15 Ocak 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

15 Ocak 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

, SAYFA: Z ürriyette Iğnı Kazan muharriri, iktidar partisi müfritlerinin Çocuk B- #işgeme gibi kurumları ele ge- çirmekle kalmayıp, parlâmento- dar grupunu da fethetmeğe ça- Jıştıklarına işaretle diyor k İhtidar partisi müfritleri, Ço cuk Esirgeme Kurumundan sou ra Hava Kurumunu ele geçir- mişler; şimdi de Parlâmentolar Grupunu elde etmiye çalışıyor- larmış; bu gidişle ikinci plân- daki stratejik noktaların fethi tamam olunca, artık mesele binedeki mutedillerin çantaları n cmuzlayıp yola koyulmaların dan ibaret kalıyor.. Arkasın- dt ne olacağı malüm: Tota! ter bir demokrasi. Görülüyor ki dâvanın so2u ko'tuğa gelip dayanmaktadır. Bütün ümidlerimiz, bu koltus- ların millete mal edilmesindey di; «Demokrasiyi biz istedik, biz kuracağız!..» diye yüksek. perdeden konuşanlar, millete u. nu vâdetmişlerdi.. Halbuki bu koltukları, onlar, kendi aralı- rında bile paylaşamıyorlar; rede kaldı ki millete mal et ler!. Bununla beraber mille yal sukutuna uğramış de; Zira o, mallarının ne olduğuzu çortan biliyordu! * Mezar taşları v atanda Yedekçi, bu baş- hk altında yazdığı fıt- vada, son günlerde milletveki!- lcri arasında bir akraba ve tı- allukat medhiyesinin hızlanmış Lulunduğunu belirterek ' şöyle diyor: Bugünlerde bazı milletvek'l- lerimize bir baba merakıdır ârız oldu! İş Tahtakılıcın babasın- | dan mı açıldı nedir, birçokları bir kolayını bulup Meclis kür- süründen — mütemadiyen ba- belarını medhediyorlar! Filâncanın babası şöyle kah- | Tamanmış- Şöyle zindanlara a- | tılmiş! Berikininki şöyle hürriyetper vermiş, Milli Mücadelede şuğu yapmış, bunu yapmış!.. Bu akraba ve taallükat med- hiyesi böyle devam ederse, kör ikarım ki çok yakında sayın bi- Taderler, muhterem hanımvalle ler, teyzeler, iffetlâ hemşire ha- le Kayu Hizelimiler hakkilik (4 Adnan Aldı İi ae mCüMüyeler işitesiir S Osmani bağkasının aa riz!. Fakat işin doğrusu ben bu mühterem zevatın — babalarını değil de asıl dayılarını merak ediyorum. Dayıları — nasıldır? Dayıları! Malüm ya kız halaya, oğları dayıya çeker derler!.. Amma İncedayı da meydar- da.. * Bir yumruğun hikâyesi N ine Hürriyette - Hikmet Feridun Es, «Bir yumru- Gun otopsisi> - adlı fıkrasında şunları yazıyor: Yirminci asrın en yumruğu haline girdi? Joe Louis'in yumruğu mu? Dempsey'inki mi? meşhur Kabine ve çekiliş sebebleri — Baş tarafı 1 incide — tâyin edildi ve cidden güzel bir ha- Feketle hemen istifa eyledi. Bu çe- kilmenin bir buhrana sebeb olaca- Bi endişesile hükümet İstifayı ön- Temek İçin Kasım Gülek'i maka- mında biraktı, fakat tüyini yazan Resmi Gazete'yi de toplatmağa te- Şebbüs etti. Hâdise garibdir; acibdir; emsa- Tine çokluk tesadüf ” edilemiyecek mahiyettedir. İstifa geri aldırılamadı. Müna- kalât Bakanı da bu suretle kabine- Yİ varlıktan yokluğa nakletmekte bir âmil oldu. İkinci Hasan Saka'dan sonra hü- kümet riyasetine kim gelecek? O- rasını bilmiyoruz. Belki bir Üçüncü Hasan Saka kabinesi ile karşılaşa- gağız. O muvaffak olmazsa bir dör- düncüsü de gelebilir. Fakat kim ge- lirse gelsin, düşen kabinenin çeki- Tiş sebeblerini dalma — gözönünde tutmatıdı N( den kabinede kaybe- deceğimden, memleket namına çok üzüldüğüm şahsiyet Tarım Bakanı Cavid Oral'dır. le Kartal balçıvanları ika göstererek mektubla ce- yab vermek nezaketinde bulundu ve Kartala benim vasıtamla bir trak- tör ve bir harman mal ğini bana tebşir eyledi. Kendisine köyüm namına teşekkür Pahid Oral —başladığı işleri başar- mak için— yeni kabinede yine Ta- Tım Bakanı olarak bulunmazsa ya- ederim. CAZE TELERI B eS A BARIŞ A Totaliter bir demokrasiye doğru... 'Yoksa Karpantiye'nin mi? Hayır, gü Ankarada — atılan | meşhur yamruk. Her günkü gazetelerde ona yazı. Yumruk hikâyesi! Daha doğrusu tefrikası!.. Belki de dünya — şampiyonu Joc Louis'in milyonlara sigor- talı yumrukları hakkında dahi| bü kadar çok yazı yazılmamış, bu derece çok lâf edilmemiştir. Emekliler - hele beş seneden beri metelik almıyan Şirketi Heyriye emeklileri - tekaüd ka- rununu bekliye dursunlar. Adliye Sarayı projeleri kerarda, Büdce tedkikleri bir tarafta beklesin. . Hayatı ucuzlatma raporları raflarda tozlana dursun.. Paramızı yükseltme inceleme li acele etmesin.. Mesken buhranından dolayı pek darda kalanlar biraz daha dişlerini sıksınlar. Biz şimdilik, br <yumruğua otopsi> ile meşgulüz. Acaba kürsüden inerken mi Ptildı?.. Yoksa indikten sonra 1m?.. Sağdan mı? Soldan mı?. Kroşe mi?.. Değil mi?.. Otur yumruk faslı, kalk yucı Yuk fash. bir N.K. YİİKISA HABERLERîı * İngiltere İaşe Nezareti maemleketimizden iki milyon ki- lo fındik almıştır. * Cay satışlarının - serbest bırakılması için çay tacirleri Ticaret Bakanlığına — telgrafla müracaat etmişlerdir. * İsciler için şehrimizde bir hastahane açılacağını yazmış- tık. Çalışma Bakanlığı Teşviki- | yede bir apartman satın almış- | tır. Apartman 70 yataklı has-| ahane haline getirilecek, | * Demokrat Parti Kadıköy | şubesi halkın dilek ve şikâyet- lerini takib için bir büro aç- nıştır. & Brezilyadan mühim mik- carda kahve gelmektedir. * İstanbul vapuru dün saat 12 de 150 yolcu ve 300 ton yük- | le batı Akdeniz seferine çık- mıştır. y sının kurşun — börülarını sök- müş ve yakalannıştır. v Sehremininde oturan Meh med arkadaşı Osman ile alacak yüzünden kavga etmişler, Os- man Mehmedi bıçakla yarala- mıştır. * İzmirde sarhoş bir Ame- rikalının öldürülmesi münase- betile Geveze gazetesinde «böy le misafirlere, böyle misafir- perverlik gösterilir.» yollu yaz dığı yazıdan dolayı Remzi Gür- can, 2 nci asliye cezada 200 ra para cezasına mahküm ol- reuştur. * Bedros” Vartanyan, Berç Feleyan ve Jan adlarında üç g€vcten müteşekkil bir şebekc- tin geceleri 30 a yakın ev so: dukları tesbit edilerek yakalan maşlardır. * Nuri Alemdağ, Kemal Şan Muhiddin Uslan, ve Ref'k ün adlarında dört kişi bir Ctup Mustafapaşa hanında Mus tafonun dükkânından birkaç top kumaş çalıp kaçarlarken yaka- Tanmışlardı * Sişlide Eşrefefendi soka- ğında oturan Ayşe Gül kömür- dzır en aşağı iki üç sütunluk | den zehirlenmiş ve tedavi için hastahaneye kaldırılmıştır. Dişleri ve diş etleri meydana çıkarak korkunç bir deli gül, #ü yapıyordu; ölüm bu gülüşü katılaştırmış, derinin bütün kav rımlarında tesbit eylemişti. Öl- çüsüz bir surette açılan iki göz, bizi iki nazarla hançerliyordu; fakat artık bakmıyan bu nazar da deliliğin en müthiş ifadesi ka kılmış kalmıştı; bu nazar o de- rece cinneti gösteriyordu ki tı- marhanelerde, deli hastahanele- rinde yaşıyan bir mecnunun gö- zünde bu kadar mahuf surette Bırıtan bir deli gözünü rastla- madım, Cesedin üzerinde - bütün bu yerlerini değiştiren adaleleri, gerilen sinirleri, fırlak kemikle- F ve çehrede bu ağzın korkunç gülüşünü, ölüme rağmen yaşı- yan gözlerdeki deliliği tetkik ettiğim zaman çanın altında sımsıkı bağlı olarak kırk iki sa- at yatan bu adamın can çekisme sinin hiç bir işkence ile kıyas kabul etmiyecek kadar müthiş olduğunu anladım. Ne parçalı- n bıçaklar, ne yakan kızgin demirler, ne koparan kerpetens ler ne mafsalları ayıran çarmılf lar, ne kemikleri odun gibi ikii ye bölen destereler blr canlı vü cud tizerinde bu çan kadar taliy ribat yapabilirdi, İnsan dimağı ni en müthiş bir korku tesiri altında bırakan bu görünmez ve narım doğrusul R. C. V. ——— —— — ae ŞEHİR HABERLERİ İstanbul Lise- sinin 65 inci kuruluş yılı —. İ Bugün hii_ıııl. törenle kutlanacak Memleketimizin en kidemli İr fan yuvalarından biri olan İstan- bul Erkek Lisesi bugün kurulu- Funun 65 inci yılını İdrak etmiş- fir. Bu Jiseden yetişenler ve ha- len bu çatı altında bulunanlar bu günü törenle kullarmya hazırlan- maktadırlar. Bu münasebetle bugün saat 14 te okulun konferans salonunda bir tören yapılacaktır. Törene İstik- A marşı ile başlamlacak, — Vali vekili Halük Nihad Pepeyinin çış nutkunu müteakib, lise müd Yü Salim Atalık bir hitabe irad edecektir. Bilâhare mezunlar cemiyeti re- isi Yaşar Tümbek — ve okulun en eski mezunu Raif Ogan bir ko- Duşma yapacaktır. Bunu mütea- kib talebeler ve mezunlar Taksim Abidesine giderek bir çelenk koya- caklar ve tören avukat Celâl Yar dıracıran bir hitabesiyle sona ere- cektir. BU AKŞAMKİ TOPLANTI İstanbul Erkek Lisesinin 65 in- ci yıldönümü münasebetiyle İstan- bul liseli Vali Hulük Nihad Pe- reyinin himayesinde bu akşam sa- at 21 de İstanbul lisesinin yanın- daki cemiyet lokalinde sabaha ka- dar devam edecek - olan suvareye kütün İstanbul lisclilerin eşleriyle birlikte geref ve miyet 1- Care heyetince rica edilmektedir. Esnaf Odaları lâğvedilecek mi ? eleri Son günlerde, Esnaf Odası- ran, lâğvedilmesi — kararlaştığı kalde esnaftan 949 senesi ai- datı topladığı hakkında - dedi kodular olmuştur. Dün kendi- sile görüştüğümüz salâhiyetdar bir zat şunları söylemiştir: <— Esnâf Odalarını kaldıra- rak tekrar Esnaf Cemiyetleri s'stemine dönmeyi esas ittihaz eden yeni <«Esuaf Dernekleri kanun tasarısı> iktısad — encü- menince kabul edilmekle bera- ber Ticaret Encümenince red- dedilmiştir. Bu rebeble hâlea| olamaz.» Esnaf cüzdanlarının ihtilâfa sebeb oldu Tevziine başlanan 949 sene- si esnaf sıhhi muayene cüzdan ları bazı ihtilâflara sebeb ol- Tuştur. Cüzdanların Esnaf O- dası vasıtasile tevzii icab et- mekte iken Belediye, cüzdanla- vu tevzii işini Esnaf Cemiyet- lerine vermiştir. Cemiyetler ise korcu olan âzalara, bu borcu taşfiye etmeden cüzdan veril- receğini bildirmektedirler. Vaziyet esnaf arasında şikâ- yetlere sebeb olmaktadır. Esnaf Odası, alâkalılara müracaat e- derek cüzdanların Oda tarafın- dan tevzi edilmesinin icab et- tiğini bildirmiştir. * Faik Boran adında biri trumvayda Hüsnü Kıral adında bir şahsın 180 lirasını çarpmış ve yakalanmıştır. * Belediye İktısad Müdürlü ğü kadrosunda bazı değişiklik- tevzii YENİ Edebiyat Bahisteri San'atta ileri ve gerçek Z eni Çikân bir sanatkârın — <İleri> fi- kirli olmasi — gerektiği göyleniyor. «İleri> için de «Ger- çeklik> ölçü tutuluyor. Bulanık alı kelimeler. Bir defa as- Mekân» a, mecazen «Za- a aid bir vasıf olan <İle- dergide len man ri> kelimesini, «Makün> ve «Za- man» kaydından âri atfetmek n& kadar lur? İleri fikir> denilince, akılda En son fikir> gibi bir- intiba' uyanıyor. Halbuki <En son» ve- fikrin, muhakkak Fikir> e yerinde o- ya En doğru fikir: mez; enyeni olması icab et «En eski fikri> n demutla- ka «En yanlış fikir> olması lü- zım gelmediği gibi, İsanın doğu mundan beş asır önce yaşamış olan Sokrat öyle fikirler ortaya atmıştır ki, zamanımızda dahi değerlerini kaybetmemiştir. Bu gün bombası icad edilen atom, Mehmed Emin Yurdakul ! ihtifali yapıldı 'Türk Küttür Çalışmaları — Di neği tarafından dün saat 15 de B minönü halkevi salonunda büy Türkçü şalr Mehmet Emin Yur- dakul için bir ihtifal yapılmıştır. Büyük şafrin aziz hatızgerna hür meten beş dakikalık ihtiram sükü- tundan sonra kürsüye gelen Hu- kuk Fakültesi profesörü — Sadri Maksudi Mehmet Eininin hayatını, Türkçillüğünü ve — milliyet izah eden etraflı bir konuşma mıştır. Bundan sonra Türk kültür çalış- maları derneği adtna Necatl irşoğlu küreliye gemiş ve bir ko- tüşma yaparak skccrin! şu cümce dörle bitirmştir. — Mehnet Eimin memleket aş- kının ve sevgisinin bir timsali ola rak talacaktır. TWüili şairlerim'z'n istediği Tü. kçü gerş'ik bugün .et cuttür ve onün ideol! uğrunda ça- Tışmaktadır.> Müteakiben Ab:net Tahaoğlu, Aysel Ünler, LAtif Sungür tara- fından büyük şalrin kıymetli giir- leri okunmuş ve şairin torunu Do- gan Yurdakul —<«Mehmed Eminin eaki edebiyattan ayrılışı> mevzulu bir konuşma yapmıştır. General Dugla Arkarayar .'!4 Geçen Pazar gür mize gelen İsveç *en biri lıu.,k başkomutanı Genera b le- şi, yarın Ankaraya gidediterdir. İsveçli misafirler, şehrimizin tek- mil müze ve saraylarını gezmiş- lerdir. General Duglas, şehrimiz £cförlerinin - klâkson çalmaların- 'dan şiddetle şikâyet etmiş, İsveç- te klâkson çalmanın yasak oldu- ğunu, seyrisefer“ kazalarının pek az vukubulduğunu söylemiştir. Maliye, vermekten vazgeçti 5228 sayılı kanun gereğince ma- liyenin elindeki arsalar belediyeye devredilecek ve bunlar — taksitle meskensiz vatandaşlara tevzi edi- decektir. Maliye — Bakanlığı, — teşkilâtına tir tamim göndererek, —münferld ve ticaret sahalarındaki arsaların belediyeye verilmemesini bildirmiş tir. Maliye Bakanlığının bu tamimi üzerine belediyece yapılan çalış- malar inkitaa uğramıştır. Belediye Bakanlıkla temasa ge- çerek (münferld arsa) - tabirinin Belediyeye arsa ler yapılacaktır. Yazan : Octave Mirbea açıklanmasın istemiştir. ışm“: u gayri- maddi çan bütün ma- lüm işkence âletlerinin hepsini birden kendinde cem' ederek ay ni zamanda bir insanın düşünen ve hisseden bütün varlığına sal- dırarak yüz cellâdın yapacağını yapıyordu. İki mahküm yeniden bağları gçekmeğe koyuldular, Gırtlakla- rı ıslık gibi ötüyor, böğürleri daha sık solumalarla inip kal- kıyor, fakat güçleri kuvvetleri yetişmiyor, vücudlarından dere- ler gibi ter akıyordu, Şimdi an- cak güçlükle ayakta durabiliyor Jar, Bartleşmiğ ankilozlaşmış par Taaklarile gırımları germeğe ça- İığıyorlardı. & Gardiyan gürledi * g— Köpekler!... — >a, Bir kırbaç darbesi sırtlarını sardı fakat ıztıraba kargı onları doğrultmadı bile... Sanki pör- #ük sinirlerinden bütün hassa- siyet kaybolmuştu. Gittikce bü- külen, gittikce titriyen diz ka- pakları birbirine çarpıyordu; damarları, mafaalları görünen derilerinin altında adale namı- 'na kalanlar tetanos hareketle- rile büzülüyordu... Ansızın biri bitginliğin sonuna gelmiş ola- cak ki, bağları bıraktı, ağzın« dan küçük ve boğuk bir inilti çıkardı; ve ellerini öne doğru uzatarak ağzından oluk gibi yah bir kan boşanması ile cese- din yanına düştü. Gardiyan tekrar bağırdı: — Kall * Alçak! Kalk, köpek!.. ı Kırbaç dört defa islik çalarak adamın sırtında şakladı.., Çiçekli sakların üüzering ko- nan büyük bir kanad gürültüsü ile uçtular, Arkamızda tavus SABAH ç Milli Piyango çeki Talebe yurdu mes'elesi ...Y.A.ım——whm dolar — -—d7— fikir olarak, iki bin yıldan da- ha eski bir maziye maliktir. İkinci Dünya Harbinden sonra insanlığın başına belâ — kesilen ve zühirde yeni gibi görünen komünizm fikrinin menşei ib- tidaf kavimlere kadar gider. y A Doçent Dr. İsa, Muhammed, Buda, eski ağlarda yaşamış olmalarına rağ men, yer yüzünde hâlâ onların getirdikleri fikre inanan milyon larca insan vardır ve mezkür dergi yazarlarınım zannettikleri gibi, bu milyonların topu birde abdal değildir. Doğrusu aranılırsa, kelimenin hakiki mânasile «Yeni> olan hiç bir fikir yoktur. Ne kadar «İle- olursa olsun, her fikrin «Geri» de, mazide kökleri va Imam Hatib kursları bugün açılıyor Şehrimizdeki Yürli tü eabaği m ve hatip ötyemezdeki 26 incı ilk okulda açılacaktır. Milli Eğitim Müdlirü Murat Uraz dün okula giderek yapılan son hazir- hıkdarla bizzat meşgul olmuştur. Müllt Piyangonun 15/Ocak 1949 çe Kilişi bugün saat 13.30 da Ankara- da yapılacaktır. İkramiye kazanan numaralar Ankara Radyosile bu- gün 23 de yarın da 14 de pacaktır. Yonl talebe yurâu müdlürü Sami Akyol dün Beyazıd merkez yur- duna gelmiş, talebelerle bir hasbı- halde bulunmuştur. Yeni müdür talebelerin dilekle- rini dinlemiş ve bunlara en kıs. bir zamanda çare — bulunacağını göyliyerek, yurd meselelerinde ta- lebelerden de müznheret İstemiş- tir. Yurdların Bakanlığa devredil- mesi için gerekli protokol henliz ikmal edilmediği için Sami Akyol Bakanlık müfettişi olarak vazife Bine devam edecektir. süren iki yabancı dolandırıcı Bir ay evvel şehrimize gelmiş o- lan Holandalı Rossel Sam ile Kadaşı Veys Blam, Leon adında birisi vasıtasıyla Kapalıçargı civa- rında Çuhacı hanında 27 No. da pırlanta ve elmastraş fabrikatörü Edvard Elmasyana giderek kütli- yetli miktarda çıplak pırlanta fa- Şi almak istediklerini söylemişler- dir. Edvard, cevahiye! Seruyandan 54 bin liralık taş alarak müye- rilerine — vermiş, karşılığında da 17.000 dolar almıştır. Edvard ertesi rabah dolarları bozdurmak tçin 'bankaya müraca- ünce bunların sahte olduğu- nu ve kendisinin - dolandırıldığını anlamıştır. Derhal zabıtaya haber verilmiş ve zengin müşterilerin ex- 'tesi sabah uçakla İtalyaya gide- cekleri öğrenilmiş, doğru Yeşilk3y hava meydanına Koşan kuyumcu dolandırıcıların, o sabah saat 8,20 de Kalkan udlkla hareket ettik- lerini görmüştür. Keyfiyet uçağın imeceği meydan Jara - bildirilmiş, dolandırıcıların yakalanmaları temin edilmiştir, at e Ncî[.ER kuşlarının çılgınca feryadlarını işittim; fakat adam kalkmadı... 'Artık kımıldanmıyor ve kumuün üzerindeki kan lekesi genişli- yordu..c Adam ölmüştü!... Küçücük parmakları cildime giren Klarayı sürükledim... Ben zinin uçtuğunu hissediyordum P! ve bir sarhoş gibi ayaklarım do- laşıyordu... Mütemadiyen tekrar ediyor- dum: — Bu kadarı fazla... Fazla... Beni kuzu gibi takib eden Klara da tekrar ediyordu: Ah! Görüyor musun sev- gilim?.. Biliyordum, ben!... Sa Ha yalan mı söylemizim?... Merkezdeki büyük havuza gi- jen yola girdik; oraya kadar izi takib eden tavus kuşları bü yük gürültülerle bahçenin sıklık İarında ve Peluzlarında dağıldı- Yazan: dır. Felsefe ve ilim tarihi açık- ca gösteriyor ki, fikirler, ns lar zarfında, bütün insanlık tas rafından, müştereken aranılmış, bulunmuş, düzeltilmiş, yenilen- miş ve geliştirilmiştir. Bugüne bakarak dünü ve evvelki günü | a ehmed Kaplan görmiyenler sadece haksızlık etmiş olmazlar, hakikate de iha net etmiş olurlar. «Hürriyet» ve «İnsan şahsına hürmet» gibi çok eski bazı fikir ler vardır ki, bugün kendilerini «İleri> sanan bir çok memleket- lerde yok edilmiş, bu yüzden o memleketler en korkunç istib- dada sürüklenmişlerdir. Eğer «Eski> ve «Geri» diye bu fikir- leri değersiz bulursak bizim ba- gımıza da ayni âkibetler gelir. Bu mülâhazalar, <Fikir: «Eski> veya «Yeni: eri: için ve ya «İleri> vasıflarını kullanı nın yerinde yeter sanırım, İleri: olmadığını isbata için bir ölçü olarak ö Gerçek: © gelinci lık bir. kelimedir. «Gerçek> diye neyi kasdediyo- ruz? Hele san'at ve edebiyatta serçek> ten — bahsetmek bizi büsbütün çıkmaza götürür. Gerçek» kelimesi, doğru ola- rak, ancak matematik, fizik, kimya gibi kanunları sabit ve muayyen hale gelmiş ilimlerde kullanılabilir. İki kere ikinin dört ettiği bir gerçektir. Suyun H2 O dan mürekkeb bulunduğı ve yüz derecede kaynadığı bir gerçektir. Fakat bütün ilimler- de bu kadar kat'i «Gerçek» ler henüz bulunamamıştır. Meselâ Psikolojik ve sosyolojik hâdise ler, bugün çeşitli şekillerde izah olunmaktadırlar. Bunlardan hiç biri matematik veya fizikte olduğu gibi «Gercek> sayılamaz lar. Zira prensip itibarile tabiate ait hakiki bir kanun, tek, metin ve sabit olmak icab eder. Dün- ya hem döner, hem dönmez de- miyoruz. Halbuki içtimai, ikti- sadi ve ruhi hâdiseleri birbirine taban tabana zıt şekilde izah e- den mütefekkirler vardır. İli lerin bir kısmı kemale doğru i- lerlemektoğlirler. Pakat honüxz emale ermiş değillerdir. To- taliter memleketlerde olduğu gi bi, henüz ilmi kanunları sabit olmamış hâdiseler hakkındaki çeşitli izah tarzlarından biri zorla bigüne ve mutlak «Ger- çek> diye ilân etmek, insan ze- kâsını bir zanna çiviliyerek ha- kikate doğru ilerlemesine mani olmak demektir. Ortaçağda böy le yapılmıştı. Pek çok sahalarda insanlık henüz «Gerçek> i bul- Mmuş değildir. «Gerçek> ? bulmak için en lüzumlu şart <Hürriyet» tir. Eğer eİleri» fikir için bir ölçüden bahsedilmek lâzım ge- lirse, bu «Gerçek» ten çok <Hü riyet> olmak İcab eder. Totali- TEŞEKKÜİ Oğullarım Feysi: ve:Yaman - maç'ın büdemciklerini ve burun et Terini üti bir Hasükat, büğüki 've “yakın bir alâka ile ameliyatını yar pan Beşiktaş ve Süleymaniyo sağ- lhık merkezleri kulak, burun, boğas mütehassısı doktor Muzaffer Ök- tem'e Sayın gazeteniz — vasıtasile teşekkürlerimin. iblâğını — rica ede Şehir Genel Meclisi üyesi Avukat Ekrem AMAÇ Çeviren : Refi? Cevad Ulunay lar. Gayet geniş olan bu yolun her iki tarafı kuru ağaçlar ve çıplak dalları semada sert ara- besklerle çitişen kocaman Temr- hindi'lerle pılmıştı. Bunların çoğu boş ka- hyor; bazılarında giddetle bükülların mecbüri olan (hamadryad) Müş kıvrılmış, menfur ve müs- tehcen işkencelere maruz bıra- kılmış erkek ve kadın vücudl: m bulunuyordu. İşgal edilmiş bulunan her kovuğun önünde kâtib gibi siyah elbiseli bir a- dam karnının üstünde bir yazı takımı ellerinde adliye kayıdla- rına ald defterler ile gayet cid- di ve vakur duruyordu. Klara: 4 — Burası, dedi, maznunlar kısmıdır... Bu gördüğün ayakta duran adamlar... İstintak edilen ter memleketlerde olduğu gibi, Berbest surette tasdik veya red | olunmasına müsaade olunmıyan fikirleri «Gerçek» diye empoze etmeğe kalkmak, dar kafalığın «Geri> fikirliğin ta kendisi olur. San'at ve edebiyat sahasına gelince: Burada «Gerçek» | ta- yin etmek çok daha kü bu saha, her şeydem önce, duygular, heyecanlar ,ihtiras - lar, hayaller ve semboller saha- sıdır. Masallarda anlatılan - tabiat ve insanlar hiç de bizim bildik- lerimize - benzemezler. — Fakat «Gerçek» değildir diye masalla- rın sanat eseri olmadıkları iddia | olunabilir mi? Keza destanlar, | asırlarca milletlerin - kalblerini | çarptırmış hayali yaratışlardır. Tasvir ettiği hâdiseler ve mito- loğik kahramanlar yalandır di- ye, İlyada veya Odise'nin sanat eseri olmadığını ileri sürenlere gülünür. Hele gürde ve piyeste «Gerçek» deyince neyin gösteri- leceğini pek merak - ediyorum. Goethe'nin — Faust'u, İbsen'in Pergünt'ü Meterlinkin Mavi Kuş'u, Fuzuli'nin Leylâ ile nün'ü <Gerçek> den çok <Yas lan> a, masal ve destana ben- zerler. «Gerçek» değil diye bun- ları da «Geri> ve eKötü» eser- ler mi telâkki edeceğiz? Diğer,sanat sahalarına gelin ce «Gerçek» ölçüsü bütün bütün mânasını kaybeder. Mimari ve musikide «Gerçek> kelimesinin hiç bir mânası yoktur. <Gerçek» kelimesi «Dış âleme uygunluk» «Tabiati taklid> münasında, re simde bir ölçü olarak kullanı!- mak istenilmiştir. Fakat bugün böyle bir şeyin vehimden ibaret olduğu, tek satha dayanan is- min, mahiyeti icabı üç buudlu mekânı aynen taklid edemiy ceği ressamın gayesinin tabia- ti aynen taklid olmadığı kâfi derecede anlaşılmıştır. Sonra, şiir, musiki ve resim kadar yüksek bir .sanat olan raksda «Gerçek> ne olacak? Hayattaki hareketleri aynen teklid mi? O zaman bu san'ate ne lüzum var? Sokaktan geçen adamları seyredelim, yeter. Ayni dergide bir şair, dört Türk aktörünü «Gerçek> oyna- dıklarından - dolayı beğeııışor. Kolimelerle ozmuz bu Bökmü nasıf vcmıgme gaş- mamalı. Aktörün oyunlarını an cak safdil insanlar «Gerçek» sanır. Tiyatro sahnesi ev olma- dığı gibi aktör de hayattaki a- dam değildir. Sahne ortasından yarılmış garib bir evdir. Ve ak- tör her hareketinde yalancıdır; bizi durmadan aldatır. Bütün sanatlar gibi tiyatro da «Ger- çek> olmadığı için hoşunuza der. Kimse hakiki bir aile faci- asını seyretmekten zevk duy - maz. Gerçek, Gerçek» diye aranı- Jan eğer sahici «Gerçek» ise, et rafınıza bakınız: - Bütün evler, bütün sokaklar, bütün Insanlar, bütün-hayat «Gerçek» tir. Sa- natta ille <Gerçek» peşinde ko şanlar, şiir, roman, resim, mu- siki eseri vücude getirmek için hiç zahmete katlanmasınlar: Çünkü dünyada «Gerçek» den bol hiç bir şey yoktur. Pascal'ın ressamlar için söylediği gibi, ns h olan şeyleri kopya etmeğe ne lüzum var? «Gerçek» insanları tatmin etmediği için sanatler i- cad olunmuştur. Sanatlerin ga- mralanmıştı. Her nu sen de görüyorsun ağacın gövdesinde bir kovuk ya dersem bu, onlara Yunan esâti- yesi «Gerçek> den başka bir şey yaratmaktır. lerin çekecekleri uzun ıztırab 1- le yapacakları itiraflarını zab- detmek için burada bulunuyor- lar... Maznunlar suçlarını nadi-| ren itiraf ederler... Netice iti- barile yine başka işkencelerle ölmek için mahküm kafesle- rinde ihtizarlarını süründürmi yerek hemen buracıkta ölmeği tercih ederler. Umumiyetle mah kemeler mahkümiyette ileri git mezler.,. Yalnız siyasi cürümler bundan müstesnadır... O zaman mahkümiyetler rastgeledir. ve grup halindedir. Zaten görüyorsun ya... Çoğu kovuklar boş kalmıştır... Bu fikrin oldukça marifetli olduğu- Zanne- rinden gelmiş olsa gerektir.Ağaç larm o güzel efsanesinden mül- hem olacak! Klara, daha genç yaşta olan bir kadının can çekiştiği bir a- ğaca yaklaştı. Kadın bileklerin- den bir demir çengele asılmış, ve bilekler şiddetle sıkılmış iki ağaç parçasının arasında birleş tirilmişti; — İki kollarında distan Tcevizi İlfin- den'tuz mahlütuna ve toz ha ne getirilmiş bibere hardala ba- tırılmış düğümlü, boğumlu bir ip sarılmıştı. — (Devamı var) kurtardığı adam... €YİrMi İki sene olu: Bir aydanberi daracık bir hücrede, havosız, işiksiz ve ufuksuz yaşı- yorum. Burası bana mezar gi- biydi ve mezarın ne korkung olduğunu bütün kuvvetile hivse- diyordum. Gezdiğim yeşil kır- lar, gakalaştığım arkadaşlar, ye- diğim sıcak yemekler, dalma şef kat ye ihtimam gördüğüm aile yuvası hayalimde bin kat güzel- leşmişti; onları tekrar görmek belki mümkün olmıyacaktı; be- ni o zindandan çıkardıkları 74- man bir müddet güneş altında ve temiz havada kalsam bile ar- tık kanım damarlarımda don- muş olacağından hiç bir şey his- setmiyecektim. Ansızın kapının kilidi dışarı- dan açıldı; bir gardiyar — Sizi istiyorlar! Dedi; biraz ötedeki polise tes- lim etti; o da ışığa çıkardı; ko- ridorlardan ve salonlardan ge- çirdi; müdürün odasına —soktu ve kendisi dışarıda kaldı. Müdür nazik fakat vazife ba- şında sert bir adamdı; — büyü- cek bir masa ardındaki koltu- Zundan kalktı, karşıma geldi. Bana şunları söyledi: — Oğlum, suçsuz. olmadığını umarım ki artık sen de anladın; bereket versin başlangıçta kal- mışsın ve haln olacak kadar ile- A gitmemişsin. Her halde bir ydanberi çektiğin sıkıntı sana tesir etmiştir. Hayatta hürriyet- sizlik kadar acı bir şey yoktur. Henüz tahsil çağında bulun- duğun haldo siyasete karışmak, memleketimize ve milletimize felâket getirecek olan fikirlere kapılıp siyaset yapmağa kalkişe mak büyük hatâdır; zeki ve ka« biliyetli gençsin, yalnız mil!et6 değil, insanlığa ve medeniyete de faydalı olabilecek bir meslek edinmeğo çalışıyorsun. Bu yol- dan şaşma ve şaşırtmak istiyen- lere aldanma. Gel şu pencerey: de, eşlğine ayak bastığın İhtili dâvasında ısrar edenlerin veye uğradıklarını gör! Beni pencereye götürdü. Dı- garı baktım. Orada beş, altı dare ağacı ve asılmış beş altı insan vardı; başları yana düşmüş, dil- leri sarkmıştı, vücudları biret et ve kemik torbası halindeydi. Göğüslerine ihanetlerini bildirem yaftalar asılmıştı. Ürperdim, da. marlarımda sanki kanım durdu ve gözlerimi kapadım. Kendime -zaman töybe ettim,» e Gogenlarda bu macorasın biş dostuma anlatan adam — bugün orta yaşlı, refah içinde yaşıyan, cemiyete faydalı, memleketin bayındırlığı için çalışan müs kemmel bir yarddaşdır. Kadircan KAFLI Verem hakkında bir toplantı 17 Ocak günü Ankarada Sağlık Bakanlığı nezdinde verem müca- Gelesi mevzuu Üzerinde mühim blr toplantı yapılacaktır. Bu toplantıya şehrimizden Hıf« Zıssihha müessesesi müdürü Dr. Nureddin Onur, Heybellada saı toryomu baştabibi Dr. 'Tevfik Ise mall Gökçe ve Dr. Yakub Çeles bt işfirak edecektir. Yüzde on garsonların hakkı Belediyece yapılan incelemeler neticesinde yüzde on garson halce kanın patronlara değli do garsone Jara ald olduğu kanaatine varıle miştır. Belediyo İktisad müdürlüğünde bugünlerde bir toplantı yapılarak bu hususta alınacak karar, çalışe ma müdürlüğü ile patron va gare #onlara tebliğ edilecektir. Kahvecilerin zam isteği reddedildi Şeker flatlarına zam yapılmamı fizerine kahveciler belediyeye mül racaatla tarifelerine zam istemişe der, bu teklif belediyece red edile Mülşti. Kahvecilerin ikinci müra- caatı da dün ayni akıbete üğras mıştır. Belediye, şekere yapılan zammış maliyet flatlarına tesir etmeyeces ği kansatini ileri sürmüştür. TAKVİM OCAK 1919 Hicst Kuvel R-evvel 1?68 Cumartesi Kasım: 60 - Ayı 1 - Güni 15 V: : Güneş 8 Akşam ve 5 12 20 Öğle y 0244 9 20 İkindi M S1 9 47 Yatsı İmsak

Bu sayıdan diğer sayfalar: