10 Mart 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

10 Mart 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İKTIB Rumen Amazonu Anna -— Çe Rumanyanın tokratik muhitini avuçla- rının içine almıya muvaf- fak olan Anna Pauker, bugün bu memlekete kra- liçe gibi hükmediyor. O, görünüşte Rusyanın Ru- manyadaki Dışişleri Ba- kanı, fakat hakikatte Stalinin gizli ajanıdır en: — ir Cumartesi günüydü. Ke- Bti kalabalık, sokakla- ya dökülmüştü. Fakat Zvi Robin- sohn'un Telavüv'deki evinde bü- tün aile halkı ibadetle meşguldü. Zvi'nin oğlu Salomon, Tevrattan bir parça okuyordu. İşte tam bu sırada, bir Âmerikan gazetecisi evden içeriye dalarak. bu dindar Yahudiyle bir mülâkat yapmak istedi. Salomon mukaddes kitabı ka- padıktan sonra, kendisine bir b kım sualler soran gazeteciye dö- nüp mırıldandı: H — Size ne kız kardeşimden, n de çocukluğumdan bahsedemiye- ceğim. ğ Onun yumuşak sesinde ne ki- ne, ne de şefkata benzer bir şey yardı. İçini çekerek ilâve etti: — Kız kardeşim şimdi büyül bir şahsiyet sayılır. Halbuki ben bir zavallıdan başka neyim! Doğ- rusünü — isterseniz, — etrafımızda dolaşan rivayetleri sevmiyorum. Salomon'un bu sözleri, Anna Pauker'in babası ihtiyar Zvi'yi heyecana düşürmüştü. Oturduğu sandalyenin üstünde dikilerek homurdandı: — Kızım Anna, açık kalbli, ze- ki bir kızdır. Onu ben, dini bir terbiye altında yetiştirdim. Anna Pauker Kimdir? Bugün Rumen halkının, ismini korkuyla andıkları bu kadın, “dindar babasının yanından bir hayli zaman önce ayrılmıştı. Şim- di onun korkunç bir çehresi var. Halbuki o, vaktiyle, arkadaşları- nın anlattıklarına göre, mazlüm- lara şefkatle eğilen ince ve zarif bir kadınmış. . “Anna Pauker, hayatının büyük bir kısmını sefalet ve yoksulluk içinde geçirmişti Rumenler onu bir çok defalar hapse bile mah- küm etmişlerdi. Halbuki şimdi) 0, hir suikasde kurban gitmemek endişesiyle, her gece münavebe- ten değiştirdiği üç büyük evde yaşıyor. Bu evlerden - birincisi, Prens Brancoveanu'ya, ikincisi tanınmış bir karikatür olan Ni- colas Malaxa'ya; üçüncüsü — ise sabık Rumen Kralı Karol'ün ka- rısı Magda Lupescu'ya aittir. Rumanyanın bütün aristokra- tik muhitini avuçlarının içine al- mağa muvaffak olan Anna Pau- ker, bugün bu memlekete bir kra- liçe gibi hükmediyor. O, görünüş- te Rusyanın Rumanyadaki Dışiş- leri Bakanı, fakat hakikatte Sta- lin'in gizli ajanıdır. Sovyet Rus- yaya bağlı peyk devletler, ondan daima büyük bir sayğıyla bahse- 'derler. Tuna konferansında — Vi- chinsky bile, Annaya fikir danış- maktan kendisini alamamıştı. İlk aşk yılları Anna Pauker, Bükreşte, Anton Pan sokağındaki yahudi mekte- binde tahsilini yapmıştı. Edebi- yat ve şiire fazlasile merakı olan iyi bir talebeydi. Önceleri, mün- zevi bir hayat yaşarken sonradan kendi yaşındaki delikanlılarla düşüp kalkmağa başladı. Henüz, 17 yaşında iken Steinberg adında Bosyalist bir avukatla tanışıp ona çıldırasıya âşık oldu. Fakat ara-i dan çok geçmeden - sevgilisinden ayrilmak mecburiyetinde kaldı. Liseyi bitirdikten sonra Zü- rih'de tıb tahsili yaptı. Bu sefer, burada iyi bir aileye mensup Marcel Pauker'le dostluk tesis e- SLAR | Pavker men komünist partisine iltihak eden Anna, kocasını da komünist yapmakta güçlük çekmedi. Bir çok diğer komünistler gibi Anna Pauker de mütemadiyen se- yahat ediyordu. İsmi Prağ'da, Viyanada, Berlinde, Pariste hu- lâsa her yerde duyulmağa başla- mıştı. 1933 de Bükreşde gimendi- fer amelelerini greve teşvik et mek suçuyla tevkif edilip hapse atıldı. Nihayet 1940 da Rumanya hükümeti, Basarabyada, Ruslar tarafından yakalanan milliyetçi bir“Rumanyalı mücahidinin ser- best bırakılmasını şart - koşarak, Anna'yı Moskova'ya teslim etme- ğe karar verdi. Anna — Pauker, Rusyaya varır varmaz, kocasının Trokskist'lerle işbirliği yaptığını öğrenerek, onu acımadan kurşu- 'na dizdirdi. Bu tarihten itibaren Anna, Stalin'in en çok güvendiği komünist kadınlardan- biri — olu- vermişti. Son günlerde, Moskova hesabı- ŞEHİR| - HABERLERİ - Bir katil, 18 yıl hapse mahküm oldu Öz kız kardeşine tecavüz eden Halil de 7 seneye mahküm - oldu Bir müddet evvel Silivride bir a- ile faclası olmuş, Recep Tabak adın da biri kendisinden ayrılmak için mahkemeye müracaat etmiş olan karısı Ayşeyi biçakla vürarak Ö-i dürmüştür, Bu cinayetin tahkikatı — sırasın: da da ortaya bir facla daha çık-i mış, Recebin karışı Ayşenin kar- Geşi Halil ile gayri meşru münase batte bulunduğu, bunu haber a- lan Recebin Halili ölümle — tehdit ve bıçakla yaralıyarak bu münase betini itiraf ettirdiği tesbit olun- muştur Birbirine girift fuclaların kahra- manı Recep karısını öldürmek ve | | | | | 'na Rumen milliyetçileriyle aman- Bız bir savaşa girişmiş - bulunan 'Anna Pauker'in bugün yegâne tesellisi, yanından bir an olsun ayırmadığı iki kızı Marie ve Ta- nia'dır. Anna'nın ihtiyar babası, Zwvi, kızının hüküm sürdüğü memleket te kalmak istememişti. Bundan i- ki yıl önce Zvi, Rumen yahudile- Tine iyi muamele edilmesini te- min etmek Üüzere, kızını ziyarete gelmişti. Anna, ihtiyar babasını bir Cumartesi günü öğleden son- ra büyük bir saygiyle kargıla- mıştı. Hizmetçiler, Yakudilerin Hayyam günü olmasına rağmen, ihtiyara kahve ve pasta ikram etmişlerdi. Dindar bir adam olan u vaziyet karşısında, kızı- tün yahudi âdetlerini çiğ- neyerek dalâlete saptığına hük- metmiş ve kendi kendine küserek başını alıp gitmişti. Bugün Telaviv'deki mütevazi evinde —Amerikan gazetecisine dert yanan zavallı ihtiyar Zwi, ağlamaklı bir sesle artık korkunç çebreli Anua Pauker'i değil, fa- kat küçük çocuklara şefkatle muü amele eden sarışın, melek yüzlü eski Anna'yı anarak şöyle sızla- miyor: — Evet.. Vaktile Anna dindar bir kızdı. Yazık ki onu ben artık ebediyen kaybetmiş sayılırım. <New - York, Tim> den Süt mütehassısmın tedkikleri Belediyenin davetlisi olarak şeh-) Timize gelmiş olan Fransız süt mü tehasaısı M Frappe, — belediyece şimdiye kadar hazırlanmış; - fakat) bir türlü gatbik mevkiine konula - mamış olan süt işine ald raporla- 1M tetkikini bitirmiştir. r KISA HABERLER VA N J »4 Türkiye San'at Mektepleri Me, zunları Cemiyeti, cumartesi günü Teksim Belediye gazinosunda çay- U bir toplantı tertiplemiştir. Toplantı 15 den 19'a kadar de- vam edecektir. 4 Müli Türk Talebe Birliği Tıp) Derneği Veznecilerdeki Kızılay Lo- kalinde 15 Mart Salı gününden iti karen Linguafon metodu ile lisan Kuralarına başlıyacaktır. Her Üni- wersiteli gelebilir. 4 Ticaret Ofisi Muhasebe Şu - besi müdürü İsmail Otar, Umum Müdür muavinliğine ve Teftiş şu- kesi Müdürü Celâl Öziz Muhasebe Şubesi Müdürlüğüne tayin edilmiş derdir. w İngiltere'nin kabuklu — fındık athalâtını serbest Kıraktığı, İç fin- dk için de Hisans vsulünü devam etireceği piyasaya gelen haber - derden anlaşılmaktadır. Almanyanın kurü meyva it- KA rejiminde yapacağı — tadilât da fındığı nebati yağ bakımından biz ham madde olarak değil, — bir #0fFA meyvası gibi kabul edeceği) y Hip onunla evlendi. Bu arada Ru- — O Sapsarı yüzü adamın!... Dalga- li ve aralarına kır düşmüş ke- Bif saçları, derin bir perişanlık- la alnının üzerine dökülmüş - ler!... Saçlarını ellerile arkaya alıp, yarı kapalı duran simsiyah gözlerini hareketeiz, kendisini /gağıran adamın gözlerinde tu- tuyor. Öyle yorgun, öyle bitkin ki!.. Iztırap adeta, suratına fırlatıl- Zaış bir avuç çamur halinde za- ıf, kemikli yüzüne yapışmış Ha, korkunç bir renge boyamış Zibi derisini!. FB" gece evvel, bir şehvet da- Bi ikasının kasırgaları içinde, şim ğ:ıbir sey olmıyan genç bir kı- a bir hatıradan, bir ölüden baş yaraladığı dudaklarinı, kor- korka mendili ile silerek, hâ- ümtld olunmaktadır. l4 masanın önünde duran ada- ma bakıyor!... Omuzlarında taşıdığı —güna - hın, sebep olduğu felâketin aza metini müdriktir!... Vahşi bir arzunun, hayvanca bir hırsın tatmini için, iki genç kadının hayatı ile ödenen bu müthiş fa- ciaya sebep olmak ve bu güna- hın bir kanun adamı önünde şimdi hesabını vermek, haysi- yet sahibi bir adam için, ölmek ten daha beter bir şey olduğu- na şüphe y Savcı, masanı; hut sandalyeyi da!, — Oturunuz, efendim gura- ya diyor! Ekrem, - titriyen ayaklarını güçlükle tahrik ederek, gösteri- n önündeki ma gösteriyor ona Kain iraderi Halili ölümle tehdit! elmek ve yaralamsktan, Halil de 'öz kardegine tecavüz etmekten sa-i nik olarak 1 inci uğır ceza mahke- mesinde bir arada yargılanmaları, sonunda Recep 18 yıl 9 ay Halil de 7 yıl 6 ey hapse mahküm edilmiş- derdir. Valiyi ziyaret Iranın İstanbul Başkonsolasu ve; fagiliz basın ataşesi, dün Vilâyet- te Vall ve Belediye Başkanı Dr. Tütri Kırdarı ziyaret etmişlerdir. Hakeme havale edilen iş ihtilâfları Üsküdar ve Kadıköy — havalisi Balk tramvayları işçilerile, Milti Zğitim basımevi işçilerine ald iş Ahtilâflarını Kkat'i bir neticeye bağ- lamak üzere hakem heyeti bugün Vali Muavinl İhsan Ecemişin baş - Kanlığında son toplantısım yapa - gaktır. İşçilerin — durumunu — incelemiye, Tatmur edilen hakem komitesi W - yeleri raporlarını, dün afşam Vilâ yet hakem heyeti başkanlığına ver, mişlerdir. Cağaloğlu kız orta okul müdürlüğü Bir müddettenberi münhal bu Junan Cağaloğlu Kız. Orta Okul Müdürlüğüne Millj Eğitim Müdür Yardırncılarından Ali Riza- tayin eöllmiştir, zinler hakkında — İçişleri Bakanlığı tarafından Vilâyete bir tamim gön Cerilmiştir. Bu tamimde bildiril - diğine göre, Belediye reisleri me - mur olmadıkları için izinlerini Be- lediye Meclisinden alacaklardır. Belediye Meclisinin tatilde bulun Guğu zamanlarda Meclis fevkalâ de toplantı yaparak işini tekem - mül ettirecektir. Ali Çetinkaya ihtitali bugün Milli Türk Talebe Birliği tara- fından tertip edilen ve bazı se- | beplerden dolayı tehir edilen Ali Çetinkaya ihtifali bugün saat 18 de Eminönü Halkevinde yapıla- caktır. İhtifalde muharrir Şevki Yazman, Ercüment Ekrem, İs- tanbul milletvekili general Refet Bele ve Afyon Arkadaş Derneği adına da Erinç konuşacaktır. Kalay satışları Kalay fiatları, maliyet fiatlarm- Caki — yükselişlerin tesiri altında) dünya piyasasında bir müddetten - beri yükselmektediz. Mübayan fia - tırım bu yüksekliği " memleketimiz dahilinde de tesirini göstermiş ve bu yüzden Ticaret Ofisinden kalay' elan bayiler bunu çubuk halinde İs-' tanbul'da 1080 ve İzmir'de 1130 kuruşa satmağa başlamışlardır. Dı ba önceki fiat 925 ve 955 kuruş - tu, len sandalyeye oturuyor. Müddeiumuminin gözleri, dos yanın üzerindeki kâğıtlarda yi- ne! ( — İzminiz Ekrem Sevinç de- ğil mi? 38 yaşındasınız. Cihan- girde oturuyorsunuz. Bekârsı- nız. Fransada Liyon gehrinde maden mühendisliği tahsil etti- niz!... — Evet efendim! — Hâdise malüm, izaha hacet yok! İki genç kadının ölümü ile biten bu müthiş facianın tek şahi di, ve ayni zamanda tek müsebbi bi sizsiniz!.. Ortada gimdi bir ci- nayet, iki de ölü var. Bildiği- miz bizim bu!.., Yalnız bilme- diğimiz şey, bu kadınların na- sıl öldüğüdür!... Acaba hâdı hakikaten Bizin anlattığınız gi- SABAH eaT ea n SADA ÜNiİVERSiİTE HOCALIĞI OG M civersitelerin tarihi ka- rıştırılırsa, — zamana ve rejime göre, üniversite hocasının ilmi ve içtimai vaziye- ti ve vazifeleri, hak ve salâhiyet leri mefhumunun hayli değiştiği görülür. Öyle devir ve rejimler gelip geçmiştir ki, bunlarda üÜni- versite hocası, ancak dini otori- telerin tasvibine mazhar olmüş bilgileri gençliğe öğreten bir un sur sayılmıştır aykırı fikir yürütenler, ruhsat hududu- nun dışına kayanlar, tabiât kita bini okutmiya kalkışanlar türlü belâlara uğramıştır. Yine öyle- devir ve rejimler gelip geçmiştir bunlarda üniversite hocası, sadece ilimle uğraşan ve meslek erbabı yetiştiren bir unsur sayil mıştır. Siyasetle uğraşmak şöyle dursun, memleketin içtimat me- seleleri üzerinde fikir yürütenle- re, iyi, doğru ve güzel düvasın- da dar ihtisaslarının haricine çıkıp mütalea beyan edenlere, umuml efkâra rehberlik etmek Üniversite Talebe Birliğinin beyannamesi Üniversite Talebe Birliğinin yar yınladığı bir beyannamede, Olimpi| yatlarda çevrilen filmde Türk #por| Cularına yer verilmemiş olmasının teessürle kargılandığı büdirilerek göyle denilmektedir: 1948 Olimpiyatlarında gerefli bir| derece alan Türk #porcularının ve bilhassa Türk bayrağının Tâyık ©l. duğu şekilde yer almamış - olması gençlik muhitinde umumt bir te- essüre sebep olmuştur, Memleketimiz için hususi ve| Türkçe bir kopye bazırlandılı hal- €e İngiliz sporcularının en son de-; rece alanlarına kadar yer verilme-, &) suretiyle bir propaganda yapı-| hrken Dünya sporcuları meyanın- da 'Türk sporuna fikir verici — bir sahnenin filimde yer almaması se-| bebiyle hayâl sükütuna uğrayan biz| der, bunu Mülli his ve gururumuzla, Kabili telif görmeyerekten — esasen bir kıymet ifade edecek spor bil- gisi de vermeyen bu filmin boykot ve protesto olarak gösterilmesine taraftar olmadığımızı — mütaleı aniz olarak umuml' efkâra saygıla- yımızla arzederiz, Hindistanla ticari münasebatımız Memuriyetleri başına gitmek üzere bulunan Hindistan gcux Ataşesi Sami Özelsel vo Ticaret Ataşesi Ali Ekrem . Gerlşi #Orimiz iktisadi ve Ticart maha -| füsyle olan temaslarına devam et- mektedirler, Bu arada Ticaret Ofi-| Si umum müdürü — Mustafa — Nurl Anıl'ı ziyaret ederek Ofisin bu mem leketlerle olan ticaret, münasebet - leri üzerinde görüşmüşlerdir. İlkokül öğretmenleri için bilgi konferasları Milt Eğitim Müdürlüğünce — İlk okul öğretmenleri için tertib - edi- ien (Bilgi) xonferanslarından 11 - Ki dün Eminönü Halkevinde ve - Tilmiştir. “Konferanem — mevzuu,| *Türk Musikisinde bestekârlar» t Hasan Bedreddin Ülgen tarafın: Cun verilen konferans ilgi ile ta - İüb olunmuş ve bunu, Emin On « gan idaresindeki Üsküdar Halk Mu) Fikâ Derneği san'atkârlarınca ve - rilen konser takib etmiştir. Sümer Bank kuponları Ticaret Ofisi, resmi ve özel dai- re, kurul ve iş yerleri memur, hiz- metli ve işçilörine, emekli, dul ve yetlmlere dağıtılmak — Üzere — altı barçalı kuponlar ihdas etmiştir. Kuponlar 15 Haziran 949 tarihi- ne kadar muteber olacaktır. Meyva ve sebze tanzim satışları Meyva ve sebze tanzim — satışla-| rıne pek yakında baplanılacak, sa-i tığlar Ticaret — Ofisinin — ayırdığı 500.000 Ilralık fon Üzerinden yapı - Yazan: ——— Prof. Sabri Esat Si istiyenlere kötü gözle bakılmış- tır. Yine öyle devir ve rejimler gelip geçmiştir ki, bunlarda ü- niversite hocası, müesses niza- min propaganda ve dalkavuklu- ğunu yapmıya, gençliğe gu veya bu istikamette sürekli telkinler- do bulunmıya, iyiyi, doğruyu ve güzeli muayyen bir zaviyeden görmiyo ve göztermiye —mecbur edilmiştir. Bütün bu devir ve re- dimlerde üniversite hocası, dal- mi bir mürakabe altında bulundu rulması lâzım gelen tehlikeli bir kuvvet yabut gu veya bu ideolo- dinin emrinde kullanılır. tesirli bir-ület olarak elde tutulmak is tenmiştir. Üniversiteler tarihin- de, bazen ağır bulranlara sebep olan bu ezici müdahaleleri, XH. Asırdan bugüno kadar, şiddetin ve ceberutun azalması - bakımın- dan, kronolojik bir sıraya koymu ya da imkân yoktur. Üniversite- ye musallat olan giddet ve cebe- rut asrımızda bazı memleketler- de öyle kahhar bir tazyika inkı- lâp etmgitir ki Ortaçağ Üniversi teleri bile bazı muasır müessese lerle mukayese — edilirse, hirer serbest düşünce mâbedi zannedi lir, Nitekim ilk çağ Atinasının mütevazı ginmazlarında yapılan Yyüksek tedrisat da, ortaçağ ü- niversitelerinin naslar ile Köstek lenmiş tedrisatına nazaran, çok daha hür bir manzara arzeder. Şüphesiz, üniversite hocası po- litika ile uğraşmaz. Onun bu işe sarfedecek ne zamanı vardır, ne de hazırlığı buna müsaittir. Üni- versite hocası, kürsüyü politika telkinlerinde kullanmıyacak ka» dar şuur ve vicdan sahibidir. Ö- nünde, sıralarda oturan gençle- rin kendisinden yalnız ilim ve i- deal istediğini bilir. Onların kar gısına her hangi bir dâvanın çı- ğırtkanı sıfatile çıkıp kürsünün heybeti arkasından, yalnız ilim ve idealin nurile aydınlatacağı kafalara partizanlık aşılamanın tehlikesini bilir. Üniversitenin, serbest araştırma ve hür müna- kaşa ile hakikate ulaşmak pren- sibine kayıtsız ve şartsız bağlı bir ilim ve ideal ocağı olduğunu bilir, Bu kubbenin altına girdiği andan itibaren, gahsi temüyülle- Tin, ihtirasların ve partizanlık endişelerinin vestiyerde kalması lâzım geldiğini bilir. İlk ilim ve felsefenin doğduğu «Yunan mü- cizesi> nin münhasıran menfaat endişesinden uzak bir düşünce- zin mahsulü olduğunu bilir. Ü- niversite hocası, nefsinde taraf- sızlığı ve ölçüyü yaşatan adam- dır. Bütün gayretlerini yardu- İnun ve insanlığın hayrına sefer- ber etmiş olan adamdır. Aradığı, gey, ilmin hâdiseleri ayâmlatan, nasılı ve niçini keşfettiren nuru dur. Meçhuller âleminin küçücük bir parçasına bu ışığı dökünce me sut olur. Bir genç kafayı doğma tizmin, peşin hükümlerin, aykırı kanaatlerin karanlığından, men- faat, benlik ve hırsın o didikle- yici kurdundan, kaderciliğin ve kayıtsızlığın — uyuşukluğundan kurtardı mı, saadetine pâyün ol- maz. Genç bir şuura hakikate varmanın yolunu, genç bir vic- dana temiz ve mükemmel bir yurddaş ve insan olmanın usulü- nü öğretti mi, tam bir iç rahat- lığma kavuşur. Onun en büyük emeli, budur. Bütün hayatını, il- me ve ideale vakfetmiş bir insa nın ruhunda, menfaat ve kinin ârızi hirs ve iptilâların yeri ola- maz. Böyle bir insan ruhu ne serkerdeliğe, ne de uşaklığa ö- zenir. Üniversite hocası, yolunu kendi bulan ve her geye rağmen © yolda yürüyecek kudrette olan lacaktır. bi mi oldu? Ekrem derhal müddelumum!- nin sözünü kesiyor. — Başka nasıl olabilirdi efen dim diyor!... — Başka, meselâ, Cemile kı- zı öldürdükten sonra, sizin de Cemileyi öldürmeniz kabil değil midir? Ekrem, birdenbire — haykıra- rak yerinden fırlıyor: — Çıldırdınız mı - siz diyor, niçin öldüreyim ben Cemileyi?, — Niçin öldüreceğinizi, veya- hut öldürüp öldürmediğinizi he nüz bilmiyoruz. Yalnız, hatıra gelmez mi ki, Cemile kızı öldür dükten sonra, sizl de vurmağa teşebbüs ettiği sırada meselâ siz, daha evvel davranıp bu işi yapmış olasınız! Bu mümkün değil midir?... Ekrem, dizlerinin üzerinde du ramıyarak, bir külçe halinde sandalyenin üzerine yıkılıyor. — Rica ederim beyefendi di- yor; sizi böyle düşünmiye sev.- keden sebebin ne olduğunu an- lamak isterim. Hangi delile is- tinat — ederek, — hangi muhik adamdır. Bu hasletten malırım- düşünüşü ileri sürerek, beni bu kadar ağır bir töhmet altında bulunduruyorsunuz?... Ben hay, siyet sahibi, namuslu bir ada- mum!... Bir insan öldürecek ka dar mütereddi, alçak bir mevki- de bulunduğumun tahmin edil- mesini dahi, şahsiyetime karşı hakaret telâkki eder ve şiddet- le reddederim! . Savcı, gayet soğukkanlıdır!... Dudaklarının ucunu büküp, acı acı gülüyor. Kızmış gibi bir ha- li var, fakat belli etmek istemi- yor. — Evli bir kadını; yuvasın- dan, kocasından, ve hattâ belki de ahlâk ve faziletten ayıra- rak, çarşıdan bir yatak çarşafı satın alıyormuş gibi, tam bir a- lâkasızlıkla getirip, döşeğinizin üzerine sermeyi, yolda rastladı- ğınız genç bir kızı hemen bilek lerinden tutarak, bir Bersizliği ile divanın ri üzerine atmayı, cemiyet ka- hukukuna, ni- zam ve adaba mugayir bir hare ket, bir hakaret - telâki astık de- n giltele- nunlarına, aile sâ, zaten Üniversite hocası ola. maz. Fakat Üniversite hocası koza- sının içine hapsedilmiş bir ipek böceği değildir. Onun hakikate imanı, bir fildişi " kuleye çekilip temiyet hâdiselerine gözlerini yummıya as etmez, Üniversite hocası bilir ki, kütüp hane ve Jaboratuvar ile hayat arasında aşılmaz Çin sedleri yoktur. Derahane, buudu mücer- rette bir mekân değil, içinde ya- gadığı cemiyetin bir - parçasıdır. Hiç bir menfaat endişesine kapıl madan ve hiç bir peşin hükmün arabasına binmeden, bilgisinin ve vicdanının emrinde olarak, yur- dun ve insanlığın hayrına, her aykırı ve çarpık hareketin karş sında sesini yükseltir. Bu seste hiddet ve şiddet yoktur, de- magoji yoktur, sindirme we oyalama — niyeti — yoktur. Çün- kü bu ses, — sadece — hakikatin ve iyiliğin sesidir. Ölçülüdür, yu muşaktır, tiz perdeden — çıkmaz, fakat akisleri uzun sürer ve bü- fün yurdu ve dünyayı Gdolaşır. Yaygara ve palavra, belki bir an için bu sesin duyulmasına müâni olabilir. Fakat bu kubbede bâki kalacak tek aada, o sestir. Üniversite hocasının sesi, yan hşa, kötüye ve çirkine karşı yük selir. Onun hayat ve hüdiseleri tenkidinde miyâr, doğruluk, (: lik ve güzelliktir. Asırlarca yur- dun ve insanlığın yarattığı, sıra- ya dizdiği ve üzerine titrediği kıymetlere, nerden gelirse gelsin, her hangi bir tecavüz. vukunda, susmıyacak ve boyun eğmiyecek kadar şuur ve vicdan sahibi olan üniyersite hocası, memleketin ve beşeriyetin hayrına, akliselim, fazilet ve saadetine bekçilik et- meyi borç bilir. Fakat bu seste ne hırçınlık, ne de övünme var- dır. Uzak vüldlerle, müphem ta'- vizlerle, belirsiz iltifatlarla umu- mi efkârı kendine hayran bırak- mayı ve istikbal için kendine za- hir bulmayı düşünmez. Gösteriş olsun diye, bravo dedirtmek için tenkid etmez. — Yanlış olduğuna inandığı şeyin dağrusunu, kötü bulduğunun (iyisi, FŞirkinysaydı- Zının güzelini, kendini gek- meden, söyler ve duypyuncaya kadar söylemekte, »devam eder. Onun tenkidleri”İkaz, tenvir ve teşvikten ibarettir. Üniversite hocası, memleket ve insanlık uğ runda giriştiği bu teşebbüslerin bir terakki ve saadet ümüli oldu- ğuna inanır ve bu yolda, iyini- yet sahibi bütün memleket ve dünya münevverlerile işbirliği e- der. Zaten hangi sahada mütehas- SS olursa olsun, ilmini yaptığı hâdiseler, içinde yaşadığı cemi- yet ve muhitte cereyan ettiği i- çin, o her gün realite ile temas halindedir. Bütün bir hayatın tek gayesi ve tek meşgalesi olan bu temaslardan edindiği tecrübeleri ve bulduğu hakikatleri yine ce- miyete duyurması kadar tabil ne olabilir? Zaten cemiyet, kendisin den bunu ister. Evlâtlarını ilmi- 'ne ve terbiyesine tevdi ettiği ü- niversite hocasının yol gösterici, ufuk açıcı, düzeltici ve kurucu yardımlarından müstağni kalma- sına imkân ver mıdır? Hükümet ler, üniversitelerinin hür ve ya- pıcı fikir ve mütalcalarından fay dalandıkça, hamlelerinin daha te sirli ve verimli olduğunu görür- ler, halkı saadete kavuşturmak olan gayelerine daha kısa ve e- min yollardan ulaşırlar. Bulran ve tehlike anlarında bu işbirliği- in daha da sikı ve feyizli oldu- Zu görülür. Üniversite, bütün va rını yoğunu milli dâvanın emrin €> âftiharla kullanır. u-.."m.ı ÇA DAUA —e Yazan: Esat Mahmut KARAKURT hayvanca bir zevkin tatmini uğ runa hayatlarını veren iki ka- dının, nasıl öldürüldüğünü arı- yan bir kanun adamımın sordu- Bu sualleri mi, hakaret mevzuu olarak kabul ediyorsunuz?. Savcı, muhatabının cevap ver mesine meydan bırakmaksızın daha şiddetli bir sesle Ekrem bey diyor; ben tah- kikatını üzerime aldığım hâ: nin, namus ve faziletini de iki kadımı öldürenin kim olduğu Nu arıyorum. Kanunun yazma- dığı suçu araştırmak, vicdanlar da dolaşan suçluları takip et- mek, benim vazifem haricinde- dir Onun için. Müddelumuminin konuşması, | telefonun şiddetle çalınma: esiliyor. birdenbire! biraz da kızgın bir halde, kâti- be dönerek: Bak bal kimi arıyorlar? Kâtip telefonu kulağına alı- yor ve derhal: Sizi Morgtan istiyorlar e- fendim diyor! (Devamı var), lim — diyor şuna, Üniversitelerine itimad etmi- yen, onları tazyikli bir mürakabe altında bulunduran rejimler, doğ runun, iyinin ve güzelin ışığından çekinen rejimlerdir. Şu veya bu merzhebe göre, gu veya bu niza- ma göre hakikat ve ilim yoktur. Hakikat ve ilim, halis aldın bir nimeti ve mükâfatıdır. Bu nimet ve mükâfattan bütün memleket ve bütün dünya faydalanır. Üni rslte hocası, ilime ” hizmet et- mekle watanına, vatanına hizmet! tmekle de ilme lâyık olduğunu öğterir. O, madece kürsüsünde mücerret düvalar halleden, Jabo- ratuvarında formüller arıyan bir, roboto değildir. Meydanlarda top lanan kalabalığı duygu ve heye- can yolile"gu veya bu istikamete yürütmek istiyen bir halk hati- bi de değildir. Üniversite hocası, kürsü isini ve cemiyete hizmeti, denk tutan ve denk yürüten a- damdır. Yeter ki bu çifte vazifesinde hür düşüncenin — aydınlığından ve hizmet etmek zevkinden mah rum bırakılmasın. Üniversitele- ne güven ve saygı besliyen ce- miyetlerin mazisi ve hali, bu dü- vanım en beliğ hitabelerden daha, müessir bir delili olarak beşeri- yet tarihine geçmiş bulunuyor. —-.—.—.——.—..... Birinci nevi sigaralar mukavvâ kutulara konacak Ankara, © (Hususi) — Tekel Hne ve sigara imâlatının ıslalına| önem vermekte ve bunların iyi anbalâj edilmeleri yolunda gay- retler sarfetmektedir. Birinci me-| vi sigaraların da mukavva ku- tulara konulmasına — muhakkak nazarile bakılmaktadır. Fuar hazırlığı başladı Ankara, © (Hususi) — İzmir Fuarı hazırlıklarına daha şimdi- den başlanmıştır. Bu arada bir çok yabancı firmalardan teklif- ler gelmektedir. Bu yilki fuarda bilhassa İngiliz sanayii büyük öl- çüde temsil olunacaktır. Halkın ucuz sebze ve meyva yemesi için Ankara, 9 (Hususi) — Ticaret| Bakanlığı, halkın ucuz meyve ve Bebze yemesini temin maksadile| bu yıl istihsal merkezlerinden doğrudan doğruya sebze ve mey- ve getirmeğe karar vermiştir. Mali işler bir banka tarafmdan| idare olunacak ve sebze ile mey- velerin nakli soğuk hava terti- Batını havi vagonlarla yapılacak tır. Elmadağda bir kız kaçırma vak'asi Ankara, 9 (Hususi) — Dün El madağda bir kız kaçırma vakası olmuştur. Poyraz isminde bir şa hıs, bir kaç mahalle ötede otu- ran on sekiz yaşında bir kıza gön, lünü kaptırmış ve onu kaçırmayı tercih etmiştir. Poyraz, dün eniştesi ile işbir- liği ederek kız çeşme yanında e- linde destisi ile bulunduğu bir sı rada onu kaçırmağa çalışmışlar fakat kız bağırmağa başlayınca etraftan yetişmişler ve kızı kur- tarmışlardır. Bunun üzerine Poy' raz gülerek, (bu defa kurtuldun amma, bir daha sanmâm) demiş. tir. Tahkikata başlanmıştır. Bursadaki kürtaj dâyası Bursa, 9 (Hususi) — Mağrup İadında bir kadına kürtaj yapa- rak ölümüne sebebiyet — verdiği iddinasile yargılanmakta olan Dr. Münir Halilin duruşmasına bu- gün de devam edilmiştir. Dâva İson safhasına gelmiş olduğundan | bugünkü duruşmada savcı İddia- inamesini okuyarak, sanığın mü- dafaa sadedinde ileri sürmüş, olduğu bütün iddiaları reddet-i mişti! Doğumevi ve morg raporlarına İtemas eden savcı, Tıbbı Adli mü- essesesinin adli tahkikatla sabit olduğu takdirde ceninin bir kü taj neticesinde parçalanmış ola- bileceğine dair olan rapor muhte- yasından bahsederek sanığın bu hareketinin adli tahkikatla sabit olduğu, sanığın müdahaleyi icap ettirecek hâdiseyi Vvaktinde Ad- liyeye ihbar etmemiş ve hastayı hastahaneye kaldırmayı — düşün- olduğunu, hastanın kendi nehanesinde — fenalaşması icesi doktor Arif Sözen'i ça- Zırdığını söyliyerek — tecziyesini ve yaş haddinin gözönünde bu- lundurulmasını ve 305 sayılı ka- nun hükümleri dairesinde kufiyetinin devamına karar rilmesini istemiştir. Sanık vekili Hulusi Köymen diğer sanık vekilinin İstanbuldan gelememiş ve esas müdafaalarına tallük etmesi sebebi ile mehil is- temiş, mahkeme bu talebi yerin- de bularak duruşmayı 25 Marta bırakmıştır. mev- v 'CDUA' A Sumasa —BUGUN Şahsiyetsiz bir devlet BULGARİSTAN ulgaristandan yine çat- lak sesler geliyor. Bul- gar istiklâlinin 71 inci yıldönümü —münasebetile bir sı-> maf asker silâk altma alınırken general Damyanef bu yeni as- kerlere bir. «Günlük emir» gö dermiş ve demiş ki: «Yurdumu- za saldırmak için fırsat gözlüyen- ler var, uyanık bulunmamız ge- rekiyor; bunun için de kabiliyet, kuvvet vo zekânızı seferber ede- vek Kızılordi n harb meziyet« lerinden — faydalanmanız — İâzım- dır. — Yalnız değiliz. Arkamızda Busya ve ordusu var, Bizi kurta- ran Staline minnet ve şükranla- Tumızı arzederiz.» Bulgar istiklâli denilen bir sey var midir ki 71 inci yıldönüm olsun? Balkanların bu bozgun« cu, dönek, acayip ve şahsiyetsiz devleti bu yetmiş bir yıl içinde kimlerin ardından veya önünden gitmedi ki? Bir aralık Bus Çı lığının kuklası oldu, sonra Avus- turya Macaristanım İmaparator- luğunun hizmetine girdi; tekrar Moskofun emrinde çalıştı; İngil- tere Başvekili meşirur Türk düş- manı Gladstonun himayesinde böbürlendi; Bulgar kralını İkin- ci Abdülkamidin yaveri — olarak gördük; 1912 de diğer üç Bal- kan devleti ile birleşerek ve ar« kasını Rusyaya vererek eski e- Kendisi Osmanlı padişahlığını are kadan hançerledi. Bir sene geç- meden Rusyaya ve İngiltereye i- hanet ederek Almanya ve Türki- ye ile ittifak yaptı; Birinci Dün ya Harbinde herkesten evvel mu harebe meydanlarından kaçtı. İ- kânci Dünya Harbine kadar Bal- kan Antantını durmadan kun- dakladı; Hitlerin önünde diz çö- kerek hizmetini arzetti ve Al- man orduları onun sırtına basıp Yunanistanı çiğnedi; Takat bir faraftan batı demokrasilerine kuyanet ederken diğer - taraftan kızıl Rusyaya kur yapmakta de« vam etti. Nihayet Almanyaya da ihanet etti ve Bolseviklerin kuca Şana atıldı. Böyle kucaktan kuca iğa giden ve arkasını hep başka» larına veren bir devlet masıl müs taldi olur? Bulgaristan bütün ömrünce yaptığı uğursuz rolüne devam e- diyor; Rusyayı Boğazlara, Va- nanistana hattâ Yugoslavyaya ulaştırmak için binek taşı vazile sinl görüyor. Bugün Bulgaristana saldırmak için fırsat gözliyen yok; fakat Bulgaristan; komşularına saldır- mak için fırsat aramaktadır. Ka- zık üstünde ve çekiç altında olan bir adamın hâlâ namıs korkusu çekmesi kadar gülünç bir şey var madir? Kadircan KAFLI Ha e iree B Katilden sanık iki kişi tahliye edildi Şilenin Erenlerköyü imamı Ah » medi öldürmekten Sanık ve uzua müddettenberi 2 inci ağır cezada mevkufen yargılanmakta olan aynı köyden Hüseyin ve Ramis Ceyhun adlarındaki Iki kardeşin duruşma - ları &ona ermiştir, Bu cineyatte sanıklara isnat olu nan suç sabit — görülmediğinden 'ün her ikisinin de bercatlerine ka Tar verilmiş ve derha! tahliye edil- mişlerdir. Ehliyetsiz berberler İstanbul berberler cemiyeti idare beyeti aldığı yeni bir kararla ehli« yetsiz olarak çalışan berberleri im tihana tâhi tutacaktır. İmtihan gü nül olarak 19,4.949 tarihi karar -* Jaştırılmış ve cemiyet intihan için müracaat eden ehliyetsiz berberle- rin kaydma başlamıştır. ... Kasım: 124 - Ay: 8 - Gün: 69 Vasatf — Erzani 19 12 10 25 BU a 32 4 30 « D 10 Güneş Öğle İkindi ( Nöbetçi eczaneler e < 10- 3- 949 Üsküdar Çamlıyurt Kadıköy Merkez Beyant —: Gedikpaşa Eminönü —: İstanbul Küçükpazar * Hasan Hulüsl Alemdar —© Cağaloğlu Eeşiktaş — * Nail Halit Ortaköy —© Otaköy Armavutköy : G. Divanlı Babek * Merkez Eyüp Ayvansaray Bakırköy Merkez Beyoğlu — : Galatasaray ' : Ertuğrul - Teksisi, İsmet Ec. Galata Karaköy Sişli Necdet Ekrem

Bu sayıdan diğer sayfalar: