2 Temmuz 1950 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

2 Temmuz 1950 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ç İ | BÜYÜK KORSANROMANI Canavar olsa bile kendi yavrusunu ölümden kurtaran adama kötülük edemez — Ulan tilki! Kafanı şimdi -3 — Geng kızı bunun Üzerine gelen adamlara ve süt ninesine teslim etmişlerdi. Reislerini bekliyorlar- di. Fakat o gelmiyordu. Memi Reis hiçbir yabancı yerde bu kadar uzun zaman kalmazdı; acaba başına bir felâket mi gel- mişti? Kör Ali böyle düşünüyordu; fa kat böyle düşünmekte yalnız ka- liyordu. Diğerleri şöyle diyorlar- di: — Memi Reis Şeyh Ebü Saldin kızını vaktiyle İbni — Hasune'den, sonra Cenevizlilerden, daha son- ra ise denizde boğulmaktan kur- tardı. Ebü Sald ona kargı son de- rece minnet altındadır; çok ikram- da bulunabilmek için alıkoymuş- tur. Belki sabaha kadar, belki de;| dar döneceğini söylemedi mi? U- nuttunuz mu? Bu sözler gürültüye gitti. Şim- di her kafadan, rastgele bir ses ŞEykii — Reise keselerle altınlar veri- lecektir. —Öyle ya, Şeyh Ebü Bald kızı- ni pek çok seviyormuş! —Dünyada kızından bi diği yokmuş! — Ben duydüm, Sald ve Ali dinda İki oğlu küçük yaşta öl - müşler; onların sevgisini de kızi- na vermiş! — Ben de şeyhin yerinde olsam malımın yarısını Memi Reise ba- Bışlardım. vallahi.. Kolay — değil, evlât bu, evlâti.. . — Öyle ise düğün dernek vari — Yağmur ve fırtına da dindi. Hava öyle güzel olacak ki — Bir güzel eğleniriz. Yine ta- Timiz varmış; yolda kaçırdığı - mız ve burada elimizden kurtulan geminin zararını Şeyh Ebü Saıd den almış olacağız. — Yaşasın Memi Reisi — Yaşasın! Saatler geçiyor, fakat Memi Re- 18 görünmüyordu. Kör Ali iyiden iyiye meraklar mıştı. Yıldızlara bakarak homur- dandı: — Rels gideli Üç saatten fazla oldu; vakit gece yarısını çoktan| —— Şimdi gelir! geçti! — Şimdi sokağın — köşesinden Kör Ali geminin kıç kasarasına | görünü! çıkıyor, artık sokaklarında elleri g Tet Bakalöm! Rels niçin geç kaldı? meşaleli — süvarilerin — dolaşma - dikları, tellalların bağırmadıkları karanlık, ölü gehire bakıyordu: — Gidip aramalı! Diye söyleniyordu. Yanı başında, sedirin kenarına ilişip uyuklayan Tabansız Ahmedi dürtüyordu: — Ulan tiki! Katanı gimdi iş- det bakalımi Rels niçin geç kal- di? Bunun sebebini bul, haydi! 'Tabansız silkinerek gözlerini u- Buşturuyordu: — Canım, sen de pek kuruntu- lüsün! Yemekler tatlı, döşek de yümüşak gelmiştir; orada kal - mıştır — Aklım başına topla! Rels hiç bir gecesini gemlden ve kışladan dişârida geçirmedi. - Giderken de bir saate kadar döneceğini söylı di. Gideli vallahi Üç saatten fazıa oluyor. Kör Alinin gerçekten hakkı vardı. Tabansız Ahmedin de içine kurt düşmüştü; fakat Memi Rel- #in başına bir belâ gelmesi ihtima dini aala — düşünemiyordu; — buna aklı ermiyordu. 'Türk - Bayrağının dalaglandığı yerlerde, Türklerin himayesi altında kendi soydaşları- 'na hükmeden bir Şeyh ona nasil fenalik yapabilirdi? Hem de niçin yapacaktı? Canavar olsa, Türk inin gürlediği bu şehirde, ken- | di yavrusunu ölümden kurtaran adama kötülük edemezdi. Hayır, hayır! Kör All haksız- di 'Tabansız Ahmet sallana sallana güverteden aşağı indi, artık birer tarafa uzanan, horul horul uyuyan korsanların, sağa sola — döndükçe zincirleri gangırdayan — forsaların arasından geçti; kenara uzandı ve kaldı. y Memi Rels gemiden — kimsenin çıkmamasını emretmemiş olsaydı kışlaya gitmiş bulunacaklardı ve daha rahat edeceklerdi. Artık kıç tarafta bir aşağı bir yukarı dolaşan Kör Ali ile gemiyi yer yer dikkatle gözden geçiren vardıyanın ayak seslerinden başka hiçbir gey duyulmuyordu. Böylece bir saat, iki Saat daha geçti. Kör Alinin tek gözlü fal taşı gi- bi açılıyor, yollara bakıyor ve re- isten bir iz arıyordu. saat, Üç Diye söyleniyor, fakat her de- fasında Ümitleri boşa çıkıyordu. —- 2— BİR YALANT.. Doğu ufku ağarmağa başladı. Kör Ali sert aert yürüyerek 'Tabansız Ahmetle diğer arkadaş- darının bulundukları bölmeye gir- di; kepsine birer tekme vurdu Ve bağırdı: — Ulan keratalar! Gemide rel yökken nasıl rahat uyku uyüyor - sunuz be? Kalkın bakalım, gün doğuyor, onu aramağa gidiyoruz. Hepsi de can acısıyla yerlerin- den fırladılar. Yalnız Gebeş Mut tafa, kalçasını bir pire ısırmış gi- bi kaşındı; sağından soluna dön- dü, yine horlamağa devam etti. Kör Ali kılıcını kuşanıp hançe- Fini takınmış, hattâ baltasını eli- ne almıştı. Tabansız Ahmet hem gözlerini | uğuşturuyor, hem silâhlarını ku - şanıyor hem de söyleniyordu. — Rels hiç sözünden gaşmazdı | ama, bu gece ne oldu. bilmem! | Doğrusu artık ben de korkmağa | başladım. Ama Memi Reis bu be! Kimin haddine düşmüş onun kılı- 'na dokunmak? Kör Ali çıkışıyordu: — Haydı haydi! Gevezeliğin mı- rası değil. Yoldaşlardan da sekiz on kişiyi kaldıralım, hemen gide- lim! — Hep beraber mi? — İstersen sen gemide kali 'Tabansız Ahmet kızmıştı: — Yarım saate kadar relsle be- raber dönmezseniz demiri alır, dış limana çıkarım, oradan Şeyh Ebü Saldin konağını topa tutarım, ba- gına yıkarım! | Kör Ali arkadaşın : sırtina bir tokat attı: — Atma ulan! O kadar zahme- te lüzüm kalmaz. Ben yarım sa- ate kadar herhalde dönerim; bir gey olursa sana haber salarım. — Haydi, bakalım! Yolunuz a- gik olsun! Güverteye çıktılar; en iri ve en cesurlarından on korsan, başların- 'da Kör Ali ve aralarında küçük Hüseyin bulundukları halde iske- leden geçerek rıhtıma İndiler. Korsanlar sabahın alaca aydın- lığında, hizli hizli kıyıdan uzak - laştılar, fakat henüz birinci soka- ğın köşesini kıvrılmışlardı ki, bir tahtirevanla karşılaştılar. Önün- de Şeyh Ebü Saldin kethüdası ge- | HABERLER sanayiimize göre banka bankası haline konacak Bankaların İştirâki ile kurulan ve devlet tarafından İndrö edilecek nayl bankasının çalışması ağır git mektedir. Bidayet teşekkülünde humust yardım İşi gevşetilmiştir. Yenl hükümet, Sanayi Bankı incelemekte ve onun faydal hale konması için İlgililerin lerini öğrenmek İçin teşebbilse geç- miş bulunmaktadır. yi ği fik Hususi ve lüks otomobil festival konkuru 16 Temmuz Pazar günü aat 12 den 18 e kadar devam etmek Üzere Beşiktaş Şeref etadında — husüsl ve lüks otomobilleri festival konkura ve eğlenceleri yapılacaktır. Bu eğ: lencelerde ötomobil — yarışı — yapıl: miyacaktır. —. Marmarada doğmuş olan Amerikalı otelci Hükümetin davetl üzerine Amerl- kalt öteleilik — mütehassısı — Taylor, eşile birlikte 4 Temmuzda gehrimize gelecektir. Taylor Marmara da doğmuştur. - Memleketimizde 10 gün kadar kalacak ve bir otel in: gatı meselesi üzerinde tetkikler ya pacaktır. ada: Hi Belediyenin alacağı balıkhane ücreti Belediye Balıkhanede cereyan &- den satışlardan alınacak vergi tari- fesini tesbit etmiştir. Buna göre Bi likhanede açık arttırma ile yapıla- cak satışlardan yüzde beş, alıcı İle #atic arasında pazarlık süretiyle ya- pılacak satışlardan beş yüz İiraya kadar olanlardan yüzde dört, daha yakarı olanlardan yüzde 3 Balıkhane ücreti alınacaktır. İstifade edilemiyen traj hakkı Tngiltereden alınan sekiz - milyon sterlinlik traj hakkının mülddeti bir Temmuzda sona ermiş ve bunun an- cak iki milyon seklx yüz bin linlik kısmı sipariş edilebildiğ mütebaki kısmından İstifade mamıştır. Siparişi yapılan meblâğın let zarfında bunların akreditifi - açı lamamıştır. Bir Temmuza kadar (: tilade edilemiyen beş milyon — Iki yüz bin sterlinin ne olacağı şüphe- lidir. Âyincilerden ikisi dün tevkif edildi Fatih Etfalzade n Muharrem Özdemir ve Medresesinde ©- arkı tçilik yaptıkları idi siyle adalete teslim edilmiş ve dü: 1 inci ağır ceza yargıçlığında —ilk Madeleri alınmıştır. Sanıklar. sorgü- ları emnasında verdikleri ifadelerde, Muharremin medretedeki — odasında din bahisleri üzerinde — konuşmalar yaptıklarını, medrese - avlusunda ab dest alırken polislerin — keni yakaladıklarını söylemişlerdi. Sorgu yargıçlığı Muharrem Özde- mir e arkadaşı Hüseyin - Kesaplı liyordu. (Devamı var) nin şeyhlik — yaptıkları İddiasiyle tevkiflerine karar vetmiştir. Son yıllarda E- debiyat Fakliltı sinin türkçe ve Sanayi bankası ıslah — (edebiyat, felsero, edilerek hususi sanaylin |tarih coğrafya gi bi belli başlı gü- belerinden mezun olup da orta ted- risat müesseselerinde hocalık için Millt Eğitim Bakanlığına başvu - ran gençler, dalma göyle bir ce- |yapla kargılaşmışlardır:. İstediği- niz tedris şubesinde kadrolarımız- viyi ve erbabına faydalı | da açık yer yoktur. Ve daha b l ncesile teşebbilse geçi- | YIl Müddetle de böyle bir münhal len ve Amerikalılardan yardım. vo | Yükubulmıyacaktır. Bundan — ötesi müzaheret görüleceği vüdedilen Sa- | İsin adınızın namzetler - listesine nayl Bankası deyletleşi alındığını saygılarla tih T bet eden olmamıştır. Bu hu Zannetmeyiniz ki, bu mezun « rikalıların da gözünden kaçmamış, |lar, sayısı 1947-48 yılında ancak |(56) ya varan liselerde vazite al. mağa talip olmuşlardır. Hayır, Y ne aynı ders yılında — sayısının (224) © yükseldiğini istatistikler- den öğrendiğimiz orta okullardan başka, muhtelif tip ve çapta mu- allim mektepleri ve meslek okul- larında da hocalık etmek İstemiz- lerdir. Fakat her defasında, istida- larına yukarıda hulâsa - ettiğimiz cevap verilmiştir. Böylece Edebi - yat Fakültesi mezunlarının bü - yük bir kısmı, daha başlangıçta işsiz kalmağa mahküm olmuşlar- dir, feden? Diğer müesseseleri gim- dilik bir tarafa bırakalım ve ele yalnız İaeleri alalım. Acaba — bu 56 müessesede beg yıl içinde mün- hal vükubulmiyacağı nereden bi- linir de, Bakanlığa başvuran me- zunlara ancak beş yıl sonra müra caat edilmesi matbu bir tezkere ile bildiriliyor? Acaba — bakanlık bu 56 müessesede vazife gören 1319 muallim arasından yaş had- dini doldurma, istifa, başka — bir vazifeye nakil ve hattâ ölüm sebe- biyle ayrılacaklar bulunmıyaca - ğini nasil kestirmiştir? Bu sua- N, Ortaokullar, muallim mektep- leri ve meslek okullarının hoca kadrosuna teşmil edecek olursak, isteklilere gönderilen cevaplardaki katiyetin mânasını büsbütün an- layamayız. Hayır, bu müammanın - sirrini mantık İle çözmiye imkân yok - tür. Bir bakanlığın - kadrolarında beş #ene müddetle münhal bulun- mıyacağını katiyetle ifade etmesi, pek zor anlaşılır bir. keyfiyettir Nitekim bu halin garabeti evvel- çerde dikkati çekmiş ve bakanlık, nihayet, münhallere evvelâ kendi mlesseselerimde meccanen okutup yetiştirdiğim unsurları tâyin et - Mmek zorundayım demiye mecbur olmuştu. — Yalnız, görüldüğü Üze- re, bu cevap, daha ziyade, ortada- Kt filli vaziyeti bir zaruretin neti cesi gibi gösterip şikâyetleri ön- lemeyi hedef tutmaktaydı. Demek ğ kilmeni |bakanlığın - kadrolarında münhal rglığinin da tamamen / çekilmesi | y l ve Oimaktaydı. Yalnız - bu tüphelidir. Çünkü yine verllen müh | iAkaller ” Edebiyat — Fakültesi mezunlarına değil, bakanlığın ho- ca yetiştirmek — üzere müesseselerden çıkanlara — tahsis ediliyordu. Şu halde — bakanlığın kendisine müracaat eden genç fa- külte mezunlarına tamim şeklinde gönderdiği matbu cevap, hakikat- tet . «Ben müesseselerimde çalıştır - mak istediğim — unsurları yerlerden tedarik ediyorum. — Siz başınızın çaresine bakın!> mâna - sına geliyordu. Şüphesiz bu haki- kat, kimsenin — meçhulü — değildi. İmiyet içinde sonra, memleketin en yüksek bir Jilim müessesesinden şahadetname almıya muvaffak olmuş gençlerin İduyduğu hayal kırıklığı ve mera- İret ile bu bilgi ocağında vazife İgören üniversite — profesörlerinin İhayreti ve esefi, hiç bir muhatab İbulamıyordu. Yuzan: JEROME ODLUM. Ahizeyi kapattıktan sonra 0- dada bir aşağı bir yukarı do - daştı, içinden muttasıl / Betsiy merak ediyordu, telefonu — yine Kızın evine açtı, fakat cevap alamadı. Aradan Üç dört dakika geçmeden profesör geldi. — Stiyi ellerini uğuşturarak: <— Eh! Eh! Bugün burası â- detâ tiyatro olacak, keşke bilet Kesseydim> diye güldü. Profesör: <— Haydi bakalım anlatın.> «— Evvelâ parayı göreyim.> «— Canım, paranın yanımda e'duğunu söylemedim mi?> Stiyi omuzlarını silkti: &— Biz bilirsiniz, ben de söy- mem.> «— Bvet ama Mister Stiyi, ben mdi çok müşkül bir durumda- im, muhafızlarım kayıp bir va- ziyette, beni böyle zorlamak re- va midir?> <— Burada muhafıza ihtiyacı- niz yok K, SİZ arzu ettiğiniz hürriyete kavuşuyorsunuz, — ben de emeğimin mukabilini istiyo- rüm.> Profesör güç belâ iç cebinden -ü- dolgun bir cüzdan çıkarıp muh- teviyatını masanın Üzerine koy- du. Stiyl boşalan cüzdanın sıska halini görünce teselli makamında «— Üzülmeyin, bu, sizi kur - tardı> diyerek, bir #lgara yakıp anlatmaya başladı: «Kızdan güp- helenmekte hakkınız varmış, çün Ki öz kızınız bundan Üç sene ev- vel Minipolisde vefat etmiş. Bu #ahtekâr Kler ise, senelerce kı- Zınızla arkadaşlık ettiği için 'ai- lenizin hikâyesini biliyormuş. Si- zin Mirabilisi bulduğunuza — dair olan yazıyı gazetelerde okuyun- ca, pırlantayı çalmak için işge gi- rişmig. Fakat Oherayı öldürünce tabif vaziyet değişti ve o cinaye- ti örtbas edebilemek için de Ös- teysi öldürmek mecburiyetinde Kaldı.> <— Peki, bütün bunları tspat ettiniz mi7> <— Tabil, kız şimdi suçuyla hapiste yatıyor> On bin doları alıp cebine yer- leştirdi, profesör - Üzgün Üzgün başını salladı «— Demek kızım - ölmüş hal Peki, o #ahtekâr neden Oherayı cinayet Sunan: SEMRA ARSLANLI öldürdü?> <— Ohera sizin Gardenladaki evinizi tespit edince müşterisi 0- lan Klere telefon etti. Gelip te beni yerlerde serili bulunca Ohe- ra paniğe uğradı ve polise tele fon etmiye kalktı. Fakat polis ge lnce, kızin orada — bulunuşunun sebebini tahkik edecek ve kızın sahtekârlığını meydana çıkal caktı. Ohera telefona uzanırken, kız yâvaşça benim tabancamı a- hp, zavallının - sirtina - boğaltti. Eldiven giydiği için, tabancada benimkilerden başkâ parmak izi bulunamadı.> <— Niçin kendi Kullanmadı?» Btiyl omuzlarını silkti: «— Bunun bir 1ki sebebi ölabi- lir. Evvelâ cinayeti, benim, sizin üzerinize atacağımı tahmin etti. Eğer ben böyle bir gey yapsay- tabancasını dim, kiz, Mirabilise tevarls ede- cekti. Bu suçu size atfetmesem dahi o, yine serbestçe — dolaşıp, kızınızmış gibi hareket ederek, taşı çalmaya uğraşacaktı. O an- da polis gelmesin diye soğuk kanlılıkla Oherayı öldürdü, çün- kü polisin geldiği andan itibaren pırlantanın peşinden koşamıya- cağını hissetti.> <— Peki Östeysin katli?> «— Şüphe yok ki, onun da bu işde az çok dahli vardı, çünkü yüzbaşı Heg'in dediğine göre o da sağlam bir ayakkabı değilmiş. Kızla beraber o gece saat sekiz- de Östeysin yazıhanesinde rande- vumuz vardı. Sözde Östeysin O- heraya 250 doları ne — #ebepten verdiğini anlıyacaktık. Sabahle- yin Kler yazıhaneye telefon edip, kâtibeden randevu aldı. Ayni z manda Öntey, buluşmalarına dalma erken gelmek âdeti oldu- #unu da biliyordu. Onun konu, Masına mâni olmak için daha vel yazıhaneye gidip ndamcağı- m 25 çapındaki, otomatik, zarif tabancasıyla arkadan vurdu. Son ra hemen aşağıya indi, tabanca- yi otomobilin eldiven gözüne ki- litledi ve sonra köşeyi dönerek yeni geliyormuş gibi yanıma gı di. Vay canına bel Amma zeki kızdı! Katilin, datma polisin ninda ve göz önünde bulunmaz nın iyi neticeler verdiğini bildi - Hinden az daha yakayı vermiye- cekti. Böylece nişanlısı Gordon Östeys, Oherâyı kız için tutmuş olduğunu ve Oheranın katlinden haberi olmadığını söyliyemeden öldü.> «— Peki benim adresimi nasıl bulmuş?> «— Telefon girketinden diyor ama yalan, Ohera bulup onu ça- Bırdi.> «— Sizi de öldürmiye teşebbüs etti mi?> Btiyi tasdik eder gibi başını Salladı: «— Bvet, son dakikada, fakat bana oynadığı asıl enteresan 0- yun, sizle telefonda konuştuğr Prof. Sabri Esat kurduğu | başka | Yalnız, yıllarca, bin bir mahru -| didinip — çalıştıktan | YAZAN: Ortada göyle garip bir vaziyet vardı. Milli Eğitim Bakanlığı git- tkçe sayısı artan orta - tedrisat müesseselerine hoca — yetiştirmek üzere, bundan yirmi yıl kadar ön. ce Ankarada bir terbiye enstitüsü kurmuştu. Bu müessese orta okul ların ve kw#men sanat ve meslek mekteplerinin kadrosunda yer ala cak unsurları hazırlıyordu ve lise İ muallimlerin! yetiştirmek iİşi de, her yerde olduğu gibi, Üniversite- ye bırakılmıştı. O devirde Edebi - yat Fakültesinin talebe ve mezun mikdarı pek düşük olduğu liselerdeki için, münhal hocalıklara bu enstitü Mezunlarının tâyin edildi- Bi de oluyordu. Fakat, bilhassa 1933 yılından sonra Edebiyat Fa- kültesi de, Üniversitenin diğer şu- beleri gibi inkişafa — başlayınca, yetiştirip mezun ettiği gençlerin sayısı, münhalleri az çok karşılıs yacak bir raddeye geldi ve — bir müddet bu hal böylece devam et- ti. Fakat son dört beş yıl içinde, tam orta tedrisat kadrolarındaki münhallerle Edebiyat Fakülteleri- nin' yetiştirdiği genç — unsurların sayısı biribirine denk gelmiye baş- ladığı sırada, Milli Eğitim Bakan- lığı, birdenbire Üç dört yerde ens- titü açıp kendi kadrolarıha hoca yetiştirmiye başladı. Bütün bu hal ve vaziyetlerin, daha açıkçası, Millt Eğitim Bakanlığınca alınan lerin neticesi olarak, tedi zi tedrisat kadroları birdenbire dol- dü ve Edebiyat Fakültelerinin u« zun emekler ve hesapsız gayret - ler pahasına yetiştirdikleri genç - ler, açı ta kaldı. Tablatiyle bu g: rip sistemi, hiç olmazsa kendi ga- rabeti içinde tenakuza düşürme- mek maksadiyle, yüksek muallim mektebi de bir emirle kapatılıver- di. Böylece Edebiyat, hattâ Fen Fakültelerinin maarif mahreci ta- mamiyle tıkanmış oldu. Acaba Edebiyat —Fakültesinin maarif mahrecini tıkamaktaki se- bep nedir? Dört beş yıldır me - todlu bir gekilde tatbik edilen 'bu baltalamanın hakikf saikleri ne - lerdir? Maarifteki plânsızlık mı, Tizaçsızlık mı, yoksa Başka siya- Arsasına gece kondular yapılan kadın Unkapaninda — Hacıkadın - cadd> deki 17 namaralı evde kiracı ©- rak oturduğunu söyliyen Makbale Ergaç matbanmıza gelerek, Zeytin bwcnundaki arsasına yaptırılan gece konduların. yıktırılmadığını, w VAbi kendini çıkarmak üzere bulaa doğundan arsasının kendisine veril: mesini ilgilllerden istemektedir. KI HABERLER Paristen *T şehrimize gelmesi beklenilen ikti di işbirliği Türkiye dera heyeti bap kanı Mr. Rüstel Dorr, bu gün #saat on altıda gelecektir. sabah, — uçakla * Dün sabah Ankaradan şehrimi- xe gelen Tekel Bakanı Nuri Özsan âyeti ziyaret etmiş ve bir müddet Vali ile görüşmüşt * Emirgân korusu, dün ilk defa olarak halka açılmıştır. Koru — her hafta Cumartesi günleri sant 13 den 20 ye kadar halka açık lacaktır. Kulübümüzün yıllık kongresi (D) de yapılacağından üyelerimizin - Galata Tersane Cad. Bugula sokak (15) No h binada hazır bulunmaları rica o- den 9/1/950 Pazar günü aat | / Erdek Asliye Hukuk Yargıçlığın- | - hest ithalât usulü ve Ticaret O- | daları tüzüğü hakkında danı 049/312 | Erdeğin Alâeddin mahallesi şah İsiyeti maneviyesine izafeten vekili Maarifle üniversite arasındaki e * Galatasaray Gençlik Kulübün- | Psikolog Göziyle Edebiyat Fakültesinin Lağvı bulundurü- | kaza hâdisesi hakkında tahkikat aç Vaçık yerlere bilgi ve Iktidar bakı- | M ve içtimat se- bepler mi? Bu noktaların aydın lanması, memle - ketin irfan tarihi için lâzımdır yok #a bunların hiçbiri değil de, Ede- biyat Fakülteleri mezunlarının ka- ite bakımından İstenilen evsafı haiz olmaması mı? Bu suale hiç tereddüt etmeksizin, hayır! diye- biliriz. Çünkü Milli Eğitim Ba - kanlığı da Edebiyat Fakülteleriy le kendi açtığı müesseselerin ye - tiştirdikleri gençleri kalite bakı - mından mükayese etmemiştir. E- İsasen böyle bir mükayese, pek İsüç olurdu. Yabancı dil bildikleri- ni iddia ederek maağşlarına birer | derece zam yapılması için müra - caat eden Memurları, imtihan e- dilmek üzere fakültelere gönderen İbakanlığın her iki grup arasında- Ki hazırlık farkını tâyin - edecek husust bir. vasıtası yoktu. Şayet Millf Eğitim Bakanlığı böyle bir fikre zahip olsaydı, münhallere kendi yetiştirdiği unsurları yer - leştirmeden önce, garp memle - ketlerinin birçoğunda yapıldığı gi- bi bir agregatlon imtihanı açar ve mından en lâyık olanları tâyin et- mek cfhetine giderdi. Böyle bir harekette bulunmadığına ve kad- rolarında açık yer kalmamasının mazeretini sırf Ücretini " ödiyerek yetiştirdiği unsurları yerleştirmek Mmecburiyetiyle ifade ettiğine gö- re, ortada böyle bir mesele olma - sa gerektir. Fakat, Milit Eğitim Bakanlığı - nın gu veya bu maksatla yarattı- ği bu buhran, Edebiyat Fakülte - lerine olan rağbeti durdurdu mu? Hayır. Bu müesselerin idarelerin- de bulunan arkadaşlar, hiç şüphe yok, istatistiklerle bu noktayı da- izah edeceklerdir. Harb yıllarının doğurduğu tehacüm, el- bette biraz duraklamış olacaktır, fakat Edebiyat Fakültelerinde ye- tişmek istiyen gençler, mezun a- gabeylerinin ancak beş yıl sonra birer münhale — kayırılacaklarına dalr aldıkları resmi cevaba rağ - men, akla ve adalet duygusuna yer veren daya iyi günlerin geleceği- NL hesaplıyarak, yılmamışlar — ve akın akın bu ilim ve fazilet o- caklarına koşmuşlardır. | Hayır, hiç şgüphe yok ki, Edebi- yat Faklltelerimiz, bu bakımdan '(dâ ilga edilmiye lâyık değildir. Istanbul radyosu Türk musikisi neşriyat şefliği İstanbul Radyosunda Türk Musi- kisi neşriyatı şefliğine Cevdet Ça?- lar tayin edilmiş ve vazifesine bap lamıştır. Tedavüldeki para ve altın stoku Türkiye Cumhuriyeti Merkez Ban- kasının neşrettiği son bültene göre tedavlildeki paramız, geçen haftadan | 15 milyon lira eksiği ile 878,031,011 | radır. Altın stokunda değişme ol- mamıştır. ö | Etimes'ut uçak kazası hakkında yeniden tahkikat açıldı Ankara, 1 (Hasasi) — Üç ay kar dar evvel Etimesgut civarında — bir tepeye çarparak düşen uçakta ölen yatandaşların alleleri kazanın batalı | emir veren bir sat tarafından vakua | geldiğini ileri sürerek yenlden tah- kikat açılması için Ulaştırma Bakan- liğina — müracantta — bulunmuşlardır. Bunün Üzerine — Bakanlık — müsssif miş ve bir müfettişini bu mesele ile tavzif etmi Tüccar derneği toplantısı İstanbul Tüccar Derneğinin aylık goplantısı. üç Temmuz Pazartesi günü Liman Lokantasında yapıla: caktır. Bu toplantıda, Ekonomi — ve Ticaret Bakanlığınca tanzim olunan Aakşam, benimle beraber Puerto | avukat Melda Orer tarafından açı- | Ratona gelmek için oynadığı 0- yundu. Öyle tahmin - ediyorum ki, buna sebep, dalma benim ya nımda bulunup, esrarı ne gekilde gözeceğimi görmek istemesi idi meselenin halline yaklaştığımı görürse beni derhal temize ha - vale edecekti. Eldiven gözü bü - tün yol boyunca - kilitli kaldı. Derken Puetro Ratonda arkada- gınız Rikardo Martinezi, evinin biraz ötesindeki bataklıkta kat- ledilmiş bulduk.> Profesör hayret etti, sonra arkadaşının da öldürüldüğünü du yunca meyus, mükedder - başını eğdi, Btiyl: «— O sırada iki Portekizli çı- ka gelip, eve girdiler. Kurbanla- rının arkası dönükken, gözünü dahi kırpmadan cinayetler işliye- bilen kız, bu sefer müthiş bir pa niğe uğradı. Çaresizlikte Porte - kizlilerle tek başına mecburiyetinde kaldım. Ben git- tiğim vakit anlaşılan kendini ko- rumak için, eldiven gözünü açıp tabancasını çantasına koydu.> (Devamı var) uğraşmak | gcili “davasının yapılan lan tapu D G yargılaması sırasında, Gedeve / ve| dan 950/21 Küplüce mevkinde vaki, Gedeve| — Erdeğin İsmetpaşa —mal inden mevkinde Bedile — Kasapoğlu ve | Ismall oğlu Hakkı Dalgıç - tarafın. | Kocabaş vereselerine ait müşterek | dan açılan tapu tescili dâvasının ya- mer'a, bunu takiben Keçi Çalmari| pılan ya: sirasında, namına başında olan çeşmenin üst tarafin-| tapaya tercili İstenilen Aynana mer da Ortaburun deresi, Yukarı Yap- | kiinde şarkan Çubükçu Raslü - vere-| c köyü mer'ası, Dedebayırı, Dede | ,.gi, Mehmet Çelikkol, garben Ab bayırına giden Kananos dağ yolur| dallah Eömüreli ve Kere Osma Gürgen Oturak, Yolçatı, Acısubaşı, | dmalen Kondarya yola, cenuban Amdıkltepe, Amizköy deresi, Küp| Hamdi Alp seytinlik ve tarlalarile İlüce deresile mahdut mezra tarla, | ahdut yüz en beş ader haşmı iki bin üzüm çotaği, Kızıl, Tesbih, | ,, gelice zeytin fldanını ve beş bi Piren ve fundalıklar ve — kestane, | Yü seytin. üç zerdali, üç badem, | kavak, gürgen ve meşe ağaçlarını | pi gnelr ağacını havi, 5882 metre İhari Bin yedi yüz dönüm miktarın |Pa aa Yaa aa aa e e ünliğe daki geyrimenkule tasarruf ve te. mellük iddiasında bulunanların mü İracaat edebilmeleri için keyfiyetin ilânına karar verilmiş ve duruşma da 18/7/950 perşembe saat 16 ya bırakılmış olduğundan mezkür gay- rimenküle tasarraf ve temellük id- dinsında bulunanların vesaiki — ta- sarrufiyelerile birlikte yevmi vakti mozkürda movzuatı kanuniye dairesinde Erdek — Asliye Mahkemesine müracaatları ilân olunur. 26/61950 ve | nanların Hukuk | Erdek Asliye luıumvıl ithalât ve ihracat rejimi esanları ile görüşmeler | yapılacaktır. Erdek Asliye Hukuk Yargıçlığın: tasarraf v> temellük İddiasında bu- lunanların müracsat edebilmeleri * çin keyfiyetla İlâvna karar verik mlga ve duruşmşa da 18/7/950 Poc şembe at 15,380 a bırakılmış goldu: #undon mezkör göyri menküle & sarcaf ve temcllük irvinsında bata vesniki — tasarrafiyelerile bidikte yevmi ve vekti mezkürda Hakuk — Yargıçlığına üracaatları lüzumu ilân olunur. 'Dün VA BUGĞUN İzmir'de “ Voroşilof Caddesi ... ,, Yobancı memleketlerdeki güzel şeylerin bizde de bulunma İsnı istemek kadar tabil ne olabi- ür? Üçüncü Selim devrinde hiyan Avrupalılaşma cereyanının gayesi bizi geri'birakan unsurla Atmak, ileriye götürecek vasıta - ları almaktı. Bu maksatla gençlerimiz yaban- cı memleketlerde tahsil ve terbi görüyorlar; onların ileri - terbiye ve tahsil metodlarımızı gerek o- kullarımızda gerek alle hayatı - mızda tatbik ediyoruz. Ayrıca dev let adamlarımız, mütehassısları - mız Avrupa ve Amerikaya seya- hatten bazı zamanlar bize fay« dalı müşahedelerle dönüyorlar. Bu arada Kızıl Rusyayı da ince- ledik. Yirmi sene evvel bu mem- leketle olan — münasebetylerimiz, sıkı denecek dereceyi — bulmuştu. Cumhuriyetin onuncu yıldönümün- de Rus generalleri Ankaraya gel- diler, sonra başlıca — gehirlerimizi folaştılar; bunlar arasında möş - hur Kızıl Mareşal — Voroşllof'da yardı. Rusyaya giden İzmir belediye Relsi orada gençliğin ruh ve be- 'den terbiyesinde mühim rol oynaz yan «Kültür Park> ları beğendir İzmirin fuar sahasındaki «Ktl- tür Park> o zaman yapıldı. İyi o- lan şey nereden getirilmiş olursa olsun iyidir. Fakat o devrin tatsız bir hâtırası da var ki, — İzmirin başlıca caddelerinden birine «Vo- roşllof caddesi» denilmesidir. Ruslar 1945 de Türklere karşı takındıkları gülümsiyen maskeyi attılar, hakikt düşmanlık hislerini açığa vurdular. Bu hâdise üzerine bir fıkra yazmış, «Vorogllot osâ- desi> isminin değiştirilmesi lüzu- muna işaret etmiştim. Fakat hah lan görüşüne, hele gazetelere e- hemmiyet vermiyen mağrur Halk Partisi idaresi, halkın arzusuna terclman olan yazımıza aldırma- miş olacak ki, caddenin - isminin hAIA değiştirilmediğini okuyucu - larımızın ifadelerinden anlıyoruz. Voroşilof bu memlekete ne gi- bi bir hizmet etmiştir ki, en bü - yük gşehirlerimizden birinin en bü- yük caddesine adı verilmiş bulu- nuyor. — Siyaset rüzgür gibidir, şimdi tatlı tatlı eser, biraz sonra kasırga olur; sık sık İstikametini değiştirir. Yabancılar bize ancak kendi menfaatleri için dost olabi- lirler ve / menfaatleri - bozulunca düşmanlıktan gert kalmazlar. r itibarla bit karış toprağımıza bile herhangi bir yabancının adın'n konmasını catz göremem. Tarihi miz en küçük bir çıkmaz sokafa bile yetecek kadar çok sayıda bü- yük adamlarla, parlak hatıralarla doludur. Meselâ Aydın hükümd ı «Umur Bey» İzmirde şehit 0- lan faziletli ve kahraman bir Türktür. eVoroşilof Onddesi> 1s- minin «Umurbey Caddesi> diye |debiştirilmesini, demokrat hükü- metimizden rica ediyoruz. Kadircan KAFLI 84 5,81 | 18,18 4,88 17,18 8,54 2046 — 19,00 2247 2,02 göre İmsakiye 1869 - 1960 senesi Ramasanı gerifine mmahsas D. 8. İmsâk — 8,15 Gün İkindi — 17,18 doğuşu — 5,31 | Akşam — 20.45 Öğle — 19,18 | Tİşasi. ev. Yataa — 20447 || —Yaz Çileri alatranga) saatile evkat | ——— PİYANGOMUZ ÇEKİLDİ (Ayda 1 gün Parasız Kumaş ve- riyoruz) adını taşıyan orijinal v yapgömüs dün Noter — buzürül ekilmiş ve 1 HAZİRAN 1950 Çarşamba gününe İsabot Mezkür tarihte alışveriş etmis BÜTÜN MÜŞTERİLERİMİLiN ellerindeki fişlerle mai racaat ederek verdikleri para ri almalarını rica ederiz. KUMAŞ ve İTHALÂT T.A.Ş ÇEski Kula) Bahçekapı 32 Teoli 25058 NOT: Piyangomuz devanı edivor (Ayda 1 gün parasız kumaş) n mak şansını, — Bayram ay- — olun TEMMUZ'da mutlaka en vi TURAL Öksürüğü Keser 26/6/950 1 » Ü

Bu sayıdan diğer sayfalar: