19 Temmuz 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

19 Temmuz 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BAYFA : 4 rİthaiyeci gözile Çorum Gemilerde yangına k. baş vurmal Son senelerde — meydana gelen cialarının yürekle- muhtelif yangın de açtığı yaralar henüz kapan- madan, şehrin — göbeğinde To zahtımında bağlı bulunan Çorum va- puranda çıkan yangın yüzünden bir çok müsum vatandaşın ölmeleri kalb lerimizde yeniden yaralar açtı. Günlerce deniz bir gemide yangın söndürme ve in - * gan kurtarna ekiplerinin asrın tekni ğine uygun bir şekilde talim ve teç- hiz edilmeleri şarttır. Eğer Çorum vapurunda bu — tertibat ve teşkilât mevcut olsaydı, itfaiyenin yardımı - na bile lürum kalmadan yangın sön- dürülür ve kimsenin burnu kana - mazdı. Acaba imdada gelen tahlisiye ge- misi neden vak'a mahalline saatler- ce sonra — ulaşabilmiştir? Merkezi Büyükderede bulunan — tahlisiye tasyonuna ait bir geminin koskoca Kimanda her an istim üzerinde bu - " kadar neden düşünülmemiştir? Gemide — bulunan 've hiç bir işe yaramamış olan — üç adet halk tipi maskenin bu işte kul- lanılamıyacağı neden — bilinmiyordu. Ve neden itfaiyeciler bile maske kul lanamıyarak dumanlar kalan ateşi “söndürmek için bütün anbarı su ile doldurmağa lürum gör Müşlerdir? Yangın ânında icabeden kapılar ve bilhassa lombar kapağı beden açılmamıştır?... Bu suallerin Gevabını ne parasızlık, ne de bilgisiz lik —mazeretlerile — karşılayabiliriz; bunların cevabı ve o helâketlerin tek sebebi şudur ; ihmal, teseyyüp işe khemmiyet vermemek, vazife ve mes” tliyet bissi duymamak ! Biz, felâketin arkasından bir ya- İ yazmış ve fikir beyan etmiş ol - imak için değil, alâkalı ve selâhiyet- K makamları vazifeye düvet etmek ve memleket — evlâtlarının y emniyete almak gayesile yüreği yan- miş ve bu işte mütahassıs bir va- tandaş Sıfatile şu satırlar ruz. Dün Sütlücede infilâk olda. —Bu- Kün Çorum vapuru f 'a geldi. tia zuhur edebilir. Bütün bu halleri evvelden kestirmek, ne aaman, de - Tede, hangi sebep ve şartlarla felâ- ketler dağabileceğini evelden tah - Min ve tasavvur etmek imkânsızdır. İşte bütün o gizli ve gayri muayyen felâketleri önlemenin şartı, “evvel- Yen tedbir almak ve teşkilât meyda- Ha getirmektir. Bu ise, her işte ehil Ve mütahassıs kimselerin mütalâala Tima müracaat ve onların bilgilerin- 'en istifade etmekle kabil olur. Ço- Yüm vapuru anbarına mütahassıs ve işi benimsemiş bir itfaiyeci girmiş olsaydı, mutlâka o tehlikeli durumu Körür ve önleyici tedbirlerin alın - TMasında israr ederdi. Binaenaleyh, basıl muhtelif vesilelerle bir heki - min veya bir mühendisin raporuna lüzam görülüyor ve o raporlara gö- Te icraatta bulunuyorsa, ayni şekil- de, insanların toplu bir halde bulun dukları mahallerin bir itfaiyeci ta - Fafından görülmesine ve onun vere- 'Geği rapora göre hareket edilmesine kat'i lüzum vardır. Aksi takdirde bu neviden felâketlerin birbirini ta- kip etmesi tabildir; bana şaşmama- hıdır. Tasanların toplu bir halde bulun- duğu bir yerde her şeyden evvel o insanların hayat ve sıhhatlerini ko- Tuyacak tedbirlerin alınması lâzım- dır. Şeref stadında yapılan itiaiye gösterilerile Moda deniz baş da , İmroz gemisinin büyük güvenle seyir ve hındurulması şimdiye yazıyo - numaralarını takdir eden İstanbullular bu facin karşısında da- ha bir çok eksikliklerimizin bulun - duğünü anlamış oldular, Büyük masrallar ve fedakârlık eydana getirdi misin bakalarını temin ve yolcu- larına da emniyet verecek tedbirleri asrın icaplarına göre, can yakıcı hâ- rden evvel takdir ederek ge- tedbirleri almek — denizyolları- nin selâhiyet ve vasİfesi olacağı ta- büidir. Denizcilere denizcilik bilgisi ne ka- Yazan : Edgar Wallac Hem hiç bir suretle de kim- seye — vermiyeceksiniz, — anlı- yor musunuz? İşte sevimli ah - baplarınız geliyor, yüzlerinden beni tanımış olduklarını anlıyo Tüm. — Onlarla konuşmiyacak mısı niz? — Konuşmak daha münasip Olacak gal'ba. Elsa: — Mojör Ameri'yi tanıyorsu- nuz değil mi? diye sordu. Ralf hafifçe eğildi, ve: «Mrs. Hallamı da tanıdığınıza eminim> dedi. — Evet, karınızla müşerref olmuştum, Elsa ile gözleri kar- gılaşınca ilk indiren Ralf oldu, demek Elsa biliyordu, ergeç öğ. Tenecekti, bu vaziyette öğren - mesi daha iyi olmuştu. — Küpeli kadını tanıdım si- zin müessesede çalışıyormuş. — Mis Dame'i mi diyorsunuz, t bizim müessesede çalışır. — Anlaşılan iyi para sunuz Majör Ameri!, ö Evet, öyle görünüyor. Ayağa kalkarak Elsaya hafifçe eğildi. Lu ile Ralfı belli belir - Biz selâmlıyarak uzaklaştı. — Sana benim gizli suçumu ZDU söylemeye gelmiş? içinde gizli | kazası arşı, ne gibi tedbirlere k lâzımdır ? gı korumak için de yangından koru- | başlangıcını güpe gündüs, göz göre iiri. Yaklltenlik, büşiülik — ve gınlar gibi bu da ihmal ve teseyyüp ten ileri gelmiştir. İtfaiyenin yangı- | kalan insanları da kurtarmak baş hea vazifelerindendir. - Ba sebeple itfaiyecilik bakımından sorgulu ve yetkili olan kimselerin zengin b celerine dayanarak bu işe la ehemmiyet vermelerini ve bu ke- | re mübayaa edilmek istenilen telefon cihazları evvel, da çalışabilmeyi ve insan kurtarma:- duman- Eyüp zz ; hında Bizans f ederken buradı Ka |) intizik' ci Tn Üzerine hu | hi günü Akşemseddin'in Fizü ci balah vaklı dü b | rinde adı yazılan bir t bulun- Ü diyil üye eitir AD Südl d het makalesinde bu rivayetin hakikat sağlayacak modern töçhiza iyetli riz. Aşrıca bu gibi ehemmi yangınlarda selâhiyettar itf larının yangin başladıktan bir, iki aliz direktif vermeleri ve ni tamami derecedeki yazifelilere ve meselâ bir grup ümi- birak ır. Hülâsa; yolcu gemiler gına karşı emniyeti sağlamak için teşkilâtlarımızda mes'ul baş bulun -| ması, modern teçhizatlı gemi itfaiy ekiplerinin teşekkülü, gemilerimizde iyolcu ve yük mahallerinin birbirin - den ayrılmasını, istiap —mıkdarına göre insan — taşınmasını ve ihtiyacı karşılayacak mıktarda çetin kam ve merdivenlerinin bulunmasını lüzum- lu görmekteyiz. Çorum vapuru fa - ciasının nasıl meydana geldiği hak - kındaki müt Anba- | ra düşen bir-sigaranın orada mev - dura ve pamuk balyeleri yea yanması mümkün olan lâamıza gelince eşyalar arasında sinsi sinsi yandığı- gizlice kızışarak — büyüdüğünü, ve nihayet alevin muhitteki kolayca yanabilen maddeleri tutuşturduğunu, sonra da söndürmek üzere alev üze- Tine atılan belki de muhteviyatı ec Zai tıbbiye veya parlayıcı, patlayıcı | maddeler olan sandık içindeki mad- | delerin tutuşması neticesinde büyük bir alev ve duman kütlesinin anbarı kaplamış olduğunu tahmin etmekte- Yoksa bu işin bir sabotaj hare keti neticesi olacağına inanmamakta- yız. Fakat ister sigara atışı, ister-sa- botaj neticesi, isterse herhangi baş- | ka bir sebepten ileri gelmiş bulun sun felâketin asıl sebebi yukarda ie- rarla söylediğimiz gibi yine ihmal, | /»yine teseyyüp yine tedbirsizlik ve va fe ve mes'uliyet hissinden uzak ka- lhışımızdır. Bu fikir ve görüşlerimizi efkârı umumiyeye ve bilhassa deniz yolları idaresinin — dikkat nazarına arzederken, bütün devlet ve beledi- ye teşkilâtımızda, resmi ve bususi | bütün müesseselerimizde şu yangın mevzuunun artık ehemmiyetle üze - rinde durulmasını ve lüzumlu tedbir lerin alınmasını bir memleket evlâ- di sifatile temenni ederim. Eski İtfaiyecilerden N.D. Uzunköprü - Keşan Bhol maçi Uzunköprü (Hususi) — Hçe - | mize gelen Keşan Doğanspor ile Gençlikspor takımları yaptıkları iki karşılaşmada da mağlüp ol - muşlardır. Birinci maçı Keşan Doğanspor ile Uzunköprü Doğan İspor yapmış ve 2 — 1 Uzunköprü kazanmıştır. İkinci karşılaşmayı | Keşan Gençlik ile — Uzunköprü Gençlik yapmış olup Uzunköprü 1 — O kazanmıştır. Halkımız bü- “yük bir çoklukla bu karşılasma- ları takip etmiştir . le aslâ alâkası olmadığı bir n tanın mahiyetini açıklamakla ilim âlemine isbat edilmiş bulunmakta- dır. Bu da, Akşemseddin'in işa- İN ae Eyüb'ün adı yazılı olduğu ri- ti der ki, Eyüp Sultan şehit oldu İN u tarihte o atil yazı henüiz yoktu nin Üstüne veya içine konulmuş olsun. Bu işaret ile şu varmaktayız: Eyüp Sultan Eyüp- te gömülüdür, fakat onun hakiki makberini/ bil, Bu: zer bir de Ya Vedut Sultan nakibi vardır. Fatih Sultan Meh yı seyir ve tam; d Ayasofya- ler Direk mahallinde bir nur gör- Üzerine vardığı hâlinde beyaz bir vücud kibleye dönmüş olarak yatmakta ve üze - Ya rinde kırmızı bir renk ile de Vedut adı yazılıdır. Akşemse Karaşemseddin ve yetmiş tan liya dediler ki — İşte padişahım, elli günde fetholmasına bais bun - lar idi, İstanbul'un fethini ellinci Bünde rica edip o gün ruh teslim eden bu meczuptur. Orada hazır bulunanlar cesedi Kusl etmek istediler İstanbul'un — Merhum güsl edilmiştir, he - men de iz.. Diye bir ses du- | yuldu. Bunun üzerine herkes hay ret ve dehşet içinde kaldı. Vakit çirilmeden naş tabuta — kondu. Tabutü al kendilerini Eminö BZ kayığa koşdular. — Kayık, çekmeden, yelken açmadan önlerine geldi. dirim hizi ile kaşıktan çıkartınca orada kazılmış ve hâzır bir mezar buldular mezardan Ya V yor.. Defnedip gittiler. Fakat bu geliş yıl- İstanhul'un fethi gün hit olan bir çok asker, tarihlerde Araplar tarafından ya muhtelif burada gömülü — olduğundan üp, sayısız menakib kaydeder. Ve Eyüp, asırların mezar taşla - | Füle tarihimiz için öyle bir hazine- ederken Ter- G pılan muhasaralarda ölenlerin hep- YENİ SABAH Eyüp camii avlusunun eski asırlarda dir ki, bir da kân yoktur. elde etmeğe im No yazık ki; tabiatin li D Blag YURDUMUZUN | EMücevkheilerir, gör ayrı rip küvvetleri, bu bazineyi yıldan Konya - Merâm yolu asfalt yapılıyor Ankara - Konya yolu inşaatı hızla devam ediyor Konya, (Hususi) — Konyanın en önemli ve en güzel mesiresi olan Meram Bayındırlık Bakan- |iğının yerinde bir teşebüs ve ka rarı ile güzel bir asfalt yola ka- vuşuyor. Meram otobüs durağı na konulan taş kırma makinesi yol için durmadan ince taş kır- Mmaktadır. Bakanlık tarafından ve rilen 100 ton asfaltın bir kısmı geçenlerde gelmiştir. Y pilan bir hesaba göre yolun ka- lınlığı 5 - 6 santim olacak ve yol yakın zamanda ikmal edilecek- tir. Diğer taraftan Ankara - Kon a yolu da hızla devam etmekte şehr İğir. —37— Sonra yanakları kızararak i- lâve eti — Lu ile ben tamamen ayrıl- madık bu daha ziyade benim kabahatim. Ams her zaman iyi arkadaşlık etm.. zdir. — Bir hadde kadar! diye- rek Mrs. Hallam kocasının sö - Zünü kesti:. — Bu herif (Megafon) da dex kodu sütununu idare etmeli doğ Tusü, DARMA DAĞINIK BİR EV Kısım : 36 Ameri klüpten çıktığı vakit sel gibi yağmur yağıyordu. Ka- pida arabalarla klüp kapısı a- Fasında müşterilerin ıslanma- Ması için muazzam şemsiye tu- tan uşak — Araba emretmez misiniz? efendim? diye sorunca Ameri, r, teşekkür canım yürümek istiyor! ederim; yarısını geçiyordu. gent caddesini tır- manmaya başladı, içinde takip edildiğine dair bir his uyanmış- tı, nitekim yavaşça başını ç virdiği vakit iki kişinin onun gi bi yavaş yavaş yürüdüklerini görerek hafifçe gülümsedi. Ha- Çeviren : Semra Arslanlı nover meydanına çıktığı vakit her taraf zifir gibi karanlıkti. O sırada geçen bir taksi ona o- rada bir hayat emaresi gibi gi Tündü, aslık çalarak taksiyi çağırdı, tam bineceği esnada ba- şında bir adam peyda oldu. Şap kasını gözünün üstüne indirmiş, Paltosunun yakasını kulakları- na kadar kaldırmıştı. Ameri, <Akşam şerifler hayrolsun Mr. Stilman!» dedi, böyle söylerken halinden bu hâdiseyi beklediği belli idi. Nitekim sözünü bitirir bitirmez otomobile atlayıp ce- binden çıkardığı tabancayı a- damın göğsüne dayadı. Hareket © kadar âni olmuştu ki yabancı nefsini müdafaa edecek vakit bulamadı. Ameri, sordu Stilman değil misin Adam boğuk boğuk — cevap verdi Ne dediğini anlamıyorum, ce bu işten uzak dur Bu emir bana yabancı g Miyor, zira bende ayni şeyi se- nin müttefikin veya düşmanın Moris Tarna miştim Yabancı eliyle bir hareket ya pınca, karanlığa rağmen Ame- farketti; «Elini aşağı indir yavrum, yoksa bu araba leşini Yalova Samanlı deresi törleri müşkül durumdan kurtaracak Yalova, (Hususi) Uzun za- mandanberi halkın ısrarla iste diği Yalovanın en mühim dert- lerinden biri de anlr deresi nin temizlenmesidir Yalovadan başka Bursa, O hangazi, Gemlik ve İzniğin b sebze ihraç merkezi olan Saman- h deresi'tıkanmış durumda idi. Bu vaziyet karşısında en şiddet- li havalarda dahi bütün rüzgâr- lara açık olan Yalova iskelesin- de barınmak mecburiyetinde ka- lan motörlerin bir kısmı büyük zararlara uğruyordu. Dere te- mizlendikten sonra motörleri- şimdi hastahaney ki şoförümüzü böyle tatsız işle- re karıştırmayı hiç istemiyorum, Adam öfkeden kudurmuş bir halde — Dinle dedi. Hayat senin i- çin tatlı ise kendini bu işten u- zak tut. Ben Stilmanın kim ol- duğunu bilmiyorum, fakat beni aldatamazsın, ben senin ol- duğunu biliyorum. Çekmecenin dibinde seni mahvedecek kadar muhabere evrakı var. Ameri pencereden sışarı sark- maktaydı, karanlıkta bir silâh parıltısını görür görmez tam za manında içeri kaçtı. Neye uğr: dığını anlayamıyan zavallı şoför gaza basmış son süratle oradan uzaklaşmaya bakıyordu. Ameri arkasına baktığı vakit koşarak caddeyi kateden bir adam gör- düyse de şoförün korkusuna hak verdiği için takipten vaz Beçti. Adamca, Sizi şimdi en yakın polis merkezine götürüyorum. Ne der seniz deyiniz, arabamın içinde böyle şeylere tahammül ede- mem, Fakat yanı başına uzanan onluk bankanot tutuyo: bunu gören şoför bir in bakalım ne- reye gitmek istiyorsunu: Ameri adresini söyledi arka- a yaslandığı vakit göyle dü- ünüyordu. «Bu oldukça zor bir kurtuluştu. Bir daha sefere bu kadar altına katiyen gir Çanakkale - Biga P LT di çi e seferleri | nin düzelmesinde âmil oldu | Biga (Hususi) Çanakkale |- Biga posta otobüsünün, Çanak- kale P, T. T. idaresi önünden sa- t 14.30 da hareket etmesi lâzım gelirken idarece posta çantasının zamanında teslim edilmemesin den Bigaya geç gelmekte bulun İduğu hakkındaki haberimin neş- üzerinden pek az zaman geçti- |ği halde durum düzelmiş ve pa İta muayyen saatlerinde Bigada bulunmağa -başlamıştır. İdarey teşekkür olunur | durumdan ku: kül miz bu mü: tulacaklar nakil fiatları da düşecektir —— —— —rommmmamaamımmmmmmmı | taşır. Halbu- Her zaman evinini methalind rdı, fakat bugün dan gibi idi. Kapıyı açıp dinledi, saatin gürültüsünden başka ses yoktu. Duvara tutuna »tucuna ektrik düğmesini buldu, ndığı vakit kütüphanesinin apısının ardına kadar açılmış olduğunu gördü, arkasında bir pırılti duyüyordu, #önünce Feng Ho ile karşılaştı, Çinli Ne var, niçin böyle heye- canlısın ? Ameri, «bilmiyorum» diyerek kütüphaneye koştu. — Hayretle birbirlerine baktılar, oda biri tarafından didik didik didiklen mişti. Çekmeceler hep çekilmiş, öylece bırakılmış; hele bir ta- nesinde ne ne yoksa ha- lının üstüne dökülmüş, velhasıl oda karma karışıktı, «Çang ne- rede, koş onu bul! Çinli dışarı çıkar çıkmaz Ame- riye bağırdı, çünkü zavalı Çang yerde iplerle sarılmış baygın bir halde yatıyordu. İplerini çözüp ellerindeki çelik kelepçeyi açtık ları vakit bile biçare uşak ken- dine gelememişti. Feng-Ho evin araka tarafına bakıp; «Mutfak tan girmişler» pencere d di. Ameri'nin Çinliden başka hiz- metkârları evde yatmazlar; on buçuğa ü giderlerdi, demek ki hırsız on buçuktan sonra içe ri girmişti, Rmeri yerdeki k dikten sonra; «dosyamı almış- lar> dedi. İşin tuhafı iki adam- ! A g l e Tünüşü İ : ;ı Denizli meyva fidanlığında kurs açılacak , | Denizli (Hususi) — Yurt eko- nizlettirilmesi mo-| Neşriyatınuz posta seferleri- nomisi ve halkın sağlık bakımın dan büyük önemi olan meyvacı- | n islah ve inkişafı için Deniz- li Fidanlığında bir kurs açılmacı Tarım nlığından — vilâyete bildirilmiştir Tarım ilgisi olan vatandaş bu kursa serbestçe rük edebilecektir. — Fidanlığın | stihsali içinde — çalışacak kurs | müdavimlerine gündelik ve başa | rı gösterenlere ayrıca belge - ve da verilecektir. Kursta fidanların seçimi, bakımı, top - , su, bahçelerin hazırlanması, fidanlar Bak her üzerinde yapılacak mu:- bakma usul ve şekilleri konuları gösterilecektir | 'n polise haber verme- yi düşünmüyorlardı. Biraz son- Ya Ameri telefonu açtı ama yine polise değildi, konuşması bit- tikten sonra; «Bu iş yarım saat | önce olmuş> dedi. «Doğrusu ça buk başarı.» Telefonu bir daha açtı, bu sefer karşısına Dr. Hal m çıktı. — Ralf Hallam mısınız? — Evet, Ameri gülerek: «Demek evde siniz> dedi ve bir cevap bekle- meden ahizeyi yerine koydu. «Çabuk başarı> diye söyleniyor du, <Feng - Ho gel şunları yer- leştirelim. Çangı nereye — koy dun?> Yatağına yatırdım, biraz sarsılmış fakat yaralı değil, bel ki yaşar! - İnşallah. Çang değil yalnız yaşamak, bir saate kalmadan kendine gel miş kuvvet bile kesbetmişti. A- çık açık: «Uyuyordum efendim, beni bu hale getirdikleri vakit te neye uğradığımı bilemedim. deyince Ameri kızdı. O zaman uyumasaydın, di mışıl mışıl uyuyacaktın. Bütün g. evrakını yerli yerine koymakla geçirdi. Fakat €n mühim dosya yok olmuştu. Bunu zaten evvelden Stilman'ın onunla konuştuğu ilk anda tah- min etmişti. Ertesi sabah erken den ofise gitmeliydi, çünkü sak lanması gereken dosyadan da mühim şeyler vardı. (Devamı var) Yazan: Eski bir pehliyan AVr!ılîİdris Pe bindirmi İdris pehlivan ancak talihi sa- yesinde sırtüstü düşmekten kur tulmuştu. Arnavutoğlu bunu o kadar seri yapmıştı ki, bacağı nasıl kaptığı ve nasıl çekip has- mını yere düşürdüğünü gözle bi le takip etmeğe imkân yoktu. İşte o zaman Arnavutoğlu' - 'nun nasıl bir pehlivan olduğunu anladılar, İnsanı yıldırım gibi bir pehlivan.. oldan birkaç takdir Idi çarpanı Sağdan Aferin Arnavutoğlu! Aferin Ali pehlivan! — Haydi kündele! Arnavutoğlu'nun da maksadı bu idi. İdris pehlivanı bastırınca hemen kündelemek istedi Fakat İdris pehlivan kendisi- ni artık toplamış bulunuyordi Atlattığı tehlikenin büyüklüğü. nü idrâk etmişti. Hemen kapan- dı ve Ali pehlivanın künde al masına imkân vermedi. Çünkü bu pehlivanın künde atmakta ne kadar usta olduğunu, meşhur Karamanda'yı bile künde ile ra- hatça aşırıp yendiğini biliyordu. Arnavutoğlu bir türlü istediği şekilde künde alamıyordu. Bu - nun da sebebi İdris pehlivanın ağırlığı ve kuvveti ile oynn ver- memek için ustaca kapanması di. ldris pehlivan yerde onbeş da kika kadar kaldıktan sonra bir fırsatını bulup tekrar ayağa kalkmağa muvaffak oldu. Bunu gören taraftarları da rahat bir nefes aldılar. Çünkü Arnavutoğ lu'nun İdris pehlivana ayakta birşey yapamıyacağına inanıyor lardı. Nitekim yarım saat müd- detle İdris pehlivan durmadan Arnavutoğlunu elense ve tırpan larla hırpalamış - olduğu halde Arnavutoğlu ona birşey yapa mamıştı Şimdi Kavalalılar sevinçle ken di pehlivanlarını alkışlamakta birbirlerile adetâ yarışıyorlardı: — Aferin ldris pehlivan! — Yaşa İdris! — Haydi başla yine elensele- re, tırpanlara! — Ez Arnavutoğlunu! lâris pehlivan çoktan bu başlamış bulunuyordu. Yalnız bu sefer daha ziyade dikkatli davranıyor, ayağını herhangi bir vesile ile tekrar kaptırmama Za bakıyordu. Pehlivanlarının yere düşme - sile birden seslerini kesmiş 0- lanlar şimdi yine ümitle konu - şuyorlardı — Arnavutoğlu işe yerde de bir | şey yapamadı İdris'e! — İdris çok iyi kapandı doğ — Ya kalkışı? | Yok canım, bu Arnavutoğ lunda fazla birşey yok. Kırkpı narda arka arkaya Arapoğlu ile Karamandayı nasıl yenebildiği ni bir türlü anlıyamıyorum. İ: te.. meydanda.. — Arapoğlu da, Karamanda da kazaya gelmiş olacaklar. Her halde Arnavutoğlunu ufak gör- dükleri için ehemmiyet vermedi- ler ve birer oyunla yenildiler. — İdris pehlivan çok akıllıca güreşiyor. Fena eziyor Arnavut oğlunu! — Evet, Arnavutoğlu gitgide geriliyor. Eski hızı da kalmadı. — İdris pehlivan güreşi bin - dirdi. Bizim Kavala başpehliva- OKUYU S Iİ zığ Hava yolları £ Acentalığı hakkında bir açıklama Ulaştırma — Bakanlığı — Devlet Havayolları Genel Müdürlüğün- den aldığımız mektupta — şöyle deniliyor «Gazetenizin 23/5/1949 tarihli nüshasında: (Devlet Havayolla- rının kararı — Havayolları ev- velce yapılan bir anlaşma mevcut iken acentalığı başka bir şahsa vermiş) başlığını taşıyan yazı 0- kundu. İdaremiz acentalıkları yal muz 1948 yılında pazarlıkla tali- bine ve en az komisyon teklif & dene verilmiştir. Bilâhare bunun birçok mahzurları — görüldüdün- den, yetkili makamın da mütale ası alınarak en çok kıranlara de- ğü, ehliyet ve kifayetleri müse lem olanlara verilmesi kararlaş- tırılmış ve 1949 yılında bu yol- da muamele yapılmıştır. Elâzığ - açentalığ gelince Sözleşme hükümlerini yerine ge- tirmemiş olduğundan idare encü- 14/5/1949 ta menin karariyle rihinde süresi bitecek, sözleşm nin uzatılmıyacağı 10/2/1949 ta- rihinde telgrafla kendisine teb- liğçedilmiştir. Bu arada acentalhı- ğa ehil birisi aranmış ve ehliyeti mahalli makamlarca sabit görü Ten birine acentalık verilmiştir. Yeni acenta 14/5/1949 da fiilen işe başlamıştır. Pu itibarla, bir anlarma mev başkasına cut iken acentalığın verilmiş olduğu. ve hazine me faatinin kollanılmadığı hakkın- daki iddia varit değildir.» 19 TEMMUZ 51 Tefrika No. hlivan güreşi gibi idi nımız Kırkpınar birincisini yene cek! Hakikaten İdris p reşi bindirmiş gibi idi. Arnavut- oğlu yavaş yavaş geriliyordu Bunu gören halk büsbütün çoştu ve İdris pehlivanı heyecan mağa ve teşvik etme - ğe koyuldu — Yaşa Târis pehliva — Haydi Tdris pehi Az kaldı! Biraz an gü la alkışl; ' daha gay ret! — Topla artık çaprazı! Bu alkışlar ve tezahürat İd- ris pehlivanı bir kat daha cesa- retlendirmişti. Kuvveti de sanki iki misli artmıştı. Arka arkaya çok şiddetli hücumlar yapmağa başladı. Bu işe en çok İdris pehlivanın gösterdiği üstünlüğü kıskanan bir kişi de Arapoğluydu. Doğrusu o İdris pehlivandan bu kadar akıllıca bir güreş katiyyen ümit etmi - yordu. En büyük talih olarak İdris pehlivanın Arnavutoğlu'na yarım saat kadar dayanabilme- Sini Ümit ediyordu. Halbuki, iş- te güreş başlayalı bir saati çok tan geçmişti. Ve işin garip tara- fı İdris pehlivanın güreşi bindir Miş olması idi. Arnavutoğlunu pek fena hırpalıyordu. Bu gidiş- le onu büsbütün perişan edecek ve güreşi kazanacaktı. Bu suret le hem kendisini, hem de hün - kâr baş pehlivanı Karamandayı Kırkpınarda yenmiş olan Kırk- pınar başpehlivanı Arnavutoğ- lu Ali pehlivanı mağlüp etmek şerefini elde edecekti. Arnavutoğlu şimdi daha ba - riz bir şekilde kaçıyordu. İdris Pehlivanın her elensesinden ve tırpanından sonra bir adım da- ha geriliyordu. Artık kendisin- den tamamile emin olan İdris pehlivan keyifli keyifli bir nâra bile attı: — Hayda, Maşallah be pehli- van! Bu suretle artık kat'i hücuma geçeceğini göstermiş oluyordu.. Nitekim hemen sert bir hareket le çapraz topladı ve Arnavutoğ- lu'nu sürmeğe başladı. Arnavut- oğlu ona son derece hafif geli- yordu. Nerede ise çaprazda sü - Terken kucağına alıp yürüyüve- recekti. Böylece —Arnavutoğlu'nu on onbeş adım kadar sürdükten sonra bükerek altına ahverdi., Arnavutoğlu hemen hemen hiç mukavemet etmiyardu. Tam mâ nasile bitmiş gibi idi. (Devamı v ) Balıkesir - Bandırma tenezzüh trenleri kaldırıldı Balıkesir (Hususi) — Şehri- |miz ile Ankara arasında cumar- tesi günleri bulunan yataklı va- gonlar kaldırılmıştır. Diğer taraftan şehrimiz ile |Bandırma arasında banliyö mahi İyetinde haftanın cumartesi ve pa zar günü hareket ederek gece şeh rimize dönen — tenezzüh trenleri |de kaldırılmıştır. Bilet ücretinde bir indirme ol madığından, esasen bu tenezzüh trenlerinin rağbet — görmiyeceği söylenmekte idi. (l DD Atatürk Bulvarına dair Bir temenni Unkapanı sâkinlerinden Ruhi | Bayraktar |bir mektupta şöyle deniliyor: Şekrin acıklı hali hakkında çok şey söylendi ve yazıldı. Ben de bir noktaya temas edeceğim 3 Büyük Atatürk'ün adını, yüca adımı taşıyan Bulvarın acı halis ni görecek kimse yok mudur?| Filyokuşu başlangıç noktası ile Zeyrek yokuşu arasındaki du« varların altı serseri yatağıdır. Bodur ağaçlarla kapatılmağa ça- Tışılan duvarların altlarını - bir görmek kâfi. Bir Türk evladı, memleketini seven bir vatandaş sıfatiyle bu Tâkaydiye bir son verilmesini istiyorum. Belediye- nin nazarı dikkatini celbetmeni- zi rica ederim. Üsküdar'da Defterdar Tahir ef. camiine dair dileğe cevap 21/5/1949 tarihli sayın gae tenizde (Bir cami samanlık ol rak kullanılıyor) — başlıklı karşılığıder: «Üsküdarda Harem iskeles! <n defterdar Tahirefendi. camiinin kullar: dığe bir samanlık olarak İ nakkındaki sayın gazetenizde vu- ki ihbar hakikate tamamiyle gayirdir. Adı geçen cami açıltır. ve halk ibadetine devam etme tedir. Camiin yanındaki dükl“n- lar arasında bir dükkânda — ci heti askeriyenin evvelce koymu:ş olduğu samanların derhal kalıle rılması için idaremizce ilgili ma- kamlar nezdinde teşebbüse g: miş olup bu durumun cami ild hiç bir ilgisi olmadığının aşık- Tanması rica olumuraa. 5 li F KMüfettişi 1949 ORHE T LEALEİ imzasiyle aldığımıt” î w W w w | | â İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: