2 Haziran 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

2 Haziran 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

g e IKTIBASLAR | Almanyanın meczub “Führer,,i: Kuny Çeviren: Nâzım Kemal erlin'in en kalabalık bir cad- B a n B yersiteli gençlerden biri göyle bağı- yayor: «Marshall plâmı bizim nemizel Biz Kuny'yi istiyoruzl> Bir diğeri, yamraklarını sıkarak etrafına toh> ditler savaruyor: <Kuny'yi — serbest bırakımızl> Bütün Berlin halkını he- yecana düşüren bu #ahne, yehrin do- (u kesimino isabet eden güzel sanat- lar akademisinin bulunduğu caddede cereyan etmiştir. Üniversiteli — genç Alman kizları ve dolikanlıları — hep bir ağızdan şöyle haykırıyorlar : «Ya- gasın halâskâr Kunyl> Polisler, bu mahşori kalabalığı dağıtmağa çalışı- yor, fakat buna bir türlü muvaffak olamıyorlar. — Üniversiteli gençlerin Gebaşıları, bikmadan birteviye se- leniyorlar: <Kuny bize hitap edince- ye kadar, buradan ayrilmıyacağız > Artık caddede seyrüsefer imkânsız bir bal almıştır. Nümayişçiler, bir ia- #ân seli halinde, gittikçe çoğalıyor- lar, Nihayet Kuny, malıpus bulundu u ceza evinin penceresinden başını uzatarak gençleri selâmlıyor. - Şimdi coşan Alman gençliğinin — <bravol> gesleri güzel sanatlar akademisinin duvarlarına çarparak, caddede, geniş akisler yapıyor.. böyle bir tezahürün ifade mâna nedir? Kuny, gerçekten kendisini deşememiş yeni bir Führer midir? Yoksa o, aadece ve- bimle beslenen zararsıs bir moczub- mudur? Yino ncsha bu şekilde ha- reket etmeklo dördüncü Reich'in ku- Tulmasına mı çalışılıyor ? Berlin basınının hüsamuna — he- def olan bu harikulâde adam hak- kında bir fikir edinebilmek gayesiy- le bon, onu, hücresinde siyaret et- tim. Kuny, üstünde dört —mumun yandığı we çanak biçiminde yontul- muş bir kafa tasın bulunduğu — bir masaya oturmuş kitap okuyordu. Bu kısa boylu adamda, hiç de — insana emniyet vereni bir <Führer> hali yok- tu. Amma görünüşe — aldanmamak lâzım. Zira Hitler de, bu şarlatandan ber halde farksızdı. Kuny kimdir? Kuny 1893 da Bâl'da doğdu. O, Gzha 19 yaşında bir çocükken — bir lokantaya çırak olarak girdi. Aradan çok geçmeden Münih'in en meşkur otellerinden birinde aşçıbaşı — oldu. 1819 de ga başlık altında garip bir Kitap neşretti: <İnsan oğlunun süa- detini temin eden yeni bir kanumun esasların. Kuny, harb aleyhtarı olma- #sina rağmen birinci dünya savaşı ko- punca, vatani kizmetizi yapımak üze- Fe askere gittik “Mütareke aktedilir edilmez tekrar aşçılığa lııılımılı kaldı. Fakat ü lece aşçılık yapmakla edilemiyeceğini idrâk, eden Kuny, maci 1919 da sosyalizmin ergeç hezimete | © mahküm olacağını açıklıyan bir bro- üür çıkardı. <Peygamberin sesi> adlı bir gazetede, günün politikacılarına soldırdı. Bundan sonra Kuny, ilk önce nasyonal sosyalist partisine, da- ha sonra da komünist partisine gir- hayatından apçılıkla iştigal etti. İkinci dünya savaşının bitimine doğru Rusların eline esir düştü. Fa- kat bir fırsatım bulup Moskovadan doğru götürdü- Bönü sanarak şöyle diyor: «Ben ervelâ dini bir tarikat kur- ki aşk, her türlü kin ve nefreti kö- ı.i..ş.ıa.ıuaııııı.mıhıık... yettir. Bu sebepten dolayı, dini ol duğu kadar lâik bir karakter arzeden mezbebim, evinde sozunda muvaffak olacaktar. daha kuvvetli bir silâha ihtiyacımız! vardır. Bunu, şüpbe yok ki, siyasi bir akide sayesinde elde etmemize imkân yoktur. Bu bakımdan <Kuny-) İoige>, insanlık için hayat Miyı Berlinin komünist gazeteleri, Ku- Hyinin mistifikasion'larla dolu akide- Si karşısında şaşırmış bir halde bu-, Tunuyor; adı dillerde dolaşan'bu a-. 'dam hakkında no düşünmek gerek- tiğini bilemiyorlar. Alman gençliği- nin, Kuny'yi ciddiye ulmasındaki bik meti çözemedikleri için susmayı ter- vih ediyorlar. Bunun sebebi her hal- de Kuuy'nin tıpkı Hitler gibi, Tan- rının gölgesine sığınarak bir peygam- ber edası takınmış olmasıdır. iektivizme fazlasiyle yer veren Alman ların, Kuny'nin şahsında bir kur- tarıcı keşfettikleri zehabına düşmek- le, bilmem ki, aldanıyorlar mı? Yok- sa onlar, yeni bir fütuhat devrinin başlamasına intizaren taşkın heye- canlarını tatmin edici bir mecraya pevirmek niyetinde midirler ? Her ne hal ise, bugün Alman genç liği, ilâhlardan meded uman bir aki- denin mümestili olan Kunş'nin ar- kasında yürümekten — üdeta büyük bir zevk alıyorlar. Bu, Kant'ın mem leketi için me hazin bir tecellidir ! «Pour Tous> dan Istanbul Muallimler Birliği İngilizce yaz kursları açılıyor Her sene yaz ve kış İngilizce Kursları tertip eden İstanbul Mual llmler Birliği geçenlerde sona « kış kursundan sonra bu Vefa kuraları açmıya karar Vermiştir. Bu kurslara müracaat edenler hiç bilmiyenler ve orta bilanler için ol mak Üzere iki gruba ayrılacak - tır. “Ayâa pek cüzi bir kayıt — ücreti karşılığı olarak tertip edilen - bu kurslara kayıt muamelesi başla - muştır, Çemberlitaş karşısında — bulunan Atikalipaşa Medresesindeki — Birlik İngilizce Kursları ide hergün saat 17.80 ile 19.30 arasın da kayıt müamelesi” yağılmakta - Sümerbank Alım ve Satım müessesesi Dünden itibaren İplik Dokuma Müessesesi lâğvedilmiş ve yeri- ne Sümerbank Alım ve Satın müessesesi çalıştırılmağa — baş- lanmıştır. Fabrikalar birer mir essese haline getirileceğinden ye ni kurulan müessesenin kadrosu daraltılmış ve üç yüz altmış me murdan iki yüzü merkezde ala- konarak 160 1 muhtelif vilâyai- | lerdeki fabrikalara vc yeni teca- süs eden Parcuk müessesesine | nakledilmiştir. Kadro daraltıldı / T” Kından bir kısım hademelerin yazifelerine son verilmiştir. Sü- merbank Alım ve Satım mües- Sesesinin sermayesi 25 milyon iştir. H soşümamn 18 faiyn ; viyen tak- sim edilmiştir. Evkaf otel yapiyor Bir müddet evvel şehrimize ge- lerex büyük bir otel kurmak tze. re tetkiklerde bulunan bir Ameri. kan finması mümessilleri — Evkaf İdareslle kat'i bir anlaşmaya var. İmıştardır. Z Öğrendiğimize göre, Harbiye de, İRadyo Evi yanında Amerikan fir- İması, Evkaf İdaresile 500 yataklı Vüyük bir otel yaptıracaktır. İn - gaat, tamamlandıktan — sonra otel, bız müddet roüştereken — işletilecek ve müteakiben Evkaf idaresine dev redilecektir, Firma mümnessileri, Evkaf Genel Müdürlüğü ve ilgili Bakanlıklarla Ankaradaki temaslarını bitirir. bi- Ürmez, şehrimize dönerek faaliye. te geçeceklerdir. Orta Okullarda muvaffakıyet nisbeti Şehrimizdeki orta ozullarda Ha- ziran devresindeki — muvaffakiyet nisbeti oldukça düşüktür, Orta o - kulların 1 ve 2 inci sınıflarında mu vaffak olan talebe adedinin yüzde kırktan az olduğu tahmin edilmek- tedir. Son #i için kanaat alan talebo de 1f imtihanlarına — girmek, yüzde elli civarındadır. Şebekecin tatilde de geçmesi isteniyor Şehir Meclisinin kararile yüksek tahsil talebelerine E.T.T. otobüsle İrinde tatbik olunan tenzilâtlı tari- fe dün sabah sona ermiştir. Fakat telobeler, tenzilâtli tarilenin ta - ti aylarında da tatbik edilmesi u susunda Şehir Genel Meclisi Baş - kanlığına müracaat etmişlerdir. Talebelerin bu müracaatı, Mecli - sin gelecek toplantılarında müzake re olunacaktır. yaz| Piyasadaki kahve darlığı Brezilyadan alınacak kahve- nin bedeli İngiliz lirasile ödenemiyor. Piyasada kahve darlığı başla- mıştır. - Çare bulunmadığı tak- dirde yakında kahvenin karabor Baya düşeceği beklenebilir. Bir müddettenberi kahve idhalâtı ya- pılamadığı gibi yeni yapılmış pariş te yoktur. Stok ise yavaş yavaş tükenmektedir. Brezilyadan yapılacak iâhalât Ingiliz lirası sahasına dahil de- Bildir. Bu memleket ise ancak İngiliz lirası mukabilinde, mal satmaktadır, Normal yoldan kah ve idhaline muvaffak olamıyan ldhalâtçılarımız dolambaçlı yol- lara saparak Kıbrıs ve Irak hü- kümetlerinin idhal ettiği kahve leri kolayını bulup Türkiyeye getirmişlerdi. Piyasada satılmak ta olan kahveler bu yoldan idhal edilenlerdir. Bir “müddet sonra İngiltere Merkez bankası idha- lâtçıların bu hilesini bulmuş ve Kıbrısla, Irak'a kat'i direktif vererek bu yoldan kahve alabil- memizi önlemiştir. Brezilya kahvesi diğer kahvelere fistün olduğu gibi fi- atı da ucuzdur. Halbuki - Bre- zilyadan alınan mallara muka- bil vereceğimiz İngiliz lirasını İngiliz Merkez bankası Brezilya- ya ödememektedir. Ticaret Ba- kanlığına müracaat edilerek bulh ranın önlenmesi için tedbir alın- ması istenmiştir. Diğer taraftan Brezilya hükümetine de baş Vu- rularak İngiliz Merkez bankasile anlaşmaya varılması ve ala Zımız kahve bedelinin yüzde mi beşini dolarla, yüzde yetı beşini İngiliz lirasile ödememize muvafakat edilmesi istenmistir. 'Temaslara devam edilmektedir. İstanbul ve Beyoğlu bu yaz da susuz kalacak istanbul ve Beyoğlu #emileri, çe olduğu gibi bu su &. gz sinin gehre verdiği su mükdarı, iki | yil sonra tamamılanacax olan font borulu asa tu hattı işletmeya açıl dığı zaman, 170-200 bin mecze KÜ pe yükselecektir. daha fazla ve- rilmesi icap ederse terfi merâ>ı. deri çoğaltılarak, ihtiyaç tamaraca 81 sıkıntısına sebeb, Terkos te- sisatında 947 yılında bitmesi prog- fam icabı olan 12 kilenetrelik fer giyatın tamamlanamaması. gösteril Mmektedir.) ; Diğer taraftan Avrupadah bex - lenilen ve su çıkarmak için daha derinlere inilmesini mümkün kaı .- lacak olan borular gelmiştir. Bu su retle arteziyen kuyalarının — sayısı 12 ye çıkacaktır, Teknik Okullarda imtıhanlar başladı Erkek ve kız teknik okuüllerinda Son sınıf Amtihanları dün başlamış. tır. Diğer taraftan Yapı Usta oku. Jdu öğretmenleri dün öğleden son - ra toplanarak talebelerin vaziyot - lerini görüşmüşlerdir. Netice cu . martesi günü ilân edileceltir. Fransız müzelerinden heykel geliriliyor Yangından sonra fakirleşen Gü- zel San'atlar Akademisinin ihyası hususunda faaliyete geçilmiş, bu ve cins İmazsatla Fransız müzelerinden ney kel katoloğları - getirilerex tetkur edilmiştir. — Kataloğların tetkikile meşgli komisyon 150 kaduz tarihi heykeli seçmiş ve bunlarıı itnada igarar vermiştir. Bu hususta Milli Eğitini Lakurlı ği döviz temini için Ticare. Ba . kanlığile temas halindedir. Belçıka hükümetinin Akademiye hediyesi Belçika Başkonsolosu, dün Gü - zel San'atlar Akademisini ziyaret - le, Belçika hükümeti tarafından he diye edilen kitapları, Akademi kü. tüphanesine teslim etmiştir. Portatif pazarlar 'Yaş meyva ve Taren - Koopera-! tifi halka, ucuz meyva ve sebze sa. tışını temin maksadile, dünden iti. baren gehrin muhtelif beş semtin. de portatif pazarlar açmıştır. Bu pazarlardan tiçü Beyoğlu, kcisi B. minönü ilçesindedir. Bu yıl meyva ve sebzenin bol 61 ması karşısında bu pazarların pek faydalı olmayacağı söylenmektedir. Yazan: Esat Mabınut KARAKURT * — Haşır, sizi dinlemek — istemi- yörüm artık!... Sesinizi duymak, hayalinizi gözlerimin önünde his- getmek, bana aztırap — veriyor. Biz benim için bundan sonra, — sonsuz bir acıdan başka bir şey değilsiniz Ekrem beyi... — Bana karşı duyauğun kin ve mefret — hissini, — kaçıncı — defadır tekrarlıyorsun Gülseren!.. — Hayatımın s#on gününe kadar tekrarlıyacağım bunul.. Mezarım da bile, yine rukumla sizden nef- — Siz dünyanın en zalim, en vic- dansız — insanısınız!.. Kız ellerini bir kapak gibi #üne kapıyor. — Oh Yarabbi diyor; bu işken- yür ceye, bu azaba tahar rüm artıkl.. Bizi hep beraber — görüyoruml.. Yüzünüzde onun yüzü, gözlerinizde onun göz- lerinin ışığı vari... Beni arasına aldığınız kollarınızda, ölmüş kar- deşimin de ayni — şekilde kaybeti bilmek, sizin kardeşi- mo git olduğunuzu düşünmek kal- bimi parçalıyor, bir yangın — için- de imişim — gibi, yandığımı hissedi- yorum!.. Bu, bir kadının tabammül edemiyeceği müthiş bir — ıstırap!.. Çok elim bir şeyi.. Birdenbire ellerini yüzündeh, hp, bir adım Ekremin - bulunduğu tarafa doğru yürüyor. Pencerelerin üzerinde titreşen sabah güneşi, çeffaf bir sis ta- bakası halinde, yavaşca gözleri- kendini Tı-frıkı No. 102 nin üzerine iniyor... — Ekrem bey, bu bir gece i- çinde, bütün ömrümce düşüne- bileceğim kadar düşündüm ve nihayet guna karar verdim ki, hayat benim için bundan sonra bir işkence, bir ıztırab mevzuu- dur. Bir an evvel nefsimi bu iş- k€nceden kurtarmak, duyduğum ıztıraba bir nihayet vermek, en büyük saadet olacak benim İ- gin!... Fakat anlıyorum ki, ken dimi öldürmeğe muktedir de- ğilim! Bu, belki Allaha karşı duyduğum hürmetten, yahut al dığım terbiyeden, veyahud da, alçakça bir cesaretsizlikten ile- ri geliyor! Elini birden arka cebine atıp, köşkten beraber — getirdiği ta- YENİ c A SABAN Ps*ıı’ olog Gozı_yle VARANARARARAZ $ B Dost Gabriel ve Türk Bursa 'abancının — türlüsü — vardır. Fakat tüocar olsun, diplo- mat, ülim veya turist ol- sun, yardumuza gelen her yabancı, mizacı itibariyle büsbütün kayıtsız değilse, bize karşı iki çeşit tavır ta- kınıyor. Ya memleketinden bir yığın poşir hükümle gelmiştir. Okuduk- larına ve işittiklerine göre kafasında müayyen bir Türkiyo ve Türk haya- li vardır. Böylesi, memloketimize e- yak bastıktan #onra, her adım ba- şında karşılaştığı renlitenin tekzibi- ramaktan evvolâ bir huzursuz- ağa başlar. Kafasında bir ı ve çizgilerini hor daha- belirtinei- Bır gibi sakladı müşahedenin- bira ni istediği hayal, ber gün, hâdiseler karşısında aşındıkça, bu huzursuz- luk da artar. Hem o derece artar ki, bazan farkına bile tırf yeni bir hayal yaratmanın inı yaki tenbelliğiyle, eskisini ayakta tu- cak türlü payandalar arar. — Gör- düklerini kendine göre telsir eder, bedahatte bilo bityeniği bulur, en a- çık hakikatlere sırtını çevirir. — Dü- güncelerinin ve duygularının statuko aunu bozmamak azmiyle, — nihayot büsbütün kendi kabuğunun içine çe- kilir. Böylesini uzaktan bile —tanımak mümkündür. Dudağında <Ben sizin ne mal olduğunuzu bilirim> der gi- bi yarı müstehzi, yarı merhametli Şehir Meclisi toplantılarına başladı a Daimi encümen âzası da dün seçildi Şehir Genel Meclisi, Haziran dev Fesi toplantılarına dün saat 15 de Vali ve Belediye başkanı Dr. Lüt- f Kırdarın açış mratku fle başlamız tır Vali Kırdar, bu devrede Meclisin inceleyeceği konuları zikrederek de miştir öd: <— Yeni inşa edilen Spor ve Ser gi Sarayında Ekim ayında açılma. Si Yüşünülen Millt serginin — sureti İdaresi hakkındaki teklif ve - 5218 sayılı kanuma göre halka tevzi e. dülecek arsalara ait tatbikat plün. larının tasdıiki gibi işler vardır.> Mütcakiben gizli oyla yapılan se İçim neticesinde riyaset divanı baş. kanlıdlarına Atf Ödül, Sırrı Enver Batur; ;katipliklere; Sadi — Özden, Müçteba Or, Sald Kesler ve Yekta Rağıb - seçilmişlerdir. Dalmi — En. cümen azaları da, yine eskisi gibi Ekrem Amaç, Meliha Avni Sözen, Ekrem Tur, Bican Bağcıoğlu ve (Mehmet Ali Gökçen'den — teşekklil etmiştir. Bundan sonra ihtisas komisyon - ları seçimi yapılmış, E,T.T, işlet . meleri ve Sular İdaresi leyıh Jânçoları kabul olunmuş, Sultanak mette Mimar Mahmet Ağa soka « fında kurulmakta olan hafta pa - rarının - Sultanahmet — meydanmın müntehsina nakli hakkındakt tek. liz, kavanin komisyonuna havale e. dlimiştir. Meclia, salı ve cumma günleri top- lanacaktır. Yedek Subayların yoklaması Selimiye Askerlik Dalresi Baş - kanlığlından: 949 yılı yedek subay yoklamaları haziran - 949 ayının birinci gününden başlanarak 30 ha ziran 949 akşamma kadar devam edecektir. İlgililerin bu müddet içinde gu - belerine başvurmaları, gelmeyen , ler hakkında 1076 sayılı Yedek Su bay Kanununun 10. maddesinin tat bik edileceği ilân okumur, Telefon kablosu İstanbul — Ankara telefon ko -| İnuşmalarının ve kısmen telgraf mü İhaberesinin kesilmesine — sebebiyet | veren kablo arızası evvelki gece ta | mamlanmış, muhaberel, varmadaı re dün sabaht başlan - mıştar. Kanakasis — acentasına — mensup Panama bandıralı <Nueva Cinoria: adındaki geminin arızasının vuku - bulduğu gece kablonun geçtiği ft - senda demirlediği ve Üç saat son- ra Odesaya müteveccihen Karade - nize açıldığı acenta tarafından bil. dirilmiştir. Üniversite kampı Üniversite kamp günleri — tesbit edllmiştir. Faktlteler eski asker . lik kampı talimatnamesine göre 15 temmuzda kamplara başlayacaktır. Kız öğrencilerin kamp — talimleri, | bakkında takibata gene gündüzleri — yapılacak ve geceleri öğrenciler evlerine bı - rakılacaktır. bancayı çıkarıyor: Alın bunu diyor; eğer hâ- lâ içinizde bir parçacık merha- met hissi taşıyor, ve en küçük bir fazilet duygusuna sahip bu- lunuyorsanız; nesi varsa hepsi ni, ruhu ve vücudü de dahil si- ze veren ve tek günahı, yalnız sizi sevmek olan bir kadının, bu son arzusunu yerine getiri: Biniz!. Uzatıyor tabancayı Ekreme! — İçinde altı kurşun var di- yor; altısını da birden boşaltın ki, acı duymadan bir anda ölüp Bideyim!. Ne metin bir kız bu yarabbi!.. Bir insanın ölümü bu derece is- tihkar etmesi hayatı bu derece hiçe sayabilmesi için, ancak bir kadının onun gibi işte, bütün varlığı ile bir erkeği sevmesi lâ zımdır!. Ekrem deli bir hamle ile kı- zın üzerine atılarak, tahancayı elinden alıyor. — Çıldırdın mı sen Gülseren diye bağırıyor!... Ben seni na- Bil öldürebilirim?... Sen olma- yınca, dünya olur mu benim - Yaz, an: | Prot. Sabri Esad Siyavuşgil | bir tebessüm vardır. — El uzatışında bile, sankf bu lütfunu hissettirmeği kibarlığına yedirmek gibi aşırı bir nezaket —görülür. O, ba merasimli haliyle, jestinin yapma, ve zoraki mahiyetini örttüğüne ina- mr. Zatan dostu da — kalmamıştır. Başlangıçta kendisine samimt bir mi- safirporverlik gösterenler, onda his- sottikleri #abit fikrin, hâdiseler kar- gısında patlak varen inadın ürkün- tüsiyle çoktan uzaklaşınışlardır. Fa- kat o, kendi kendini malıktim ettiği bu inzivaya minnettardır. İpek bö- ceği gibi, hayaliyle realite arasında kalın, sert ve işık geçirmez bir koza örmekte artık tamamiyle serbost kal mıştır. Nihayet bir gün memleketir dönünce, daha gelirken birlikte getir diği hayalleri yolduğu gibi, belki de biraz daha sertleştirerek, kafasının dağarcığında geri götürür. Birgün bir yabancı gazetenin sütun larında bir makale, yahut bir broşür veya bir kitap görürüz. Bu, sabık misafirin eseridir. Kendisini memle- kette iken tamımak fırsatını bulmuş- 'k, hakkımızda noler söyleyebileceği | ni zaten tahmin ederiz. Bu tahmin mizde aldanmağa da imkün yoktur. Hakikaten sabık misafir, Türk'ü ve Türkiye'yi anlatayım derken, hayali- lo renlito arasında örmüş olduğu ko- zanın kalınlığım ve kabalığını gös- terir. Yabancının bir de peşin hüküm- süz geleni vardır. , Gelir ve aramı- za karışır. Görür ve görürken duy- m: duyarken de görmesini bilir. Manzaralar, hüdiseler insanlar karşısında, anlayışın ve iyi niyetin adamıdır. Geldiği memleketin - fikir ve duygu modasma uymıyacak kadar şahsiyet sahibidir. — Okuduklarının veya kulağına fısıldananların tesiri altında kalmıyacak kadar hür düşün- celidir. Hiç bir gizli hesabın âleti olmıyacak kadar merd tabiatlidir. E- lini Türk dostuna uzatırken, no aşı- ı bir reveransın altında saklıyacak bir çarpık maksadı, ne de beylik bir tebessümle örtecek tiksintisi vardır. O, artık bitden olmuştur. — Bizimle boraberken de, bizden ayrı iken de, bizim gibi duyar, bizim gibi düşü- En sıkıntılı anlarında bizi dü- şünmekle, bizden bahsetmekle ferah- hk düyar. En gikintili anlarımızda bize kardeş sesimi duyurur. Yabancanın böylesi, ne yazık ki, sokak dolusu olmaz. Bu haslet, ruh olgunluğu kadar madirdir. Yahancı- min böylesi karşısında, insanlık — ve, fazilet namına sevinç duyarız. Yaban gının böylesi, diyorum, Hayı lışşBöylesine yabaneı — demi dilimiz varmaz. Omu kendimizden ve kendimizin de en iyilerinden saya- İşte, iktisat fakültesinin ve sempatik dekanı Ziyaeddin Fındıkoğlu'nun himmetiyle, yeni fen fakültesi binasında College de France bocalarından M. Gabriel'in Bursaya dair konferansını dinlerken, zihnim- den bep bunları geçirdim. M. Gab- riel, hiç şüphe yok, insana tesadüfen başka bir diyarda doğmuş hissini ve- recek kadar bizdendir. Kendisini u- zaktan ve yakından tamıyanlar a: sında hiç kimse yoktur ki, ilim fazilete bağlı bütün bir ömrün —bu candan Türk dostluğu — karşısında hayranlık duymamış alsun. Her biri ilmin olduğu kadar sevginin de abi- desi olan «Anadolunun Türk abidele- ri> veya «Boğasiçi bisarları> adlı e- do M Gabriel'i tamyanlar, bütün hayatını Türk sanat eserleri- nin tetkikine hasretmiş olan bu bü- yük Fransız âlimini minnetle sevmiş lerdir. Fakat önu, aramızda yaşadı- | â1 uzun yıllar esnasında yakından ta- mmak fırsatını bulanlarda bu sev- Ki, cömert ve sıcak bir dostluğun Mezbahada bir yolsuzluk iddiası — | Mezbahada Belediye — rüsümu | Üüzerinde yapılan bir )ul:u/_lux meydana çıkarılmış ve sanıklar başlanmış- ter, İddia edildiğine göre Mezbaha memurlarından bazıları toptan- cı kasaplarla anlaşarak kasaplık hayvan tartısı üzerinden alınmak | ta olan belediye Tüsurmundan | kendileri faydalanmışlardır. Be | suretle alınan para yekünunun | 200 bin lirayı bulduğu söylen- mektedir. Tahkikata devam edil lij Gabriel, ışığında, Dahbıa geçi ransında ke lerde bile bu mu, görünce, kalbden kalbe yol bulan ter temiz bir sevgi ile kafadan kalaya akrabalıklar yaratan duru bir anla yışın nelere kaadir olduğunu bir ko- M. Gabriel'i İstanbuldük; Arkeoloji Enstitüsünün kurucusu ve müdürü olarak tamıyanlar vardır, İs- tanbul Üniversitesinin eeki bir hoca- m olarak hatırlıyanlar bulunur, 0- nu Anadolunun en ücra köşelerinde Türk sanat esörlerini — araştırırkan görenler olmuştur. Enstitüsünde noş- rettiği eserlerle Türk kültürünü Gar- ba tanıtmakta gösterdiği büyük bim meti takdir edenler do eksik doğil- dir. Hattk #on yıllarda, yalmız — Pa-, risteki College de France kürsüsün- Yransız den değil, Avrupanın büyük gehir-; lerinde verdiği konferanılarla, ken- di öz malımız olan sanatın tapusunu arbın gözleri örüne serdij bakikati, kökleşmiş hurafeleri yene- rek, herkese kabul ettirdiğini bilen- ler de vardır. Fakat her biri bütün bir hayata şenef verecek olan bu gay- retler, büyük âl ölçüsünü vermez. Onun, geçen gün, Türk Bursadan ne derin bir uşk, ne berrak bir anlayışla bahsettiğini dir leyonler, bütün bu muvaffakiyetleri ihata ve izal eden sırrı keşfetmiş ol- dular. Bugün Üniversitemizin muhte- lif kürsülerizi işgal etmekte «lan es- kitabesi, bunu daha öğren- mişlerdi. M. Gabricl, bize Bursayı anlattı, hissettirdi ve sevdirdi. Türk zevki- nin ve kültürünün bu müharek şeh- rine halis bir sanatla işlediğini, me- kân ile zamanın, hayal ile hakikatin 'ne munis bir terkip içinde eridiğini, 'Dürk karakter ve faziletinin mazil â- bideleştiğini üç buudu ile — gördük. Fakat asd büyük âmülin bu tablo karşısındaki heyocam, —ona dördü cü buudunu da verdi ve böylece Bur- sa, bir sevgi halesi içinde gönülleri- mizde yeniden doğdu. Konferanslan İçıkarken bir dostumun kulağıma eği lerek — Bana Bursayı bugün M. Gab- Tiel öğretti, demesini gün geçtikçe daha iyi anlıyorum. Mimarının tekmik teferrüatını bir tarafa bırakıyorum. Fakat © konfe- ransta, frenklerin turguciso dedikle- Ti mavinin asaletini, cami — içinde kubbeye kadar yükselen çini ve na- milnasina, türbeleş' Ş kuran huzür vel| değerini, —herke de azametle bâğı sükünun manevi bi ben de, yalnız akıl yolu ile de- M. ğil, duygu yoliyle de anladım. Bursayı bize sadece coğr. yaslanmış bir tarih olarak de- istikbale doğru — kanatlanacak Bil, bamlelerin bir ilham kaynağı olarak gösterdi. Mimari ve sanat tarihinin bittiği noktada, bir millet ruhunun bol büviyetiyle gözlerimizin önünde beybetli ve munia manzarası ni aldı ve M. Gabricl'in sözleri ka- dar sıcak tonlarla projeksiyon per- desine aksettirdiği Tenkli fotoğraf- lar, bir mavi ve yeşil eümbüşü için- de, bir çoklarımın bâlü şüphe ile kar- şildıkları bir düvanın inkâr kabul etmez bir isbatı oldu. Sanat tarihi, yalnız şekillerin ta- rihi değildir. Sütunda, kubbede, ve vakta hendeseyi aramakla ve bu hen' di enin asırlar boyunca nasıl gelişti. Bini bulmakla sanat tarihçisi, ne nef sini, »e do başkalarını tatmin edebi lir. Banat tarihi, maddey tarih de değildir. Öyle olsaydı, diğer tarihi izlerin yanısıra pek sönük ve Mareşal iyileşti Mareşal Fevzi Çakmak, dün öğ-| İleden sonra beraberinde refikaları | ve hususi doktora olduğu — halde, bir otamobil gezisi — yapmışlardır. Bu gezilerinde Mareşal, Caddebos. tanı ve Fenerbahçeye gitmiş ora - da bir müddet —oturduktan sonra tekrar Erenköyündeki köşklerine dönmüştür. Mareşalin sıhhati normale avdet etmiştir, “İstanbul bugün geliyor, Devlet Denizyolları idaresinin <İs tanbul> vapuru bugün saat 1430 da Batı Akdeniz battı - seferinden mektedir. Senin gölgenin, hayali- nin içinde bulunmadığı bir dün- ya, sonsuz ve sabahsız bir ge- ceden başka bir şey değildir!... Talih, istediği kadar bütün ızt rap ve faciaları ile gelsin, üzeri Mme yıkılsın, yine senden vazgeç meta, ve yine ayrılmam, unuta- mam seni!... Ben hayatımın de- vamı boyunca, yalnız seni sev- dim Gülseren!... Seni - Beviyo- Tum, yalnız seni seviyorum Yemin ederim ki, senden önce ruhuma bir kadın sahip olmadı Bundan sonra da olamaz!... Se- ni kaybetmemek için, mahvol- mağı kabul ederim. Ruhumla, hissimle yalnız seninim ben Gül geren!... Adam, tasavvuru imkânsız bir yeis içinde, kirpiklerinin u- cunda küçücük yaş damlaları- man parladığı siyah — gözlerini, aydınlığa doğru kaldırıyor. — Bu talihsiz kızın, kardeşin olduğunu, daha dün gece öğren- dim Gülseren diyor; İhsan söy- ledi. Bilmiyordum. İnan bana, bütün mukaddesatım üzerine and içiyorum, bilmiyordum Gül- dönecel derenin kızkardeşin olduğunu!. Eğer bu zalim hakikati, bu kor- kunç tesadüfü daha evvelden öğ renmiş olsaydım, beynimin bir taş üzerinde parçalanmasına ra- za olurdum da, yine karşına çık- mazdım senin!... Benim bu ka- dar bayağı ruhlu, zelil, namert bir adam olabileceğimi nasıl dü- şünebiliyorsun?... Hiç bir değ taşımamış olsam bile üzerimde, yalnız senin gibi bir kadın tara- fından sevilmiş bulunmam da- hi, benim bu derece alçalabilme- me mânidir!... Ah, bu hâdisede| ne kadar günahsız - olduğumu, ve bu talihsiz kızın hayatımda ne kadar az yer tuttuğunu bir bilseydin!... üçlükle ayaklarının erinde sürükliyerek, kıza doğ- laşıyor. — Dinle beni Gülseren diyor; bu hazin hikâyenin en gizli ta- raflarını dahi, senden saklamı- yarak aynen anlatacağım. (Devamı var) ek silik kalırdı Asil sanat tarihi maddeye yekil voren ruhun macerası dır. Bürsa Gbidelerini bu gönle ö" ren M. Gabriel'in kanforanamnda, bü tün bir gelür Abideleşmiz oldu.” M Gabrloi, Bursa maddesine işlemiş ra: .czen 'ediplerin intibalarını da âhmal etmedi. Pierre Lati'den Anüre Gide'e kadar Bursayı siyaret edip gördük lerini ve ünyduklarını aulatan Fran. *iz müharrirlerini kendi sevk ve an layışının mihekine varda. — Onların bazan hissettikleri derin gerçeği be- lirtirken, — düştükleri — hatâlara — da mim koymaktan çekinmedi. Edebiya- tın Bursası ile sanat tarihinin Bur- dını zarif bir terkip halinde ingşa ederken, en renkli malsemeyi ve en #ahane mimariyi, yino muasır Türk iedebiyatında buldu. Beş Şehir mu: zesini yaratan Ahmet Hamdi Tanpı- narın Bursası ile M. Gabridl'in Bur- sası, birbirine Türk halılarındaki çi çekler gibi girift oldular. Konferanstan — çıkarken — tanıdik bir genç Fransıza - intibalarım — sor- dum. Bana: — Bilhassa fotoğraflar pek güzel- dit dodi. Bu iğri cevabın gizlemek istediği ruh haletini anlamakta güçlük yok- tu. Genç adamı, hamen kafamdaki taznifte lâyık olduğu dosyaya, biraz 'da acıyarak, yerleştirdim. Vakıflar Genel Müdürünün beyanatı Taşdelen, diye, fena suları satıyorlar muş Wakıflar Genel Müdürü —Hakkı İkamü Beşe Bursadan şehrimize gel miştir. Genel Müdür dün kendisiz - le görüşen bir arkadaşımıza şun - ları söylemiştir: <— İstanbrila bu yıl tamir etti. farı Taşdelen diye halka satıyorlar maş. Bunu haber aldım bi mesele- S belediye murakabesini eksic gö rüyorum. Vali Beyle görüşeceğimn, Taşdelen ve Karakulak sularının ya bancı memleketlere ihraç edilme: için yakında bazı karar alacağız.> Istanbul fen fakültesinin ilmi çalışmaları Ankara Üniversitesi Fen, Ziraat, Tp ve Veteriner - Fakülleleriyle, Tıp Akademisi, M3LA, Enstitüsü TAK, Hıfmssılha Enstitüsü, T.Y. MLB. ve Cauçuk deneme istasyo - 'nunda flmi tetkiklerde — bulunmuaz fizere geçenlerde Fen Faktltesi Ta debe Birliğinin davetlisi olarac An karaya gitmiş olan İstanbul Üi - versitesi Fizikokimya Enstitüsü A. sistanlarından, Fen Gazetesi Sahi. bi ve Türk Kimya Öğrencileri Bir. Jği Fahri Başkamı: Yüksek Mühen dis Muammer Çetinçelik, Ankara Fen Fakültesinde - <İtalyada ilmin doğuşu ve bugünkü gelişimi> ve İs tanbul Fen Fakültesinin ilmi çalış| maları> conulu iki konferans ver. miş ve tetkiklerini bitirenek dün İs Tanbula dönmüştür Vali değişmiyor Vali ve Belediye başkam Dr. Lüt fi Kırdarın bir elçiliğe tayini hu - susunda çıkarılan şaylanın asılsız olduğu anlaşılmış, Vali Kıdar, ise böyle birşeyden haberi — olmadığını söylemiştir. n (| kısA HABERLER | h cak *& Ali adında bir şeförün ida- resindeki otomobil - dün sabah Nişantaşında Seher adında 45 yaşlarında bir kadına çarparak ağır surette yaralamıştır. izdeki kasaplar dün öğleden sonra Ticaret Ofisinde |Umum Müdürün yanında bir top |tantı yaparak et işlerini konuş- müşlardır. *& ETT, İdaresi, tramvayların hasıl ettiği radyo parazitlerinin 1. zalesi ve Tuzla kasabasına cereyan temini hususlarım etüd etmeğe ba lamıştı e Eminönü Kaymakamlık bina- sının Üzerine hir &at daha ilâve - Si hususunda, Belediye İmar mü - Hürlüğü güçlükler - çıkarmaktadır. Dün Vadi ile görüşen Eminönü Kay makamı Baha Koldaş, bu.ihtilâfın hallini istemiştir. ma komisyonu 1 — Askeri Fabrikalar ihti satın alınacaktır, pazarlığın yapılacağı 6/haziran, meleri duyurulur. ı edilen 8 adet (2.000) dilmiştir. Pazarlık 17,649 cun mel Müdürlük Melzem Muhammen bedel 150 liradır Ist Klilerin belirli racaat ra muvakkat teminatlı elektrik namede tadilât yapıldığından va ilân olunur, aZ Dil dâvas « AĞN Zonunın Gan aN ea l lar ue bentE LÜĞ yanı a e DA GA Tnladr v Baren GRüğ dra FRir ve öüürüşek. söya gel «Türkçonin — bünyesine —uymayan yabancı kelimolor atılmalı, yerlerine halis Türkçe kelimoler konulmalıdır. Arapça asıllı eski ilim ıstahları ar< tik kullanılamaz; Türkçenin ilim Ylahları Türkçe Kelimeterden yapıl- malıdır.» «Türk dili son kelimesine — kadar özleşmelidir; çünkü Arapça asıllı ke- Tlimelör, harflerimiz ayrı / olduğu ve mektepterimizde Arapça okutulmarı Bi için, — tasrifleri we içtikakları Wi Gğrenilemez. Böyle öğrenilmeyen bir kelime, hakkile bilinmiş olmaz.» «Dİl kondi mormal seyri içinde ge- dişir. Biyasi kudret veya — hükümet nüfuzü ile dile şokii verilemez. Tu- tulan yol yanlıştır, yapılan işler bâ- tıldir.z <Bin yullık edebi maziden miras ka lan ve hâlâ yaşayan kelim.tor dilden gıkarılamaz.» «<Konuşma diline —aykırı, bir rasmi dil olamaz.» Bu fikirler sırasite «Dil Kurumu> na, Nurullah Atac'a Hür Fikirleri Yayma Cemiyetine, İsmall Habib'e ve aşağı yukarı herkese afttir. Kırk senedenberi bu mes'cle mü- nakaşa edilmektedir; Takat iz kesin bir karara varılmış dekildir. Ben Ki on beş senederberi muti fik ediyorum, hâtü bir çok ketimsle- Fin İmtâ şekilleri hakkında bile te- reddüde düşüyorum. Kitaplığımda büyük Türk mütctek kirli Ziya Gökalp'ın 1018 de pek ne- fin bir şeklide basılmış olan *Veni Hayatı isimli manzum eseri — varş bunda Türk İnkilâbinin esastarı izatı edilmektedir. Bu arada <Lisan» baş- diklı manzume dil dâvasının hatlimde kullanılacak bir kanun mahiyetinde- dir: <Güzel dil Türkçe bize, Başka dil gece bize... İstanbul konuşması En saf, en ince bize.., yapma Lisanda sayılır öz Herkesin bildiği söz, Münası anlaşılan, Lügata atmadan gör. Uydurma söz yapmayız, Pa yola sapmayız. irkçeleşmiş Türkredir, ki köke tapmayız. Açık sözle kalınalı, Fikre ışık salmalı Müteradif sözlerden Türkçesini almak Yeni sözler gerekse Bunda da uy berkese; Halkın söz yaratırada Yollarını benimse “Yap yaşayan Tı.:ıkwdıı, Türkçeyi incitmeden, İstanbulun Türkçesi Zevkini olmu yeden..4 Arapçaya meyletme, İrana da hiç gitme; Tecridi halktan öğrem Fasihlerden işitme. Turan'ın bir li var, Ve yalnız bir dili var. «Başka dil var..> diyenla Başka bir emeli var. Türklüğün vicdanı bir. Dini bir, vatamı bir, Fakat hepsi aşrılır Olmazsa lisanı bir...> En büyük kusur, di işine herkesta karışmasıdır. Fransada üç yür senes denberi bir <İtim Akademisi» varılır ; diğer ileri memleketlerin de akademıl leri olduğu ve henüz bir senelik öme TüÜNÜ tamamlayan İsrall devletinde bi le bir ilim akademisi kurulduğu hab de bizde yoktur. <Dİ! Kurumu» tam ve mükemmel bir salâhiyet değildir. Kadircan KAFLA (-ÇTAKVİM ) Haziran 1949 Hilcri 1568 çekiz 15 'Pudra halinde Toz Sabun alınacak Askeri fabrıkalar döner sermayeler İst. satınal. başkanlığından: İyacı için şartaamesi —komisyonda Mevcut ve pudra manzarası arzeden 146 kilo toz sabun pazarlıkla 2 — Satmağa istekli olanların <56.94> liralık - kesin güvenle 1949 pazartesi günü saat 14 Sir. keci-Demirkapı Askeri Fabrikalar yollamasındaki komisyona gele | — 1650 — Malzeme Alım Şubesinden 10/6/949 cuma saat 10 da pazarlıkla satın alınacağı ilâm lira muhammen bedelli ve 150 . motörlerine ait aart. pazarlık günü tehir e 'N gümü aaat 10 da Kabataşta Ge. € alım komisyonunda ulacak- tır. Şartaameler her gün sözü geçen Şubede gürülebilir, kkat teminat 00 lira elup muv gün ve saatte mezkür komisyona mü. — 1622 <

Bu sayıdan diğer sayfalar: