January 21, 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

January 21, 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tek parti artığı beraberlik edebiyatı cıımlıuri’ı—l'ılr Nadir Na- di, «Desteğin» adlı mas kalesinde, Halk Parti resmi sözcülüğünü — yapan organ, yeni hükümeti destekle- mek maksadile, halk ve basını birleşmeğe davet ettiğini; büy- le bir dâvanın ise tek parti dev- rinden arta kalmış kötü bir kanlığın İzini taşımakta — oldu- ğunu belirterek şöyle diyor: Bu bususta biz. sayın parti organı gibi düşünmüyoruz. U- mumi efkâra ve basına hitab e- den birlik ve beraberlik tekli fini de tek parti devrinden kal- ma bir alışkanlığın tesiri ola- rak kargılıyoruz. Hoş, o zaman- lar hükümete kimseden yardım istenmezdi. Tek parti, tek mec- lis, tek gef parolası altında bü- tün milletin yekpare bir kaya gibi sarsılmaz bir beraberlik ginde yaşadığı her Vesile ile tek- rarlanırdı. Çok partili rejime geçerken artık bu birlik ve beraberlik e- debiyatına da veda" etmek- 1â- zimdır. Çünkü — bu rejimin ilk şartı memlekete emirle değil, Mmücadele ile, tartışma İle yürü- yen bir idare makinesi kurmak- tır, Sayın Günaltay — muvaffak olsun diye bütün basını ve bü- 'tün halk efkârını ona destek ol- mağa çağıracak idi isek ne de- meğe tek parti sisteminden ay- rıldığımızı ilân ettik? Hiç — hir memlekette gönül hoşluğile tek parti reğiminin yürütülemiyoce- ğini Halk Partisinin değerli söz- cüleri bilmiyorlar mydı? Bize kalırsa bu davet lüzum- suzdur. Yeni hükümet, kendisi- ni bekliyen vazifelerde başarı kazansa da, kazanmasa da, mu: 'halefet mücadelesine devam c- decektir. Yumruk kuvvetile sus- turulmadığı müddetçe vaziyelin başka türlü gelişeceğini düşün- mek âbestir. * Havasız kabine Hiizrtyet'de iğne ile Kuyu İkazan muharriri, havasız kalmış kabineyi, coşkun şarkı- Jarla harekete getirmenin tam sırası olduğuna / işaretle şöyle yazıyor: Pazar günü radyodan ne <Oy deniz, Karadeniz>, ne «Giresun- da kayıklar», ne de <Yengen kı- zın öç oldu> türkülerini dinliye- bildik... Acaba Sivas havalarını mı meşkediyorlar? Halbuki o gün eski kabineden bu türküleri dinlemeğe, dinleyip eğlenmeğe, eğlenip avunmağa muhtaç olan kaç kişi vardı! P. T. T. Genel Müdür- lüğünün alâkası 18/12/948 -tarihli müshamızda “Yakacık semtinde telefonun bu - Junmamasından gikâyet eden bir azı neşretiiştik. P.T.T. ” Genel füdürlüğünden aldığımız cevap- ta Yakacık köyünde 54 -:7 ve) BA - 52, Soğanlı köyünde heyetl ihtariye odasında B4 - 20 ile üç Benel telefonun mevcut — olduğu, Kartalda P.T.T merkezindeki te- lefondan başka 54'- 1 numaralı Benel telefoula CA.P. — ilçesinin telefonu bulunduğu bildirilmekte- Gir. Genel Müdürlüğün alâkasına teşekkür ederiz. N —. TAKViMDEN ABiR YAPRAK Kabine ve mühim bir mevzw — Baş tarafı 1 incide — halka iyi muamele etmeleri imiş! Öyle daireler tanıyoruz ki halk ile memuri ında fena muüame- ne kelime? Bilâkis gayet naziküâ- 'ne münasebetler vardır. İki taraf da birbirlerini ellerinden geldiği ka- dar memnun ediyorlar. Eskiden bir evlenmede damadın | mali vaziyeti sorulursa: <Kâtibdir. Maaşı dört yüz kuruştur amma, bi ne geliri> derlerdi. Bunun mâna- Sı, çalıştığı yerde ker ay altı yüz kuruş anaforu var demekti. Memur Sınıfını sarsmaya elimiz varmıyor. Ayda elli tiraya adam çalıştırmak Zihniyeti bizde meveud oldukça ya momurları —mezarı — bol — olsun— Gandi gibi keçi kılından dokunmuş | bir ehrama büründürüp — ayağında 'takunye İle kapıp koyüvermek, yar hud da bu mes'eleleri hiç kurcalar mamak gerektir. Zira: «Virân ola. SI hânede evlâd - ü - ayal var» sö- zÜ herşeyi tahammül etmak- :çin bir sebeb teşkli etmez. Bilâkis bir Mmazeret olur. Bunun yerinde mese» 1â eYeni kabine şekore zam mes'o- desini derhal dik plâna — almıştiri Bibi bir haber okusaydık o zaman anlardık. Yoksa canından — bezmiş bir zavallı memur bana güler yüz Bösterip «Buyurun!> diyecek de ne olacak? Evvelâ onun derdii gönlünü hoş edin... Yüzünü — güldürün, — cehini doldurun... Ondan sonra tatlı dil isteyin, Zorla güzellik olur mur | na veda! Radyo idaresi, ikbalde olanların türkülerini — çağırıp onları gevgetmekle feyizli çalış- malarına mâni oluyor; Zeybek havalarını, Karadeniz havaları- 1i asıl şimdi programına alsın... Hazır, ortaya havasız bir kabi- ne gelmiğkeh, fırsattan istifades ye bakmalı, hem eski göz ağr İarını hatırlamak, hem de yeni- lerini meşgul etmemek inceliği- ni gözetmelidir. * bence Yumruk değil Bonservis! Vostan'da Yedekci, eYürü yâ kulüm> adlk fıkrasın- da, son yumruk hâdisesi kahra- manının grap İdare heyetine ü- za seçildiğini bize — müjdeledik- 'fen sonra yazısına şöyle devam ediyor: Şu son yumruk hâdisesinin kahramanı, hem de tam 180 rey le Halk Partisinin Grup İdare Heyetine âza seçilmiş!... Halk Partisinde yumruk hâlâ itibar- da oluraa, artık üç sene evvel- ki geçimlerde neyin İtibarda ol- duğunu, varın siz tasavvur bu- yurun!... Sandık başındaki dipçik —Üç senede tekâmül ede ede kürsü başında yumruk haline — geldi; hele beş on sene daha, fiske ha- line geleceği günü bekliyelim! Yalnız benim şaştığım bir nokta var: Eakiden yumruk yenler itibar görür, büyük rüt- beler alır, meselâ sefir filân bir sey olurlardı; şimdi yumruk a- tanlar yükseliyor! Yumruk de- ğil, bonservis! * iktidarın Göksu safası *T 2v'da Refik Halid Karay, iktidar partisinin mesud ve sotumsuz — günlerinin artık maziye karıştığını söz — konusu yaparak fıkrasına şöyle son ve- riyor: Bir gramofon vardı ki, plüâğı dönmeğe başlayınca sadece al- kığ sesi ve bravo nidaları çalı yordu. Asıl hoşu, tuhafı şu idi ü girenlerle ki, bugün kabineye yarın girmeğe can atanların hiç biri o devirde bakanlık arzusu göstermeğe ve koridor oyunla- Tı yapmağa cesaret edemiyerek kuzu gibi uslu, ihtirassız, kader- lerine razı, mekanik hayatları- nı değişiksiz yürütüyorlar, ha- tiften nida bekliyorlardı. Gaze- teciler. ise fikirlerindekini iyice yaladıktan sonra fikirsiz kalan tarafı yazmakta birbirlerile re- kor kiriyorlardı. Bir de bugünü düşününüz: C.H.P, nin iç çalkantısına in; mam eden D.P, kabarışlarını ve öteki irili ufaklı dalgaları! İk> tidarın Göksu'da kayık safası sona ermiştir. Şimdikiler fırla- yıp devrildikçe, o devrin metul ricaline ne kadar gibta etseler ve talih kuşunun başlarına kon- mak için gecikmesine ne dereca yansalar haklıdırlar. Nİ. K. ee — niyersite heyeti Kıbrısa gidiyor İstanbul — Üniversitesi — Talebe Birliğinden 2€ / kişilik bir - grup aömestr tatilinden istifade ede - rek 1 Şubatta Kıbrısa gidecekler dir. Talebeler Kıbrata 15 gün ka - Jacaklardır. Beyahate kız öğrenci lerin iştirâk ettirilmesinden vaz-, geçilimiştir. — Klara!... Klara!... Klara?!.. Yüzü yastıkta kaybolmuş be- ni duymuyordu; beni görmü- yordu... Şapkası kaymış, fene- rin huzmeleri ile saçlarının kı- Zıl altınları koyu mavun rengi elbisesinden çıkan sarı abuçlu ayaklarının - ortası lâ kanlı çamur sifosları Tünüyordu. — Klara!... Klara!... Klara!.. Suyun — terennümünden zaktan gelen saz — Beslerinden, başka bir gey yoktu; cibinliğin perdelerinin - arasından müthiş gehrin ateşe müstağrak dağı; yakınımızda kırmızı yeşil akis- ler... Sanki siyah nehre gömü- len ince parlak yılan balıkları gibi kıvrılan seri akisler... * Kayığın bir yere çarpması. Çinli kadının haykırması... Bi çiçek gemisinin gürültülü, sazlı gözlü —bir şenliğin neşeleriyle çalkanan aydınlık ve uzun bir nevi taraçaya yanaştık. alıyor ve u- Ki-Paj kırmızı — basamakları suda ıslanan bir merdivenin ö- nündeki demir çengellere kayı- ği bağladı, Ucunda sarı ban- drolların dalgalandığı iki dire- ğin tepesinde iki kocaman yu- varlak fener parlıyordu. Sordum. Oot 00 el HABERLERİ Kasaplar sözlerinde durmadılar Karaman etini dağlıç ve kıvırcık diye satıyorlarmış —0 Dünsabahlan itibaren Ofisi tarafından şehrin muhte - N€ gemtlerinde 90 dükkânda pe - rakende olarak 280 kuruştan raman eti satılmağa başlanmız - tır. Dün TTicaret Örisince piyasaya 1400 baş, hayvan arzedilmiş, ce man yekün 4215 baş hi silmiştir. Kesilen hayvarlar karaman teşkil etmektedir. — Bu münasebetle kasapların dağlıç ve kavircik adı altında sattıkları et lerin de kazaman olduğu — anla - gılmıştır Belediyenin matakıplarile oti - sin müfettişleri et piyasasını kon- trol etmektedirler, Et kömltesince tesbit — olunan 230 kuruş fiat 25 ocak akşamına kadar muteberdir. Et — komlitesi 25 Ocakta tekrar toplanarak ye- ni flatı tebit edecektir. Belediyede tasarruf Diğer devlet dairelerinde oldu- gu gibi Belediyede de azaml ta - garrufa riayet edilmesi dün bele- diyeye bildiri!miştir. Belediye kadrolarındaki mün - hallere memur tayin etmemek su retile tasarruf yapacaktır, Mahrukat Ofisin fırınını Toprak Ofis alacak Tasfiye halinde bulunan mah - rukat ofisinin Balattaki — fırınına müşteri bulunamamaktadır. Ticaret İstanbulda fırın açmak tasav - Vurunda bülunan Toprak — Mah - gulleri Otisine, bu fırını — alması için tasfiye memurluğunca — bir teklif yapılmıştır. Milli sporlar günü Hukük Fakültesi Talebe Der - 'neği tarafından dün saat 14,30 'da Marmara Lokalinde bir Mil * U Sporlar, günü yapılmıştır. Toplantıda Vali Vekili — Halük Nihad Pepeyi - de hazır- bulün - muştur. Sabahaddin Ali Burhaniyede görülmüş Burhaniyeden Edremide ge- len bir habere göre Sabahattin yaz aylarında Burhaniye- de görülmüştür. Verilen malü- mata göre Sabahattin Ali, doğ- duğu yer olan Edremitte akra- baları ve dostları ile görüşmüş, İtalyaya gitmek tasavvurunda | ralının inşası bir ay içinde ikmal e) olduğundan da bahsetmiştir. Iraklı Tıb talebesi geliyor İrak Tibbiyelileri, ilgili ma lara müracaat ederek — Tü: k istediklerini bir seyahat yapn bildirmişlerdir. — Mutabakat — hasıl olduğu takdirde dost memleket ü- niversito gençlerinden kırk kişilik bir. kafile inde “memlı mize gelerek İstanbul ve Ankara'da incelemelerde bulunacaklardır. Memleket - içi silâhlı savunma teşkilâtı Memleket içi silâhlı savunma ka nunu gereğince havadan — indirme- lere karşı yürdün mühtelif bülge- lerinde tümen — komutanlıkları ile F avcı alay komutanlıkları ihdas e- dilmiştir. YENİ SABAN YAYAY AAA AAARAN ARANARAARARARANANANA geee * İ k Bahisi : y S ü ğ i ahisle r 0000 ; kıl hastalıkları hakkın- | zekâ beyin yüzü ile ve kıvrıntı,| hano yapmış olduğunu gösteri-| emirname ile esaslı hastahane- da târihin en eski d rintileri ile alâkadardır. Bir| yor. Hammer tarihinin Alman-| Jlerde bir veya iki dairenin akıl virlerinde yaşamış h akımdan bu günkü görüşlere | ca nüshasının 2 inci cildinin 244 | hastalarına ayrılmasına karar kimler tarafından bazı mütalea-| uygun düşen bu düşünceler ya-| üncü sahifesinde (1827 tabı)| veriyor. İşte bu hâdise gimal lar ileri sürülmüştür. zik Ki yolunu gaşırdı. Nitekim | Fatih Mehmedin ilme olan hiz-| memleketlerinde akıl hastahane Nitekim — İpokrat - Milüddan | Aristo ruhu kalbde oturtmuş ve| metlerinden bahsedilirken hem| lerinin başlangıcı olmuştur. İlk 425 sene evvel, akıl hastalıkla- bimarhane ise 1855 de açılmız- rından bahsettiği gibi, - Pluton| — gaa Yazgn,-———-â tir, ruh ve deliliğe temas ederek insanlarda Üç türlü ruh olduğu nu İleri sürmüştür. Platona gö- re birinci ruh yüksek olandır, ve yeri kafadır, d - ği ruhlar ki, biri kalbde di karında bulunur. Bir-kısım de- lilikler kafadaki — yüksek ruha ilâhların tesiri ile meydana gel- mektedir, meselâ Peygamberlik hezeyanları Appolon tarafın - dan, aşk hezeyanları Eros tara fından, sarhoşluk — hezeyanları Baküs tarafından yapılan tesir- lerle olmaktadır. İnsanlara ilk otopsi — yapmış bilgin olarak tanılan Erasistrat Tuhun beyin zarlarında bulun- duüğünü söylemiştir. Ona göre p B L İ yk İsak Kohen adında biri Mar; Puççularda Necmettin Dilber ma gazasından 44 m, lik bir top pop- lin çahp kaçarken yakalanmıştır. oe Nüri “Savaş İle Kostantin adlarında, iki zarfcı Mehmet a -| dinda bir taşralının 2600 Jirasını çarpmışlar ve yakalanmışlardır. y Sabikalı / olduğu — söylenen Ömer adında biri bir kaç kişinin Pafa çantalarını çarpıp kaçmışsa da yakâlanmıştır. 4 Bakırköyde oturan Cafer a- dında bir. genç Bakırköy — Yeni sinemasına hiletsiz. girmek İster- ken #inema sahibi Kâmil Cemall ile kavga etmiş ve döğmüştür, Cafer suç Üstü kanununa — göre yargılanarak 1 av. 3 güne mah-i Küm olmuştur. e Kasımpaşada oturan Ahmet KISA HABERLER Akdoğan arkadaşı Azizle kavga etmişler. Aziz, Ahmedi — biçakla aralamıştır. v Sişli Çocuk hastahanesinde P. C. G. verem aşısı tatbik olu -| zan bir çocuğun ölmesi — Üzerine| Sağlık Müdürlüğünce icap — eden tahkikat yapılmış — ve, çocuğun ölümüne B. C. G. aşısının sebebi olmadığı kanaatino varılmıştır. *& İki oğlu taraıfından hakkı da Cava açılan Cemil Keşmir'in| zaliteveffa maliye vekili ile ilgisi olmadığı öğrenilmiştir. 4 Konservatuvar Türk Musiki SI könseri önümüzdeki Salı günü Baat 18 de Şehir Komedi Tiyatra sunda verilecektir. İ E.T. T. idaresinin Silâh- tarağa fabrikasında ilâve olarak yapmakta olduğu yeni enerji sant) cilecektir. Piyasadaki sun'l ipek dar » lığını kaldırmak maksadı ile Sü-, merbank Gençlik fabrikasında | - mâl edilen ipekleri piyasaya çı -| karmaya karar vermiştir. Satış - lar, tamamen serbest olacaktır. * Sehitlikleri İmar — Cemiyeti senelik kongresi 23 Ocak — günü Eminönü Halkevinde yapılacak - tır, Mualliraler. Birliğinin sene- de lk köngresi bugün saat 15 toplanacaktır. - Kongrede, “birli ğin Türkiye Öğretmenler - Fede rasyonuna titihakı hakkında mü- zakerelerde bulunulacaktıı 4 Evvelki gün Ankaradan şeh rimize gelen Arjantin büyük el - çisl M. Hardridge dün bir İtal - 'yan uçağı ile Romaya hareket et miştir. Prof. Dr. İhsan Şükrü Aksel I beyinle alâkasını kabul etme - miştir. Ona göre kan bütün ruh melekelerine hâkimdir. Bir du- man ve onların verdiği isimle Pneuma halinde olan ruh kanla dolaşmaştadır, çok sıcak olursa ruhda coşkunluk, soğuk olursa düşkünlük görülür. İşte Pneu matist Ekol böyle başladı. Son- radan gelen Eskülap ise delili- ği hat ve müzmin olarak iki kısma ayırmak suretile mütalea etmiştir. Delilik Üzerinde çok çalışmış olan Neron'un muası- Ti Arete ise bir ve ruhu kalbde Pnömatist idi, hasta gibi tedavi etmek fikrini ileri sürmüştü. Bundan dolayı dır ki Fransız akliyecileri Are- teyl Paikiyatrinin İpokratı ola- rak sayarlar. Ondan sonra gelen hekimlerin çoğu Aretenin tesiri altında kaldılar. Böylece Calinos, Yuhu ikiye ayırmış, birini beyinde diğerini de karaciğerde oturtmuştur. Bundan sonra Hıristiyanlığın her şeye olduğu gibi akıl hasta- lıklarına da el uzattığını görl ruz. Büyük bir taassupla, deli- | leri şeytan çarpmış, fena bir | Mahlük gibi telâkki eden bu dev Fin bilginleri; zavallı akıl hasta | larına hekimlik değil işkence et meğe bağladılar. Bu görüş uzun | zamanlar sürdü gitti. Bir cok biçare deliler vücutlarına gey- | tan girmiş telâkkisile yakıldı - lar, işkencelere uğradılar. Bu| cin çarpmışlara kimse artık has ta gözü İle bakmaz oldu. Almanyada 1700 senesine, Fransada 1793 senesine kadar, deliler bir nevi hapis hayatı ya şamışlardır. Ancak Almanyada Stahi, ve Fransada Binnel deli- hasta telâkki etmek inkılâ- hef | jliğin bir şubesi haline Gi. #akat orta Avrupa bu taas- sub âleminde yüzerken Türkle- Fin delileri birer - hasta olarak kabul ettiklerini ve onlara hat- tâ hastahanelerde yer ayırdık- larını tarihlerden öğreniyoruz. Nitekim Selçuk Türkleri Kayse- ride (1205), Sivasta - (1217), Divrikte (1228), Kastamonuda (1272), Amasyada (1308) kur- dukları hastahanelerde akıl has talıkları için de yer ayırmışlar- dır. Fakat kanaatimizce sırf de- liler için yapılan ilk akıl hasta hanesi Fatih Mehmed tarafın- dan (1470) acılan Bimarha: dir; Şimdi yerinin harabesinden bağka bir eserine rastlıyamadı- ğımız bu azametli eser hakkın- da 1842 de İstanbulu ziyaret e- den ve orasını gören Morreau De la Tour, burasını Esguirol'un ideali olan akıl hastahanesi, di- ye vasıflandırmıştır, Bazı müzl- lifler Fatih Bimarhanesinin 3- kıl hastalarına da bakan bir u- mumi hastahane olduğunu ka- bul etmek isterler, Kanaatlın ce bu doğru değildir. Eski tax'ih lerde bulduklarımıza göre, Fa- tihin orada hem bir akıl hasta- hanesi hem de bir umumi hasta İŞKENCELER yerleştirmişti. | Bu hekim © zaman delileri bir | K bir Spital — umumi hastaha- ne) ve ayrıca bir (narrenhaus — akıl hastahanesi) — yapıldı- ğından bahsedilmektedir. Ata tarihinin birinci cildinin 70 inci sahifesinde Fatihin hayratın- dan bahsedilirken orada mek- teb, bimarhane, ayrıca medre- seler, tabhane, mescit, imaret ve mukabil tarafta Darülşifa ya pilmiş olduğundan bahsedilmek tedir. Yâni her iki müellif de hem umumli hastahane ve hem akıl hastahanesini kabul ediyor. lar. Evliya Çelebi ise seyalınt- #inde (Birinci cilt, sahife 321) bu bimarhaneye te: derken, 70 hücresi, 200 hademe si ve hekim başısı olduğunu ya- zar. 1042 senesinde Başvekâlet arşivleri arasında Fatih gifaha- nesine aid bir kroki ele geçli miştir. Bu kroki Üzerinde çalı- san profesör Süheyl Ünver, bu şifahanenin gematik bir plânmı çizmiştir. Osmanlı - hükümdarlarından Birinci — Süleyman'ın — zevcesi Haseki Sultan 15390| da Haseki bimarhan sini, Birinci Süleyman 1555 de Süleymaniye bimarhanesini tıkları gibi, Yavuz Sultan S min zevcesi Hafsa Sultan 18 da Manisa bimarhanesini Yâp- | tırmıştır, Süleymaniye Bimarha nesi uzun zaman Türkiyenin en mühim tımarhanesi olarak kal-| mış ve büyük bir yangında yan- | dığından tımarhane 1861 de Top | taşı medresesine nakledilmiştir. Toptaşi medresesi 1583 te Nur banu Sultan tarafından yaptırıl | miştir. / İstanbul — tımarhanesi | Toptaşında 1924 senesine kadar kalmış ondan sonra da Türkle- rin Pinnel'i sayılan üstad Maz- har Osman Uzman tarafından Bakırköyüne nakledilmiştir. Es ki tımdrhaneler atasında' ikinci Beyazıd tarafından Edirnede ya pilanı da unutulmamalıdır. Bura sanın 1486 da yapıldığı ileri sü Tülmektedir. Görülüyor ki Türk ler en ileri bir görüşle ve zaval- lt deliler Avrupada şeytan carp mış diye yakıldığı zamanlarda, onlara hasta muamelesi yapmış lar ve ilk akıl hastahanesini kur şerefini kazanmışlardır. Başka memleketleri araştıra- | Gak olursak, İngilterede Pinnel | devrinde (1792) York'da — bir akıl hastahanesi açıldığını görü yöorüz. Norvecte akıl hastaları- a ha yatak 1786 senesinde konmıya başlanmış- tır. Buna bir akıl hastasının fa- ciası sebeb olmuştur: 1735 se- nesinde Kiristiyanyada bir h metçi kadın efendilerinin küçük çocuğunu öldürüyor. Mahkeme- de onu müdafaa eden avukat deli olduğunu söylüyor, ehem- miyet verilmiyor, tam mahküm olacağı sırada Kopenhag fakül- tesinin hakemliği temin edili- yor, orası da kadının deli oldu- Bunu tasdik ediyor. Böylece ka- dın cezadan kurtuluyor. Fakat mahkeme bir hastahaneye kapa tılmasını istiyor, bunun karşı- sında Oslo hükümeti yeni bir haneli n : Oclüve — Neredeyiz? Ki-Pai ters bir tavırla cevab verdi - Bana sizi - götürmekliğimi emrettiği yer nerese ise orada- yız... Oradan döndüğü zaman emrettiği yer neresi ise orada- yaz... Bir teklifte bulundum: — Su bulunduğu — mustarib halinde onu evine götürmek da- ha muvafık değil mi? Ki-Pai cevab verdi: — Zindanı - ziyaret ettikten sonra daima böyledir.., Sönra ehrin kapıları kapanmıştıı raya gitmek İçin sa bahçelerden yol gimdi çok uzun sürer... Ve pek tehlikelidi İstihfaflı bir eda ile ilâve etti. — Burada pek iyidir.., Bura. da onu bilirler!., Mirbeau BAHÇESİ -i Katlandım... - Öyleyse, dedim, bana yar- dım et... Onu hırpalama. Gayet yavaşça, son derece ih tiyatla Ki-Pai ile ben bir ölü kadar bile mukavemeti olmıyan KI 'a'yı - kollarımızın " arasına aldık ve onu tutarak daha doğ- rusu taşıyarak büyük güçlükle kayıktan çıkardık ve merdiveni çıktık, Vücndu — ağırlaşmış ve buz kesilmişti... Başı biraz ar- kaya sarkıyordu, tamamiyle len saçları, o gümrah ve yu- muşak saçları, ateş dalgalari gibi omuzlarına akıyordu... Bit eli halsiz ve kuvvetsiz Ki-Pais nin katı boynunu tutuyor, küs çük, mübhem — inlltiler Ççıkarı. yor, bir çocuk gibl münasız u« fak kelimeler - sarfediyordu..ç Ve ben onun ağırlığı altında raz goluyarak; — Allah verse de ölmese! Allah verse de ölmese!... diyor- düm, Ki-Pal de vahşi ağzı ile siriti- yöl Ölmek!... O!... Ah, evet! Onun vücudündeki ıztırab de- ğil... Murdarlık! Merdivenin başında gözleri boyalı, büründükleri duman ka- dar hafif tüllerin içinden yal- dızlı çıplaklıkları tamamen gö- Yünen iki kadın tarafından kars gılandık. Saçlarında müstehçen gekilli süsler, bileklerinde par- Maklarında topuklarında, çıp- İak ayaklarında bilezikler, yüs zükler, halhallar vardı, İnce Banslarla oğuşturulmuş cildl. rinden bir bahçe kokusu evkı— yordu, Onlardan birl sevinç ıllıııet— Çeviren * Refi' Cevad Ulunay leri ile ellerini çırparak haykır- dı: — Bizim küçük muhibbe miz!... Bu sevgilinin geleceğini ben sana söylemiştim... Daima gelir... Çabuk!... Çabuk!... Bu zavallı yavrucağı yatağa yatırı- niz, Bunu söyliyerek bize göster- diği şiltenin daha doğrusu böl- meye karşı uzatılmış bir tezke- renin Üzerine Klarayı yatır- dık... Klara artık kımıldanmıyor. - du... Korkunç bir surette göz kapaklarının altında, - kayan gözlerinin yalnız akları görü- nüyordu... O zaman gözleri bo- îuh Çinli kadın Klaranın üstü- h o eğildi"gayet tatlı ve movaın blir sesle sanki blr garkı Bö) yormuş gibi göyle söyledi: we — Ruhumün ve sinemin kü- Uzak Şarkta Japonlarda bi- marhanelerin 1800 senesinden- beri mevcud olduğu görülmekte dir. * Nasıl Avrupada taassup, uzun yıllar akıl hastalarını büyük bir ihmale uğratmışsa, Osmanlı im- paratorluğunun çöküntü devre- sinde de yine ayni taasaup bü- tün ilim,şubelerini, bu meyanda hekimliği ve akıl hekimliğini çok geri bıraktırmıştır. Ancak Meşrutiyetin ilânından sonradır. ki, Türk heklmliği ve bu meyan da akıl hekimliği modern İlim yoluna girmek imkânını bulahil mişlerdir. —-.—.—.—....... Amerikalı ulaştirma mütehassısının beyanatı Yeni Ulaştırma Bakanı — K: mal Satırın daveti Üzerine An- karaya gitmiş olan Amerikalı ulaştırma mütehassısı — Myron Blzck dün sabah uçakla şehri- mize dönmüştür. Amerikalı mütehassıs, kendi- Rile görüşen bir muharririmize gurları söylemiştir: — Denizyolları idaresinin ik- tısadi bir teşekkül haline kon:l ması, işin mahiyeti icabı ©- Jarak zaruridir. Ankarada bü hususta Bakanlıkta hazırlanan karrun projesini de gördüm. Bu kanunun tatbikiyle işletme aliyetlerinde daha verimli n celer elde edileceği fikrindeyim. Mr. Black. yarın uçakla Ro- Taaya hareket edecektir. ulaştırma mütehassısı Myr Taksimde gecekonda Uzun dedikodulara sebep olan tecekonduların yepyeni bir nil- munesi daha meydana - çıkmışe tır. Taksimde, Talimhanede, şeh rin en işlek ve en göze batan bir yerinde -bir gecekondunun nasıl yapıldığı, nasıl müsaa- de edildiği herkes - tarafından nerak edilmektedir. Hâdisenin daha enteresan ta- zafı, 'bu gecekondunun yanında simdi de bir benzin deposu inşa edilmekte, inşaatı yapanlar, ge- tekonduyu satış bürosu olarak Kullanacaklarını — bildirmekte dir. Bu müteşebbisler vaktile in şaat için izin verilmediğini, fa- kat gecekondu yapıldıktan son- ra müsaade aldıklarını ilâve et- mişlerdir. Bulgaristandaki esir subayımız Bir müddet önce Bulgarlar tarafından esir edilerek idama mahküm edildiği yine Bulgarlar tarafından ilân edilen subayı- Mustafa Sener'in Sofya el- teslim edildiği bildi- Bulgaristandan — gelen, haberlere göre Mustafa Sener hetüz elçiliğimize teslim edil- memiştir. Gülhane Tıb Akademisi Dün Ankarada Tıb Ak do yapılan bir törenle harb cerra- hisi müzesile bir kan verme merke zi ve bankası kurulmüştur. * Son günler içinde zeytinya- & fiyatları yükselmeğe başlamış- tır. çücük mubibbesi... Böyle ne ka, dar güzelsiniz!... Genç bir ölü kadar güzelsiniz... Böyle olmuk la beraber ölü değilsiniz... Du- daklarımın küçücük muhibbesi yine yaşıyacaksınız... Benim ok şamalarım ve ağzımın çiçek ra- yihalarile tekrar yaşamağa baş hyacaksınız! Sert bir koku ile şakaklarını ıslattı; ruh koklattı: — Evet, evet. Benim küçücük ruhum... Bayılmışsınız... Beni işitmiyorsunuz!... - Parmakları-, mın tatlı temasını hissetmiyor- sunuz... Fakat kalbiniz vuru- yor, vurüyor, vürüyor..c Aşk genç bir at gibi damarlarınızda dört nala koşuyor... O damar- larda aşk, bir genç kaplan gi- bi, saldırıyor. Bana döndü: — Böyle mahzun olmamalı... Buraya geldiği zaman daima böyle baygındır... Bir kaç daki ka sonra onun mes'ud ve yal cı teninde zevkten çığlıklar ko- paracağız... Ve ben orada kübuslarda da olduğu gibi - göğsüm sıkışmış, Azam kurgunlaşmış, sakit, ha> reketalk dürüyordum... — Artık benim için hakikat mefhumu kalmamıştı... (Devamı var) 21 OCAK 1919 Arah harflerine lüzum varmı? © mam ve hatib kursları- nin açılışı bütün memle- kette derin bir ilgi ve se- vinçle karşılandı. Ahlâkın te- meli — dindir. 1 Bütün — ferd- leri tam münasile vicdanlı, ol gun, insan olarak yetiştirilme- miş olan cemiyetlerde Allaha, Cennete ve GCehenneme - iman başlıca temeldir ki içtimai ni- zam bu temel üzerine kurulur. Mâbedler ayni zamanda birer mektebdir; büyük halk kitlele- rinin orada iyilik, fazilet, sağ- hık, ahlâk, milliyet ve vatanse- verlik dersleri almalarına ihti. aç vardır. Bunun için camile- rimizde vazife görenlerin yeter derecede tahsil ve terbiye gö müş bulunmaları garttır. lmam ve hatib kurslarına en az ortaokulu bitirmiş bulunan- Tarın alınmaları iyi ve yerinde bir karardır. Öğrendiğimize gö- re Kur'an dersi Arabea verile- cekmiş ve dolayısile de bu kurs müdavimlerine Arab harflerinin okutulması lâzım geliyormuş. Yazık ki İslâm — dini boyunca yayıldığı yerlerde. ve- ya komşu memleketlerde kök- leşmiş batıl inanışların — tesiri altında kalmıştır. Muskacılık, ülürükcülük, dervişlik, ölüler- asırlar den imdad beklemek, eşyaya İ- di lâhi bir değer vermek İsl: nine göre caiz değildir. Bu i barla biz dinimizde reform yap mak zorundayız. Son yirmi beş senelik intikal devrinden sonra © reformu yapmak için en mü- sald zamanda bulunuyoruz. Bence Kur'anı Kerimi mulla- ka Arabea okumağa lüzum yok- tur; asıl olan mânadır ve Al- laha hitab ederken herkes dile- diği dili kullanır; zira Allah her dili, hattâ söylenmeyeni de bilir. İsa Peygamber İbranice ka- nuştuğu ve emirlerini bu dille söylediği halde İncilin aslı Lü- tincedir. Bütün — Hıristiyan memleketlerde İncil Lâtince mi okunuyor ve başka dilden okun- ması calz değil midir? Bazı işaretler ilâvesile Arab- ca Kur'anı Türk harflerile yaz- mak ve okumak mümkün oldu- ğu gibi doğrudan doğruya Türk çe tercemesini okumak daha doğrudur; nitekim ezan Türk- ce okunuyor. Böylece dinliyeh- ler Kur'anm âyetlerini anlamış olurlar; inanmak da anlamakla mümkündür. Arab harfleri ancak Müslü- manlığı esas kaynaklarından inceliyecek olan mütehası 15 din âlimlerine lüzumdır. Kadircan KAFLI iesccccerercn .. Dil dâyasında Prok. Şekip Tunç'un mütalâası Muallimler Birliğinin memle- kette derin bir alâka uyandıran Dil Kongresi raporları basıla- rak Milli Eğitim Bakanlığına gönderilmektedir. Bu hafta, Pro fesör M. Şekip Tunç'un raporu Bakanlığa — gönderilecektir. Şekip Tunç, raporunda — dil hareketleri hakkındaki umumi durumu etraflıca izah ettikten sonra, öğretmenler dil dâvasi le meşgul oldukları takdirde in- kişafın kısa zamanda ve liğinden olacağı kanaatini i: etmektedir. Profesör, dilin ih- tiyaçlara göre istikametlendiri!. zeest için daima bir teşekküle muhtaç olduğunu ve Muallimter Birliğinin kongresini böyle bir teşkilâtm doğuşu olarak kabul ettiğini de bildirmektedir. İstanbulda 22 senede 18.234. inşaat yapılmış Belediye Neşriyat ve İstatis- tik Müdürlüğünce yapılan tet- kiklere göre, şehrimizde 1926 91; 1927 de 720; 1928 de ; 1929 da 859; 1930 da 1263 1931 de 1512; 1932 de 1217 1933 de. 1226; 1934 de 917; 1935 de 839; 1936 da 626; 1987 de 652 1939 da SM; 1940 da 347; 1941 de 454; 1942 de 155; 1943 de 234; mu de 409; 1945 de 684; 1946 &: 1577; 1947 yılında da 177 at yapılmıştır. 22 yılda yapılan insantın sayı ekün 18234 dür. K 1910 o0CA lumıl süni R.evvel 13oı 1868 CUMA 21 ilasım: 75 Ay: - 1 Gün - y e eee Vasati — Ezani yi 7 19 2 09 Öğle — 12 265 7 14 İkindi 14 57T 9 46 Akşam 17 12 12 00 Yatsı 18 48 1 36 İmkak — S $8 12 27

Bu sayıdan diğer sayfalar: