7 Eylül 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

7 Eylül 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SAYFA : 2 Çevirent Nazım Kemal Yıldızlar, yâkuttan bir kubbe gibi birbirine sokulmuşlardı Tefrika No, —26 — Her sabah, içtima borusu çal- madam önce, omunla iki baraka arasındaki meydanda — buluşu- yorduk. O, bana gazete kâğı- Giyle bir majorka sarardı. Son- ra karşılıklı tel- lendirerek, dağların arkasından ihtişamla yükselen güneşi &e re dalardık. Boris'in, hastalık - dolayısile, bizden bir tabak fazla İstihka: kı vardı. O, bu imtiyazı, siyasi bir mahküm olan hastahane baş hekimine borçluydu. Boris'in, ilk günlerde, ağzından kân gel- mişti. Baş hekim, onun verem- N olduğunu gözönünde bulun - durarak, — devamlı bir surette, hasta tayini almasını sağlamış- tı. Fakat bu imtiyazlı vaziyet, bir çok mahkümları kızdımyor, onların kıskançlığını tahrik edi yordu. Bunlardan bazıları, B Tis'den bahsederken şöyle di yorlardı: — Bu adamın hastalık nere- sinde? Hele şu sihhatli yüze ba kın! Evet anlaşılıyor; burada bile iltimas eksik değil!. Bir sabah, ben ve Boris, bah ge işlerile uğraşanların sırası- Na katılmağa karar verdik. Bo ris'in, kolay vazifelerde çalış - masına müsaade ediliyordu. Fa kat ben, bu haktan mahrum - dum. Bununla beraber, ikimiz de, bahçeye gidecek kafileye ka tıldık. Mahkümlar, her zaman olduğu gibi, muayeneden geçiri lecekti. Cinayetten mevkuf Bu- lunan bölge şefimiz, bizi tefti- başladı. Borisle gözgöze ge- lince bağırdı: — Haydi bakalım koş! tar - lada' çahşanların kafilesine ka- Tış! Bir bu eksikti! Açık göz- Tülüğün Tüzumu yok!... Boris, sâkin bir eda ile cevap verdi — Hafif işlerde kullanıldığı- mı, elbetteki, sen de bilirsin? — Bu da ne biçim söz! Se- nin gibi kuvvetli ve sihhatli bir adamın Burada işi ne? — Bana inanmıyorsan, dok- tora sor!. Bu sefer bölge gefi, sesini per de perde yükselterek haykır - mağa başladı: — Senin bahçeye niçin git - mek istediğini anlıyorum. Mak- sadın Gretaya kur yapmaktır. Öyle değil mi? Bu sözler üzerine, mahküm- ların sırasından bir. kahkaha tüfamı koptu. Bölge gefi; hidde- tinden, benim bahçeye gitmeğe hakkım olmadığını bile unut- muştu. Sert Bir komut verdi: — Baştaraf, yürü! Ve biz, ağır adımlarla bü- Yük kapıdan çıktık. Vazifemiz; bahçedeki yabani otları ayıklamaktı. Alçak sesle bir şarkı tutturarak, dizlerimi: zin Üstünde ilerliyorduk. Bi- zim grupta, genç bir Çingene kızı vardı. O, nöbetçinin uzak- lTaştığını görünce, el falmmıza bakmağa koyuldu. Fala göre, Pek yakinda hürriyete kavuşa- cak ve hayatta mes'ut olacak- Bahçenin içinden sun'i - bir göl geçiyordu. Şu kenarına, yer yer kavak ağaçları dikilmişti. Onların gölgesine sığmarak, birbirimize, geceleyin gördüğü- müzZ rüyayı anlatık: — Biüliyor muswm Böris, dün gece, kuru tahtalara uzanarak gözlerimi yıldızlara diktim. Böy İ&te uyuyakaldım ve şu rüyayı gördüm: Feza, kocaman bir te- kerlek halinde ağır ağır dönü- yordu. Yıldızlar, yâkuttan bir kubbe vücude getirecek kadar birbirlerine sokulmuşlardı. Gök yüzünden aşağı, geniş bir mer diven . sarkıyordu. Ben bu mer) ivene gçalışarak Bunları mırıldanıyordum: Ah! Ne olurdu, tekrar imanıma ka vuşabilsem » merdivenin basa- makları, gitgide dikleşiyordu.. gasinosunda tes'it edilecektir. hareket edecekti hâtırasını anacaklardıı 'Yüâkuttan kubbeye bir kere ula- gabilsem, her gey yolunda gide- cekti, Fakat buna bir türlü im- kân bulamıyordum, — Uykudan, ter içinde uyandım! Bir Gürcü garkısı Birçok arkadaşlar, yatmadan önce, yarım saat kadar süren kısa teneffüs esnasında, pis ko kularla dolu meydanda toplanı- yyorduk. O günlerde, disiplin böl Besine, bir Gürcü mahpus ka - fileak gelmişti. Boris bana, bu, zavallılar arasında halen iç iş- Teri komiseri olan Beria'nın ma- nevi babasının da bulundu; haber verdi. Kafilede, bu sek - senlik ihtiyardan başka, bir Gürcü silâhşör ve bir Kafkas- yalı öğretmen vardı. Bir gün bu adamlar, aramıza katılarak, hep bir ağızdan hazin bir Gürcü şar kızı söylediler. Bir aralık, Kaf- kasyalı öğretmen bana sordu: — Siz de, bitle Almanca bir garkı söylemez misiniz? — Hay! hay! ama, isterseniz size Gürcü dilile bir şarkı te- rennüm edeyim, Hep'birden, gülerek mırıldan dilar: — Nasıl? Siz Alman olduğu- nuz halde bir Gürcü şarkısı mı biliyorsunuz? Ddğrusu hayret!. Ve ben onlara, vaktile kocam Heinz'in bana öğretmiş olduğu gu şarkıyı söyledim: Ey benim dertli başımı Sandet, irak senden. birlikte geçirdik. Seksenlik ih - tiyar, kollektif çiftçiler sendi - kasmna girmek istemediği için, kendisini tevkif ettiren manevi evlâdı. Beria'ya ateş püskür- dü, durdu. Komünist aleyhtarlığı suçile ©on yıla mahküm edilen Kafkas yalı öğretmen, bize başından geçenleri anlattı. Bir gün Gür- Cü silâhşörlezsiyasi bir müna - kaşaya giriştim. Sovyet - Al- man paktının imzalanmak tze- re bulunduğu bir stradaydı. O. nöbetçinin de işitebileceği yük sek bir sesle söyle diyordu: — Bu dostluk muahedesi, bizim büyük Stalinimizin en da hiyâne bir eseridir. Ben doğru- su Staline hayranım! Bir veda günü Disiplir? bölgesinde, yakında bir mahkfm kafilesinin merke- zi Sibiryaya veya-Uzak Şarka gönderileceği haberi, ağızdan ağıza dolaşıyordu. Herkesi, bü yük bir endişe kaplâmıştı. Boris ve ben, ayrılacağımızın farkındaydık. Önümüzde, az bir zaman kalmıştı. Boris ba- na, hâtıra olarak, kendi - elile yaptığı küçük tahta bir kutu verdi. Beni mektupsuz bırak - mamağa çalışacağını - vüdetti.. Son günlerimiz, ıstırap - içinde geçiyordu. Ben, Boris için U- Zak Şarka gitmenin, ölüm de- mek olduğunu pek iyi biliyor - dum, Bir akşam Üstü kamyonlar, meydanda sıra sıra dizildiler. Uzak Şarka gönderilenlerin i- simleri okunuyordu. Boris, kamı yona binerken, son defa olarak arkamdan ağlamaklı bir sesle bağırdı: aklından — çıkarma Greta!.. Sonra bütün — mahkümlar, hep bir ağızdan, şu şarkıyı mm rıldanarak, yanımızdan uzaklaş tılar: Ayrılık ânı geldi bak, Hüzün, kapımda çıngırak. Neş'e, ümit, benden vrak. Arkamda yârım ağlıyor! Gök, bir kurşun kadar ağır, «Volga> nın suları sağır. Dertli gönül, bağır, bağır... Arkamda, yârim ağlıyor!. (Devamı var) NDİN iş yerleri ve yapılan teftişler Hi G İstanbul Çalışma Müdü- rü işçilerin iddialarına cevap veriyor ae İstanbul mensucat sanayil işçileri- nin pazar günüü Eyüpte yaptıkları işsinliği protesto toplantısında orta- ya attıkları bazı iddialar tüzerinde lâkalı çevreler ohemmiyetle durmak- tadırlar. İstanlıl çalışma müdürür Kemal, toplantıda — ortaya atılam — iddiaları topyekün şu gekilde covaplandırmış- tar. «— Müdürlüğümüz bütün müfete tip kadrosu ile devamlı — surette iş yerlerini teftiş ve mürakabesi altın- 'da bulundurmaktadır. Bu sayede iş yerlerinde işçilerin saiğlık ve emniyet tedbirleri eskisine nazaran çok ge- 'niş ölçüde sağlamımştır. İstanbulda 1900 iş yori vardır. Biz hepsini tef- tiş ettik eksiklerini gördüklerimizi savcılığa verdik. C. H. P. nin sendikalara nüfaz et- tiği meselesine gelince, Halk Parti- sinin sendikalara nüfuz ettiği vo yaset yaptığa ifade ve iddia edilemem. Çünkü böyle bir gey yoktur. Sendi- kalar kanunu gereğince, sendikalar, siyasetle uğraşamazlar. Müdürlüğü- müz Bakanlıktan evvelce aldığı emir ve talimat gereğince müfettişlerimiz sendikaların mamülâtını teftiş etmek tedirler. Fabrikalarda işçi mümessillerinin tesir altında seçildiği de tamamen aydurmadır. — Biz seçim — esnasında fabrikalara müfettişlerimizi gönderi- riz. Kısaca bunların çoğu söylenmek in söylenmiş olan şeylerdir.» Yüksektahsilin üç yıla indirilmesi Üniversiteler arası kurulun böyle bir teşebbüste hu_luııauğı söyleniyor. —— Mihi Eğitim Şürasının liseleri 3 seneden 4 seneye çıkarmış ol Ması, itirazlara yol açmıştır. Bu Fususta Şüraya giden delegeler- den yüksek ekonomi ve ticaret okulu müdürü Nihat Sayar, şun- ları göylemişti. «— Liselerin 4 yıla çıkarıl- Ması teklifine, üniversite ve yük- sek okullar adına Şüraya iştirâk edenler, şiddetle müuhalefet et-, Esasep her şeyden evvel, lize müfredat programlarını ıslâh v mek, öğretmen, bina ve lâbora- tavar meselelerini ıslâh etmek lâzım gelirdi. Şüra toplantılarında, bu kouu etrafında söz ajan 28 hatipten 'ü aleyhte konuştu ve buna izum olmadığına dair gayet kuv vetli mucip sebepler ileri sürdü- ler. Fakat neticede bu karar a- Kadı.» Diğer taraftan öğrendiğimize göre, liselerin 4 yıla çıkarılması -<— — Ho smislak bey yamıının arına doğru ecnebi nüfusu altına girmek mocburiyetine sokul - muş islâm memleketlerinin kurtul larından ve müstemloke — siyasetine iyeni bir veçlle verildiğinden bahs derken bu muvaffakiyotte yukarı dan, adları geçen islâm Alimlerinin tasirlerimi ileri sürüyar. Ancak — bu aktların irşat ve ikaslarını teker ter kor tahlil ederek hisselerinin derer cesini göstermiyor. Tesirleri olmuş olabilir. Her yayın ve her yayının müdafaa ettiği fikirlerin akal yap- ümküm olduğuna göre onla- masi rır heşriyatmdan da bazı noktalar- da faideler hâsıl olması — kabildir. Ancak bu irşatları tenkit ve tahkik 'ek müstakimimi ankiminden a - yırmak da oldukça zordür. Asri (?) Mmüçtehitlerin — içtihatlarından —h gilerinin kütlelerin mücsses mâne- viyatına — sararı — dokundüj hangilerinin islâm cemaatler zür ve itimat, istiklâl ve iman ge- tirdiği kolayca bulunup — gösterile - mez, Yirminci astın milliyet cere - yanları ve bu cereyanları bazan tev kif, bazan frenleme maksıtdile baş varulan tedbirlerile, meselâ: Domin- yonlar teşkili ve baza memleketle - —...—..—.—.-... Plâj garsonu tevkif edildi İRev Gisiriği Bir kaç gün evvel Küçükçek - mecede Ada plâjında, — müşteri olarak gelen hamal İhsan, Ziya ve goför Turgudu bıçaklayarak öldürmekten sanık, plâj garson- İarından Harun, dün adliyeyo verilmiş ve Sultanahmet 3 Ün- cü Sulh Ceza mahkemesinde sorguya rekilmiştir. Harun sorgusunda: «— Bunlar bana bıçakla hü- cum ettiler ben de bir.sinin elin den bıçağını alıp kendimi müdr. faa için salladım. Fakat öldür- mek kasdile yapmadım!> demiş tir. Harun tevkif edilerek cezasvi ne gönderilmiştir. ( ne hu İ KISA HABERLER | el * Seçimlere iştirüke karar veren «Rürkiye Yükselme Partisi> millet- vekili namzetliğine Ali Riza Giızde- gir'i seçmiştür *& İl idare heyeti, dün öğleden son ra vali muavini Fazıl Uybadınin baş kanlığında mutad toplantımm. yap- mıştır. * 16 Eylülden sonra bir toplantı iyapacak il inzibat komisyonu, me- murların mal beyannamelerini tet- 'kik edecektir. * Belediya iktisat müdürlüğüne, pski Esnaf Odası binasından verilen yer kifayetsiz olup, 17 masaya yer bulunamamaktadır. * Beş gündenberi şehrimizde bu- Tanan 292 kişilik Danimarkalı talebe 'grupu bü sabah İzinire gidecektir. * İstanbul Sınaf Kimya Enstitü- #ü, asistan, doçent ve doktorun tale belerinden bir gurup, doçent Saffet Alpar'ın başkanlığında, dün akşam Alpullüya hareket etmişlerdir. Talebeler, Alpullü şeker fabrika- sından sonra Terkos su — tesiâlerini Üzerine, üniyersitelerarası kuru-ye linyit madenlerinde incelemeler- lun Bakanlığa müracaatla, üni- versite tahsilinin bir yıl indiril- Mesini istemesi kuvvetle muh'e- mel görülmektedir. GAĞAT Tarsus Izmire gidiyor Amerikadan yeni satın aldığı- mız gemilerden sonuncusu olan ve pazar günü limanımıza gelmiş bulunan «Tarsus> gemisi bugüz saat 11 de İzmire bir aralık se- ferine çıkacaktır. Gemi İzmirde kaldığı iki gün zarfında ücreti verilmek Üzere giden yolcular, kamarada kalani leceklerdir, BUYUK AŞK ROMANI Yazan: SERVER BEDİ Selminin doktora — gitmesini deteyem Vildandır, değil mi? Nejat başını önüne eğdi. Bu Buali hiç beklemiyordu. Yalan Böylemeğe cesareti yoktu. Yale nız Bedriye hanımım cesaretin- den çekindiği için değli, Selmi- ne karşı da bu çirkin oyunda ısrar etmeğe gönlü razı olma- dığı için, hakikati inkâr ede- mezdi. Mahcup bir sesle cevap verdi: — Evet. Bedriye hanım arkaya doğru Göyle bir sallandı, içini çekti ve dedi ki: — Ne ifrit kadın! Beni bile Dasıl aldatmağa muvaffak oldu İnandım vallahi onun samimi - yetine, Hattâ utandım biraz kendimden. Onun hakkında fena geyler düşündüğüm için utan - dm. Fakat artık bu sondur.. Kafası ezilecek bir kadın o. Nejadın yüzüne keskin bir dikkatle Bakarak devam etti: — Beyefendi! dedi, görüyor- #unuzki, Selminin hayatı, sıh - hati, istikbali, saadeti mevzuu bahs. Ben sizi de anlamıyorum. Söz verdiniz bana, Selmin'e kar g1 lâkayt olmadığınızı söyledi- niz. Artık Vildan hikâyesi bit- Meliydi. Sonra... yine onun sö- zile harekete başladınız. Selmi ni doktora götürüp te ne ola - caktı? Yine mi İsviçre hikâyesi başlayacaktı? Selmin bunu an- lamış. Ben de onu haklı bul- dum, İnsan severse, hiç birşey gözünden kaçmaz, Şimdi sizi Taya koyarak onu yollamak is- tiyor değil mi? — Hanımefendi, bana bun - ları sormamanızı rica ederim.. Emin olunuz ki, bir tek emelim Selmini mes'ut etmektir. Ara - ya girebilecek engellerle müc: dele edeceğim, emin olunuz. Be nim kendime göre bir hattı ha- reketim var. Vildan mes'elesi - ni halletmek için ben kendimce €n münasip gördüğüm tarzı ha- reketi ihtiyar ediyorum. Siz her geyi bilmiyorsunuz, Bilmeniz de faydasızdır., Emin — olunuz ki, No. 93 ben her şeyi iyice düşünüyor ve hesap ediyorum. Bedriye hanım başını salla- yarak Kendi kendine söylenir Bibi: — Demekki, bu kadın hâlâ bize musallat! dedi. onra daha alçak sesle ilâve etti: Sizinle onun — arasındaki bağlar da çok kuvvetli demek, Adetâ kör düğüm olmuş gibi bir türlü çözemiyorsunuz! Bunları sormayınız, düşün meyiniz, bana bırakınız. Her sey düzelecek. Biraz sabır lâ- zım. Siz bana bir ay kadar müh let veriniz. Sözümde duracağımı Böreceksiniz. — Fakat Selmin a rap oluyor. — Ben ona şüphelerinin doğ Tu olmadığını anlatacağım, — Hayır, hiç yorulmayınız, onu İnandıramazsınız, — Vildan hakkındaki şüphe- Terinden değil, benim hakkım « daki şüphelerinden bahsediyo- yor, ha- de bulunacaklardır. * D. P. Hoca Giyasettin Ocak Başkanlığından : Ocağımızın senelik kongrosi 29.9. 1949 salı günü saat 21.30 da Hacı- kadın caddesi No. 106 da kâin bu- cak merkesimiz binasında icra edile- ceğinden ocağımızda kaşıtlı bütün üyelerimizin mezkür gün ve saatte muhakkak surette teşrifleri ehemmi yetle rica olunur. * Türk Muhafazakâr Partisi Ba- kırköy kazası merkezinin açılış töre ni 11.9.049 pazar günü saat on beş- te Bakırköy deniz kenarında plâj İARARARARAADADARARADI Tarihe Uymayan İddialar! SÖT d * Raif OGAN VA Günün Mevzularından -Hamdullah Suphi'nin makaleleri münasebetiyle- Tin istiklâl haklarında tovsintm yör nelinilmesi yolundaki — hareketlerle aerl içtihatları ve dini neşriyatı bir birine karıştırmamak ve birini di- gerinin — muktezamı saymamak JA zimgelir. İnsanların sihniyetleri gi- bi büyük hükimiyetlerin diş ve — iç siyasetleri de zamanın ve hüdisele- rim sevk ve icbarile bazı noktalsı da tahdidata, bazı noktalarda tev- sista yönelmek mecbuniyetinde kalır yor, kepsi bundan ibarettir. Ham- dullah bey; Rusya ve İngiltere nü- fuza arasında parçalanmış İranın bu vaziyetten çıkmasında, Pakista- nın istiklâl kazanmasında, Misırdan İngilterenin — çekilmesinde adlarını saydığa asri müçtebiflerin — tesirle- ri olduğunu söylemekte — yanılıyor. Birinci ve ikinci dünya savaşları ol- masaydı bu memleketler şimdiki du- rumlarına kavuşmak üzere pak çok müddet daha beklemek meeburiyo - tinde kalırlardı. Abdülvehap, Cema- leddin - Efgâni, Şoyh Sünüsi gibi meslek, etvar ve vâsıtaları birbirine asla Cuymayan — müceddid (tâbir; Hamdullah beğindir) Terin, bulunduk ları memleketlerin istiklâle kavuş - masında nüfazları olduğunu idda e- den Hamdullah bey; bunlar derece- sinde belki daha üstün bir refor - matör saydığı Kazanlı Musa Carul- lah Beygiyef'in telkinat ve asri içe tihadatının Rusyadaki islâm Türk - leri kurtarmak şöyle dursun, Çar- hk devrindeki — vaziyetlerine sok - maktan bile âciz kaldığını neden u- mutayor? Şöhretli hatip; adını sıraladığı ns- Ti âlimler yanında, bizim yerli wle- mamısın camid, durgun ve tereddi- ye uğramış dürümda — kaldıklarını tevsik etmek isterken, tarihin sey- rini de tahrif eyliyor. Hiç te öyle değildir. Derken, işi Anadolu kurtuluş ih- tilâlinin ilk meclisine götürüyor da oradaki bazı hocaların kanun yap - maktan ürktüklerini ve teşri hak- kının ancak ilâhf kaynağa bağlan- ması zarüri olduğunu beyan ettik - lerini ve fakat buna rağmen — Mec- Tisin yine de kanunlar yaptığını söy- Tüyor! Millet Meclisleri; — bağımsız bir kurumdur. Orada her fikir söy- lenebilir. Fransa'nm — Cumhburiyet Parlâmentosunda bugün dahi Kral, Papazlık taraftarları vardır. - Bun - dan ne çıkar? Söylenilen — sözlere değil, tecelli eden —müsbet karara bakılır. Böyle bir talep vâki olmuş olsa bile, daha 1920 de kabulüne ih- timal bulunmadığının Tiilen bir ko- re daha tevsik olunmuş bulunma - sından ileri bir mülâhaza vürit olm maz, Kaldıki, bizde ilk Millet Mec- lisinden ve hattâ Tanzimat devrim den sonra çıkarılan kanunlarda yu veya bu kayıt ve şart ile bağlamıl- Belediye kontrolü A Fd Dün Belediyece bütün bölgeler de sıkı teftişler yapılmış, 188 fı- rın kontrol edilerek 14 fırıncı cezaya çarptırılmıstır. Eminönü ilcesi dahilinde yapı lan teftişlerde 18 çuval has un, 248 francala müsadere edilmiş- tir, İtalyan havacıları dün gıtti Dört gündenberi — şehrimizae bulunan Napoli Hava Okuluna mensup İtalyan Hava subay ve ftalebeleri dün saat 10 da hususi uçaklarile Napoliye mütevecci - hen şehrimizden ayrılmışlardır. Uran Yalovaya gidıyor Şehrimizde Bulunan C.H.P Ge nel Başkan vekili Hilmi Uran, bir kaç banyo almak üzere, yarın Yalovaya gidetektir. Üç günlük istirahatten sonra Uran, Bursa ve civarında siyasi konuşmalar yapacak, — mütcaki- ben seçim bölgesi olan Cenuba diği görülmüş değildir. Şer-t esan - lara ittibâ, eden tek kanunumuz me- celle, yüni medegi haklar kanunu idi. Onda bile daima tevsiatı ka- bul eden içtihatlara uygunluk —gös- terilmiş ve saman 'zaman *ihtiyaç - ları tam karşılayacak şekil verilmek üzere tadilât teşebbüslerine girişil- miş idi. Ceza, usulü cezaiye, umulü kukukiye, ticaret... vesmir kanumlar Tunız ise garp. müdevvenatıma gö - re, hattü bir kısmı aymen nakil ve tercüme surotile vücude getirilmiş, bir asra yakın zamandanberi tatbik edilmiş “bulanduğundan — bunların Hamdullah Süphi boyin buyurduğu «donmuş, kalıplanmış, — mütereddi> yer'i, telâkki ve telkinlerle müna - sebeti olamamak icabeder. HattA; Cumhuriyet devrine lmdar — gelen <Kanuna Esasi> bile 0 — «donmuş, kalıplanmış, tereddiye yüz tutmuş> ger'i esaslara — başvurularak değil, Avrupa kanunları tercüme oluna- rak vücude getirilmiş idi. Eğer öy- le olmasaydı onun içinde «Padişahın zâti mukaddes ve gayri mes'uldür.> biçiminde bir madde yer bulamazdı. Çünkü: İslâm siyasetine ve talima- fına göre gayri mes'ul gı kam yoktur. Adına ister halife ve imam, ister sultan ve padişah de - nilsin, şeriat karşısında mille karşı mes'uldür. Mukaddes şahıs ve makam dahi yoktur. Hal' olunur, f kat edilir, itiraz olunur, hattâk tec- rimi istenilebilir. Görülüyorki, — bir kısım muamelâtı medeniyeye tanllük eden mecelle istisna edilmek üzere geri kalan kanunlarımızdan — hiç bi- ri, bugün olduğu kadar dün dahi islâm fıkhına bağlanmış değildir. A- ma, tevafak eden yerler ve madde- ler varsa böyle oluşu; yapılışların: da fıkha bağlılığı — iltizam olunmuş balunduğuna değil, islâm fıklında âlemşümul kuvvette esaslar bulun - duğuna delâlet eder. Görülüyorki; Millet Meclisleri sar- best tartışma ile memleketin ihtiya- cına uygun buldukları şekillerde ka- nunları yapmışlar ve tâdil eylemiş - lerdir. Dini telükkilere uyulmak mec buriyetinden — dolayı iztiraba dür şüldüğü de görülmemiştir. Böyle 0- lunca, kanunlardaki eksiklik veya yetmenlik üzerinde durulurken — işe şeriati karıştırmakta, yahut falan- ca Milletvekilinin kendi fikrini açık- Ankaraya giderek orada da temas- lar yapan -yabancı tenisçiler dün şek rimite dönmü,; T EYLÜL 19a5 AAA ihtiyaçlarını tamamile karşılamadır d otuz yıl belki daha evvel de an - Taşılmış ve bundan dölayı — Üidiline de karar verilmiş idi. Büyle elmak- Ja beraber, heyeti — hazırasile dahi, bir kanunlar mecmaası olmak bakı- mundan saygisizlik gösterilmemesi iktiza eden durumdadır. Ondaki kar nun ifadesini, vecizliği, tarif tam- lığını ondam sonraki kanunlarımız da gçoklukla bulabiteceğimizi sanım- yoram. — * İslâk olunmamasını, tâdil ve ilâ- ve yapılmağa salih olmamasında de- Bi, başka sebeplerden dolayı tahak- kuk eden mocburiyetlerde — aramak doğrudur. Şu balde; <kalıplanmış, donmuş, tereddiye yüz tutmuş> e- saslardan ve bunlara bağlı câhil ho- caların, kanunların tanzim ve isda rına kadar nüfüzlarını genişleterek memleketin teceddüt ve terâkkisini amırlarca durdurup uyuklattırdıklar rından şikâyet etmek; ilim ve siya- zet makamlarında şöhret — bulmuş ünlü bir milliyetçinin dilinden — ve kaleminden çıkmamak — münasip o- lurdu. zannındayım. Sayın hatibin; inkılâp konusun - daki tarif ve tavzihleri üzerindeki görüşlerimi de gelccek yazımda ara eşliyeceğim. Dün akşam saat 20 sularında. Nuruosmaniyede kanlı bir kav- ga olmuştur. İki kişi ellerinde birer bıçak olduğu halde, âdeta düello etmişler ve neticede bir birlerini yaralamışlardır. Uzun süren bu hâdise, civar- dan geçenleri korku ve telâş - inde bırakmıştır. SPOR Tenisçiler yarın Yunanistana gidecekler nbul Enternasyonal tenis bi- klerine iştirak ettikten sonra İsi ırdir. Dün kendileri ile görüşen bir ar- kadaşımıza İstanbul ve Ankaradaki maçların kahramanı Von Bramm ile Harper demişlerdir. ki: e— İstanbaldaki — karşılaşmalar çok iyi organize edilmişti. Ankarada ise kötü bir organizasyonla karşılaş- tık.. Ankaranı yalnız 25 sene evvel inşa edilmiş olması bizi bayretler i- çinde bıraktı. Şehir çok modern, fa- lamış olmasından dolayı Meclislere dil uzatmakta mânü yoktur. Bütün bu ithamlar; mecelle yü - zünden ise, bilmem neden, bunun kavsidi külliyesini bile okuyap; an- hyamamış olanların elinde ve dilin- (de hırpalanır durur! Evvelce, ondan daha iyisi yokta. Bir çok zaman boşluğu doldurdu ve şimdi yerini ha- lefine devreyledi. Tekâmül; birden- bire olur mu? Mecellenin bugünün Denizde çarpışma — — Dün — sabah, — armatörlerden Hamdiye ait Sarıçam motörü, Kabataş önlerinde şehir. hatları- nan. 58 numaralı vapuru İle çar pışmıştır.. Bu çarpışma neticesinde sad>- ce Sarıçam motörü sancak tara fından hafif yara almış, başka herhangi bir zayıat yoktur. Sen Jozeflilerin balosu Sen Jozef Lisesinden Yetişen- ler Derneği 9 Eylül Cuma günü akşamı saat 21 den sabaha - ka- dar Caddebostanı Marmara Yat Klübünde sürprizlerle dolu bir kır balosu tertip etmiştir. Rıza Nur'u anma töreni Türk Kültür Ocağı, 8 Eylül Perşembe günü, büyük Türk mil liyetçisi Dr. Riza Nur'un kabrin de bir anma töreni tertip etmiş tir. O gün saat 18 de Topkapı dişında toplanacak olan Ocaklı- lar ve Rıza Nur'u sevenler top- luca kabre giderek —merhumun Fum. Annesi hakkında istediği gibi düşünebilir; fakat benim ona karşı sevgimden, kararım- dan, vaadlerimden, — sözlerim - den hiç şüphe etmiyecek. Başını evvelâ sol omuzuna doğru eğip sonra ağır ağır yu- karı kaldıran Bedriye hanım: — Bu kâfi değil, Nejat bey, oğlum, dedi, artık bu Vildan hikâyesi tamamile bitmelidir. — Bitecek. Bütün gayem o. — Bitecek değil. Bağınızı çe kip koparmalısınız. Vakıt geç- tikçe o vicdansız istediği gibl oynar, Sizi de fırıldak gibi dön- dürür. — Birdenbire çekip koparır- sak onu büsbütün azdırmış ol- maz mıyız? — BHiç fark yok. Bir ay son- ra olacak şey bugün olmuş o- lur. Siz onu aldatmağa, oyala- çalışıyorsanız bu daha fena. Nafile. O ifrit her şeyi an lar, her fenahığı yapar. — Fakat ben... Bedriye hanım Nejadın sö - zünü kesti ve bu mevzuda daha fazla fedakârlığa razı olmaya » cağını belli eden bir tavı — Yok, dedi, — affedersiniz, Nejat israrın görünce: — Peki dedi, o halde... Biraz daha acele ederiz, Bedriye hanım daha kat'i bir faydasızlığını tavırla; — Biraz acele değil, bey, dedi, mesi Nejat imdi, şimdi halledil- m. Şimdi mi? Evet, Burada mı? — Evet, şimdi, burada, Nejat kadımm yüzüne ha; lo bakaral — Anlamıyoram, dedi. Bedriye hanım tekrarladı: rada, evet, şimdi. kat Vildan burada de- et- — Zararı yok. Siz bir mek - tup yazacaksınız. — Vildana mı? — Evet. Mektubu ona yollayacağım. — Peki... fakat... anlama - dım... ne yazacağım mektuba? Selminle nişanlanmak Ü- zere olduğunuzu ve kendisile hiç bir alâkamzın kalmadığını yazacaksınız. Nejat düşündü. Vildan böy- le bir mektup alırsa, derhal ha- rekete geçecek, Nejada zorla yazdırdığı mahut mektubu - ve fotoğrafları Selmine göstere - cek, kızın ruhunu büsbütün alt üst edecekti. Nejat ağzından zor çıkan tit- rek bir sesle: — Peki... dedi, am... hay hay... fakat en doğrusu kendisine söylemek ve izah ete mektir. Mektup... ben ya Bedriye hanım yine onun sö- zünü kesti: — Hayır, hayır Nejat bey, dedi, o kadina İiç bir şey an - latmak mümkün değildir. Onu inadından hiç kimse vaz geçi- remez. Bir aralık gözleri kapıya ili- | gen Nejat, kanadın hafifce oy- nadığını gördü. Galiba dışarı - | da birisi onları dinliyordu. Kim olabilirdi? Selmin mi? — Nejat bu yadar çirkin bir hareketi ondan ümit edemezdi. Başka kim? Belki de hizmetçi... O za- man Nejat bir şüpheye düştü. er kapının arkasında onları dinleyen biri varsa ve bu, hiz- metçi ise, Vildanın casusu ola - bilirdi. Herhangi bir evin hiz- Mmetçisini para ile elde etmek imkânsız birşey değildi. — Nejat Bedriye hanıma doğru | eğildi, alçak sesle: — Affedersiniz, bir dakika. Dedikten sonra yerinden fır- ladı, bir sıçrayışta kapının ö- nüne geldi ve kanadı çekti, Tü kendisi: Hizmetçi. Nejadı gö- Yünce gaşırdı. Anlaşılmaz — bir kelime söyledi ve hızla uzaklaş- ti Nejadın — koştuğunu gören Bedriye hanım ayağa kalkmış tı. Ona doğru yürüdü ve hay - retle sordu: — Ne var? kat İstanbulun güzelli başka, Türkiyedeki tenis standardım um duğumuzdan çok daha yüksek bul dük. Bilhassa iki kadın tenisçiniz Muallâ ve Bahtiye çok güzel. Erkek lerden Suzan da çok müstait. İbti- yacınız yabancı tenisçileri seyretmek ve onlarla oynamaktır. Bilkassa teni Si gençler arasında yaymak için tur vuvalar tertip etmek ve bu oyunu mekteplere sokmak lâzımdır.> Harper, Von Kramm'ı Ankarada 'nasıl yendiğini- kendisine soran ar- kadaşımıza demiştir ki: «— Kramm'ı kaç senedir bir tür- lü yenemiyordum. Bu defasında onu yenebilmek için evvelâ oyununu boz mıya çalıştım. Şansım da biraz yar” dim edince oyunu — kazandım. Kramm'ın bana üstün olduğunu da- ima kabal ediyorum.> Her iki tenisçi de çok sevdiklerini, gelecek seneki tur nuvaya şimdiden iştirâk edeceklerini battâ kış aylarında bir turnuva ter- tip edilirse o saman dahi gelmeğe kazır olduklarını söşlemişlerdir. memleketimizi Merkozi İSTANBUL Galata, Bankalar Cad. 48 nasyonal HL Keşide: e aşt 1 aded 10 aded 20 aded 'TÜRK FOLKLOR ARAŞTIRMALARI Bu halk bülgisi dergisinin eylül 949 sayısı da, Konusuzmun değerli araştırma ve etütlerile çıkmışlır. İçinde Prof, Dr, Süheyi Ünver, Mahmut B, Gazimihâl, Sadi Y. A- taman, Ali Riza Yalgın, Halit Bay m, Vahit Lütfi Salcı ve Kemal Çi. Imgiroğlunun değerli yazıları var- dır, Dergi, baskı ve terti> bakımın dan çok Üstündür, Sayısı 25 keı (Devamı Var) tar, Başlıca kitapçı ve tütüncüle de bulunur, Bir Ingiltere mektubu yan da etmiyor. Bu yaz Londra'da — açılan sanayl sergisini ziyarot etmiş olan bi dase tum, yazdığı mektupta dikkate I- yık Bilgi veriyor; İngilizlerin öte - denberi Giğer milletlere benzemeyen taratları olduğunu bir defa daha he- dirtiyor : <Avrupa şehirlerinin harpten ev - velki durumlarını da bildiğim halde, burada, mini mini köyünden büyük gahire — gölmiş bir İnsan — gibiyim.. Caddeler İki katfı otobüslerle dolu; etomobiller vo kamyonlar üçer sıra olarak gidip geliyorlar ; dalma yolun g0f tarafından gitmeleri k zaman- larda bana pek tuhaf göründü, son- ra alıştım. İstanbulan on misli ka- Tabafiğı barındıran bir şehir Sokaklarda en çok Hintlilere rast Kyorum ; örkekler Avrupalı kiyafe- tindedirler, kadınlar miti kıyafetlek Fini muhafaza ediyorlar. Yalnız ser- ide değil her tarafta, türlü ırktan ve türlü renkte imsantarla karşıfaşı- yorum. «Burada her şey büyük çapta, bir nalar, yollar, heyketler, âbideler ve servetler... — İngilizlerin hepisi ağır başlı.. Asabiyet nedir. bilmiyorlar ; disiplin çok mükemmel. Fakat bu bir Alman disiplini değildir; nizam- Jara İsteyerek ve bilerek itaat edi- yorlar. Hitler bu memleketi ve in- sanlarını İyi tanımış olsaydı, İngil- tereyi Almanyanın bin senelik vilâ- yeti höline koymak gibi sahibini fe- Tâkete sürükleyen bir hülyaya kapıl- mazdi. Bir yerde — tâmir için yoluğ makkapla kirarken anec: bir. avug kadar parça sökebiliyorlardı. — Dik - kat ettim ve asfaltm altında en az 22 santim boton olduğunu gördüm. İstanbuldaki asfaltlarla mukayese e- dince İngiliz sağlamlığının ne oldur Bunu anladım.> İngilizler, ötedenberi gayet çatış- kan olmakla — tanınmışlardır; hele ondokuzuncu asrın son yarısı ile yir- minci asrın ilk on dört senesi içinde Bu memleket İşçilerinin veya iş a damtarının günde 12 - 16 saat çalış- fıklarmı biliyoruz. İşçi partisi ikti- dara geldikten sonra, İngilterede a detü bir tenbellik başgöstermiştir; arkadaşım şöyle yazıyor: «Burada iş saatleri gayet mahdut- fur; sabah saat 10 dan önce yazı - hanelerde kimseyi bulamazsınız; ak Şam saat beşte herkes kapısını ka - Payıp gider; fabrikalar ve ücaret haneler de hep böyledir. Cumartesi e pazar günleri tamamile kapalı - hr. — Zaruri ihtiyaçları satan dük- kânlarm bile cumartesi günü üğle - den sonra kapandığını görürsünüz.z İngilizler eskisi Bibi — çalışsalardı vaziyetleri şimdiye kadar düzelirdi işçi partisinden İşçiler memnun ola- bilirler, fakat halk memnun değil - dir. Gelecek seçimde Çörçil'in parti- sinin yeniden Iktidarı ele alması beke teniyor. Kadircan KAFLI ÇU A, TUTUM BANKASIT.A.0. Mimar Kemalettin Cad. 28 Vadesize « 44 ve vadeliye daha fazla FAİZ getiren Tasarruf hesablarına 15 EY- LÜL 1949 a kadar yatırılmış bulunan her 50 LİRA | kur'a numarasile Izmir Enter. Fuarında ç iecek ÜL 1948 rak edecek İKRAMİYELER: 3000 100 50 Telefon: Galata - 44668 İzmir - 5710 - 5T11 Yeni Neşriyat Türk Milli Destanı : uğurlama Mudurnuda — öğretmen Basrf Gocul'un uzun seneler uğraşa - rak (15 bin) mısradan ibaret (Türk Milli destanı: Uğurlama)| eserinin ikinci fasikülü de inti- şar etmiştir. 20 senelik emek ve fikir mahsulü olan bu eser her 'Türkün iftiharla okuyacağı bit şekilde hazırlanmıştır. Okuyucu: lara tavsiye ederiz,

Bu sayıdan diğer sayfalar: