10 Temmuz 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3

10 Temmuz 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(Baş tarafı 1 inci sayfada ) yeti arazisine, yine müstakil bir j cümhuriyet olan “Karakalp cümhuriyeti de dahildir. Özbekistan beş vilâyete ay- rılmıştır: ü göz bebeği olan “Fergana,, vilâ yeti, 2 — “Semerkand, 3 — Taşkend vilâyeti, 4 — Buhara vi 5 — Harzem vilâyeti. “Ferga! ığı ile, tile meşhurdur. Görülüyor ki Özbekistan cüm- huriyetinin başlıca milli servet menbar vamuktur ve bu Türk ilinde pamukçuluk çok yüksek ve müterakki bir seviyeye yük- selmiştir. Çarlık devrinde de Özbekistan muk yetiştirirdi. O zamanki Rusyasının — mensucat rı bu havalide kendilerine pek ucuza mal olan bir ham ip- tidat madde kaynağı vücude ge- | Jerdi. O zamanlar ülkenin €en münbit topraklarına - beyler ve âyan sahipti. Ve pek büyük servetlere — maliktiler. — Ziraat bir halde lden sonra Özbekistan köylüsü de toprak sahibi oldu sayede memlekette pa- basta selmek üzere alelü mum zeriyat fazla inkişaf etti. gün Özbekistanda — 20.000 der fazla traktör - ve 3000 den Ça kralla tir usülleri de pek iptid. idi. İhtila ve b mı fazla zatülhareke cer vasıtası tarla işlerinde — kullanılmakta dır. Memleketi sulayan su tev- alları da bir hayli ısl: tir. Ve bu pamuk - istihsalât: Eczacılar Birliğinin umami! top'antısı ida — mahı Ti Eczacılar Ce-' Bi senelik umumi topi 11 cumartesi saat dinönü Halkevinde (Cazaloğlunda) — yapılacaktır. Sayın meslektaşlarımızın — işti- rakini dileriz. P larımızın ailevi vaziyetleri 3 — İda yetlerinin seçimi şalar. B Yemekten — sonra seslenelim de gelsinle o söylesin, sen yaz. iğim, bugün dursun, — Anne İnşallah rın yazarım. — Sen bilirsin. Fakat kadın- cağaz iyi komşudur, hatırfhı kır- miyalım. Bir gün bizi kira için rahatsız etmez. Hastalığımda da bir dakika beni yalnız bırakma- dı. Bunlar paşazade değil amma inı n. fraya oturdular. Münire zorla yiyor- annesinin hatırı dü. Yemekten kalktıktan sonra Ülfet hanım: İçin açılır. Münire annesinin teklifini, yorgunluğunu bahane ederek reddetti. — Hayır anneciğim. Yorgu- num, yatacağım. Yatağa uzandığı Zzaman, oda- nız kalan Ülfet hanım, 'ar dikiş makinesinin kapa- ğini açtı: — Münire! | — Ne var anne? — Makine gürültüsü seni ra- hatsız ediyorsa bırakayım. — Hayır anne. Dikiş makinesi işlemeğe baş- yalnız kaldı- ün altından ki damla yaşın, kola kokan a- ne düştü- rketti. Buğulanan göz- nün camını sildi ve tekrar t kuyusunu iğne ile kaz- ladı. Ülfet ğı zaman gi erikan bezinin ü: devam etti. Komşumuz Ruayayı Tanıynlım. eeei z deekir Ü Srrrez l defiiiri bbb ÖZBEKİSTAN Bu ülke Sovyetler Birliğinin en zengin ve münbit pamuk istihsâl mıntakasıdır hede olunmak - Özbeki: m pamuk istih- bu miktar de dört Birliği cümhuriyet- lâk ettiği pamuk re- | ini yetişti- ğer pamuk istihsal mın- yı pamuk idha- n ni kılmıştır. Özbekistandaki pamuk cift - likleri kollektif bir şekilde işle- yılında — Özbekis 337 kollektif ovyet, pamukçuluğunun nden yüzde tilir. 1937 cümhuriyetinde çiftlik mevcuttu ve bu çiftlikler- den beherinin yıllık hasılatı se- nede bir milyon rubleyi tecavüz ediyordu. Özbekler köylerine ismini verirler. Özbek kışlakları | da bir hayli Memlekette kollektif çiftliklere ait 86 elektrik istihsal merkezi | mevcut olduğundan Özbek kış-| laklarından çoğu elektrik ışığın- | dan istifade etmektedirler. Özbekistanın ğ pamuk mahsulünden büyük bir deki muaz -| zam dokuma fabrikalarında kul- “Taşkend,, kombinaları yalnız o mıntaka- bütün Ru: nin en büyük müessi biridir. Özbekistanda müteaddit zira- at âletleri fabrikaları da var - dir ve Özbekistanın eski ve ta- rihi şehirlerinde bir takım yeni | da kurulmuştur. ki, | ipek ipliği, vilâyetinin pamu- pile meşhur olduğunu söylemiş- tik, “Semerkand,, hububatı ve “Taşkend,, yi- Zu ve iaşe sanayii ile, muk ve İran keçi-| merkezden birhali u- fede bulunan “Har- zem,, vilâyeti de pamuk zeriya-' terakki etmiştir. istihsal “Taşkend,, mensucat nn değil, selerinden fabrikalar bunlar meyanında ayakkabı ve kumaş fabrikaları | zakrolunabilir. Özbekistan darussınaalarında | 110.000 den fazla amele çalışır | ve bu miktarın 42000 i mütehas- sıs Özbek işçileridir. Özbekistan N inkişaflara Zira Özbekistan toprakları pet- 1, demir mürekkebatı, kömür madeni, kükürt mürekkebatı ve | bakır madenleri bakımından çok | zengindir. Son “Taşkend,,e yakında büyük bil kimyevi maddeler fabrikası in- şa olunmuştur. Özbekistanda —maarif de bir| hayli müterakkidir. tatistiklerine göre hali hazırda bir milyon kadar talebe mektebe | devam etmektedir ki bu miktar | 1914 yılı sayısinın elli misli imiş | ve Çarlık Rusya zamanında Öz- bekistan Nalkının yalnız yüzde | ©x buçuğu okuyup yazma bildi- ği halde bu miktar bugün bir bayli çoğalmış imiş. Maarifin ilerlemesi Özbekis - tanda edebiyat ve kültür hayatı- nin da inkişafını temin memlekette nev'i şahsına mün- hasır bir musiki ve tiyatro ha-| yatı da doğmuştur. Bütün Rusyada “Gyulasara;, diye anılan, fakat belki de “Gü- 0 UTT T AUA Esir pazarları Fazil, Münireden ayrıldıktan sonra tramvayı beklemedi safeyi uzatarak teessürünü va- tıştırmak istiyordu. Mercan yo- kuşundan kestirme geçeceğine, Sirkeciye saptı. Sultanahmetten koca bir kavis yapmak svuretile eve geliyordu: — Fazıl! Mektep arkadaşı Nazmi, rifin kıraathanesinde pencerenin önünde oturuyordu. — Merhaba Nazmi. Nasılsın? — Buyursan a... — Eve gidiyorum. — Gidersin canım.. Evde ka- ra gözlü canan beklemiyor ya! Yanyana oturdular. — Geçen gün seni görmek çin matbaya uğradım, dım, İşine kaçta gidiyorsun ? — Mukannen bir saatim yok. Bazı üçte, bazı beşte, bazı da hiç gitmem, — Doğru. Gazeteciliğin saati olmaz .Fakat seni nasıl ve nere- de görmeli? — Eve mektup yaz. Matbaa- ya telefon et. Bu kadarını düşü- nemedin mi? Düşünülmiyecek — kadar mühim birşey değil amma bil - mem neden işin kolayı durur - ken zorunu yaptım. — Mühim bir şey mi vardı? — Ehemiyetli birşey değ Yeğenim bir roman yazmış na okutup fikrini anlamak i yormuş. — Bunun için beni görmeğe Defteri bir mek- istikbalde daha namzettir. h e- yede her yıl YARAARARI seneler Sövyet is- — Asker olan aza arkadaş- ve mürakabe he- — Mesleki serbest münaka- İstersen aşağı inelim. A- zıcık havadan sudan konuşür- bulama- vacet yoktu. Sabah Sayısına bereket İ__iavm harbi b yalıdanbe- ri hemen her Tanrihin #ünü şöyle bir haberle karşıla- şırsını; '— Hava kuvvetlerimiz düş- manın falan limanına bücum et- mişler, ve attıkları bombaların hedeflere isabet ettikleri görül - müştür. Tahrip edilen askeri ve gınai düşman mebanisi ara- sında bir petrol deposuna da tam isabet vâki olmuş ve y gınlar çıkmıştır. Yangınların a- levi şu kadar kilometre mesafe- den görülüyordu. ilâh...,, Her gün iki tarafın resmi harp tebliğlerinde bu cümleler, pek az farkla, tekrar edilir du- rulur ve her gün bir petrol de- posu tasfiyehanesi tayyare bom baları ile tutuşturulup — alevler kilometrelerce mesafeden tema- şa edildiği bildirilir. Hava muharebeleri " kıyasıya bir şekil alalı bir senden fazla oluyor. İstatistikini tutup tama- mı tamamına hesaplamadım a- ma İngiliz tebliğlerinin - tahrip edildiğini söyledikleri petrol de- po ve fabrikalarının say yüzü buldu. —Almanların y Makla övündükleri petrol depo larının da sayısı bundan azede- gildir. Halbuki her iki rakibin de yine bol bol petrol, benzin gi- bi mayii mahruk bulup - kullan- dıklarına bakılacak olursa har- bin sonuna kadar Tanrının gü- nü: — Düşman üssünde bir petrol deposuna tam isabet vâki ol- muştur... Nakaratını dinlemekte devam edeceğimiz anlaşılıyor. * İki muharip tarafın müteka- bilen petrol deposu tahrip husu- sunda gösterdikleri keçi inadı harp tebliğlerine karşı bir şüp- he uyandırıyor ve: — Acaba gerçekten her gün bir petrol veya benzin deposu mu atıyorlar, yoksa sadece atı- vorlar mı?. Suali bir istifham işareti şeklinde zihinlerde dü- ğümleniyor. Sade bomba atacak değiller ya! İcabında yalan da atılamaz ı? Hem kim farkına varacak? Haydi diyelim ki farkına vardı- | lar ve yalan meydana çıktı: — Düşmanın manevi kuvveti- ni kırmaya matuf propaganda | yeni usul harbin en mühim icap- | larından biridir. Mahsus yaptık. Gaye düşmanın maneviyatını bozmaktır!.. deyip pekâlâ işin nden çıkılabilir. Lâfın açıkçası her gün yaki- | lan yıkılan bu petrol ve benzin depoları meselesi harp tebliğle- rinin vüsuk ve sıhhatinden şüp- heye düşürecek kadar sıklaştı. Resmi tebliğleri kaleme alan makamlar sayı mefhumunu mü | unuttular dersiniz?... A. C. SARAÇOĞLU lizar,, dan muharref bir Özbek kadınının hayatını tasvir eden Özbek operası Türkçe konuşan bütün Sovyet mıntakalarıda büyük bir şöhret kazanmıştır, (Yarın “Kazakistan cümhu- riyeti,,nden bahsedeceğiz.) EKE Ş Gi a GÖLE — n- | | namaz bir hale getirmişler ANTAARR ASKERI MDSAHABE 'ZUKUN HIHLİLİ Rusyadaki Alman taarruzu geçen yılki garp cerhesi harekâtına bir benzerlik gösteriyor Hatırlardadır ki, Alman or- dusu Danimarka ve Norveç ha- rekâtını muvaffakiyetle hitama erdirdikten sonra - biraz nefes alma ve tam bir hazırlık devre- sini müteakip mayıs 940 da bü- yük hava kütleleri, paraşütçü grupları ve karadan zırhlı ve motörlü kuvvetlerile evvelâ Hol- landa ve eşinden Belçikaya saldırarak bir hamlede bütün sulh senelerinde tam bir emek ve ağır bir masraflarhazırlanmış olan (Albert) kanalı müdafaası- nı yarmışlar ve Belçika ordusu- na inzimam ederek daha Belçika topraklarında karşılarına çıkan İngiliz ve Fransız ordu kısımla- rmı kısa çarpışmalardan sonra önüne katarak (Ostand) sahil kısımları müstesna olmak üzere bütün hudut boyunca Fransız topraklarına ulaşmıştı. şte bu sırada Alman ordusu Belçikanın cenup bölgesinde ta- haşşüt ettirdiği büyük mikyasta zırhlı ve motörlü birliklerile Se- dan istikametinde yani Majino müstahkem hattının hemen şi- mal ucundan bir yarma taarru- zuna geçerek bunda muvaffak olmuş ve açılan yarıktan derin- liğine süratle nüfuz ederek Fran sız ordusunun gerisine akmağa başlamıştı. O zaman bu yarmayı mütca- kıp Alman ordusu, harekâtını bugünkü Sovyet Rusyaya karşı yaptıkları gibi umumiyetle üç grup halinde tertipliyerek ve durmadan taarruzlarına devam ettirerek bunlardan Manş sa- hillerinde (Boulogne) istikame- tine bir ok gibi ilerletilen şimal grupile Belçika ve İngiliz ordu- larile Fransız şimal ordusunu garpten çevirerek - Ostand ve Dünkerk - sahillerine - sıkıştırıp tamamile ortadan kaldırmış; Merkez « koluyla maddi ve manevi bütün bir kıy- | Mmetini teşkil eden Patis üzerine yürüyerek Fransızların Fransa Meydan muharebesi adını ver- dikleri büyük meydan muhare- besini kazanarak Fransız ordu- | sunu artık dayanamaz ve tutu- Cenun koluyla da; yirmi se- neyi mütecaviz bir zamandan - beri milyarlar sarfederek zap- | tedilemez, Aaşılamaz - dedikleri Fransızların - Majinosunu Se- dandan cenuba sarkan or- du ile cevirerek bu istihkâmla- rın şarka karşı ölan kısımlarını sıfı'ra Gdüşürmüş ve bazıları kana kana muharebe edemeden olduğu gibi Almanların eline düşmüş ve artık ölüm halinde bulunan Fransaya arkadan İtal- | van hançerinin — saplanmasile n & & Yazan: Ulunay tupla matbaaya mesele halledilirdi. — Ne ise... Düşünemedim ves: selâm, Başka ne var, ne yok lhik. — Yine Sultanlık çağında mı- sın ? Nazmi, Fazılı ne zaman görse bu süali sorardı. Kendisi kat'iy- azmettiği i- yen evelenmeme çin “bekârlık, sultanlık,, sözi nü kendine şiar kadaşlarının ev kullanırdı. — Şimdilik öyle. Ya sen? Yi- ne karabaş papaslar gibi dünya evine girmemeğe azmettin. — Dünya evine girmek mut- laka boynuma bir tasma takıp zinciri de refikam hanımefendi- nin eline teslimimi icap ettiri - yorsa dünyada ev değil cennette köşk olsa girmem. Nazmi, izdivaç lâkırdısı açıl- ar- kadaşının tabiatını bilen Fazıl: — Öyle söyleme; dedi. Her dığı zaman hararetlenirdi evlenen boynuna tasma takma — Tasmayı ya sen tak sın, ya karın takacak. Yani h yatta rolün küm, Bunun ortası pek ai lere nasip olmuştur. Durup du:- rurken ne oluyorum ? Zorum ne? bıiraksaydın pmişti. Ar - nip evlenme - diklerini anlamak için bu tâbiri ak- hâkim, ya mah- Bizde sözümüz üstün olsun di- ye daha ilk geceden — erkek veya kadın biribirlerinin ayağı- na basmak isterler; güvey na- maz kılarken gelin avucunda tut tuğu meteliği yavaşça kocası - nın başından; “ben seni on pa- raya köle aldım!,, diye atar. Daha ilk geceden esir pazarı kuruluyor demektir. Biçare gü- vey istediği kadar dua etsin. Karısı hayatta oynuyacağı rolün programını çizmiştir. Ben böy- le alış verişe gelemem. Benden Ppaso! — Erkek erkekliğini bilsin ve evinin ağası olsun. Nazmi filozofane başını sal - ladı: — İnsanlar, yaratılış itibarile tahakkümü severler. Bizim ev- de söz sahibi babamdı; annem âciz bir kadındı. Babamın evve- lâ lüzumlu olan tahakkümü git- gide bir zulüm şekline girdi. Vel ezeceksin, yahut da n. Ben ne ezmek, ne de ezilmek istiyorum, Gçen gün bizim Fuada gittim. — Hangi Fuad? — Canım Sarı Fuat, mektep- te numarası 128 di, Biribirimize sokakta rastgeldik lenmiş, Sarıyerde oturuyormuş. Karısı gayet münevver, tahsil görmüş AAA herkesçe bilinen şekilde mütearrızlarına - teslim olarak mütareke akdine mecbur kal - FFransanın | Harbin sevk ve idaresi bakımından meraklı bir mukayese AAAARAMLARARA Yazan: Emekli Kurmay Başkanı Zeki GÜDER mışti. lim: Burada da Amanlar çok sinsi ve mahirane bir vaziyette siyasi ve askeri hazırlıklarımı tamamlı- yarak 22 Haziran 941 Pazar bahının — şafağında — “modern | harbin — icaplarından — olduğu- nu — söyledikleri evvelce hiç bir haber vermeden,, — yine ce hiçbir haber vermeden yine yıldırım gibi Sovyet Rusyaya Saldırdılar. Dünya — tarihinin nmiyet ve keyfiyet itibarile en büyük harplerinden olan bu top- yekün muharee, bugün on ye- dinci gününü idrak ederken ne görüyoruz ki Almanlar ay garp etmektedirler, Bunlardan: Şimal ordusu: Şarki Prusya- | dan harekâta başlayıp Litvanya ve Letonyadan geçerek Stalin müstahkem hattı üzerinde bu- | lunan — Ostrov'dan Leningrad şarkı umumi istikametinde ta-| arruz etmekte ve Kareli berzahı, Leningrad ve Mormansk bölge- lerinde bulunan Rus şimal or- dusu gruplarını arkadan çevire- | rek rir'ate mecbur etmek, Mos- kova ile irtibatını keserek şarka sürmek ve imkân bulursa sü- ratle hareket ederek imha et- mektir. Bu Alman şimal grupu- nun diğer mühim bir hedefi de Finlândiyaya kadar olan Rus sahil kısımlarını elde etmeğe muvaffak olursa Sovyetlerin Baltık donanması üssüz kala rak ya İsvece iltica ederek hi- mayesine sığınır vehut da son mermisine Hadar taarruz ve müdafaada bulunarak — gerefli bir surette ölür veya intihar e- der. Merkez ordasu: Varşova şark ndan harekâta başlı - yarak Pinsk bataklıkları gima - linden Minsk - Grodno ve Sta- lin hattının hemen gerisinde bu- lunan Smolensk mihverile garp de Parise olduğu gibi burada da Moskova umumi isti- kametinde taarruz etmekte ve mda mühim zırh h ve motörlü gruplarla harekât mıntak: cephi bilhassa bü Tefrika No. 21 bir kadınmış. Beni ısrarla davet etti. “Yavrum! dedim. Ben ka- din — meclisinden — ho: Münasebetsiz birşey sinirlenirim. Sonra hele âlim ka- dınları hiç sevmem. Dehşetli u- kalâ olurlar. Birgün böyle ta - nınmış âlim kadınlardan birile konuşurken damdan düşer gibi bana: “Mantık okudunuz mu diye sormuştu. Ben de birdenbi- re mantık diyeceğime “tık ık,, demişim. Beni öyle azarladı ki, kaçmak için kapıyı güç bulabil- 'arına da- riyere — gittim. Zili çaldım Kapıyı iri yarı bir kadın açtı dim, Ne ise Fuadın 1: namadım. — S; Dere içinde bir ev — Kimi istiyorsunuz? mi — Burası amma kendi evde yok, Kapıyı çekip dönmek — üzere iken — Durun, durun, dedi. Siz şu arkadaşı ola nız galiba, d meği et etmişti. — Davet mi?. Hiç bana birşey söylemedi. Biraz bekleyin, gelir Sokak kapısının önüne bir is- kemle koydu. Bu muamele kar- dönüp gitmek v Fransa| Mindan Karpatları - şimalinden imdi gözümüzü şarka çevire- phesinde olduğu gibi şarkta da üç esaslı grup halinde üç mühim istikamete taarruz — Fuat Beyin evi burası değil dvet. Bugün için beni ye- t Fuadın - kılıbikliğimi yapılmaktadır. Burada mühim heder bittabi Sosyalist Şüralar Cümhuriyeti olan Sövyet Rusya- nin kalbi olan Moskovadır. Cenup ordusu: — Rümen, Slo- vak, Macar ordularını da ihtiva eden cenun grupu siklet merke- zile yani mühim kuvvetlerile Pinsk bataklıkları cenup kıs - dolaşarak, aşarak Besarabya hududunda bulunan Rusların ce- nup orduları gruplarını Dinye- per şark sahilinde bulunan Sta- lin hattına ricat elmelerine mey- | dan bırakmadan şimalden kav- rıyarak Karadeniz - sahillerine doğru sıkıştırarak imkân dahi- Şimdilik — —— Bukadar! Çiftçi mallarını sigorta — — ükümet son — gühle yeni bir kanan Kalild ti: Çiftçi mharmm koruma nunu, Bu kanun, çiftçi mall ziyanlardan koruyacak, ne itibariyle ziraat işleriyle uğra- şan vatandaşlar mallarının iti- na ile muhafaza edileceğinden e min bulunacaklar. Halkımızın ekseriyetinin çiftçi — oldukla göz önüne alinacak olursa bu yeni kanunun ne kadar - geni: bir halk tabakasının ihtiyacını cevap teşkil edeceği kolaylık! anlaşılır, Bu kanun daha ziyade genişletilmelidir A ncak bu kanun ciftçile rimizin bütün ihtiyaçla rına cevap verecek mahiyett | değildir. Bu itibarla kanunm daha ziyade genişletilmesi — | zamdır Fikrimi izah edeyim: Moselâ bir haftadanberi de linde muharebeden hariç kılma-| yaya eden yağmurlar, yurdı larını istihdaf etmeleri muhte- meldir. Almanların on beş gündenbe- ri inkişaf etmekte olan bu ha - reket tarzlarında aynen garpte olduğu gibi daha seri bir ilerle- me kaydedebilirlerse: 1 — Rus ordularının mühim bir kısmın Stalin hattile hudut arasındaki cereyan etmiş ve et- mekte bulunan imeydan muha- rebelerinde harp harici bırakıl- miş olurl. 2 — Peşi bırakılmıyân bir tazyikle Stalin hattına ricat e- den Rus küvvetlerile birlikte girilmiş ve Rus ordusu tertip- Jenmek fırsatını bulamıyarak burada da belki daha zayif bır mukavemetle karşılaşabilir. 3 —Garpte Fransızlara oldu- ğu gibi burada da Rusların da- hilden mütemadiyen getirdikle- ri “Wyvetler'c takviye edildiğ duduğumuz Stal karşılaşamıyacakları tahmin e- dilebilir. Artık bunun neticesi Fransa- da olduğu gibi bir mütareke ile | mi hitam bulur, yoksa daha zi- yade tahmin edildigği veçhile zi | te harpleri ve oyalama müda - faalarile şimali Kafkas ve Ural dağları arkasına mı - çekilinir, bunu da zaman gösterecektir. Yalnız burada şavanı dikkat olan diğer mühim bir mesele de - busün baska bir köyün basini Alman - Rus harbi karşısında japonyanın bugünkü durumu - dur. Bu vaziyet de aşağı yukarı Fransaya olan taarruzlarda talyanın oynadığı role benze - mektedir. Bidayette İtalya taarruz et- memiş fakat Fransa, hasmane bir vaziyet takındığı icin Alpler de bir milyona yakın Frnsız or- (Sonu: sahife 6, Sütun 1 de) yakından görmek için — bırakıp itmedim, bekledim. Biraz son- ra Fuat geldi. — Aman effedersin. Bu sa- h mahalleli bir toplantı yap- da... Bana da haber gön - dermişler.. Niçin burada oturu- til yorsun. İçeri girsene... — Sizin refika burada bekle- memi söyledi. Birare Puat, sanki bana ev- lilik hayatının cilveleri imiş gi- bi kulağıma fısıldadı: — Malüm a; karı kocalık! Dün akşam biraz atıştık, hâlâ öfkesi geçmedi. Merak etme ben onu yumuşatırım. Anahtarla kapıyı açtı — Cicim! gel. Mektep arka- im Nazmiyi sana tanı Cici, bir türlü kendini göster- medi. Sokak kapısının yanında- ki misafir odasında idik. Fuat, kapıyı aralık bırakarak cici az- manını kandırmağa gitti. Ben, ipek kozalarile işlenmiş bir çerçevenin ortasında Fuadin resmini seyrederken ikisinin kı- rık, dökük münakaşaları kula - ğıma kadar geliyordu. — *.. elin itini davet ettiğin zaman bana danıştın mı ”. — Aman sus! Rezil oluyorum. — Ne olursan ol... Evine mi- safir davet edenin mutfakta aş- çısı olur da: Aman hanımcığım... Ayak- larını öpeyim... Bir iştir oldu. Bir daha tövbeler tövbesi Benim bu evde saçımı sü- pürge ettiğim yetişmiyormuş gibi bir de sürü ile aç doyura ni | hattı Ruslar — Bankası ise vereceği parava için bir kapan halini alır da ya- | rılması muhtemel- sediklerden lerse Alman — ordusunun hattı garbinde artık bü-| mukavemetle bazı yerlerinde, ezcümle Burs havalisinde mahsule - oldukı zarar verdi. Taşan bazı cayla üc dört köyün mahsulünü - he men hemen tamamiyle mahvet) ti. Demek oluyor ki mahsuller, mahvolan bu köyler halkı, gelej cek mahsul vaktine kadar - se| falete mahköm bulunuyarlar Tabil belki hükümet kendilerii yardım edecek, belki Ziraat Ban kası kendilerine bir mil razatta bulunacak, köylü var vilâyetlerdeki fabrikalar ameleliğe yazılacaklar, bu & retle genenin geçmesini beklej yecekler. Fatat bu tedbirler asla kâf değildir. Hükümet ne yardım etse bu yardım mal kalmağa mahkümdur. — Zi telik faiz ister. Köylünün meleliğe sülük etmesi onu to rağından uzaklaştırır. | Ne yapma'ı ? B v nevi felâketler - Warag sında köylüyü — himas etmek icin cok esaslı tedbirlej atmak — mecburiyetindeyiz. tedbir pekâlâ bütün memleke te şâmil bir çiftci — sico tesis etmek- olabilir. — Bül yürt. çifteileri böyle bir tesekj küle seve seve girerler. Cün gelen felâket, yarın kendi larına da gelebilir. Eğer — böylü bir teşekkül de vücuda getirili cek olursa “Çiftçi Mallarını Ko ruma,, kanununu kabul etmel | suretiyle bu yolda - hayırlı - bij adım atmış olan hükümet, va zifesini tam bir şekilde ifa etmij sayılır. MURAD SERTOĞLU ğım ... Cehennem olsun gitsiri aşçı dükkânında karnını döyur) sun... — Yavaş söyle... Şimdi düşü| bayılacağım... — İstersen geber! Bıktım, u sandım. Yavaşcacık kapıyı araladım Ayaklarımın ucuna basarak şarıya çıktım. Sokak - kapısın gürültüsüzce açtım, fırladım Ooh! derin bir nefes aldım. Fazıl güldü: — Mübaleğa ediyorsun Naz mi! dedi. Hiç mübaleğa etmiyorum Vak'a tamamen anlattığım gib geçti. — Sonra Fuada rasgeldin mi — Kaç defa, Zavallı beni u; zaktan gördükçe kaçacak delil arıyor; şimdi söyle bakayım. dert çekilir mi? — Camm, her kadın böyle o maz ya, — Şüphesiz. Yalnız ya tahal küm edecekler, yahut çoluğ: çocuğa boğulacaksın. — Azizim, sen hayatın tabii güzelliklerine düşman olmuşsun Pembe, yumuk yumuk bir yav- rucuk, Lüle lüle sarı saçlar. — Evet o pembe, yumuk yu- muk, lüle lüle sarı saçlı meleği sahici melekler gibi yemesi, ü mesi, hastalığı, di sa hakki xı « fikrine hücum eder bütün itiraz ve tenkitlerin han: gisinden b: gibi ellerini kavu (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: