20 Haziran 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

20 Haziran 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

IKTIBASLAR | İngilterede garib bir tablo dedikodusu Loughborough'da eserlerinden ngilterede Dinodern - san'at bir tablo san'at münekkitleri sında büyük bir şaşkınlık ve İngi- Tiz münevverler muhitinde dedikodu- lar uyandirmıştır. Tablonan — sabibi ressam Thomas Warbia'dir. — Yalmız, sonradan - öğrenildiğine — göre, bu #an'atkâr eserlerini mey geti- rirken öyle fazla zahmet çeken bir insan da değildir. Eline — geçirdiği kaba bir fırçayı, yahut parmakları. nt kullanarak, bir kaç düzine rongi muşambaya geçirmektedir. —“Bazan a fırça vazileki görek gey, san'at- kârın ucunu ağzında çiğnediği ince bir tahta parçasıdır. Asıl garip olan cihet resmin bü- yük bir kısmını jill ismindeki kedisi nin kuyruğu yapmıştır. Şunu da i- lâve edelim ki bu kedi daha yaş o- Jan tablo (1) hun Üzerinde oturup kuyruğile boyaları etrafa — dağıtmış- tar. (Figure 8: Stegness) ismini — taşı- yan bu şahesor tablo üzerinde, bir Taraftan ' diğer tarafa — dönen kedi bir boya tabağını resmin üstüne dü- şürmüş ve bir kasınını bozmuştur. Ressam bu kısmı silmişse de tama- mile muvaffak olamamıştır. - Fakat tablonun- uğradığı ba — talihsizliğe rağmen şehirdeki (resim teşhir he- yeti) bu tablanun yine de teşhire lüyık olduğuna karar — vermişlerdir. Teşhirden sonra münekkitler — bu san'at —eserinden takdirle — bahset- mişlerdir. (Leicester Mail) — gazete- Si <Thomas Warbis'in b eseri mo- dern san'atın güzel bir nümunesi> diye yazmıştır. Nihayet bu şaheser — üzerindeki (demir perdel) kalkmış ve san'at- kârın altı yaşında bir çocuk olduğu açığa çıkmıştır. İşin asıl garip ci- beti bu sonra başlamıştır. Bu mü Tomny'nin ” babası Alfred ticari resimler — yapan — bir ressamdır. Kendisi eserlerini — ser- giye göndermek için hazırlamış, bun ları paket yapmak için bir ambalaj kâğıdı ararken eline geçirdiği şey- de 6 yaşındaki çocuğunun bu mo- dern ve fütürüt resmi yaptığını Rörmüş ve aklına bir muziplik gel miştir. Bundan - sonrağını Alirtd, gazete- cilere göyle anlatmıştır. emini mi- ninin bu san'at eserini “görünce he- men bunu” sergiye” göndermeyi — dü- şündüm. Ba suretle hem — bir lâti- fe yapacaktım, hem de münekkit- lerin ve halkın san'at — üzerindeki bilgilerini deneyecektim. Bebeğin — kendisinin de yardımile — beş on dakika içinde meşhur - olduğunu gö- Tüyorsunuz. Halbuki ben kırk sene- dir bu san'atın peşinde uğraşırım, daha iyice tanınmadım bile?> Bu serginin organizatörü Thomas P. Pearce de gu sözleri söylemiştir ; €Bu tablo, modern san'at — ismi altında sergi duvarlarım — işgal & 'den bir çok eserlerden —daha — iyi -> Bu şaheser tablonun — nasıl yapıldığı ve san'atkârlarının — mini mini bir çocukla bir ev kedisinden ibaret olduğu —anlaşıldıktan sonra, münekkitler müşkül bir mevkie düş müşler, tevil yollarına — sapmışlar- dır. Bü yesile ile İngilterede halk yeniden, modern resim san'atı aley hinde dedikodulara başlamıştır. Uzun müddet —önce de — ressamın biri modernizmle alay etmek — için atının kuyruğunu çeşitli boya tene kelerine sokarak, arkasına bir mu- gamba- tutmuşta.Atın — kuyruğunun Dolmuş ücretleri ımdirilecek Akaryakıt fiatlarında yapılan ü- cuzluğun taksi ve dolmş fiatlerine tesir edip etmiyeceğini belediye tet kik etirmiştir. Varılan neticeye göre —ucuzluk cüzi olduğu için otomobil ücretle- rinde yeni bir tenzilât yapacak de- recede ehemmmiyetli değildir, Diğer taraftan son aylar zarfın da dolmaş Ücretleri eskisine naza. 'Tan biraz düşmüştür. Buna uymak için yeniden dolmuş fiatlarının tes bit edilmesi uygun görülüyor. Bu hususta teticikler yapılmaktadır. galanmalarından — moydana — gelen tabloda bu hayvanın lâtince ismini tersine çevirerek imza atmıştı. — Bu 'eser do o vakit (büyük bir #san'at eseri)” olürak kabul edilmişi teşhis edilen bu büyük ©- ser (1) in hikâyesi burada bitmo - miştir. Biliyorsunuz ki böyle sergi- lerde esorler toşhir edilirken salon- da san'atkârlar da dolaşırlar. İşte bizim mini mini san'atkâr da — bu (güzel san'atlar moşherin) de hazır bulunmak zeykini — kaçırmamıştır. Fakat tabloları seyredenler — garip bir hitap karşısmda — kalmışlar ve |yüzlerini bir — köyeyo çevirdikleri zaman © kadar garip bir mansara ile karşılaşmış İşitilen — bir s60, sergi bir. çocuğa «Bir daha böyle bir gey yaptığını görürsem keni dişarı atarım> bıdır. Meğerse çocuk köşede üzerinde durmaya çalışıyormuş Bu un, ressamı Thomas Warbis söylemeyo hacet yoktur rdır. bokçisinin blonun Fransanın Yunan Ataşesi geldi Farnsanın Yunanistandaki aske- Ti ataşesi Colonel Dovonge dün u- (çakla gehrimize gelmiştir, Bir Bulgar gazetecisi şehrimize geldi Şehrimize Dimateos Viscikof is - minde bir Bulgar gazetecisi gelmiş tir. Dimateas Viselkof dün kendi - siyle görüşen bir arkadaşımıza gun ları söylemiştir: <— Türkiyede bir iki gün kala- cağım. Buradan Beyrut ve Filistine gideceğim ve oradaki son hâdise. leri takip edeceğim.» Milletlerarasi sivil havacılık kongresi Yeşilköy hava meydanı Orhan Batı, bugün Londrada top - lanacak olan Milletlerarası sıvil ha yacılık kongresine iştirâk etmek Ü- zere bir İngiliz uçağı ile Londra - ya hareket etmiştir, Orhan Batı bir büçuk ay ikadar İngiltere kalarak hava meydan - ları ve havacılık tesisleri üzerinde incelemelerde bulunacaktır. Şeker sanayii mütehassısı Şeker fabrikaları girketinin — da. veti üzerine Alman şeker sanayii mütehasıslarından Dr. Fofert uçağ la şehrimize gelmiştir. Harbten evvel de mühtelif tarih- lerde memleketimize gelmiş Dr. Foffert şeker — fabrikalarında, 've pancar ekim mıntakalarında in- celemelerde bulmarak bilhassa pan, car hastalıkları mevzuu ile meşgul müdürü | olan | 'Tk 6 İçm € YENİ ŞEHİR (İL HABERLER | Berkant'ın sıhhi durumu Rektör ve Patrik D. P. İl Başk durumu ile ilgileniyorlar sıhhi Otomobil çarpması — neticesindi nip Berkand'ın #ihhi - dürümünda değişiklik yoktur, Bugün — öğleden evvel yeni bir konsültasyon — yapı. Tacağc, müdahaleye lüzum olup ol - madığı tekrar tetkik edilecektir Üniversite rektörü Prof. — Sıddık nf Onar büyük bir kadirşi göstererek, — Hukuk — fakültesinde Benelerce profesörlük etmiş olan Abdürrahnan Münip Berkant'ın sıh hi dürümü ile alâkadar olmaktadır, Rum Patriği Athenagoras, pat « İzikhane Türkçe kalemi enüdür İle başdiyakosu Güreba hastahane, İsine göndererek orada tedavi altın İda bulunan Demokrat Parti ll baş- kanı Avakat Abdurrahman. Münip Berkanta Acil şifalar temennisinde Pulunmuştur. yakındı Doğu illerini kalkın- dırma mes'elesi Doğu İlleri Kalkınma Plânı gere gince Millt Eğitim Batanlığı hazır klara başlamıştır. Kız teknik öğ. retim dajresi 45 tane Köy Kadınla. rı Gezlel Kursu açmak için İstan- bulda Kadıköy Kız . Enstitüsünde bir hazırlık kurs açmıştır, Bu ha. zırlama kursu ağustos ve eylül ayı başında da kursa devam eden öğret |Zere görevleri başına hareket ede ceklerdir, Üsküdar - Kadıköy tramvay tarifesi Üsküdar - Kadıköy tramvay ve otobüs idaresi yaz tarifelerini tes- İbit etmiş, İdare, yolculara kolaylık 'olsun diye rahat şekilde kıllanıla. cak cep tarifeleri çıkarmıştır. Bu tarifelere vapur saatleri de ilâve e İdilmiştir, 'Yeni yaz tarifesi vapur saatleri ne uydurulmuştur. Her gün — saat 24 den sonra da muhtelif semtlere tramvay ve otobüs vardır. Bir intihal dâvası Şalir Orhan Veli tarafından man- zam olarak Türkçeye çevrilerek Doğan Kardeş yayınları - arasında iki kitap hajinde neşredilen «La 'ontaine'in — masalları» - dolayısile Orhan Veli ile Vedat Nedim Tör aleyhinde açılan intihal dâvasına bugün saat 14,380 da 8 nici asliye hukuk mahkemesinde devam edi - Jecektir, Geçen celsede hâkim dü- vacının tercümeleri ile Orhan Veli nin tercümelerini karşılaştırarak Antihal tddiasının doğraluk derece. sini tesbite karar vermişti. C.H.P. Divanının Ankarada yapt ığı iki günlük toplantıdan sonra dağıldıdını, Divanın son toplan- | tısında Başbakan Şemsettin Gün altayın dış politika etrafında iza hat verdiğini di Yukarıdaki resimde, C.H.P. Diva nını toplantı halinde görüyorsunnuz (Foto Yeni Sabah - Ankara) yaralanan Prof. Abdürrahman Mü.| lik menler Doğu İllerinde çalışmak -| Üi “tarihte yaşanmız teorübole - Mil- dırılması milleti vücuda getirir. let, bunun için, yalnız en yeni ce- miyet değil, aynı zamanda en terki- Bi cemiyettir. Onu tarifin güçlüğü de bundan ileri gelir. Fakat milleti| |meydana - getiren hâkim sebebin ta- | Fih şuuru olduğu görülünce, bütün başka — unsurlarını bu işık — altında birleştirmek kolaylaşır. Bu unsurlar toprak, kavmi muhit, aile (nüfus), iktisadi gartlar, kültür birliği — ve içtimat karakterdir. - Medoniyet — ve kültür münasobetini de ancak — on- larla anlayabiliriz | Bu makalede milletin en mühim İrüknü olan toprak, yüni — vatandan bahsedeceğim cemiyetleri he- ma üzerinde yaşadıkları bir yer, bir muhütle beraber tedkik —©- dilir. Klân'larda av #sahaları, aşi - retlerde otlaklar ve ekim — sahaları, İyerleşmiş aşiretlerde köy ve kasaba arazisi, sitelerde civar topraklar, gskeri bourg'larda feodalite sınırları 10 |İinparatorluk ve monarşilerde bölge ve eyaletlerin birleşmesinden doğan Siyasi sınırlar, cemiy yeri belirtirler, Cemiyetler için esas hal göçebelik | değil birliktir. İnsanla toprak karşı- | lıklı tesir ederek İçtimaf tipi mey - dana getirir. O derecede ki, yalmız sosyologlar değil, tarihçiler ve - coğ- Tafyacılar da bu karşılıklı tesire dik- kat ettikleri için, insan cemiyetlerini daima içinde bulundakları tabil mu- İhitle birlikte tedkik etmektedirler. tin temeli olan M e ee . Beykozda, Millet Partisi teşkilâtı yakında kuruluyor Millet Partisi Beykoz — İiçesinin | dün yapılması Jâzım gelen — açıbğ| merasimi bir müddet için geri bi - rakılmıştır. Üniversite imtıhanları neticeleri iyi değil Üniversite imtihanları ve bu a - rada bilhassa Hukuk fakültesi me- Zuniyet imtihanları pek verim - İsiz olmaktadır. Söylendiğine göre İhiç bir sene imtihanlar bu derece| İtena geçmemiştir. | Sözlü imtihanlar da aynı derece-| İde verimsiz geçmektedir. Muvaffak olmayan öğrenciler, bu neticenin irmtihan sistemindeki ak- idıktan ileri geldiğini iddia etmek tedirler, Dün sular akmadı Dün saat ilden itibaren geh - rin her tarafından terkos suları ke gilmiştir. Arızanın şehir dışandaki tesislerde bir borunun — değiştiril. < mesinden ileri geldiği söylenmek' y tedirâ — bildirmiştik. Sosyolog Gozıle Harile, geçmişo çevrilen hafır SABAH | Prof. Hilmi Ziya ÜLKEN Fakat bu tedkik ileri giderek — Ratzel'de olduğu gibi — insanf mu- hitle izaha kadar varınca, hakikat ten ayrılmıştır. Halbuki Vidal de insanı tabif muayyenlikle bağlı olmayan - bir tabif muayyenliklere imkânların harekot la Blaohe, re körü körüne hürlük merkozi, çevrilmiy beşerl noktası' gibi görmektedir nlarda bü halde, ek Yeryüzünde yakın £ değişiklikler bakımdan — n olmadı; yük medeniyet yenileşmeler ve değişmeler görül tedir. Yeryüzünden faydalanan, na şekil veren bizmat —insan iradesi abil gartlar seçme gücüdür. İnsanı tabif muayyenliklerin top - lamı haline koyan görüş, coğrafi de- terminizmin daha ileri bir / geklidir. Tnsanla muhitin münasebetinden do- ğan iş vo neticeleri, eğer sırf istih- #al vasıtaları diye dar n alı- nacak olursa, bütün — içtimaf hayatı tayin edenin iktisadi muayyenlik ol- gelir. bu görüşü önce şu bakımdan yanlış- tar ki, iş deyince yalmız istil sıtalarını değil, onunla beraber mü- badeleyi anlarız. Hattâ mübadele sa- hasının genişlemesi istihsal vasıta - larında ilerlemeyi temin edor. Fakat istihsali mübadelo ilerletiyorsa, badeleyi de insanların maddi - mane- vi bütün — münasebetleri, karşılıklı tesirleri ilerletmektedir. Demek — ki ip, içtimaf hayatın maddi ölçüsü ol- makla beraber, onu tayin eden de beşeri münasebetlerin - mecmuudur.. Nihayet, içtimaf hayatı tayin eden ferdi veya kollektif tasavvurlar, yâ- ması Tâzü Tarihf maddeciliğin al va- ni ruhi detirminizmdir. - diyenlerle karşılaşıı Vakın insanlar her yerde üç tür- lü muayyenlikle çevrelenmiş bulunu yorlar: Yer, İş ve Zihniyet. İçtimal hayatın üç Amili, üç esası gibi görünüyor. Fakat bunlardan ne biriyle, ne mecmuu — ile asıl insam anlamaya imkân yoktur. ve imkân le za- manda sürekli bir varlık olan insan, başka tabiat hâdiselerine irca edile- mez. Onlar üstünde muhtar, mesul ve hür bir mevcudiyettir. Fakat ken di kendini ancak içinde — bulunduğı tabit şartlarla, âlemle gerçekleştirir. İnsanın hürlüğü tabit şartlar içinde- dir ve onlarla - kaimdir. onlarda meydana çıkar. Bundan do layı, bültün beşeri cemiyet hüdisele- rinin hareket noktası mesul ve hür bir kişi-olin insan, fakat bu hâdise- lerin gergâkleşmesi ve hedefi muhit, iş ve zihmiyet (içtimai Normlar) do- diğimiz Gbjelerdir. Bunun için de, bu üç içtimai obje beşeri hürlüğün gerçekleşme şartları; beşeri ” hürlük Geleceğe açılan projeleri bu içtimal objelerin prensibidir. Baş- ka tâbirle kişilik (voya beşori hür- Tük) ve âlem in iki ucu- dur; biri olmadan ötekini anlamaya imkân yoktur. İnsan — iptidai ve yüksek bütün cemiyetlerden — ülemin ortasında, onun bir parçası demek olan kendi muhiti ile kaynaşarak, zorlukları ve imkânları içinde gelişir. Fakat bayvan ve bat gibi tabij zaruretlerin bir parça- &1 olarak değil; ona şekil veren, de- Biştiren, onu seçen bir faaliyet mer- kezi olarak! Bu mânada iptidai - ve yüksek bütün cemiyetlerin aydınlatmak için kat'i determinizm dayanışları, hayatım karşısındaki | İmkânları | bu. muhitin | le tabiat, ruhla beden bütün tepkil eder. lıklara göre hürlüğü bu bütünlükten ileri geli İnsanın âlemle ve ilişiği kesildiği saman, içe katlanmalar baş Cemiyet tabinttan, ruh beden - r. Cemiyet, —içinde bu- ruh kendini besle- n kesilir. Ve bu öteki aşağı iki zıd kötülüğün savaşı İnsan hürlüğünü kaybe lmaz bir İnsanın başka var ve üstünlüğü lar den uzaklağı anduğu tabiat yen bodene düşn bal biri yüksek, prensipin, işilikle haline gelir. der. Ya tabiatin, gerçeğin kanunlarına boyun eğer; yahut isim leri al ıktan hayvani İz ve mücerred ruhun k: kişilikten ve muhrum kalır. Bütünlüğünü ve hür- lüğünü bırakan insanın kaderi — gö- çebeliktir. Bu ister ister ruhun göçebeliği tında yaratıc bedenin, olsun, İnsan artık değildir; dışındaki körüne küvve afan körü yedilir. bi iyet — köki rüzgürla oradan oraya © dolaşır. Ruhun ba i de ötekinden fark:- inlere göre, günahkâr T ceza, Tü- nden kopmuş dal gibi hedef, gı boş sergüze | sızdır. Büyük insanın çarpıldığı en ai hun bu sonsuz göçkünlüğüdür. Ce- hennem azabı ondan hafiftir. Ruh âdeta görünmez — bir el tarafından sürüklenerek ülkeden ülkeye, mace- radan maceraya geçer. İradesi elin- den gitmiştir. Zamanımızda insanın vatan duy - gusunu kaybetmesi de aynı netice- leri doğurur. Cemiyeti serseri, ruhu hayallere esir eder. İnsan bu halin- de hiç bir şey yaratamaz olmuş, klişe - fikirlerin elinde oyuncağa dön müştür. Dışdan onun bu hali bir kad ret gibi görünür; vatanını bırakıp kıtalarda dolaşır, bir klişe - fikir i- çin dünyayı birbirine katar. Fakat ©o — hakikatte —yaratıcılıktan kay- bettiğini yıkıcılıktan kazanır. —Hür- lüğünü inkâr ettiği için ne kendine, |ne başkalarına hiç ey kazandır Vatanın cemiyetten ayrı bir mad- di unsur değil, meli ve bizzat içtimaf bir inanç oldu- ğunun en güzel misallerinden biri, tarihte kavminin bir içtimaf değerlerin te- Yahudi başından geçenlerdir. O, zorbalar elinde to) İbederek diyar diyar & bür u asırlar içinde her #aman ÂArz -1-mev'udun arkasından — koş- muştur. Buntrı için eskiden Yahudi- lere coğrafi münada vatansız den - mekte ise de, içtimai münada onlar faaliyetlerinin hedefi ve ideali olmak üzere daima vatanlı- idiler. Lehista tarihte rçalandığı, —it tiklâli elinden gittiği halde — içtimai bir inanç olan vatanını aslâ kaybet- ni kaş- laşmaya me (du; Millet kadar hiç bir cemiyette va- tan üstün yer almamıştır. Çünkü millet kendinden önceki cemiyetleri birleştirmiş; her birinde tabiata nü- fuz etmek, onu değerlendirmek, hâ tıralarını toprağa — aksettirmek için yapılan bütün gayretleri toplamı; insanın âlemde şerefli ve üstün bir hayat sürmesi için lâzimgelen bütün tabii şartları hazırları etler toprağa yerleştikçe — i- bağlamışlardır. toprağa Çiftçilik hayatı, toprağın işletilmesi, ınırların müdafaası için yapılan sa- vaşlar, bu inançları perçinlemiş, bir- birine katnıştır. Pazarlar, büyük pa yırlar kuruldukça bazan tabif çev- hayalinden vaz geçmeli; tabii şart -| Gperi Çmesclâ denizler, dağlar, ne ları birleştiren, sınıflayan, değişti - (Tilee) asan, bunan Onları dayanan ren bir kontrol ve seçme merkezine, | pakiki ve manevi sınır kurulmuştur. asıl insana baş vurmalıdır. Közmlğutin: teirkketü " Kaklasanal e İnsan âlemden seçtiği kısma, kene | kaynaşmasında kadının büyük rolü di muhitine çevrilen kıymet ı'ırmışw.ı lmuştur. Küçük — ziraat hayatında lariyle hürlüğün, — kişiliğin, — mes- |kadının tarlada çalışması, erkeğin ullüğünü geliştirir. . Vatanın bütünlav ve savaşla uğraşması, malını pa- lli değerleri aksettirmesi bu de-İnayıra götürmesi yüzünden, cemi - mektir. gerçek değil, kıymet — yaradışlarının dayandığı yer, milli varlığın temeli- dir. İnsanın yaratıcılığını ve hürlü - Günü kazandığı faaliyotlerinin — ob- Vatan jeolojik ve fizik bir| yet, nüfusunun yarısile toprağa de- rinden derine sokulmuştur. — Kadın, erkekten daha yerli olmakla — bera - ber erkek daha yaratıcı olduğu - için, bu yerleşme başladıktan sonra — er- BUYÜK AŞK ROMANI Yazan: SERVER BEDİ İnsan çıldırmamak ister - se böyle bir kadın sev« memelidir. — Hayır! Vücudü ve ruhu bu kadar kaynayan ve köpüren bir kadın insanın şuurunu yakar, kül e- der. İçinde yaşadığı realite dün yasına sığamıyan, hayal dünya- Sına fırlayıp kagan, her an fev- kalâdelikler yaratmıya - kalkan böyle bir ruh insanı nerelere sü Tüklemez? Pasifik adaları! Bu şey mi? Vildan insanı vah- Bi ormanlara, uçurumlara, ku- tuplara, her yere çekebilir. On- Buz kalmak felâketinden kurtul- mak için, onunla nereye gidil- mez? Onun yanında geçen her dakika, Mithat Acarın çılgına dönmekte ne kadar haklı oldu- ğunu Nejada biraz daha latıyordu. Peki... Bunun sonu ne olacak? Ya Selmin? Nujad gülümsedi. Vildanın tesiri altında hiçbir şeyin sonu- nu düşünmeğo imkân yoktu. İşte ayak sesleri, geliyor. Ne- jad doğruldu. Elinde bir tepsi ile içeri giren kadın, onun tabakasını çıkardı- ğinı görünce: — Hayır; dedi, ben size baş- ka sigara vereceğim. Bırakınız onu. Yazıhanenin gözünden Ame- rikan sigaraları çıkardı. Karşı karşıya, kahvelerini içtiler ve konuştular. Vildan kendi ken- disine anlıyamadığını söylüyor ve soruyordu: — Neden bu his bende? Ni- çin hep harikulâdelikler arıp yorum? Niçin bütün boş saat- İerim hülya kurmakla geçiyor? Adetâ, inanınız, bu garip ha- yallerin tiryakisiyim. Onlarsız Yaşıyamıyorum, Gençliğimden- beri, neler, neler kurdum, Hiç biri olmadı. Fakat birinden bi- ri mutlaka olatak gibi içimde bir inanış var, Şimdi uzak de- nizlere Pasifik, Baobab'larla, uzun gölgelerle, garip insanlar ve musikilerle dolu adalar.. şimdi de bu.. mutlaka gidece- ğim. Fakat emin olunuz, oralar da da peşimi bırakmaz Mithat. Bırakmaz. Bilirim. Her gün pe- #imde, Haberi olmadan gide- 16 mem, kaçamam, öğrenir, orala- ra da gelir. Tahmin edemezsi- niz, bu beni ne kadar sinirlen- diriyor. Hiç sevmedim bu ada- mı. Babamın, Allah rahmet ey lesin, babamın hatası, Çok 18- rar etti. İstemiyorum, Zorla ev lendim, Sevemedim. Ona hiç i- Ççimden gelerek kendimi verme- dim, O bunu hissediyordu, his settiği için çıldırıyordu. Evlen- dikten sonra kendimi bu hayal âlemlerine attım. Ondan haya- len kaçıyordum. Bunu da hisse diyor ve beni büsbütün baskı altına alıyordu. Ne fena sahne- ler. Vildan gözlerini açtı. — Aman! Bırakalım bunları, uzun bir seyahate yalnız çık- mak istemiyorum. Neye yarar? İnsan hislerini kendisinde gö merse öldürüyor. Onları yaşat mak için başka birile paylaş- mak lâzım. Ne kadar yalnızım, bilseniz.. Cesurum, fakat her an korkuyorum. Meselâ gimdi, gu kapı açıliverecek, / içeriye yumdu ve © girecek ve beraberinde ölüm- den daha fena geyler getirecek gibi bir his var içimde, Siz ba- na kuyvet veriyorsunuz. Fakat bu vehimlerden tamamile kür- tulamıyorum. Nejad, Vildanın kahve finca- nını birakan elini tutarak mı- rıldandı: — Hepsi geçer, dedi. imdi doktorlarıma benze- diniz, — Geçer, — Fakat nasıl? Bu seyahati yapmalı mıyım? Doktorlar tav Siye ediyorlar. Ya öteki, o ne olacak? Peşimden geleceği mu- hakkak. — Hayır, ona sezdirmey — Yok, yok, yok! İmkânsiz bu.. — Göreceksiniz ki değil. — Hayır, istemem. Kudurur. Ben daha evvel ondan - kurtul- malıyım. Öldüreceğim onu. — Çok hayalperversiniz. — Öyleyim. Fakat bu hayal bana hiç korkunç, yabancı gel- miyor hem. Ona zerre kadar u- cımıyorum. İnsanlıktan çıkmış o. Selmini de harap ediyor, be- ni de. Tırnaklarımla boğabili- rim onu da, acımam yine. ler çektim, kurşun göğsümden çıkarılıncaya kadar.. Bir de nefes darlığı gibi bir gey kaldı, üstelik. Geceleri, geceleri - bil hassa, boğuluyor gibi oluyorum bazan, . — Kurşun nereden girdi? — Şuradan.. Vildan sağ memesinin altını gösterdi. Nejadın gözlerinde bir arzu parladığını görünce: — Veriniz elinizi, dedi, par- mağınızla hissedersiniz. Nejadın elini tuttu, robunun açık yerinden içeri sokarak, tit reyen yuvarlağın üstünden ha fifçe kaydırarak yaranın sikat- risi üzerine getirdi. Sonra onun elini serbest bıraktı. Nejad par mağını pürüzlü nokta üzerinde biraz durdurduktan sonra, eli- ni ağır ağır çekerken, gıdıklar gibi bir hareket yaptı. Vildan silkindi ve geri çekildi. Fakat, Nejad onu birdenbire kucakla- mak isteyince, kadın bir kere daha silkindi, ayağa kalktı ve yüzünde birbirine zat iki ifade ile: — Hayır! dedi. Birbirine zıt: Çatılan kaşlar- da keskin bir red vardı. Gözler hummalıydı. Fakat dudaklar gü lümsüyordu, Nejad da ayağa kalktı, fakat iki kolunu birden uzatan Vi dan, titrek bir sesle: — Rica ederim, buyurun, g m artık, dedi. Ve kapının arkasından par- dösüsünü aldı. Nejad tutu ve onu giydirdi. Kendi pardösüsl- nü de giydi. Vildan silâhları ” yazıhanesi- nin gözüne yerleştirdikten son- ra, odanın kapısını açık - tüta- rak: de — Siz önden çıkınız, dedi, Dönerken direksiyona Nejad geçti. Vildan neşeliydi. Bazı A- merikan dans havaları — mırıl- danıyordu. Bir aralı! — Ah, dedi, içimde ne çılgın- lıklar var! O canavarın korsu- su, onun.. onun kâbüsu olma- sa, ne harikulâda yaşıyabili- rim! Nejad da arabanın süratini delice artırmıştı. Rüzgürda saç ları havalanan Vilda: — Ha şöyle, bravo! diye ba- ğırdi. Nejad vites dej rıldandı: — Sizin yanınızda insan nor mal yaşamağa razı olmuyor. Uyuklıyan bütün heyecanlar a- yaklanıyor. — Yaşamanın başka mânası var mı? Yoksa şu ağaçlardan farkımız kalır mı? — Fakat bu süyat içinde, o ağaçları da fazla ihmal ediyo- ruz. Nejad sürati azaltı. Üç gün evvel, Selmini kucakladığı nok- taya yaklaşırken arabayı dur- durdu ve birdenbire Vildanı kucakladı. Bir anda ağzının i- gi, onun göğsünden, boynun- dan, dudaklarından taşan alev- lerle dolmuştu. Bütün vücudun- da kızgın seyyaleler dolaştı. Fa kat Vildan yine silkinerek et- rafa korku İle baktıktan son- Tai iştirirken mı- N (Devamı var), VATAN Yazan —— eer $ kek #ınırları korumak, letmek, toprak altındaki moydana çıkarmak, toprağı — iş- kaynakları inançlarını âbi- deler, binalar, hikâyeler ve destanlar halinde toprağa bağlamak suretiyle tabiatla birleşmede — kadından daha geniş bir savaşa dalmıştır. İasan bütün bürlüğü ile kıymot yaradışlarinı vatana — çevirmekle be- rabor, onu seçtikten sonra artık bir engagement'e girmiş, ve üstünde ta- rih boyunca devam edecek bir. mü- almıştır: Ba — mükolleflik 'nmesi ve korunmasıdır. Vatan sevgisi ve ibadeti ile top- rak tamamlığını temindir. Millet bu suretle lt olmuştur. Devlet iktidardır, toprak bu iktidarın daya- nağı ve tatbik yeridir. Devletle mil- letin toprak karşısında durumu — bir değildir: Devlet fatihtir. Nüfusu ta- şar, fazla toprağa ihtiyacı olabilir. Büyüme arzusu müstemlekeleri do- Kurur. Milletse kendi maddi ve ma nevi tamamlığını temin eden topra- ga dayanır. Milletin di ndadır. Asıl vatan da budar. nizmi mekânda — değil, Geçmişe ve gelcceğe u- mişte kültürünü derinleş- gelecek için projeler, ilm e- maları yapar. Garbın bütün milletle müstemlekecilik dışında — 1 atanın bu mânasını Fakat istilâcı - fikirlerini iper diye kullanan — milletler vatan fikrine ihanet etmekte; insani hak - ların en büyüğü olan hürlüğü orta - dan kaldırmak için kültür ve mede- niyet kaynakları olan vatanlara sal- dırmaktadırlar. tirir, l kuru işlemiştir. Karısını kunduracı bıçağıle kolundan yaraladı Ortaköyde bir aile kavgası ol- muştur. Çevirmeci sokağında 71 numaralı evde oturan Mehmet ile karısı Sıdıka, bir müddetten- beri araları açık ve sık sık kavga etmektedirler. Evvelki gün yine bir münaka- şadan kavgaya tutuşmuşlar, bu esnada Mehmet bir kunduracı bıçağını kaparak karısının üzeri- ne çullanmıştır. Sıdıka, eli bıçaklı kocasına kar gı kendisini müdafaa etmek -it terken, kolundan ağır surette yaralanmıştır. Kadın tedavi altı- na alınmış, carih koca hakkında takibata başlanmıştır. “Meryem Ana,, mumun- dan çıkan yangin Evvelki akşam Balatta bir yan gın olmuş, Köprübaşı sokağında 33 numarada kiracı Verusanın e- vinin bir kısmı yandıktan sonra söndürülmüştür. Yangının evdeki Meryem ana mumunun etrafı tutuşturmasın- dan çıktığı anlaşılmıştır. Taşla başından yaraladı Cağaloğlu Çifte Saraylar 8/1 1numarada oturan Salâhaddin Gü neş, arkadaşı Süleymaniyeli İs- mail Yavuz ile bir alacak mese- lesinden kavga etmişler, İsmail bir taşla Salâhaddini başından a- ğir surette yaralamıştır. Salâhaddin, tedavi altına alın- mış, İsmail yakalanarak tahkika- ta başlanmıştır. Bir dokumacı arkadaşımı bıçakla yaraladı Yeşildirekte Hürriyet otelinde ikamet eden dokumacı Dursun i- le Aksarayda Toprak sokak —& numarada oturan Abdulkadir Gökmen, bir iş yüzünden kavga etmişler, Dursun, Abdulkadiri bı- çakla kasığından ağır surette ya ralamıştır. Sanık yakalanmış, yaralı has- tahaneye kaldırılarak tedavisine başlanmıştır. Berberler Cemi etinin toplantısı Yeni çıkan kanuna göre Esnaf Cemiyetleri lâğvedilmişti. Dün, İstanbul berberleri " Şehzadeba - şında Letafet apartımanında top lanarak cemiyetlerinin yeni ka- nuna intibakı üzerinde konuşmuş lardır. Konuşmalar, bir hayli gü- tültülü olmuş, neticede yeni ku- rulacak Berberler Cemiyetinin nizamnamesini hazırlamak - Üze - re otuz kişlik bir komisyon ku- D. Denizyolları :lânları 20 HAZİRAN 10419 “Rüya bahçelerinde..., debiyatımızda şilr ve kaynaştıran, his ve vakayı birs likte yaşatan eserler azdırı biz daha hikâyeyf ziyade coşkun bir lirizm yaparız ve bu edebi çeşidi en çok kendi mücer- rot hislerimizle yoğururuz. Her No dense bir masalı, bir hikâyoyi —an- diran hareketli şiirler, benim hoşu- ma gidiyor. Gerek Almanca, gerek Fransızca yazarak — her İkl milletin edebiyatında — yer alan — Hayne'nin, konuları tarihten alınmış böyle şilr- deri vardır. Otuz seno kadar evvel, Orhan Sey- finin ePeri kizi e çoban, Ziyz Gökalpın <Ala geyik» isimli şilrlerini zevkle okumuştum; — bügün bile ©0 hazzı yaşar gibiyim. On beş senodenberi — şairlorimiz, goğu bize tuhaf ve mânasız görünen ah Haai Böşmadlr | Haa Nazmı Adeta İnkâr ettiler. Bunlar « dan birini hatırlarım «Bir taş attım ağaca, Ağaç taşımı yedi. Taşımı isterim, Ta Gençlerin ölçülü, mânalı, bağlantı- l ve akıllıca şilrler yazdıklarını da Börmek — istiyorum. — «Fikret —Baha Berke> nin son günlerde yayınladığı Rüya bahçelerinde> isimil şilr — kl- tabı, âdeta hasretimo cevap oldu. Genç olduğunu tahmin ettiğim Şalr, aruz veznini de — hece — vezni kadar ustalıkla — kullanabiliyor — ve denebilir Ki bir neoklasizm yapıyor. Kitabını okuyucularına şu dört mıs- ra İle sunüyor. <Ruhumda ber mı isterim..:> bu susmayacak bir deli rüzgür, gibi bir mucize En tatlı şafaklar yardır. Gülsem de seherler ve baharlarla berabar, Arzuladığım — başka seher, başka bahardır.> Güzel ve tok bir. kâğıda, Iyi bir tertiple, nefis bir. şekilde basılmı olan elli dört sahifelik bu şilr kita - bında, bir çok güzel parçalar — var. «Su perisi İle çoban» şilrini bilhassa zevkle okudun «Göklerde yığın yığın Beliren kızıllığın Aksi sulara vurdu! Bir hayli güle güle Saçları lüle Tüle Suyun başında durdu. Zevkini duya duya Başını eğdi suya, Bir yüdum içmek içinmeş Aksi gönlüne doldu, Sonra esiri oldu Bir ilâhi sevincin. Böylece genç yaşında Durgun sular başında Belirsiz bir iz oldu. Takattan düştüğü an, Kendine âşık çoban Bir beyaz nergis oldu. Bimdi dağlar anbean, Kâh gülen kâh hıçkıran Bir sesle inliyorlar. Matem tutarkon sulga Gelen geçen yolcular Ba sesi dinliyorlar ; İnliyor, inliyorlar!» eRakı sişesinde balık — olaydımls dâfını bize şilr diye sunanlar, belkl kızarlar ve benl ” zevksizlikle Itham «Fikret Baha Berkeyl etmemek elimden gek Kadircan KAFLI Banliy ö treninde doğum Dün saat 16 ya doğru Küçük- çekmeceden Sirkeciye gelmekte olan banliyö treninde, Kasımpa- şada oturan Ayşe adında genç bir kadın kısa bir sancıdan sonra gürbüz bir oğlan çocuğu dünya- ya getirmiştir. Trende doğan yavruya, Demir ismi konmuştur. rererecrrerLLARA r—l TAKVİM% RUMİ |Haziran 1949 | Hiort 1365 20 Ş:s.: Haziran PAZARTESİ| 23 Hizır: 46 - Ay: 6 - Gün 171 Vasati — Ezani Güneş «7 s « Öğle 1215 4 32 İkindi 16 18 8 3$ Akşam 19 44 12 00 Yatsı z1 48 3 G4 İmsâk 09 ö 26 21 Haziran 1949 - 27.Haziran,1949 (dahil) tarihleri zarfından aşağıda isimleri yazılı hatlarımıza kalkacak vapurların isimleriyle kalkış gün ve saatleri ve kalacakları rıhtımlar. KARADENİZ HATTA Salı 5.00 de (Güneysu) — perşemba 5.00 de (Karadeniz) pazar 5.00 de (Çorum) Galata Rıhtımından kal. kar. İNEBOLU HÂATTI — Cüma 3.00 de (Anafarta) Sirkeci Yaktırsından kakkar MUDANYA HATTI — Sah perşembe cumartesi ve pazar 9.0 'da (Marakaz) Galata rihti mından kalkar, BANDIRMA HATTI —- Cuma ve pazartesi 8.15 de (Mara- kaz) Çarşamba cumartesi ve pa < Zartesi 20.00 de (Tırhan) — Galata Tıhtımından kalkar KARABİGA HATTI — Salı ve Cuma 19.00 da (Ülgen) Top hane rıtımından kalkar, ÇANAKKALE HATT? e— Pazar 18.00 de (Seyyar) Siricecl rıhtımından kalkar, İMROZ HATTI e— Cumartesi 19,00 da (Mersin) Sirke. Ci yıhtımından kalkar. AYVALIK HATTE — Çarşamba 1800 da Tantalya) - ve Gama 19.00 da (Sandet) Sirkeci rih. Tamımdan kalkar. — A T gİ Sömartesi 1100 de (İzmir) Galata Çıhtımından İkallar, BATI AKDENİZ HATTI — Cuma 1800 de (Eğe) Galata rıhtı. aından icalkar, TELEFONLAR Deniz Hatları İşletme Müdürlüği (44678) Saatralden (81) İstanbul Baş acantalığı: (14696).

Bu sayıdan diğer sayfalar: