vehim b ilarına —tutuk- tirak etmiyı ı sap: duğu zaman bile hiddı şid- A9 Sağlam duran Ro: ılar deti katil ve n derecesine .3 'r'îf“'v""ml'ı SA ;ıı' BUYA D çıkmadı. Eğer böyle ols: ğ ruz. kaldılar. Ayni zamanc SiveuA Burlea vndaklar ta., Türkler Trakyada ilerlemeye dad edilemiyecek hadde gelebi-. Â Koyuldular ve Enver- paşanın tirdi. * kumandası altında Edirneyi Velev cinneti vahideyle olsun | ğ Yü yad attiler.. - ... Ğ lece ikinci Balkan har- EDURU Gİgtağiye & bi sonunda Bulgaristan, valnız birladamın £ BU Türklerden alınan topraklar - lunması - caiz midir? Sualine && 12 mahrum edilmekle kalma- menfi cevap verenleri muaha - 4#/ mış, (Türklerin elinden alınan ze edemem. Ve bu cinnet tarzı topralı a plar ve hükümetin makul bir surete if- ĞÜ Yunanlılar arasında taksim rağına çalışmayı- hattâ bir ih-« olunmuştu.) nlearig' — tilâl tarik de o ciddi, sa- tan kendi n, Dob- mimi ve hüsnü niyete makrun| ğ ru edilmiş, olmak şartiyle mazur görürüm. bu a Romenler almıştı. in padişah aleyhinde baz Türklerin ihracı sı: a bu nebilerin, — bilhassa harpte, bir taraftan Yunanlı- müfsitlerinin tertip ve neşrettik Ök lar ve Sırplar, diğer taraftan leri, İttihat rakki müt Bulgarlar arasında irtikâp edi- şebbislerinin de kendilerine ma-| g9 len müthiş mezalim itisaf nevi silâh hazırlamak için, fa kandan nehirler akmıştır kat cehil Afletle - teyidine| O devirde Bulgarların uğr zap ve müfteriya- (7 dığ; ı ümitsizliği ve yel lilleri red ve cerh et hiç bir millet idrak et - meği de Türklük şanma ve tir. Bütün fedakârlık - 'Türklük vicdanıa mütehattim bir ( ı rı £ tmi: & bilirim. nişti. Bütün zaferlerinin se akiplerinin büyümesi- Sultan Hamidi elâ katli| ğğ vHı'ı a Viwıwıwlxh; , bir /Uı:,uı ettiler. Bu iftirar niler- e araudan bicak den sonra muhteri ve naşiri AM Fra yrel ile İn y rihi $ lizlerin Whige kası lideri ladstondur. Her Sabah Çanta kapan çocuk Dünkü gazetelerde havadis vardı: “Ali adında bir çocuk dün, Çarşıkapıda tramvay istasyo - nunda bekliyen Mediha adında bir genç kadının birdenbire çan | tasını kapıp kaçarken yakalan- mış, adliyeye verilerek ikinci sulh ceza mahkemesi - tarafın- dan on gün hapis cezasına mah- küm olmuş ve tevkif edilmiştir.,, Bu basit adliye haberi arka- sında büyük bir facia gizlenmiş| bulunmaktadır. Bize bu satırlar, | küçük Alinin bu işi niçin yaptı- ğını bildirmiyor. Ali çocuk aca- ba aç mhı idi? Onu bu işe zaru- retten başka bir sebep mi sevk etmiştir? Buraları meçhuldür. Ve Ali çocuğu hapse mahküm | eden kanun, onu bu fena işe sevkeden âmillerle meşgul olma-| mıştır. Halbuki yaranın asıl başı bu- radadır. Cemiyet bu yaray his etmez, Ali çocuğu bu fi lığa sevkeden âmili bulup izale etmezse, on gün sonra hapisten oradaki profesyonel lardan mükemmel surette ders almış olarak çıkacak olan Ali çocuk bu işi yine yapacaktır. Yalnız bu defa işi daha kurnaz-| likla çevireceğinden belki de polis kendisini - yakalıyamıya-| caktır. Neticede Ali çocuk - ce miyet tarafından tamamile kay-| bedilmiş olacak ve bu gibi zabı- ta vak'aları tekerrür edip dura- caktır. Bu işle esaslı surette| mesgul olunacak zaman — artık gelmiştir. A. C. SARAÇOĞLU şöyle bir. Macar - Yugoslav dotluğu Budapeşte, 28 (a.a.) — Yu- goslav hariciye nazırı B. Cin - car - Markoviç, gazetecilere yap! tığı beyanatta, Macar - Yugos-| lav dostluk muahedesinin “iki memleket arasındaki iyi kom - şuluk münasebetleri için mühim bir vesika,, teşkil ettiğini söy- lemiştir. B. Cincar - Markoviç, iki milletin his atı ve iki mem leketin menfaatleri ile hem- ahenk bir surette, Macar ma- kamlarının karşılıklı yaklaşma ve işbirliği siyasetini ne derece samimiyetle tatbik ettiğini şah: sen müşahede eylemiş olduğunu bildirmiştir. Yugoslav hariciye nazırı, nihayet, gerek kendisine! r ve Yunanlılar, Edirne- yüzünden harbin uzun sürdüğünü iddia ederek evvelce tekarrür etmiş olan muahede ahkâmında de- ğişilik yapmayı temine çalış - tılar. O sırada zaptettikleri bütün toprakları e nde tu- tuyorlardı. Bulgarlar cebrü şid- detle kendi paylarından bir kısmını terke vet olundular, İkinci Balkan hezimeti Bulgarlar, Yunanlıla: ırp lara hücum ettiler vekendileri- ne adetçe faik olanbu iki dev- letin orduları tarafından ma lüp edildiler. Son derece zayıf- olmak üzere | yani, trajedi ve komedi) gerek refakatindeki zev ARSRĞ YENİ SABAH |FELSEFE ve EDEBiYAT Bu prensip esasen pek doğru olmakla beraber pek dardır; bir çok gür nevilerini hariçte bıra- kıyor, ve güzel san'atlarım her şubesinde, her kısmında vücu- de getirilmiş olan emsalsiz şah- eserlere tatbik olunursa doğru görünmüyor. Kolaylık olsun di- ye, ben, evvelâ şiirden misaller getireceğim; sonra güzel san'at- ların hepsinden misal getirebili- Tiz. Bilirsiniz ki şürin türlüsü var dır: Aşıkane lirik şiirlerden ma- ada (dâsitan—epopde), (dram; var; sonra (tasviri - pittoresgue) şi- irler var ki, fırçaya bedel, ka - lemle tablo yapmak hüneridir; daha sonra ynarratif - tahkiye) yani, nazım - lisaniyle tek bir (vakia) yı hikâye etmek hüne- ri var. Dâsitan olarak, eski Yu - nanlı (Omiros) un (İliâda) ile (Odisea) sı, İranın milli şairi (Firdevsi) nin (Şahnamesi) gi- bi. Dram ve trajedi olarak, eski Yunan üstadları (Eschyle Eshilos), (Sofoklis), (Evripi - dis) ve son devri medeniyet bü- yük şairlerinden (Schakspeare - Şekispir), (Corneille - Korney), (Racine - Rasin) gibi; komedi yazanlardan, eski Yunanlı (A- ristofanis) ve daha vüzlerce em salinin bütün âlemce meşhur o- lan eserleri en yüksek şaheser- lerdir; halbuki bu müstesna e- serleri yazanlar, hiç kendi hissi- | yatını tasvir etmemişler, yalnız | hakikf olsun hayali olsun bir çok kahramanların ve meşhur adamların manevi portrelerini tasvir etmişler; bu eserlerde gü- rülen hüner (seciye tasviri peintüre de caretöre) nde, ha- rikulâde bir muvaffakiyettir.Bu eserlerin bazısında asıl mevzu | esatirdir, masaldır. Omiros ve | Firdevsihin (döğler) le kâhra -| manların muharebesini naklet - ata Ma-| caristanda gösterilen hüsnü ka- bulün Yugoslavyada derin bir tesir bırakmaktan hali kalmı - ını keydeylemiştir. | kâyelerden, Fikret merhumun NY / Estetik bahsında ( Sübjektivizim ) akidesinden doğan mes'eleler YAZAN: FİLOZOF İL.RIZA TEVFİK —ger mesi, ve (Dante) nin cennetle cehennem halini ve halkını tas- vir ve hikâye etmesi gibi. Onun için bu eserler tamamen (imper sönnel - gayri şahsi) dir. Şekis- pir de öyle!.. Ne mizaçta, ne his te, ne fikirde bir adam olduğu- nu eserlerinden istidlâl edip an- lamak mümkün değildir. Halbu- ki bunların hepsinin de (uslubu beyân) itibariyle bariz bir şah- siyeti olduktan başka, eserleri- nin bazı parçaları da lirizmin en ulvi, en asil nümunelerinden sayılır. Bizim gönüllü şairimiz Fuzulinin (Leylâ ve Mecnun) u da bir hazin dâsitandır. Ve İran da ondan evvel yazılmış olan emsali gibi (narratif — tahkiye) sınıfından olan — eserlerdendir. Ve aslı faslı şüpheli olan bu bikâyenin çok lirik bir üslup üzere yazılmış olduğu herkesçe müsellemdir; fakat Fuzzülinin asıl kendi hissiyatını ifşa eden cihet hikâve kısmı dı Leylâ ve Mecnun namına söyleyip hi- kâye arasına sıkıştırdığı gazeb lerdir. (Narratif) şiirlere misal | olmak üzere küçük manzum hi- (Kamisi Yusuf) unvanlı bir gü- zel manzumesi vardır ki -bu hü- nerver şairin hemen her manzu- mesinde olduğu gibi- üslübu ifa denin son derecede temiz, ku - sursuz ve pürüzsüz olması ile mümtazdır; lâkin Fikretin ne se civede bir adam olduğunu bu hi kâyeden anlamak mümkün de - ğildir. Çünkü bu mauzumede kendi hissiyatına dair bir şah- siyet — şemmesi bile duyulmaz. Bununla beraber bazı yerleri o kadar rikkatli, o kadar (doku -| naklı - pathögue) dir ki, ben © manzumeyi, €n güzel lirik şi- etmem! Kim nederse desin!.. Şimdi, -ancak pek az bir kıs- mını zikredebildiğim- bu büyük ve meşhur adamları, (subjek - tivizm prensibine dayanarak!) artist saymıyacak mıyız?... Say mazsak, yalnız küstahlık değil, pek büyük bir haksızlık, hattâ affolunmaz bir günah irtikâb et Miş oluruz. Bu — iddianın daha çok su götürür yeri var. Onun için gelecek makalede daha bir az izahat ile bahse devam ve| güzel misallerle sözlerimi teyid | edeceğim, Cünye Dr. Rıza Tevfik izmitte bir cinayet İzmit (Hususi) — İzmitin Durmuş köyünde Mustafa ismin | de bir adam ötedenberi araların da kin ve husumet bulunan Ha- lil oğlu Mehmedi ormanda yal-| niz bulmuş ve bıçağını çekerek zavallı adamı 13 yerinden vurup| öldürmüştür. Katil suçunu iti-| raf etmiş ve tevkif olunmuştur.| eZ M SünlE Ayakkabı meselesi Fiyat mürakabe bürosu, a- yakkabı fiyatlarının yükselme- | | sinde mühim tesiri bulunduğu iddia edilen deri meselesini hal-| letmeğe karar vermiştir. Bu| maksat ile büro memurları, dün- den itibaren deri ticarethane -| lerinin ana defterlerini kontrole . başlamıştır. Hat Sanayi ne kaydo- lunan yeni tirmalar Avrupadaki harp vaziyetine rağmen 1941 senesi Zarfında | İstanbul Ticaret ve Sanayi —O- dasına 137 firma yeniden kayd- edilmiştir. Bu bir ay zarfında kayıtları yapılan 137 firmanın 4Ğ sı kredi müesseseleri 36 sı irlerden saymakta hiç treddüd B Â ise şirketlerdir. di bi di n: (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKASI | Türkiye - ingiltere ve Balkanlar Cavit Beyle muhabarei tesirleri. - Göben ve Breslav'ın Türkiyeye terki. - Türk - Alman l8 m. - Türk harp gem ilerini müsaderem muahedesi . Türkiye ile harp. - Çanakkalenin bombardımanı büyük devletlerin Türklere E- dirneye girmelerine karşı dur duklarını fakat bu emri yeri - ne getirmek için en küçük bir hareketten bile çekindiklerini Bulgarlar görmüşlerdi. Yalnız Selâniğin değil, Kavalanın da da Yunanlıların eline geçtiğini görmüşlerdi. Büyük ekseriyeti Bulgarlar tarafında olan ve Türklerden yeni alınan havali- ha korkunç bir boyun - Sırp ve Yunan boyun- duruğuna geçtiğini görmüş - lerdi. İşte Bulgar ordusu bu geri itte -Kral Ferdinandın bir sö- zünde dediği gibi- bayraklarını kapıyarak daha iyi günleri bek- lemek üzere geri çekilmişti. Kral ve cesur köylü ordusu ile işte bu muharip ve kuvvet- li Bulgaristan tahammül edi- lemiyecek bir adaletsizlik telâk- ki ettiği vaziyette idi ve dünya harbinin başında 1914 ve 1915 senelerinde Balkanlardaki hâ- kim kanaat ve âmiller bu mer - kezde idi. Yunanistan ve Venizelos 19 ağustos 1914 de Venize- los, Yunan başvekili olarak, kral Kostantinin muvafakati ile -bu garip bir keyfiyettir- itilâf dev- letleri ne zaman isterlerse Yu- ra kuvvetleri- olduğunu bil- nan deniz ve k nin emirlerinde dirdi. — Yazan: V. ÇÖ B 54 EERİSLİ İ içll bu — taktime menfaatleri - nin ayrılmıyacak bir surette bağ h bulunduğu İngiltereye yaptı- ğını ilâve ediyordu. Yunan kuv- vetleri yıf idi. Ve- nizelo: bin kadar ordusu ve donanma efradı var- dı. Ve limanları bazı istifade- ler temin edebilirdi. Henüz va- inceden inceye hazırlanmış bir plâna sahipti. Bunu biliyor « dük. Türkiyenin ne olursa olsun, bize karşı harbe gireceğini tah- min ediyordum. Göben ve Bres- lav hâdisesindeki tavır ve ha- reketi hasmane niyetlerinin a- çıkça izharı mahiyetinde idi. Bu iki geminin Almanların elin de olarak Marmara denizinde bulunuşu nbuldaki bitaraf- Bir konfederasya lhık tema üzerine kat'l eT 5Tn bir tazyil le getiriyordu. ümidi Eğer Türkiyenin hakiki bi- — Hariciye m ğını temin edemiyecek olursak Balkanların hıristiyan devletlerini bizim tarafa cel - ziyetin son derecö kararsız bu- — yetmemiz lâzımdı. Acaba Sır- unduğu, hattâ Fransada esas- K h bir muharebenin cereyan et- Pistan, Bulgaristan, Yunanis- tan ve Romanyadan müteşek - mediği bir sırada yapılan bu ÇâP ve Bomanyadan müteş teshirkâr taktime bana pek Fil bir Balkan konfederasyonu Genip gösüNüN vücude getiremez mi idik Hiç şüphe yok ki'Türkiyeyi İstanbula taarruzda Rus- düşmanlarımız adedine - ilâve TPT 7 etmek büyük bir tehlikeyi gö - yatlançakiniydidü ze almak demekti. Fakat bu- — Ne olursa olsun, bu vaziyet- na mukabil Yunan ordusu ve te, yani böyle iki iskemlenin donanması da mühim âmiller- arasına oturmuş gibi kalamaz- di. Akdenizdeki İngiliz filosu dık, ile Yunan filosunun ve donan- — Hariciye nazırı Sir Edvard masının işbirliği yapması Ça- Grey, uzun mülâhazalardan son- nakkaleden gelecek tehlikele- Tra mösyö Venizelosun teklifine ri önlemek hususunda pek âlâ — temayül lmesini tavsiye lurdu. O sırada Gelibolu ya- iphe yok ki, bazı kuv- rımadasında pek az Türk kuv illerle | tığı için veti h. Ve Yunan erkânı Yunanistanla ittifakın Türkiye harbi nin zaptı. için ile, hattâ belki Bulgaristanla B IAYRIRR GA RIRA mesinden korkuyordu. den korkuyordu. imparatorluğunun mülki tamam ve ihtiyaçlarını temin edebilir- Bayfa : 8 ÇELEE, Şimdilk F —— Bu kadar! Amerika İngiltereye niçin yardım ediyor ? Alman dostlarımız, Amerikm nın İngiltereye yardımı sıklağı tıkça ve tehlikeli bir şekil alman ğa baştadıkça mazlüm bir çehre takınmakta ve Amerikaya karşı lediklerini, Amerikaya — zarat vermeyi hatır ve hayallerinden geçirmediklerini söyleyip dur - maktadırlar. Bu vaziyet karşın sında, acaba Amerikalılarda beliren bir istilâya maruz kak mak korkusu hakikaten boş bir hayal midir? suali gayri ihtiya- ri insanın aklına geliyor. Hayır! Eğer İngiltere bu harpte yenilecek olursa hakikar ten Amerika da mahvolmağa mahkümdur. Bütün Avrupa ve Afrikaya hâkim bir Almanya tasavvur edelim. Bu Almanya İngiltere adalarını da zaptetmiş ve kendi mihveri etrafında yüze lerce milyon nüfusluk muazzamı bir hegemonya kurmuştur.. Jas ponyada —müttefiki olduktan sonra Amerika bu iki muazzam kuvvetin arasında çemberlen- miş bir halde kalacaktır. Ak manya o zaman elbette eline ge- çen bu müstesna - fırsattan isti- fade etmesini bilecektir. Niçim bu işe başlamış ve en güç mer- haleleri aşmış olduğu bir vazi- yette programını yarım bırak « Sın? Niçin cihan hâkimiyetini uhdesine ebediyen mal etme- sin? Bunu yapmamak en büyük sersemliktir. Ve Alman devlet adamları bu fırsatı kaçıracak kadar budala değillerdir. Binaenaleyh evvelâ iktısadi tazyikten işe pirişeceklerdir. A- merikan sanayiinin bütün ihra- cat kapılarını kapayacaklardır. Birleşik —Amerika cihanın en büyük mübadele vapan mem - leketidir. İhracat yapmıyan bir Amerika, havası kaçmış bir ba- lon gibi sönmeğe mahküm ola- caktır. Bunun neticesinde dofa- cak muazzam iktısadi buhram memlekette — yer, yer ihtilâller doğuracak, hele Cenubi Ameri- ka milletleri pek çabuk nazile- gerek Almanyanın idaresine ge- çeceklerdir. Bunu da Amerikan kıtasınn Üç cihetten başlaya- cak istilâsı otomatik olarak ta- kip edecektir. Neticede yalnız başına kalacak olan Amerika da Almanyanın arzularına inkiyat etmeğe mecbur olacaktır. Amerika şüphesiz ki buriları çok iyi görüyor ve anlıyor. İş- te İngiltereye karşı gösterilen büyük sempatinin ve yardım MURAD SERTOĞLU (Sonu sayfa 5 su. £ de) lerhal bir harbe sebebiyet ver- Hattâ iz henüz kendisine yardım e- ecek vaziyete gelmeden Yu -. anistanın tehlikeye düşmesin Bunlardan başka, Rusyanın canını sıkacağı muhtemel ol - duğu için Yunanistanın İstan - bula karşı bir harekete geçme- sini teşvik etmek istemiyor - du. Nihayet, sadrazamla ve İs- tanbuldaki bitaraflık tarafta- rı parti ile sıkı ve samimi mi nasebetler tesis eden sefir Sir Mallot sulhu kurtarabileceğini de ümit ediyordu. Şüphe yok ki sefirimizin gay- ret ve himmeti pek büyüktü Zaten harbin başında Fransa vı Rusya ile birlikte, Türkiyeye, bitaraf kaldığı takdirde Türk yetini taahhüt ettiğimizi bildir Mistik. Böyle çok dürüst bir teklifimiz de vardı. Kabinenin kararına ben de iştirak ettim. Fakat benim büyük bir şüphem vardı. vibi ile şu mektubumu Balkan- larda bir propaganda & ne çıkan mösyö Noel Buxtona verdim. 31 ağüstos 1914 Balkan devletlerinin müstak- * bel menfaatleri icabı - olarak müşterek hareketleri son de - rece ehemmiyeti haizdir Şimdi tam zamanıdır. Bal- kan milletlerine aid olan top - raklardan bir kısmı Avusturya nin işali altındadır. Bu top - rakların iadesini istemek su - retiyledir ki, bütün bu millet- taleple ler haklı olan milli ini

Bu sayıdan diğer sayfalar: