19 Nisan 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3

19 Nisan 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

göcmmeyter. ça 48/ Ay âşgaâi Antalya ve havalisinden notlar —- Yazın: Dân Talât Beye hağer ve gidiş.- Hele şu külâhı çıkar Faranti !- Yontofa verilen acı bir ders S SÜ Bu kararlaşma üzerine ku -| mandan Cano Aleksandro der- hal maiyeti erkânını - foplamış: ve banka resmi tercümanı olan #Yusufaki,, nin oğlu “Yontof,, u da alarak Marki Faranti de bir likte doğru Emin beyin evine| gitmişlerdi. W Henüz hatırlardan çıkmamış| olsa gerektir ki Emin bey ve, allesi erkânı bu sırada muta -| sarrıf Vekilinin göndermiş ol-| duğu haber üzerine “buyur,, et-| mişler ve onu beklemekte bulun muşlardı. Fakat birdenbire ka- pinın önünü İtalyan kumanda-| ni ile Marki Faranti ve maiyet | erkânının kapladığını görünce bu hareketi mutasarrıf vekili-| nin kendisine oynadığı bir oyun | olarak telâkki etmişti. Haki- katte ve doğrusunu söylemek | icap ederse her kim olursa ol-| Sun bunu böyle kabul eder, bu| şekilde düşünürdü. Fakat şura- Sı şayanı teeesüf bir haldir ki| mutasarrı€ vekili de o anda her| şeyden- bihaher olarak Marki| Farantinin yanına avdetini bek| lemekte bulunuyordu. i Emin bey mutasarrıf vekilini kabul edecek bir durumda oldu-| Bunu göndermiş olduğu cevap! ile bildirmiş bulunduğu için; sonra kumandanın maiyetinde ne karabiner, ne de bahriye si-! lâhendazlarından — müteşekkil| hiç bir kuvvet de görmemiş ol-| duğundan yamlacak ziyaretin | tevkif maksadı ile olmadığına | da kanaat getirdiğinden çarna- | çar bu ziyareti kabul zaruretin- de kalıyordu. Ancak — onun bir düşüncesi daha vardı ve o da mutasarrıf vekilinin cok lehin- de bir buluş ve düşünüştü: E- min bey o kargaşalık arasında üstü ki: — Talât bey bana bu haberi göndermekte; bizim kendisi ile konuşmuş olduğumuz gibi ku- Tmandan ve Marki ile yüz yüze gelip açık açık konusmamızı temin etmek maksadı olsa ge- tek. Üstelik bana emniyet - tel-| n ve bir. Türkün| | daha ziyade onur ve kıymetini düşüncrek beni onların ayağına götürmeyip onları benim ayağı- maa, benim evime göndermiş bu- funluyor. İşte bunun tesiri ile kısmen de İzzeti nefsi ve Türklük guru-| Tü heyocana gelen Emin bey artık hiç bir tedbir ve ihtiyata | lüzum görmeden derhal evinin kapılarını açtırmış, birer misa- fir sıfatile ziyaretine gelen bü| adamları bütün bi rmisafirper- verliğin icap ettirdiği nezaket ve asaletle kabul eylemisti. — | En evve! kumandan, Marki| Faranti, tercüman Yontof ice-| riye girdiler ve Emin beyle o0- gulları, iki de adamı tarafından | karsılanıp selâmlik odasına a-| lındılar. Maiyet erkânından an-| cak bir kumandan yaveri ile bir binhaşı ve bir de kaymakam | Ayni odava girmis bulunuyor -| lardı. Difer bir sürli kalabalık kigmen sokak kanısında, mmen de avluda kalmıs bulunu iyorlardı. Belâmlık odasına girilip te henlüz daha hiç bir kimse, hiç bir yere ilişmeye vakit kalma- dan; Emin bey mutad titizi ve Marki Farantiye olan eski husumeti muktazası olarak der- | hal onu işlemekte olduğu bir| nezaketsizlikten dolayı tenkit e- | divermişti. Çünkü Marki Faran-| ti bu yabancı ©' diği: hattâ zaisafir odasına kadar kabul e-| dildiği salde hâlâ başındaki me- on gaj <sını çıkartmamış bu- lunuyor - 1. Emin bey huna son dereced. kızmış; kendisine kar- yi bir hakaret manası cıkardı bu hareketi pek haklı olarak tenkit eder, hattâ biraz da tek- dir eder gşekilde Marki Farantiye hatırlatmıştı — Faranti! Evime hoş geldin. Fakat biz seninle pek eskiden beri aşinaları birbirimizi gayet iyi tanırız. Sen bir Avru- palı olduğun halde ve bu cve irildiği zaman şapka çıkarmak bir nezaket ve terbiye muktaza- gı olduğunu bildiğin halde cl'an şapkanı başında taşıyorsum, He- İe evvel emirde şu külâhını çı - kar da ondan sonra selâmlaşıp konuşmaya başlıyalırı, BEmin beyin bu sert ve tersi lolduğu kadar gayet müstehzi ve| F- &i —— İtalyan | ——Sahah Itında | zagitizlerin asıl kuvveti nerede imiş? Denizde ve karada, çölde ve mamu- y ? Korok — rede çetin ve amansız bir harbe giriş-| Remzi Korok miş olan İngilizin mukavemet kud - retini düşmanları da takdir ediyorlar, Rahatına, konforuna cani — kadar| ehemmiyet veren İngiliz — vatandaşı göz kırpmamak şartile saaflerce ilmiyor.- Ani bir& sü- ren düşman hava taarruzlarına gö -| güs germektedir. YW Yalnız başına yemeğe indiği zaman bile sırtına smokinini geçirecek kadar ananesine ve rasime peresliğe bağlı tngiliz delikanlısı tehlike işaretini a- hr almaz sırtında pijaması ve düdak- Jarında. Anglo-Sakson mizahı en ya- kın sıgınağa segirtirken acaba hangi lik gayreti ile: |kuvvet ona bu kalp rahatını, huzur ve — Affediniz Emin bey! Faz- suküneti veriyor? Denizlere hâkim heyecan ve vak'aların verdi- İngiliz filoları mı yoksa cihan piyasa- ği unutkanlık beni bu nezaket- larında fermanferma İngiliz sermaye- ğe bilmiyerek sevketti. Tek'si mi? rar tekrar affınızı dilerim. Belki bütün bunlar, Eton kollejinin Diye başından melon şapkaSı- ve Oksfort darülfünununun çelikten ye na çıkarmış bulunuyordu. Bu hal tiştirme usullerile birleşerek İngiliz va- | ve hareketler; bu sözler kuman tandaşmda bütün dünyanın hayranı | dan Cano Aleksandronun da olduğu o sarmılmaz metaneti yaratmak. maiyetindeki üç subay ile Pön- tadır. tofun üzerinde de ani birer 80-| Lâkin asıl kuvvetin membamnı İi - ğuk su banyosu tesiri Yapmi#- giltere Harbiye nazırının son nutkuna lardı. sıkıştırdığı şu cümlede bulabiliriz: (İn- | İşgal kuyvetleri kumandanı; giliz vatandaşı harbin bir İngiliz za-| bu yılmaz kün, bu kadar â- feriyle neticeleneceğine iman etmiş- çık ve merdani& hareketleri kâr- tir.) gısında kalınca büsbütün gözünü — kanaatimizce asıl bu kuvvetli ve a- açarak onu bir Ân evvel baş göz (.i inanıştır ki İngiliz vatandaşının etmek için en kestirme ve kasa (, A amba yağ yoldan gitmeyi kararlaştırarak SN 5 )nımu-i tercüman Yontofa İtalyanca bir TPa fittursuzca göğüs gerdirmektedir. takım sözler söyledi ve Emi | “ngiliz vatandası vatanının zaferine| beye tercüme etmesini bildirdi. ihanmıştır ve bu yaman inanışın ne Emin bey bunları tamam )n an- demek olduğunu giz Türkler herkestem | lamış olmakia beraber” bİkledi. iyi biliriz, Zira ayni iman ve aynı i- Yontofun ne şekil ve ne suret-|nanış bir zaman bizleri de bütün bir le kendisine karşı bu söz!|ri ter düşman dünyasına karşı göğüs gerdir- cüme edeceğini merak ediyor «/miç ve kollarımızın arasına zafer po- du. risini atwwermişti. Daha evvel de dediğimiz gibi A. C. SARAÇOĞLU *“Yusufaki,, nin oğlu olan ve bir| aaRARDE 'Türk idadisinde tahsilini ikmal iğneleyici sözleri kargısında İtal- yan kumandanlığının siyasi mü- Şaviri son derecede hiddet et- mekle beraber; fevkalâde mah- çup ta olmuştu. Derhal hiddetini yenen bir nezaket ve centilmen- | yahut (tarama) da birinci de- | heyetini tesbit etmiş olsun! Res- ederek Osmanlı Bankasınm An- talya şubesinde vazife verilen bu musevi bu işgal sıralarında İtalyan dostluğu ile ve onların terclimanlığı ile şöhret kazan - mış bir vatandaş bulumuyordu. Kumandanın sözlerini aynen ve gayet sert bir lisanla Emin be- ye göyle teretime etmişti: — İtalya devleti fahimesinin ki ada ve Antalya havalisini işgal eden kuvvetlerine kuman- danlığı ile şeref bahş miralay Kavallero Cano Aleksandro ce- naplarının size emirleri ve tav- siyeleri şudur ki: Siz ve bütün aileniz yirmi dört saat zarfında Antalyayı terketmelisiniz. Bu- radan çıkıp gitmenize ait olan şahsan sizin ve ayrı ayrı aileniz efradının her türlü masrafları İtalyan devleti fahimesi tarafın- dan derhal tesviye edilecektir. Bu yolda hareket etmek sizin ve ailenizin mal ve canları ba- kımından hayırlı olacaktır. Emin bey Yontofun tercüme- sini bir tek kılı kıpırdamadan ve hiç bir hiddet, şiddet nişanesi göstermeden, hattâ ufak bir he- yecana bile kapılmadan - dinle- mişti. Bu sözleri tamam olunca tercüman Yontofu aşağıdan yu- karıya kadar ezer gibi, çiğner gibi; korkunç bir hakaret bakı- Şi ile tepeden tırnağa süzdü ve gonra alaylı bir sesle, türkçe ©- larak | “— Bu sözlerine, daha doğru- su kumandanın bu yüksekten atmasına vereceğim cevabı sona bıirakalım da evvelâ sana — şunu sorayım Yontof! dedi. Sen ne zamandanberi İtalyanlaştın? ve| yahut ne zamandanberi İtalya| hükümeti senin devleti fahimen | oldu?.. Ha... Söyle bakayım?. Biraz durdu, Yontof cevap vermiyor. Kızarıp bozararak ö- nüne bakıyordu. Emin bey hiç aldırış etmiyerek, sanki bir şey olmamış ve söylememiş gibi: — | — Şimdi bunu geç. Daha ile-' ride seninle hesaplaşacağız el- bet, Şu andaki işimize bakalım Yontof!... Haydi şu sinyorlara; bilhassa kumandan Kavallero Cano Aleksandro cenaplarına benim tarafımdan de ki: Şu an- da bile benim evimin sakafinde onların gözüne ilişmiyen konko- caman bir Türk bayrağı dalga - lanıyor. Çünkü bu ocak ve bu bucak Türkün yurdu, Türkün ilidir ve her hangi bir Türk ba vatanı lâkırdı ile, kuru gürültü ile terkedip bırakmaz, Eğer elle- rinden geliyorsa, gelebilirse söy le de beni kuvvetle, cebirle bu memleketten cıkaramlar da gö- re Şunu da tma ki Bundan sonra evime yaklasşacak her İtalyan muhakkak silâh ve kurgunla k lanacaktır. Bunu da aynen böyle söyle. Ben şura dan şuraya bir adım bile atmam. (Arkası var) vn 3NN seeeeeli Di ÜÜ e antateneiiknee ddi ledilecek Jâyihalar Mecliste müzakere Ankara / (Hususi) — Antak- ya ve İskenderun elektrik mü- esseselerinin mahalli belediyele- re devri lâyihasile Türkiye, İs- viçre, Türkiye İsveç, Türkiye, Holanda, Türiçiye, İngiltere &| rasındaki tigaret anlaşmaları| hakkında teati olunan notaların tasdiki lüyihaları meclis ruzna- mesine alınmıştır. Yarınki Meo- liste müzakegeleri muhtemeldir. İşte yukarıki sebepten dolayı amirale ihbara hacet görmemiş tuttuğu mahiyetini olan kaptan (Fengav) iki sefi- neyi garkettikten sonra (Ma - kedonya) sefinesine esirleri (Port Stanlı) ya götürmesini emrederek kendisi amirale mü- lâki olabilmek üzere saat ye- dide şarka doğru seyre baçla- dı. Yarım saat sonra ise muha- rebenin neticesini ve bu kadar kıymettar levazımı harbiyenin imhasına lüzam olmadığım öğ- renmişti. Muzafferiyet haberi (Bris - tol) kruvazörüne şifresiz ola - rak bildirildiğinden firar et mekte olan (Saydlic) vapuru da bu haberi ayni zamanda al- dı, zeten biraz evvel (Baden) sefinesinden de diğer iki kö - mür gemisinin yakalandığını işitmiş olduğundan bütün süra- tile cenub rotasına seyretmek- te idi. Maamafih bu gemi de ya kalanmaktan pek güç kurtul - muştu. Şöyle ki: Saat sekizden biraz sonra (Saydliç), gayet kesif yağmur sağnakları ara - sında bir harp sefinesinin ya- vaş yavaş ateş etmekte oldu - ğenu işitti; sesi dört mil kadar uzaktan ve borda istikametin - den geliyordu. Bu sefinei har- biye son toplarını (Leipzig) ü- zerine boşaltmakta olan (Glus- cow), yahut (Korn Vol) idi. Fa kat İngiliz kruvazörleri etrafa çökmekte olan karanlık içinde firarf Alman vapurunu göre- mediler. (Saydliç) batıya döne- rek buz dağları arasında bulun- ması mlimkün olabilecek köşei selâmeti aramak üzere uzak- © laştı. (Dresden) kruvazöründen hiç bir iz bulunamadı. (Gnay- zenav) batar batmaz ami - ral (Sturdee) kruvazörlerinden (Dresden) nereye gittiğini an- lamağa teşebbüs etti. Ayni za- manda (Orama) kruvazörile cenuba doğru gelmekte olan se- kiz kömür vapurunun selâmeti- ni temin hususunu da derpiş e- derek saat 8.30 da (Karnarovn sefinesini bunları bulup (Port İFeL I atlarında yanlış görü çe — Kalemle yapılan resimde ve- recede mühim şartlar malüm- dur. Evvelâ şekli kopye edilecek olan şeyin, meselâ bir insanın veyahut hayvanın, şeklini tayin, edecek ve heyetini gösterecek çizgiler model ittihaz edilen şe- yin şekline aynen benzemeli ki, gamı ve musavvir bu birinci şar- tı yerine getirebilirse o adamın| veya hayvanin - andaki- tavrını da hakkiyle zaptedip göstermiş olur. Sonra o insanın veya hay- vanın (1) azasında görülen tabil tenastibü, kusursuz olarak gösterebilmek için, artist, res- mettiği çizgiler arasında da ayni tenasübü bulabilmelidir. Bu hi- ner zannedildiği kadar kolay bir iş değtldir. Biz, bugün bilel ayakta derar bir adamın fotoğ- rafını almak için, ayni (seviye—i plân) da bulunmalıyız: ondan bir (merdiven basamağı) aşağı- dan, yahut yukarıdan alırsak, ya bekden yukarısı, ya aşağısı hali tabiisinden kısa çıkar, çün- kü ©o vaziyetlere göre vü - cudün bir. İısmı hakikaten kısa görünür. Fakat 0 aşağı- da iken, biz balkondan fotoğra» fını alırsak, resmi topeden tır - nağa kadar yamıyassı görüni Ressamlık istilâhmda, frenkle- rin (le raccourci — 1ö rakkursi, yani, kısalnış) dedikleri (hâdi- 8e) budur. Bana sebep (perspec- tive — Hncar& — perspektiv li- (1) Burada misallerini yamız insan ile hayvan tesvirine has - Tedişim eski zaman ressamlarır vun hatalarından bahsedecek ol- duğumdan ötürüdür. Eski rez- samlar hattâ Yunaniler - bile (Paysage — Peysüaj), mancara tasvirini pek iş güç edinmemiş - lerdi. Bu oine tablolar, kurunu vustuda, tasarlarnımış ve son de- SEFE ve EDE virlerde bu sas'atın başlıca mev zularımdan biri olmuştur. DÜNYA HARBİ (YENİ SABAH)IİN BÜYÜK SİYASİ TEFRİSASI Atlântik Meydan Muharebesi Stanli) ye getirmek üzere şima- le gönderdi. Kendisi ise iki mu- harebe kruvazörü ve (Bristol) sefincsile lodos istikametine doğru ve (Staten) adasına mü teveccihen bir tarama hareke- tiicra ediyorda ki: Bundan maksadı, (Dresden) Horn bur- nunu dönmeğe teşebbüs ettiği YAZAN: FİLOZOF RIZA TEVFİK aG neer) gekil (2) dir! yani bir cis- me, bir şeye muhtelif zaviyeler - den ve seviyelerden bakınca, ha- kiki şeklini tayin eden çizgiler arasındaki sabit nisbetin, bozul- muş (ve meselâ boyunun kısal - maş, eninin daralmış) gibi oldu-| Zunu ihsas eden bir (galatı rü- yet — yanlış görüş) tür, ki, (resmi öyle bir vaziyette yapıl- ması lâzım gelen) bir şeyi, hak- kiyle resmetmek ve o vaziyetini | de olduğu gibi göstermek için, ressam bize o (hayâl — iMlusi-| ©0) i, o yanlış görüşü de resme- debilmelidir. Ben buna, bile bile (yanlış görüş) dedim. Halbuki| hiç öyle değildir, bir çok emsali| gibi pek tabil bir hâdisedir; me-| selâ: Dargun ve şeffaf bir suya, | teğri bir vaziyette daldırılan düz. bir değneğin, suya temas ettiği noktadan kırık görünmesi ka - dar tabif bir hâdisedir, ve (her orta tahsil gören talebenin bil- diği gibi) bunun kanunu vardır. Artist bu gibi fizik kanunlarını bilirse, ne Alâ! Fakat -artist ol- mak haysiyeti ile!,- bilmesi mut- laka zarurt değildir. O, ancak gördüğü şeyi, lâyıkile görüp ay- nen resmetmekle mükelleftir. Esasen bu bahsimizin mevzuu da, (acaba, eski zaman artist - leri buna muvaffak olmuşlar mı, olamamışlar m1?) Bu meseleyi tahkik ve halletmektir. Bu (perspektiv) meselesinden maada bir de (elair - obscuı Kleropskür) meselesi var. Ma- (2) Bunun bürkçesi yok; onun | için bu keyfiyetin mahiyetini | tarif meoburiyetile tafsilâta gi- rişiyorum. Çünkü bu n—hııım; herkes için yasıyorum!. /— Yazan: V. Çörçil n *O0 rinin en ziyade bulunmaları halde yolunu kesmek idi. (Kent) muhtemel olduğunu düşünmüş ile Nürenberg) den henüz bir haber alamamıştı; fakat (Glas- €0w) ile (Korn Vol) ün (Leip- zig) kruvazörünü batırdıklar nı öğrenince saat 11.25 de bun- ların (Macellan) boğazına ha- reket etmelerini emreyledi. Bu emre karşı (Glascow), iki ge- minin de hemen bütün mtihim- matlarını sarfetmiş olduklarını ve (Korn Vol) ün ancak 250 tonluk kömürü kalmış olduğu- nu bildirdi. Binaenaleyh ami - ral (Sturdee), gemilerin Port Stanli) ye gidip kömür alma - larını ihtara mecbur oldu; ken- disi de (İnfilksibil) i yanına a- larak yoluna devam eyledi. Bu da (Bristol) a da yeni bir emir verilmediğinden (Macel - lan) boğazında hiç bir İngi- liz gemisi kalma: 1. Muah - haran izah eylediği vechile a- miral vaziyeti şöyle telâkki ey- lemişti: Amiral o zamanki ma- lümatma göre düşmanın iki kruvazörünün kurtulmuş oldu ğunu zannediyordu; elindi ancak üç gemi bulunduğundan yalnız mahdut bir sahayı arı- hileceğini — düşünmüştü ve muharebeden evvel Alman filo sunun (Tiyera Delfugo) da k mür aldıklarım da bil hetle kaybolan düşman gemil, idi. İşte bu mütalea ile ve üç gemisini istishaben yoluna de- vam etti ve ayın 9 uncu günü #aat 10.30 da (Staten) adasına elli mil kalıncaya kadar yak - laşmıştı. Burada hava o kadar bozuldu ve kapandı ki: Daha fazla taharriyattan bir faide hasıl olmıyacağı anlaşılarak ve Alman üserasından hafif kru - vazörlerin Amerikanın cenubu şarki sabiline gitmek Üzere e- mir aldıkları duyularak geri dönüldü ve yıldız kara yele doğru geniş bir devir. yapılıp henüz görünmemiş olan (Bris- tol) sefinesine de şimale çıka- rak (Falkland) takım adaları - ni araması telsizle bildirildi. Mezkür devir ve tarama hare- keti yirmi dört saat devam etti ise de bir netice elde edilemedi. Binaenaleyh ayın onuncu günü saat 10.00 da amiral (Sturdee) taharriyata hatime vererek şi- mal tariki vasıtasile (Port Stanli) ye avdete teşebbüs « Biraz (Port Stanli) onra (Kent) sefinesi de gelerek (Nü- renberg) i batırdığını rapor et- ti; fakat amiral (Dresden) den ancak iki gün sonra bu haberi alabildi. Amiralin maksadı kö: dıktan ve hasaratı t nür al- ttik- r——[ BİYAT || Resim ve tasvir ( yağlı boya, sulu boya.. )San. ler ve zaruri hatalar | gösterebilir. Iümdur ki, biz üç (bend) hu bir Alem içindeyiz. Bu âlemde mekâ- nin ve mekân içinde bulunan bü- tün (mevcudat — varlıklar) m, zunluğu, genişliği ve derin - liği vardır. (Üç buud << les trofa dimensions) denilen de budur. — Ressam, mutlaka düz bir —satıh üzerinde ça - hşır; ya duvara, ya bir kâğıt Ü- zerine, ya bir (Toile — bez) ü- zerine tablo yapar; hattâ yu - varlak bir şey (meselâ, bir ktip, bir vazo, bir testi ve sakeı) t- zerinde resimler yapar; fakat o- na lâzım olan ancak bu şeylerin düz satıhlarıdır; onların derin- liğiyle hiç alâkası yoktur. Hülâ- Ba, ona ancak iki buutlu (yani enli ve uzun bir düzlük) yeter. Böyle olmakla beraber bize tas- virini ve her türiü vaziyetini ve tavrını arzedeceği şeylerin hep- si de üç buutludur. Yani bepsi- nin de derinliği vardır ki buna daima, (üçüncü buud) derler. Bu keyfiyeti ressam ve musav- vir, nasıl düz bir satıh üzerinde (Sonu Sah nüshamıada) Cümye: Dr. Rzm Tevfik Ergani istikrazı tahvilleri Yü - aân ye Vekâleti yaptığı tamimde Er gani istikrazı tahvillerinin 16 ni sanda hülül eden 8 numaralı ku “Şimdi lik Bu kadar! Çalıçan kadınların evlenmeleri ekâr erkekler gibi, ev- mıştım. Mektup sahibi, umu- miyetle çahşan kadınlarm, genç kızların kendi istekleriyle ev« lenmedikleri iddiasını reddeb mekte, bilâkis erkeklerin çar lışan genç kızlarla evlenmek - ten kaçındıklarını, bu yüzden çalışan genç kızların arzuları hilâfına evlenmediklerini, bina» enaleyh bunların zaten az olan kazançlarından bir mıktar ver« gi kesilmesinin doğru olamıya- cağını söylemektedir. Bayan Nezihe Güngör, bu hususta tamamiyle haklı ol- duğunu iddia edemez. Filha - kika evlenmek isteyen bazı er- keklerin, bizde “aile kızı,, tabir edilen ve hariçte çalışmayıp | ta evinde oturan kızları tercih | ettikleri bir hakikattir. Fakat | erkekleri bu tercihe sevkeden âmillerden birini de, bizzat genç kızlarımız yaratmaktadırlar. Bir çok defalar şahit olmu- şumdur. Bir bankada, — bir devlet müessesesinde, yabut ta hususi bir müeasesede çalışan kadınlar buralara girerler veya buralardan çıkarlarken o kadar süslenmiş o kadar boyanmış bir inanamıyor. Halbuki evlenmek niyetinde 0- lan bir erkeği en ziyade Ürkü- ten şey bu süs, bu zinet, bu lüks iptilâsıdır. Ondan sonra çalışan - kadın- lar, — umumiyetle kocalarınm mühim mevkiler işgal etmeleri- ni ve çok para kazanmalarını isterler. — Kendileriyle müsavi mevkilerde bulunan kadınlarla erkek evinin hâkimi olmayı is- ter. Karısına kendisini saydır- mak için ondan fazla kazanması ve mevki ve malümat itibariyle karısına üstün olması İdzımdır. ponlarının tediyesini ve Üç mu- maralı kuponlarında bugünden itibaren müruru zamana uğra - dığını bildirmiştir. Yapağı fiyatları Yapağı alım fiyatlarımı Sü - merbank mıntakalara göre tak va #im etmiştir. Sümerbank tara- | ha az g w“;m's“.“. ye “'"'w:: fından satın alınacak yapağı-| daha realist olsalar çok çabuk lara ait bu fiyat listesi, alâka-| evlenebilirler. darlara tebliğ edilmiştir. MURAD SERTOĞLU avin kruvazör gönderecek idi. Amiral (Sturdee) bizzat diğer iki akıncı kruvazörle uğraşa- caktı. Ve bu maksadla filosu i- kiye taksim ounacaktı. Ameri- kanın cenubu şarki - sahili için (Karnaroun), (Glascow) ile ikâ ci krüvasör, — amiral (Studdart) ın maiyetinde bu - lundukları mmtakada kalacak- lardı. Bütün diğer sefain şima- le hareket edip (Canapus) sefinesi de (Albatros Roks) da- ki karakol vazifesine avdet ede cekti. Buraya biraz sonra Ümid burnundan (Dartmavz) kruva- zörü de gelecekti. Fakat ertesi gilnü (12 kânu- nuevvel), (Dresden) in bulu - namadığından dolayı talimat tadl edildi. Bu — busus- ta İnsiltere suları için hisse- dilen mütezayit bir endişenin de dahli vardı. Amiral (Stur- dee) ye, matyetindeki iki mı harebe kruvazörünün büyül donanma için âcilen lâzım ol- duğu da bildiriliyordu. Binaen- aleyh amiral, mütebaki bütün sefainin kumandasını -(Dres- | 'ten sonra filosunu (Dresden) i aramak üzere üç fırkaya taksim etmek idi. Bu fırkalardan biri (Tiyeradelfogo), diğeri (Mon- tevido) ya kadar şark sahilini, üçüncüsü de (Brezilya) sahilini arıyacaktı. Ayın 11 inci günü ise amirale bahriye nezaretin- den başka türlü talimat gelmiş- ti. Bahriye nezareti (Dresden) in kurtulduğunu henüz sureti kat'iyede anlıyamamış bulunu- yordu. Bahriye nezaretinin bu talimatında, amiral Fon (Sppe) nin filosuna merbut bulunma - dığı halde el'an cemihi Ameri- ka sularında irr n ; ğ l tiklerine itimad edilen üç Al - İÇE İ aramak Üüzere amiral Knan safinesl, YA Eraa aI (Stüddârt) a bırakacak, ve bu- nun hakkından gelindikten so! ra gemiler difer iki kruvazör- le uğraşmak için şimale hare- ket edeceklerdi. Bundan başka (Avusturalya) kruvazörünün Panama kanalından geçemiye- cek kadar büyük olması hase- bile (Falkland) #-- 7üt f tereye geleceği bildiriliyordu. Ayni zamanda (| )) Ceb raltaya muvasalâtından son - ra (Azor) adalarına gitmesi emrolunmuş iken, şimdi alelis- tical ve talimata muntazır ol - mak üzere (Bermoda) ya gi- decekti; çönkü: ahiren (Karls- ruhe) nin (Bahama) adaların- da görüldüğü istihbar edilmiş- ti. Fredrih), (Karlsruhe) ve(Kron prinç - Vilhelm) kruvazörleri aleyhine tatbik olunacak hare- kât plânını ihtiva ediyordu. Bunlardan birincisinin (Valpe- reyzo) civarında olduğu şimdi malüm idi; (Karlsruhe) nin â- kıbeti henüz malüm olmamıştı. Üçüncüsünden ise, (Montevi - deo) önünde, (Korntina) vapu- runu batırdıktan sonra haber alınma (Prinç — İtel), n şimali Muhiti At- lasi düveli müttefike filosu uğ- raşacaktı. Bu filodan yalnız (Avustralya) kruvazörü Pana hiti Atlâs sefalı Bu atlimatın irsalinden bir ahi (Kala - Ssaat kadar sonra (Ponta are - rından cenuba doğ - nas) İngiliz konsolosundan bah riye nezaretine vasıl olan müs- tacel bir haber (Dresden) in orada, Macellan) boğazında ol- duğunu bildiriyordu. na hareketi yapacak- lar, Amiral (Sturdee) de (Şili) sahilini yukarı doğru tarıyarak onlara mülâki olmak üzere (Keont) kruvazörile bir de mu- VY ARPRARRPPRPPPRPRIRPRİRCDPGLECİRBRIEY UA UFIVYAMDPBARIĞRBPREIRRUPEERE A B

Bu sayıdan diğer sayfalar: