19 Ocak 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

19 Ocak 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(SAYFA: 4 Marlene Dietrich'in çevird BERLİN SOKAKLARI nemonde»- dergisinin Ho- Kivud'daki hususf muhabiri Dan- fel Tings, <Mavi Melehi isimli filminde bundan on dokuz yıl önçe- sanatının bütün hünerle- Marlene Dietrich, bakların Biğ ten kendil rini göstermiş olan Marlene Dietrich ile bir konuşma yap- mıştır. Hâlâ güzelliğini kaybet- gaemiş bulunan Dietrich, bu- Bün «Berlin Sokakları> filmini gevirmektedir. Billy Wilder'in . * | 'Samba,, Kraliçesi CARMEN MIİRANDA | Öarmen Miranda, çok beğendiği bir şarkısını söylerken.. Carmen Miranda — sayesinde, «Sambar; swing'i, rumbayı ve itterbug — nevinden — dansları Bölgede bırakmıştır. Sevimli yıldız Miranda, Samba dansı- m, bilhâssa İngiltere ve Amo- rikada yaygın bir hale getirmi- ye muvaffak olmuştur. Bugün Oonun — etico - tico> nakaratlı meşhur şarkısı herkesin ağzın- da dolaşmaktadır. Üç yıldanberi film âmillerin-, den David Sebastian ile evii bulunan — Carmen Mirada, ya- kında anne olacaktır. Bu, onun yıllardanberi tahakkukunu sa- | Eminönü Kaymakam. lığının dikkat nazarıma Ben bir şehid evlâdıyım. Fa- kir ve kimsesisim. — Hastayım. Heybeliada — sanatoryomundan yeni çıkmış durumdayım. — Üç çocuk babasıyım. — Bu. halimle, çalışmak — mecburiyetindeyim. Ailemin nafakasını temin mak- sadıyla bir müddet evvel Küçük- pazar bucak müdürlüğüme mü- racaat ettim, O semtte kurulan pazanayerinde bana da bir yer verilmesini diledim. Aradan i- Li ay geçti, bundan bir neti- ce çıkmadı. Çaresiz kalarak E- minönü kaymakamlığına müra- caat ettim. Sayın Bay kayma- kam, bucak müdürüne hitaben bir pusla Tütfetti. Götürdüm. Müdür, belediye komiser mua- vinliğine havale etti. Bana bir yer verdiler. Fakat bu yer, ev- velce başkası tarafından bele- diyeden — kiralanmıştı. Kiram geldi, beni oradan çıkardı. Git- tim, bucak müdürüne ve kom sere durumu anlattım. Bu son müracaatımdan henüz bir neti- ce çıkmadı. Sayın Eminönü kay Hakamının dikkat nazarını çek- Mmenizi rica ederim, Bahri BAZRAM Küçükpazar, Hoca Gıyaseddin mahallesi, Vefa caddesi No. 29. 20 sene evvel <M göstererek meşhur olmuştu. «Berlin sokakları» filminde de yine alıkoyamamıştır. | filminde güzel ba- bugün çevir i Melek 20 öche sonra, bacaklarını göstermek- sahneye vazettiği bu film, ya- | kmda Berlinde gösterilecektir. | Daniel Tings, bize bu malüma- tı verdikten sonra yazısına şöy le devam etmektedir Marlene Dietrich olgun fikir- bırsızlıkla beklediği yegâne ar- zusuydu. Halen Miranda, Los Angelos'taki Beverly köşkünde hemen her gün bir çok hayra- larını kabul etmekte ve gimdi- den dünyaya gelecek yavrusu- nun şerefine çılgın ve gürültü- lü bir hayat sürmektedir. Fakat her kıraliçe gibi o da pek yayında, küçük — Roberto- nun veya Maria Carmenin (bu doğacak yavrusuna kız veya er- ek olduğuna göre, takacağı İ- gimlerden biridir) yollarını bek iemek Üzere, evinin kapısım harice örtmiye —mecbur kala- caktır. Küçük Yusuf kendisine geti- rilen kısbeti giymiş ve çabucak ğlanmıştı. Onu meydanda gö renler ve eski halini bilenler a- rada ne kadar fark olduğunu hemen anlamışlardı. Küçük Yu suf hemen hemen eskisinin ya- rısı kadar kalmıştı. Göğsündeki kaburga kemikleri sayılıyor, se- nelerin tesiri ile beli de bükül- müş olduğundan sırtında hafif bir kanbur belirmiş bulunuyor- du. En aşağı Küçük Yusufun iki aais* idi. Bu halile Yusufu bir âazika içinde yenmesi bile değildi. Bir çok kimseler: — Böyle güreş olur mu? — Başka pehlivan yok mu Kızılcıklıyı tutacak? — Ayıptır Kızılcıklı! Diye bağırmaktan kendilerini alamadılar. Bu sözler Kızılcıklı- ya tesir etmiş olacaktı ki hal- ka döndü: — Küçük Yusuf tutuşmak istiyen ben kendisi istiyor! Küçük Yusuf büyük bir asa- biyetle: — Burası er meydanıdır, L fı bırak da güreş tut! diye hay kırarak - Kızılcıklının - ensesine yapıştı ve bu suretle kapıştılar, Güreş o kadar hızlı başlamış- tı ki gözle takib etmek bile zor oluyordu. Küçük Yusuf büyük ——— pehlivanla değilim, ığı son Film ; N bir yıldızdır. Hayat hakkin da kendisine has orijinal fikic- leri vardır, Holivua'daki Pıra: ölü gö MURAD REİS “Allahin koca feneri varken ü gibi yanan kul fene- rine ihtiyacımız yok!,, mount sütudyosunda onunla u: -Ji — N filmin çevrilen iki sahnesi estorla pek sıki fikı konuş - — miş olacaklardı. arasına sıkışan bir çeyrek ka- makta devam ediyor; adeta 0- Beğş ,Türk, Hanri Monpansiye dar bir tatirahat sırasında Diet | tüun yakasını bırakmıyordu. Bel — ije beraber kapıdan çıktılar; ©. rich, bana şöyle diyordu liydi ki uzun sözlerinin özeti anda arkadan gend bir saray Bu harbde şahidi oldu-| Sündan ibaretti; «Türklerin ne — kâtibi koşarak geldi; genç Mon zülüm ve işkenc rağmen henüz İn san oğlundan Üümidimi kesmlş fum bütün madım. Dahası var. Ben bütün hayatımı, gürür. ve nahwştleri olan tiyatro ve arasında ge- Berlinde, Pa- Nevyorkta, Muhtelif karakter ve mizaca sahib kim- selerle düşüp kalktım. Sizi bü- tün kalbimle temin edeyim ki, arkadaş olduğum isinden kö- dillere destan sinema artistleri anada, Londrada, Holivutta bulundum. kendileriyle artistlerden hiç b tülük görmedim. Marlene Dietrich özlü Rousi felsefesi değilimdir. Bittabi size ben bu- vada bir ümidsizlik ve dalalet Anında, politikacılar tarafından intihab edilen siyasi rejimler- den bahsedeceğim. Zira ben bu mhevzuun tamamiyle cahiliyim. | $ Fakat beni ötedenberi ilgilen ren bir nokta var: Kütlenin as- la aldanmıyan duyarlık hali, Bu harb yıllarında Avrupa- tör bir çok memleketlerini do- Jaşmak, her milletten bir çok | kimselerle temasa geçmek im- kânını buldum. Size şurasını söylemeliyim ki, bunlardan hit birisinde kötülük fikrine rasla- yu - hatırlatan gerçi hoşuma gitmişti. ben, onun - «Berlin 'akat sokakları hakkındaki fikrini " öğrenmek istiyordum. Ona sokulup - &or dum: — Hayat ve insanlara dair olen felsefenizi anladım Bayan Dietrich! Şimdi de bana son cevirdiğiniz. «Berlin tokakları — Hay hay, edeyim! Ancak insamn bizzat çevirdiği bir sı gerçekten zor bir. şeyi Burunla beraber hiç bir müba- rını itiraf etmeliyim ki, bu film, bugüne kadar eşine az te- filminden bahsetmez misiniz? film hakkında - tarafsız kalma- lâğaya düşmeden size şu kada- sadüf edilen büyük bir komed- yadır. Böyle bir filmde rol al- Mayı, senelerdenberi daima dü- şünürdüm. Nihayet bu emelim, bugün tahakkuk etmiş bulunu- Berlin Sokakları» vakti irdiğim <Mavi Melek» fil- le ç minden de belki daha üstün bir film olacaktır. Size bu filmin mevzuunu kı- Baca anlatayım: Jowa kasabasından şehre he| nüz gelmiş olan genç bir kız, bir Amerikalı yüzbaşıya (John Lund) çıldırasıya tutulur. Hal- buki bizzat John Lund, bir ka- barede şarkıcı — olan bir kıza, yâni bane Aşıktır. Benim kaba redeki vazifem ise - Birleşmiş Milletler ordusuna mensub a5- kerleri eğlendirmektir... Bu sı- retle vaktiye «Mavi Melek> te temsil ettiğim — Lola-Lola, hu- Bür — «Berlin sokaklarında: &imli filmde, <Erika> oluver- miştir. Yirmi yıl önceki Lola- Lola kadar, «Erika» yı benim- semiş bulunuyorum. Bu filmde beni fazlasıyla sevindiren hir cihet de, rol alanlar meyanında Jesn Arthur ve Jonh Lund gi- bi karakter artistlerinin katıi- masıdır. (ALI AHMED PEHLİ Yazan: Ali Ah bir şiddetle Kızılcıklıya hücum ediyor, onu kapmağa çalışıyor- du, Kızılcıklı ise oyun tatbik et mekten ziyade bu hücul rı de- fetmeğe çalışıyor görünüyordu. Küçük Yusufun bir enerjik hücumları on dakika geçtiği hal de hâlâ devam ediyordu. Güre- gi yıllarca evvel bırakmış ihti- yar bir pehlivanın bu kadar e- Nerji göstermesi doğrusu şaşı- lacak şeydi. Maamafih Kızılcık- linın da oyuna girmediği de bi hakikatti. Halk bunu mahsus- tan yapıyor fikrinde idi. Yoksa iste Küçük Yusufu her halde bir iki dakika içinde yenebilir diye düşünüyordu. Halbuki güreşten anlıyanlar hiç de bu kanaatte bulunmuyor lardı. Onlar Küçük Yusufun na- sıl bir şiddetle hücum Üzerine hücum attığını ve Kızılcıklı Mahmud pehlivanın bunları n: ticesiz bırakmak için ne kadar ter döktüğünü pek güzel görü- yorlar ve hayret ediyorlardı. Bunlar aralarında göyle yaman adamlar — olduğunu bir bir defa daha gördünüz. Bizim- le şartları daha elverişli bir an- laşma imzalarsanız İngilterenin iyi Romşuluğunu onların pek değerli ittifaklarına tercih ede Murad Rels etrafında cıvıld an, kaynaşan vo taştan yürek lere bile şehvet aşılıyan bu kıv yak cilveli ve ihtiraslı yüksek Fransız kadınlarını görmüyordu bile... O yalnız Meriyi düşi yordu. Ona bir an önce kavuş- mak, sahib olmak istiyordu, Öy le seziyordu ki bu işi hemen bu gece yapmazsa eline başka fir- at geçmiyecekti. Uzün Ahmedle arkadaşları relslerinin balodaki ilk emrini unutmamışlardı; onu gözden ka Çırmıyorlar, küçük bir. İşareti Üzerine derhal yanına gitmek I- çin hazır bulunuyorlardı. Çok geçmeden çiftler birbiri- ni buldu; danslar birbirinl ko- valadı, iç salonlardaki büfeler de kafalar tütsülendi ve Murad Relisin yanında Madmazel Mon- pansiye'den başka kadın kaln xlı; o da yeğeni genç Marki Bel- vil tarafından dansa davet olu- nunca reddedemeyip gitti Murad Reis derhal ark: işaret etti; dördü gel Murad Reis Rişliyönün ların: diler, yanına gitti: ayın kardinal hazretleri, müsaade buyurursanız ze gitmek istiyoruz! — Fakat pek acele, değil mi? Saat henüz on bir... Asıl oun- dan sonra eğleneceksiniz! — Biz daima erken — yatarız ve yatmadan evvel yatsı nama- zını kilmiş olmamız lâzımdır. — Ben de erken yatarım am- ma, böyle gecelerde... — İbadeti geciktirmek dinl- mizce günahtır! — Zannedersem büfeye de uğramadınız; buyurunuz, bera- ber gidelim! — Emir telâkki ederim, fak takdir edersiniz ki sizin emr nizden evvel Allahın emrini yap mak lâzımdır. — Haklısınız. Yarın Piyer Bo nom sizi ziyaret edecek ve haş- metli kralımızın emirleri yerine getirilecektir. Birbirlerinin ellerini sıktılar; kardinal bu sefer diğer dört korsanın da ellerini sıkmak ne- zaketini gösterdi Dük Monpansiye ile Lord Vestora ve Leydi Vestorla diğer dostlara da veda ettiler; Hanri Monpahsiye kendi emrin- de olan ve kapıda bekliyen beğ silâhşörle beraber onlara yoldaş lik edecek, şehirin Monruj kapı sından çıkarıp uğurlıyacak ve dönecekti. Kadınlar Türklere adreslerini veriyorlar, bazısı ge- hirde bazısı şehir dışında ve Versayda olan konaklarına; vil- lalarına veya şatolarına di ediyorlardı. Eğer bu - gehirde bir kaç ay kalmış olsalar ve zam paralık etseler yirmi sene son- raki Fransa kralına Türk ırkın t meldl * * nuşuyorlardı : — Ne oluyor böyle? — Küçük Yusuf nefes aldır- miyor. — Doğrusu onda hâlâ bu ka- dar kuvvet olduğuna dünyada inanmazdım. ilacak gey. Kızılcıklı Bir el ense bile vuramadı. — Kendisini müdafaadan kit bulamıyor ki. Ne imiş Yusuf 'a- B pehlivan be! Güreşin hakikt veçhesini ya vaş yavaş halk da anlamağa başlamıştı. İşte yarım saat olu- yor ki iki pehlivan hâlâ boğu- Şuyorlardı. Hakikatte ise sadece Küçük Yusuf hücum ediyor, Kı- zılcıklı Mahmud ise sadece ken disini müdafaa ediyordu. Güreşin ne kadar iddialı bir hava içinde başladığmı pek gü- zel bilen halk artık Kızılcıklının mahsustan oyuna gi inanamıyordu. Bununla beraber bu meraklı güreşi sessizce S nediğine pansiyeyi selâmlıyarak kraliçe hin kendisini çağırdığını bildir- gü, Pelikanlı bunu iyi kargıla » madı, fakat gitmemek de olmaz dı. Muürad Rels: — Yazik ki bekliyecek vakti: miz yoktur. Dedi, Hanri Monpansiye iki dakika düşündü ve cevab ver- di: — Gidiniz, yetişirim! Delikanlı salona — döndü ve Murad Reisle arkadaşları, Han- Tİ Monpansiyenin ardından yü Tüyerek koridoru, küçük salo- nu geçtiler; avluya Çıktılar, At Jarım biraktıkları yerde buldü- ym bindiler, sarayın nehir ta fafındaki kapısı kapalı idi, nö- betçiler onun kargısındaki kapı gan çıkmalarını İhtar ettiler. Önde fener taşıyan iki atlı va' dı; halbukl ay ışığı ortalığı bir fecir kadar aydınlatıyordu. Mu- rad Rels Çipil Musaya fenerli Beyisleri işaret ederek: Şu heriflere söyle, Allahin koca feneri varken ölü gözünü Andıran kul fenerine İhtiyacı mız yok! Dedi. Musa onları savdı ve ancak beş altı adım genişli; deki bozuk kaldırımlarda sağa saptılar. Murad Reisle Hanri Dormsa önde, at başı beraber gidiyor - lardı, diğerleri de üç dört adım geriden ikişer ikişer geliyorlar dı. ben arkanızdan Üüzbaşı Hanri Dorman şehir üzerindeki taş köprüyü geçme- den evvel oracıktaki kışlaya uğ| rıyarak on silâhşör alınacağını söyledi; Kardinal böyle emret- miş. Murad Reis: — Buna lüzum yoktur. Hat- tâ fiz de dönebilirsiniz, köprü- den sonra Monruj kapısına gi- den yolu biliyoruz; oradan bu dördüncü geçişimiz olacak! Dedi. Yüzbaşı nâzik bir adam dı; Türklerin benliğine saygı gösterdiğini belirttikten — sonra dedi ki: in muhafızlara ihtiyacı- nız olmadığını biliyorum; fakat ben yalnız dönmek istemem. Kardinalin hizmetinde bulun - mak gerefi beni her zaman teh- likelerle burun buruna yaşamak zorunda bırakıyor. Hem Monruj kapısı kapalıdır; ben yanınızda bulunmazsam açmazlar, — O halde bizi şehirden çı- karır çıkarmaz dönersiniz! — Bu mümkündür. Bazıları bahçeli olan büyük ve ufak konakların hiç birinde işık yanmıyordu; bütün Paris gibi burası da uykuya dalmıştı; ileride ve geride hareket eden bir gey yoktu, etrafı derin bir gessizlik kaplamıştı, yalnız at- ların nal sesleri sağlı sollu yük sek duvarlarda akisler yapıyor- dü. İlk köşeyi kıvrıldılar, sola sonra sağa saptılar; bura- sı daha dardı, Murad Reise ya- bancı — görünmüyordu; — yirmi (Devamı var) önce Wik- * rediyorlardı. Eğer Küçük Yusufun karşısın da Kızılcıklı Mahmud pehlivan- dan başkası olaydı, muhakkak surette o zamana kadar dayana maz, sırt Üstü mağlüb olurdu. Fakat Kızılcıklı o zaman en iyl zamanında idi ve bütün memle- kette elini tutacak pehlivan kal mamıştı. Yarım saat sonra Küçük Yu- sufun biraz yavaşladığı -görül- dü. İnsan değil, makine olsa yo rulurdu. Bu yaşta bir adamın memleketin baş pehlivanına kar g1 yarım rnat çok Üstün bir gü- reş çıkarması harika bir şeydi. Kızılcıklı Mahmud ise nihayet biraz rahat nefes almıştı. dana nasıl çıktığını düşünüyor ve ne hale geldiğini görüyordu. İzzetl nefsinin bir paralık oldu- ğunu hissediyordu. Şimdi o karşısındakini bir an evvel yenmekten başka bir şey düşünmüyordu. Her geçecek d: kika aleyhinde olacaktı. Bunu çok iyi biliyordu. Me 19 OCAK 1949 — İktisadi Bahisler Ingiliz Lirasının ünyadaki rolü 550 milyondan fazla insan, yahut, dünya nüfusunun dörtte biri, idha t vö ihracatta ödeme vasıtası olarak Sterling'i kullanıyor ıwyuı ve Dünya kalkın- masiyle ilgili siyast ve xw._. ik çevrelerin kar sısına dikilen meselelerden bir esaslı maddeler İstihsalinin art tımlmasıdır. Ayni önemde olan diğer bir mesele de, Avrup: memleketleriyle dğer memleketleri deleler meselesidir. B cu konu üzerinde rol en mühim mesele sonun- milletlerar sı ticareti — kolaylaştırabilecek | da resmi kurdan aşağı bir fi- manhiyette bir ödeme vasıtasıdır| ata satılmakta olduğunu belirt-| Bu alanda, Dünyanın en büyük mektedirler. Hakikatte bu ster- | kısmı için en mükemmel ödeme| Tingler «serbest> sterling olun, dövizi olan İngiliz lirası, hatta| 9ncak bazı muayyen ve tahdit maziye kıyasen dahi daha bü-| edilmiş alışverişte kullanılabil- yük ve önemli bir rol oynıyabi hir. Müfritler böylece bir taraf- Stedling bölgesine dahil mem| tan sterlingin kıymetlendirilme leketler gunlardır: İngiltere,| sini veya kıymetten düşürülme 'Aden, Avustralya, Antiller, Bir| sini tavsiye ederlerken, büyük zasnya, Seylân, Eire, Altın S: hili, Honkong, İzlanda, Hindis- fan, İrak, Fiji, adaları, Kenya| Tet yapmış şahsiyetler, ka Malezya, Yeni - Zelanda, Niege-| Bt 4,03 dolar tesbit edilen İngi- ria, Kuzey Rodezya, Nyasaland | iiz lirasının, Dünya iktisadi kal Pakistan, Güney Afrika Birliği Güney Rhodezya, Tanganyka Uganda. Diğer bazı memlekteler de dış ticaretleri için, iki taraflı ani. lasmalar hükümleri konvertibil olan sınt kullanmaktadı: bazı memleketler serbest p das etmeksizin tir amadedirler, Bu itibarla bugül İngiliz lirası Dünyanin fer edilebilecek en önemli döv zidir. Lira- Diği terling an: Dünya arasındaki müba mucibince Sterling tahditler ih- t yapmağa trans- te 5.15 dolar elmişti. Di- ğer bazı iktisat uzmanlarına güre, İngiliz lirasının kuru ha- 1| kiki kıymetinin üstündedir. Bu -| uzmanlar, tadialarını — teyiden, İngiliz lirasının serbest piyasa- K Mı('lı.ıel Gran yük zan : -| mektedir. -| iktisat uzmanlarından çoğu ve -| bu arada Dünya çapında şöh- 4| Fınmasının dayanmakta olduğu belli başlı dövizlerden biri oldu Bunu beyan etmektedirler. Ağus tos 1947 de İngiliz lirasının kon - | yertibilitesinden ayrılalıdanberi, İngilterede, sterlingin milletler- - | #rası bir ödeme kullanılm vasıtası olarak 'nı cesaretlendirmek | ten geri kalmamıştır. Bu konu- | da büyük terakkiler kaydedil ve bugün birçok memleket sterlingi, yalmız sterling sahası | na dahil memleketlerle - değil, | i| Pu saha dışındaki memleketlerle | de dış ticaretleri için kullan- mektadırlar. miş n Temmuz 1930 'Temmuz 1948 devresi zarfında İngilterede,| — İngiliz lirasını milletlerara- Çolısan sınıf, için hayat pa-| * ticarette ödeme vasıtası ola- hahlığı endeksi ©6 44 yüksel- | !©k kullanmaktaki gittikçe art miştir. Buna mukabil Birleşik| Mükta olan umumi meyil bilhas A lerikada hayat 9074 nisbett hılaşmıştır. İngilterede h: pahalılığının — yükselmesi, Na masruf önemli süb- muştur. Bu devlet tahsislerii neticesi hakkında bir fikir edi- nebilmek için serbest piyasada istihlâk maddelerinin ki zarurf fiat endekslerini müka mek lâzımdır. 1931 de esas olarak 100 en- deksi alınacak olursa, Birleşik Amerikada ve İngilterede yüzde 405 nisbe' te yükselmiştir. Bi fiatlar hesaba göre, 1939 da bir ster- lingin karşılığı 4,68 dolar oldu ğuna göre, şimdi asgari 4,03 et mesi lâzım gelmektedir. İktisatçıların tahminleri Bazı iktiastçılar göyle bir fik: ri müdafaa etmektedirler: İn- giliz lirasının kıymeti lursa veya daha doğrusu İngil: tere ile Birleşik Amerikadaki emtianın nisbi fiatlarına daya- nacak olursa, bu kıymetin 4,03 resmi kurdan daha yüksek ol ması icabedecektir. Ayni iktir re, İngiliz lirasının kıymeti do lara kıyasen yükselecektir. İk: tisat uzmanları şu durumu hat latmaktadırlar: 1919 da 31 dolar olan Sterling lirası 193 VANIN BAŞ GÜREŞLERİ Tefrika No:103 Ve bu düşünce ile Küçük bi raz duralar gibi olur olmaz he- men hücuma geçti, enseler Meşhur el i ve tırpanlarını arka ş arkaya insafsızca çekmeğe baş şiddetle ladı. Güreşe öyle bir girmişti ki işin içinde bir mer- hamet, bir çekingenlik olmadı- ğını artık herkes anlamıştı. De- mek oluyor ki Küçük Yusuf ya rım saatlik güreşi hakkile y mıiş ve Kızılcıklıyı rezil etmişti. Yoksa Kızılcıklı şimdi ondan i tikam almak ister gibi bu kadar hırsla ve şiddetle gi mezdi, Kızılcıklı Küçük Yusufu e ve tırpanlarla öyle merha- metsizce döğüyordu ki koca mey, dan güm güm ötüyordu. Bu ha reket halkın fena halde canını sıkmıştı. E... Bu kadarı da faz- Ja idi, Kızılcıklı Mahmud Küçük Yusufu yenecekse, onu incitmi- yecek bir oyunla bastırıp yen- meli idi, Neden dalmıyor, neden meşhur çaprazını alıp onu bas: tırmıyor ve bir künde ile yenmi n se ct yüzde 425 lece hâtta serbest piyasada bile Sterling rasının iştira kudreti lehinde 65 bir avantaj mevcuttur. Bu iştira kuvvetine göre hesaplanacak o at uzmanlarına gö güreşe ej Sa sterling bölgesinin istikra Mi New-York: 18 (Nafen) — Bü - tün Orta doğu bölgelerini dolaşan £| *United States Newa and World re " port> in bir muhabiri bir harp pa'lak verdiği - takdirde Orta doğu petrollerinin kimsenin elinde kalmıyacağım kaydetmekte ve göyle den.ckteâ.r: mecmuası! Ne Birleşik Amerika ve ne de Biy'ıa Britanşa Orla doğuyu mü- dafan edebilecek imkknları elle - rinde bulundurmamaktadırlar, Hal -| buki her iki memleketin de bu böl- gelerde büyük menfaatleri vardır. Arap memleketlerinin hava üsleri temin edeceği teorisi de hükümsüz dir. Aksine — olarak i addedilmekti Rusyanın bir taarruzu. karşısında Orta doğunun mukavemet göste - remiyeceği deha muhtemeldir. Bir kaç hafta içinde Rus birlikleri A - .-| *sp petrol böigelerine ler. Bir kaç hafta içinde Rus or - r | düları Süvey3 kanalı ile Kuzey Af- 8| rikayı tehdit altına alabilirler. Or- 31 ta doğunun zayıf olduğu — görül - erişebilir » 'ordu? Yahud neden onu kuca a alıp yürümüyor, bu suret le güreşi erdirmiyor da ihtiyar pehlivanı insaf$ızca ezip yıpratmağa bakıyordu? Hemen sesler yükselmeğe baş ladı: — Ayıptır Kızılcıklı! — Bu ne biçim güreş? — Tırpan vurmağa utanmı- yor musun be? — İnsan gibi güreş Mahmud pehlivan! — Karşındaki baban y adam be! Bu haykırışlar o kadar arttı - ki beş on kişinin sahaya doğru - yürüdükleri görüldü. Bunlar doğruca hakem heyetinin önüne | | - geldiler: — Eğer güreşi hemen durdur - mazsanız biz durduracağız. Gör müyor musunuz, Yusufu öldü- « recek be! diye dayandılar, Davul zurnalar hemen durdu. 1 Hakem heyeti de onları haklı « görmüştü. Cazgır güreşi durdur du, sona inde a — Kızılcıklı: 1 — Neoluyor? e — Cazgir: — Güreşeceksen bi - güreş! dedi. Buraya güreşe mi, - insan öldürmeğe mi geldin? n — Mahmud pehlivan hiç oralı - olmadı. i (Devam diye sordu. insan g var) rından ileri gelmektedir mukabil Dünyanın diğer lerinde kararsızlık hâkimdir. Bütün Dünya ticaret çevreleri yeniden Londra bankalarına mü Facaata başlamışlardır. Londra daki ödemeler sıklaşmıştır. Bi çok hallerde İngiliz limanlarına n gemilerdeki malla r'n tediyesi Londrada cereyan etmektedir. Bu tipik 1 banka —muameleleri — arasında Ekuator Buna bölge uğram:ı yaba! gunlar zikredilebilir: ve Peru Cumhuriyetlerinin Ar- jantine ihraç etmekte oldukları petrollar, Finlandiyanın Yuna- ristana sevketmekte olduğu k reste, Türkiyenin Finlandiyaya göndermekte — olduğu — tütün. Portekizin Güney Afrika Birli- ğinden satın aldığı hububat, Fi lipinlerden Almanyaya sevkedi- len Kopra, Çekoslavakyanın İra na sevkettiği şeker tasfiye en- düstrisi teçhizatı. Bütün bu alışverişler ve buna benzer daha birçok muamele Londrada yapılmış ve ödenmiş- tir. Hakikatte Londrada lan bu gibi tediyelerin harbden evvel yapılanların kününü geçmektedir, - Midland Bankasının yalnız 1947 de a ğı mevsuk krediler 1939 yılı- yanı- nü na kıyasen 5 misli yüksektir Sterling lirasının Dünya piya sasındaki — sağlam — durumuna dayanan İngiltere mali sistemi canlılığından hiç bir kaybetmemiştir. İngiliz mal sistemi, diğer Dünya memleket lerinden nâdiren avdet eden bir itimadla milletlerarası ticaretia inkişafına hizmet — etmektedir Umumi kanaata göre, İngiltere, henüz istikrara kavuşmayan bir Dünyada yükselen bir mali tikrar adasıdır. eski y öak Sn G | Ortadoğu'da Rusya'ya karşı koyabilecek yegâne kuvvet: Türkiyıi mektedir, Bu bölgelerde - bulunan batıllar Rusyanın harbe müracaat ederek buraları işgal edebilecek » bulunmaktadırlar.> <United States News and World Report> un muhabiri bundan sonra Türkiyeden hahsetmekte ve şöyle demektedir: <Orta Doğu memleketleri içinde kendini müdafaa edebilecek durum 'a olan tek memleket Türkiyedir. Fakat Sovyetlerin atratejisi Tür - kiyeye cepheden taarruz etmek de- ğil fakat onu geriden çevirmektir. İran'ın kuzey batı dağlarından ina- bilecek olan Sovyet orduları Iranı işgal edebilir. Bu dağlık bölgeyi Ruslar ikinci dünya harbi esnasın- da işgal etmişlerdi. Bundan sonra da bu Rus orduları iki kola ay ır, birincisi Akdenize doğru ikin isi de petrol merkezi Basra körfe- zine doğru ilerlemeye çalışır. Arap memleketlerinin -Rusyaya karşı mukavemet gösterebilecek « Ti fikri bir yana bırakılmaktadır. 'ahudilere karşı mahalli bir sa « vaşda 6 Arap memleketi — İra Suriye, Lübnan, Ürdün, Suudi A « rabistan ve Mısır — tek bir cephe muhafazasına muvaffak mışlardır: olama - Muhabir yazısına devamla harp Orta mal bu çıktığı taktirde — batılıların doğudan normal bir: şekilde alamıyacaklarını kaydetmekte bölgedeki batılların müdafaa temlerinin karanlık olduğunu ileri sürmekte ve şöyle demektedir. «Şimdiki batılı stratejler bu böl genin büyük bir kısmını müdafaa edilemez bölge olarak kabul etme- lidirler.Fakat bu stratejler bir harp çıktığı takdirde Türkiye ile Kıbrısın Rus bölgesi dışında tutul masına ehemmiyet vermektedirler. 'Aynı stratejlere göre harp çıktığı taktirde Orta doğu petrolu her iki taraf için de kaybedilmiş olacak - dür, Bu stra'ejler, bu bölgelere ka- dar ilerlese bile Rusyanın buralar Ğa kalmasını hava kuvvet yesinde imkânsız bir meyi tasarlamakt Limanımıza gelecek Amerik. donanması 27 Ocak Jabahi ilmanı ge. lecek olan Amerikan donanması » Tn ziyaret programı üzerinde bu- Bün alâkalılar sant 15 de Emni » yet Müdürü İsmali Hakkı Bay « kal' n başkanlığında ihzari mahi « yette bir toplantı yapacaklardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: