1 Nisan 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3

1 Nisan 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i 18" Ay işgali 'Antalya gazetesi. - Lise mual! Beğyin telgrafları. - Ali Kemalin cevabı. Mutasarrıfın Zekhki Beş Kaybolan telgraf mü Yoksa mıyorlar; bilâk tavıcları ve harı rer eğlence m; lar; bu kara günlerinde müs - tevli düşmanın gülünç vak'ala-| rı ile biraz olsun oyalanıyorlar-| di. Halkın hemen hepsi — bu du- rumda iken bir takım ileri ge- lenler de başka gayeler ve başka emellerle gizli gizli çalışmakta idiler. Gene tekrar edeceğiz ki bunların başında her zaman olduğu gibi Emin bey bulunu- yordu. Hattâ; daha o gün İtalyanla ra ilk acı silleyi vuran ve onlara | en açık bir sesle; en mert bir hareketiyle bütün hiyanetlerini | haykıran da o olmuştu. Bu er- kek sesi işgal — kuvvetlerini| dehşetli - surette sinirlendir - mişti de, Zira Emin bey; sabahki vak ayı herşeyden evvel ve herkes: ten -önce haber almış bulunu yordu. O zamanlar Emin bey ailesinin oturduğu ev; İtalyan askeri müfrezelerinin, kışla it- tihaz ettikleri binanın tam kar- gı köşesinde bulunuyordu. Her İki binanın ön cepheleri posta- hane ceddesine ve birinin sağ, Şerinin de sol cepheleri ara -| larından geçen ve caddeden ay- rılan tâli derecedeki dar bir yola bakıyordu. Emin beyin evinden bu soka- ga bakan pencerelerden birine oturulunca kışlanın içi ile biraz gerisinde silâh ve cephane de- posu olarak kullanılan binanın kasmen içi ve ayni sokağa açılan yan kapısı tamamen görülü - yordu. Vak'ayı yapan nöbetçi ile ağır makineli tüfek bölüğünün bu- lunduğu mevkie en yakın olarak bulünan da gene bu ev vardı. Binaenaleyh sabahın daha ilk alacalığında yükselen sesleri en evvel bunlar duyarak ya- taklarından sıçramışlardı. Da- ha bir gün evvel Zeki beyin e- vinde Talâtın söyledikleri hâlâ kulağında çınlayan Emin bey| her ihtimale karşı evi bir em-| niyete almak lâzım geldiğini düşünmüş ve adamları ile ço- cuklarına ve refikasına talimat vererek cümlesine cürümlerine | göre silâh tevzi etmişti. Ken - disi de güzel bir filintayı koltu- gunun altına alıp yan pencere-| lerden birine çekilip oturmuştu. | Aslen bir Adalı bulunan Emin bey oldukça rumca ve italyanca de bildiği için kışa bahçesinde; | depoda İtalyan erlerinin konuş masından bütün vak'ayı — öğ- renmiş ve fevkalâde bir şey madığını ailesi efradına da söy-| leyip onları temin ettikten son- ra soluğu doğruca kendisine | ait bulunan ŞAntalya gazetesi,, nin idarehanesinde almıştı. — Ancak gürültü dolayısiyle işçilerden hemen hiç kimse gel- memiş bulunuyordu. — Yalnız matbaada yatıp kalkan bir bek- gi vardı. Ö ayni zamanda mü- rettiplik te etmekte idi. Hemen onunla birlikte işbaşı yaparak esasen evvelce hazırlanmış — 0- lan gazetesinin birinci sayfasın- da ufak tefek tadilât yaparak yeni bir yazı hazırladı ve bun- da: İşgalin hak: nı, bu ha- reketin bir alçaklık olduğunu nihayet sabahki hâdisede ta- ayyün eden İtalyan korkaklığını ve idaresizliğini tebarüz ettiri- yordu. Bu yazıya büyük punto-| larla başlıklar ve bir de manşet çıkardı. Buna göre gazeteyi hazırladı. Emin bey bu suretle gazete- sini hazırlamıştı amma, di onu bastırmak için makineci de | yoktu. Fakat, ©o azmetmisti bir kere.. Derhal yanındaki daru makinecinin evine İtalyanlardan — ko onların böyle ile bi- | | turdu. Kendi yazarak eline ver- diği tezkerede ise makineciye “bir fevkalâdelik olmadığını, hiç Hir şeyden — çekinmiyel matbaaya derhal gelmesini,, bil- dirmi | Öğleden bir müddet sonra | “Antalya,, gazetesi — piyasaya çıktı. O vün her zamanki trajı- nın beş on mislini yapan bu kü- gük vilâyet gazetesi âdeta pışılıyor, elden ele dolaşıyor ve Ookuyanlar hem hâayret, hem | hiddet duyuyorlardı. € altında tanbulda diğer şehirler için yapıl | emanetine | ki beye değil, doğrudan doğruya Fukux F Sabali. |Brütüs, Sende mi?. İngiliz —bahriye nezaretinin bir tebliğinde, Almanyaya ham | madde taşıyan dört Fransız şi- i lebinin, bir Fransız harp gemi- | sinden notlar sinin refakatinde, Cebelüttarık boğazından geçerken gemilerde kaçak eşya araştırması yap - mak teşebbüsünde bulunan İn- giliz harp gemilerine Cezayir kıyılarındaki Fransız istihkâm- laşadan ateş açıldığı bildiril- mektedir. Fransızların, aç Fransız kadın ve çocuklarına yiyecek — taşı- yan gemilerin İngiliz ablokası - nin sıkı çemberini aşamadıkla- rından şikâyetçi olduklarını bi- | liyorduk. Fransızlar bilhassa İngilizlerin gemilerde araştırma yapmalarından - değil, — Pransız halkma mahsus gıda madde - lerinin Fransaya çıkarılmasına | müsaade etmemelerinden müş- hemen hemen tecavüz ediyor, | teki idiler. Hattâ şimdi devlet hattâ — küfrederek tecavüzde ye hükümet reis muavinliğine | bulunuyordu. ğ | yükselmiş olan eski Fransız do- A a doğru idi. nanması başkumandanı amiral iyan kuvvetleri kumandanlığı| (Darlan) ın Fransız halkına yi- ile konsolosluk ta haber aldılar| yecek taşıyan gemilere Fransız ve mutasarrıf vekiline resmen | harp gemilerinin refakat ettiri- protesto ettiler. Bunun müte -| leceğini de tehdit makamında casiri olan şahsı derhal İtalyan ileriye sürmüş olduğu hatırlar- makamatına teslim etmesini| da olsa gerektir. mutasarrıf vekiline bildirdiler .| “yâkin. bu iddianın, nihayet . Bu tarafta bu işler olmakta| Gevletler arası haklara dayana- iken; diğer yanda da bir kaç/ yak deniz nakliyatını kontrol kişi bir olmuş, sür'atle İstan -| Gden denizlere hâkim bir kuv- bula telgraf çekmişler; vak'ayı| Vete: bertafsil anlatarak bu dise-| — — Pransız bandırasını taşı - den bilistifade İstanbulda nü-| yan gemilerde araştırma yapıla- mayişler yapılmasını temine ça-| Maz! denilecek kadar ileriye gö- lışmışlardı. <. | türülmesini havsala almaz. Bu grupun başında da, lise-| — Bizim kamaatimizce ün nin tarih muallimi Zeki bey bu-| bunlar — Fransızların müstevli lunuyor ve bütün arzusunu, İS-| kuvyetlerin gözüne girmek ve bu sayede sulh şartlarını bi- raz - hafifletebilmek — ümidiyle baş vurulmuş meyusane ted -| birlerden ibarettir. Bir Fransız destroyerinin hi- | mayesi altında seyreden Fran- sız yük gemilerinin Almanların yani düşmanın istifade edeceği i Zeki yi ihazı.- sveddeleri si de gülmekten kcndilc—l rini alamıyorlardı. | min bey gazetesinde yaptı- | ir manşetle ve altına inci, üçüncü başlık- n işgal kuvvetlerine | eüml Bunu İ dığı gibi; Darülfünun gencliği | tarafından Antalya için de bir| nümayiş yapılması teşkil edi -| yordu. Bu maksatla uzun u- Zun yazdığı telgraflardan - biri-| ni İstanbulda maarif nazırlı-| ğına, diğerini de darülfünun | çekmişti. Telgraf- larda İtalyanların nasıl bir: haksızlıkla ve ne bahanelerle Antalyaya asker çıkarmak is-| tediklerini ve ne yolda hareket ettiklerini, aldıkları müsaadeye | mukabil fazla ihracat yaparak | bütün Antalyayı askeri bir iş- gal altına aldıklarını bertafsil anlattıktan sonra o sabah olan gülünç hâdiseyi de naklederek böyle bir vak'anın memleket dahilinde büyük vak'alar çıkara- lunca, yahut sadece bu ihtimal , mevcut bulundukça İngiliz de- | niz kuvvetleri ne yapmalı idi? Sırf bu gemiler Fransız bandı- | rası taşıyor diye devletler a-| rası hakların kendisine bahşet- | tiği müsaadeye göz yumarak | düşmanın bol bol ham madde | ithaline göz mü yummalı idi? Fransanın bugün harp harici kalmış eski bir müttefik sıfa - | bütün dünyanın uniındğı | ve kabul ettiği bir hakkı İngi- kadar duyularak İngilizlerin ol- | Jiçı ğ b Bsun müdahalesini temine g;a-W =’“ie“ ŞUK D ea lışılmasını - bildiriyordu. Aksi takdirdi iünda, Bu telgarlar sadece Zeki be- KREYÜR d yin tek imzasile giderse bir te- Sir yapmıyacağını düşünmüş | ve bu fikrini o sırada Elmalı, Tahsin; İngiliz Avni ve Ali O- ğuz ile diğer bir zata bildirerek onların da imza muvafakatini almış bulunuyordu. | Malüm olduğu üzere o kor-| kunç işgal devrelerinde İstan- buldaki sakıt hükümetin kabi- nesini “Damat Ferit Paşa, denilen bir vatan haini kurmuş- tu. Bu kabinenin maarif nazı- rı da bilâhare İzmitte halk ta- tarfından linç edilmiş olan “Ali Kemal,, bulunuyordu. Çekilen telgraflardan biri işte bu adama gitmişti. Verdiği cevahın ga- yet kısa olduğu ve bunuda Ze- Bu mektuplarda son derece şiddetli bir lisanla, muhtelif vesilelerle bahriye birinci lort- luğu gibi bir makamda aslı Cermen olan bir prensin bulun- ması protesto ediliyordu. Bu iddiada çok haşin, fakat çok tabii bir şeyler vardı. Bahriye birinci lordunun yavaş yavaş bu haşin iddiaları sezer gibi ol- duğunu anladım. Prens büyük mesuliyetler ve tehlikeler karşısında hakkı olduğu itimadı bulamıyordu. Her gün bazı hâdiselerle karşı- laşabileceğini — farkediyordu. İlk teşrin sonlarına doğru va- zifesinden ayrılacağını söyle - diği zaman hiç hayret etme- dim. Bu fedakârlığı hiç bir şi- kâyet serdetmeksizin yapıyor ve derhal Çekilmek istiyordu. İşte bu prensin Britanya mil letine ve bahriyesine yaptığı sadıkane hizmetlerin mükâfa- tı bu oldu. Bu hareket bir bah- riyeliye ve bir prense lâyık hareketti. İstifa ve cevap mutasarrıflığa çektiği için yal- nız Talât tarafından okunduğu ve yok edildiği bilâhare gene Zeki bey tarafından anlaşılmış- tır. Çünkü işte tam Emin beyin yaptığı neşriyat üzerine İtal- yan makamatı tarafından tesli Mi istendiği ve mutasarrıf veki li bu emri yerine getirmek Ü- zere tedabir ittihaz ettiği sı- rada muallim Zeki beye dı — Şimdilik sade Emin beyi ve tüccar Zeki beyi istiyorlarsa da korkarım ki sizi ve diğer bir kaç kişiyi daha tevkif etmeleri muhtemeldir. Diyerek Zeki be miştir. Ancak m bir soğukkanlılıkla — Bir muallimle ne ahp vere- cekleri olabilir ki? Diye sorunca mutasarrıf ve- Bu münasebetle teati ettiği- miz mektupları buraya derce- diyorum: 28 İlkteşrin 1914 Azizim Mösyö Çörçil. Bugüngü mücadelede men- sup olduğum ailenin, amiral - lik heyetindeki vazifenin faide- Bini azaltmak hususunda bazı cihetlerce milesair olacağı ka- naatine vardım. ikaz eyle- im büyük kili derhal telgraf hâdisesini e AT ileri sürerek onu ikaz etmiştir. &e 1 bi tebaası sıfatile bahri kazmedeyi bey Biz ve dört ar- ğ ve birinci lordluğundan çekil laşınız, bu sabah telgraflar- İ yenin vazifem — muktezasından la maarif nezaretine ve darülfü- g aa Yar aa derim Bu sur nuna - birer telgraf çekmişsiniz. ÖŞ vetle, bütün hayatımı vakfetti- Beşinizin de imzası varmı Ma- ğim bu büyük hizmetin idaresi- ni kolaylaştıracağımı ümit ede rim, arif nazırı Ali Kemal bey diği cevapta bunden bahsedi - yor ve bize de talimuc veriyor Bunun için ümit ederim ki tahaneyi bu gece iş edecek e burayı da nezaret ve kont - rolleri altına alacaklardır. Bu arada evrak ve telgrafları a- raştırırken sizin müsveddeler de ele geçmiş olabilir. O takdirde tahmin edilebilir. ki sizin için de ayni ihtiyat ve tedbiri alır- lar, ver- Amiral Lowis Battenberg M. Çörçilden Prens Louis'ye 29 İlkteşrin 1914 Bu harp diğer harplerin hiç birine benzemiyor; bu millet - ler arasında bir hayat memat mücadelesi: Bu harp ırklar arasında en müthiş ihtirasları uyandırmaktadır. Medeniyeti- pos- hama madde taşıdıkları Sabit O- — ea | —— —— O zamanlardan bugüne gelin- ceye kadar çok büyük terakki ve keşfiyata şahit olduk. Fizik âlimleri, ziya ve renk ve sada ve ahenk hakkında icra ettikle- ri tetkikat ve keşfiyat ile re- sim ve musikinin teknik kısmı- na ve kaidelerine fevkalâde hiz met etmiş oldular. Bu mukaddemat, bahsimizin şu kısmı için mülâhazası elzem fikirleri arzettiği için, bu ma- kalede, onlara biraz. yer vermek zaruriydi. Bir mühim cihet kaldı; ona dair de bir iki söz söyleyip mukaddemeye niha- yet vereceğim, Bu hususi müzakerede, mi- marlık, şiir ve musikiyi - şimdi- lik bahisten hariç tutuyorum. Çünkü mimarlık tabiati taklit- ten doğmuş olsun olmasın, bu- günkü mertebeye varmış olduk- tan sonra tabiatla, doğrudan doğruya, hiç bir türlü alâkası kalmamıştır. Bu san'atte taklit olsa olsa - meşhur, belli bağlı (üslüb — style istil) lerden birini model ittihaz etmek ve meselâ, yeni yapılacak bir - ca- miyi, Arap, Acem, Türk üslü- bu üzere bina etmek suretiyle olabilir. Burada üslüb dediği- miz şey, o camilerin bütün çiz- gilerinin hususi bir âhenk üze- re tertibi ile meydana gelen şe- kil ve heyettir. Tabiatte böyle bir şekil bulunmak ihtimali ta- savvur bile edilemez. Musikiye gelince -evvelce de bu noktaya işaret etmiş oldu- ğum gibi- bu san'atin kendi sanı tertipli ve ahenkli, yani â- deta şiir lisanında olduğu veç- hile manzum, bir sürü nağmeler söylemiş olduğumuz - gibi, bü- tün bunların İngiltere ile bir çıban başı koparmıya matuf çapraşık manevralardan ibaret olduğunu kabul etmek zarureti hasıl olur. Bizim bildiğimiz, — bizim sev- diğimiz Fransa harp meydan- larında kazanamadığını acaba, politikanın dolambaçlı ve entri- kalarla dolu sahasında mı elde etmek istemektedir. Bu suallimizin cevabını — za- Taan verecektir. A. C. SARAÇOĞLU FELSEFE ve E TAKLİT EDEN ARTİS ER] FİLOZOF RIZA TEVFİK — İ den ibaret olduğundan — dolayı, tabiatte ancak kulakla isitile- bilecek ve samia ile idrak oluna- cak bazı hâdiseler pek mükel mel bir-surette taklit edebilir. ve bu türlü hâdiseleri hiç bir san'at musiki gibi doğrudan| doğruya ve onun kadar ay- nen taklit edemez. Bunu bi- raz anlatmalıyım: Bir şiddetli fırtınayı bestekâr taklit eder, lâkin yalnız onun uğultusunu, gürültüsünü, gök gürlemesini, deniz dalgalarının az çok mun- tazam ve fasılalı hışırtısını pek iyi ihsas eder. Bu kadarı pek beliğ bir tarzı beyan nümunesi olmakla beraber, nakıstır; çün- kü tabif olan fırtına manzara - g, bu gibi gürültülerden ibaret değildir. Fırtına esnasında, â- fakı kara bulutlar sarar, deniz- ler de o sebeple gömkök olur. Ormanda ağaçlar biribirine gi- rer ve şiddetli rüzgâra dayana- mıyan dallar, ve dere kenarla- rındaki kamışlar ve sazlar ye- re yatar, bacalardan çıkan du- manlar da ayni tarafa Ssavru- lur, kuşlar telâşla uçar kaçar, dalgalar köpürür taşları döver ilâahırih!.. Bütün bu hâdisele- ri bestekâr size tasvir edemez. Bunları siz, hayalinizde -tasav- vür veyahut tahattur. ederek- tabiatin size arzettiği hakiki- (fırtına tablosu) —nu tamamlı- yacaksınız. Ressam doğrudan doğruya gözlerimize hitap eden bir artisttir. Çünkü onun vası- tai ifadesi olan hususi lisanın kelimeleri şekillerdir. Sıfat tar- zında ve mekânında kullandığı geyler de renklerdir; bu sebepten dolayı o da sesleri, nağmeleri ve gürültüleri ifade edemez; kulağınızla münasebeti yoktur. Onun için onun yaptığı (fırtına tablosu) da nâkıstır. Fakat ta- biat dediğimiz zaman daima sayısız mevcudatın eşkâli her ÜPURARURRS AU DEB d YA AT) şeyden evvel hatıra geldiği için ve tasvir san'atı da, ancak âle- mi haricideki şekilleri vasıtai beyan ittihaz ettiğinden dolayı, onları her san'at erbabından iyi ifade ve taklit edebilir. Lâkin (fırtına) gibi, bem kulağımızla hem de gözümüzle idrak etti; miz karışık hâdiselerin ancak gözümüze bir mana ifade eden kısmını — doğrudan — doğruya, kulağımızla — anlayabileceği - miz — kısmına da bilvasıta ter- cüman olabilir , Yukar- da sözle vapmış olduğumuz fir- tına manzarasında olduğu gibi yerlere meyletmiş sazlar, ka- Mmışlar, daimi vaziyetlerini kay- betmiş perişan ve hep bir ta- rafa eğilmiş ağaç dalları, kara bulutlar, kayaları şiddetle dö - vüp köpüren da'galar gibi şe- killeri hep bir arada tasvir &- derse, biz - eski tecrübelerimizi hayalii Bamın tablosunu tamamlarız. Bundan daha beliğ bir. resim bile olabilir; bir tablo görseniz ir şehrin evleri çatla- mıiş, yüksek bacaları orta yer ki onda lerinden kırılıp bir tarafa eğil - miş, sokaklar yarılmış olarak de yalın ayak, baş açık, perişan bir halde ve pek telâşlı bir şe kilde öteve beriye kaçışıyor gö- Bunun manasenı kim geye sormadan derhal anlarsı- tasvir edilmiş olsun. Âhali rünsün!. nız: Zelzete!... dersiniz: Resimde kudreti — müsellemdir, hiri — tavırların da) ayyen bir” surette) pek güzel ifade eden en tesirli san'attır. (Devami cumartcsj nüshamızda) Cünye: Dr. Risa TEVFİK DÜNYA HARBİ [ (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİ-ASI ] Atlântik Meydan Muharebesi miz arasındaki eski hudutları gilmektedir. O kadar şeref ve muvaffakiyetle ifa ettiğiniz vazifeden ayrılmak hususunda gösterdiğiniz arzuya — muhale- fet etmeye muktedir değilim. “Bugünkü bahriye ve daha ziyade yarınki bahriye sizin e- serinizdir. Saffı harp gemileri inşaatının büyük bir mikyasta artışı, otuz millik kruvazörler Berisi, şimdi hizmete giren ve modern inşaatta rakipsiz olan destroyer ve denizaltılar ara- mızda taksim ettiğimiz mesa: nin mahsulüdür. ve bunlar dolayı amirallik heyeti borcludur. “Filonun vaktinde taha: dünü temin eden ilk tedbiri aldınız. “Size karşı duyduğum ranımı ve üç senelik bir mı iştirakinin kırılmasından —mi tevellid azabı efkârı umumiye önünde izhar etmeliyim.,, size Lordu di onun halefini bulmam âzımdı. Aklım yalnız bir isti- kamete teveccüh ediyordu. Lord Fisher arada sırada amiralliğe gelmek itiyadında idi. Onu yakından tetkik e yor, bedeni ve akli cevvaliyeti- ni, hayatiyetini ölçüyordum. Maddf ve manevi zindeliğinde şüpheye mahal yoktu. Bir gün kendi aleyhinde bulunduğunu zannettiği birisine karşı öyle müthiş bir hiddet sarasına tu: tulmuştu ki nin ve da- marlarının kopacağını sandım ; fakat kendini mükemmel tuta- —— Yazan: — | V. Çörçil 68 bildi. Bende, bu ihtiyarlamış vü- cutta maddi ve manevi hakika- ten kuvvetli bir makine bulun- duğu hissini uyandırdı. Onunla çalışmak hususunda hiç tered- düdüm yoktu. Resmi vazifele- rimin bana verdiği mafevk mevkii ile dostluk arasında bir müvazene bulmuş - ve ona da hangi müşkülâtı olursa olsun birlikte iktiham edebileceğimiz kanaatini telkin etmiştim, Onda da bir mevki sahibi olmak ar- zusunu gördüm. Onda tutula- cak bir sözün, görülecek bir hizmetin kuvvetli ilhamı vardı. Geç kalmadan hareket etmeğe karar verdim. Başvekili gör- düm. Kuvvetli ve haklı bir muha- lefete maruz kalmıyacı tahmin etmekle bi Fischerin tayinini o * ruri görüyorum ki, e muvaffak olamazsam amiral- likten çekilecektim. Nihayet is- tediğimi — yaptırdım Lord Fischerin amiralliğe d> vet edilmesi kararı çok mühim di, Nelsondanberi İngiliz bahri- yesinin sahip olduğu en k!i metli zabit odur ti, derin ve iz bir yaşında idi. Tıpkı nın tahribatına karşı mü- cadele etmiş koca bir sağlam şato gibi ki merkezi esaslı küt Zekâsının ci- samimi dehası adam, (Arkan var) | EAARRAATRARIDRRGARIRERATAPRAĞAA PIRT N TARI BO A ŞAT lesi sapasağlam, hattâ ebedi ; fakat etrafındaki bazı sıvalar dökülmüştü. İki Deniz kurdu Eğer Lord Fichar ile arkadaşı Sir Artur Vilson dünyaya on se- ne daha geç gelselerdi muhasa- matın başlangıcında deniz mu- harebesi -gerek amirallikte, ge- rek denizde. en yüksek tekem- mül mertebesine varırdı. Beatty, R Tirvit gibi muharebenin yetiştirdiği yeni şahsiyetler, henüz bahriyede en yüksek mevkileri işgal et- mek salâhiyetini iktisap etme- mişlerdi. Fisher ile Vilsona ge- lince onlar kendi muasırlarının fevkinde, bahriye neslinin fev- kinde yükseliyorlardı. Yarım n beri muhal belerde ve mücadelelerde ) rulmuş, ben henüz beşikte iken kumandanlık etmiş olan bu iki ihtiyara, bu iki sertleşmiş de- niz kurduna şimdi — harbin teknik idaresini tevdi ediyor- dum Bu iki filo amiralini gayet iyi tanıyordum, onları üç sene- denberi dinl fikirlerini o- yor, kumak - fırsatına nail olu, dum; bundan dolayı bizim gün delik erkânı harbiye teşkilâ - tında tadilât lâzum olacağıni biliyordum. Bu da erkânı harp reisinin değişmesini icap etti- recekti Vâkı: h bir ze çok rhal harekete lir, harpte gem »yu en büyük sürati azimle idare eder. miral Sturde çok can ameli bir âya sahip, intikal y le ihya ederek- bütün bu şekillerin umumi heyetinden fırtına manasını (istidlâl) ede- riz; yani (kıyas ve muhakeme vaşıtası ile!) çıkarabilir, res- bu belâğat çün- kü bedihidir; zira yalnız eşya- nm süretini değil, manalı ha-| reketlerini de (yani hayatın zâ iyi res- medebiliyor. Musikide bu bell—ı gat kudreti daha ziyadedir; çün kü musiki, ruhun bütün heye- canlarını, hâlâtını ve tavırları- ni -fakat umumi ve gayri mu- Şimdilk Z Bu kadar! Çocuk Esirgeme Kurumunun faaliyeti Üç hafta sonra Türkiye Çox cuk Esirgeme Kurumu, kurulu şunun 20 inci yıldönümünü kut« | hulıyacaktır. Memleketin istik- bali ve tealisi içn en hayırlı fas aliyetlerden birini sarfeden bu kurumun geçen 20 sene zarfın« da ne gibi işler başarmış oldu- Zunu biliyor musunuz? Öksüz ve yoksul çocukları hi- maye; bunları cemiyete nafi bir | uzuv olarak yetiştirmek gaye- | sile kurulan bu cemiyetin bü- tün yurdda 427 şubesi olduğu- nu, 922 den 940 senesine kadar| genel merkezin 1.369.737 ve di- ğer merkezlerin 2.100.253 ki ce- man 3.460.990 çocuğa muhtelifi şekillerde yardım etmiş olduğu- Nu duydunüuz mu? Yine bu kurumun doğum evi,. çocuk dispanseri, süt damlası, çocuk yuvası, talebe sofrası, ço- cuk kütüphanesi, çocuk sinema- sı, çocuk babçesi, çocuk gündüz bakım evi ve çocuk müzesi gibi 270 müessese vücude getirmiş olduğunu biliyor musunuz? Çocuk Esirgeme kurumunua bundan başka yine çocuklara yahut çocuk ebeveynine hâdim kitap, mecmua, hroşür, afiş o- larak bastırdığı matbuaların 4.617.000 nüsha olduğundan ha- beriniz var mı? Eğer bunları duymuş ve bili- yor iseniz ve Çocuk Esirgeme Kurumuna aza değilseniz, bu ha yırlı cemiyete hiç bir şekilde yardım etmiyorsanız vatandas- İk vazifenizi ihmal ediyors: nuz demektir. Bu hatanızı si- ratle tamir ediniz. Bilmiyorsa- nız, tevazıu nisbetinde büyük işler gören bu kurumun başardı- Bi işlerin bir kat daha genişle- Mesini temin için ona derhal a- za olunuz. Memleketin nefine çalızan bu büyük teşekkülde si- zin de bir iftihar hakkınız olsun! MURAD SERTOĞLU Haliç vapurlarının vaziyeti Haliç vapurlarının idaresini tetkik etmek üzere - Münakalât Vekâleti İstanbula bir heyet göndermiştir. Bu heyet idare-, nin hesabatı üzerinde tetkikat- ta bulunacak ve Haliç halkınm vapurlara rağbetsizliğini doğu - ran sebepleri tesbit ettikten sonra Münakalât — Vekâletine Tapporunu verecektir. n ÇA ——ramn 1 Fakat Lord Fischerim tatbikat sahasında memnuniyetbahş bir: tarzda çalışacağı bir adam de- ğildi. Çok şükür ki onun yerine ge tireceğimiz adam hususunda müşkülâta düşmedik. Mükemmel bir hey'et Anversdenberi benim bahri sekreterim amiral Oliver idi. Harbe tekaddüm eden sene zar- fında o bahri istihbarat mildü- rü idi. Bu itibarla ben İngiliz ve Alman bahriyelerinin kuv- vetleri hakkında daima ondan mukayeseler ve raporlar ister- dim. Teferrüata ait vukufu, zihni mesaideki iktidarı, he le devamı fevkalâde idi. Derin bir ilim ve vukuf ile açık ve aydınlık şerh ve izahı mezce- diyordu. Evvelce Sir Vilsonun yanında seyrüsefer kumandanı idi. Her kes onların Mmanevralardaki hikâyelerini bilir. İkisinin de Manş filosunu, koyu bir sis içinde, ne kara, ne ateş görmek sizin İrlanda kanalından İrlan- danın şimaline nasıl sevkettik- leri unutulmamıştır. Üç günlük bir sisten sonra ortalık açılm- ca filonun hedefi olan Sciliy a- daları önünde bulunduğu hay- retle görülmüştü. Lord Fischer bana onu er - kânı harp reisi olarak teklif ettiği zaman çok memnun ol- dum. Böylece her şey yoluna girmişti. Her gün bir harp meclisi toplanıyor ve şu şekilde teşek- kül ediyordu: Birinci bahriye lordu, Sir Vilson, amiral O- liver ve komodor Bartolome ( bu zat genç bahriye zabitleri- ni temsil edi İhtiyar amiralin günü Lord Fischerin yaşı ve şim tazam fArkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: