16 Haziran 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

16 Haziran 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BAYFA : 4 Samsun lisesi izcilerinin gezisi Sıksıktertipedilen gezilerin ikin- cisi 52 kilometre üzerinde yapıldı Samsun (Hususi) — Samsun lisesi izcileri vilâyet — dahilinde, gıksık geziler tertip ederek yürü yüşe çıkmaktadırlar. İzcilerimiz mevsim münasebetile bu gezileri arttırmışlardır. Lise izcilerinden bir gurup Samsun-Çarşamba yo- Çanakkale çimento fabrikası KSN Çimento fabrikasının kurul- ması için en müsait iptidai maddenin bulunduğu bildiriliyor Çanakkale (Hususi) — Sene- lerden Çanakkalede — kurulması düşünülen çimento fabrikas' .çin mahallinde tetkikler yapmak Ü- zere Ekonomi Bakanlığından bir heyetin bu günlerde buraya ge- leceği haber alınmıştır. İklim, coğrafi vaziyet, iptidai Malzemelerin nefaset ve mebzu- liyetile tamılan Çanakkalenin ilk defa bir fabrikaya — kavuşması bütün Çanakkalelilerin — candan arzularıdır. Çanakkale, Kalker, Kil, Tras, Manyezit ve amyant, alçı ve kö mimür vermükülit ocaklarının çok Yahağu ile nam almıştır. Çanakkale, coğrafi vaziyeti ve Hbilhassa deniz münakle — imkân larından âzami — istifade sağla- ması bakımından şayanı tebrik- Utir. « , Bu fabrikanın Çanakkalede kurulması yalnız Çanakkalelile- ri iktisaden kalkındırmakla kal- mmyacak ayni zamanda memleke- timizde yapılması pek mümkün olduğu halde civar ve komşu memleketlerden ithal edilen ve memleketimizin iktisadi durumu vunu bozan ve zedeleyen çimento istihsalini arttırmak suretile de 1 faydası bütün memleket ölçüsün vrde hissedilmektedir. Ziraat Bankasının köylüye yardımı Bu sene köylüye 25 ton buğ- « day, 20 ton arpa tohumluk dağıtılacaktır. 470000 lira köylüye tevzi edildi Ilgın (Hususi) — Ziraat ban Wkasınca 948 yılında köylüye 340 bibin lira tevzi edilmiş ise de bu yıyıl plasman — yükseltilerek 470 bıbin lira tamamen köylüye — tev- mzi edilmiştir. Ayrıca 25 ton buğ- dıday ve 20 ton arpa tohumluk tetevzüne — başlanmıştır. Esnafa tüccari kredi muamelesine baş- | lanmıştır. Köylüye Tarım Kredi » kooperatiflerince de 200 bin lira) 1 Bibi bir para da tevzi edilmiştir. Diğer taraftan ilçenin ön plân o>da gelen Ilgın-Yunuslar — şosesi- » nin geçen seneden kalan devamı 'nın da bu yıl ikmal edileceği ve bunun için de gerekli işlemin ya pilmakta olduğu haber alınmış- fır. Bu yolun ikmali ilçeye ik- tisadi bakımdan çok faydalı ola- cağı gibi Beyşehir, Seydişehir, * Akseki ilçelerinin en kısa İstan- L :;ıl yolu olacağı — bildirilmekte- r. 948 yılı Egenin ihracatı l — 240.000.000 liranın 120.000.000 »dirası Amerikaya yapılmıştır. İzmir — (Telefonla) İzmir Ticaret odasının tesbitine — gö- re 948 yılı Eğe bölgesi ihracatı 239.749.000 liraya baliğ olmuş-| tur. Bu ihracatın 120 milyon li- lunda 26 kilometrelik bir rüyüş yapmışlar ve oyunlar tip etmişlerdir. Havaların sadesi nisbetinde bu geziler tek- rar edilecektir. İkinci gezi Sam sun-Bafra şosesinde 52 kilomet- re Üzerinde yapılmıştır. Çorlu elektrik santral ——— Temel atına töreninde Tekir- dağ valisi bulundu ve temele ilk taşı koydu Çorlu (Hususi) — Çorluda ye ni inşasına başlanan elektrik santralinin temel atma mera- siminde Tekirdağ valisi Bür- hanettin Toker bulunmuş ve te- mele ilk taşla harcı koymuştur. Vali; belediyelerin asker ailele- rine yapılan yardımlardan isti- fadeleri olmuştur. Bunlarla vi- lâyetimizin Saray, Çorlu, Mal- kara, Hayrabolu kazalarına bir çok şeyler kazandırdığını söy lemiştir. Valinin sözlerini müteakip bir zat ta Çorlunun en sevinçli bir gününde halktan gelenlerin pek az olduğunu ima etmişti Vali hemen belediye reisine dö- nerek bu mutlu günün halka ilân edilip edilmediğini sormuş- yü: ter tür, Belediye reisi — halka ilân edildiğini söyliyerek cevap vermiştir. Geyve mahalle ihtiyar hey'eti seçimini D. P. kazandı Geyve (hususi) — kasaba- mızın Orhaniye mahallesi muh- tar ve ihtiyar heyetinin istifası üzerine geçen pazar yapılan se- çimde yüzde 92 çoğunlukla demokratlar kazanmıştır. Ha- vanın yağmurlu olmasına rağ- men bütün bir mahalle halkı reylerini kullanmak için sandık başına koşmuştur. Gerze eczacısı 90 yaşında öldü Gerze (hususi) — Eczacı e- mekli binbaşı Fevzi Yalım ve- fat etmiştir. 90 yaşını geçmiş olan bu eczacı yaşlı olmasına rağmen çok dinç görünmekte idi. Bartın yeni Cumhuriyet okulu Bartın (Hususi) — Eski Cum huriyet okulunun yerini alacak olan Kırtepedeki yeni Cumhu- riyet okulunun inşaatı tamam- lanmıştır. Okul önümüzdeki ders yılında tedrisata — hazır olacak ve şimdiki Cumhuriyet — ilk o- kulu oraya taşınacaktır. Çatalcada fakir çocuklara yardım Çatalca (Hususi — Çatalca Çocuk Esirme Kurumu fakir çocuklara otuz çift ayakkabı ile okul aile birliği kooperatifi — ta- rafından da, yine kazamız fakir çocuklarına otuz adet siyah ©o- kul göğüslüğü verilmiştir. Akyazıdan bir heyet Ankaraya gıttı Akyazı (Hususi) — Akyazı- nn ihtiyaçlarını görüşmek ve mahallen temini mümkün — ol- y leri hâlletmek üzere alâkalı Bakanlıklarla temas et- mek üzere Belediye, C. H. P. ve D. Pden olmak üzere 5 kişilik bir heyet Belediye Başkanı Abdi C Telavivdeki müzikli — kahvele- rin hiç birinde dans yoktu. Ben yahuda — caddesinin — sonlarına doğru, sözde kabare bir - bara girdim. Gece hayatı - hakkında fikir edinmek istiyordum. Yabancı basın — arkadaşlarım vasıtasile tanıştığım bir. yahudi kadın üstteğmen ile gans edi- yorum. Çıplak kolunda etine Mavi mürekkeple yazılmış bir nu mara görerek sordum: — Bu numara askeri numara- niz mı? — Hayır, — Peki o halde nedir? rak ettim. — Behemahal öğrenmek isti- yor musunuz? — Rica edecektim. — Almanyada Doşan kampın da Nazilerin etime kızgın — de- mirle vurdukları bir numaradır. Bu izahatı verirken — gözleri nemlenmiş, maziyi hatırlar ” gibi olmuştu. Genç kadının - başından bu kamplarda hazin maceralar geçmiş olacaktı. — Sizi istemiyerek müteessir ime çok üzüldüm. Beni ma- zur görünüz, dedim. — Hayır bilâkis memnun düm. Diyerek göğsünü açtı, sol me- mesinin üstünde yine dağlana- rak yazılmış bir numara - ve bir de harf vardı. — Bu nedir?. — Bu numara ile harf bana yapılan tıbbi tecrübeye aittir. Size tafsilâtını veremiyeceğim korkunç tecrübelere maruz kal- dim... Telaviv sokaklarında bir çok kadınların kollarında — gördüğü- müz bu numaraların mahiyetini şimdi anlıyordum. Sizlere daha korkunç bir şe anlatacağım bir kalıp sabun disesi.. Bundan altı ay evvel Alman- yadaki kamplardan İsraile gelen bir yahudi hahamı başbakan Bengurion'u ziyaretle ona Alman yadan bilhassa getirdiği bir ka- hp sabunu vererek: — Üstündeki yazıyı nuz! diyor. Bengurion de okuyor. Bu Ssabunun üzerinde bir cümle vardı: «Yahudi yağından tır.> Fakat hikâye burada — bitmi- yor. Sabuna bir milli kahraman gibi muazzam bir cenaze —me- rasimi yapılıyor ve bütün Tel,- aviv halkı bu merasime iştirâk ediyor. Me- ol- okuyu- göyle yapılmış- Tanıştığım İstanbullu yahudi kızları Telavivde çok sıkıldıkla- rından bahsederken: — İstanbulda alıştığımız canlı hayatı ve eğlenceyi burada ma- alesef bulamıyoruz. Bir defa şe- hir küçük ve dedikodu çok... her kes dünyanın başka bir tarafın- dan gelmiş olduğundan aileler a- rasında fazla bir samimiyet de teessüs etmiş değildir. Harb do- layisile sönmüş olan eğlence ha- yatı henüz başlıyor.. Hiç bir y de atraksiyon yoktur. Herkes başka bir dil konuşuyor. Muhit- ler pek teessüs etmiş değildir. Evlerde hizmetçi — bulamazsı Bir hizmetçi beslemek için ayda rası Amerikaya yapılmıştır. — ( Bayhanın riyasetinde Ankaraya gitmiştir. YENİ SABAH AL: Yeni Sabah'ın İsrail diyarına gönderdiği toplantı yapamıyor, ah — nerede İstanbuldaki hayatımız... Telaviv caddelerinde görec niz gençliğin hemen hemen hep çifttir. Genç kızlar geç vakitle kadar erkek arkadaşlarile — ser- bestçe gezebilirler. Bilhassa orduya ait vasıtaların hepsinde gece gündüz ve her an enç kız ve erkeklerin muhtelif caddelerde gezdiklerini - görüyo- ruz. Bize öyle geliyor ki, orduda ak lma esen subay askeri bir &raba ya genç kızları bindirerek gez- mekte hiç bir mazur görmüyor. İsrailde evlenmek kolay fakı boşanmak zordur... Genç kızlar ve kadınlar gecenin en geç saat lerinde bile hiç bir sarkıntılığa maruz kalmadan diledikleri yo lardan geçebilirler. İsrailde haham başı — fuhuşu menetmiştir. Umumi ev namma bir şey yoktur. Fakat hayat o kadar serbesttir ki esasen buna ihtiyaç kalmamaktadır. Eskiden şehirlerde göze — çar- pan erkek azlığı artık kalma- mış, İsrail ordusu 6 aylık silâh- h bir terhis yapmıştır. Kadın her hususta erkeğe mü- savi bir vaziyette ve dilediğini yapabilmekte ve umumi hayatın bütün yükünü paylaşmaktadır. Hayat şartları geçim zorluğu pahahilik Burada en fazla kullanılan kı lime selâm mânasına gelen ş: lomdu. Sabahtan akşama ka- dar yolda, otobüste, işde, —tele- fonda, otelde mütemadiyen duy duğunuz bu — kelimedir. İsraile geldiğimin ilk günlerinde idi, Yahudi bir arkadaşla lokanta- da yemek yiyordak. Arkadaşım yemeğe başlamadan evvel: Bak aşa! dedi. Gayri ihtiyari masanın altına 300-400 Türk lirası kâfi gelmez. Onun için kimse çaylı — danslı Yazan : Edgar Wallace Bu kadar anlayışsız bir adam la konuşmak kızı büsbütün öf- kelendirdi, muhavereye devamı lüzumsuz görerek: — Sizi yataktan kaldırdığım için affınızı dilerim. İkinci bir süküt. — Mr. Tarn duydu mu? — Hayır, o uyuyor, uyandır- madım, ama işte şimdi uyandı. Sizi rahatsız ettim affedersiniz, Allah rahatlık versin. — Size de, haydi hemen yata Bınıza gidin!.. Ahizeyi yerine asarken: «Ne tuhaf adam!» diye lümsüyordu. Böyle âni ve gece yarısı mu- haverelerinde - bile emir — ver- mekten kendini alamıyordu. Bu Bırada Tarn, üstünde eski — bir gecelik entarisi, ziyadan gözle- Fini kırpıştıra kırpıştıra içeri Birdi. Ters ters: — Ne var ne oluyor, sabahın bu saatinde kime telefon edi- iyorsun böyle? — Major Amery ile konuşu- iyordum. — Ne? Amery mi, ne anlatı- iyordun ona? Bu esnada kızı kolundan ya- Bü- —10— kalamış şiddetle sarsıyordu. Bir ara bileğini o kadar sıktı ki kız acıdan haykırdı. Herif, — Affedersin! diye homur- dandi ve «Ne olur Elsa, olanı biteni anlatsana> dedi. — Hiç, yalnız Major Amery'e bir arkadaşının pençeremden i- çeri girmek istediğini anlatıyor- düm, İhtiyar bir müddet kızın yüzü- ne baka kaldı, ne demek istedi- ğini bir türlü anlamıyordu. Ne- den sonra: — Kimdi diyebildi. Elsa kısaca başından geçen- leri anlatmaya başladı Amcası- 'nın ise korkudan dişleri birbiri- 'ne çarpıyor, âdeta İspazmoz gı giriyordu. — Aman Allahım! diye elini alnına vurdu, demek - bir Çinli idi ha! Herifin kaması olduğuna min misin? — Belkide kamayı yalnız pen gereyi açmak için kulancaktı. Başına gelen şeyin ona bu kadar tesir edeceğini hiç umma- zıştı, Hattâ bütün ömründe bu kadar korkuya uğramış bir a- dam görmemişti. Adamın yü- < ST AĞ KD Çeviren : Semra Arslanlı zünden nohut gibi ter akıy Tei taneleri or, dişleri hâlâ birbirine vu- rdu. Merakla; — Amery'ye telefon ettin ha! Peki ne dedi? — Çinlinin Feng-Ho olmadığı ni söyledi. — © bir yalancıdır. Muhakkak ki bungün ofise gelen Çinli idi, Elsa! bu benim sonumdur, an- hyor musun? Şimdi beni — ta- rassut altına aldılar. Hem bü- tün limanlarda bile, — Kuzum, ne oldu Mr. Tarn? Kızcağız bayağı korkmağa başlamıştı. Fena bir şey mi yap tınız? — Sus, sus şimdi hiç konu- Bacak halde değilim!... Zaten bunu bekliyordum, böyle olaca- Bını biliyordum, Eski geceliğinin cebine elini sokup kocaman bir tabanca ç- kardı. Fakat Allah şahidim olsun be- ni yakalayamıyacaklar Elsa, Tabancayı tutan eli o kadar kuv vetle sarsıldı ki Elsanın patla- yacak diye ödü koptu. Halbuki ihtiyar adam bir şey olma- miş tabancayı yine cebine yerleştirdi. baktım, — Bir şeyler göremiyorum. — Pol Amery ha! Lânet ol- sun o herife, sana onun hakkın- da bir şeyler söyliyebilirim ama I, şimdi değil, şimdi Kızı odadan kovar — gibi bir hareket yaptı ve çıkar çıkmaz arkasından kapıyı kilitledi. El- sa merdivenleri çıkarken iki ca- mın birbirine temasından hasıl olan sesi duydu. İhtiyar adam gece sabaha kadar korkuya ta- hammül edebilmek için - içiyor- du, Kısım: 19 MR. TARN VASİYETNAMESİ- Nİ HAZIRLIYOR Ertesi sabah Mr, Tarn kah- yealtıya inmedi. İnmemesi de kıza gayet normal göründü. Ta- bil akşamki hengâmeden sonra ihtiyar kolay kolay kendine ge- lemezdi. Elsa acele kahvealtı- sını edip sokak kapısından çı- karken Mr. Tarn odasının kili- dini açıyordu. Genç kız ise gitmekte acele ediyordu. Aceba Amery hâla Feng-Ho hesabına yalanlar kı- yarmakta devam edecek miydi? Saat 9.30 da patron onu çağır- dı. Doğrusu ya adamda gece uyumamış gibi bir hal yoktı Yine kızı selâmsız sabahsız kar- şılayıp mektup diktelerine baş- ladı. Vakit öğleye yaklaşıyordu ki Feng-Ho hazretleri - Elsa'nın odasına teşrif ettiler, Üstü hı Mehmed ATAKER'den : 6 Acayip bir memleket Eğlencesiz şehir; İstanbula hasret: Oradaki canlı hayat Orada evlenmek kolay , fuhuş yok; fakat gece yarılarına kadar kadın ve kızlarla dolu... _nerede ? )kaklar , i 'Türkçe bilen ve İs-|delillerini her tarafta görebilirsi |rail hariciyesinde — mühim — bir|niz, otobüsler biletçisiz. olduğun |mevki işgal etmekte olan yahu-|dan şoförler bilet kesmekte — ve di arkadaşım! — bu yüzden kuyruktaki yolcular Ben size aşağıya bakınız! de- | otobüslere binebilmek için — sa- |medim. aşa dedim. Bu Tbra ede geldi. İsrailde karaborsa almış yü- Halbuki hiç de öyle — değil...| ya tâbi olması yüzünden köyler- | le şehirler arasında bu maddeler | malar bütün ötomobilleri durdu rarak, kaçak gıda maddesi gir- | »; memesini temine çalışıyorlar. — | Hükümetin 160 kuruşa dağıt- şeker 4 lira, 40 kuruşa sa- | ti olan ya, hyor. Sonra yumurta sadece 4 dane verilivor. Karaborsa yüzüncen mahküm edilenlerin sayısı pek azdır. Za- ten dükkânlardaki fiatlar o ka- | zamandan temiz, daha itinalı idi. Pantalonunun ütüsü pıçak sırlı gibi ince her şeyı ona gü- re ütülü ve yeni idı. Bir elindi eldiveni, şemsiyesi, şapkası, ai ğer elinde de kanarya kafesi vardı, lçindeki kanarya ortada- ki tünege tünemiş; muvazı temin etmeye çalışıyordu. Çinli kızı tatsız bir tebessüm le selâmladı: «Zavallı kuşum, dün gece çok rahatsızlandı, ben de yanında oturup, gece yarı- sından sabahın altısına kadar ona şeker verdim. Şimdi ham- dolsun iyileşti, bize şarkı söy- liyecek, Pi. arı hanendeye hitap ediyor- dü: Haydi küçük ağzını aç ta bu sayın bayana şarkılar terennüzn eti Elsa ciddiyetle: Feng-Ho doğ ru konuşmuyorsun, bütün gece kuşunla beraber değildin dedi. Ufak tefek adam kıza masum nazarlarla bakıp trajik bir ta- vırla kuşa döndü: — Küçük Pi, eğer yalan söy- lüyorsam şarkı — söyleme, ama eğer konuştuklarım hakikat ise mütevazl gırtlağın sevimli nağ meler teganni etsin». Sanki an- lamış gibi küçük şarkıcı gayet neşeli bir garkı cıvıldamaya başlayınca — Feng-Ho, muzaf- ferane gülümsedi. Bu sırada Mis Deym Elsa'yı ziyarete gelmişti. Odadaki çinli atlerce sıre hıştırıyorlar ki oturduğ son uğramayabilir. İher an rahatsız edi; Başlıca gıda maddelerinin vesika 1eketi dün; Yahudi işçiler lik lışmakta ve karmını bile doyura- mamaktadır. lan yumurta 80 kruşa, 1 Jira ' zav, beklemektedir. Bir otobüs günde 20 sefer ya- buyurun mânasına gelir. YA CAĞ Yöredl'n aMRZr ai Sonradan alıştığım bu kelime | Parar yerabilikor. Kahvelerde, her nedense daima bana tuhaf|)okantalarda o kadar az İşçi ça- bazan bir saat 'nuz halde masanıza gar Tümüştür. İdeal bir yurt kurma! y er gün bir hayır kurumu ro- için canla başla çalıştıklarını söy | L MA S ni e Jeyen yahudiler diyarında «ka- | turacak olsanız - ellerinde mak- Ta pazarın» olmaması lâzım de- buzlarla iane toplayanlar — sizi İğil mi? rlar Yabancı basın dairesi, bu mem aya iyi tanıtmak için hiç bir şeyi esirgememektedir. Fakat ne yapayım ki emrimi- | |üzerinde - büyük fiat - farkları 'e tahsis edilen otomobiller, gür vardır İzel sözler ve gördüğümüz kola; Küçük yerlerde hayat nisbe-İJ,k hakikatleri — peçeleyemiyor.. ten ucuzdur. Şehirdeki tüccar ve| — İsraile iltica etmiş bir — çok esnaf düpedüz . ihtikâr yaptık-| hakiki Avusturyalı, Polonyalı ve larından bu vaziyetin önüne ge-| Romanyalılar da var. Fakat bun. çilememektedir. |ları en ağır işlerde ve cüz'i bir Şehirlerin — kapısında, jandar-| ücretle kullanıyorlar. budi 20-50 lira günde- lirken bunlar 4 liraya — ça- tellerin - temizliğine bakan li kadınlar, memleketlerin- İde villâ sahibi ve iyi hayat gör- haftada müş, yüksek subay kadınlarıdır. | Mani hükül buralara gelmişler... şimdi peri- in tevkifi üzerine yapılan et darbesinden kaçarak şan bir haldedirler. O kadar a- dar yüksektir ki ihtikâr yapan- | sil çehreleri öyle nezaketleri var lara ceza verilmek lâzım gelse | ki onlardan insan bir iş isteyemi bütün Telavivi hapishaneye ifr yor. etmek icabeder. : | Fakat bunü / mâzür. görmek| ZAYİ lâzımdır. Çünkü Yahudilik Türk- | —11/425 No, h Ateşçi cüzdanımı nasına gelmiyor mu? Bunun Mustafa Selçuk yi görünce ağzı bir karış açık kaldı. Neden sonra kendini top ayarak kuşun sesinin bir hâri- ka olduğunu belirtti - Her halde bu bir. erkek kuştur diye söylendi — Centilmen kuşlar daima kadın kuşlardan daha güzel ö- terler. Tabii öterler mesuli- yetleri yok ki.., ne demek iste- diğimi anlatabiyor muyum? Ba şını salhyarak sözlerini tasdik eden çinliye soğuk bir nazar at fettikten sonra,: Zavallı dişiler kuluçkaya oturdukları - vakit şarkı söylemeye vakit bulamaz lar, affedersiniz. SESSUEW- AKA'yı tanırmısını: Feng-Ho tanımadığını söyledi, tıpkı sizin modelinizdi, Seg, şa- yet kabalığımı mazur görürse- 'niz sizden bir az daha yakışık- h idi diyeceğim. Fevkalâde hoş bir adamdı. Yazık ki kendine kahiraki yaptı, o melün kelime- yi de bir türlü aklımda tuta- Mam. Neydi? Elsa ona melun Kelimeyi ha- tırlatmağı lüzumsuz - bularak işine devam ediyordu. Mis. Deym bu sükütun bir nevi istiskal olduğuna akıl er- girerek çekilip gitmeyi müna- Bip buldu: — Çok güzel bir küçük hanım diye mırıldanan çinli, Elsa'nın alaylı bakışlarını görünce: (Devamı var) ——— ——— A der ee ua AA Yazan: Eski bir pehlivzn Makarnacı, Kavasoğlu: a nından büyük bir seviç içindi uzaklaştı. İşte gu belâlı adam nihayet istediği gibi yakalama- ğa muvaffak olmuştu. Nihayet ikindiye doğru gür:ş yeri kuruldu. Padişah yanında Maiyyeti ile birlikte güreş yeri- ne geldi. Koltuğuna yerleşti ve güreşin başlamasını emretti. İki pehlivan meydana çıkar çıkmaz Aliçonun vücudundaki sarılık hünkârın derhal nazar dikkatini celbetti. Ve Kavasoğ- luna yanına çaşırtı. — Ne olmuş böyle Aliçoya? Hasta mı yoksa? — Bir az rahatsızmış - sulta- nım! Ben kendisile görüştüm, istersen bu rahatsızlığını Hü-- kâra arzedeyim, belki başka bir gün güreşmenizi irade ederler dedim. Fakat istemedi. Güreşir sem açılırım diyor. — Garip şey! Mademki öyle istiyor, güreşsin bakalım! Pehlivanlar yağlandılar. Hün kârı selâmladılar ve huzur pı revini yaptıktan sonra omuz 0- muza geldiler. Fakat daha peş- rev yaparlarken Aliçonun ne derece halsiz ve bitkin olduğu 3- çıkça görülüyordu. Peşrevi bile iştihasız yapmıştı. Makarnacı Hüseyin ayakta beş on dakika güreştikten son- ra hızla bir çapraz topladı ve Aliçoyu hemen olduğu — yerde bastırdı. Derhal kemaneye geç- ti. Aliçoyu ezmeğe başladı. Mak sadının takatını büsbütün tüket- mek olduğu açıkça anlaşılıyor- du. Esasen bitkin bir halde o- lan Aliçoyu bu şekilde büsbü- tün yıpratmak ve tüketmek is- tiyordu. Makarnacın'n bu acarlığını gören harem ağaları sevinç için de kalmışlardı.Çok şükür. Sul- tanın baş pehlivanı bu yabancı ve küstah pehlivanı bu sefer ilk elde bastırmış ve ezmeğe baş- Geçen seferki güreşin hyordu. Oh olsun pehlivana! Makarnacı Hüseyin hakika- ten intikam almak istermiş gi- bi güreşiyordu. Yenisi bir oyun almaktan ziyade Aliçoyu eemek ister gibi davranıyordu. Kemanede ön beş dakika dur- duktan sonra birden bire Aliço- yu kurt kapanına aldı ve ala- bildiğine sıkıp ezmeğe başladı. Makarnacı pek insafsız davra- nıyordu. Elinden gelse Aliçonun canını burnundan alacaktı. Aliço koca vücudile cansız gi- bi yatıyordu. Mukavemet etmek ten başka hiç bir düşüncesi yok- tu. Vücudunu tamamile Makar- nacıya teslim etmiş gibi idi. Makarnacı kuvveti — tükenin- ceye kadar kurt kapanında A- liçoyu ezdikten sonra — çevirip yenmek istedi. İşte Aliço ancak o zaman can lanır gibi oldu. Ustaca bir ha- reketle Makarnacı Hüseyinin bu teşebbüsünü boşa çıkardı ve ay- ni zamarda kurt kapanından da kurtuldu. Makarnacı bu sefer künde tec Tübe etmeğe başladı. Alicoyu ev- velâ şak kündesile, sonra oturak kündesile aşırıp yenmeğe çalış- tı. Fakat Aliço hep son saniyeler de ufak bir müdahale ile kendi- sini müşkül durumlardan kur- tarmanın yolunu buluyordu. Makarnacı daha sonra bel kün desini tecrübe etmeğe koyuldu. Bunu da beceremedi. O zaman henüz kâfi derecede ezilmemiş olduğuna kanat getirerek yeni den kemaneye geçti. Ve Aliçoyu vücudunu sıvazlayarak ezmeğe koyuldu. Güreş başlayalı aşağı yukarı ve> & Si glk Müd Sular İdaresinin dikkat nazarına Bir haftadanberi bir damla suya hasret çeken — mahallemiz halkının sabır ve tahammül hu- dudunu aşan ıztırabı. kelimenin |tam manüsiyle feci bir hal almış- tır. Tıpkı asker ocağında olduğu ibi bütün mahalle halkı evlerin- de ve çeşme başlarında su için akşamdan sabaha kadar saat usuliye nöbet tutmaktadırlar. Maalesef çeşme ve evlerde mus- luk başlarında uyuyanlar dahi vardır. Buna rağmen bir maşraba su bulamıyan halk teyemmümle abdest almakta ve susuzluk yü- zünden yemek pişirmek imkânı olmayınca halkın ekseriyeti ku- ru nevale ile övün savmaktadır. Bilhassa küçük çocukları olup da günde bir kaç defa çocuk besi yıkamak mecburiyetinde olan a- ilelerin durumu ise büsbütün fe- cidir. Ve bu gibilerin evleri her an için hastalık mikrobu neşre- decek vaziyete gelmektedir. Bu hal bir müddet daha devam eder- se mahallemizde salgın halinde hastalık zuhur etmesi kuvvetle muhtemeldir. Bu ihtimale binacn biz vazifemizi yapmış elmak için keyfiyeti Sağlık teşkilâtıma ar- zedecediğ, RKPINAR-GÜREŞLER TOKUYUCU; S DİYOR Ki... 16 HAZİKAN 19449 Tefrika No. 27 Makarnacı, hakikaten intikam almak istermiş gibi güreşiyordu bir saati geçmişti. Bu müddet zarfında Makarnacı daha ilk el- de bastırmış - olduğu Aliçoyu durmadan ezmiş ve yıpratmağa çalışmıştı. Fakat bir. türlü ye- nememişti. Aliço şaşılacak bir mukavemet gösteriyor, Makar- nacının kendisini yenmek i; teşebbüs etmiş olduğu bütün o- yunları boşa çıkarıyordu. Güreşi büyük bir dikkatle ta- kibeden Sultan Aziz arkasında bulunan Kavasoğluna döndü Senin Makarnacı bir tür- lü Aliçoyu aşıramadı. — Evet Sultanım! Makarnacı kulunuz çok hâkim ama, he- nüz yenici bir oyun alamadı. — İyi dayanıyor Aliço! UÜsta pehlivan sultanım! Makarnacı kulunuza hiç bir fır- sat vermiyor. Hasta olduğu belli! Ayağa kalkamadı bir türlü... Bu güre- gi haftaya bıraksaydık daha iyi olurdu. — Arzetmiştim sultanım! Gü- isteyerek çıktı. — Çok inatcı bir adam demek — Öyle efendimiz! Bir şeye saplandımı, ondan katiyyen vaz geçmiyor. — Ne olacak dersin güreşin sonu? — Her dalde Makarnacı ku- lunuzun galip gelmesi lâzım! — Evet, ben de öyle düşünü yorum. Aliçoda artık takat kalmadı. Daha fazla güreşcmez. Bir saattir dayanıyor. Güreşin böyle uzamasına en ziyade içerleyen kara İbo idi, Etrafında toplanmış — olan di- ğer pehlivanlara hararetli ha- raretli Makarnacıyı — çekiştiri- yordu. — Atamadı bir künde be! Şu bizim Makarnacıdan güreş hep ten geçmiş be! Bir daha ayağı- na kıspet giymemeli be! Aliçoyu bir saat ezdi, öldürdü de bir türlü kündeyi atamadı be! Le- şini bile yenemiyor Aliçonun be! Hakikaten Kara İbo doğru söylüyordu. Makarnacı — Hüse- yin, Aliçonun leşini yenemiyor- dü. Makarnacı Hüseyin aruk bık mış usanmıştı. Yerde bir tür- lü istediği gibi bir oyun alamı- yor ve Aliçoyu yenemiyordu. E- ğer ayağa kalkacak olurlarsa belki daha kolay bir oyun ala- bilirdi. Dalarak paçaları eline geçirebilir, yahut yerinde — bir kaz kanadı vurarak bir çengel- l€ bu Allahın belâsı pehlivanı sırt üstü yenebilirdi. Onun için mahsustan ayağa kalksın diye Aliçoyu tiz az gev şek tuttu. Fakat Aliço hiç oralı olmu- yordu. Yerde elleri ve dizleri üstünde duruyordu. Ayağa kalk mağa katiyyen niyetli görün- müyordu. Bunun üzerine Makarnacı A- liçoyu bırakarak ayağa kalktı, ve yavaş bir sesle: — Haydi pehlivan, ayağa kalk! dedi. O zaman Aliçonun oldukça zahmet çekerek ayağa kalktığı görüldü. Güçlükle ayakta du- rabildiği de açıkça görülüyor- du. Bulunduğu yerde âdeta sal lanıyordu. Eultan Aziz bunu görünce — Aliçonun hali - kalmamış, bitmiş... dedi. Kavasoğlu cevap verdi: — Evet, Sultanım... güçlükle ayakta durabiliyor. * — Makarnacı onu istediği gi- bi yenmek için ayağa kaldırdı. — Evet efendimiz! Yerda künde ile aşıramadı. Şimdi &- yakta yenmeğe çalışacak. (Devamı var) a Deniz motörleri makinisi Iler'ıııin dilekleri Bizler deniz motörlerinde ma> kinistlik yapıyoruz. Elimizde Ua laştırma Bakanlıdınca tasdik e« dilmiş şahadetnamemiz var. Bus na rağmen limanda, bizler motört sahipleri tarafından çalıştırılmı« yoruz, Ehliyetsiz makinistler at ücretle çalıştıkları için tercihan çalıştırılıyorlar. Ayni zamanda diman idaresi de bu usulsüz ças' Tışmaları müsamaha ile karşlı yarak bizi daha zor bir duruma düşürmektedir. Şimdi ilgili ma- #amlardan soruyoruz : Ehliyetsiz makinistlerin çalış« masında bir mah: :r yoksa bizim elimizde bulunan bu şahadetna- meler ne için verildi. Bu derdimizin ilgililere duyu« rulmasına sayın gezetenizin vasıs ta olmasını saygı ile rica eder e Hem bizim ve hem de Sıhhat teşkilâtnın işlerini — zorlaştıran bu feci durumun mahallen taha kik ve tetkikle derhal düzeltilme« sini ve neticesinin halka iblâğ ve ona göre hareket edilmek üzere acele muhtarlığımıza bildirilme- sini rica ederim. Üsküdar Kazan Küplüce mah Muh. Yunus Seving

Bu sayıdan diğer sayfalar: