4 Şubat 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

4 Şubat 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YE AT 1019 H ürriyet'de «ilasso ve Me mop başlığı altında yazı- gan makalede, evvelki gün Ay- di Halkevinde bir konferans verea Cevdet Korim — İncedayı- nın, söz arasında, Şark vilâyet- derindeki halkın çoğunun ceha- deti dolayısile, demokrasinin bil denbire gerçekleşmesine imkân bulanmadığını iddia ettiği belir- tilerek şöyle deniliyor: Üstadın demokrasi anlayışına doğrusu hayret ettik. Madem ki intihabatın serbest — olduğunu kabul ediyoruz, o halde, Şark vilâyetlerimizin sükinlerinin Has, soya veyahud Memoya rey ver- melerini gayet tabii karşılamalı ve vatandaşın bu en sarih hak- kına müdahalede bulunmayı ak- hımızdan - bile geçirmemeliyiz. Hassoya reyini vermek istiyen yatandaş, demek oluyor ki Has- soya itimad ediyor ve kendisini terasil kabiliyetini onda — görü- yol Eğer Şa kta oturan vatandaş ahilse ve tercdman vasıtasile lei meram ediyorsa, bunun mesulü her halde kendisi değil- dir. Yirmi beş senedenberi ikti darı elinde tutan parti, demo'- ratik bir zihniyetle hareket et- seydi, o cahilleri okutur, cahil bırakmazdı. Ş Yeni seçimler yaklaşırken, fi- Tânın falâna reyini vermesinden korkmıyalım. Mademki demok- ratız diyoruz, demokratça hare- ket edelim ve intihabata. olsun burnumuzu sokmiyalım. — Bira- kalım bir defa da bu millet ken- di mebuslarını kendi bulup ge- tirsin. Hakiki demokrasinin n2 olduğunu ve nasıl - tatbik cdil- mesi lâzım geldiğini artık hem kendimize, hem de dünyaya is- hat etmek mecburiyetindeyiz. * Lâfla yürüyen peynir gcmı v atan'da Ahmed Emin Yal man, «Kuru bir nümayiş» adlı makalesinde, Halk Partisi Meclis Grupunun akdettiği ilk âleni toplantıda, suilstimal ve sulidare mes'elelerini ele aldığı- ma; fakat Idari temelin bozukd Zu yüzünden, bu hususta yapı- Jacak bütün tartışmaların — ve girişilecek teşebbüslerin kuru bir nümayiş hududunu açanı- İâada bulunuyor: Fakat aflarına .sığınarak, şu jddiada bulunacağız ki yapacak- ları münakaşalar ve bunlara da- yanarak girişilecek teşebbüsler kuru bir nümayiş hududunu geç miyecek ve halkın acı tecrübe- lerin telkin ettiği ince bir bu- Tuşla (hamamın namusu) - diye yasıflandırdığı göz boyama Bis- teminin mahiyetini aşmıyacak- tır. Bu sözden maksadımız, Türk memurunun kötü ve bozuk ol- luğunu ve islâh kabul etmedi- di lesi Otobüs Gi dolayısıyla (Baş tarafı 1 incide) saaresi-fiğini bir an tekrardan hâli kalmıştır Demak mühterem . Belediyomiz, bizden iki bilet parası almıyacak diye, biz de: — Evvecet efendimiz!.. Tram- vay Yi? Tikir tikir işler. Arabala- rın içinde pufla gibi koltuklar, mü- talda odası, bilârdo calonu, her çey mevcud... Yakında bir seyyar ban- yo da konulacak... — Elektrik mi? Her yer piril piril... Verdiğimiz pa- ra da devede kulak... Olobüs der- seniz durak yerlerine katar halin- de geliyor. Beğen beğendiğine bin.. Diyeceğiz. Öyle mit Eğer Bele- diye böyle düşünüyorsa — avucunu yalasın! Gazetecilere karşı — yapılan — bu kolaylık bir lütuf değil, bir borç- dur. Gazetecinin kötü idarelerin ensesinde münebbimli saat gibi mü- temadiyen ötüşünün cna verdiği bir haktır. Belediye, kendini bu haklı U kidlerden korumak İstiyorsa «Be- dediye> ismine lâyık olduğunu isbat etsin. Bütün gazeteler cBelediyo yoktur!» diye barbar bağırıyorlal Azadan biri de: rAnkarada Ma- kanlar bile parafı seyahat ediyor- dart> demiş. Bakanlar bile... Türkiyo Cumhuriyetinde Bakan- dar ayrı mümtaz bir sınıfa mı men- subdurlar? Gazeteci katemile, çift- çi sapanile, amefe sa'yi ite, Bakan da kendi ihtisası dahilinde icraat ve faaliyeti e vatana hizmet cder Buğün Bakandır, yarın İstifa eder, yahud dü, Jina $i r, Millet arasındaki sa- Bu ne biçim tâftır! Dünkü gazetelardan biri de hu paso Tzes'elesini Iktidar partisinin vuhzlt zazetelere ve muharrirle- rine karşı zecri bir muametesi ol- puğunu yazıyor. Tannetmem. Siyasi bir fıri bu kadar küçüktüğe tencezül e: AZE TELER& SD BAKISİ Bu ne bhiçim. demokrasi anlayışı ? ğini iddia etmek değildir. Mev- €ud şartlar, fenalığı âdeta te vik ettiği halde öyle helâl sü emmiş, fedakâr, feragatlı, füde- ta fedai memurlar - görülmüş, bunlar dürüstlük namına kendi nefislerile ve muhitlerile © mücadeleleri göze almışlardır ki insan böylelerile ancak iftihar eder ve kendilerine ve - böyle evlât yetiştiren —millete — karşı hayranlık duyar. Ne çare ki "darenin temeli çok bozuktur. Bunun İçinde namus- la memur sıkıntısı çekmeğe, e- zilmeğe, hattâ yolsuz şebekele- Tinin tasni ve iftirasile bazan, kötülük işlemiş gibi, ceza gör- meğe âdeta mahkümdur. * Arzedilen şecnat!, "Tüzm'ambu başlık altında yazılan bir fıkrada şö, Te deniliyor. Şark vilâyetleri milletvekille- rinden, hatırımızda kalan bazı- larını sıralıyalım: Tahsin Banguoğlu... Feridun Fikri... Fuad Ağralı... Dr. 1b- Tahim Tâli Öngören... Müni; Hüsrev Göle.., Şükrü Koçak .. Vehbi Kocagüney... Ethem İz- zet Benice... İlh. Şimdi de Cevdet Kerim İnce- dayı'yı dinliyelim : «— Şark vilâyetleri halkı ca- Hildir. Onları serbest — bırakır- sak reylerini ya Haso'ya, ya Me moya verirler.>» Hoppala!... Gelin de içinden çıkın bakalır | Yukarıdaki zevatı tanırız; ne Haso'dur, ne de Memo... Peki, seçildiklerine göre?! * Musiki nelerin gıdası değilmiş ! ine Vatan'da — Yedekçi, «Konservatuvara iş çık- tap İsimli fıkrasında, musiki nağ meleri arasında sağılan inekler- den dem vurarak diyor ki Ziraat En: ünde — yapılan tecrübelere göre, musiki nağme- leri arasında sağılan ineklerden yüzde 10, hattâ 15 fazla randı- Mmani alınıyormuş! Demek musiki sade ruhun de- ğil, ayni zamanda midenin de gidasıdır! Fakat musiki ile randımanın arttığını anlamak için illâki de viyolonsel konçertosu mu olma- h? Çobanlar kavalla, dilenciler ilâhi ile çoktarı onun çaresini bulmuşlardır! Aman bugünden tezi yok Ma- liye tahsil şubelerine ve güm- Tüklere birer radyo yerleşti: lim! Hlâhi Beethoven günün birin- de tahsildar olabileceğini aklı- 'na getirebilir miydin? | K. N rescecrercrere Vekil öğretmenlerin işlerine son veriliyor Vekil öğrelir va'erin — dört ay - dan beri Ücrenecin; alamadıkla - yi evvelce yazmıştı! Milli Eğitim Bakanlığı yeni bir <Katarla vekil öğretmenlerin işle - rine yeyderpey son vererek, on dan açılan dersleri asil öğı ler arasında taksim etmeğe lamı; tmen baş - r. İşlerine son verilen öğ- retmenler arasında karârnameleri a KDAt LLÜĞ o Kaamış c nayeti FAŞi Şoför Mehmed Ali 24 yıl hapse mahküm oldu H Bir müddet evvel Kalamışta Todorinin gazinosunda — Fazıl Kural adında bir genci tabanca ile vurarak öldürmekten sanık göför Mehmet Ali Tektaşın dü- Yuşması dün sona ermiş ve mah keme kararını tefhim etmiştir. Karara göre suç sabit görül- müş ve cinayetin taaı imüden işlendiğine kanaat getirilmişir. Ancak kanunt ve takdiri hafifle Vei sebepler nazarı İtibare alı- narak katil 24 yıl ağır hapse mahküm edilmiştir. — Karar hem ceza az görülerök maktulün akrabaları - tarafın- dan ,hem de ceza çok görülerek kaatil tarafından temyiz edile- ceği sanılmaktadır. Yeniköy Palas cinayeti dâvası Bir müddet evvel Yeniköy pa- lasta karısı Perranı tabanca ile vurarak yaralamaktan sanık Hü 'yin Kuşkunun duruşmasına dün devam edilmiş, savcının id- dianamesi okunmuş, Türk ceza Yanununun 449/1 maddesine gö 've cezalândırılması isteniyordu. Duruşma müdafaa için talik alunmuştur. Halkevlerinin kurulu yıldönümü 20 Şubat Pazar günü, Halkev- lerinin kuruluş yıldönümüdür. Bu münasebetle tekmil Halkevleri de © gün merasimler yapılacak, Halkevlerinin topluluğa sağladığı faydaları anlatıcı mahiyette kon- feranslar verllecek, eğlentiler ter- tip edilecektir. İşçi hastahanesi yarım açılıyor İşçi Sigortaları Karumu Genel W Gdürlüğünce tesis olunan 70 ya taklı işçi hastahanesi yarın saat 16 da törenle açılacaktır. Nişasta şında, Anerikan hastahanesi nunda bulunan işçi — hastahanesi, kısa bir zaman #cmra tevsi oluna yak yatak sayısı 150 ye çıkarı - Jacaktır. Iktisad Fakültesi talebe cemiyeti yeni idâre hey'eti seçildi İktisat Fakültesi Talebe Ce - ariyetinin fevkalâde Kongresi ni - Hayet dün sona ermiştir. *Dünkü toplantıda idare ve mu- rakabe heyeti seçimi yapılmıştır. İdare heyetine Yunus Kuşoğlu, Ahmet Okçuoğlu, Müfit Arıpek, Enver Tamıoğlu, Macit Hacıha - nefioğlu Adanan Onat, Muhad - der Uraz, Kemâl Ayral, Naim Ki- Jç seçilmişlerdir, Mürakabe heyetine de — Melih Emre, Sait Nacar, Ümran Levend seçilmişlerdir. Çimento işçilerinin dilekleri Kartal Çimento fahrikası işçile rile fabrika arasında çıkan iş ih- tilöfini, Vilâyet Hakem — heyeti | Pazartesi günü inceleyecektir, Fabrika İşçileri, geçim şartları dört ay önce tasdik edilip, bu müddet zarfında çalıştığı — halde Bakanlıkdan hç para almamış o- lanlar da vardır. Sevdiğim memleketteki evim de ne kadar rahat edecektim. Kendi kendime: — Hayatımın saadeti — diyo- rum; ezelden takdir edilmiş! Ö- lürken ben de her şeye rağmen «Güzel bir rüya gördüm.> diye- bileceğim. Fakat insan öleceğine inanır mt y Mevcudiyetini — unuttuğum «Jak Sen - Şero> kompartıman al ediyordu ben de trenden, sayahatten uzak, göz- lerim kapalı mefkürem açık ken Beni uyuyor sanarak valizimi de sallanan etiketteki adresi ve ismi çıkarmak için <zandı. Oku- du Gabriyel Sok. Sonra bir kı Rozven 19 Pusen ellerini " uğuşturarak ç defa tekrar etti: Gabriyel! Gabriyel! Sesi beni maziden çıkardı. İhtiyatla oturdu. Biraz kımıl dadığımı farketti ve memnuün müuhteriz, bir başka sigara ha içmek maksadile çıktı Taravetime bir el vurmak i- onun orada bulunmamasın- dan istifade ettim. Yağmur yağıyordu. Camt üzerinden süzülen kısa bir yı mü; rin Jak, bana hitab etmek nihayet bir'behane buldu: Kapamak lâzım mı? — Evet efendim, için geğini havsatam alamaz! ANAARARARARARARAR MCX 000000 0000 K 8 Ocak 1949 tarihli Yeni Sabahda çıkan Din Derslerine Dai Düşünce-» adlı yazımızın sonun- da, ahlâk derslerinin okutulma- sı lüzumundan bahsetmiştil bu vo bundan sonraki yazılar- da ahlâk ve ahlâk terbiyesi üze- rinde durmak istiyoruz. Medeniyet, kültür, din, felse- fe gibi her gün kullandığımız, fakat kolayca tarif edemediği- miz bir takım kelimeler vardır; kendilerini iyice tarif “edeme- memiz, bunları sık sık- kullan- Tmamıza engel olamıyor. Bunla- rı tarif etmekte rastladığımız güçlüğün sebebi, bu mefhumla- rın mücerret şeyleri d yan ve yaşıyan her şey gibi de- ğişen realiteleri göstermelerin- dendir; bu kelimelere her biri- miz kendi bilgimize, tecrübemi- ze, hayat görüşümüze göre birer mâna veriyoruz ve İngiliz filo- Köylülerin astığı Tilki Ankara Etimcsğudun — Seyit Ali köyünde, köylüler tavukları na musallat olan ve bir türlü e- le geçmiyen bir tilkiyi en niha- yet yakalamışlar ve köy mey- danında asmak suretile intikam larım - almışlardır. Bu sene Tıb Bayramı bir hafta sürecek 14 Martta yapıladak 'Dp Baş - yamı için şimdiden — hazırlıklara başlanılmıştır. Bayram bu — sene bir hafta devam edecektir. Talebe Cemiyetinden seçilen 7 kişilik. bir komisyon organize işi ile meşgul olmaktadır. Yugoslavya Elçisi Ankaraya gi Yeni Yugoslavya elçisi Ekse - dâns Lulamir Radovanoviç, —dün akşamki ekspresle Ankaraya ha- reket etmiştir. Elçi bugün veya yarın Cumhur başkanına itimadnamesini vere - cektir. 4 a Bir öğretmen Muallimle! Birliğini dâva etti Öğretmen Halil Nimet Özyürek tarafından — Muallimler Birliği a- leybine bir dâva açılmıştır. Dâva dilekçesinde; Muallimler Birliği - tarafından aeşredilen birinci - Dil| Kongresi raporları. arasında ken dirine ait bulunan raporun uzun olan kismı yerine kısa parçası - “nan neşredildiği, bu yüzden kendi fikirlerinin anlaşılması güçleştiril aiği iddia edilmektedir. Pamuk- ipliğine döviz müsaadesi verildi Alâkalılar tarafından öteden - beri vaki müracaat Üzerine Tica- ret ve Ekonomi / Bakanlığı, pa - muk ipliği için döviz müsaadesi verilmesini kabul edilmiştir. Bu süretle 31 Jiraya kadar çık maş olan iplik fiyatlarının - 24-25 unun KAAAARARA AARARARAADARAZ sofu Bacon'un dediği gibi, eşya vo hâdiseler üzerinde anlaşacak yerde kelimeler Üzerinde ka' etmemiz bundan İleri geliyor. Ahlâk kelimesi de, her gün kullandığımız halde tarif edeme diğimiz, herkesin gok defa ken-: C L dine göre hususi bir mâna ver diği kelimelerdendir. Gerçekten ahlâk #özünden ne anlıyo- | ruz? Bizim için iyinin, kötünlün ölçüsü nedir? Bu nokta arağtı- rılırsa, öyle - sanıyorum ki gu neticeye varılacaktır: Bir cemi- yete mensub olmak itibarile he: 'nm hareketlerinde gözetme- gereken bir takım - kaideler yardır; bu kaideler, ana baba- | ni geveceksin, başkalarına elin- $ KISA HABERLER i (B d * Vilâyet Milli m Disiplir Kurulu bugün saat 15 de Vali mua- vini Rüştü Ülkenin başkanlığında toplanarak, — «Suçlu öğretmenler ceza tatbiki> üzerinde görüşüle *& İstonbul vapuru bugün » 21 do Batı Akden caktır. Dünya gençlik federasyonu- seferine çıka: k edecek Türk delegeleri de vapurla hareket edeceklerdir. * Yüksek Denizcilik * Okulun.- dan mezun olanlar bu isimde bir t kurmuşlardır. Cen tü menfi zunlı tlerini korumak ve sivil denizciliği ilerletmek gayesiyle kurulmuştur. * Holanda tezgüllarında inşa ve Haydarpasa Sür'at tecrübeleri ya yapurlarını pilmiş, T4 mil sür'atle seyrettikleri tesbit edilmiştir. Vapurlar Şubat tonuna doğru Timanımıza — gelmiş olacaklardır. * Belçikaya lümop ve portakal ihracı için hazırlıklar yapılmakta- dir. , —ai Şehir, Gönel Meclişi, bugün saat 15 de toplanarak, Şubat dev- Tetino aid ikinci toplantısını yapa- caktır. * ET.T. Genel Müdürü 1. Ke- mal Baybora bir Aylık mezuniyet almak için ilgili makamlar nezdin- de teşebbüse geçmiştir. — Baybora mezuniyetini — Masır'da — geçirecek- tir. Ankara Üniversitesi kültesinden 60 kişilik bir talebe gru pu sömestr tatilinden istifado ede- vek bugün şehrimize gelmişlerdir. * Hukuk Fakültesinin - Şubat devresi imtihanları dün sona erm tir. Muvaifakiyet nisbeti çok dü> şüktür. 4 Kadiköyünde Serasker soka- No, lu evde oturan T Balkal arkadaşı Süreyya tarafından başına taşla vurularak yaralanmız- tır. gında 2 hısin Karadeniz tütün dizi sında düne kadar 1.350.000 satılmıştır 4 Ayten adında bir kızı zorla liraya kadar düşmesi mühtemel - ile çimentonun sıhhate verdiği za rarı Teft sürerek ücretlerine yüz e 30 nisbetinde bir zam isteme tedirler. Yazan ; CLAUDE CHAUVIERE Dnamina oeemar aa aa ee DaR 'Teması kaybetmemek pek acele olarak devam etti — (Le Cige) in bu nümero- sunu lütfeder misiniz? Bir diğe- rimi satın almak için (Dijon) a Ancak bir buçuk saat sonra varacağız. Cevab vermeden kendisine uzattım. Mecmuadaki — Spektoronkop, güneşin şualarındaki kuvvet kudret hesabları onun sevimli bir şekerleme yapmasına mâni olamadı. Şeffaf göz kapaklarında pas- tel moru renginde ince bir üzerine kıvrılmış kirpiklei dı. Burun kanadları hafifce tit riyor, ve gülen ağzı beyaz, kır- nizı ve nemli idi. Omuzuma dayatmak için ba- için mecmuayı şını ellerimin arasına almak is- tedim. Benim için uykusunun sevim li tasviri Jaka daima — merbut kalacak, uyurken kollarımın a- rasında tutmak istediğim bu vü cüd son ana kadar, gençlik ve zerafetin süslü âleminde kaldı, Bu kadar günler - kayboldu. kendime geliyorum. Orada oldu dunu zannediyorum... Köhne ce sedim müthiş kederlerle sarsı- Tiyor. Eksiğim ne idi Hâlâ arıyorum. Belki bir erkek evlât. Adam sen de! Bir çocuğun ağlamalarına, — hastalıklarına, çapkınlıklarına, borçlarına en- dişelerine alışabilecek miydim?, Hayır. « Bu, benim için bir fedakârlık otacakdı. Ben ise vazifeyi yalmız ken- döne karşı anlıyan bir kadınım. Bu, sütninelere, hastabakı- cılara, hocalara, sürtüklere tev- di edilir. Bu meçhul önünde zayıf de- ğilim, yumuşuyorum.. Ben ki hiç bir zaman — böyle de müsbet -hareketleri küçük ihti- mamlara tercih ederdim. Evet! Bön ki annemin göğsünde bile o 've yumuşaklığı hissetmiş ğilim. İhtiyarladım. el Tefrika No. 8 'andala bindirmek istiyen Hüseyin Yazan: . Vehbi Eralp cektir. | ada bir genç yakalanmıştır. Onun uykusundan — mütel ziz oluyordum. Geçici bir fikir halinde düşündüğüm — zaman benimkinden başka kollarda : yuyabilmesi beni isyan ettiri- 'yordu... Kalbimin duyduğu ye- güne keskin his bu oldu... Ni- çin?... Niçin? Şimdiye kadar sürdüğüm ha- yatta bunun kadar temellük ar- Zusunu duyduğum hiç bir şey yoktu. Niçin? Niçin? Ruhumda kaynıyan bu ma'- hüs işlere mebhut bir halde tes limiyetle tahammül ediyordum. Kendi kendime haykırıyordum: Onu tammıyorsun ki.. Onun için hoşuma gidiyor Fakat o senden genç.. A- zesi olursun. — Onun için hoşuma gidiyor ya, İsyanı da, teslimiyeti do yek etmek istediğim zaman ge- Tince geç kaldığım anladım. A- caip surette birbirini nakzedeu sebeplerden dolayı ona ait bu- lunayordum, den gelen iyiliği edeceksin, ya- lan söylemiyeceksin, — hırsızlık etmiyeceksin gibi bir takım e- mirler ve yasaklar geklinde ken dinin gösterir. Umumi olarak insanlar için ahlâk, iyinin ve kötünün ölçüsü, bu emirler ve 5 yasaklardır, yâni bu ölçüye uy gun olana iyi, aksine kötü der- ler, Her insan için tabif diyebi- leceğimiz bu görüşün ahlâk rea litesini tamamiyle kavramadığı ni söyliyeceğiz. Zira bu görü - $iin doğru olduğu kabul edilir- se, ahlâkı bizimkine benzemiyen k cemiyetlerde ahlâk bu- Tunmadığını, bu. cemiyetlerin toptan <Ahlâksız> olduğunu söylemek gibi saçma bir netice- ye varılır; saçma bir neticeye varılır diyoruz, çünkü fertlerin karşılıklı münasebetini düzenle miyen, onların hareketlerini ba zı emirler ve yasaklar koyma- yan, bir kelime ile herkesin ca- nının istediğini yapmasına mü- saade eden bir cemiyet var ola- mıyacağı gibi, düşünülemez de. Böyle bir cemiyetin var olduğu bir an için farzedilse bile, masına imkân olmadığı kola lıkla anlağılır. Ferdlerin birbir lerinin yaşama hakkına riayet iye mecbur olmadıkları bir devam edebilir? Demek oluyor ki, bizim ahlâk görüşümüze uy- n olsun veya olmasın, her ce miyette ferdlerin hareketli düzenliyen, kaide altına koyan bir takım emirler ve yasaklar yâni bir ahlâk vardır. Bu ahlâ kın ayrı bir müessese haline gel miş olup olmamasının, ör ve â detlerden, dinden, hukuktan ay Tılmış bulunup bulunmamasının burada hiç ehemmiyeti yoktur; bir cemiyetin ahlâkından bahse debilmemiz için, orada ferdlerin hareketlerini düzenliyen Eaidele rin bulunması kâfidir ve böyle olmıyan hiç bir cemiyet yoktur. Böyle olmıyan hiç bir cemiyet yoktur, zira cemiyetler bir ba- kımdan yaşıyan uzviyetlere ben zetilebilir. Nasıl bir uzviyette hücreler, kendi hayatlarını de- vam ettirmek için ihtiyaçlarım gidermek, eksiklerini tamamla- mak, Ülenlerin yerine yenilerini koymakla beraber, bütün uzvi- yetin hizmetinde ve bunun y Ması için çalışıyorlarsa, bir ce- miyetteki ferdler de cemiyetin. hizmetindedirler ve kendi husu- si yaşayışlarının dışında cemiye tin yaşaması için de çalışırlar. Gerçi yine tuzviyetlerde olduğu gibi, bu iki yaşayışı her zaman birbirinden kesin bir şekilde ayırmak kabil olmaz; umumi »- larak bu iki yaşayış - birbi âhenkli bir haldedir ve höcre i- le ferd, kendi yaşayışlarını de- vam ettirirken ayni zamanda bütünün hayatını da devam et- tirmiş olurlar. Fakat bazı müs tesna anlarda bu iki yaşayış a- Mevzuları 55- YAARAAAARARARAARARARARARARRARA AARAAAARAA A ARAARARARRAARAARARA rasındaki âhenk bozulmuş ola- bilir ve bütünün yaşamakta de- vam edebilmesi için ferdin feda Çeviren : REFP CEVAD ULUNAY Önünde, kaybedeceğim şı ri hissediyordum. Fesen bir sütun gibi karşımda dikiliyordu. Bu ümitsizce coşkunlukları Layat yamacının kötü meylinde yürüyenlere, ömürlerinin sene- lerinden fazla yaşıyanlara yeni Lir sima telkin eder. Eğer karşımda uyumamış ol- saydı Jakı sevecek miydim? Eğer karşımda o kadar gen; elmamış olsaydı Jakı sevecek miydim? Düpedüz fikrini söy Jemek için uyandı: — Hazmı güç bir nesir! Ma- dam,. Okumağı bilmiyor, ancak ha- yatı hakikatleştirmeği - biliyi du. Onu, atla mânia atlarken, yelkenlisi ile uçarken, avlanır- ben, oynarken, — otomobilinin kupısını açmadan olduğu yer- Gen zıplayarak volana yerleşir- ken, yollarda kayıp giderken görüyorum, daima müteharrik, dsima ahenkli... Atılmanın yasak edildiği yor lerde mutlaka sabırsızlıktan ye- rinde sayarak tepinmesi lâzım- a —a am n MA A Yaşım, yolu © J ARARAAARARAAARAN Ahlâk ve ahlâk terbiyesinin iki yolu edilmesi lâzım gelir: Vatanı 1- çin cebhede hayatını feda eden asker, bu zaruretin en k örneklerinden — biridir. Fakat ferdin hayatile cemiyetin haya- tı arasında devamlı bir çatışma bulunması imkânsızdır, zira ce- Miyet netice itibarile ferdlerden mürekkebdir ve onların yok ol mağı, cemiyetin ortadan kalkma sı demektir. Böyle olunca ahlâk cemiyetin yaşama ihtiyacını ifade eden bir. Müessese oluyor ve her cemi- yet, tıpkı bir uzviyet gibi, yaşa makta devam etmek istediğin göre, ahlâk cemiyetler için ha- yati bir zarurettir. Diğer taraf tan ahlâk kanunlarının tahiat kanunlarına benzemediği öteden beri dikkati çeken bir nokta ol- muştur; tabiat kanımları yer ve zamana göre değişmediği halde, ahlâk kanunları böyle değildir, cemiyetten cemiyete farklar gösterdikleri gibi, bir cemiyet içinde zamanla değişikliklere arlar. Hukuk, örf ve âdet- ler gibi ahlâkın da yer yer ve zaman zaman farklı şekiller gös terdiği herkesin bildiği bir ha- kikattir, bir yerde veya bir za- man ayıp sayılan, başka bir yer de veya zamanda ayıp sayılmı- yor, emir olan, emir olmaktar, yasak olan, yasak olmaktan çıkıyor; Pascal'ın dediği gibi, Pirene dağlarının berisinde ha- kikat olan gey, ötesinde hatâ oluyor. Uzağa gitmeğe — hacet yok, kendi cemiyetimizde kadın ahlâ amusu hakkındaki göri son otuz, kırk se- ne içinde ne kadar değiştiğini bir düşünelim: Şimdiki orta yaş hlaramızın çocukluklarında, ka- dınların mayo ile denize girme- leri şöyle dursun, kısa etekli çarşaflarla dolaşmaları bile 2- yıp sayılırdı ve böylelerinin na- musundan kolayca şübhe edilir- di. İspartalıların hiç bir vicdan azabı duymadan, aksine ahlâka uygun bir iş gördüklerine ina- rak, cılız doğan çocuklarını Taycet dağından attıklarını he- pimiz tarih kitablarında okumu- Şuzdur. Öyle ise bütün teferrü- atile alınan ahlâkın hiç değiş- mez bir gey olduğunu, bu mâna- da, iyinin ve kötünün — ölçüsü- nün daima ayni kaldığını düşün mek doğru olmiyacaktır. Ahlâk cemiyetlerin yaşama sartlarının bir ifadesi olduğu nisbette bu gartlarla beraber değişmiştir ve değişmekte devam edecektir; amma bunun yanında, şartların ayni kalması neticesinde değiş- miyen bazı ahlâk kaidelerinin bulunduğu da söylenebilir, zira her cemiyetin hususi yaşama şartlarından başka, bir de müş- terek yaşama şartları vardır; yukarıda misal olarak verdiği- miz ferdlerin birbirlerinin yaşa ma hakkına riayete mecbur ol- maları, her cemiyet için geçer olan bir kaideyi gösteri Böylece ahlâkın bir görüşüne varmış - bulunüyoruz; - gelecel yazılarımızda ahlâkın başka bi görüşü üzerinde duracağız ve buna göre ahlâk terbiyesinin ne olması lâzım geldiğini belirtmi- ye çalışacı H. Vehbi Eralp dır. Sıhhatli idi.. Modern gençle- in bütün hassasiyetine malik- ti. Fakat faal zekâsı, onu çek- raclert iddia ve kararsızlık y ğınları ile dolu bir eşya gibi rahatsız etmiyordu. — Robensonun maceralarını ister misiniz? Cevaben: — Ben, dedi, sizin benimle meşgul olmanızı isterim. Nereye forsunuz? Madam. — O tarafa.. — Saygısızlık ettim, Bu tren o tarafa doğru gidiyor. Ne bu- dalayım! Ben filoyu görmek İ- (Tulon) da ineceğim. Fakat siz nereye giderseniz sizi takip edeceğim. Oh! Zevkim içi Bir kaç saat evvel bu zevki bilmiyordunuz. Ve ondan mü- Kkemmel surette vazgeçebiliyor- dunüz. — Evet bu zevki dü şimdi biliyorum. — Benden ne bekliyormunuz?| — Her gey.. Ve hiç bir gey! — Ben hiç bir şeye razıyım. (Tulon) da durmüyorum rastladığım adamların sözlerini dinlemek aslâ âdetim değildir. — Ben öyle rastlanan adan lardan değilim, Gayet sevimli| ve sempatik bir çocuğum. Ne nişanlı, ne de Aşığım, Nişanlı olmak İçin çok genç. Bir aman olmak İçin de ruhuma bir eş &- fiyorum. ——öan | (Devamı var) bilmiyor- İki gazetenin iki yanlışı ütün Ortodoksları terem patriği birinci At- henagoras'ın fac - giyme merasiminde İstanbul vali veki- ll ile yüksek memurlardan hiç biri bulunmadı. Pek tabli bir hal olmasına rağmen bir gazete bu- nu bir kusur gibl gösterecek ge. kilde yazı yazdı; hakikati bilmi. yenlerde yanlış bir zan uyandır- di, Tarihimizin en eski devirlerin de bile Türk milleti din ve iti- kad ile devlet ve siyaset işleri- nin birbirinden ayrı tutulması Tüzüumunu anlamıştır. Orta As- yada, Çinde, Milâddan binlerce yıl evvel kurulan Türk devlet- leri herkesi dininde ve itikadın- da serbest bırakmıştı;. Hunlar, Kumanlar, Avarlar bile — istilâ ettikleri memleketlerdeki halkı, dinlerini değiştirmeleri için zor« lamamışlar; — Selçuk — oğulları devleti ve Osmanlı imparator- luğu da bu fikre sadık kalmış: lardır. Yavuz Sultan Selim Mı- sırı fethedince halife olmuşsa da Hiristiyanlar ve diğer dinle- rve mensub olanlar üzerinde bas- kı yapmamış; kendinden sonı ki padişalılar bu siyaseti değiş- tirmemişlerdir. Onların iki men faatleri vardı; birisi bütün Müs lümanların halifesi, diğeri de Osmanlı devletinin hududları t« çindeki bütün insanların hüküm darı... Türkiye Cumhuriyeti dev eti bu sıfattan — birincisini terketmiş; ikincisini almıştır. Osmanlı — imparatorluğunun başına gelen felâketlerin çoğu, dini ve siyasi otoritenin ayni şa- hısta toplanmış bulunması dola- yısile bu iki ayrı işin bazen bir birine karıştırılmasından — doğ- muştur. Osmanlı imparatorluğu nun altı asırlık tarihi hemen he men Hıristiyan Avrupa ile vap- tığı çarpışmalardan ibaretlir. Bugün dünyayı tehdid eden ko- münist tehlikesine karşı bütün hakiki Demokrat Hiristiyanlık dünyasinın yardımını ve sempa- tisini kazanmış bulunuyorsak bunda din ve devlet işlerini ta- mamile ayırmış bulunmamızın. tesiri yok mudur? Türkiye Cumhuriyeti hüküme ti bütün Ortodoksların patriğl mühterem Ataengaras'a her tü ü kolaylığı göstermiş; vazifesl ni yapabilmesi için bütün imkân ları vermiştir. Fakat Lâik bir devlet olmak itibarile tamasile dini ve hususi mahiyette olan fac giyme merasimine mümes- gil göndermesi Anayasaya aykı. TL olurdu. Başka bir gazetenin de mera- sime malısus dâvetiyelerin Kum ca yılmış olmasını tenkid ettiği görüldü. Ben Türklere gömleri- len dâvetiyelerin Türkce yazıl. mış olduğunu öğrendim; fakat hepsi Rumca yazılmış olsaydı da bunu patrikhanenin hususi- yetine uygun bulurdum. Türki- ye Cumhariyeti kanunları an- cak resmi muhaberelerde ve dev let dairelerine yazılan mektube larda Türkçenin kullanılmasını emreder, hususl muhabereler tamamile serbesttir. Gazetelerim bu gibi noktalarda dikkatli ol maları, zihinlerin karışmasına meydan vermemeleri lüzımdır. Kadircan KAFLI SPOR Lik maçları tehir edildi Bu hafta devam edilmesi — icali eden İstanbul lik maçları hava - 'nın mühalefeti yüzünden tehir e- Gilmiştir. FENERBAHÇE KLÜBÜ ANTRENÖRÜ Galatasaray kiübü ile yapmığ olduğu kontratı sona ermiş bulu- nan antrenör M. Moliy, klüple ye ni kontrat üzerinde anlaşamadı - gından vazifesi bu ayın birindem itibaren socu ermiştir. Halen antrenörü bulunmayam Fenerbahçe klübü M. Moliy'le an« laşmış ve antrenör kontratını im- zalamıştır. Bundan böyle M. Moliy, Fenerbahçe takımını antrene © - Gecektir. ŞUBAT 1919 Rumi Bicet K.süni R. Ahir 1364 1368 922 P 22i o, n Kasım: 90 - Ay: 2 - Gün: 4 Vasati — Ezani Güneş T or 189 Öğle 12 28 7 00 Tkindi 15 18 9 468 Akşam — X7 3012 Yatsı 19 08 1 38 | imsak OUU

Bu sayıdan diğer sayfalar: