4 Mart 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

4 Mart 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İKTİBASLAR | Batı Birl Birleşmiş an Francisko konferansiyle Brüksel konferansını birbi- yinden ayıran devir 3 yıldan iba- rettir. Bilindiği gibi San Francis- ko konferansından, uzun görüş- meleri mütcakip, Dünya işbirliği nin pratik mefhumunu teşkil e- den yasa, Birleşmiş Milletler a- nayasası doğmuştur. Brüksel kon feransında ise, 5 Batı Avrupa devleti, Büyük - Britanya, Fran- sa, Belçika, Hollanda ve Lük- semburg, bölge ittifakı mefhumu- nu teşkil eden bir andlaşma yap- mışlardır. Askeri güvenlik ikti- sadi güvenlik ve diğer gayeleri göz önünde tutan bu ittifakın ge- nişlemesi neticede Avrupa dev- letleri Batı Birliğinin — temelini teşkil etmesi mümkündür. San Francisko konferansı sı- rasında, mahalli gruplaşmaların Birleşmiş Milletler otoritesini za- yıflatabileceğinden korkanlar Mevcuttu. Mütalâalarına — göre, grup gayeleri dünya gayelerine aykırı düşecek ve Milletlerarası Teşkilât dahilinde böyle grupla- rın teşekkülü Birleşmiş Milletle- rin otoritesini azaltacaktı. Bugün bile Batı Birliğinin şimdiki şek- linden korkanlar'mevcuttur. Hat- tü, bu ittifak genişledikçe, belki de korkanların sayısı artacaktır. Bazı kimseler bu ittifakta Bırlcş- miş Milletlerin mevcudiyeti için| bir tehlike görmektedirler. Kana- atlarına göre, bir grupa münha- Bır menfaatlar ve - taahhütlerin ortaya konulması, Birleşmiş Mil- letlere mensup diğer üyelerle nok tal nazar ihtilâflarına yol açabi- lecek mahiyettedir. Bu korkular, şimdiki şekilleriy- le, bir sui tefehhümden doğinak- tadır. Hattâ bazı çevrelerdeki bu yalnış anlayışın kasdi olduğu şüphesi dahi uyanmaktadır. Her halde Batı Birliğinden korkanlar, bu birliğin vüs'at ve gayesiyle Birleşmiş Milletlere olan münase- betini yanlış anlamaktadırlar. Birleşmiş Milletler anayasası, Batı Birliğinin milletlerarası te- şekküle olan sıhriyetini incelemek bahsinde en büyük önemi haiz o- lan iki prensip ihtiva etmekte o- lup, bir Batı Avrupa grupu kuru- luşunda bu prensipler tamamiy- le göz önünde tutulmaktadır. Bu prensiplerden birincisi ana- yasanın 51 inci maddesinde açik- Ça belirtilmişti. Bu maddede Çanayasanın hiç bir kaydı esas gahsi veya tif nefs müdafa- ası hakkında engel olmıyacağı» kaydedilmiştir. Bu itibarla bir si- lâhlı taarruz halinde, Güvenlik Konseyi — milletlerarası barış ve korumak için gerekli tedbirler alıncaya kadar, her şa- hıs veya topluluk kendini koru- mak hakkını haizdir. İkinci prensip 52 inci maddede, beyan edilmektedir. Bu maddede'! anayasadaki hiç bir kaydın <Mil- letlerarası barış ve güvenliği ko- rumak için kurulabilecek mahal- li anlaşmalar. veya , ajanlıkların Mevcudiyetine mani olmıyacağı> tasrih edilmiştir. Ancak bu mahal li anlaşma veya teşekküllerin Birleşmiş Milletler gaye ve pren- siplerine tamamiyle uygun olma ları şarttır. Mevcut gruplar: Anayasanın bazı maddeleri ka- bul edildiği zaman, bu hususiyet- leri haiz olup hakikatte dünya barışını kuvvetle destekliyen bu gibi mahalli andlaşmaların mev- cut, olduğu gayet iyi bilinmekte İdi. Buna misâl olarak Paname- rikan Birliği ve İngiliz camiası tikredilebilir. Tecrübe ile sabit olmuştur ki, bu gibi gruplar yal- 'nız kendi Üyelerine faydalı değil, fakât ayni zamanda milletlerara- ı bir istikrar kaynağıdır. Batı Birliğinin, Birleşmiş Mil- letler yasasında göz önünde tu- .w iği ve milletler Çeviren: N. K. tulan ve mesağ verilen bu cins- ten mahalli bir gruplaşma oldu ğunda şüphe bırakmak için Brük el itifak andlaşmasını mukad- | akitlerin, ana: demesinde evvelâ yasada ilân edilen esas insan hak larına sadakatları yeniden beyan edilmiştir. Ayrıca andlaşma ga- yesi şu şekilde izah edilmiştir <Akit devletler, Birleşmiş Mil- letler anayasasına uygun olarak, milletlerarası barış ve güvenliği muhafaza ve herhangi bir teca- vüz siyasetine karşı koymak için birbirlerine yardım edeceklerdir.» Andlaşmanın 5 inci maddesi mucibince, Avrupada vukubula- bilecek herhangi bir silâhlı ta- arruza karşı ittihaz edilecek her türlü müşterek yardım - tedbiri derhal Güvenlik Konseyine bildi- rilecek ve Güvenlik Konseyi du- rumla bizzat ilgilenip, milletlera rası barış ve güvenliği temin ve- harekete ya yeniden iade - için Beçince, ittifaka dahil devletler arasındaki yardımlara son verile cektir. Batı ittifakı diğer devletlere kapalı değildir. Bilâkis gayelerin den biri sayni demokrasi idealle- rini taşıyan ve Avrupa kalkınma sını tahakkuk ettirmekle ayni de- recede ilgili diğer devletlerin de tedricen ortaklığa dahil olmala- ris dir. Birleşmiş Milletler — yasasile, Batı Birliğinin yasası olarak ta- rif edilebilecek bu andlaşma ara- sında mübayenet yoktur. Bilâkis gaye ve maksatlar tamamile teta buk etmektedir. Fakat milletlerarası — işlerin harb sonrası seyri çok açık ve çok feci bir şekilde şu ciheti isbat etmiştir ki, sözler ve formüller bazen garip tefsirlere yol açmak ta ve her devlet tarafından baş- ka bir münâya çekilmektedir. Bu itibarla, Batı Birliğinin kullandı- ği lisan Birleşmiş Milletlerin dili ne tamamile uymakla beraber, böyle bir birliğin Birleşmiş Mil- letler dahilinde bir ihtilâf faktö- Tü teşkil edebilmesi mümkün mü dür? Bunun cevabı milletlerarası si- yasetin harbten sonra bugüne kadar takip ettiği seyirde aranıl- malıdır, Harb sonrası manzara- sından've Birleşmiş Milletler mü- zakere zabıtlarından — (bilhassa Güvenlik Konsöyi müzakerelerin- den) alınması icabeden bir ders mevcutsa o da şudur: Büyük dev letler arasındaki menfaatler çar- pışması hallolunmadan evvel, Bir leşmiş Milletlerin dünya barışını tahakkuk ettirecek bir vasıta ola rak işlemesi mümkün değildir. Daimi olarak taarruzu düvet e- den küçük veya iktisaden zayıf devletler de mevcut oldukça, bü- 'yükler arasındaki menfaat çarpış Masının sonu gelemez. Harbden sonra yer alan bu gibi taarruz hareketleri, askariden ziyade bil- hassa siyasi ve ideolojik bir ma- hiyet arzetmiştir. Veto meselesi: Güvenlik Konseyinde vetonun yürürlükte olması, — Birleşmiş Milletler Teşkilâtının büyük dev- letler arasındaki - ihtilâfları hal bahsinde her hangi bir harekete geçmesini imkânsız kılmıştır. Bü yük devletler arasındaki bu gö- Tüş farkları halledilinceye kadar, Güvenlik Konseyi büyük münaza alarla uğraşmaktan ücizdir. Teo- Ti veya ideal bakımından Güven- lik Konseyi, küçük veya savunma dan âciz ve büyük bir komşunun emellerinden korkan milletlere dünya ölçüsünde bir himaye sağ lamaktadır. Fakat hakikatte bu himaye geniş ölçüde hayali olup, herkes de bunu gayet iyi bilmek (Devamı Sar 5 Sü: 1 de) K S T a ŞEHİ R| | - HABERLERİ - Karayel fırtınası Bazı vapurlar sefere çıkamadı, kazalar oldu elki gün başlıyan Batı-Ka- rayel fırtınası dün de bütün gid- Getile devam etmiştir. Bu sebeb- e İskenderun — seferinden —& Nejat vapuru Antalya civarında | Adrasan mevkiinde — demirlemek mecburiyetinde kalmış, Erzurum vapuru ise 12 saat rötarla gele- bilmiştir. Ayrıca İzmire de sefer yapmak imkânsız bir hal> gelmiştir. İz mir yolcuları Bazdırma tarıkiyle gitmektedirler, Ba sebeble bu tat ta yolcu ağedi çox fazla arttığın- dan Ülgene ilâveten Konya vapu- Tu da Bandırma seferine — veril - mişt'r Yüğer taraftan şehir hatlarında âa aksamalar olmuş dün — sabah Yalovaya gitmek üzere saat 8 de Yalovaya hareket eden — vapur Heybeliadadan ileri — gidememiş- tir, Kadıköy ve Büyüka bahleyin — vapur. işliyememiştir. Diger seferler de gayri munta » 'zam yapılabilmiştir. Bundan başka Maltepe önlerin ne bildirilmiş ve motör, derhal hâ €ise mahalline gönderilen Alem- Gar tahlisiyesi tarafından kurta- rılmıştır Kocaeli canavarının muhakemesi AF p l Basri Ersoy hakkında yeniden bir dâva ikame edildi Adapazarı: 3 (Selümi Savaş telefonla bildiriyor) — Kocaeli canavarı adı ile anılan Basri Ersoyun soygunculuk suçundan dördüncü duruşmasına Adapaza rı ağır ceza mahkemesinde de- vam edildi. Geyve yolunda soy gunculuğun yapıldığı mahalde bulunan mermilerin sanık ola- rak tutulan diğer beş kişinin evlerinde bulunan silâhlara u- yap uymadığı hakkındaki ehli- vukuf raporu ile jandarma ko- mutanının raporu birbirine tb- zad teşkil ediyordu. Yeniden ya pılan tetkikatta hâdise mahal- lindeki kurşunların - sanıkların silâhlarına uymadığı neticesine varılmıştır. Basri hakkında adam öldür- mek suçlarından yapılan taki- bat ile bu dâvanın birleştirilme- si kararlaştırılarak muhakeme talik edilmiştir. Basri Ersoy hakkında Geyve soygunculuğu taammüden adam öldürmek suçlarından başka ye- niden bir soygunculuk dâvası daha ikame edilmektedir. Basri Ersoy daha evvel yazdığımız gibi Karasuyun Lahana köyün- den Mustafa adlı birisinin beş bin lira parasını yolunu keserek gasbetmiş ve zavallı köylüyü de iki gün dağlarda yanında a- lıkoymuştur. Bu suç hakkında da Karasu sorgu hükimliğince | takibata girişilmişt; Büyükçekmece muhtarı hakkındaki takibat Büyükçekmece Nahiyesi muh - tarı Hikmet bakkında Bucak Nü- fus memurunün evinin taşlamak- ftan ve görevini kötüye kullan - dığı iddiasile Çatalca Savcılık ve Kaymakamlığınca adli ve — idari tahkikat açılmıştır. Dünkü — sayı- mızda bu haber, Büyükçekmece bucak müdürü Bülend'e atfen ya- zılmıştır. Düzeltiriz . Yazan: Esat Mahmut KAPAKURT Gelip gilteleri burgmuş, yas- tıkları dağılmış divanın bir kö- şesine oturuyor o da!... — Ver ellerini bana Gülderen diyor, insan senin ellerini elleri- nin arasına aldığı zaman, içinde bir bahar ürpertisi hissediyor! O kadar güzel, o kadar tazesin ki Gülderen, güneşin şu perde a- Talarından girerek, pervasızca omuzlarında dolaşmasını - bile Adeta kıskanacağım geliyor! |Halbuki erkekler, yanlarındaki kadınlara başkalarının jHayranlığını hissedince, sadece |Burur duyarlar. Ben ise gimdi, Heni güneşten bile kıskanmağa başladım. Kız, çıplak dirseklerini, şilte- Jerin buruşmuş yastıkları üzeri- e koymuş, çenesini de iki elinin Brasına almış, şehvetli bir uyu- Bukluk içinde, gözleri yarı kapa- Hi, hayran hayran erkeği dinli- yor, Bu vaziyette sırtının düm- düz çıplaklığı, belinin ortasında- ki içeriye çökük hafif inhina, ve ipek kombinezonun yer yer top layıp açık biraktığı, kalçaların üzerindeki krizantem hacminde iki penbe yuvarlak:, olduğu gibi görünüyor. — Demek beni güzel buluyor sunuz öyle mi Ekrem bey di- yor? Birdenbire dizlerinin üzerinde doğrularak, ellerini — saçlarının arasına götürüyor, Parmakları- ni onun saçlarında, son- ünde ve daha sonra da, açık kalan göğsünün kesif siyah tüyleri üzerinde dolaştırıp, k: çük ter damlacıklarının güneş- le birgerek, ateş böcekleri gibi, bu siyah tüylerin üzerinde par layışını seyrettikten sonra, ke: di kendine yavaş bir sesle bi şeyler mırıldanıyor ve kolları i- Tefrika No. le adamın omuzlarına sarılıyor. Vücudünü ona doğru sürüklü- yor. — Asıl güzel adam sizsiniz Ekrem bey diyor; asıl bir kadı- nı bir anda mes'ut edecek, ya- hut bir anda isterse harap ede- bilecek kudrete siz sahip bulu- nuyorsunuz! Gözlerini kaldırıyor: — İnsanın ıstıraba, aşkla alış Masının bir zevk olduğunu çim- di öğreniyor, ve bir kadının bir erkeği ya bir gecede sevebilece- ğini, veyahut hiç sevemiyeceğini ancak şimdi anlıyorum!... Ağzını, adamın ağzma u yor: — Öpün beni diyor; vücudü- mü yino kollarınızın arasınu ala rak, kudretinizin son - gücü ile kemiklerimi kırarcasına sevin ve beni göğsünüzde tutun!... Bir ev tutuştu mu, son direğine bir motörün Batmak üzere ol-| duğu mahallin Jandarma Komu -| tanlığı tarafından Liman idaresi YENİ $ $ aferini — Missç ettiren .om bombasının telkin ettiği terbiyetkâr fazilettir. Bu müthiş silâh dünyanın büyük bir kıtasını emperyalizmi altında e- zen Asyanın en çetin bir milleti- İne boyun eğdirmişti. 1945 te ilk atom bom bası Hiroşima ve 9 ağustosta i- |kincisi Nagazaki üzerine düşeli- denberi bütün dünyanın ilgisi- atom enerjisinin bu harikulâdeli ği üzerinde toplanmış, bütün in- sanlığın bu enerjiden edebileceği istifadeler üzerinde geniş tahay- yüllere meydan açılmıştır. Bu cehennem silâhını emperya list zihniyetinin artık gelişmesi- ne imkân vermiyen her bir dün- milletini kendi sınırları içinde sükünete icbar eden bir kudret. Enbiyalar devrinin müthiş tufan ları gibi, insanları doğruluğa ve| duyuya — sevkeden bir korku kaynağı olarak kabul - edenleri k olmuştu. Fakat bu yüksek tesirli silâhların milletleri gele- cek harblerden koruyabileceği ve devamlı dünya sulhünü sağlı- yacağı dişünceleri karşısında te- reddüt edenler ise daha çoktu. Gerçekten şimdiye kadar dünya Sulh ve emniyetini bozan hâdise- lerden çıkarılan en doğru #onuç, şudur ki, hakikf sulh arzusu ve Insanlık sevgisi için gerekli müs- bet terbiye olmadan yalnız başı- na korku ve tedhiş fayda vermez. Evet atom bombası müthiş bir silâhtır. O kadar mükemmel ol- mıyan ilk atom bombası bile Hi- roşimada 300.000 kişinin ölümü ile neticelenen, çok geniş bir sa- hada tahribat yapmıştı. Bugün daha mükemmellerinin daha ge- niş milyonluk şehirleri tahrip e- deceğine şüphe yoktur. Atom bombasından başka a- fom numarası 35 - 58 arasında bulunan cisimlerin radyo aktiv izotoplarının ise me korkunç bir. zehir olduğunu tasavvur etmek asla güç değildir. Çok - giddetli Beta ığıkları neşreden bu izotop- ları ihtiva eden tozlağ,Şıçaklarla, V- 2 lerle binlerce,; kilomı înmhnd Ki den hiç' sahaya Sserpilirse bir canlı varlığı korumak kabil hayvan ve nebat cin: olamaz. - -- Yeni Milli Eğitim müfeltişleri Milli Eğitim Bakanlığının ye- ni bir teftiş sistemi ühdas ettiği ni evvelce yazmıştık. Ayrılan bölgeden İzmir, Ada- na, Diyarıbakırın kadroları bel- li olmuştur. İzmir teftiş şefliğine Haiil Vedat Fıratlı, Vasfi Mahir Ko- catürk, Kemal And, Sami Ak: yol, Osman Ülküner, Adana tef- tş sefliğine, Refik Günel, Os- man Bener, Necmettin Bora, Zi- ya Karamuk, Feyzi Ertem; Di- rıbakır teftiş şefliğine de Fethi İsfendiyaroğlu, Saba 'tiz. Eyüpoğlu, Hasan Özbay, Sa- mi Argüden, Faruk Verimer, tayin edilmişlerdir. Diğer — üç bölgenin kadrosu da yakında toşkil edilecektir. | Bu arada; Osman Ülküner, Fu ruk Venimer, Feyzi Ertem, Ce- maâl Sevgin, Tarık Asal müfettiş liklere tayin edilmişler ve Hil- mi Yolaç, Seniha Hızal, Macit Aröa, Bedriye Şanda sağlık du| rumları müsait olmadığından müfettişliklerden çıkarılarak öğ retmen kadrosuna — alınmışlar. LMı W| Pı'ol Dr. SABAH Yaz. Atom bombası bir kaç kilomet re kutrunda bir sahada olduğu halde radyo aktiv tozların binlerce kilometre uzun luğunda ve kilometrelerce derin- liğinde sınır boylarınca serpilme- bu mıntakalarda mevcut canlı varlıklarda şifa imkânı olmıyan aresi: aplara sebebiyet ve- receğinden şüphe — etmemek |â- zımdır. I Görülüyor ki atom enerjisinin keşfi ile insanlığa — tasavvurun üstünde bir kudret verilmiş olu- yor. Hiç bir fizikt vasıta a- tom bombasının, — radyo izotop tozların — tahribkâr — tesirlerine karşı koyamaz. Karşı silâhlardan bahsedilmesi fantazidir. Harikü- lâde işler gören Radar cihazla- rından da istifade nazaridir. Bun dan dolayıdır ki bu harikülâde e- nerjinin ilk müsbet tesiri, lara, bütün milletlere sulh içinde anlaşma lüzumunu telkin etmiş olmasıdır. Hakiki anlaşmalar i- gin iki bin yıldan da daha eski olan devlet emniyeti ve egemen- liği anlayışında bir Gdeğişiklik yapmak, eski politika metodların dan uzaklaşmak ve bunun için de, bütün dünya gençliğine yeni bir terbiye ve ruh aşılamak lüzumu takdir edilmiştir. Gerçekten bu atom yüzyılında ilim adamlarına düşen vazife a- tom cnerjisinde yalnız insanlığa, onun sağlığına ve refahına yerı- yacak gelişmeleri temin etmek, kadim tarihten kalma, eski ter- biye sisteminin, ihtiyarlamış dü- şünce itiyadlarının yıkılmasına |savaşmaktır. En kuvvetli korun- |ma silâhı da bu olacaktır. İnsan- lığın karakterinde böyle munz- zam bir değişiklik yaratmanın, yâni psikolojik problemlerin çi zülmesinin ilk şartı İse yeni bir terbiye sistem ve metodunun te- Bisidir. Sayın Adnan Adıyarın, bir ya- ında pek doğru glarak işaret deri veçhile, Udlesco Birleş - imiş Milletler eğitim, bilim ve kü tür kurumunun kuruluşu, bütün insanlar için çalışacak, yeni bir terbiye metodunu tesis edecek or ganizosyonun ilk adımıdır. İlim hürriyetine dayanan öğretim sis- temi içinde ilkokuldan üniversite sıralarına kadar bütün dünya gençlerinin birbirlerile tanışmala, rı, bu hususta gerekli her türlü imkânları hazırlamak onun başlı ca hedefidir. Bu yeni terbiyenin temellerini atmakta bulunan Unesco'nun mayesinde Utrecht de milletlera- rası üniversiteler konferansının, bütün insanlık için çalışmak, gençlerin yetiştirilmesi için ge- rekli tedbirleri araştırmak üzere: 1948 ağustosu başında toplanma f her halde bir tesadüf eseri de- ğildir. Dimağlarda insanlık için karşılıklı sevgi ve saygı duygu- ları kökleşmezse, insanlığın da üç sene evvel yine ağustos başında Hiroşimadakinden daha müthiş trajediye kurban olabileceği- ni hatırlatmaktır, sanırım. Bu yeni terbiye sisteminin yer leşmesi şüphesiz kolay olmıyacak tır, Evvelce tanınmamış, üzerin- de hiç durulmamış bir terbiye sis teminin tatbiki, hocalar için de zordur. Yeni bir düşünüşe, yeni muhakeme tarzlarına, yeni ener- İilere ihtiyaç vardır. Eğer bu ye- insan: dır. kadar yanmalıdır!... Ben de gimdi, pek göze batmıyacak şe- kilde, iyi ahlâksızlık etmesini öğrenmiş yarı namuslu kadınlar gibi, insanı her türlü hicaplar- dan uzaklaştıran, maziyi unut- turan bir yüzsüzlükle gözümü yumup, hiç hir yerimi esirgemek sizin, kollarınızda kalmak isti- yorum! Bir saniye susuyor. birden: — Beni sevip sevmiyeceğinizi bilmiyorum Ekrem bey diyor, yalnız ruhumu seviniz daima!... Ve sonra Çünkü o, yaşadığı müddetçe yalnız sizinle beraber — kalacak- tar. Kız sözünü bitiremiyor. Müt- hiş bir şey oluyor. Tüyler ür- pertici bir hâdise!... Kapı birdenbire açılıyor ve i- h astragan mantosu- , bir gölge gibi ak- şam otomobilden inip, karanlık lara karışan kadın giriyor. Kız onu karşısında görünce, «Hiüi! diye gayrı ihtiyari kısa bir fer- yat kopararak, hemen yorganı çıplak omuzlarının üstüne çeki- yor ve yüzükoyun divanm gilte- leri üzerine kapanıyor! Ekrem de şaşırmış bir halde- Tevfik Berkı izotop İz. BAHISLER an : ise, terbiyenin yeniden doğuşuna, önem vermek icabeder o am Hirogima — trağedisinin Ruzveltin dediği gibi, bir mede- niyetin sonu değil, bilâkin daha i- yi ve daha yeni bir dünyanm başlangıcı olduğu isbat edilmiş olacaktır. TI Atom enerjisinin birinci müs- bet tesiri, insanları sağduyuya sevketmek ise ikinci müsbet te siri, bundan bütün ekonomik faydalar insanlık için aramak ol muştur. Her me kadar ilk bakış- ta, atomik enerjinin keşfinin Pratik tesirleri askeri sahaya münhasır kalmış gibi görünüyor. da, insanlık için de kıymeti daha az değildir cekte u Yakm bir ge onun ön plânda yer alaca- ümit etmek de mümkündü Radyo izotopların tıptaki kı, meti ve rolleri bu isimli son ki- tabımızda belirtilmişti: Enerji ekonomisi — bakımından ise, mevcut imkânları gözden ge- çirmek enteresandır. — Yüzyılımı- zın başlıca karakteristiği sürat #lduğundan atom motörleri üze- rinde büyük bir fantaziye yol a- gçılmıştır. Fakat hemen kaydet- mek lâzımdır ki, atom enerjisi i le işliyen otomobil, uçak ve hat- tâ lokomotif motörlerini düşün- mek güçtür. Bugünkü teknikte enerji istihsali husuşunda, atom kudretinden istifade etmek üzere yalnız bir metod ve imkân var- dır. O da buhar kazanlarını ısıt- mak için Uran bataryalarından istifade edilmesidir. Bu batarya- nın soğutma sistemi doğrudan doğruya yüksek tazyik kazanları- zan su borularından ibaret olaca- ğından, bu sayede sıcak su ve buhar elde edilmiş olur. Bunun- la, enerji ekonomisinde, kömür ve petrole bağlı olmıyan yeni bir enerji kaynağının elde edilmiş olması, çok önemli bir kazançtır. Bir kaç yüz yıl sonra, kömürün ve daha kısa bir zaman sonra da dünya petrol istihsalinin son bu- lacağı endişesi düşünülünce bu keşfin önemi daha iyi anlaşılır. Uran bataryalarının husule ge- tirdiği bu müthiş hararetten uzak' tan büyük bir santraldan ısıtma işlerinde istifade etmek mümkün görülmektedi. Meselâ: Handford Uran batar yası ile iki veya üç yüz bin oda- yı asıtacak bir santral tesisinin kabil olduğu hesap edilmiştir. Bu tesisata imkân olduğu taktirde kömürden müthiş tasarruf temin edilmiş olmakla kalmıyacak ayni zamanda trenler bu kömürleri nakil işlerinden kurtulacak ev i- daresinden kömür işleri kalkacak ve fakat daha önemli olarak ar- tık şehirlerin semasında kömür tozu ve dumanları görülmiyecek hava daha saf ışıklar daha par- lak gündüz ışığı Ultra - Viyole'-) den daha zengin olacaktır ki, bunların ekonomik ve sihhi kıy- metleri ölçülemiyecek — derecede yüksektir. Uran bataryası ile vakıâ clek- trik istihsali de mümkündür. Pa- kat hemen şu moktayı kaydet- mek icabeder ki atom enerjisinin keşfiyle elektrik istihsali husu- sunda su kudretlerinin kıymeti asla azalmamıştır. Bilüâkis daha ziyade kıymet kazanmıştır. Ta- bil, temiz su kudretlerine malik ni ve mecburi vazife yapılacak dir. Tek bir kelime söyliyecek, ve tek bir hareket yapacak ik- tidara sahip değil!... Yalnız gözlerini kaldırmış, aptal aptal kadının yüzüne bakıyor. Bu hal, müthiş bir fırtınanın kopmak üzere olduğunu gösteren bu a- zap verici tablo, belki bir daki- ka böyle devam ediyor. Sonra kapıdan giren kadın, elinde ta- #ıdığı siyah çantayı, biraz daha yukarı doğru alarak, divanın bulunduğu köşeye doğru, bir i- ki adım yürüyor. Duruyor. Yü- zü sapsarı kadının!... Yalnız şa- kaklarında bir seher kızıllığı ya nıyor. Birdenbire — Kaldır başını sefil kız bağrıyor!.. Yüzünün iğrençliğ mi, vücudünün hayasız çıplaklı- ğını, güneşin altımda görmek is- tiyorum!. Kızın cevap — vermediğini ve yerinden — kımıldamadığını — gö- Tünce, bir hamlede divanın nına gelerek, kızın üzerindeki “yorganı tutup çekiyor. Kız o x: man, ancak bir elbise altında giyilebilecek ipek bir kumaşın yer yer kapıyabildiği vücudile, çıplak kalıyor şiltelerin üzerin- del.., — Korkma diyor, utanma olmak bahtiyarlığında — bulunan, hiç!... Bir saat evvel - tanıdığı bir erkeğin, bir saat sonra koy- nuna giren genç bir kızın, dün- yada utanabileceği şey - ola- maz! Kız buna rağmen yine, üstle- ri buruşmuş yastıkların arasın- da gizlemeğe çalıştıı. yüzünü kaldırmıyarak elinin tersile yor| ganin bir ucunu tutup, omuzla- rına almak istiyor. bırakmıyor. — Hayasız kız, diyor niçin yü zünü göstermiyorsun! Birdenbire eğilip kızın, güne- şin altanda, bir başka güneş gi- gi, yastıkların üzerine düşmüş sarı ipek saçlarını, pürmakları- nın arasına sararak çekiyor. Korkaklar, hain ve alçak- lardır diyor, hiç olmazsa..; Sözünü bitiremiyor kadın! Artık tahammülü kalmıyan genç kızın, hiddetle silkinerek a: fırladığını görüyoruz. Kanapenin üstünde — duran pardesüyü göyle bir omuzlarına alıp, şakaklarmın üstüne dökü- len saçlarını, başının zarif bir hareketi ile arkaya attıktan son ra, gelip diyanın önünde duru- yor. Fakat kadın (Devamı ver) AF RARAANANAAARARANA, Atom enerjisi ve insanlık tün memleketler, bütün vasıt ariyle mümkün mertebi geniş deal bir enerji kaynağı yapmı yret — etmektedirler. N elektrik santralı gibi. Atom motörünün ise, zam bif kitle teşkil edeceği, yâni yüzlerce ton miktarında grafit bloklarına ve çok miktarda Uran çubuklarına ve daha önemli olan Uran'ın parçalanması esnasında husule gelen Plutonium ve diğer izotoplardan çıkan ışınların tah- ripkâr tesirinden etrafi korumak için metrelerce kalın zırhlara, kurşun duvar veya beton duvar lar bulunduğu hesap e- inaenaleyh böyle yük teşkil den belki ancak de edilebilecektir. Zira gemilerde ağırlığın bir kaç yüz ton daha az veya daha fazla olmasının bü- yük bir rolü yoktur. Fakat tren, otomobil ve uçaklarda tekniğin |bugünkü durumunda Uran pille- rinin enerji kaynağı olarak bahis, konusu olması şüphelidir. n Atom enerjisinin menfi mak- satlarla. kullanılmaması, medeni- yetin sağlam kalması için insan münasebetleri ilminin bütün mül- letlerci aşılması, kökleş- mesi zaruri olduğu gibi, insanlık karakteri bakımından her şeyde olduğu gibi atom enerjisinin de kontrol altında bulundurulması İlüzumunu tabii görmek icabeder burada kontrol mevzuu bugün i- çin atom enerjisinin istihsalinde kullanılmakta olan Uran ile di- ğer atom reaksiyonlarını husule getirebilmesi ihtimali olan mad- delerden ibarettir. Birinci takdirde Uran madeni- ne malik olan memleketlerde bir nevi monopol tesis ediliyor. Gerçekten Uran madeni, atom parçalanması için lüzumlu olan biricik iptidal unsur ise, atom silâhını kontrol etmek mümkün- dür. Tabil Uran madeni istihsal- lerini milletlerarası şiddetli bir. kontrol altıma almak kâfi gelebi- lir. Eğer atöm parçalanması için, Uran madeninin rolünü görebilen şer cisimler keşfedilirse, bu hal de Uran kontrolü sadece bir ha- yalden ibaret kalacaktır. Hahn'ın keşfinden sonra he- men anlaşılmıştır ki, atom çekir- değinin parçalanması Urandan başka 91 numaralı Protaciniam ve 90 numaralı Thoriumda da vukubuluyor. Bunlardan birinci çok ender bulunan bir unsurdur; fakat Thorium unsuru ise Uran dan da daha çok miktarda ve pek çok mahallerde zuhur ettiğinden, kontrolünün güçlük gösterdiği meydandadır. Fakat yine hemen anlaşılmıştır ki / Thoriumun ve tabil izotoplarının hiç biri yalnız' başına atom reaksiyonu, çekirdek, parçalanmasını, doğrudan doğru- ya husule getirecek ve devam et- tirecek kabiliyette değildir. Ato- mik enerjinin milletlerarası kont rol komisyonunun bir raporunda Uran madeni olmaksızın - zincir mümkün — değildir. Muayyen ve fakat az olmıyan bir miktarda Uran, kâfi derece- de büyük miktardaki Thorium da zincir reaksiyonunu husule ge trebiliyor. Bu sayede elde edilen bir madde atom bombasını ve di- İğer zincir reaksiyonlarının deva- a için kullamlabilir. Bu rapora göre bu günkü bil- giler dahilinde bütün tabik Uran istihsallerini şiddetli kontrol al- tında bulundurmak kâfi gelecek- tir. Fakat gelecekte Uran mono- pol dürumunu — kırabilecek yeni bir keşif ihtimali çok uzak görün müyor. Gerçekten 25 senedenberi bilin mektedir ki yalnız alfa neşreden ve üç esas radyo aktif familya- nın Alfa neşreden unsurlarından farklı unsurlar da vardır. Bun- ların birden 92 numaralı atoma kadar bilinen hiç bir unsur için izotop olmadığı — anlaşılmıştır. Bunların şiddetleri gayet az ol- makla beraber gelecekte — Urani monopolünü kırabilmesi ihtimali düşünülmektedir. Görülüyor ki atamik enerjinin, menfi tesirlerinden korusmak i- çin en büyük silâh milletlerarası münasebetlerin yeni bir terbiye metod ve sistemi ve Birleşmiş Milletler anlayışı dahilinde kurul ması bütün insanlık için sevgi ve saygı duygularının kökleşme- si, tolerans, iyi anlayış ve iyi bir muhakemeye alışılması ” zaruri bulunmaktadır. Yoksa Enistein'- in pek doğru olarak belirttiği veç muaz- ihtiyaç tir. E bir kitl bü- den motör- milerde istifa- Ti insanlığın menfaatine olacağı- bunun zararını z atom bom- bası kurbanları di da göreceklerdir. hile, eğer tabiatın ana kudretle-| ma, onun tahribi için kullanılırsa | silâhın sa- | hipleri de, onu zaferle fırlatanlar * O MART 30489 Ü N ve BUGÜ Kömürsüz kümiir depoları u can sıkıcı kiş mevsle mi artık bitmek üzeree E r; havalarda besbelli bir yumuşama var; fakat para- larını vermiş - oldukları halde henüz kömürlerini alamamış 0- lanlar da yok değil; çünkü kö« mür depolarında bir Kkilo kömür bulamazsınız. Ekmeksiz fırınlar, kumaşsız mağazalar, insansız ve arabasız yellar kadar kömi süz kömür depoları da hüzü veriyor. Ortaköyle Kuruçesme arasında bir İngiliz şirketi tara- fından yapılmakta olan moderm kömür deposu İstanbul için bi yük bir kazanç olacaktır. Fa- kat acaba onu kullanmak müm kün olacak m? Bugün kömür deposu olan ufacık bir kaç ar- sayı dolduramıyoruz; milyonlar harcanarak yapılmakta olan bu muhteşem beton depoyu doldu- rabilecek miyiz? On senedenbe- kömür istihs ize nisbetle gittikçe düşük va-« ziyettedir. Hele — Avrupadaki harb bittikten sonra büsbütün kötüleşti, — halbuki düzelmesi bekleniyordu. Her kış bir evvele ki kışı arıyoruz. On sene evve« Tine göre istihlâkimizin pek art tığını söylüyorlar ve kendilerini mazur göstermel kat istatistik teşkilâtı olan bir memlekette beş on sene sonraki istihlâk miktazırı bile dikkatle tahmin ederek istihsali ona gö- ayarlamak Jâzim değil mi- Şimdi yeni bir fikir ortaya a- fıldı: Kok veya maden kömürü yerine linyit kullanmak. Soba- larda linyit yakmanın ne sıkacı bir şey olduğumu tecrübe etmiş olanlar daha iyi takdir ederler. Alevden ziyade duman, duman- dan ziyade kül bırakan ve odun- olan linyit bizde ucuza da mal edilmiyor. Devlet eline geçen hangi şey ucuzluyor ki... Geçen lerde Ticaret Ofisi İstanbulda et fiyatlarını tanzim için müda- hale satışlarına başladı. Narli olarak 240 kuruş takdir buyu- Tulan koyun etini 280 kuruşa alıyorduk; Ticaret Ofisinin et- leri piyasaya Çücınca 350 ye ka- dar çıktı, Geçen sene linyit kömürünün '*fonu otuz lira idi; bu sene kırk beş oldu; bu fiyat yükselişinde artık kok yerine limyit yakıla- cağına dair olan haberin başlıa ftesiri vardır. Fabrikalardan ba- zıları şimdiden maden kömürü bulamadıkları için linyit yakı- yorlar; bir ton maden kömürü- Dün gördüğü işl ancak üç tan linyite gördürebiliyorlar; demek Ki kömür masrafı üç misli art- mıştır ve meselâ - imâl edi.ca kumaşın maliyet fiyatı mühim miktarda yükselmi; Kok veya maden kömüründen Tinyite dönmek geriliktir; yenl kabine böyle bir karar verirse bu kararın adı şu — olacaktır: Tornistanı Kadircan KAFLI Sanat mektepleri mezunlarının çayı Türkiye San'at mektepleri me« Zunları Cemiyeti tertip komlte Bi tarafından 13 mart cumartesi Bünü saat 15 den 19 a kadar de- vam etmek üzere Taksim Bele « Glye gazinosunda bir toplantı ha« zırlanmıştır. Çaylı, danslı olan bu toplantı « nın fevkalâde sürerizlerle dolu ol Guğu haber verilmektedir. »x Ankarada bulunan Beynet- milel İmar ve Kalkınma Ban kası mümessilleriyle görüşmek üzere Denizyolları Umum Mü. dür Muavini Behçet Osmanağa- oğlu dün akşam Ankaraya gitx miştir. <-i TAKVİM Rumi |MART 1949| Hicst ŞUBAT 1368 1364 Â ea 19 CUMA 4 Kasım: 117 - Ay: 8 - Gün 638 Vasati — Ezani Güneş © 2 12 M Öğle ı2 26 6 24 İkindi 15 37 9 5t Yatsı 1D 34 1 30 İmsak * 58 10 51 Akşmı 18 03 12 Ka ea el he ( Nöbetçi eczaneler 4-3-949 Beyant — : Çarşıkapı Eminönü İstanbul Küçükpı Unkapanı Alemdar — : Cağalağlu Beşiktağ — ; Nail Halit Byüp : A, Şifa Bakırköy ©2 Merker Beyoğlu — * Galatasaray : Ertuğrul - Taksim A Gaata — : Karaköy

Bu sayıdan diğer sayfalar: