21 Mart 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

21 Mart 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(UKTIBASLAR Tito - Dimitrof düellosu Çeviren : N. K. — Daha şimdiden Dimit- rof, Tilo'yu tecrid etmek uğrunda, Arnavud komü- nistlerine halen Yugoslav- yanın bir eyaleti olan Ko sova'yı bağışlamayı vâdetmiştir. Bu proje ta- hakkuk etti kdirde Di- mitrof, bir anda, Karade- izden .Mdarı kadar uza- n denizi- bulun- duran bir gün başına geçmiş olacaktır. Böylece orta yerde ne Ti- to, hattâ ne Yugoslavya kalacak ve Dimitrof, Sov- yetler bayesinde, Bulgar kırallarının öteden beri göndükleri Tüyayı gerçek- deştirebilecektir. Son günlerde, Kremlin'in, si> Mareşal Tito'nun yanına gön- derdiği gizli Rus ağanları, onu, Şşu tatlı sözlerle kandırmaya Ça- lışmışlardır: - «Stalin, kin tutan bir adam değildir. Siz, işlediği- niz hataları itiraf eder, nedamet getirirseniz, her şey yoluna gire- cektir. Eıı son fırsatı n kaçır- mayınız!» İşte bu suretle Rusya, Titonun iktisadi ablaka yüzünden bunalıp tam Vaşingtondan geniş ölçüde, para istikraz etmeğe başladığı bir sırada ona elini uzatmış bu- lunuyor, Fakat garip olan şu ki, umumiyetle Sovyet diplomatları sağ elleriyle verdiklerini sol elle- riyle gasbetmeği büyük bir ma- rifet sayıyorlar. Filhakika, Krem lin'in siyaset canbazları, Belgrad- a barıştan 'dem vururken, Mos- kova, Titonun amansız rakibi Di- mitrofa Cenubi Slav federasyo- nu teşkilâtına dair olan projeyi tatbik sahasına koymasını emre- diyor. Halbuki bir yıl önce Dimitrof; Bulgaristan, Yugoslavya ve bü- tün Makedonyayı sosyalist bir cumhuriyetler birliği halinde bir araya toplamayı bhedef tutan bu proje yüzünden Kremlin ve <Prav da> tarafından ciddi bir. surette hırpalanmıştı. Rusların böyle bir tavır takınmalarının başlıca iki sebebi vardı: Evvelâ 'Tito, Dimit- rofun Slav federasyonu teşkilâ- tına ait projesinden tamamiyle farklı bir. projanin müdafaasını üzerine almış bulunuyordu. — Sa- niyen Rusya, Balkanlarda mem- nunsuzluk uyandıran rakip bir millet olarak görünmek İstemi- yordu. Bu sebepten dolayı Dimitrofun bundan birkaç hafta önce, bu pro jeyi tekrar yeniden ortaya atıp Titoyu, bunu, geciktirmekle it- ham etmeğe kalkması; Vaşing- ton ve Londrayı hayrete düşür- müş ve Belgradı korku içinde bi- rakmıştı. Zira Moskova, bu pro-| jeyi tatbike kalktığı — takdirde, yalnız Titoyu, mutlak bir - hezi- mete uğratmış olmakla kalmıya- cak, aynı zamanda Balkan hari tasını da tamamiyle değiştirmiş olacaktır. Buna kanaat getirmek için T Slav topluluğu halinde Balkan yarımadasını dolduran Sırplıları, Bulgarları, Hırvatları, Makedonyalıları, Bosna - Hersek Müslümanlarım gözönünde bulun, durmak kâfidir. Ötedenberi herkesin malümu- dur ki Belgrad ile Sofya arasında anlaşmazlığın yegâne sebebi, Ma- kedonya meselesidir. Yugoslav- yalılar, Bulgar Makedonyasını e- İe geçirmeğe çalışırken, Bulgar- Yar da Yugoslav Makedonyasına' Bahip çıkmağa kalkıyorlardı. İş- 'te 1947 de "Bulgaristanla bir ba- Tış andlaşması akdeden Tito, Bul- gar Makedonyasının Yugoslavya- ya ilhakını mümkün kıdan - biri #rojeyi kabul ettirmeğe muvaf- fak olmuştu. Fakat Bulgar ko- Münistleri, bu projeyi akim bırak mak hususunda ellerinden gele- ni yapmaktan bir an geri kalma- mışlardı. Dimitrofa gelince o, da-. ba ileriye giderek Balkanlarda, ÖüM' Belgrad kemünistleri yerine Sof- yya komünistlerinin idaresi altın- da federal bir. Slav tegekkülü kurmayı düşünüyordu. Bu — su- retle Bulgaristanın bu neviden bir tegekkül ortasında, Balkanla- Tın en kuvvetli bir devleti kesili vereceği meydandayı İşte bir yıl önce Titoyu endişe- ye düşürüp korkutan proje bun- dan ibarettir. Vaktiyle Moskova- mın, tasvibine — yanaşmadığı bu, projenin bugün tatbik — salnsma girdiğini görüyoruz. Batının gizli istihbarat bürosu, bu hususta bi- zi yeter derecede — aydınlatıyor. Daha şimdiden Dimitvof, Titoyu tecrid etmek uğrunda, Arnavud komünistlerine halen Yugoslav- yanın bir eyaleti olan Kosova'y bağışlamayı bile vüdetmiştir Bu proje tahakkuk ettiği &. dirde Dimitrof, bir anda, Kara- denizden Alplara kadar — uzanıp Selânik ve Ege denizini - tehdidi altında bulunduran bir. impara- torluğun başına geçmiş - olacak- 'tar, Böylece orta yerde ne Tito, hattâ ne Yugoslavya kalacak, ve Dimitrof, Sovyetler - sayesinde Bulgar - kırallarının - ötedenberi gördükleri rüyayı gerçekleştire- bilecektir. Rusyanm tahdidi ve Batı dev- letlerinin iltifatı ortasında şaşkı- na dönen Titonun mütereddit bir; politika takip etmeğe mecbur kal dığı bu nazik dakikalarda, —Yu- goslavyanın siyaset siması, git- gide kalın bulutlarla örtülüyor! «France Dimanche» dan Vedat Örfi jübilesi Film rejisörü ve muharrir Ve- dat Örfi'nin 30 uncu san'at yıl- dönümünü kutlamak üzere ter- fiplenen büyük gala müsameresi bu gece, Ses Tiyatrosunda verile- cektir. Memleketin en tanınmış sahne, film, ses ve musiki san- atkârları programda yer aldığı gibi Ses opereti, stüdyo temsil grupu, ve şehrimizde bulunan A- rab san'akârlarıt bu müsamereye iştirak edeceklerdir. Bir genç, kadın yüzün- den biçaklandı Evvelki gece Galatada kanlı bir vak'a olmuştur: Feriköyünde otu- ran Orhan Çoşkun'la Galatada otu ran arkadaşı Osman beraberce bir meyhanede İçtikten — sonra Orhan döstu Keziban'ı — ziyarete gitmeği teklif etmiş, Osman ise Kezbanın çok eskiden beri kendi dostu — 6l- duğunu söyliyerek Orhan'a bir d ha Keziban kelimesini — afzına al mamasını ihtar etmiştir. Ağız mü- nakaşası kavgaya — müncer olmüş Osman biçağını / çekerek Orhanı muhtelif yerlerinden — yaralamıştır. 70 yaşında bir ihtiyar kuyuya düşerek öldü Rumelihisarındaki korulukta ika xüek 'lan T0 yaşlarinda harp Teti fü Hasan Aytekin yemek almak Ü BO EUiEL Haa eeT ç: L dia yre a| sananla zz Soakları adranola, Ve Kuyaz Ya üşerek Glmüştür. EAn. harin F aöi AA Kazanın Hasan Aytekinin görle Hinin ünk püremanleneden. ileri gel Gi oe garakağır. KISA HABERLER öekr li yi 4 Ahmed Sarıkaya adında 30 sabıkalı birisi bir tramvayda Hüse yin Cahid adında birisinin 1310 1i | Tasını aşırırken suç mıştır, tistü yakalan 4 Kaldırımcılardan Akif ile Hü- Beyin Şirin yankesleilik yaparlar- ken yakalanmışlardır. Eminönü Halkevi tarafından tertip edilen 40 kişilik büyük — iki orkestranın aylardanberi — hazırla- dığı büyük caz konseri 29 mart 949 salı günü saat 21 de Melek nemasında verilecektir, O Avşar'- in Arjantin tango orkestrası 20 ta munmış tango ve H. Luser'in Swing 'Caz orkestrası da 15 modern parça galacaklardır. Yazan: Esat Mahmut KARAKURT Önü ise, evvelâ gi- Çek bahçesi sonra çam ağaçla- rından bir koru, ve daha sonra da, civardan geçen bir derenin suyu içeri alınmak suretile vü- cude getirlimiş muazzam bir ha vuzla nihayet buluyor. İnsana benziyen canlı bir Tük yol Ve köşkün bütün pencerelerinde, tek bir ışık tit- remiyor. Demek herkes derin bir uykuda!, Fakat kim oturuyor burada? Kimindir bu köşk?. Yalnız rüzgârlarla, güneşin ve gölgelerin dolaştığı, yalnız kerpiç evlerle, kulübelerin bir- leştiği 1ssız, vahgi bir tablatin ortasında, birdenbire insana bir Binema perdesinin önünde imiş hissini veren bu umran sahası- nı, bu medeniyet parçasını ki: sürükleyip getirmiş buraya ka dar?. Ekrem, biraz da şaşırmış bir halde, duvarların üstünde bü - 'tün bunları düşünürken, gözleri istemiyerek, karşıdaki büyük havuzun sularına takıldı. Etra- fı bembeyaz —mer taşlarla çevrili, mermer taşlardan daha beyaz ve daha berrak bir su! Ekrem dayanamadı. Sıcaktan yanan yüzünü, dizlerini mermer taşların üzerine koyup süya sokmak, saçlarını ıslatmak, bi- raz serinlemek istedi, zaten kim seler yoktu, Görseler de ne ola- caktı?... Ayaklarının parmakla: Ti ucuna basarak aşağı atladı, ŞEHİR - HABERLERİ Raman petrolleri İşletme imtiyazının Amerikalılara verilece- ği söyleniyor Bir müddettenberi şehrimizde bu lunan Sokoni Vakum Petrol Şirke tinin Ortaşşark müdürü R. Owen Beraberinde girketin Türkiye mü- masastli “Nir, Arnolü da olduğu hal arın Ankaraya gilecektir. Mir: Öwen Ankarada yüksek hü- kümet mahfillerile Raman petrol- lerinin işletilmesi mevzuunda — gö- Tüşecektir. Söylendiğine göre işlet- me imtiyazı Sökoni Vakum şirketi ne verilecektir . R. Öwen'in memleketimize — gel meden evvel Londrada İngiliz pet de rol şirketi müdürlerinin hazır bu Tunduğu bir toplantıya iştirak et tiği bildirilmekte ve bu cihetle An karadaki — görüşmelere büyük —© hemmiyet verilmektedir. Muhsin Ertuğrul'un jübilesi Ankara Devlet Tiyatrosu ve İs- tanbul Şehir Tiyatrosu rejisörü kıy metli sanat adamımız Muhsin Er- muğrulun, sanat hayatının 40 ancı yıldönümü gelecek ay — sonlarında Ankara ve İstanbulda — yapılacak jübilelerle kutlanacaktır, Bu mü nasebetle — sahneye konacak eser- lerde Muhsin Brtuğrul da rol ala caktır. Tübileleri hazırlamak üzere An- karada Müli — Eğitim Bakanının, İstanbulda vali ve belediye relsi nin başkanlıklarında iki komite ku rulmuştur. Orta öğretim için hazırlanan rapor Müli Eğitim Bakanlığında — teş- Ki eğilen bir komisyon bütün or- ta öğretim işlerini tncelemektedir, Komisyon, yakında bir rapor ha zırlayarak Eğitim Şürasma vere- cektir. Rapor Eğitim — şurasınca tetkik edildikten sonra son — şeklini 'ala- cak ve orta öğretim meselesi de her cephesiyle kesin bir şekil al- mış olacaktır. Bu arada olgunluk imtiham ta- limatnamesinde de bazı değişiklik ler yapılacaktır, İmtihanın tamamiyle kaldırılma- sı meczu bahis olduğu da söylen- mektedir . Toprak Ofiste 43 bin Hiralık suiistimal Milli Korunma “Savcılığı Toprak Mahsülleri Ofisi Müdürü ile yedi memurunu memuriyet — vazifelerini ağır bir şekilde ihmal suçundan mahkemeye vermiş bulunmakta - dır. Öğrendiğimize göre buna — se- bep olan hâdise göyledir: Bir müddet evvel ofisin Sarı burnundaki arpa deposunun nakli Sırasında 190 ton arpanın noksan olduğu görülmüştür. Bunun tüzerine depo müdürü Ne- dim Karaca derhal tevkif oluna - rak Asliye Dokuzuncu Ceza mah- kemesine verilmiştir. Nedim Kara ca duruşması sırasında 43 bin lira tutan bu arpaların — güvercinlerin hücumuna — uğramak, — yağmurda, Üstleri örtülmeyerek ve altlarına kalas konulmayarak — çürütülmek! ve çalınmak suretile eksik çıktı - #anı ileriye sürmüştür. ile 7 memurun bu. zimmet - işine göz yummak suretile memuriyet vazifelerini ağır bir şekilde ihmal ettiği neticesine vararak ofisin İs, tanbul Bölgesi Müdürü Seyfi — Ol- gay, Depolama gşefi Orhan Akra- depolar şefi Ahmed Arif Meriç, Kontrolör Emin Hansa, Muhasebe gefi Lütfi Güre, Analiz gefi Kâzım fle bekçi Mustafa ve arkadaşını da ayni mahkemeye vermiştir. Bu 8 memur da Nedim Karaca ile birlikte yargılanacaktır. Eminönü Halkevi 8 inci — yıl | müstakti konteranslarımın 15 inei- « bugün Sant 1815 de Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil — tarafından (Hürriyet ve dimiplin) mevzuunda verflecektir. - —————— —————————— Tefrika No. 30 ayaklarına uzun, ıslak otlar sa- rıldı hemen!... Hiç aldırış etme- di. Çıt yok... Hafif bir rüzgâr bile esmiyor! Ekrem yürümeğe başladı gim di... Bir, üç, beş adım!... Bir- denbire durdu. Nedir o hışir- tı?... Bir ayak sesi mi — bu?, Dinledi. Köğkle havuzun bulun- duğu sahayı birbirine bağlıyan, çakıl taşları ile örtülü bir ayak sesi geliyordu. Evet, muhakkak bir ayak sesiydi bu! Şöyle kenara doğru çekilerek, bir fındık ağacını siper aldı, bekledi, Ses yaklaşıyor! kın köşkü muhafaza eden pekler ,koku almış olmâsınlar*, Ekrem heyecanlanmağa başla- di A | — Bu arada savcılık Ofis Müdürü | roldan Sa- kö- rdi gece yarısı elâ. XENİ ; E -4i "Türklerin geenekle #Ürüp giden ampirik bir bilgisi vardı. İslâm medeniyetine kelimesi bunun yerini aldı ve *tanzlmatta ekolâstik öğretim ku rumlarına Mmedrese, modern ilmi, oktttan okullara mektep Gdenmiş- tir. Halbuki aslında medreke Türklerin dine ve dünyaya Mit bütün ülimleri okutmak ve araş- tırmalar yapmak âçin kurdukları isimdi. binalara verilen bir İslâmiyetin ilk yüzyıllarında, medrese yoktu. —Arablar dini dersleri camilerde - okuturları Felsefi ilimler için ayrıca beyt- el-hikme, dar-dl-hikme gibi aka demi karşılığı olan müesseseler kurulurdu. Bunlardan birisi Yu- nan - Hint ilmine meraklı ve bü-) tün eski eserleri tercüme ettir- mek istiyen Abbast halifelerinin himayesile kurulmuştu. Öteki de onu taklid ederek Fütimilenin liği kuvvetlendirmek için Mı- sırda vücude getirdikleri müt lerdi. Bazan bu tarzda Aka- demiler Batı'da olduğu gibi hu- sust olarak da açılırdı: İhvan- es-safa ansiklopedisini hazırlayan teşkilât bunlardan biriydi. FPakat ilk yüzyıllarda İslâm — âleminde dini ve siyasi bakımdan gergin bir ikilik olmadığı devirlerde ca- mi dersleri, saraylar ve evlerdeki hususi çalışmalar yetiyordu. İslâmiyet yayıldığı vakit önün- de kendine rakip blarak üç din bulmuştu: Yahudilik, Hıristiyan- lık, Manicheism, Yahudilik ya- kın Şark'ta çok yaygın olduğu halde İslâmiyet karşısında tutu- namadı. Ayni prensiplerin daha üniversel ve aklisini telkin eden ni din onu eritti. Türk kavim- lerinden Hazarlar, Komanlar, Ka raimler Yahudili lerdi. Selçukilerin cedlerinin bir aralık Yahudi oldukları tahmin ediliyor. Fakat onlar — kolaylı la İslâmlığı kabul ettiler. Hıris- tiyanlık ve Manicheism muka- vemet etti. Birincisi Haçlı sefer- lerile, ikincisi içten mücadele İslâmlığı sarsmağa çalıştı. Mani din? İslâmlıkta Zandıklık — şek- Hini aldı. İslâm ülimleyinin n çok çekindikleri ne Yahudilik, ne lara karsı hoş görürlük gösteri- yordu. Fakat Zındıklığı en büy tehlike sayıyordu. Vakıa bu din mensupları hemen ortadan kalk- tıktan sonra bile bir çok gizli mezhepler halinde faaliyetine de- vam etti, Bilhassa şiilik teşkilât- h bir şekil alınca İslâm &lemi esasından sarsmaya başladı. Ye- men şiiliği Zeydilik, Mısır şiiliği Fatımflik, İran şil tınllik şekillerini aldı. Bu parçalayıcı doktrinlerin kö künde eski Mazdeizm, Maniche'ın itikatleri kadar, Kubad zamanın- da İrana hâkim olan Mazdek ha- reketinin de tesiri olmuştu. hareket vaktile İran'ı sarstığı gi- bi şimdi İslâm âlemini de tehlike- ye düşürüyordu. Muhammere, Fu lüliye, İbâhiye, Şiy'a-i-güliye, Bü tıniye v. s... retle vücude gelmişti. Eski Ma: eheism'in İrandan Bizansa soku- lan Pavlos mezhebi ile Rumeli içlerine kadar sokulan Bogomi- lisme mensupları İslâmiyet için- de kızılbaşlar şeklini aldılar. Mısır'da bu hareket daha teş- kilâtlı ve devamlı çalıştı. Buna karşı ilk defa Gazali İslâm dok- tr.nini ilmi zihniyetle uzlaştıra- rak geniş bir imancılık şeklinde müdafaay: AARARARARARAARARARARAARAARAAAARARARAAANIA Hıristiyanlıktı. İslâmiyet bu din- | leri resmen kabul ediyor ve on-| ve takibata uğradığı devirde Ba-| an mezhepleri bu su- | SABAH Yazan: I Prot. Hilmi Ziya ÜLKE ; Sosyolog Gozıle D zühdle meşguldü. Halbuki hal insani mahiyeto ve tübiata ğünü kazannmaz; ve bu tarz ile karasaray da (mezar) ak ola- maz, 4) Bir kısım cezbe halinde olanlar buna eyn-elk-cem' derler e artık «Biz Bayemize ulaştık. Tanrıya ibadet ve günahlardan kaçınmak bizim için vacib değil- dir, derler, Gazali bu maddele- . |re birer birer cevap veriyor. Tü- limiye doktninine ait başka bir kitabında — Muallim-i-mâsum'un üstün bir akıl melekesile Allahla fdoğrudan doğruya temasa gele- «eği kanaatini reddediyor. Bu- nunla beraber filozoflar - ve ke lâmcılardan da ayrılarak imamın ince bir sezgisini, «kalbin gözü> Selçukiler ilk defa Bağdat'da İslâm fikir birliğini parçalanmak tan kurtarmak - için büyük bir medrese kurdular. Melikşah'ı veziri Nizam-el-mtilk'ln teşebbü- sü fle yapıldığı için bu medres> «Nizamiye» adım aldı. Gazali burada on bir muhtelif ilim da- lında ders okuttuğu gibi rels-el- müderrisin, yani rektör oldu. Ho- calar arasında Ebu İshak Şiraz gibi zamanın büyük âlimleri var- dı. 1100 senelerine doğru kurul- muş olan bu —medrese dünyanın en eski Üniversitesidir önce ne Şark ne Garb'da bütün ilimleri toplayan böyle bir öği tim müessesesi yoktu. Bundan sonra İslâm dünya han her tarafında -başta Türl rin gayreti olmak üzere- kuvvet- li medreseler kurulmağa başladı Anadolu Selçukileri bu müesses: lere'büyük ehemmiyet verdiler. Sıvasta Gök medrese Konyada İnce minare, Karatâi, Hasbek, Sırçalı medrese, Kayseride Gıya, Sanayicilerin dövizihtiyaçları Bölye Sanayi Birliği idare heye-) |t başkanı Hilmi Naili Barlo, idare heyetinden İhsan Altıok ve Nurul- lah Narinden müteşekkil bir heyet dün akşamki ekspresle -Ankaraya gitmiştir. Sanayicilerin bu seya- hati, kendilerine döviz tahsisi için bakanAken yapacakları görüşme- derle ilgilidir. Sanayiciler kendi ih- tiyaçlarını dış — pazarlardan temin edecek dövlzi tedarik — hususunda müşkülâtla karşılştıklarını söyli- yerek ilgililerin bu işle meşgul ol- malarını istemektedirler. Cezaevine ercin sokmak istiyenler Sultanahmet cezaevi etrafında ba, zi kimselerin cezaevine sokmak i-) çin eroin — ulış verişi yaptıı ha- ber verilmiş, Emniyet ikinci şubo memurları burada tertibat almış- lardır. © civarda dolaşan kimseler şüp-) aykıtıdır, İosan bu suretlo hürlü-| nü kabul ederek hücum ett'ği| üniversite nüvesi olan 16 - bina Tüâlimiyeye bir dereceye kağar |kurulmuştu. 'Bunlar Dor-el-hadis | yaklaşıyordu. Dar-el-kurâ, Dar-el-huffaz'ların zi | dılar ve medrese olarak kullandı- Hasköyde Gümrük Muhafaza |aliyete geçmiş bulunuyordu. Bun- re ve daha bir çok İlim mücsse- seleri kuruldü. Beylikler zamu nında bu iaşaata devam edildi. Bunlar <Nizamiye> gibl bütün, jlim dallarını alan Üüniversiteler olmaktan ziyade ihtisas mektep- leri, âdetâ Pakültelerdi. Meâroae inşaatı Anadolu Selçuklleri —za- manında o kadar rağbet kazandı ki onlardan bize kalan binalar arasında hemen tek bir saray bu- lunmadığı halde, bu tarzda sa- yısız ikm Mmüessesesi vardır Meâreselere aynı suretle Halep ve Musul Atabekleri de eheywmi- yet verdiler. Nureddin Zengi Ha- lebde gilliğe karşı mücadele - için 1122 de ilk medreseyi — kurdu. 1149 da yeni binalar yaptırdı, On beş yirmi sene sonra bu şehirde yanmda müsbet €limleri okutan müesseseler ve tıib medreseleri de mek olan eMaristan> lardı. En büyükleri Firdevs medres2- si ile Memlükler devrine ait Sa- hibiye idi. Musulda Gökbörü medreseleri ve bimaristanı — kuv- vetli ilim ocaklarıydı. Fatimi'ler, Kahirede şiliği yay mak için Cami-el-ezher'i yaptı> lar, Ayrıca bir de Darsel-hikme- ler yaptırmışlardı. Eyyübiler Mı- sırda hâkim olunca İslâm dok- trinini kuvvetle yerleştirmek i- çin medreseler kurdular. — Salâ- haddini Eyyübi bu müesseselere büyük yer verdi. Bu binaların es- ki İran saraylarından Firuz-âbad sarayını takliden yapıldığını id- dia edenler varsa da kat'i bir de- lil yoktur. Bunlar — Anadoluda, Suriye'de, Irak'ta, Mısır'da az çok birbirine benzer bir tertipte yapılmışlardır. Dikdörtken (müs- tatil) olan bu binaların cümle ka- pısı dar kenarlarından - birinden Münakaşadan çıkan kavga Kakırköyde Kartaltepede Küçük| Bağlarda 19 numarada oturan Mus, tafa Gülen adındaki işçi Zeytinbur mu gecekondularında oturan Cemal) ve Bakırköy Yenimahallesinde A - rif Şahinle bir münakaşa neticesin de kavgaya tutuşmuşlardır. Kavga esnasında Cemalle Arif Mustafayı — yumruk ve tekmelerle, yere serinceye kadar — döğmüşler - dir. tahkikata başlanmıştır. ——— heli görülerek çevrilmişler Üzerle- rinde arama — yapılmıştır . Çevrilenlerden Mehmed adındaki gencin üzerinde bir, Nevzadın Üze rinde de yedi paket eroin bulun- muştur, İRANANAK, Medrese ve skolüâstik mçilir. Bina büyükse, ortada üstü açik avlu ile İki tarafında talebe hücreleri ve kargısında dershane mni İran - Roma havzasına gir- vazifesini gören bir Eyvan bulu- Gdikten sonra kitaplı Timle uğraş- nur. Küçükse avlunun üstü fe- tılar, ve bunu yeni nesillere öğ: nerli bir kubbe ile örtülür aa için okullar aştılar, Dera | Allah kudreti dolayısile insanla-| siyye medresesi, Karamanda Ne- | "“gu madreseler aynı zamanda ca w'"' S etalA d ,L_Wrm ihadetino muhtaç değildir,| fisehatun veya Hatuniyo medve-| - Bu medleseler aynı zamanda ca okunan yer mânüsına buna ma: LA ühimdl üü z ae mi ve türbe vazifesini — gördüğü veve dediler. Mektep aslında ya-|2) Tanrı kerim ve rühimdir, nesi, Niğdede Ak medrese, Br. Tnik Üe vuu G H ÜN n için yanlarında bür veya iki mi- zı yazılan kürsü demekti, İlk öğ-| bundan dolayı gerletin 1ütfu her-| menakda Tol medrese, Yenişehir- maveleri de bulumur. Anadeludı Zetf için kurular okullara küt. | kese mçıktır,*3) halktan bir kıs-| de 'Taş medrese, Akgehirde Tas| vo a ercer Bl“"i:"!_'“,uda"'î;_ tâb deniyordu. Sonradan mektep | Mi ihtiraslarından korunmak için | medrese, Erzurumda Çifte mina-| 11 ;”0 ŞA bLR A D Aaçıldığı için muntazam plânları vardır. Mısır'da Kahizemin — caki gokakları arasında belediye güç- lüklerinden dolayı bu binaların plânında çapraşıklıklar olmuştur. Mısır'da Bultanı Hasan meğnese- sinin hem plâm yamuktur, hem de kapısı yan tarafın bir ucun- İdan açılmaktadır. Mısır'lılar av- luya mak'ad — oturulacak yer, Gershane olan ikinci avluya kha, binanın bir veya üç tarafındaki eyvanlara da elivan» diyorlardı, Bu lvanlar bazan dönt tane olur, © zaman her biri Sünniliğin dört mezhebine mahsus Birer — fikih doktrinini okutmaya tahsis edi- lirdi. Halepte 1193 te yapılan Bahhiyye, 36 yıl sonra yapılan Zahiriyye bunun ilk güzel örnek- leriydi. Bağdat'da 1232 de Müs- tansıriyye medresesi bu tipte yapılmış en büyük binalardan bi- ridir, Mısırda Kâmiliye ve Sa-, Vhiye Medreseleri ile Memlük- ler devrinin bir çok eserleri bun- Tarı takip etti. Mozhep mücadelesi aym suret- le Batı İslâm dünyasında da med Treselerin kuvvetlenmesine sebep 'oldu. 13 üncü yüzyıla kadar iltm, evlerde, saraylarda daha serbest bir şekilde okutuluyordu. Fakat #lk zamanlarda İbn Bacce, İbn-i Tufeyi, İbn-i-Rüşâ Eibi büyük â- lim ve filozoflar himaye etmiş olan . Muvahhidi hükümdarları sonradan bu #limler üzerinde himayelerini — esingediler. Hat- tâ onların hayatı idbar içinde geçti. Felsefeye ve müsbet ilimle- re karşı alâka gevşedi. Buna mu- kabil yalnız dini ilimleri — okut- maya mahsus sistemli medreseler kuruldu. Bunlardan Ebu Yâkvı- bun yaptırdığı Saffârin medrese- si birincisidir. Ondan sonra Sah- ranc, Sebain medreseleri geliyor. Muvahhidilerden #onra Memni aü kümdarları da aynı dini taassubu devam ettirdiler. 1346 da Mısba- hiye medresesi, Abd-e-Velid za- manında — El-Ubbâd medresesi, nihayet bunların en büyüğü, ve san'at bakımından €n güzeli olanı Ebu İnâniyye medresesi kuruldu. Mağrıp medğreseleri plânları ve tezyinatı bakımından Doğu medreselerinden farklı idi. Bu binalar son derecede süslü ve za- riftir. Bunlarda El - Hamra v> |Kasr-ez-zeheb gibi sarayların taş kın dekorasyon zevki hâkimdi. Bu memleketlerin bir çok bane- dan kavgalarına ve istilâlara sah ne olmasına rağmen medrese bi- naları hâlâ sapasağlam durmak- tüstafa tedavi altına — alınmış,| Adir: Bu da halkın ilim ocakla- rına karşı saygısmnı gösterse ge- sanıklar yakalanarak — haklarında | , y çi, Garb'a Üniversite tipin. İslâm âlemitden 'a 12 mci yüzyıl ortalarında Toledo'da bir tercüme mektebi açıldı. Daha sonra Venedik ve Pa a Arabcadan Lâtinceye ter- işi ilerledi. 13 üncü yüzy da Oxford ve Sorbonme üniversi- teleri kuruldu. Sobronne resmen 1215 de açılmıştı. Bu suretle Garb medreseleri yüz elli yıl sonra fa- geçti. larda da tedrisatın temeli — dini bilgilerdi. Pakat bu dersleri müs bet ilimler tamamlıyordu. Garb medreseleri veya manastır mek- tepleri zamanla Üniversite şeklt- ni aldılar. Dini tedrisat felsefe ve alnacaktır. çalıştı. İbâhiye aley- | saymanlıfı veznesine yatınılacaktır. 358 llra 50 kuruştur, Bu teminat Galatada Güm. Deniz Bölge Komutanlığı Satınalma Komisyonu Başkanlığından 1 — Deniz araçları için açık eksiltme ile (8) tor benzin satın Mühümmen — bedeli (4780) lira olup muvakkat teminatı Mh. — Başmüdürlük müsbet ilimlere doğru gelişti. Bu günkü üniversitelerin çoğu İslâm meğreselerinin tesiri ile doğmuş olan bu eski dini müesseselerin tekâmülünden çıkmıştır. Bizde i- se hâdise tersine oldu. 20 MART 1919 c BUNve—— —— BUGUNİ! Bir okuyucum ile hasbıhal Bi müddet evvel A, ile mine imzalı bir mektup ae dim, Bü mühterem — okuyunum, benim «Hazretl Ömer> adl tari- hi tefrikama ait “düşündüklerini yazıyordu. Bütün okuyucularıma karşı olduğu gibi, bu zata kargt da hürmetkârım. Yüksek — fikri saygı gösterilmeğe —değer — k mettedir. Marihi hüdiseler üzerin- do de, bütün düşünen münevver- lerin aynı tarzda fikir yürütme- Si istenemez. — Hepimiz, hâdise- leri bir başka tarzda ve bir b ka görüşle mütalka ederiz. Asil ve ilmi olan düşünce tarzı da budür. Ba okuyücumun - fikir- lerine hürmetkâr olmakla — bera- iber, ben de, güphesiz, İkendi fikir ve kanaatlerimi — söylemek- te hak sahibiyim. Birçok «vahiy» lerin — inzalin- de Ömerin ümül ve müessir oldu- ğu fikrine iştirak etmem. Her beyi bilen Allah hangi âyeti ne lerinin Hazreti Ebu Bekiri döv- dükleri, <Mearicünnübüvve» nin ikinci cildinin 47 nci sayfasında, nalınla başını yardıkları da aynı eserin aynı cildinin 79 uncu 5: fasında yazılıdır. Kureyş kâfir- leri Hazreti Muhammede bile e ziyetler yapmışlar, yüzünü ka- natmışlar, tuzaklar kurmusl: dır; böyle olmasaydı. Medineye hicret etmezdi;. Müslümanların aynı sebeplerle daha evvel — Vla- beş ülkesine — gittikleri — malüm- dur. İnanmak yalnız akıl yöliyle ol- maz; atalardan gelen alışkanlık, küçüktenberi tesirinde kaldığımı telkinler çok mühimdir; bu iti- barla Kureyş Kabilesi ilerigelen- lerimin putlara samimi surette bağlı olduklarına şüphe — etmem, yoksa Hazreti Muhammed yirmi üç sene Hak dini uğruna savaş- mağa, kanlar dökmeğe lüzum gör mezdi. Her şeyin Allahın takdi- ine göre tahakkuk ettiği doğru- dur, fakat insanların da bakikat uğrunda — çalışmaları, kalblerimi kuvvetlendirmek için dua etmele- ri lâzımdır. Dua etmenin manevi yardımını hiçe saymak Müstü- manlığın ruhuna aykırıdır. Meselâ — Napolyon — haklında binlerle eser yazılmışken ve dala da yazılırken Hazreti Ömere dair 'olan beş on esere bir yenisimi itâ- 've etmek bence hizmettir. Oum- ariyet devri bizi tatihin adalet örneklerinden müstağai — kılmaz. Nitekim yeni meslin de dahil ol- duğu büyük bir halk - topluluğu «Hazreti Ömer» tefrikamızı alâ- Ka ile okumaktadır. Kadırcan KAPLI Prof. Ali Nihat Tarlanın 30 ncu yıldönümü Üniversite Edebiyat Fakültesi Profesörlerinden Dr. Ali Nihat Tarlanın 30 uncu tedris yılı do- layısile Türk Dili ve “Edebiyatı Mezunları Cemiyeti 6 Nisan Çar- şanba günü Eminönü Halkevinde bir tören hazırlamaktadır. r—( TAKV usı)î RUMİ |MART 1949 Bicrr (” Nöbetçi eczaneler & hinde yazdığı tenkidi kitabında — Açık eksiltme He fhalesi2 2 3949 çarşamba günü saat 15 hı;lıcı)ıu mgı'ddderden dolayı bu | de Hııkuyık-m Deniz Bölge komutanlığı üheyinün yıgu Medreseler, mezhep kavgaları 21-3- 949 doktrine hücum ediyordu; 1) , |yüzünden gittikçe skolâstiğe sap- || Üsküdar Ahmedi İlandı. Hele Osmanlı devrinde bu || Kadıköy — : Hulüsi Osman en bariz şeklini aldı. Tanzimat | ge AAA —. veni Lâleli lemin bahçesinde?... Geşki at- İlüşü ile önünden geçip giden, — teklerini, biraz daha — yukarı|bunları içlerinden düzeltecek Ve || Earimönü —: Ankara Be. lamasaydı duvardan!... Kendi- - bu meçhul kadının kim olduğu- —doğr ualıp, ayaklarındaki hasır| âfir ağır değiştirecek durülüda || y çonsar z MERİN Alnet ni müdafaa edecek bir şeyi de mu öğrenmeğe çalışıyor!?... iskarpinleri, zarif bir hareketle, | değildi. Onun için ister ıı;em(.—ı; Alcmdar * Biövanyolu yok elinde!... Şimdi, biraz da Uzun boylu, ince, narin yapı- — parmaklarının ucundan fırlata- karşılarına wur'ıv ıvk;r'__;mm Reabtari . Bira korku ile, ayak sesinin yaklaş- l bir kadın bu!... Ka aa aa — sakların | Yerdlin bu sarıdli GSN AD Goi ğ R masını bekliyor!... Yaklaşıyor Dümdüz başlıyarak, uçlarına a Mi be. tabil gelişmesinden “ğ"“j oli y Ş D * seleri igtar. İ İi e Büle büliüüe Mavnlm altında, üzeri sedef işlemel - İde onu yıkarak yeniden kurulan || Bakırköy —: Hilâl ei SNBi SAA Bin BŞ AĞN avrilip, — Yaz kolonlar gibi, — harikulâde| bir teşekkül, veni bir âlem görü- || Beyoğlu — : Güneş. Bo daha! perişan, omuzlarının üzerine dö E adati olda ve ha MA ü A Ekrem, derhal. siper aldığı lüg, simziyah saçları var!... — Güzellikle parlıyan ayaklarını, (günün TRÜSE , h. D e AF fındık ağacının arkasına upuzun Vücudunu, tüyleri uzun, yu- — "aların içine bıraktı. Başladı|ribi sarurelk l n L F ada Tilbenie) n X d «&ıp sıp> sularla oynamağa!... |hep kavgalarında medreseleri &. Doğruyol tiverdi. Çünkü, muşak, şarap renkli bir borno- .. İlet etmesi, başka tâbirle ilme si- Nendet Ekrem döşeli yolun, Havuza Kıvrıldığı — zun İçine alip çıkmış!... Bu — Ekrem 0 zaman apazan YAt A A A l a den on A D Ka köşedeki gül ağacını, ayağının vaziyette havuza doğru yürür- — tığı fındık ağacının arkasında> |i L e DDD Od y zarif bir hareketiyle yana doğ- ken, kalçaları üzerinde titreşen — ki otların üzerinden — yavaşça . ru iterek, birdenbire meydana — yuvarlakların yaptığı hareket, — doğruldu, bir dalı siper alarak | çıkan meçhul bir kadın, ayın bir krizantem tarlasına rüzgü- — baktı. Ve bakmasiyle beraber, a : ça meşhul bit / kadin, ayin BZ KRGÜNE İN rüsgi - tekt. Ve eee GNL Sin BN we Kepeköli KANLALLNMA gölge gibi süzülüp geçti önün- — diği manzaranın ayni İi ; ida, — Kendi ü : den! Kadın; yürüdü, — yürüdü — ve — Ha dlan hevecanla Z nazarı dikkatine Ş Ekrem, Hayretten donakal- — gonra gelip havuzun mermer aNDÜ badrl. Ticarethanemize Silindir ve Kordon Makine- miştı, şimdi nefes bile almıyor — taşlarının üzerine basarak, dur- BAS K ÇA sanki!, bir hi Kımıldamıyor... — Tek reket yapamıyor!... Yal- nız, heyecanla gözlerini kaldır» mak, bu eşsiz gecenin esraren- Biz sessizliği içinde, ayın ışıkla- vi ile aydınlatılmış — bir bulut gölgesi gibi reşil çimenlerin Ü- zerine basarak, bir hayal süzü- du. Şöyle bir gözlerini kaldırdı, etrafına bakındı. Tüyleri uzun, yumuşak, — şarap renkli borno- Zzan eteklerini, iki eliyle yukar doğru sıyırarak, çıplak bacak- larım, açtı. Mermer - taşların oturdu ve derhal, dizlerinin üzerine kadar üzerine bornozun e« mırıldandı. Sustu hemen!... Göğsünün Ü- zerinde peyda olan Ani bir taz- 1 yikin tesiriyle, âdeta nefesinin tıkandığını hissetti. — Şaşırmıştı. Ekrem!... Şimdi ne yaptcaktı?. leri, Makas Tezgâhları gelmiştir ve sat Telgrat: — Mihran — Devamı var — Telefon: 40308 MİHRAN GESAR OĞULLARI ve Yuvarlak makaslar ışa çıkarılmıştır. 'Tünel Caddesi No: 48 Galata

Bu sayıdan diğer sayfalar: