2 Mart 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

2 Mart 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e ? Atlantik İKTİBASLAR | Paktı ve Truman'ın feryadı ——Çeviren: — N. K. — Yeni teşekkül edecek olan Skandinav bloku; İsveç, Norveç ve Danimarka'yı ihtiva edecektir. Akdeniz blokuna gelince bu; Tür- kiye, İtalya, Yunanistan, Arabistan, Ispanya ve At- lantik - paktının — âzaları bulunmalarına — rağmen; İngiltere ve Fransa'dan mürekkep olacaktır. Bugunlı—rdc Amerika, At- üntik Paktına son şek- lini vermek emelile çurpınmakta- tadır. Şüphe yok ki, bu pakt, er geş #ktedilecek, fakat o, hiç bir Büretle — Waşington'un — dilediği mânada mücssir bir mahiyet ka- zanamayacaktır. Daha şimdiden Rusya, mukabil bir taarruza geç niş ve üç Skandinav memleke - Atlantik paktına dair olan kerelerini yarıda bırakmak 1 Osloya sıki bir. oltimatum göndermiş bulunmaktadır. Diğer taarftan Moskova radyosu. — ya- yınladığı bir haberde — Atlantik paktının O. N. U. beyannamesi - zin hükümlerine aykırı düşti nü ve bunun ikinci dünya sa- vaşında Almanya'nın akdettiği «Çelik pakt> dan pek de farksız olmadığını haykırmaktadır. Görülüyor — ki; — Amerika ile Rusya arasında başgösteren Biyasi gerginlik azami bir hadde varmıştır. Zaten Molotofla temas halinde bulunan askeri müşahid- ler de, Kremlin'in mühim bir ka: rar arifesinde olduğunu söyle- mektedirler, — Norveç, Atlantik paktıra — katılmayı göze aldığı taklirde Rusya, 1948 de Fi diyaya zorla kabul ettirdi; dim müahedesinden faydalana - rak İsveç ve Norveç hududuna asker yığacak ve Spitzberg ada- sını da işgal edecektir. Rusyanın İskandinay memle- ketlerini zaptı mes'elesi azımsa- nacak gibi değildir. Zira kızılor- 'du, mükemmel bir üs olan Spitz- berg adası sayesinde Amerikayı niüşkür bir duruma Ssokabilmek İmkânına katuşacak ve muhte- mel bir üçüncü dünya savaşını kendi lehine çevirebilecektir. * Truman'ın Eisenhower'den istimdadı.. Bu sebebden dolayı — Birleşik Atrerika Rusyaya karşı koymak için tetikte durmaya — mecbur kalmıstır. Truman'ın — Eisenho- wer'i tekrar iş başına getirip, oLu kendi askeri müşaviri tayin ettirmesi bunun en bariz delili- dir. Bununla beraber — şimdilik beyaz köşkün müdavimleri, hâ- diteleri tâcil etmekten çekini- yorlar. Halbuki; Moskova, Wa- Finston'u O. N. U. beyannamesi. zin hükümlerini çiğneyen bir pakt hazırlamakla itham ediyor. Gariptir ki, Birleşmiş Milletler sekteteri olan M. Trygve Lie de bu fkri paylaşmaktadır M. Lieye göre, eğer O. N. U. barışı tesis etmeğe muktedir olsaydı, Atlan- tik paktına hiç hacet kalmaya- caktı. Halbuki, bu teşekkül, her mes'elede aczini — göstermekten başla birşey yapmamıştır. Bayırlı bir gayenin tahakku- ku için kurulan O, N. U. nug başarısızlığı karşısında ümitsiz - liğe Papılan Amerika, tekrar a- € bir hayal kırıklığına uğra - mamak kaygusile Atlantik pak - tnın bazı hükümlerini değiştir- mek Jüzumunu — hissetmektedir. Meselâ, daha önce verilen bir ka- rar mucibince bu —pakta imza koyan milletlerin, bir harb vu- küunda, otomatik bir şekilde ha- şimdi artık bu karardan vaz ge- gilmiştir. Yakın bir gelecekte patlaması pek de uzak bi ihtimal sayıl - mayan Üçüncü bir dünya savaşın da, ilk hamlede, hangi milleti hücrma ımaruz kalacuğı bilinme mekle beaher, Truman, Am>>i ka hesabıng — büyük bir endişe duymaktedır. Bu yüzden bütün ümid'ni eskeri şeflere ve bilhas- 'sa General Eisenbower'e bağla- maktadır. Yüksek bir komutan olan General Bisenhower, kor - kuyla bunzlan ruh'ara belki ce- saret verecek ve bazı memleket ahalisiri teslih — ctmeden önce, onların maneviyatımı fakviye &. debilecektir. Üç miahede akdetme tasavvuru Gttüğü Emperyalist — siyase- tinden bir türlü — vazgeçmeyen Rusyan:n tehdidi karşısında ir- kilen Amerikan politikacıları, üç ayrı muahede aki>tmenin mak- sada daha uygun olacağı fikrin- de birlemis bulunuyorlar: Atlan- tik paktı, Skandinav paktı, ve Akdeniz paktı.. Bu suretle teşek kül edecek olan Skandinav blo- ku; İsveç, Norveç ve Danima! kayı ihtiva edecektir. Akdeniz btokuna gelince bu; Türkiye, İ- talya, Yunanistan, — Arabistan, İspanya, ve Atlantik paktının &- zaları bulunmalarına rağmen, İn- giltere ve Fransa'dan mürekkep clacaktır. Henüz taslak halinde olan bu fasavvurların, Atlantik paktına daha müessir bir şekil kazandı- racağı muhakkaktır. Fakat ya - zıik ki, bu paktı İlgilendiren son Amerikan iİslah projeleri fazla- sile geç kalmıştır. Şimdi acaba İsveç hükümeti, Norveç tarafın- dan reddedilen teklifini tekrar tazelemeğe razı olacak — midir?, Yine acaba çetin bir siyasi buh- ran içinde yuvarlanan — İtalya, halk arasında bu muaddel At- lantik paktına müzahir bir kim se bulabilecek midi? Bunu şim- diden katiyetle kestirmek müm- kün değildir. Aklın mı, yoksa si- Tâhwt mi galip geleceğini — bize yakın bir istikbal gösterecektir. «Samedi - Soir'dan» Konservatuvar Türk müsikisi konseri Kons:rvatuaz tarafından her on beş günde bir verilmekte — olan Türk Musikisi #casterlerinden İs Tahan faslının tekrarı zengin — bir Pregramla önümüzdeki salı günü 't 18.00 de Şehir Komedi Tiyat Tesunda. verilecektir. Olgunluk - imtihanları talimatnamesi Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve terbiye heyeti liselerdeki ol « Bunluk imtihanı — talmatnamesin de yapılacak değişikliklerle meş - Bgül olmaktadır . Yenl talimatnamenin önümüzde ki ders yılından itibaren yürürlü - ğe gireceği tahmin edilmektedir. Ü. Tâlebe Birliği idare heyeti Rektörü ziyaret etti Üniversite Talebe Birliği — idare| keyeti Üyeleri dün Üniversite Rek| törü Sıddık Samiyi ziyaret etmiş- lerdir, Üniversite inşaatı bir türlü tamamlanamıyor Üniversite merkez — binasındakl foşaat ikinci sömestr başlamış ol- düğu halde — henliz ikmâl edile - ŞEHİR HABERLERİ - Sebze ve meyvayı ucuzlatmak için Belec küçük haller açmaya e şehir içinde karar verdi Meyva ve sebze Hâlinin tevsi ve ifdahi süretile İstanbul halkına n- Cuz meyva ve — sebze — temininin mümhün olamıyacağını anlıyan Ba lediye, yeni kararlar almış bülün- maktadır, Belediye İküsad — Müdürlüğünce gehrin ber kazasında birer — veya ikiger -ane VÜçük hâl'ler açıtması uygün görütmüştür. Şimdiye kadar —muhtelif " kaza budutları içinde k'lcük hâl binası Anşasına uygun olan 27 kadar boş arsa tesbit edilmiştir Belediye İktisad Müdürlüğü, ilk| hamlede bilhassa —nüfusun — kesif se fiatların yüksek — olduğu, Be - yoğlu, Nişantaşı, Şişli, Kadıköy, Üsküdar Kasımpaşa, Samatya, Ak saray, Fatih, ve Fminönünde kü- çük hâl'ler açmak için hazırlıkla- ra başlamıştır Sağlık müdürü yakalandı gribe N Sağlık ve Sosyal Yardım Mü- dürü Dr. Faik Yargıcı da nihayet gribe tutulmuştur. Diğer taraftan şehrimizde — grip sulgını günden güne şiddetini kay betmektedir. Falk Yargıcıya — Acil gifalar dileriz, Devlet Basın evi işcileri zam istiyor Milli Eğitim Basımevi işçileri - l idare arasında Ücretlere - yüzde 50 nisbetinde zam talebi yüzünden ig Ahtilâfı çıkmıştır. Bölge Çalışma Müdürlüğü mü - fettişleri tarafından — halledilemi - yen bu ihtilâf, yakında Vilâyet Hâ İum heyetince incelenecektir. Ha- ber aldığımıza göre Basımevi Mü CÜrü saat başına ancak G kuruş zam yapabileceğini bildirmiştir. Sinema târifeleri inceleniyor Belediye, Sinemacıların — şikâyet lerini nazarı itibara alarak tet - kikderine başlamıştır. İlk iş olarak tarifeler cektir. incelene- Belediye bazi resimleri indirdi 5237 sayılı yeni Belediye — vergi ve resimleri “kanunundan — birçok vatandaşların mağdur olduklarını Bözönünde tutan Belediye, Tabelâ, Liman işgaliye, eğlence ve tiyatro zesimlerinde bir mikdar — indirme yapmıştır, Yeni tarife — bugünler de gazetelerde ilân olunacaktır. Bulgar Başkonsolosu Valiyi ziyaret etti Bulgar — Başkonsolosu — Pentief, dün sabah Vali ve Belediye baş - kanı Dr., Lütüi Kırdar'ı makamın da ziyaret etmiştir Mezbaha ıslah ediliyor Karaağaç Mezbaha tesislerini| islah ve burada soğuk hava depo- ları Inşaatına yakında — başlana - caktır. İnşaatın 1 milyon iki yüz — bin Hiralık kısmı Belediyece eksiltme-' ye çıkarılmıştır. Üniversitelilerin imtihan harçları Üniversitede ikinci sömestrin baş laması dolayısiyle — fakülte dekan-i ları birer tamim — yayınlıyarak Anekripsiyon — harçlarını yatırma) müddetinin 15 martta sona erece- Bini — bildirmişlerdir. memiştir. rekete geçmeleri gerektiği şazt koğu'nuştu. Biraz geç de olsa, Yazan: Esat Mah — Gelin diyor; ruhumun en büyük hazlarla çırpındığını, vü- cudümün ateşlerle yandığını du yuyorum!... Talihime yeni bir Ufuk açan bu esrarengiz gece- nin karanlıklarına — bürünerek, Bafak perdelerin ucunda titriye ceği saate kadar hiç bir şey dü şünmeden ve hiç bir geyin dü- #ünülmesine müsaade etmeden sizin olmak istiyorum, Adam dehşetle kendini geri gekip, bileklerini kızın - ellerin- den kurtarmağa çalışıyor. — Yapma kızım diyor; ısrar etme!... Daha gençsin, bilmiyor. sun, muhakeme edemiyorsun Diç bir şey!... Bedbaht olursun sonra! Kız bırakmıyor adamın bilek- le — Benim bilmediğim, sizin ve yhepimizin bilmediğidir!... İnsan “züzgürların, dalgaların nerden İnşaatın daha uzun bir müddet devam edeceği söylenmektedir, mut KARAKURT geldiğini tayin edebilir mi?... Bedbaht olmak nedir, yahut bed- baht olmamak nedir, bütün bun lar meçhul bizim için!... Hiç bir şey bilmiyoruz. İnsan bilme diği ve bilemiyeceği bir şey için de asla nâdim olamaz!... Bıra- kın, gönlümün dilediğini, arzu- larımın emrettiğini yapayım!... En samimi, en doğru hareket budur!. Zavallı adam, bir erkek vü- cudünün tahammül edebileceği '€n büyük işkence ile nefsini, bu şahlanan çocuk hevesinin fırtı- nasından — kurtarabilmek — için, son bir gayret daha sarfediyor. — Hayır diyor, olamaz, asla olamaz!... Buna ne insan ka- nunları, ne adalet, ne de Allah Trazı olur! — Ben duyduğum zevki, baş- kalarına vermek için değil, ken dim için istiyorum! Bunda âdil Bu müddet zarfında — harçlarını yatırmayan talebeler derslere" de- 'vnm edemiyeceklerdir. Tefrika No. 11 olmıyan, kanunları hiçe sayan ne var?... Tunçlaşmış yanaklarından dö külen göz yaşları ile kız, hingür hüngür ağlamıya başlıyor. — Gelin diyor, gelin!... Hiç bir şey beklemeden ve hiç bir karşılık dilemeden — yalnız sizi, sizin için istiyen bir kadının ar- zularını reddetmeyin!... Bu bir fazilet değil, sadece bir. ayıp- tır!... Kadının istediğini, Allah da ister!,.. Eğer bu hikâyede bir günah Mmevcutsa o günah, giltelerin üzerine - serilmiş, göz yaşlarını zaptedemiyerek ağlı » yan bir genç kızın karşısında, sizin yaptığınız bu harekettir!,, Tekrar onu, fakat bu sefer daha kuvvetle sarsarak, dizleri- 'nin altında buruşan divanın be- yaz nakışlı yastıkları Üzerine ge tiriyor. İradenin de, mukavemet ve ; ; rek ibadetlerde, gı-rok tilâvette Kur'anın Türk (e çe olarak okunup okuna mıyacağı keyfiyeti günün mesele- si oldu. Önce, Halk Partisi grup içtimaında başlıyan tartışma bu İ|konu üzerinde mecliste dahi bir İtakım mütaleaların ve tememnile: rin ileri sürülmesini iktiza ettir- di. Bu kadarla da kalmıyarak partinin resmi organı olan Ulus gazetesinde bazı zatların yazıları çıktı. Kur'anın Türkçe olarak o- kunmasını ileri süren milletvekil- leri ile yazarlar; bunun bir ki tür meselesi olduğunu ve Türk halkının mefhumunu kavrıyamı- yacakları Arapça yerine Türkçe- sini okuyarak dinlerinin - kutsal kitabının ilâhi buyruklarını doğ- rüden doğruya anlamaları da- ha uygun olacağını ve böyle yap manın din bakımından mahzuru bulunmak göyle dursun hesapsız ar sağlıyacağını ileri sür- İslâm dininin ahlâki vecibeleri nin başında «hüsnüniyet» i yal- nız kendine inhisar ettirmiyerek karçı taraf için de ayni iınkânın yârit olduğunu kabal eylemek ge- lir. Bu sebeple biz; lehte ve leyhte bulunanlardan — her biri hakkında da «iyiniyet> in varlığı ni kabul zaruretindeyiz. Mesele; pek ehemmiyetlidir ve üzerinde durulması yeni değildir. İslâm â- limleri arasında, çok daha önce işin tahkik ve tenkidi - yapılmış ve kesin neticeye de varılmıştır. Hemen söylemek yerinde olur ki; Kur'anın tefsiri gibi tercümesi de mümkündür. ve yapılmıştır. Ancak; her hangi bir. tercüme- nin ibadette ve tilâvette mütcva- tir Kur'an metni yerine konulma sına gelince, işte burada vaziyet değişmektedir. Yalnız; ehli sün- nm fakik ve kelâmcılarına göre değil, Şia ve salr islâm mezheb- leri ve fırkaları âlimlerine göre 'de «Arapça metn» in yerine ter- cümesinin ikamesine cevaz veril memiştir, halen de verilmemekte- dir. Bu, bir akl? mesele değildir. Vakıa İslâm usuliyyünuna naza « ran cakl> ile enakl» çarpışınca, aklın gösterdiği yol tercih olunur amma böyle yapılması kat'i ve sarih enass> larda olmaz, «Sara- hat» ve ekatiyet» karşısında tevil ve tevcih yoluna gidilmek güretile akıl; - tatmin €Nakl> in Barahatinin 7 uyulmak mecburi olur. «Kur'an> lâfz ve mânânın mecmuudur. Bu- na «Kur'an» denildiği gibi Kitap ve «Kelâmullah» da denilir. Yâ- ni; Resulü Ekrem Efendimize vakiy tarikile inzal buyurulmuş o lan Allahütaalânın kelâmıdır. Kelâmı ilâhiye «Kur'an» ve «Ki- tap> isimlerini veren Allahtır. Böyle olduğu Kur'anın bir çok âyetlerinde gösterilmiştir. Benm saydığıma göre 71 âyet ta «Kur'an» lâfzı geçmemektedir. «Kitap> lâfzı münfi de, yine iki yüz otuzdan fazla âyette bulun- maktadır. <«Kelömullah» - tâbiri de Bakare suresinin 75, tövbe su resinin 6, Fetih suresinin 15 inci âyetlerinde aynen mevcuttur. Lâfızlara gelince: Maruf tâl re göre, lâfızlar mânanın kalıpla rıdır. Kur'an; lâfız ve mânanın mecmuu olunca, lâfızlarda dahi tercüme, yahut anlamayı teshil bakımından başka kelime, tâbiri ile mübadele yolile naki, tâdil ve tebdil caiz olamaz. Lâfz ile mâna nın ikisinin birden Kur'an -Kitap- Kelâmullah olduğunu - sarahaten işaret ve beyan buyuran âyetler karşısında her hangi bir görüşe uygunluk gösterilemez. Mâna kalıplarının, yâni lâfız- ların da nazmi münzel olduğuna, göre, yine Kur'anın sarahatleri- Ne istinaden elfarzın Arapça olu- tahammülün de bir derecesi var dır nihayet!... İşte koskoca adam, fırtınaya tutulup da artık, dalgaların sade- mesine dayanamıyarak, yavaş yavaş suların içine gömülen mu azzam bir gemi gibi, meçhul bir boşluğa doğru iniyor, batıyor, boğulup gidiyor... Ne olacak, hayat işte bu ni- hayet!... Odanın lâmbaları hâlâ yanı- yor * Sabah oldu. Güneş, yağmurlarla 1slanmış çimenlerin, yaprakları parlıyan ağaçların üstünde yükseliyor... Bütün karşı - sırtlarla, tepeler yemyeşil... Ne rüzgür var, veriyor!, Sakin bir ilkbahar sabahıdır. Biz yine ayni salondayız!. Geceyi tahayyül edilemlyecek bir macera içinde geçirenlerin, kendilerini kaybedip, vücutları: nı, bir divanın gilteleri Üzerinde unuttukları ayni salon!... Güneğ gimdi, perdelerin ara- lıklarından içeri giriyor. ne deniz sea ARARRAAARARARARARARAARARARARARARANA GÜNUÜN MESELELERİ “İğildir. Bundan maada; bilindiği üzere ilâhi bir dir& i ce, «Mücize> ye imon ve yakini teyit için (|M. Raif günu kabul dahi zaruridir. Çün kü: Rab Taalâ Hazretleri; Kur'- an nazmının <Arabi> — olduğunu da nahl suresinin 103, şwarâ su- resinin 195, Fuslet suresinin 344, Yusuf suresinin 2, Ra'd su- resinin 37, tâha " suresinin 113, Zümer suresinin 28, Şürâ sure sinin 7, Zuhref süresinin 3, Ah- kaf suresinin 12 inci âyetlerinde açıkça beyan buyurmuştur. «Sarahat> — kargısında — başka bir yol tutulamıyacağı da usul- Görülüyor ki; 400 küsur Müslümanın ve — onlar biz. Türklerin mu- kaddes kitabımız olan Kur'- anı Kerimin elfaz ve iba- ratını; tam kargılığı sanılan keli me ve tâbirlerle de olsa tercüme yolile mütevatir metninden baş- ka dile çevirerek ibadetlerimizde ve tilâvetlerimizde Kur'an yeri-| ne ikamaye aklen ve naklen im- kân mevcut ve mutasavver de- dendir rallyon arvısında Allahütaalânın irade ve takdiri ve ihdası ile olaganüstü harikala rın vukuuna da inanılmak lâzım gelir, Kur'an; elfaz ve — ibaratı uslüb beyanı, âhengi itibarile bi: zat Rabbani mücizedir. Bilindi; üzere; Araplar, cahiliyet devrin 'de güzel söz söylemekte, şiir tan zim eylemekte çok yüksek bir dereceye ulaşmışlardı. Şairlere, hatiplere itibar olunur; araların- da aleni edebiyat müsabakaları yapılır ve buralarda kazananlar kavmi içinde el üstünde tutulur- du. Hattâ, islâmiyetten evvel, en k şairlerden yedisinin kaside leri; daha iyileri yapılamaz kara- rile, Kâbeye asılmış idi. (Muallâ- katı Seb). Fahri kâinat Efendimi z0 Kur'an nâzil olunca, şairler ve hatipler onun en kısa suresi- nin bile benzerini meydana getir mekten fciz kaldılar, ve ebu; in- san kelâmı olamaz.» dediler. «Kâbe> de asılmış kasideleri in- dirdiler. O zaman, bu devre ka- dar, bir takım yalancı Peygam - İbekler Kur'an âyetlerine benzer iydurmağa çalıştılar. Fa - it'andaki ilâhi fasahat ve belâğat karşısında — onların adi sözlerden ibaret kaldığını halk sezmekte gecikmediler, yalancıla- vın kendileri gibi sözleri de sön- dü gitti! İşte; «Kur'an» ın Arabca oluşi le böyle bir edebi emucize> ta - hakkuk etmiş oldu. Fazla olarak bir âyeti celilede Kur'anda <eğ- ilik olamayacağı» da açıkca teb- ğ buyurulmuştur. Tercümede ayni kudreti gös- i beşerden herhangi cudu farz olunursa, onun kudreti beyanı, Allahın kudreti beyanına egit sayılmak iktiza eyler, Böyle olabilmesini ise, yalnız din değil, akıl dahi reddeylemekte muztar- dır. Sonra, tercümeyi yapandan daha iyisini yapacak da zuhur edebilir. İnsanların birisi, diğe - rinden iyisini daima yapabilir.. Böyle olunca, devir devir tercü- melerin değiştirilmesi iktiza eyli yecektir. Tercümelerden bir teki- nin kabulü irade ve emir olun - radkla böyle bir mahzurun önü- ne geçilebilmesi de düşünülemez. Allahın kelâmının karşılığını ta- yin ve takrirde cinsi beşerden hiç bir ferdin irade ve nüfuzuna it- tıla olunması da kabul oluna - maz. Kabul olunursa, o yolda bir emir ve iradeye bağlanan şeria- Gecenin meçhul bir saatind: tanıyıp, ayni gecenin meçhul bir başka saatinde, bu tanıdığı adama çıplak kollarını uzata- rak, egelin, kadının istediğini, Allah da ister!» diye ağlıyan kızı, bıraktığımız şiltelerin üze- rinde buluyoruz yine! Yalnız şimdi uyuyor. Amma öyle bir uyuyuş . Sanki bütün gün bilmediği bir çok şey lerle mücadele edip yorgun dü- şen bir küçük çocuk gibi, penbe dudaklarının üzerinde hafif ne- fesler titriyerek, sâkin ve derin bir uykuya dalmış, Sırt üstü yatıyor. Kollarının birini başının altına almış, per- delerin aralığından içeri giren güneş, bir Meryem heykelinin masumiyetini gösterircesine, bu bükülüp bir kadın başının altı- na alının kolu, yer yer ışıklarla benekliyor... Manzara harikulâde güzel!, Hele ışık parçalarının, bu çıplak kolla, omuz altlarının birleştiği noktada, astragan gibl simsiyah gölgelerle oynayışı, bu tabloya, kablettarih bir âbidenin esraren Biz güzelliğini veriyor. Yazan: OGAN tin; İâhi din mefhumil sı. kalma: yan alâka- Sonra tercümede acze düşürmek, caz» bir. mişlini daha vücude getireme - mek hükmünün teminine ve hat- imkân tâ düşünülmesine ver midir? dahi ; başka dile - teri battâ bir mânanın Arab da muühtelif lâfızlarla — edası kunından, Kur'angn lâfızlarında | değişiklik yapılarak başka lâfız- laıla Arapçadan Arapçaya nakil suretinde vücude getirilebilecek | aser dahi; metni münzel maka - munda tilâvet olunamaz. Tercüme ve nakil, lâfızların tetadül bir âciz mahlükun işi Kut'arı kadiri mutlak Halikin ke lâmıdır. Biri, diğerine nasıl e; rini tutabileceği tevehhüm olu- ursa vacibülvücüd'un kadiri mut lak oluşu nerede kalır? Ulus ga- sinin gündelik fıkra yazıcısı, radyonun gecelik gazetesinin söy leyicisi Nureddin Artam; «Kur'- an> tercümesinin Kur'an yerine konulabileceğine İslâm âlimlerin ce;fetva verildiğini ileri sürmek- tedir. Yazının tariz kısmını bir tarafa bıraksak da, bu işin ca iz olamayacağını — söyleyenlerin kavil'erini, eköhne maarif arazı> olarak telâkki etmenin doğru ©- lemayacağına işaret &ylemek zımdır. Artam'ın söyledikleri y lan değil, fakat yanlıştır. Hane- fiye fakihlerinden — (Davud bin Yusuf Elhatip) in «Fetavayı Gı- yasiye> ismindeki mecmuasında; İmamı Âzama isnad olunan bir fetva vardır. Bunda, Cennet eh- Hnin lisanları Arabi ve Farisi-i Deri (1) olduğuna dair bir ha- dise istinad edilerek İmamı Â zam'n namazda Farsça — olarak Kur'an âyetleri okunmasını caiz gördüğü yazılıdır ve buna kıyas ile Türkçe, Hindce, Rumca ve başka dillerin — kullanılmasının cevazı — bildirilmektedir, Ama; bir kere bu cevaz; mutlak olarak değildir, kayıt ve şarta bağlıdır. Namaz kılacak kimse; Arabcayı söyleyemez, ve derhal öğrenebil- mesi de namazın, geciktirilmesini yabut kılınamamasını icab ettİ- rirse o takdirde her lâfzın tam karşılığı (Meselâ; cehennem mu kabilinde Düzah) konulmak ve başka birşey eklenmemek üzere © suretle namaz kılmak caiz 0- labileceğine dairdir. Aynı fetva içinde, Farsca tilâveti âdet e- dinmek, yahut —mushafı baştan başa Farscaya çevirerek 0 Ssu- retle okumak katiyyen caiz 0- lamayacağı ve böyle bir «Fitnei Âzime> nin men'i lâzımgeldiğ! de açıkca bildirilmiştir. Bundaki gaye bellidir. İslâm fütuhatı, A- rabca bir kelime dahi söyleye meyen halkların ülkelerine ka - dar uzanmıştı. Bunlar İslâmı ka- bul eyleyince, erkânı — İslâmdan olan namaza hemen başlamaları isabediyordu. İşte bu mecburiyet karşısında emukayyet» , emah- sür> ve «mahdut> kalmak şarti le cevazı cihetine gidilmiş idi.. Yoksa, Kur'anın zarüret ve mec- buriyet bulunmadıkça başka lisa- na naklile tercümenin aslı yeri- ne Ekamesine hiç bir İslâm âlimi cevaz vermiş değildir. İmamı Şafil ise; namazda Ara- bi metni aslının gayri şekil Kor'an tilâvetini hiç caiz göz- memiştir. Kaldı ki, Cumhüru U- lernâ; İmamı Âzamın da kavlin- dex rücü' eylediğini söylemekte- dirler (2). Demişlerdir ki; dinde mefsedeti defeylemek; maslaha- tı celbeylemekten elzemdir ve bu. sebeble «Kelâmullah» ve «Kita- bullah> da mübadele yapmak; şertülümür ve Bidati dâlledir. Denilebilir ki, Arabca bilme - yen İslâmlar Kur'anın mânasını bilmesin, anlamasınlar mı? Böy- le bir iddiada bulunmak, bizzat Kur'anın — hükmüne — aykırıdır. Kur'anın — tercümesi ve tefsiri mümkündür.Anlamının bu yoldan temini kabildir. Mükemmel ter- cümo ve tefsirler de vücude ge tirilmişlerdir. Söz; Kur'anın ter- cümesinin, aslı yerine ikame 0- Tunamayacağındadır. Farsca Kur an, Türkçe Kur'an, Fransızca ve Hindce Kur'an olamaz. — Hepsi bundan ibarettir. Kültür ve me- deniyet mes'elesile bu işin alâ'- kası da yoklur. Eğer Garp ma- deniyetinin karşısında bir medeniyeti » ki, 'Türk mede- ti de bunun içindedir - kabul olunursa, bunun adı <Arab me deniyeti>. değildir, «İslâm me- deniyeti» dir. Ve bu medeniye- tin yartdılmasında — Türklenin, Acemlerin yüklendikleri şerefli vazife; Arablarınkinden aslâ ek- sik olmamıştır. fazladır bile, Hat- tâ, daha ziyade Türklerin him- met, şecaat ve hizmetlerile gü - (Devamı var), nümüze kadar intikal edebilmiş- tir, İim Tisanının Arabca olu- olabilir. eşit farzolunur veya y2- | ; ; Türkçe Kur'ân-ı-Kerim zanla, şu, yanlış uyanmasına meydan açamaz. G a r p üle- inin ilim dili Lâtince ve Yunanca olduğu g Şark dün- yasının müşterek ilim lisanı da Arabca idi. Yoksa, bütün eser- lerini Arabca yazmış Türk âlim- leri; Türklüklerinden ne birşey| ksiltmişler, hattâ ne de uzaklağ- maelardır. Kur'andan Sonra — İs- lâmın en büyük kâtabinı vücu - de getiren «Buhari» ve yine ay- nı derecede hadis müellefatı sâ- hibi «Nesei» Türktürler, «İbni Sina> ve «Farâbi> de Türkti Aristodan sonra ikinci muallim olarak tanınan Farâbi; Türk ke- fetini ölünceye kadar değiştir. mem'e uzun — kollu hırkasından bile vaz gekmemiştir. Böyle pek cok Türk büyükleri gösterilebilir. Ne hacet, düne kadar medresele- rim'zde, mekteplerimizde Arab- ca dersleri varken dahi yine 'Türk kalmışızdır, da gimdi yir- minci milliyet asrında, Kur'anı Arabea okumakla mı Türklüğü- müzden uzaklaşacakmışız? Buna delâlet eden nedir ve böyle bir sarık düşünce neden ileri gel - mektedir, burasını — araştırmak bana düşmez. İrtica' ihtimalleti ve gerilik isnadlarına — gelince: Türkiyede ne irtica' olabilir, ne mürteciler vardır. Eğer hayal ve vehim kuvvetini olanca vüs'- atile işleterek ünkilâb koruyucu luğa tüccarlığını yapmak iste - >nler çıkarsa, böylelere aldır . samak en doğru harekettir. Çün- kü; rağbet —görmeyen ticaret; kendiliğinden söner gider! M. Raif Ogan (1) Deri Farscası Isfâhanlı- ların konuşma şivesidir. (2) Bak; Unvanülbeyân: Eza her Üniversitesi rektörü Mehmet Mahluf'un eseri. (Mısır basması) Ankara yolcu gemisi | Nisanda geliyor Amerikadan satın aldığımız — ve Fenüz tadil edilmekte bulunan «Ankara> yolcu vapurunu getir - mek için kaptan ve — mürettebatı Kazırlanmıştır. Bu —ayın 15 inde uçakla Amerikaya hareket edecek clan bu ekip orada geminin seyir. teçrübelerinde (bulunduktan son »: ra gelecek ay Kemiyi memleketi - mize getireceklerdir, spPop Ayvusturyaya gidecek takımımız Türkiye Futbol Federasyonun- dan: 1 — 20 Mart 1949 tarihinde Viyanada yapılacak olan Türkiye, Avusturya mill! maçı için aşağı- daki futbolcular seçilmişlerdi: Cihat Arman, Erdoğan Atlıoğ- lu, Naci Özkaya, Erdoğan Dağde- len, Ahmet Erol,- İsmet Berber- oğlu, Galip Haktanır, Muzaffer Tokaç, Selâhaddin Torkal, Bülent Eken, Hüsey Saygın, İsfendi- yar Açıksöz, Gündüz Kılıç, ret Türcan, Bülent Esei, Gülesin, Erol Keskin, Lefter, Kü- çük Andonyadis. 2 — Bu futbolcular, yedi Mart 949 tarihinden itibaren Modada kampa gireceklerinden mezkür gün akşamı Modapalas otelinde seyahate çıkacak şekilde hazır bulunacaklardır. 3 — Seyahate iştirâk edecek futbolcuların nüfus kâğıtlarile 6 şar adet fotoğraflarını & Mart cu-| ma günü saat 18 e kadar Bölge Merkezinde Kamp Müdürlüğüne getirmeleri. * — Mazeretleri dolayısile kam pa ve seyahate iştirâk edemiye- ceklerin 4 Mart akşamına kadar Bölge Merkezinde Kamp Müdür- lüğüne müracaatları ehemmiyet- le tebliğ olunur. B, T. I, B. Müdürlüğünden: İstanbul Cimnastik IT inci ka - tagori Şampiyonası 4 nisan — 1949 Pzartesi günü saat 17.30 da I İnci katagori Şampiyonası 18 ni - Sun 1949 pazartesi günü saat 17.80 da Eminönü Halkevinde — yapıla - caktır Şampiyona mecburi — hareketleri her pazartesi saat 17.30 dan 18.30 kadar Eminönül Halkevinde Cim - nastikellerimizden Nihat — Yılbar tarafından gösterilecektir. Cimnastikçilerimizin belli — gün ve saatte Halkevine gelmeleri ri- ca clunur. h) MART 1940 Muavini Muhtar Acar'a açık mektup s ın bay, baremin en y 'sek derecesi olan yüz elli lira asli maaşa terfi' ettiğinizi gazetelerde okudum; aynr zaman- da sizin «İstanbul gibi gelir kay- nakları hemen tamamen devlet elinde olan bir milyonluk gehri, bin bir ihtiyaçları ve bin derdi içinde birçok imkânsızlıkları yen- mek Buretile Idare etmek liyaka- tini» gösterdiğinizi yazdılar. Bun- dan dolayı tebrik ederim. Evet, on senedenberi İstanbul- da bir kısım anacaddeler yeniden asfalt olarak yapıldı veya parke döşendi; yeni caddeler açıldı, mil- .yonlar harcanarak geziler, küçük parklar, stadyom, açık hava ti- yatrosu, okullar meydana getir- diniz; zenginler bir Belediye ga- zinosuna kavuştular; keyif sahip- leri ve meraklı yabancılar bir «Şark kahvesi> nde nargile to- kurdatmak zevkine de erecekle Bunların hiç birini lüzumsuz ve fuzuli saymıyacak kadar — müsa- mahamız vardır; bu İtibarla da tebrike lâyık görülebilirsiniz. İtiraf etmelisiniz ki Belediye- miz anacaddelerin bile yazın toz bulutları savurmasına, kışın ça- mur fışkıran birer batak olması- na mâni olamamıştır. Ben bunu da çok görmüyorum; zira toz ve çamur bizim bütün şehir ve kas balarımızın, medeni memleketle- rin şehir ve kasabalarından tef- riki için belki de lâzımdır; bunu halk takdir etmese bile Beli lerimiz takdir buyuruyorlar mektir. Fakat aklımın ermediği bir şey var: Belediyemiz niçin bizim gibi fakirlerin oturdukları kenar so- kaklara, yalnız para toplamak için uğrayor da hizmet için uğ- de- Pangaltıda Fransız Kız Lisesi« e, eski Sipahi Ocağına, Orduevi- ne, Radyoevine ve milyonluk a« partmanlara iki dakika mesafede Çimen ve Çayır sokakları vardır ki Belediyemiz buraları yalnız pa« ra lâzım olduğu zaman h: lar. Bu sokakların, Adem Peygambe- rin bile henüz dünyaya inmediği zamanlarda olduğu gibi kalması acaba niçindir? Anadolunun bazı toprak damlı evleri vardır ki yağ- mur dışarıda dindikten sonra bi- le içeride günlerce devam eder. Onun gibi, caddelerde çamurdan eser kalmadığı zaman — bile bu sokaklar baştanbaşa batak halin- dedir; üstelik bir kısmında ışık da yoktur. Bir tarafında evler yükselir, diğer tarafında lâğımlar boşanır. Ben Çimen sokağında oturuyo- rum, Sizden ricam şudur ki bu sokağa hiç olmazsa Arnavut kal- dırımı döşenmiyecekse, kanalizas- yon yapılmıyacaksa lütfen bildi- riniz de senelerce dişimizden tır- nağımızdan keserek başımızı sok- tuğumuz evceğizi elden çıkarıp anacaddelerden birine naklim için Allaha yalvarayım. Kadircan KAFLI ' KISA HABERLER Vali ve Belediye - Başkanı ver. Eatti Kıdar, dün öğleden son- ra Sular İdaresine giderek şehrin gu işleri ile meşgul olmuştur. 4 Muallimler Birliği ve Çam - hcayı Güzelleştirme Cemiyeti yeni idare heyetleri dün Vali Dr, Lüt- fi Kırdarı ziyaret etmişlerdir. Denizyollarına ait Kadeş şi- debi, 22 yolcu ve 121 ton yükle dün Doğu Akdeniz seferinden dönmüşe Rumi |MART 1949| Hict ŞUBAT 1368 sa | 2 bewa 17 Çarşamba | 2 Kasım: 115 - Ay: 3 - Gün: 6GL Boden Terbiyesi İst, Bölgesi Mü sürlüğünden: Güreş Federasyonu Başkanı Veh İsrinden Burhan Felek bugün sa- at 17 de Güreş takımımızın Av- Tupa ve İsveç'e yapacağı tane hakkında Gazeteciler Cemi-' yelirde Basın mensuplarile bir ko-| Huşma yapacaklardır. bi Emre ve Danışma Kurulu Üye-| türne | Vasati — Ezani Güneş e7 n « Öğle 12 28 6 26 İkindi 15 9 35 Yatsı 19 1 80 Imsak 5 10 58 Akşam 18 ( Nöbetçi eczaneler & 2-3-949 Beyanıt —: Merkez Eminönü —: Mehmet Kâzım Küçükpazar : Küçükpazar Alemdar — * Sırri Rasim Feşiktaş —: — Vidin Ortaköy —: Ortaköy Arnavutköy : G. Divanlı Bebek —: Merkez Eyüp : Eyüpsultan Baktrköy —: Bakırköy ee Beyağlu - Hoi cikaâl Teksim Taksim GCanta ğ n Merkez Şışli Halk E ——— — Birincisi sadece elimdeki — ğgım... Doğrusu tendue para ıdea,ğnk halde benim bu yüz-

Bu sayıdan diğer sayfalar: