11 Eylül 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

11 Eylül 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SAYFA : 2 Su ve Hayat ayat su e başlar. Dünya tarihinin llk büyük âfetleri HAMDİ VAROĞLU n Nuh tufanını, küdretin eli, muhakkak ki gelişmekte zorluk çoken ha- yatın çabusak büyüyüp fek rahmet diye ihsan etti. Sıcak bir yaz günü, kızgın güneşin, yaprakları sölgeler halinde yere döküldüğü bir ağaç altında, bir pınar başı- Na uzandığınızı farzedin. Toprağın bağrındar piriltili Bibi fışkıran su, keyfindon kabına minl kadar Gana yakın, şirin ve hırçin, rpmesi İçin, bereket yapacak bir vasıta diye, arasından — zümrüt erimiş pırlanta — havuzü miyan yaramaz, cevval bir. mini durmadan — kaynar, — dürmadan muril miril öter. Bu zemzöllleye kulak vorin. Tablatın dilinden anlıyor. Sanız, pınarın, şiriltilr sesile size yaltaklandığını yalvardığını duyarsınız. Sonra, bu pınarın suyunu, şehirdi «beni İç, benl İç> diyo şişetere do Muş Bördüğünüz zaman, tablatın koynunda Iken bütün mahlüklara hayat müjdeleyen bu esirin, nasil olup da bir mikrop kültürü gaşarsınız. haline geldiğine Şafak sökerken, Boğazın penboloşen sularında, gül yanaklı bir. taze- 'nin mahçup yüzünü görmemeğe imkân var midir? Ayni şafak, Halicin, lökayt ve beceriksiz ellerimizde kalan Zavallı sukurında, kasap süngerile silinmiş bir surat yaratır. Terkos, damlaya damlaya göl olmuş bir bereket Idaresinin borularına hapsedilir edilmez, kıtlık, zulüm ve Kerbolü timsali | olur. kaynağı Sular Çiçeklerin, kokularını ruhlara kadar sindirdikleri bir durgün Ve ilik gece, çiseliyen yağmurun sesine kulak verin. Dökülen her damlada toprağa | değen hasretli bir öpücüğün şıpırtısını İşitirsiniz. Ayni semanın ayni top- rağa, bir başka zaman serptiği ayni yağmur, dereleri taşırır, evleri yıka hanumanları söndürür, trenleri devirir. Artık, dudakları hasret öpücükle- rile dolu İçli bir âşık değil, hisleri coşmuş, azgın bir sadisttir. Evet, su, kendi yarattığı hayatı, bazan Amma, sudan n felâket, telgraf varıncaya kadar şumullü olunca, bu bıraz da, olnuğuna delâlet etmez mi dersiniz? endisi İmha eden bir kuvvet. direğinden — şömendifer — köprüsüno bizlm İşlerimizin — sudan Buber Neumanı SİBİRYA ÜRGÜN Çeviren: Nazım Kemal Bütün bu adamlar, bizi canı- mızdan bıktırıyorlardı Tefrika No, —S0— — Çocukluğumdanberi ata binmesine bayılırım. Ben cemi- “yet hayatından daima tiksin - dim. Benim için en tabii muhit, kırların — alabildiğine uzandığı yerlerdir.. Yine bir gün bu güzel çinge- ne kızının, bir askerle şakalaş- tığına şahit oldum. Asker, ona soruyordu: — Sen hiç mektebe devam ettin mi Sina? — Hayır, sanki neye mekte- be ihtiyacım olacaktı — Tahsil, fena bir şey mi? — Bundan bana ne? — Sen ihtimal ki sosializm'in bile ne demek olduğunu bilmi yorsun.. Sina gözlerini süzerek, aske- re cevap veriyordı — Sosializm dediğin dilberle, ,yatmanı tavsiye ederim. Ben hür fikirli bir çingeneyim. Evet Sina, işte böyle bir kız- dı. O bir gece, vaktile Lenin- grad'da ahçılık yapmış olan sa- Tışın bir kızla firar etti. Biz bu tarihte, tarlada, iki ekip halinde çalışıyorduk. Kulübemize, hava adamakıllı karardıktan sonra ancak dönebiliyorduk. Bir ak - gam bu iki kız, yoklama esna- sında, bir fırsatını bulup kaç- mışlardı. Sabahleyin, endişe i- çinde neticeyi bekledik. Fakat onları, bir türlü ele geçirmeğe muvaffak olamadılar. Bu firar vak'asının ertesi gü- nü, tarlaya gidergitmez ilk i- gim; bir müddettenberi kendi - sile dostluk tesis ettiğim ihti - yar bir çingeneye, haberi ulaş- tırmak oldu. İhtiyar çingene, gözlerini parlatarak homurdan- — Evet, evet, küçük Sina ze- ki bir kızdır. O, kolay kolay ya- kayı ele vermiyecektir. Genç - lik, başka şey!. Sonra yağlı bir konserve ku- tusu içinde bana, bulanık - bir çay ikram etti. Bunu, istemeye istemeye içtim. Leninskol bölgesinden firar| etmek, gerçekten müşkül bir iş ti. Gerçi geceleyin, otlarm ara, sına saklanmak mümkündü; fa- kat gündüzün, nöbetçilerin kon trolünden kurtulmak kolay de- ğildi. Herhalde firariler, kampı çepçevre kuşatan dağları aşa - Fak Karaganda mevküne ulaş - mağa çalışacaklardı. Fakat bu- radan daha uzaklara gitmek, başlı başına bir mes'eleydi. Zi- ra tiren istasyonunda Guepeu ajanları, vizir vizir mekik do- kuyorlardı. Bununla beraber, kampta kaldığım müddet zar- fında, daha beş mahkümun ka- çıp kurtulduğuna şahit oldum.. Şimdi ben ne zaman Lenins- kol bölgesinde geçirdiğim gün- leri hâtırlasam, gözlerimin ö- nünde daima stepin ortasında yükselen muazzam bir tak can- İanır. Bu takın iki tarafında, iri harflerle gunlar " yazılıydı «Yaşasın, Rus ihtilâlinin yir- minci yıl dönümü!.» El Marie bölgesine doğru Bir akşam tarla dönüşü, ku- Jübemizin önünde, yine bir kağ ni arabasının beklediğini hay- retle gördük, Derhal eşyamızı toplayıp yola çıkmak mecburi - yetinde kaldık. Saatlerce süren bir yürüyüşten sonra bizi, dı- varları rütubet kokan bir kulü beye tıktılar. Yeni bir bölgeye varmıştık. El Marie. El Marie bölgesi; iki tepe a- rasına sıkışmış geniş bir vâdi- den ibaretti. Artık — sonbahar, gelip çatmıştı. Dağların etekle- Tini, baştanbaga — vahşi güller kaplıyordu. Eylül ayının solgun seması altında vâdi, ölgün - bir ihtişam içinde uyukluyordu. Fakat biz disiplin bölgesinin mahpusları, tabiatin güzelliğini seyredebilecek halde değildik.. Brucellose hastalığı, El Marie- yi kasıp kavuruyordu. Burada, 'e mahrumiyetlere katlanma - dık, ne hakaretlere göğüs ger- medik ki!.. Bölge şefimiz, eski bir mahkümdu. O, yaptığımız işlerden hiç memnun görünmü- yordu. Ya toprağı, gerektiği gi bi işlemediğimiz, yahut ağılları iyice temizlemediğimiz için bizi ÇAA II KA SeSdeldüm d İki vatandaş Hava gazile öldü S Havagazi patlamasile — apart- manda bir de yangın çıktı Firuzağada Ağahamamı 3 numarada Yorgiye ait apartıma. Nin zemin katında kiracı Kırkıra. disin oturduğu katın altından ge Çen hava gazi borusu. patlamış ve fışlaran gaz, bütün katı kaplamış tir. Açıktaki gaz, bir 0 Kırkiradisin kainval daki İreni ile Kırkıradisin 3,5 ya gındaki oğla Nikonun boğulmaları 'na ve mangaldaki ateş sebebile de Mmutfakta yangın çıkın sebep olmuştur, Yangın dışarıdan görülmüş, der. | nal yardıma koşulmuştur, İtfaiye- İnin de müdahalesile yangın fazla İ genişlemeden . bastırılmış ve bay . bir halde bulunan kadınla - ço İ cuk Beyoğlu hastahanesine kaldı. rılmışsa 'da kurtarılmalı kün olamamıştır. Hadiseye nöbetçi savcısı el ko) muştür, Hava gazi borusunun 4 cadı da bulunan tadır, Adalet Bakanlı geldi Adalet Bakanı Fuat Sirmen, dün | Ankaradan şehrimize gelmiştir, Hukuk talebesinin müracaatı Öğrendiğimize göre Hukuk Fa. kültesi 12 sömestr talebeleri ha. ziran devresinde muvaffak olduk. lan grup derlesrinden eylül devre sinde tekrar imtihana tAbi tutul - | mamak için Dekanlığa müracaar. ta bulunacaklardır. Dekan'ığın bu müracaatı müsatt karşılanası bek lenmektedir, Milli Emniyet memuru süsü veren yankesicı Kadri adında — birisi, — kendislse Mmilli emniyet memuru susü — vere. rek Yeniköy Bucak Müt"rlüğün . Gc bir kadının içinde 165 lira - pa- ra bulunan çantasını kapıp kaçar. ken yakalanmıştır. Kadri evvelâ milli emniyet me. muru olduğunda israr etmiş, son- ra Üzeri arandığı zaman 165 lira bulunarak sahibine verilmiştir. Sanık hakkında takibata başlan mıştır, Basılan randevu evi Beyoğlunda Feridiye caddesinde 84 numarada oturan Şükran adın. da bir kadının, evinde randevucu- huk yaptığı anlaşılmış, bir suçüstü yapılarak evde dört çift uygunsuz halde yakalanmıştır. Sanıklar hakkında takibata baş Tanmıştir, Yakalanan dolandırıcı Mığırdıç adında birisi Küçükpa. zarda Ayazma caddesinde — Eşref Karaçayın 680, Ortaköyde — oturan Nerimanın 750 lirasını inşaat mal zemesi vermek bahanesile dolan . dırmış, yakalanmıştır. Şanık hakkında takibata başlan- miştir, Linyit satışı Ağaçlı Linyitlerin satışı bir mesele olmuştur. Bunların mev- cut kok kömürü satış yerlerinde satışa çıkerilmazı, esasen güç- lükle yapılan kok satışına mâni olacaktır. Kış yaklaştıkça depn- lara tehacüm de artmaktadır. E- tibank, Belediye ile temasa ge- çerek Ağaçlı linyitlerin mah: kat satışı yapan bayilerde sattı- rılmasını istemiştir. Bu müraco- at. belediye tarafından incelen- mekter Sümerbank mamulleri Sümerbank fabrikaları, imalâ- tını düzeltmek ve piyasaya eski- sinden daha üÜstün kalitede yür. Iü mamul çıkarmağa başlamıştır. Halk, yeni kumaşlara rağbet et- tiğinden satışları kolayla; - tır. Bu imalât devam eti azarlıyordu. Biz onun sanki ha- kiki köleleriydik. Ya nöbetçi!.. (Devamı Var) dirde yünlü mamul ithali yasak edilse bile piyasada bir eksiklik hissedilmiyecektir. ı müm -| den ve nasıl patladığı araştırılmak | YENİ SABAN 3 Fels Z fi Bahisler ea — Bu bahiste tasavvuftan d an evvelki makalelerim- de - zarürl olarak - folsofi 9 en mühim ve mübhom —müam- nümkün — olabildiği kadar yakından göstermiştim. O vakıt ar- etmiştimki — (san'atkârın — nazarı mevcudatın — sathında dolaşır, çün - kü san'atın mevmnu olabilecek şey- lerin hakikati eşya ile hiç alâkası yoktur. Güzel san'atin (gaye — but) si, ancak san'atkârın vicdanında he- h bedii. uyandırabilecek şeyla - İrin, yahut vükuatin ve ahvalin, hat- tâ hâtıratın ifadesidir, hem en gü- el bir surette ifade edilebilmesidir. |San'atkârın muvaffakiyeti de an - ak bu süretle tahakkuk edebilecek artlarda ibrâz ettiği hüner ve ma- İharetlo ölçülür. Bu sobepten dolayı- dirki, güzel san'atlere mütoallik o- İlan eserlerde (zevk Je goüt) nefa- etin ve yüksek —mümasilo hünerin Jen doğru mikyasıdır. — Bu. işlerde, anlayanlar vo san'at münekkidleri o- lanlar zevk sahipleridirler ve o oser- lerdo yalnız zevk ve zornfet arar - lar, hakikati e Bi Janlar, (müsbet ola: İment) hiç bir şey bulamamı; bulamadıklarını — anlatmakla Bonim — İâakal altmış folsofenin bu kısmında iğim birşey varsa o da bu kimsenin hattâ denberi, iyi bil Poygam- bile hiç bir şey bapta hi beranı izâmün bil- İngiliz fılosu komutapının Valiye mektubu İagiltere Akdeniz Filosu Ba ko- Sir Arthur Pawer'in vali |vo belediyo başkanı Dr. Lütfi Kır- dlara aşağıdaki mektubu. göndermiş- Ekselâns İstanbuldan ayrılırken zatialileri- ne Newcastle ve Surpriso subay ve erati namına, İstanbulluların bize karşı göstermiş oldukları nezaket ve İrusafirperverliğine en samimi duy gularımla teşekkür ederim, Çok güzel olan şehriniz ve havali &ini gezip görmüş olmakla cidden bahtiyarız. Ve bu. gezileri tortip - denlerin nezaketino minnottarız. Go- tiler ve münakalât hususun rilen alâka ve kolaylık bilhassa tak. tirle anılmıştır. Zatıalilerile müşerref olmak ve İa tanbul halkile tanışmak fırsatı, mem leketlerimiz arasında mevcut mütekâ bil dostluk ve iyi münasebatı takv yede büyük bir & En derin hürmetlerimle, ! olacağına emi- Gelen ithal malları Bu hafta içerisinde limanımıza cc- vebi bandıralı 16 gemi gelmiş ve yük | lerini tahliyo etmiştir. Bu gemilerle gelen itbal malları şunlardır: 662 ton kereste, 129 ton kalsiyum karpit, 136 ton gaz yağı, | İN ton makino yağı, 102 ton trak | för, J4 ton radyo ve aksamı, 809 tön beton demiri, 114 ton saç, 16 ton.çelik elektrot, 393 ton boru, 129 n oto Jâstiği, 436 teneke levha 6£6 ton tel, 6 ton sıhhi malzeme, 86 ton çinko levha, 698 ton pencere tamı, 399 ton demir, pirinç ve çolik çubuk, 70 ton çelik ve demir çem- her, Si ton çay, 19 yuvarlak demir, 5İ ton kauçuk, 15 ton kahve, Bozuk telefonlar Birkaç gündenberi devam eden fır 1ma ve yağmurların tosiriyle P. T. T. işlerinde vukua gelen arızalar gi derilmektedir. Bu arada şehirlera: S1 telefonlar kısmen çalışmağa baş- lamış, Ankarayla İstanbul arasında bozulan 21 kanaldan 15 i tamir edile tek muhabereler normal bir duruma ilmiştir. hir içinde bozulan 700 telefon- daü büyük bir kısını tümir edilmiş. tir. Henüz ikmal edilemiyen bazı arı talorın da pazartesi gününe kadar tamir edileceği söylenmektedir. BUYUK ÂŞK ROMANI Yazan: Nejat elindeki zarfı alçak ma Banın üzerine koydu. Sedirin üstüne oturan Vil- dan, kendi dizlerini kucaklaya- rak, gittikçe muammalaşan ba- kışlarla dedi ki: — Sana hiç bir gey izah et- miyeceğim. Zekisin. Anlayacak- Bın. Tercihte serbestsin. Nejat güldü: — Bu ne biçim hürriyet? «be Taber öleceğiz> diyorsun. Bunları söylerken, Nejat Zâ firi hâtırlıyordu. — Vildan ayni Sözleri ona da söylemişti. Kadın başını kaldırdı üi, dedi, bu da benim hürriyetim. — Kanun bile buna karşı bir şey yapamaz. Başka- sını öldürdükten sonra kendisi- ni öldüren bir insan kendi ken- dine cezasını vermiştir. at Vildanın karşısında durdu ve ezici bir istihza ile de- di ki: — Seni gahnede görmeği ne kadar isterdim! ü SERVER BEDI — Bunları rol mü sun? — İtiraf ederim ki bazı söz- leri ezberlemiş gibi, yahut da- ha evvel başkalarına söylemiş gibi söylüyorsun. Nejat birdenbire hatâ etti ni anladı. Vildanın gözlerinde büyük bir şüphe alev almıştı.. Kadın şimdi, belki de, onunla Zâfir'in konuşmuş olmaları ih- timalini düşünüyordu. Nejat, Vildanın bu şüphesini nasıl silebileceğini düşünüyor- du. Kadın birdenbire ona dedi ki: — Bu münakaşalara ne tü- zum var? Harekette serbestsin. İstersen gimdi gidebilir, bir da ha buraya hiç gelmiyebilirsin, Sana gücenmiş değilim. İstiyo- rum ki, bana zorla değil, ken- di arzunla gel.. ana hiç bir gün arzusuz geldiğimi hatırlamıyorum. Vildan mevzu ile hiç alâkası olmıyan bir şey söyledi: sanıyor- No. 97 — Beni dürbünle bile göre- meszin, Şimdi bile göremiyor- sun, Nejat hayretle duraklıyarak sordu: — Benden o kadar uzakta mısın? — Demek istiyorum ki, beni hiç anlamiyorsun, hiç, hiç. . Nejat tasdik etti: — İşte, bak, bu doğru. Se- ni anlamıyorum. Bu oyunlar- dan niçin hoşlandığını anlamı- yorum, — Çünkü bunları oyun sanı- yorsun. Nejat, Vildanın gözlerinin i- çine bakarak ve deminki şüphe Bini uyandırmaktan korkmıya- rak sordu — Başka bir erkeğe de bu tarzda hareket etmen ihtimali yok mudür Vildan karanlık bir gülüşls cevap verdi: — Her gşey mümkündür. — Öyleyse, demek ki, samlı mi değilsin. — İnsan yalnız kendi kendi- ne karşı samimi olmalıdır. — Yalancılar gibi mi? — Hayır, Onlar kendilerini de aldatırlar. — O halde, insanın — yalmız kendisini aldatmaması İâzım- dır, Başkalarını değil. Öyle n — Mecbur. olmadıkça, hiç kimse kimseye doğru söyleme- ğe mecbur değildir. Fakat ben sana hiç yalan söylemedirm. — İntihar rolü yaptığın günü unutuyor musun? — Bir rol yaptığımı senden kladım mı? Hakikati — sana çabucak göstermedim nt? Ar- tistler yalancı mıdırlar?. — Nedirler ya? — Sadece artisttirler. Onla- rın rol yaptıklarını herkes bilir. Yalancı yalanını itiraf etmez. Ben senden rol yaptığımı gizle- medim. — Bunda haklısın. Nejat kısa bir tereddütten gonra cesaret etti — Fakat bu rolü yalnız bana yaptığını iddia edebilir misin? Vildan sedirde arkası Üstü uzandı. Ellerini başının altına koydu. Tavana bakarak, sâkin bir iatihza ile dedi ki: — Zafire benden gelâm söy- le. Son saati yaklaşıyor. —. Nejat donakaldı. Vildan her itiği bu —— e — OO — Yazan: Filozof Rıza Tevfik medikleridir. Bahsimizin mukadde- mesinde bu izahata lüzum görüşüme başlıca sebep, #an'ab — mes'olelerini etraflıca tetkik ve müzakere etmek için - ötesini berisini dolaşacağımız - estetik sahasını yabancı mes'eleler- den tecrit edip temizlemokti ; çünkü 'eski Yunanilerin kültür itibarile en parlak devri olan Sokrat, Eflâtün ve Aristot zamanından tutunuz da, on- dokuzuncu asrın sonuna kadar ge- lip geçen ve estetiğe dair eserler y zan filosofların bir takımı zihinleri- ni ametafinik bahislerinin tesirinden kurtaramamış bulundukları için os- tetik ilmini müphem ve isbatı im künsız fikirlerle teşevip ederek laşılmaz bir muammâ şekline sokup bırakmışlardı. Geçem haftaki maka- lemde, san'at bahsini metafizik (ya- ni mâbâdettabiiyyat) —in - tesirine karşı korumak için bazı izah, dim ve lâzımdı. Şimdi de tasavvuf dediğimiz felsefeye karşı korunmak mecburiyetini histediyorum. — Onun için yine bazı izahata lüzum — gör” düm Çünkü şu içinde bulunduğumuz ve İbildiğimiz kâinatta her şeyden zi - İyade aklımızı — hayretlere - düşüren şey, kendi manevi — şahsiyetimizdir ona vicdan diy akı ki İnun münasında dahildir. Bu yirmin- İci asıra gelinceyo kadar, bütün var- lıkların — (yüni mevcudatın!.) — aalı maddedir, diye inanıyorduk ve bu itikat (iman) derecesinde kuvvetli idi. Maddenin de en küçük parçası —ü eski Yunanilerdenberi— atom o- larak mâruftu ve bu kelimenin mâ- gibi, bir İveçhile ve hiç bir kuvvetle parçalan- mümkün olamayan katı — bir unsur idi, küp etmişi ve herşey ondan terek - Dünyanın varlığı hak kında esaslı malümatımız maddiyet fikrine — dayandığı için hayat — ve İhattâ ahlâk ve muamelât hakkın - daki felsefemizin de en ziyade (ilim — aeience) alıkâmına muvafık düşe- ni matörialisme idi. Çünkü ilmin ru- hu bu itikadı tasdik ve tasvip edi- yordu. t ilim ile u bir İsefe İmenleklerine meyletmişlerdi; bazıla- ri da (mutasavvıf hattâ meşhur - riyazilerden Sir O. Lodge gibi spiritiste olanları da var- 'dı. Yirminci asırda fisik ve kimya sahasında öyle mühim keşfiyata mu- vaffakiyet bâsıl olduki, bütün (ilim tarihi) hiç emsalini — görmemiş ve kaydetmemişti. Hiç parçalanması ve yaradılması ve mahvedilmesi mü kün olmayan atomu Sir Ernest Rut- herlord nâmanda bir İngiliz âlimi parçalamağa 'muvaffak oldu, ve mad- denin sağlam unsuru zannolunan a- tomun - tasavvur edilemiyecek ka - dar küçücük - elektrik — kıvılcı rından ibaret olduğunu tecrübe ile isbat etti. Elektron, proton, dötö - ron, nötron diye envamı tâyin et- elektrik kıvılcımlarını & Öğrenci yurtları Milli Eğitim Bakanlığı, 've öğrenci yurtlarının Bakanlığa dev ri bakkındaki kanunun uygulanma> Si etrafında çalışmalarına devam et- mektedir. Bu cümleden olarak İstanbulda bu luvan mühtelif yüksek tahsil öğren ci yurtlariyle, Türk Eğitim Derneği Ba- mlan- emrindeki öğrenci yurtlarının kanlığa devri hazırlıkları tam: mş gibidir. Bu arada bu yurt no şekilde dovir ve idare edileceği et yafında etütler yapmak üzere İstan- bulda Milli Eğitim Ba İkomisyon kurulacaktır. Bu hususta- bi çalışmalar en kısa bir zamanda tamamlanacak, yüksek — okullar öğ- renime — başlamadan önce — öğrenci yurtları hakkında kesin bir karara varılmış. olacaktır. anlığınca bir şeyi anlamıştı. Genç adam el- lerini cebine koyarak bir kaç 8- dim yürüdü; düşündü, — sonra 'kadının hizasında durarak, tit- rek bir sesle dedi ki: — Zafirden niçin bahsettiği- ni anlamadım. Yoksa bütün bu rolleri onada mı yaptın? Bunu mu söylemek istiyorsun? Vildan bir sıçrayışta ayağa kalktı, Nejadın iki yakasını Ja hafifçe tutarak gözlerinin kes- kin yeşilini onun gözlerine dol- durdu ve dedi ki: — Çocuğum, bende bir damla â yok mu sanıyorsun? Nejat şaşırdı ve mırıldandı; — Ne münasebet! — Öyleyse çocukluğu bırak. Söyle bana. Zafirle ne zaman konuştun? Dün mü, bugün mü? Nejat durakladı. Vildan onu yakasından daha sıkı tutup kendine doğru çeke- vek — Söyle! dedi. Nejat, Vildanın — bileklerini yakalayıp kendisini kurtarma. 'yı ve hiç bir şey söylemeden çt kap gitmeyi düşündü. Fakat bu kadının kuvvetli mıknatıs hası içinde böyle bir şey yapa» mıyacağını hissetti ve kendin- den geçercesine cevap verdi: — Dün.. — Benden sonra değil mi? — Evet, — Sen daha kapıdan içeri gi« rerken bunu anladım, Adım ai zel skıya birbirlerine bağlı bulundurup da atom geklinde en katı bir mad- de hâlinde gösteren kuvvetin insana dehşet verecek derecede büyük — ol- duğu da hesap ile tâyin olundu: Üç bin ton vapur kömürünün yanmasi- le hâsıl olacak hararetin mıktarına muadil imipl.. Tafsilâtı uzundur ve bizim bahaimize lâzım değildir. Ba koşifton, evvelce de biraz — bahset - miştim. Yine: tekrar ediyorum Böyle yey olur mu?.. demeğe dili- miz varmıflor, çünkü bu keşfin sa: nayia tatbikatı stom bombasını ( ettikten maada camdan nice nice nâ- zenin Bu ke şif o kadar garip vo acip bir haki kattir. Fakat tecrübe ile tahakkuk etmiş ve sanayide mucizeler göster- miş olduğu için biç şüphe götürm bir hakikattir. Düne kadar vicdan- lara hâkim olan (maddiyet mazmu - la nation de matörialitö) ni kurülmüş olan matörialisme felsefesini bir anda ip- tal ve müzmahil etti. İlmin bugi kü felsefesi dünkü — materialisme'in ler vücude getirdi. ve o itikat Üzerine tamameni zıddı olan dynan Bütün kâinat elektrik kıvılcımlı dan müteşekkil bir elektromanyetik küdret deryasıdır ve daima hareket- tedir. Onun anasırı olan elektrik kavılcımlarının kendi hacimlerine nis- betle araları o kadar açıktırki insar nn vehmine dokunur; bu — korkunç boşluklara rağmen vicdanınızı, aklı * nızı, aşkımızı hulâsa benliğinizi koya cak yer bulamazsınız. Bu boşluğu durmak ta mümkün değildir. Anlaşılıyorki, bu dynamisme fel - sefesi, şüpho götürmez bir hakikat olmakla beraber, bütün hakikat de- Bildir; yüni bilmek istediğimiz ha « kikatin tekmili değildir. Çünkü bü- tün bu keşfiyata olan (ve sahihen mevcut olsun veya ol nile yaratıcı bir n insanın aklını muvaffak masın .) küdret ta vo ruhunu hesap haricinde bırakı - Evvelce zikretmiş olduğum bü. âya dair de bir şey söy- yük muar lemiyor, fakat şu maddi zannettij miz kâinatın — hakikatine dair bize yermiş olduğu mühim — malümattan biz şunu istidlâl ediyoruzki, dyna - İmiame felsefesinin talimatına — göre u küinatın hakikati bizim gözü- müze görünen bu dilber ve canlı, Deş'eli, mânâl tabii tablo manza - n değil, demin tasvirine çalıştı - iam elektron âlemi imiş ve bir mad- ide parçası, meselâ bir taş veyahat tahta parçası tıpkı -- orta yerinde bulunduğumuz - ve dediğimiz Kehkeşan gil n Demekki bize görünen güneşler, yıldızlar ve kendi âlemimizde gör- düğümüz ağaçlar, çiçekler, hattâ ço- cuklarımız ve anamız, babamız hiç göründükleri gibi değil de birer Keh- keşanmış. Hülâsa bütün bu — güzel ve canlı manzara - tasavvufan de- diği gibi - zeval bulan bir gölge ve bir hayâli bâtılmış! Her ne olursa ol Telefon mütehassısları Posta, telgraf ve telefon idaresi, telefon şebekesinin islâhı için İne giltereden Mr. Mour ve Mr. Caugle /dında iki telefon mütehassısı ge- trtmiştir. Mir. Mour İstanbul telefon şebe- kesinin islâhı hesap ve - projelerini tanzim edecek, Mr. Caugle ise deniz alcı kablolarının ek yerlerini yapa- Caktar, Hayvan sergileri Tarım Bakanlığı Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü, içinde bulunduğu müz sene zarfında, yurdumuzda hay yan yetiştiriciliğini teşvik bakımın dan ve beş senelik tarım kalkınma plâm gereğince muhtelif yerlerde 60 hayvan sergisi açmış ve bu sergiye iştirak eden yetiştiricilere 100 bin li ra ikramiye dağıtmıştır. tışın bile başka idi. Ben böyie bir ihtimali önceden hiç düşün medim mi sanıyorsun? — Böyle bir şey iddia etme- dim, imdi, ikiniz de serbest- siniz.. Nejat, dibinde öfke saklanan bir istihza ile: Birdik, İki olduk!- dedi. Vildan cevap vermedi, Neja- din yakasını bıraktı ve ona ür kasını dönerek sedire gitti, diz Üstü çöktü ve pencereden deni- zi seyretmeğe başladı. Nejat ona yaklaştı. — Titrek bir sesle: — Vildan! dedi. dın, gülümsiyen yüzüzü ona çevirdi: — Emret! dedi. — Ben gidiyorum. — Ne zaman geleceksin? — Arzu ettiğim zaman. — Ne zaman arzu edecek- sin? — Ben sana telefon ederim. — Beklerim. . Vildan kalktı. Bakıştılar, Ne- Jat Ürperdi. Allahım! Bu ku- dın, hâlâ, ne kadar güzeldi! O- nu kucaklamak arzusunu yen- mek için hemen uzaklaşmak lâ- zamdı. Nejat yürüdü. Nejat bahçeye çıkınca koştu Sersemlem!ş fırladı. 'sakınmak için fazla izahat van san'atin bu hakikatle hiç bir e- Jâkası yoktur. O yalnız insana gö- rünen âlemin — panoramarile alâka - dardır; çünkü bütün — mevcudatın (bedü) olan hakikati insanın gözü- ne görünen şekil ve saretidir. İşte ba görünüşü subjectif diye tavsif e- diyoruz, çünkü dünyayı ve eşyayı ancak o şekilde görebilecek göz — ile yaratılımş olan (sujet) nin görüşü- dür; görülen (şey) in yâni (objet) nin kendi ülemindeki yekli değil!.. Kimsenin göremiyeceği 0 — şeklin artiste hiç lüzümu ve faidesi yoktur. Hattâ ameli, pratik hayatımızda hiç kimseye lüzumu yoktur. Bu tafsilât- tan sonra (san'atin mahiyeti sab - isetif'tir.) cümlesile ifade etmiş ol- duğum mühim estetik — düsturunun mânâsını anlamayan kalmamıştır sa- Tasavvufa gelince sanayli ne- fisenin o felsefo ile doğrudan doğ- ruya biç münasebeti yoktur. hih ve sâbit prensipler üzerine da- yanan ilimli #ciences exactes et positives) le de hiç alâkası olmadığı muhakkaktır; çünkü tasavvufun bü- tün ahkâmı indi ve şairane düşün” Mantık ve akıl beye müstenit sağlam ma- Tümat nev'inden değildir. güzel bahsine mülâhazalar karıştırmamalıdır. rştıran filosofl Onun için san'atler aofi, Ka- rın hatâlarını - &ı - rası gelince - göstereceğim. Bundan Yeni Orman Kanunu tasarısı Yeni orman kanunu tasarısı, hak- kında sızan malümata nazaran, bü- tün orman mahsullerimizin toplan ması tamamen serbost bırakılacak- tır. Bunların orman resmi, mahsül- lerin ih rafından tah Yürürlükte bulunan orman kanu- 'nunan sonsaz formaliteleri yüzünden Beçmiş seneler gibi bu sene de orman tam da gümrük idareleri ta- il edilecektir. mahsüllerimizden bir çoğunun olarak toplanamadığı malümdur. Ye- ni hazırlanan kanundan ancak gele- cek mevsimde istifade edilebilecek- tir. Çünkü, bazı orman malisulleri- vin toplama mevsimi geçmiş bulun- maktadır. Mardin, Sürt, Cizre, ve Diyarbakırda bol miktarda muz bu- lunduğu bildirilmekte ise de, bunla- rın tam olarak toplanıp toplanmadı- ğ belli değildir. Sergiye ıştirak edecek Kooperatifler Küçük sanat kooperatifleri — de İstanbul sergisine iştirâk edecek- lerdir, Bunlardan madeni eşya sa. natkârları, dokumacılar, — trikotaj ve çorapçılar, kunduracılar, işleme giler, — yw gancılar, saraçlar, döşe meciler ve marangozlar kovperatif kri sapi hazırlıklarına başlamış. laynaz k Yabancı okulların parasız okutacağı Türk öğrencileri Şehrimizdeki yabancı — okullarda parasız yatılı olarak okuyacak ço cukların müsabaka imtihanı dün bitmiştir. Müsabaka — imtihanına İstanbul ilkokullarından pek iyi derece ile mezun olmuş 22 öğrenci kabul e. dilmiş, bunlardan dördü başarı gös termiştir. Başarı gösteren bu — çocuklar, Notrdam Dosiyon, Sen Jozef, Sen Benuva Frânsiz liselerile Sen Jorj Avusturya lisesinde parasız yatılı olarak okuyacaklardır. Şehrimizdeki yabancı yatılı okul lardan Amerikan kız ve erkek ko- lejleri, Üsküdar Amerikan kız ko. deği, İngiliz erkek — okulu parasız yatılı öğrenci okutmayı kabul et memişlerdir, Gelecek yıl bu okullarla berabar özel Türk okullarının da müsaba- Ka imtihanımı kazanacak - birer Türk çocuğunu bedava olarak okut ması için Milli Eğitim Müdürlüğü icap eden teşebbüsü yapacaktır, Kaymakamlar arasında nakıl ve tayınler İçişleri Bakanlığı kaymakamlar arasında yeni bazı nakiller yapmış ör. Buna nazaran Seferhisar kay makamı Macit Öngen Söke kayma Kamlığına, — Turhal — kaymakamı Mehmet Varınh Kiliş kaymakamn. bğına, Dinar. kaymakamı — Baki Başaran — Salıhli kaymakamlığına, Şarkışla kaymakamı Hamdi Kiper Beypazarı kaymakamlığına, — İliç kaymakamı Kenan Kızıltan' Şar - Köy kaymakamlığına, Fatsa kay - n Dakamı Hilmi Tolm Gürün kay - makamlığına, Akçakale kaymaka. ı LOtf Elgin Ürgüp kaymakamlı Şna, Pervari” kaymakamı Nejat Hayraktar Altıntaş. kaymakamlığı ha Karlova kaymakamı muhtar kayznakamlığına, Nevşehir i Silivri İnebolu kaymakamı Çetin kaymakamlığına, Seydişehir kay makamı Namık Sezgin Geyve kay makamlığına, Birecik kaymâkanı ve sokağı bir haldey x Mmiyordü. i. Hiç bir şey anla- (Devamı var) dedilmişlerdir. Kürkçü Mut kaymakamlığına, Yük | sekova kaymakamı Necip Seyhan | Erun ğiz.> Kaymakamlığına, Silvan kaymaka | N B | m Ekrem Rollas Karacabey Kay - kaymakanı | Hulusi Tunabaş Uşak kaymakam - lığına, Aşkale kaymakamı Fahret| zar günü saat 15 de De tin Gömülü Bartın kaymakamlığı- Gr Reyhanlı kaymakamı Ali Ak- | dan ocağımıza kayıtlı bilumum Ü. Beven Özalp kaymakamlığına Naki yelerin kongreye iştirükleri ehem « I1 TEMMUZ DABucün Hac yolcularını ihmâl etmiyelim Osmanlı devrinde Avrupa ve As- yadaki İslâm memleketlerinden hao için Mekke'ye gitmek üzere — yota Çıkanların mühim bir kısmı bu. ve- sileyle hilâfot merkezi olan İstanbu- du da ziyarat etmek isterler, şehri « mizdün geçerlerdi. Bunlar arasında Çin Türkistanından, — Türkistandan, İrandan, Tatatirstandan, — Kalkasya ve Kiım'dan, Rumeli'nin her tara- fından ve Bosna'dan gelenler olur - dü. Haa mevsimiçde İstanbul çeşitii kiyafette — müslümanlarla — dölardı; buradan da gemilerle veya tirenlerle yollarına davam ederterdi. <Emlrülmümininz, <Halite-i rüy-i zemin> — <Sâhit-ük-haremeyn Hişere- feyn> unvanlarını da halz olan Os- manlı padişahları hao yolculuğunun kolaylaştırılması vazifesini üzerleri- 'e almışlar demekti; hattâ bu mak- satla İkinci Abdülhamid Hayfa'dan Mekke'ye kadar bir demiryolu yap- tırılmasına karar vermiş, 1900 tari- hinde işe başlanmıştı. Bu hat 1500 kilometreye yaklaşıyordu;. 1,05 met- mişliğinde ve şimdikl demir, larımızdan 39 santim dardı. İnşaatı tamamile devlet üzerine — almış! Maysnor paşa ve Müösyü Dikman gi bi tecrüboli birkaç şömendöferciden başka bütün mühendisler ve toknis- yenler Türktü. Hicaz demiryolu 1908 de Medine'ye ulaştı, çöl Araplarının mânl olmaları yüzünden daha İleri gldilemedi; Araplar kendi develeri- ni veya sair nakli vâsıtalarını Har lara kiralamak süretile — sağladıkları kazançtarı mahrum kalmak istemiyor. lardı, Hicaz demiryolu için — bütün İslâm âleml lanelerde bulunmuş, ba- ZI vergiler konmuş, hiç istikraz yas pilmamıştı. Birinci dünya harbinin kaybedil « mesi üzerine Hicaz demiryolu eli - mizden çıktı; bize olan faydası Cum- huriyet devrinde devlet demiryolla - Fını İnşa eden fem adamlarımıza bir tecrübe okulu olmasından ibaret kal- di. İkinci dünya savaşından sonra momleketimizden Hacce - yenler çoğaldı; bu aene — bunların onbine yükseldiğini öğrenmiş bulu - nuyoruz. Hicaz hudutlarımızın di - şında kaldığından eskisine göre güç lük vardır; eskiden pasaport alma - Ba bile lüzum yoktu. Döviz mes'e- lesi daha mühimdir; yine tahminle- re göre bu uğurda yirmibeş milyon Türk lirası tutan döviz harcanaca- Bi bildiritiyor. Asıl osaf edilecek nokta Hacca gi- decek olan — yurddaşlarımıza — karşı hükümetin gösterdiği alâkasızlıktır böylece yalnız onlar değii kendisi de zarar görüyor. Hicaz demiryolu ar- tık elimizde değli ama bir devlet de- 'nizyolları Idaremiz — var; yeni yenl vapurlar da aldış fakat kullanması nt bilmiyor. Bu vapurtardan iki üç tanesini Hacca gidecek olan yurd- daşlarımıza tahsis suretile hem bun farın dini vazifelerini — yapmalarına yardım etmek hem de — milyonlarca Türk Hrası tutarında ve altın — di Berinde olan dövizlerimizin yabancı ellere geçmesine müni olmak müm- kün değil midir? Devletimiz Vâiktir itmen ve din, işlerine müdahale etmez, fa- kat din manevi bir ihtiyaçtır, — bir küvvettir; bu. İhtiyacı — karşılamak ve bu kuvveti desteklemek müdaha- de sayılmamak Tâzimdir; aksine o0 - darak ehalka hizmet» tir ve bu da devletin — esas vazifesidir. — Kaldıkl İktisadi ve mali bakımdan — devlete faydası da çoktur. Önümüzde daha bir ay kadar varken hükümetimizin hac İşini kolaylaştırmak üzere ted- birler alması muvafık olur. kanaa « tindeyim. Kadircan KAFLI .erercrr.... Çekler 1,5 milyon kilo tütün aldılar Bir müddettenberi memleketimiz- de bulunan Çekoslovak — tütüncüleri heyeti dün İzmirden şehrimize dön- müştür. Temaslarını bitiren heyot yarın memleketimizden aşrılacaktır. Dün kendisile görüşen bir urkada» ganıza heyete riyaset etmekte olan Çekoslovakya dış ticaret mümessili Karel Furst demiştir ki «— Temaslarımızın neticesi gerek |Türk hükümeti ve gerek bizim için çok tatminkâr olmuştur. Ege bölge sinden, kilosu vasati olarak 3 lira- dan olmak üzere bir buçuk milyoa kilo tütün satın aldık. Bu tütünlee rin nakline gelecek haftadan itiba- 'ren başlanacaktır. Geçen bafta Ankarada tomüslarda bulunduğumuz Bakanlar ve bilhassa Ticaret Bakanı Vedat Dicleli bize Çok müzahir davrandılar. Kendileri ümün şahıslarla, Türki- arasındaki it- ile görüşt! ye ile Çekoslova halât ve ihracat meselelerinin hep- sinde müsbet neticeler elde ettik İzmir Fuarı, hayatımda gördü- im fuarların en güzellerinden biri- 'dir. Türkiyeyi her bakımdan ve bil- İhassa iç bakımından çok enteresan bulduk. Yakında yeni işler yapmak üzere memleketinize tel TAr gelece- A | KISA HABERLER | makamlığına, Ceyhan « * v Hüseyin Koçyiğit Biga kaymakam - hğına, Yalvaç kaymakanız Ragıp Kanatlılar Cemiyeti, — model Savaş Çal kaymakamlığına, Erdek| uçaklar için bir hava mitingi ya- kaymakamı Reşit Ertiz Borçka| pacaktır, Ayın 18 inde — yapılacak miting hazırlıkları başlamıştır Demokrat Parti Bülbül | tan ocağı başkanlığından: Ocağı . nız yıllık kongresinin 25/9/949 pa otu sokak 81 sayılı lakalimizde yapılacağın - D Miyetle rica olanur,

Bu sayıdan diğer sayfalar: