19 Mart 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

19 Mart 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BAYFA ; 2 İKTIBASLAR | Vichinsky, Amerikan dış siyasetini değiştirebilecek mi ? — Çeviren: N. K. — Acaba Vichinsky'nin Sov yet Dışişleri Bakanlığı na getirilmesi; beynelmi- lel durumu değiştirebile- cek, soğuk harbe bir nis hayet verebilecek mi? Bu nu şimdiden katiyetle kes tirmiye imkân yoktur. Bununla beraber muhak- kak olan bir şey varsa o da Stalinin artık «deh- şet» ve «iltifat» 1 bir tek potada eriten iki yüzlü mahirane bir siyaset oyu- nunu daha uzun zaman güdemiyeceği keyfiyetidir ichinsky'nin Molotov'- Vun yerine getirilmesi hâdisesi, bir kaç gün evvel, Vaşingtonun siyasi çevre lerinde, patlıyan bir bomba te- siri bırakmıştı. Acaba gerçekten bu değişikliğin sebebi neydi? 'Amerikadaki siyasi müşahitle- rin bu husustaki faraziyeleri geşitlidir. Bazıları bunu, Sovyet dış politikasının - sertleştiğine atfetmekte; aksine olarak di bir çokları ise, Kremlinin Vi hinsky'yi Dışişleri Bakanlığına getirmekle daha yumuşak bir siyaset takip etmek istediği ze- habına kapılmaktadırlar. General Clay'a gelince o, bu meseleye dair olan fikrini şu “veciz ve kapalı cümle ile hulâsa etmektedir: — Bu değişiklik, ötedenberi haklı olduğumuzun en bâriz bir delilidir. General Clay, her şeyden ö ce, giddet tarafdarı olan büyük bir askerdir. Clay, Sovyet Rus- yanın aşırı iltifatma olduğu ka dar tehdidine de kulak asma- maktadır. O da Louis Jakson gi bi, Amerikanın, dünya barışını temin etmek istediği takdirde, mutlaka kuvvetli kalması gerek tiği kanaatindedir. Acaba Vichinsky'nin Sovyet Dışişleri Bakanlığına getirilme- si, milletlerarası durumu değiş tirebilecek, soğuk harbe bir ni- hayet verebilecek mi? Bunu şim diden katiyetle kestirmiye im- kân yoktur. Bununla beraber muhakkak olan bir şey varsa © da Stalinin artık, «dehşet» ve giltifatır bir tek potada eriten iki yüzlü ve mahirane bir siya- set oyununu daha uzun zaman Bgüdemiyeceği keyfiyetidir. Bu arada Amerika, doğu Av- rupa devletlerini etrafına topla mak uğrunda elinden geleni e- sirgememektedir. — Yugoslavya, yavaş yavaş Birleşmiş Milletler Bafına doğru kaymak üzeredir. Mevsuk kaynaklardan sızan ha- berlere göre şubat ayının sonun da Tito, Adriatik denizindeki Brioni adasında yüksek bir A- merikan siyaset adamile bir mülâkat yapmıştır. Öyle görülü yor Ki, Tito artık gitgide Mos- kovadan uzaklaşmaktadır. Bir kaç ay evveline gelinceye kadar mütereddit bir tavır takı nan batı Almanya, şimdi Ame- Tikanın hava yardımı olmaksı- zın, Alman birliğinin kurulamı- yacağı fikrindedirler. Bu suretle Amerikan propa- gandası, dünyanın her tarafına yayılmış bulunuyor. Yalnız Mos kovanın esiri olan peyk devlet- lerdir ki, bu propagandanın yıl dırıcı bir hüviyet taşıdığını be- lirtmekte ve Amerikanın sözde bir takım siyasi komplolar ter- tip ettiğini açığa vurmaktadır- lar. Bunun, demir perde gerisin- de olup bitenleri iyiden iyiye bi len ecnebi diplomatları kapı dı- garı etmek için bir behane ol- duğu —meydandadır. Nitekim Budapeşte hükümeti, kardinal Mindszenty'nin tevkifi üzerine, T n BEĞ - Ca Emi | Amerikan Dışişleri Bakanı Cha pin'i memleketi terke mecbur bırakmıştır. i Yine ayni metoda baş vuru- | larak daha bir çok Amerikan ve İngiliz diplomatları, Çekoslo vakya ve Bülgaristandan uzak- laştırılmışlardır. Bununla beraber — Vaşington, Rusyanın peyklerine ve henüz hürriyetlerini muhafaza eden diğer küçük devletlere sesini u- zaklaştırabilecek sayısız vasıta- lara maliktir. İşte bu vasıtalar, sırasile şunlardır: 1 — Siyasi vasıtalar: Batı birliğinin teşekkülü, — Atlantik, Akdeniz ve pasifik paktları, u- mumiyetle bütün dünya millet- leri tarafından büyük bir mem nunlukla k lanmaktadırlar. Batı Almanla: nfiratçı siy: setlerini her an terketmiye ha- zar bir vaziyette bulunuyorlar. Yalnız Polonyalılar ve Çekler- dir Almanyanın kalkınması- na tarafdar görünmüyorlar. Bugün Amerikalılar, Yugos- lavya gibi bazı milletlere karşı anlayışlı bir siyaset takip et - mekte devam ediyorlar. Meselâ onlar, «Milliyetçi» bir renk ta. sıyan her hangi bir komünist devletle si X — münasebetlere girmekte hiç bir mahzur görmü yorlar. 2 — İktisadi vasıtalar: Av- rupanın kalkınmasını hedef tu- tan Marshall plânile, dünya milletlerinin refah içinde yaşa- malarını sağlamıya çalışan Tru man plânı, Moskovanın gözün- den düşen milletler de dahil ol- duğu halde, hürriyete susamış bütün milletleri derinden derine ilgilendirmektedir. Amerika, bir aralık 1948 yı- lından itibaren Yugoslavyayı vaktile saplandığı dalâletten çe- kip kurtarmak için harekete geçmiştir. Diğer taraftan bun- dan bir müddet önce Rusya ve Polonya ile ticari bir andlaşma akdetmiş olan İngiltere, halen Yugoslavya ile de bir ticari and laşma yapmak üzeredir. 3 — Kültürel vasıtalar: Ada- lete hasret çekenleri tatmin et- mek bahsinde mideleri doyur - mak kâfi değildir; ayni zaman- da muztarip ruhları da besle- mek zarüreti vardır. Bu mevzu da Amerikalıların O. I. E. teşek külü, en modern kaynaklara sa hip bulunuyor. Her gün <Ame- Trikanın Sesi» 20 muhtelif dil ü- zerinden 57 memlekete hitap et mektedir. Filhakika bu propagandanın, «Pravda» da İlya Ehrenbourg gibi soğukkanlı bir Rus muhbi- rini hiddete getirmesi, müessir oluşunun yegâne delilidir. Bu sebepten dolayı yakın bir âtide, tethişçi bir karakter taşıyan Rus siyasetinin iflâs etmesi, ve onun baş vurduğu türlü kombi nezonlara rağmen müthiş bir hezimete uğraması hiç de ihti- malden uzak değildir. «Samedi - Soir» den Basın istihlâk kooperatiti kongresi Türkiye mahdut mesuliyetli basın istihlâk kooperatifi eıy. yılı kongresi dün saat 16 da Va- kıthan'daki merkezinde yapılmış. tır. Kongre başkanlığına Server İskit seçildikten sonra idare he- yeti faaliyet raporu ile murakip Taporu okunarak kabul olunmuş- tur. Müteakiben yeni idare heyeti seçimine geçilmiştir. Hakkı Ta- rik, Hilmi Çığıraçan, Kâzım Şi nasi Dersan, Selim Ragıp Emc. Alâeddin Kıral âdare heyetine; Halil Lâtfi Dördüncü ve Osman Nebioğlu mürakipliğe - seçilmiş- K Yazan: Esat Mahımut KARAKURT Ekrem, şaşırdı bir anda!... Bıyıklarının telleri üzerinde par liyan ter damlacıklarını elinin tersile silerek, yavaşça: — Sen uyumadın mı Gülgonca dedi! Bun burada? Mahiyetini belki kendi de tâ gin edemediği, bir on yedi yaş genç kız ihtirasının fırtınaları- a tutulup, ne yapacağını, ne Böyliyeceğini gaşırmış, perişan pir halde kapının önünde hare İketsiz duran zavallı çocuk, ha- gyatında ilk defa bu gece, bilme iği bir geyle mücadeleye giri- gordu. Fakat bu, gimdiye kadar Yaptığı gibi ne güneşle boy öl- Büşmiye, ve ne de gölge ve rüz gârlarla “boğuşmiya — benziyen Gbir mücadele değildi. Bu, bam- daha . Ne yapıyor- başka, bu; çocuk vücudünü alev alev yakan, günahsız kalbini zalimce ezen, bir anda bütün iradesini ve her geyini altüst eden başka bir, bilmediği, tanı- madığı mücadele idi!... Ne ko- nuşacağını, ne söyliyeceğini tâ- yin edemiyordu. Gözlerini kaldırıp, Ekremin yüzüne baktı, sonra, pembemsi bir. kızıllıkla parlıyan - seher renkli dudaklarını hafifce hare- kete getirerek: — Gidiyordunuz da, ne oldu diye merak edip arkanızdan gel dim efendim, dedi. — Peki, sen gimdiye kadar niçin uyumadın ? Cevap vermedi kız. Derin bir mahcubiyetle başını eğdi yal- nizl S ŞEHİR - HABERLERİ Kız kaçıran dört kişi müahküm oldu Şiledeki — hâdis kemesi biti in muha- Bir müddet evvel Şilede bir gece Şükriye adında 18 yaşların da bir kızı dağa kaldırmak ve ırzina geçmekten sanık Ve 2 ncl ağır cezada yargılanmakta olan Şileli Nail, Ahmet ve Ömer adlü- rında üç delikanlı ile suçu işle- meyi kolaylaştırmaktan — sanık Hikmet adındaki genç bir kadı- 'nın duruşmaları sona ermiş, mah keme kararı dün tefhim etmiş; tir. Kararda belirtildiğine göre sa- nıkların suçları sabit olmuş ve Nail 7 yıl 5 gün, Almet 8 yıl, Ömer 1 yıl 2 ay ve Bayan Hik- met de 9 ay hapse mahküm edil- mişlerdir. Yerli dokuma tezgâhı yapıldı Askeri Fabrikalar Genel Mü dürlüğü Ankara silâh fabrik: atölyesinde — memleketimizde ilk defa olarak «Dokuma Tezgâh> imâline muvaffak — olunmuştur. Yapılan tezgâhlardan İtalya ve Almanyadan getirilenler kadar randıman alınmaktadır. Fabrika mevcut imkânlarla do kuz ay içinde on beş dokuma tez- gâhı yapmış ve Sümerbanka tes- lim etmiştir. Önümüzdeki ay çinde daha on tezgâh ikmal edi- lecek ve Sümerbankın defterdar ve Hereke fabrikalarına getirile- cektir. Çimento işçilerine yapılan zam meselesi Kartal çimento işçileni ü lerine vilâyet hakem heyetince yüzde 15 nisbetinde bir zam ya- pilmiş ve karar ilgililere tebliğ edilmişti. Bu karara her iki ta- raf da itirazda bulunmuştur. İş- çiler yüzde 30 zam taleblerinde ısrar etmekte; fabrika ise mali vaziyetinin zamma müsait bu- lunmadığını bildirmektedir. Köy okulları inşaatı 949 - 950 ders yılı içinde faali- yete geçecek köy okulları inşaa- tı hakkında Milli Eğitim Bakan- lığından dün vilâyete bir tamim gelmiştir. Bu tamimde Bakırköy, Beykoz, Çatalca, Eyüp, Silivri, Şile ve Ya lova ilçelerine 949 yılında 28 enstitüs mezunu ile bir sağlık me enstitü mezunu İle bir sağlık me muru evi ile beş bağımsız öğret- men evi inşaatı için 75 bin lira tahsisat ayrıldığı ve bu tahsisa- tın inşaat projeleriyle birlikte gönderildiği bildirilmektedir. Ermeni patrikhanesin- deki ihtilâf Ermeni patrikhanesinde patrik kaymakamı Arslanyan ile ruhani ler arasında bir ihtilâf çıktığını ve ihtilâfın sebebinin patrik kay- makamını ruhani meclisi topla- mamakta israr etmesi olduğunu yazmıştık. Lozan — muahedesine göre bu gibi ihtilâflarda hakemlik yap- mak işi İç İşleri Bakanlığına v rilmiştir, Emniyet müdürlüğü bu bakım dan ihtilâfa ait dosyayı İçişleri | Bakanlığına göndermiştir. İngiliz Kültür Hezetinin getirttiği film makiresi İngiliz Kültür heyeti memleke- timizin en uzak bölgelerinde da- hi filim gösterilmek için büyük bir seyyar sinema makinesi ge- tirtmiştir. Bu makine- gündüz ve /gece filim gösterebilecektir. Ve her seansta 2000 seyirci bu filimleri görebilecektir. frika No. 28 — Hem dur bakayım, senin gözlerin niçin öyle Islak gibi. Yoksa ağladın mı? — Hayır efendim, ağlama- dim. Ağlamadım diyor amma, yü- zü sapsarı kızın!... Yalnız ga- kaklarının üstünde hafif bir kı zıllik var. Onun her zaman sü- kün ve neşe ile patlıyan yüzü, hiç alışık olmadığı ıstırap deni- len geyle karışınca, garip bir renk vücude getirmiş!... Bilhas sa yanaklarının görünüşü, göz yaşları ile ve Üüstüne yapışan tozlarla karışarak büsbütün baş kalaşmış, mahmur mahmur ol- Ağlamışsın sen Gülgonca, yalan söyleme!. Ekrem, hemen geriye dönerek arihi ŞEHİRC İLİK BAHİSLE eserleri yıkan Rİ | kazma eniden harekete mi geçiyor? (© stanbul Beyazıt hamamı:- nin canına kiymak için yine gu mel'un kör kaz- manın sapını yenilemek, ağzını bilemek gayretine düşenler gö- rülüyor, Tarihçi çalımı takınan bir z vallının vaktile, bu hamam içli (İçinde Patrona Halil yıkanmış olduğu için buna tarihi kıymet izafe edilmek isteniyor, hakikat te ne bir tarihi kıymeti vardır, ne de bir mimari' kıymeti!!!) diye ortaya gtmış Olduğu sakız, yıkıcıların o gündenberi ağızla- rından eksik olmuyor. Zora gel dikleri vakit avurtlarında sak- lıyorlar, fakat fırsat buldukları vakit balonlu gıcırlı sakızlar gi bi patlata patlata çiğniyor ve şu Patrona Halil!! vecizesini â- limane edalarla - tekrarlıyarak bu değerli hamamın hiç bir kıy- meti olmadığını pervasızca ide dia edebiliyorlar. Başlarımız yarıla yarıla, kalb lerimiz paralana paralana kar- gılaştığımız bitbir vak'anın ver miş olduğu tecrübelerle, kesin olarak anlamış bulunuyoruz ki Yunanistana ka- çırılan altınlar Limanımızdan Yunanistana Bi- den bir motör, Yunan gümrük muhafaza teşkilâtı - tarafından muayene edildiği sırada, 100 bin lira değerinde 1840 adet Türk İngiliz ve Fransız altını bulun- muştur. Altınların kaçak olduğu anlaşı larak derhal müsadere olunmuş ve tahkikata başlanmıştır. Keyfiyet hükümetimize res- men bildirildiği takdirde bu ka- çakçılık etrafında buraca da ta- kibata geçileceki Belediye Fen işleri Müdürlüğünün yeni binası Tepebaşındaki Belediye — Fen İşleri Müdürlüğü binasının Ame rikan konsolosluğu tarafından, satın alınması dolayısiyle, Müdür lük teşkilâtının başka yere nak-| N icabetmektedir. Fen İşleri Mü- dürlüğü Çemberlitaş'da tramvay caddesindeki binaya — makledile- cek; bu binadaki Belediye daire- leri de Lâlelide kiralanan bir bi- naya taşınacaktır. Balıkçılar koeperatifi kongresi İstanbul Balık Avcıları İstih- lâk kooperatifinin 949 yılı kon- gresi dün kooperatif merkezinde ortakların iştirakile yapılmıştır. Kongre Kenan Güner'in — bag- konlığında toplanmıştır. Okunan idare heyeti raporunda koopera- tifin 60 bin lira zarar ile tasfiye edilecek hale gelmişken yapılan teşebbüsler sonunda önlendiği ve zararın telâfi edildiği belirtilmek teddi. « Raporun okunmasından sonra yeni idare heyetine Kemal Başa- ran, Salih Oysi, Faik kaptan, Se- lim Fesçi, Ali Deniz, Kenan Gü- nal, İbrahim Çevik seçilmişler- dir. Vilâyet şikâyet bürosuna dün yapilan şikâyetler Vilâyet Şikâyet Bürosuna dün biri nüfus işlerinden olmak Üze- re iki gikâyet yapılmıştır. Şikâyetin ikincisini yapan va- tandaş, senet mukabili birine borç para verdiğini, borçlunun borcunu ödemediği için resmi ma kamlara yaptığı müracaatların nazarı dikkate alınmadığını - bil- dirmiştir. kızın yanına geliyor. Ortası ha- fifce çukur çenesini, parmakla- rının arasına alıp yüzünü kaldı- riyor, — Söyle bana Gülgonca di- yor, yoksa hasta mısın? — Hasta değilim efendim! — Nen var öyle ise kızım, niçin böyle üzüntülüsün? Kız gayet masum bir eda ile ellerini bırakıp sarkıtıyor.- Ve başını merhamet - vaziyetinde, sol omuzunun Üzerine eğiyor. izi hasta zannettim de o- n efendim. Ekrem, bir anda — şöyle bir duraklıyor. Ve sonra, hayretle gözlerini kaldırarak, onun göz- lerine bakıyor. Uzun kirpikler- le örtülü, ıslak, lâcivert, iri göz leri var kızın! Birden içinin sızladığını, kal- binde bir yerin ateş deymiş gi bi acıdığını duyuyor. -Acımak kadar şehvetten uzak hiç bir duygü — yoktur!... Tecrübesiz bir çocuk kalbinde doğan bu ka dar samimi, bu derece asil bir #evginin masumiyetini ihlâle te gebbüs, iki ruhun — kudsiyetini ( X üksek Mimar Türkün her hangi bir medeni- yet Abidesini sökmek kasdi, yı- kıcıların kafasında — kımıldandı mı? Yahut bu maksadın husu- Tü için ufak bir. fırsat Ümldi belirdi mi, ilk iş olarak o bina- nın değersizliği hakkında bazı gazetelerde bir yaylım ateşi başlar, bühtanlar savrulur. Kur naz tilkiler her hangi bir gaze- tenin gölgesine sığınarak imza- Bız yazar, ateşler püskürürl. saf olanlar da salâhi etlerinin ne olduğunu düşünmeden imza ları ile yazarlar. Bunların bu yaylım ateşindeki maksatları güya bu binanın hiç bir kıyme- ti olmadığına fakat bu kıymet- Bizliği ile beraber İstanbulun i- marına engel teşkil etmekte ol- duğuna efkârı umumiyeyi inan dırmak ondan sonra da o Türk medeniyet şaheserinin temeline kazmayı çalmaktır. Fakat bere ket versin ki bugün bu milletin mukaddesatına, tarihine bel bağ lamış olan temiz Türk münev- verleri bu iğrenç ta'biyeyi tama mile anlamışlardır, artık iğreni- yorlar. * Medeniyet tarihimizde imar- çı ve cemiyetçi Türk uluları, bu fedakârlıklarında katiyen mis- tik bir zihniyet esiri değildiler. Eğer böyle olsaydı namaz kıl- mak için bir tek cami yaptırıp geçerlerdi. Halbuki dindar bir cemiyetin Münevver bir ferdi sıfatile ca- mü elbetteki yaptırır. fakat etrafında medreseleri, darü: faları, imaretleri, hamamları ve sair sosyal binaları ile mü- kemmel bir medeni site vücude getirirlerdi. Bu an'ane Osman oğullarına Selçukilerden intikal etmiş parlak bir an'anedir. Fatihin veziri Mahmut paşa- ;hin birlikte yaptırmış — olduğu Mahmutpaşa hamamı, Mahmut- paşa camlinden daha büyük ve azametlidir. Fatih sitesi yalnız bir cami değil muazzam bir ir- fan müessesesidir. Kanuni Sü- leymanın şehzade Mehmede yap tırdığı Şehzade sitesi, Süleyma- niye sitesl yine böyle değil mi- dirler? İşte bu an'aneye uygun ola- rak Fatihin oğlu “İkinci Beya- zıt da İstanbulda yaptırdığı ca- mün etrafında böyle yüksek bir medeni site vücude getirmiş tir ki Fatihten sonra İstanbula Türklük siması kazandıran ikin ci gurubu teşkil eder, Camiin — şimalinde imareti, tabhanesi bir millete kâfi dere- cede bir medeniyet tapusu teş- kil etmekte olan sanat eserleri- dir. Kapısı çekilmiş, harabiye terkedilmiş bir haldeğir. Ona itişik olarak yapılmış — olan nsaray bugünkü Beyazıt kütüphanesidir. Bu ahırı İkinci Abdülhamid bu gekle soktur- muştur. İkinci Beyazıdın türbe- Si camiin mihrap mihverinde olmak üzere türbe bahçesinde- dir. Bu bahçenin ucunda yâni #imdiki çarşının Kalpakçılarba- gı kapısı karşısında sitenin süb- yan mektebi vardır. Sitenin Medresesi inkılâp müzesi yapıla rak ortaya çıkarıldı. İşte - bu zengin sitenin muhteşem hama- mı da Koska hamamı diye de a- mılan tramvay caddesindeki İ- kinci Beyazıt hamamıdır. çiğnemek, yanan bir çağın, hudutsuz arzu larını bir âlet gibi kullanmak olur!... Ekrem böyle bir iş yapacak adam değildir!. Derhal bu küçük yavruyu her türlü şehevi hislerden uzak, evlâdına âşık bir baba muhabbe tile tutup, kollarının arasına a- hyor. Örgüleri çözülmüş ve da- Hılmış siyah saçlarla örtülü ço- cuk başını, göğsünün üzerine bastırıyor. — Benim güzel, benim çiçek yüzlü, zambak gözlü pamuk kı- zam diyor, demek ben hastalan- dım diye ağladın öyle mi? Zayıf kemikli yüzünü, derisi yanmış erkek yanaklarını, kızın Baçlarının üzerinde dolaştırıyor. — Uyuyamadım da Gülgon- ca, onun için kalktım, yoksa hasta değilim: Dehşetli sıcak var, İnsan boğuluyor adeta sı- caktan!... Başını kaldırıp, incir ağacı- nın dallarına asılmış duran aya bakıyor. Mehtap bu gece fevkalâ- Yazan : Sedad Çetintaş Bu hamamin kıymetsizliğini iddla edenler emin olalım ki i- gine bile girmemişlerdir, girmiş olsalar da zaten bir şey anla- mak salâhiyetinde olmıyan İn- sanlardır. İkinci Beyazıt devrinden beri dört buçuk asırdan ziyade bir nandır bu millete bizmet et- miş olan bu emektar çifte ha- mam daha birkaç yıl evvele ka dar çalışıyordu. Muhteşem 80- yunma salonlarını olduğu gibi Tmuhafaza ettiği gibi kadınlı er- kekli yıkanma dairelerinde! istilaktitli mermer kurnalarını ve klâsik duvar ve kubbe tezyi natını dahi muhafaza etmekt olan en sağlam kalmış ve en bü yük bir hamamımızdır Farz olarak söyliyeyim ki ta- rih boyunca İstanbul hamamla- rını bir tasnife tâbi tutup da her devire ait birer hamam se- çip diğerlerini feda edecek ol- sak Fatih devrinden Mahtupşa, İkinci Beyazıt devrinden bu Koska hamamı, Sinan devrin- den de Ayasofya hamamı mev- cut hamamların kendi devirleri arasında en kıymetli - olanları- dir. Beyazıt hamamı cephelerine cehalet devrinde ahşap dükkân lar inşa olunmuş, yanmış yine yapılmış, yine yanmış yine tek- rarlanmış ve nihayet son istih- lâkle yangından kelleşmiş cep- hesi meydana çıkmıştır. Bu kel- lik ve haraplık özde değil yüzde dir. Temellerdeki Bizans medeni- yet bakiyelerine gelince hama- Tın- cadde kapısının seviyesine bakınca derhal anlaşılır ki bu cadde kazıla kazıla hamamın temeli meydana çıkarılmıştır. İşte bu temellerdeki yazılı ve resimli Bizans medeniyet anka- Za ayrıca bu binanın Türklük damgasıdır. Çünkü Türkler ye- ni binalar yaptıkları vakit te- mellerde Bizans ankazı kulla- nırlardı bunu da senbolik bir maksatla an'ane haline getir - mişlerdi. S Ne hazin talihsizliktir ki uy- kudan uyandık, cehaletten sıy- rıldık, bir kültür mühitine sahip olduk diye böbürlenirken, sanat tarihi kürsüleri kurup profesör ler çalıştırırken, tarihimizin en kara cehalet devirlerinin bile yı kamamış olduğu medeni şahe- serlerimizin köküne kazma çal- mak için fırsat bekliyoruz. Ta- rihimizin tüyler ürpertici kızıl sultanı İkinci Hamid, İkinci Be- yazıdın ahırını bir. umumi kü- tüphane şekline sokuyor da biz ler Beyazıdın hamamını yok et- Miye uğraşıyoruz. Şehrin Türklük bünyesi üze- rinde İstanbul belediyesi öteden beri iyi çalışamamıştır Gazanfer ağa medresesini restore değil tahrif etmiştir, Süleymaniye tıp medresesini asırlarca bu millete utanç verecek bir mahiyette ol mak üzere tahrip etmiştir. Ha- seki darüşşifası da ilmi bir esa- sa bağlanarak tâmir edilmiş de- ğildir. Profesör Süheyl Ünverle birlikte bütün kuvvetimizle ika- za uğraşmamıza rağmen İstan- bul belediyesini Fatih Kervansa rayı — içine — gehir — helâsı yapmaktan hiç bir kuvvet me- nedememiştir. Bu suçların zan- —D ae de, Gülgonca!... Bak, gündüz gibi etraf bembeyaz!... Biraz yürüyeyim diyorum. Tek başı- ma, gece kuşlarının - ötüşünü dinliyerek, kurbağaların haykı- rışlarını işiterek dağ yollarına tırmanmak, bu, kayaların üstün deki yeşil aydınlıkları bu derede ki suların üzerine perde perde inen gümüş yağmurlarını sey- retmek, bu beyaz gecenin, dağ- lardan akışını görmek - istiyo- rum!... Şöyle gelişi güzel yürü- yüp gideceğim velhasıl! Kız, ağaçların üzerinde titri- yen yıldızlardan daha parlak, gökün renginden daha koyu, daha berrak gözlerini bir an kaldırarak, kendisini kollarının arasında tutan adamın, heye- canla yüzüne bakıyor. — Ben de geleyim mi efen- dim sizinle diyor? — Yooo!... Bu olmaz işte Gülgonca!... Ben yalnız gidece- * ğim. Sen hemen odana dön ve uyu! — Yolları bilmezsiniz ki, son ra kaybolursunuz! — Devamı var — nedilmesin ki tarih ve sanat ba kımından muhasebesi yapılmı- yacaktır. Fakat barl bu helâyı buraya yapan İstanbul belediye Si beş yüzüncü yıl sözünü ağzı- ma almasa... Daha makul hare- ket etmiş olur. Son söz olarak söyliyeyim ki: Beyazıt camil tarihi ve mimari kıymetinde ne ise Beyazıt hama mı da aynen odur. İstanbul be- lediyesi taşlıkta (Türk kahvesi) gibi acaip isimler altında fanta- zilerle meşgul olacağına gu Be- yazıt camiini daimi surette yan gınla tehdit etmekte olan kâğıt çılar ve sair dükkânları istim- lâk ederse hem site tehditten kurtulmuş olur hem de bu sa- nat şaheserleri hepimizin hür- met ve saygı nazarlarımıza çık- miş olur. Artık yetişir ccdadın medeniyet eserlerine hürmet etmesini öğrenelim onların her hangi vesilelerle köküne kazma çalmak Türk tarihine, Türk mil letine ihanet olur. Türk tarihini kıstas yapmasak bile bu hareke timiz doğrudan doğruya ayıp olur. Maskeli hırsız mahküm oldu Anadolu yakasında maske ile hırsızlık yapmakta olan İhsan a- dında birisi yakalanmıştır. Yakalandığı sırada polise hü- cum etmek isteyen hırsız derhal Kadıköy asliye ceza mahkemesi- ne sevk edilmiş ve suçüstü ka- nununa göre yargılanarak 3 yıl hapse mahküm edilmiştir. Ğ ) KISA HABERLER a * Vefa lisesi tarih öğretmeni ve İstanbul ansiklopedisi sahibi Reşat ekrem Koçu dün saat 17.30 da Teknik Üniversite kopferans salonunda «Binbir mahremiyet- ler içinde İstanbul» mevzuunda projeksiyonlu bir konferans ver- miştir. * Üniversite Talebe Birliği, bu akşam saat 20.30 da Eminönü Halkevinde «Erzurum - Folklor: gecesi tertip etmiştir, * Yeşilay Gençlik şubesi bu- gün saat 15.30 da etibba odasın- da bir toplantı tertip etmiştir. Toplantıya bütün Yeşilaycılar da vet edilmektedir. * Denizyolları İşletme Koope- ratifinin 949 yılı kongresi dün saat 16 da yolcu salonunda yapıl mıştır. Kongre başkanlığına Vasıf Ar- na seçildikten sonra idare heyeti seçimi yapılarak yeni idare heyeti ne Enis Kansu, Vasıf Arna, Fet- hi Atalık, Ali Dökmen, Ferdi Tuğman seçilmişlerdir. 4Sabri ile İsmail adlarında hır sızlıktan sanık iki kişi Karagüm- rükte polis nezaretinde emniyete getirilirken kaçmak istemişler ve yakalanmışlardır. * Büyükada iskelesi civarında denizde bir ceset bulunmuş, bu- nun 40 gün kadar evvel kayıp o- lan Kevorka ait olduğu anlaşıl- mıştır. * Cihangirde Oya sokağındaki bir inşaatta bir insan iskeleti bu lunmuştur. »x Modada Bademaltı - soka: ğında bir apartımanda kaçak olarak kürk, Naylon çorap, ipek- li kumaş ve tuvalet eşya ve mal- zemesi tutulmuştur. * Ses sanatkârı Camberosun 21 mart pazartesi akşamı ve! ceği konser programında Stradel la, Durante, Sehubert, Strauss, Verdi, Puccini, Callinicos, Petri- dis, Lavdas, Pasarudas, Sakela- rides, Ernest, Charles ve Jonson' nun eserleri " vardır. Sanatkâr 22 mart akşamı ekspresle Anka- raya gidecektir. * Türk Kültür Çalışmaları Derneği'nin İstanbulda ikinci de- fa tertiplediği Ergenekon Bay- de Eminönü Halkevinde Prof. Sadri Maksudi tarafından nçıla- cak ve zengin bir programla kut lanacaktır. * Türk Kültür Ocağı konfe- ranslarından altıncısı E. General H. Emir Erkilet tarafından «Rus Bolşevik İhtilâlini - doğuran se- bepler» mevzuunda bugün saat 17 de Eminönü Halkevinde veri- lecektir. Giriş serbesttir. * Yapılan teftişler neticesin- de, Sarıyer jandarma ve polis ka rakollarının takviyesine — karar verilmiştir. Bu arada Sarıyer ve civarında yeniden devamlı nöbet yerleri ihdas olunacaktır. ramı 21 mart pazartesi maat 201( — 19 1918 MART DUN ve V— BUGĞU N) Türk Ocağı e milliyet meselesi.. umhuriyetle — dare edi- len memleketlerde siya- si partilerin; — içtimal, kültürel ve hayır işlerile meşgul miyetlerin kurulması serbest- tir; bu hürriyet kaldırıldığı za- man cumhuriyet bir lâftan iba- ret kalır. On beş sene kadar ev- vel Türkocaklarının, Muallimler Birliğinin, Talebo Birliğinin hat- tâ Türk Kadınlar Derneğinin hangi zihniyetle kapatılmış veya kapanmıya meebur edilmiş olduk larının ilim ve maatık yolile iza- ha imkân yoktur. İki senedenberi Talebe Birliği Muallimler Birliği, Esnaf Cemi- yetleri ve daha başka kurumlar yenlden kuruldular; anormal bir durum sona erdi; siyasi partile- vücut bulması - daha mühim bir hâdisedir. Önümüzdeki 10 Mayısta Türko caklarının da canlanacağını se- vinçle öğreniyoruz. Bazılarının iddialarına göre Halkevleri var- ken Türkocaklarına lüzum yok- tur; halbuki ileri memleketlerde bu tipten yalnız iki değil bir çok teşekküller vardır; hepsi de fay dalı olmaktadır. Biz, türlü istika metlerden ayni hedefe giden böy le bir çok teşekküllere muhta - cız. Türkocaklarının aşırı milliyet çi bir hüviyet taşıdığı hakkında yanlış bir kanaat vardı. Hamdul lah Suphi Tanriöver gayeyi şu sözlerle gayet veciz olarak ifade etti: «Biz, topraklarımız Üzerin- de yaşıyan muhtelif“köklerden gelmiş muhtelif unsurları kültür birliğine dâvet eden bir hareke- tin peşindeyiz.» Büyük Türk mütefekkiri Gökalpın açıkladığı milliyet ide- olojisi de budur. <Osmanlı» adı altında kurulmak — istenen ebir. lik» hakikatte bir cayrılık» ol- da; Türkocağı o karanlık ve fe- lâketli devirde bugünkü «Cum- huriyet» mefküresine vücut ver- miye çalıştı ve muvaffak — oldu. «Türkocakları tarihi> Osmanlı hüviyeti içinde eritilmiye çalışı lan Türklüğün uyanış, kuruluş ve olgunlaşma tarihidir. Milliyet meselesi artık kan ve ırk meselesi değildir, his ve kül tür meselesidir. Milli birlik kül- tür birliğinden doğar. Bugün Türk milletinin en bü- yyük düşmanı, bizi içeriden kun- daklıyarak, dışarıdan hançerli « yerek yabancılara köle etmek is tiyen Moskova sistemi komünizm dir. Türkocakları, şiyasi partl görüşlerinin tesirinde kalmaksı- zın milleti ve vatanı koruyacak olan birer kale olacaklardır. Mi let bütün varlığile, devlet bütün kuvvetile Türkocaklarını destek- lemelidir. Kadircan KAFLI Londra radyosunun Türkçe reşriyatı Londra radyosu 21 Mart ak- şamı saat 18,30 da, İngiliz sulı rında bulunan ve Amerikadan gelmekte olan Malatya yolcu ge- misinden naklen, 31 metre üze- Tinden Türkçe yayın yapacaks tır. Bir katil hakkındaki karar bozuldu Bir müddet evvel Çatalcada bir gece hırsızlık kasdiyle gir- diği evde Raziye adında bir ka- dınla Şükrü adında bir erkeği bi- çakla öldürmek ve Havva adında bir kadını da yaralamaktan sa- nik Çatalcalı Ali Uysal hakkın- daki karar yargıtayca 5 nokta- dan bozulmuştur. Duruşmaya yeniden caktır. başlana« Nöbetçi eczaneler & 19- 3 - 949 Üsküdar —: Merkez * Merkez : Çarşıkapı : Beşir Kemal Küuçükpazar : İtimad Alemdar Sultanahmet Feşiktaş Nail Halit Pyüp A, Şifa Bakırköy Merkez Beyoğlu Della Suda Tarlabaşı - Şd Ayazpaşa Hayrettin Tan Galinta Bi Şişi £ Nargile Mecidiyeköyü

Bu sayıdan diğer sayfalar: