9 Eylül 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

9 Eylül 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SAYFA :£ HAMDİ VAROĞLU Karınca ile Ağustos böceği Ü e imüy Te işlan b © gündür yağan solli yağmurlar bana karınca ile- ağustos böcokl Elimizde, akordu bozuk bir demokrasl sazı, rafımızda olup bitenlere gözlerimizi yummuş, kulaklarımızı Ukamış, hora tepip durürken baharlar oldu, yaz- dar geçti, kışlar geldiz aklımızı başımıza toplayıp Bözlerimizi açar açmaz bir de baktık kİ, elimizde kara kuru bir ekmek var Gece gündüz, vur patlasın, çal oynasın vakit geçiren ağustos böceği Gidi, süklüm püklüm, Amorika karıncasna yalvar Böreket — versin, La Fontains'in karıncası kadar nekes değilmiş Ki İstediğimizi reddetmedi, Çalışkan elleri ve İşleyen kafasil kurdüğü / siloları dan bize gemiler dolusu buğday gönderdi Kiymetini bilsek yal Hayır; buğdayalı «Silomuz yok, buğdaylı amanet ottik. Alâkalı kimcoler' dağlar gibi stokun- yecek> diye Aozimizi Itiraf bile ettiler. İşte korkulan başa geldi. Buğdaylar yağmur ali ia çürüyor. Bu havalar bir kaç gün daha devam edesre, Kuruçeşme sırtlarından bolca sel inmosini temenni etmekton başka çaromiz kalmıyacak, — Belkl rıhtımda yığılı buğdayları bu seller denize sürüp Bötürür de, Üstelik bu servetin çürümüş, filiz vermiş cibrosini Bgüne karşı maskaralıktan kurtuluruz. imha etmek / külfetinden ve ele 'Dün oradan geçiyordum. Yerlerde serili buğdayların Üstüne tentelor atılmış. Ayıbımızı şimdilik bu yelken bözinden silolarla örtmüşüz. Döktüğümüz yüz suyuna, sarfedilen emeklere, çamura — gömülen ser- vete içim yandı. Gökten yağan rahmeti bile lânoto çevirmekte kusur etmiyoruz. Yazan: Buber Neumanr Çeviren: Nazım Kemal Bize yıkanmak için, sadece bir tencere dolusu su veriyorlardı Telrika No: — 28 — Sonra bir sıçrayışta atına at- layarak gözden kayboldu. Tek- Tar yanımıza dönünceye kadar aradan tam yarım saat geçmiş- ti. Bu müddet zarfında, biz ye- di mahküm, bir Rus askeri için ecel teri döktük. Bir taraftan müfettişin gelebileceği yolu gö- zetliyor, diğer taraftan da göz- lerimizi endişeyle Şark, istika- metine dikmiş onu sabırsızlıkla bekliyorduk. Nihayet nöbetçi, atının — her iki tarafında — sallanan ekmek ve şeker - torbalarımız olduğu halde, tozu dümana katarak çı- kageldi:.. Açık hava âlemi Leninskoi bölgesinde, tam iki sabunsuz kaldık. Bir ceviz klüğündeki aylık sabun is- tihkakımızı da bize vermez ol - dular. Yağ içinde yüzüyorduk. Tezek kokuları, iliklerimize ka- dar sinmişti. Bununla beraber ağılın divarında, üstünde —şu cuule!:m yazılı balunduğu Tev-) ine asılı duruyordu; (Bnıuuuıe hastalığının sira- yeti dolayısile, ağılda, çalışma| Saatlerinde ekmek yemek veya sigara içmek yasak edilmiştir. Yemeklerden sonra eller, sa- bunla temizce yıkanacaktır.» ir gün Leninskoi bölgesine bir mahküm kafilesi daha gel - di. Bunlar arasında, Olga adın- da uzun boylu sarışin bir Al- man kadını vardı. Olga, çocuk- luğunu Rusyada geçirmiş olan fanınmış bir piyanistti. Casuslax suçile tevkif edilip hapse atıl- mıştı. Müzikten başka biç -bir geye eli yatmayan bu — zavalli kadının tarlada vazifesi; hasat makinesine mütemadiyen kova ile çavdar taşımaktı. Fakat o, bu işi beceremiyordu. Sür'atle dönen makinenin ahengine â- yak uydurmak isterken ya elin - den kovayı düşürürüyor veya bizzat —yere — yuvarlanıyordu. Mahkümlar, onun bu halile alay ediyorlardı: — Davail Davai!. Evet, yük sek sosyeteye mensup olanlar, işte-böyle çalışırlar. Artık bur- juvalar da iş görmeğe alışma - İıdırlar. Olga'nın, daha tarlaya çıktı- Â ilk günden itibaren, yüzü gü- neşten kavrulup yanmıştı. Ara- dan çok geçmeden ona, hasat makinesinin kolunu çevirmek , vazifesini verdiler. Fakat — Ol- ga, bir kaç denemeden sonra bu işi de yapamayacağını itiraf et- ti. Bir hafta zarfında onun el- leri ve bacakları şişmişti. Bir sabah zavallı kadın, nöbetçiye, çalışamaz bir halde olduğunu ağlayarak anlatmağa koyulun - ca, mahküm kadınlardan biri homurdandı: — Bir bu eksikti! Güneş çarpmasını bahane ederek ku - Tübede kalmak istiyor! Hele şu tenbel kadına bakın! Biz, şim- diye kadar büyük bir meş; kat içinde yaşadık. Halbuki o, mânâsız şeylerle uğraşarak, bir parazit gibi sırtımızdan - geçin- di.. Olga'yı müdafaa etmek mak- sadile, bu sözü söyleyen kadı- na çıkıştım. — Siz Sovyet Rusya'da, tistleri bu derece hor mu gö: sünüz? Hiç şüphe yokki, piya 'no çalmak, kaba el işlerile meş- Şılaleaktan çok “daba zar> mbenhnhııüıh—ı Olga'nın zararına oldu. Onu, aha çok. hırpalamağa İaslağı- Biz bütün — mahkümlar, ak - şam Üstü işimizden, toz toprak içinde, bitkin bir halde dönü - yorduk. Bize yıkanmak — için, sâdece bir tencere dolusu su ve- Tiyorlardı. Bazan bunu da, ö- küzlerin içtiği oluyordu. Böy- le vaziyetlerde, nöbetçilerin ya- sağına rağmen, civardaki kü - çük bir kuyunun başına koşu -! yor ve «Katiloğ» larımızı sa: tarak kendimize su temin et- meğe çalışıyorduk. Olganın bi- ze refakat ettiği her defasın - Esna f hastahanesi ve yardımlar 60 yataklı hastanede bir senede 25 bin âcil vak'a ile karşılaşıldı On üç senedenberi faaliyet halin de bulunan İstanbul Esnaf Hastn. | hanesi yardım heyeti başkam Kü- | zım Yoruknaz bu on Üç senelik ça hişma ve bundan sonraki yapılacak işler etrafinda gü izahatı vermiş. tir: «— Hastahanemiz evvelâi bir dis panser olarak kurülmüş ve - sene lerce esnaf cemiyetlerinin — yardı. mile idare olunmuştür. — 1943 y hnda Esnaf Odası kurulmuş, bun. dan sonra Idareyi Esnaf Hastaha- mesini Koruma, ce) tır, Hastahaneye 1948 yılında — İs. tanbul Ticaret Odası 70 bin, Bele- diye on bin llra vermiş, aldat, mü. tderrik yardım. vesaire e gell- Fimiz 170780 lirayı — bulmuştur.> Yardım heyeti relsi bundan son. ra hastahanede 60 yatak mevcut bulunduğunu, memleketin iyi mütehassıslarının burada — olduğu- nu, âcil vak'aların - kargılandığını, senede ayakta tedavi görenlerin 25 bini bulduğunu esnaf Üstüne düşen vazifeyi yaptığı takdirde bu hasta- hanenin İstanbulda en iyi işler bir müessese olacağını söylemiştir. Yapılan bir hesaba göre diğer hastahanelerde 60 yatağa — senede 400 bin lira isabet etmekte, burada, ise 170 bin lira ile bu İş görülmek tedir, Müstahdem esnaf senede 3 lira, patronlar ise senede 6 lira ver dikleri takdirde İstanbulm 80 bin, esnafı sayesinde bu hastahane mü Kemmel bir şekilde idare edilebile- cektir. Esnaf, hastahane için be. lediyeden bir arsa istemekte, o ar- sa Üstüne iyi bir hastahane İnşa e- deceklerini vâdetmektedirler, Has. tahanede her esnaf iyi bir şekilde tedavi edilmektedir. Yalovaya verilen akaryakıt Yalova, 8 (Hususl) — Yaloyaya şimdiye kadar gelen akaryakıt is- keleden çıkarılırdı. Halbuki son za manlarda menşet belli olmiyan aca- ip bir karar verilmiştir. Bu karar acalp olduğu kadar da yersizdir de, Çünkü son günlerde verilen bu ka rardan sonra: Yalovaya gelen akar yalıt vınll:flı denize dökülüp tür ü zorluklarla Çikarılıp halkın hti yaçına arzedilmektedir. Yalova is- kelesi eğer ahşap yapılmış olsaydı bu karar bir deraceye kadar doğru | olurdu, Esasen taş olan dakele herhalde iki yüz kiloluk bir varili taşımıyacak kadar çürük de gildir. Alâkalıların bu yersiz kara rı geri almaları beklenmektedir. Sinop-Samsun yolundaki köprüler tamir ediliyor Gerze, (Hususi) — Sinop - Samsun yolunu bağlıyan şose ü- zerindeki büyük köprülerin ta- mirine başlanmıştır. Bu arada Sarmısak çayı ve Kırkgeçit çayı köprüleri inşaatına iki senedir da, mutlâka başımız derde giri- | devim edilmektedir. Bu köprüler yordu. Bu tarihte, tahtakurularının | tehacümü yüzünden kulübeleri- mizde barınamaz olmuştuk. Mü racaatımız üzerine, dışarda yat- mamıza — müsaade etmişlerdi. Kulübede kalanlar, tahta ku - Tuların hücumundan rahatsız ol mayan kadınlardı. Her akşam yemekten sonra, eşyamızı - ya- nımıza alarak, açık havada yat- mağa gidiyorduk. Bir nöbetçi, bizden tahminen beş metre iler- de, alçak bir sandalyede oturu- yor ve bütün gece, başımızda nöbet bekliyordu. İçimizden, ap dest bozmak ihtiyacını duyan- lar, mutlâka ona müracaat et- mek zorundaydı. (Devanu Var) Wcamwn - Sinop - Boyabad yol- Jayını bağlamakla mühim bir ge- çit teşkil etmektedir. Üç köprü nün tamirine 650,000 lira sarfe- dilmiştir. Mersirde meyva fiatları çok düşük Mersin, (Hususi) — İçel'de simdiye kadar görülmemiş biz meyva Ve sebze bolluğu vardır. Sebzenin bu derece sekluğu yü- zünden fiatlar da 1938 den bugü- ne kadar en düşük seviyeyi bui- muştur. Meselâ bir ton patlıcan 20 liradan satılmaktadır. Üzüm Hiatları 10 ilâ 15 arasındadır. Di- ğer mevsimlik sebze ve meyvalar da hayret edilecek şekilde bir u- cuzlukla muamele görmektedir. eti ele almış | YENİ ahiren — değilse d bagün Helsinki neşeli bir başkont- r. Bu gimal memleketinin granit ten yapılmış süde ve ciddi görünlüş- Tü binaları hayli eskimiş — tramvay arabalarımın geçtiği sokaklara koyu r gölge aa r. Halkta da, İistedikleri elbiseden özada bulabik İeri elbiseyi satvn p giyme mecburiyetinde kal anların ha li vardır, ve dorin buruşuklu, bare etsiz yüzleri geçmiş iztirapları 6 Lükin Finlerle konuştuğunuz- va- kit, onların gevkli, enerjik, nikbin lduklarını, hattâ kendilerine — bü - yük bir itimat beklediklerini görür- ümüz. Zira bu sön geçen sene r için Bir mev'i muçizeler senesi olmuştur Komünist nülfuzu — azalmış, ve harpsonrasımn ve Rus tazminat ta- erini karşılamak için Fin ikt Jinin yeniden duğu muazzam güçlükler artık kay- bolmuş gibidir. Bir sene eevel yiye- tek maddelerinin pek büyük seriyeti sıkı bir surette tayinlan - ayarlanmasının di bir el Türk İnkilâp Tarihi İlmi Damışma Kurulunda —— Türk İnkilâp Tarihi İlmi Danışma ye Yürütme Kurulu dünkü toplun- tısında Enstitünün bir yıllık faali yetini gözden geçirm ki yıl çalışma programı esaslarını tesbit için iki komisyon kurmuştur. 'Türk Devrim Tarihi dersi müfredat programı ve imtihan şartlarını ince leyecek komisyona Ord. Prof, Veldet, Prof, Hıfaı Timur, altındağ, ve öğretmen Şeref ; çalışma programını tesbite de Prof. Yavuz Abadan, Enver Ziya Karal ve Faik Onat memur edilmişlerdir. Uran Yalovada Bir müddettenbori şehrimizde bu- lunan C. H, P. genel başkan vekili Hilmi Uran, dün sabah Yalovaya git miştir. Hilmi Uran, — kaplıcalarda bir kaç gün istirahat ettikten sonra Buran ve civarında propaganda gezi- sine çıkacaktır. Kayseri Valisi ı UN Demokratlara bası yaptığı lddia- sile hakkında Başbakanlığı şikâyotte bulunuldu. ghT airie e Ankara: 8 (Husüsi) — 'Deklokrat Barti mörkerine'gelen Zabetlere gi ; Kayseride Yali'tarafından'demok x.ıı yatandaşlara baskı yapılmakta- dır. Halen Kayseride bulunan D> P. milletvekili Kâmil Gündeş bu duru mu saçıklar - mühiyette — başkanlığa- bir mektup göndermiştir. -Bu- mek- fupta valinin kaymakamlara ve bu- cak müdürlerine Demokrat Partiyö mensup vatandaşlara karşı baza ted birler alınması hususunda şifahi o- mirler verdiği zikredilmekte ve bun Jara ait misaller verilmektedir. Eski bir muharibin tebriki Aldığımız mektuptur: «Yüce Türk mülletinin 30 Ağus. 'tos Zafer bayramını ve böyle kutlu bir günde birer derece daha yükse len kahraman süngü arkadaşları- mı derinden hasret ve saygı his- lerimle tebrik eder, bu heyecanlı günde şanlı Türk ordusunun haki. kt yükselişlerinden ötürü - kıvanç ve kahramanlık duymakta olduğu- mu arzederim,> 'Türk Sekizinci kahraman Kara Balih Sakarya Bir taksi Çatalcada bir kadım yaraladı Çatalca 8 (Telefonla) — Çataldanın Ahmödiye köyü ” civarından ” geç: Mmekte olan 6872 İstanbul plkal taksi aynı köyden bir kadina çar. parak ağır yaralamıştır. Yaralı ka din İstanbula sevkedilmiştir. SABAH € | Yazan: Wendy Hall c maştı. — Halbuki yimdi ekmak serbest tir, ve tayına bülâ bağlı yegüne yi- yecek maddeleri kalive ile şekerdir. Geçen sonbahar, giyecek eşyası hem kupona bağlıydı, hem de temini son derece güçtü. Bugün isa her taraf ta kuponsuz satılmaktadırlar. Üs- telik, fintlar, fantartik denilecek bir seviyoden makul bir seviyeye düp- müştür. Bu kalkınma bir mucize gibi görü nebilirse dö hakikatte tedrici ve Ba- bırli bir. programın neticesidir. Finlerin nikbinlij bebi, siyasi durn bir Rus uçurumunun dırlar, ve bunu pek iyi bilmektedir- ler. Lâkin diyorlar ki <Biz hAlâ hayattayız. Bin” müsta- kiliz, Baltık denizinin öte ta- min başlıca se Onlar hâlâ Jrafındaki küçük Cumhüriyotler gibi kürri yutulmadık, Çekler gibi zi kaybatmedik» Finlerin hakikatte ne de 'dar müstakil olduklarını F ya'ya gitmeden kestirmok imkânüız- Bugün, gündelik hayatında Rus — nüfuzundan bir ix bulmak güçtür. Komünistlerin de iştirak ettiği ko alisiyon kabinesini geçen yas yapı lan seçimlerde iktidardan uzaklaştı ran ve onun yerine geçen sosyal de- mokrat hükümet halk — tarafından rağbet görmekte ve — sayılmaktadır. İSair parti âzüları hâlen Fin- Pandiya'da — yegüne gerçek kuvveti al demokratların teşkil ettiğini hiçbir meraret duymadan ifade et - mektedirler. Sosyal demokratlar, dört — büyük mesele ile karşılaşmaktadırlar: Rus- 'ya ile münasebetler idame ettirmek batı Avrupa ile olan bağları kuv- vetlendirmek; — Fin iktisadına yeni ve pek müşkül bir devrede rehber- lik etmek: Ve domokrat mücssese- leri korumak için komünist nüfuzu. nu asgari de tutmak, Bü- tün bunları başarabilecekler midir? Rusya bahsinde, sosyal — demok - ratlar göyle demekledirler: — <Rus- ya içinde- olup bitenler bizi alâka— dar etmem. Finlandiya içinde olup bitenler de Rusyayı alükadar — et - yeez. Biz, iyi komşular olarak hare- ket elmek, ve sulh muahedesi Bü- kümlerine riayet etmek mecburiye- tindeyiz.» Bağı Avrupa hakkında çöyle de- imektödirler: — <Münasobetlerimizi harpten evvelki gibi idame ve tak- Teknik Üniversitesinde ikmal 1mtihanları İkmal imtihanları İnşaat Fakülte- sinde 15 eylülde, Makine, Elektrik dir. memleketin ve Mimarlhık Fakültelerinde 16 Ey- lölde başlıyacaktır. İnşaat, mimarlık ve makine fakültelerinde — imtihan programları ilân edilmiştir. Ermeniler arasındaki ihtilâf Ermeni ruhanileri arasında çıkan ibtilâf üzerine iki taraf temsiicile- rifin Antilyos Başpapazlığı tarafın İdan dinlenmek üzere Boyruta çağrıl dığını ve Arslanyanın bu davete ica- etmediğini yazmıştık. Arslanyan, bugünlerde vaki olan ikinci. bir davet üzerine taraftarla- çından Toroz Azadyan'ı mümessili olarak gönderimeye karar vermiştir. Umumi kanaat Bahtiyaryan ve ta- raftarlarına konan cezanın kaldırır Jacağı merkezindedir. Kısmi seçimler Kısini seçim hazırlıkları devam et- mektedir. Bu meyünda bu — sabah 10,30 da belediyede seçim kurul ve komisyonları seçimi yapılacaktır, Se çim, valinin başkanlığında daimi en- sümen üyelerile, seçime girecek par ti tembilcilerinin iştirakila ve note- rin buzurunda cereyan edecektir. iviyo edelim, lökin Avrupa iktisadi işbirliği toşkilâtı veya bir İskandi- 'nav gümrük birliği gibi teşkilâttara girmemizi İstesinler. İşbirliği lun, lâkin muayyen bir çerçeve da- le, ve doğu ile batı arasındaki müvazenemizi bozmayacak şe- kilde> Fin komünistteri hakkında da yöy le damektedirler: <Onlara karşı ken di silâhlarile savaşmalıyız. Bunun i- çin, sosyal demokrat partisi, fabri-- kalardaki komünist — teşkilâtlarına benzer bir teşkilât kurmuştur. Bu - nun neticesi #larak, — komünistlerin işçi birliklerindeki sayıları ve nüfuz ları azakmıştır. Zaten komünist tak- tikleri, bir siyasi ület olarak sö mürülmekten nefret eden Fin işçi - lerini komünizmdan hayli soğutmuş tu. Hâlen üçte iki sosyal demok - ratlardan ve üçte bir komünistler- den mürekkep olan Fin işçi birliği kongresi ilk fırsatta dünya işçi bir- likleri federasyonundan çekilmek - ancak gayri siyasi meselelerde birliği yapmak arzusundadır.> Fin sosyal demokratkırının prog - ramı işte budur. Ruslar yanı bi larında dürürken, bunu başarabile- cekler midir? Zaten bugüne kadar sağladıkları terakkiyi de Rus neza- reti altında naml elde etmişlerdir? Komünistler, Rusya ile iyi müna- sebetlerin devamı şerefinin sırf ker dilerine ait olduğunu iddin etmek - 'te, sosyal demokratlar ise Finlandi- yadaki hür ve demokrat müessesı leri sırf kendi gayretlerile koruduk larını söylemektedirler. Sulh muahedesinde, Ruslar, ken - di çıkarlarına baktılar. Finleri, ken di iktisatlarını cezri şekilde değiş - tirmeğe, evvelce hiç mevcat olma - yan voya pek ufak bir ölçüde mev- ct olan sanayiler kurmağa, — yeni işçiler yetiştirmeğe, ve vaktinde tes imatta bulunmağa veya para ceza- # ödemeğe mecbur etti Üstelik Ruslar, toprak bakımından da ka- zançlar sağladılar, ve hâlâ da pek muhtaç oldukları birçok maddeleri Finlandiyada tedarik etmektedirler.. Böylece, Finler, sanayileri ve Rus- larla işbirliği yapmak sayesinde, d: bili istiklâllerini” elde ettiler, —ve Huzlar dü ideolöjiyi “Yenlizme” foda ettiler. Belki Ruslar daha da fazlasını u- mpyorlardı, Belki Finlandiyadaki çilerden ğeni bir komünist prole, 'am vücude getişmek - istiyorlardı İlk okul öğretmenliği yapacak Üniversiteliler Üniversite mezunlarına, şim- dilik ilk okulların 3 üncü ve 4 ün cü sınıflarında kocalik verilm. si kararlaştırılmıştır. Bü husu: ta müracaat eden Üniversite me- zunları için kurs açılmıştır . P. 1. T. mütehassısları P. T. T. idaresinin memleketimiz - de muhtelif — vilâyetlerde aptırdığı ve ilâve ettirdiği telefon tesislerinin kablolarını döşemek ü- zere Banner, Mooro vo Lüngfield ad h üç İngilin mühendisi dün şehrimi <e gelmiştir. Orta okullarda Bu yıl ortaokullarda tatbik edi lecek müfredat programları, ilgi lilere tebliğ olunmuştur. Buna göre ortaoktilarda talebe ye, defter tutmak, daktilo ticari Muameleler, zıral bilgiler; kızla. ra, ev idaresi, çocuk bakımı, ai- kiş işleri öğretilecektir. Yardımcı öğretmenler ” İstanbul ili dahilinde £ seneyi doldurmuş 50 yardımcı öğretre nin asıl kadroya alınmasına ka- rar verilmiştir. Kâdroya girmek için sıra bekleyen yardımcı öğ- refmenlerin sayısı 530 kadardır. BUYUK AŞK ROMANI Yazan Annem.. Ah, çok hırçın, çok başka, anlatamam, Evet, çok dikkat istiyen bir kadındır.. Ben bir şey — bilmediğim içın gşaşırıyorum, korkuyorum. Müthiş hakikati öğrenmek istiyormuş gibi, ürkek bir yan bakışla Nejadın yüzüne baktı ve tekrarladı: — Çok korkuyorum. — Hakkın var. Ortada kor- kulacak bir hakikat değil, fa- kat bir kadının daha az kor kunç olmuyan hayalleri ve arzu- ları var, Selmin iki parmağını Nejadın genesinin altına koyarak onun yüzünü yukarı doğru hafifçe kaldırdı ve sordu: — Yalnız,. hayaller mi? Nejat böyle bir suali bekledi- ği için, gözlerinden yalanı ko van sabit bakışlarla cevap ver- di: — Yalnız hayaller! Selmin, bir kaç saniye, gözle- zini Nejad'ın gözlerinden ayır - madı. Sonra önüne baktı, İnan- SERVER BEDİ miş, miydi? Nejat dudaklarını tekrar onun eline kondurdu. Sonra başını 0- nun dizine koyup kaldırdı — Yalnız hayâl içinde yaşa- 'yan bir kadın o, dedi. — Her zaman değil. — Ben başka zamanlarını bil- . Fakat onu hep hayâl içinde gördüm. Selmin sustu. Nejat yalanlarının sesine kuv Vet veren bir cesaretle devam etti: — Bazan müthiş rüyalar. nayet arzuları, . Fakat bunu söylediğine piş - man olmuştu. Çünkü, Vildanla kendisi arasında İlerlemiş üşi- kane münasebetler bulunması ihtimalinden, şüphe ettirebilir- di. Bunu önlemek için hemen i- lâve etti — Herkes onun bu romantik hüviyetini biliyor. Rüyalarını ve kâbuslarını herkese anlatı - yor. jus derecesind . İntihar ve ci- No. 95 Selmin marıldandı: — Ben bilmiyorum, — Tablii... Sen müstesna, Selmin içini çekti. Bu mevzu- da israr etmenin tehlikeli ola- cağını hisseden Nejat, bahsi i- yimser bir notla kesgmek istedi: — Ne olursa olsun, dedi, bi- zim realitemiz, onun hayâllerini geride bırakacak. Selmin yine sustu. Dışarıda ayak sesleri vardı., Galiba Bedriye hanım geliyor- du. Nejat ayağa kalktı. Selminin halası, odaya girin- ce, ikisinin de yüzünde gördü - ğü ferahlıktan anladı ki, iyi ko- nuşmuşlardır. Onlara yaklaştı, oturmadı ve kızın yüzüne bak- Selmin hemen dedi ki: — Halacığım, Nejatla herşe- yi konuştuk. Anlaştık tamami- le. Ben de gimdi onun gibi dü- günüyorum. Mektup göndermek- te acele etmek doğru değil, Kadın kaşlarını çattı ve gü - lümsedi; — Pek âlâ yavrum, dedi, siz bilirsiniz. Belki acele etmek doğ ru değil, fakat geç kalmak h.ç doğru değil. Nejat tasdik etti: — Şüphesiz. Bedriye hanım salonun kapı - sına bakarak: — Fmine sofrayı hâzırlayıp itmiş, dedi, bana birşey söy - lemedi. Nereye gitti acaba? K piyi açık birakmış. Ahçının da haberi yok. Nejadm yüzüne baktı. Genç adam sordu: — Şüphelenmekte Hakkım varmış, değil mi? — Tabii, tabil... Benim de şimdi aklımdan o geçti, Kız bel- ki de dışarıdan telefon etmeğe, burada duyduklarını ona yetiş- tirmeğe gitti. — Olabilir. — Ben bir bakayım, Bedriye hanım çıktı. - Nejat Selmine biraz evvelki hizmetçi vak'asını anlattı. Fakat çok geç meden Emine kapıda göründü ve onları yemeğe dâvet etti. Selmin sofrada çok neş'eli ve gevimliydi. Bedriye hanım onda ki bu inkılâba, gözlerinin ucu - na saklanan ince bir hayretle bakıyordu. Nejat da şarap içti ve keyiflendi. İçinde gittikçe bü yüyen endişeyi unutmağa çalı- fayordu. Yemekten sonra Bedriye ha- nim onu Selminle başbaşa bı- raktı. İki genç, aralarında yeni tâ- mir gören bağları örseleme - mek için Vildan bahsine hiç ya- naşmadılar. Gittikçe hararetle- nen — kucaklaşmalar - arasında endişesini unutan Nejat, müş - terek ve müstakbel hayatlarına ait projelerinden bahsetti. Ba - zan dudak dudağa geldikleri i- çin susuyorlardı. Uzun müddet, Vildan kâbusunu aralarından u- zaklaştırmağa muvaffak oldu- lar. Bir saat kadar sonra Bedri- ye hanım odaya girdi. . İkisini de çok neş'eli gördüğüne mem- nun olduğunu ifade etmek isti- yormuş gibi, şefkatli gözlerle i- kisinin de yüzüne ayrı ayrı ba- karak gülümsedi. Oturdu. Za - manın kötülüklerine rağmen hâ 1â bir çok iyi insanların bulun- duğunu ve dünyanın bunlar sa- yesinde batmaktan kurtulduğu- 'nu söyledi. Biraz sonra müsaade alan Ne jat, kendini sokak kapısına ku- dar teşyi eden Selmini kucakla- dıktan sonra, tatlı " heyecanlar ve şuurunun altında pusu kur- muş derin korkular içinde so » kağa çıktı. Bu akşam Vildan'ın onu na- Bıl karşılayacağını merak edi - yyordu. Eğer hizmetçi Emine o- nun adamı ise, bütün duyduk- larını hemen telefonla ona ye- tiştirmişse, yalıda kıyamet ko - pacak demekti, Vildan öfkele- nip delice hareketlere kalkışa - bilir miydi? Nejat evvelâ apartımana git- ti, elbisesini değiştirdi ve yanı- na silâhını aldı. Bir kadına gi- derken lüzum gördüğü bu ihti - yat tetbiri onu utandırıyordu. İstinyeye giderken, otomobil- de, fırtınalı bir denize açılmağa hazırlanan bir yolcunun korku- su içindeydi. Vildan herşeyi ha- ber almışsa, yahut o ifrit ze- kâsile her şeyi sezerse Nejadın başına yıldırımlar yağdırabilir- di. Dün de ondan İyi ayrılma - mıştı. Nejat yalının bahçesine girer- ken adetâ bir ürperme duydu. Sol elini caketinin dış cebine soktu. Küçük rövelveri oraday- di. Vildan deniz üstündeki salon- da, sedire uzanmış, kitap oku- yordu. Yüzü çok sükindi. Ne - İadı tatlı bir tebessümle karşı- Tadı. Gözleri o kadar huzür i- çinde, yüzüntün çizgileri o kadar düzgün, bütün vücudunun ifa - desi o kadar yumuşaktı ki, Ne- jat, hiç beklemediği bu manza- ra karşısında âdeta şaşırdı ve bir an durakladıktan sonra, o- ma doğru ağır ağır yürüdü. Vildan — kımıldamamış, elini uzatmıştı. Nejat, güzel kokusunu pek iyi tanıdığı bu eli dudakların- ona — Günün Mes eleleri $ Finlandiya Sovyetlerın bir peykı olmaktan kurtulabildi mi? Belki ileride Fin sanayiinin İskan - dinav tamponu ile korunan bir si- lâh deposu haline gelebileceğini dü- şünmüşlerdi. Diğer taraftan, Finlan- diya'nın maruz kalacağı bir tahak- küm siyasetinin bütün — İskandinav memleketlerinin Rusya'ya muhalefet Kususunda birleştireceğini de belki anlamışlardır, sira — Kremlin şimal memleketler grubumun daima kuv - vetsiz, gayri müttehit ve bitaraf ol masını istemektedir. ulandiya ile İskondin leketleri, bülassa İsvoç, arasındaki bağlar çok kuvvetlidir. (Finlandiya asırlarca bir İsveç eyaletiydi). Rus- ların Finlandiya'yı daha sıkı — bir şek avramaları — muhakkakki İsveç'in batıya doğru daha — fazla ymasını intaç ederdi. Finlandiya'nın işgal — edilmemiş bir tampon devleti olarak muhafa» İsveç'in bitaraf kalışında ve Böylece - Rusların iste- 'diği gibi - İskandinavsa'nın mütte - bit olmaşışında büyük bir rol oy - namıştır. («Doğu Avrupa> dergisinden) za edilmesi arzusu, Lise öğretmenleri için öğretim İlisarsı öüceği Lize öğretmeni olacaklar için hu- Susi bir program tatbiki uygun gö- rülmüştür. Bu maksatla bu yıl An- kara ve İstanbul Edebiyat ve Fen Fakültelerinde öğretim lisansı adı altında hususi bir lisanas açılacak- tır. Bundan böyle öğretmen olmak isteyenler bu lisansı yapacaklardır, istiyenler serbest yapacaklar. Fa- kat öğretmen olarak istihdam edil- miyeceklerdir. Ancak bu gibi mezunlar, hususi bir lisansa tâbi tutulduktan — sonra liso öğretmeni olabileceklerdir. Maslak yolundaki ölüm hâdısesi Maslak yolunda Klara adında 17 yaşlarında bir Macar kızının bir kaza neticesi feci bir şekilde ölümüne sebep olmaktan san:k Minas'ın duruşmasına dün 1 inci asliye cezada devam edilmiştir. Dünkü duruşmada Minasın tah liye için verdiği dilekçesi okun- muş ve 2000 lira kefaletle tahli- yesine karar verilmiştir. Duruğ- ma 7 Ekim tarihine tâlik olun- müştür. Tarsus, Hac seferini yapacak Devlet Denizyolları idaresi «T süm gemisini Haç seferine tabsis etmek üzero teşebbüste bplunmakta— dy, Bu ,bususta, Bakanlığa teklif yapılmışlır. Müsbet bir covab verib diği takdirde <Tarsus> gemisi hiçbir şirketo- kiralanmıyarlık Denizyolları sabına Ha seferi yapacaktır. Vasfi Raşit lehine nakzedile dâvanın duruşmasına başlandı Ankara: 8 (Hususi) Hukuk Fakültesi profesörlerinden Vasfi Ra git Sevig aleyhine, Buraa milletve- kili Muhittin Baha Para ve yargıç Ferruh Adalı - taraflarından — açılan hakaret dâvası neticelenmiş, Va Ra; Pars dâvasından üç gün, 'dalt dâvasından da üç ay bapse mah küm edilmişti. Mahkümiyet kararla rından üç günlük hüküm yargıtayca tasdik edili üç aylık hüküm de naksedilmişti. Bugün beşinci aal ceza mahkemesinde bu nakz dâvası- 'na başlanmıştır. Dâvacı vekili malır kemenin verdiği kararda ısrar edil- mesini istemiş, savcı mehil istediğin den duruşma başka bir güne bıra- kalmıştır. Şarköy Kaymakamı emekliye ayrıldı Şarköy, (Hususi) — Kazamız kaymakamı Fahrettin Beşel e - mekliye ayrılmıştır. — Kendisi: halka çok sevdirmiş olan Beşe- lin emekliye ayrılması halkı mü- teessir etmiştir. ( | KISA HABERLER N Hâlde, boş üç dükkün, dün be- lediyo tarafından kur'a çekilmek su- retile kiraya verilmiştir. * Bu yıl ilkokullara, 6,5 yaşında çocuklar da almacaktır. * Dün 59 fırın kontrol edilmiş- tir 1 fırıncı hakkında ceza zabtr tan zim olunmuştur. * D. P. Beşiktaş Sinan Paşa O- gak İdare kurulu başkanlığından : Ocağımızın senelik kongresi 16/9 049 cuma günü saat 20,30 da Beşik- taş iskelesi Deniz Köşkünde akde- dilecekti * Sarı hudi Hayfaya hareket etmiştir. * Yeşilay kurumu genel merko- zinden Cemiyetimizin 11/9/049 pasar gü aü Kadıköy, Acıbadom Örnek Ba- Bında kutlamaya karar / verdiği ü- tüm bayramı bavaların fena gitmesi dolayısiyle 18/9/949 pazar gününe birakılmıştır. * Havanın mühalefeti yüzünden dün Karadeniz seferine — çıkamıyan Dumlupınar ve İzmir vapurları bu sabah harekot edeceklerdir. * Denisyollarının — «Karadeniz> gemisi görülen lüzum Üzerine tamir edilmok için dün havuza alınmıştır. «Karadeniz> gemisi yerine Trab> dan bir müddet ayırmadı. ÇOevamı var) zon postasına İzmir gemisi tahsis edilmiştir. a EEMİL UGUN En aziz varlık: Anne... Eskiden oğullar ve kızlar anaya ve babaya daha çok saygı gösterir- derdi, şimdi azaldı!» diyenler var. Banırım ki bizlm babalarımız da bi- zim çocukluğumuzda — böyle söyler: dk. Har nesil kondinden sonraki nom W daha kusurlu görüyor. gibidir. Gayet sicak, gayet coşkun ve fe âr aşkları anlatan — cski romaz ve hikâyeleri okuyanlar veya dinil- yenler <gimdi Insanlar / maddileşti, öyle aşklar kalmadıl diyorlar. Ha bukl n yedihei asır başlarında m hur İngiliz şalri — Şakspir, <Romco va dülyet> eserinin — başında — aşağı yukarı şöyle demiştir «Hakiki ve a- levli aşkların henüz var olduğu za- manlardaydı!» ondan sonra aşk kal madı mi? Yine aşk uğruna ölenler ve öldürenler, — hayatlarımı sevgili- leri uğruna harcayanlar olmadı mı? İstediğimizden daha çok. Demek ki Bekspir aldanmış. İtibarla oğullarımızı ve kızları mızı bizden daha az saygılı, daha çok kusurlu görmek yanlıştır. Her devir. 'de her türlü Insan vardı ve bundan sanrakl devirlerde de bu böyle ola- caktır. Saygı göstermeğe mecbur olduğu- muz kimsolerin başında hiç şüphe- siz <Anne> gelir; zira bizim uğru: muza enun kadar zahmete katlanan biri daha yoktür; nitekim — İsiâm Poygamberi — göyle — buyurmuştur! xCennet, annelerin ayakları attında: Şalrlerimiz asırlardanberi <Anne> mevzuunda bir çok eserler yazmış- dardır; sıkıntıli ve iztirapli zaman- Jarımızda <Allah> tan sonra yardımı na sığındığımız. / varlık / annemizdir. Nice yaşlı kimseler bile annelerinin dizlerine başlarını koymakla, onları Böğüslerine bastırmakla derin kalb rahatlığı hisse Tarih ve folklor yazılarile de tanın miş olan ve şimdiyo kadar ön altı eser yayınlıyan şalr Vehbi Cem Aş- kun son günlerde <Güllerin Musikisiz İsimil bir şilr mecmuası da neşretti. İçinde güzel ve samimi parçalar var. <Anneme Mektup> — başlıklı şilr en Çok hoşuma gidenlerdendir : «Sevgiden, sevinçten böyle pek w zak Yaşamak bilsen ah ne acı annv Yılların saçında yaktığı hor ak Şu ıssız gönlümün son tacı anne.> <Elemi, acıyı gel gayri unut, Kalbini kederden, —dertten 1049 ' î” uzakı tatş Şa öksüz başımı bir lâhza uyut Dizinde derdimin ilâcı anne.> Şair Mehmet Emin Yurdakul'un «Kesildi mi ellerin?> Isimil - man- Zum hikâyesi na heyecanlıdır: <Bir oğul annesini vurur; o sırada kendi ! de kesilir. Anno ölürken şefkatle ve merhametlö 'sorar: <Kesildi -ml silerin?e Yakınlarından biri - Hazreti” Mü- hanımede sorar : — Halk içinde iyilik. ve ihsan et mek için en lâyık olan kimdir? Peygamber cevap verir: — Annen, sonra anmen, sonra- yi '1ne annem ve daha sanra yakınlıkla- rına göre derece derece akrabandır. Fakat anneye saygi göstermek la beraber her erkek - karısının ve her kadın kocasının ve diğerlerinin de hakkını vermelidir; hak ve adı let esastır; bütün vazifeler bu esar sa göre üyâr edilir. Kadircan KAFLI Adalet Sarayı projesine itirazlar ——— Yıllardır münakaşa konusu olaa Adalet Sarayı projesinin, müsaba- ka suretile geçenlerde seçildiği mas lümdur. Proje üzerine inşaata hazırlanılır« ken, şimdi de müsabakada derece 8x lan mimarlardan bazıları, birinciliği kazanan Emin Onat ve Sedat Elde* in müştereken hazırladıkları pro- ienin, müsabaka şartlarına uygun olmadığını iddia etmeğe başlamışlar müsabakanın bozulmasi için Danış- taya müracast etmişlerdir. Ayrıca yaziyeti tetkik için Adalet ve Bayındırlık - Bakanlıklarına — da baş vurulmuştur. Müsabakayı kazanamıyan mimar” ların bu iddia ve müracaatlarına kar m, kendisiyle konuşan bir arkadaşı” miza yüksek mimar Emin Onat, şun ları söylemiştir : «— Ba iddinları çok saçma bulu-« yorum ve cevap wermek istemiyo- rüm. Birinciliği kazanan projemiz, müsabaka şartlarına uygun olmasay dı, derece almazdı. 8 kişilik jüri he- yeti projeleri esaslı bir şekilde tot- kikten sonra kararını vermişti Bu iddinlara, jüri heyeti cevap ver melidir, ve en doğru hareket te dür.> Çatalcada Şarbon hastalığı görüldü, derhal gerekli tedbirler alındı Çatalca 8 (Telefonla) — İlçemla hayvanlarında şarbon hastalığı gö- rülmüş ve derhal lüzumlu tedbirler alınmış ve Çatalcadan dışarıya ve hariçten Çatalcaya hayvan götürüp getirmek yasak edilmiştir. Yasak on beş gün kadar devam edecektir Çatalca veteriner memurunun gay retile kısa bir zamanda 965 hayva 'na aşı yapılmıştır, Şarbondan 3 sı. iir kaybolmuşsa da hastalığın ö- öüne geçilmiş nazarile bakılmakta dır, Aşı yapılan beher hayvandan belediyece onar kuruş alımması ve makbuz. verilmemesi — şikâyetleri mucip olmaktadır. olan da budur.>

Bu sayıdan diğer sayfalar: