2 Ekim 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

2 Ekim 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Birlncitesrln BİR GEZİNTIDEN NOTLAR Berlini dolaşırken 3 [•] Hind müslümanları tanassur ediyormuş 1 Olçüsüz saçmalar Bir salonda kanapeye sıralanan, namluları tıkabasa dolu tüfekler Halılar üzerinde hırlıyan köpekler Meşhur keçi Müstahdemini ve müşterilerile hergün 4 5000 Şimdiden 2,500,000 kişi hıristiyan olmuş! nüfuslu bir kasaba halini alan mağaza azmanında.. ırtlarında taşıdıkları, yahud ellerinden yem aldıkları insanların şöhretine ortak olan hayHaftalık bir mecmuaya yazıcı arka Şuna çok emin olmak isterim ki, öl vanlar çoktur. Meselâ İskenderin Bu daşlarımızm biri tarafmdan yapılan ve çüye, biçkiye, numaraya gelmiyen hiç cephaleı!.. Bu at, Makedonyalı cihan yazılan musahabenin bu mecmua sü bir namlunun kabul edemiyeceği bu girin hayatına İssos kelimesi, Erbil kelitunlarına serptiği numarasız, ölçüsüz dağınık saçmaları, bu perişan ifadeyi mesi kadar karışmıştır. Büyük kuman saçmaları, çelmeden geçemiyeceğimi, hiç şüphesiz benimsememişlerdir. dan Issosta ordular devirirken, Erbilde bir avcı gözile bunları «manke> ede Eelbet kendileri de bilir ve tasdika şahinşahlar kaçırırken Bucephalen sır miyeceğimi bundan evvelki yazımda tenezzül ederler ki, böyle ağzına kadar bildirmiş ve bunu sayın okuyuculanma doldurulmuş çifteler değil, en hafif bir tındaydı, tarih âlemine onunla berabt giriyordu. vadeylemiştim. ' kartuşu bile yatağmda taşıyan her çifNasreddin Hocanm eşeği de öyledi Bu vaidi yerine getirmek üzere ^ te, avm hitamını müteakib daha av Rahmetlinin bütün fıkralannda, bütün mecmuayı bugün tekrar elime aldığım meydanında boşaltılarak eve öyle sokunüktelerinde o eşeğın tebessümü sezilir. zaman, bunun geçen seneye aid bir ya lur! zı olduğunun farkına varınca şu vazi Silinip temizlendikten sonra bir çif Hoca, kürenin merkezini çemenderinin Bir Hindli müslüman dua ediyor yet karşısmda bir hayli tereddüdlere tenin duracağı yer ise, salondaki ka ayağı altında buldu, yıldızların sayısını Daily Heraldm yazdığına göre son düştüm ve sonra birden karar verdim: nape üstü değil, onun mahfaza ve kılı gene onun kuyruğundaki kılları mikyas birkaç hafta zarfında Hindistanda Bir hata, bir gaf üzerinden nekadar za fıdır. yaparak bir yekuna bağladı. Bana öyle 2,500,000 Hindu hıristiyanlığı kabul et man geçerse geçsin, o kusur, o yanhş, Yazıcının ikinci saçmasma gelince: geliyor ki Hoca eşeksiz kaldığı gün neşBir avcı tarafmdan salonuna alınmış, esinden bir hayli sey kaybetmiştir. mişlerdir. Bunlar yakın bir istikbalde kendi kendini tashih edemez ve her zaman, her yerde o şey, hiç şeklini değiş yer verilmiş av köpeklerinin gelen miHindu dinini hıristiyanlık lehine terke Sahiblerinin şöhretinden hisse alan tirmeden aslmı muhafazaya mahkum safire hırlaması, diş bilemesi gülünç ve Berlinden bir görünüş decek 60,000,000 luk bir kütlenin piş * dur ve daima yanlıştır. hayvanların mühimlerinden biri de Cem 22 temmuz 1936 saat 15 te Berlinde sine renkli. Ustelik çoğunun cephesinde tarlarıdır. ayıbdır. Havlıyan, hırlıyan çoban kö Ben de işte bu görüş noktasından ba peklerinin ise salonlarda değil, bir evin Sultanm papağanıdır. Fatihin bu talihsiz yiz. Matbu programda bugün için karşı güzel güzel resimler yapılmış apartımanKütle halindeki bu hareket Hindulaoğlu yadellerde garibane can verince bülanma merasiminden sonra yerleştirilece lar bir mahalleyi temsil ettiğı gibi Berli rın Hderi Dr. Ambedkar tarafmdan tas karak o yanlışlığı avcılık namma sü hiçbir tarafında yeri yoktur. kutla geçemiyecek ve bildiğim dereceSayın Bayan Nezihe, en sonunda do tün eşyası Fransa Kralı Sekizıncı Şarl ğimiz pansiyonların adresleri, ve saat 19 nin büyük mağazalan da meselâ Beyoğ vib edilmektedir. Mumaileyh Hindulann de, elimden geldiği kadar tashiha ça muz avlarından da bahsediyorlar. Ken tarafmdan Mısırda oturan anasına gönda akşam yemeği var. Demek yemeğe lu gibi işlek bir caddenin hemen bütün eski din altında ıstırab çekmekte olduk lışâcağım. Hataya düşersem, elbet be disine atfedilen ifadeye göre, domuzun derilmişti. Lâkin eşyayı götüren H a kadar serbestiz. Ne âlâ!.. Grup halinde dükkânlarını çatısı altında toplamışa larına inanmaktadır. ni de tashih eden bulunur! bulunduğu mıntaka sarılır, her yola bir tiboğlu Nasuhun bindiği gemi, nasıl ol ve rehberlerin delâletile müzeleri, mek benzer. Avlusu bir alım satım panayın, Hiç tanımadığım bu sayın yazıcmm avcı bırakılırmış. Tanassur eden 2,500,000 insan Maladu bilinmez, Iskenderiyeve gitmedi, îs tebleri, fabrikaları.. hasılı yalniz gezil bir eşya mahşeri. Yukarı katlara çikmak barlı Ezhavaslardan olup bunlar Hindis mülâkat ve musahabe ettiği avcı Bayan Bir kere domuzun bulunduğu yere, tanbul limanına geldi. Cemin mirası da mesi pek mümkün olmıyan müesseseleri için çifter çifter işliyen asansörlerden is tanın en terakkiperver cemaati addolun Nezihe, doktor Atıf arkadaşımızm eşi, avcı ısıtlahınca <çatak», yani <dere> ve Sultan Beyazıdın eline gecti. Eşya aragezip görmek çok iyi şey amma o mües tifade etmek istemezseniz müteharrik maktadırlar. Tanassur etmek karannı bu hem eşi, hem de, şefik ve vefakâr bir bu dereden başlıyarak tepelere kadar sında bir papağan vardı. Padişah, onun seseler kadar biiyük olan mazağalan merdivenlerden birine basınız, o basamak ay bidayetinde Kerala ve Ezhava kon av refikidir. giden, dağ ve yahut tepe üzerindeki ke arabca olarak: «Allah, Cemi muzaffer Doktor Remziyi ise yirmi seneyi mü çi yollarma da «pateka>, bu patekaların görmek ve bilhassa öteberi almak için hiç adım atmadan, sizi merdivenden çıka gresinde vermişlerdir. tecaviz zamandanberi saygı ile tanırım. yakınında bunlara müvazi ve nazır ola eylesin» demeğe alıştırıldığını duymuştu. dükkânlar kapanmadan serbest serbest rır. Pek acele işi olanlar bu seyyal merHareket Hindistanm diğer aksamına Kusu yanına getirtti, söyletmek istedi. kalmak ta fena birşey değil. Biz, birkaç divenin de aynca basamaklarından çıka da sirayet etmiş olup köylerde ve kasa Bu çiftler, her iki sımf avcılar içinde rak avcıların taksim edildikleri mevkiLâkin hayvancağız, sahibinin matemini de temsile, taklide lâyık, mahir, güzide lere de <posta» denir. arkadaş, bir iki saat içinde önce hayva rak sürat ve zamandan kazanıyorlar. balarda binlerce kişi hıristiyanlığı kabu! tutuyormuş gibi göründü, «Allah Ceme birer şahsiyettir. nat bahçesini ve onun içinde aynca bir Mağazanın ötesinde berısınde dondurma, etmektedir. Domuz avcıları, bu şekilde birer pos rahmet etsin» dedi. İşte bu söz onu ta Sayın Bayan Nezihe Atıfın. nezih humark ücretle girilen Akvaryom dairesini şerbet satan ufacık dükkânlar, bir katnr Kiliseler ve misyoner teşekkülleri için zurlarında şu ihtiyar vücudümün bü ta tuttuktan sonra, sarp çalılık ve or rihe geçirdi. gezdik. Afrikanın kızgın güneşile kav da büyük bir kazino, öbürtarafta lüks bir birdenbire hasıl olan vaziyeti idare güç tün inhina kabiliyetile eğilerek aflarını manlara girmek ve girebilmek san'at Şimdi besledikleri hayvanlardan do rulmus yalçın kayalarda serseriyane ge berber görmekten müteaccib olmayınız. leşmektedir. diledikten sonra tenkidime başlıyorum: ve cesaretine malik olan ve «sarpçı> layı meşhur olan insanlara geçelim. zen veya gözümüzün önünde pençelerile Dediğim gibi burası başlıbaşına bir şehrin Ehvazalarm müracaat ettikleri Tra • Mülâkatın daha başlangıcmda, yazı denilen kimseler, ellerindeki bağlı ko Bunlardan ilk lâhzada hatıra gelen paralayıp yediği bir manda budunun çarşısı veya bir ekonomi şehridir. En üst vancore ve Cochinun Anglikan piskopo cımız, apartımanm kabul salonuna gi poylarla üstleri, başları yırtılarak çata Ebüdderdanın atıdır. Üsküdardaki Katembel hazım saatlerini o kayalarda şa katta kasablar, tavukçular, kaz, ördek, su bu mesele hakkında îngilterenin rer girmez oturduğu kanapenin bir ta ğa girerler. Bağırarak, gürültü ederek racaahmed mezarlığında Altıdirekiitürhane uzanarak geçiren aslanlar gibi se hindi, tavşan ve av etleri, şarab ve lıkör Canterboury başpiskoposile muhabereye rafına sıralanmış, namluları, tıkabasa domuzu bu sarptan fırlatır fırlatmaz be dive anılan bir yer vardır, orada yircileri hiçe sayan hayvanlar çok. Fakat mağazaları, sebze dükkânlan... Hasılı köpekleri de arkasından sahverirler. gırışmıştir. Ebüdderdanın atı gömülüdür, derler. doldurularak ağızları her neden ve hepsi öyle değil: Meselâ fillerle su a y yiyeceğe içeceğe aid her ihtiyacınıza ceKoku ile domuzun, yahut domuzların nasılsa kendisine doğru çevrilmiş iki izine düşen köpekler. havlamıya baş Uçüncü halife, Osmanın katlinden iki gırları ahaliden birşeyler çöplenmeğe a vab veren bir «Hal». Harıl harıl işliyor. Aydında incir, pamuk tüfek görüyor. yıl önce Medinede ölen Ebüdderda lışmışjar, hududdan hiç aynlmıyorlar. Gene aşağılara iniyoruz. Şu tablolar dalarlar ki, bu av'ave, posta tutan bütün Bu sırada halılar üzerine yatan, ken avcılara, domuzun gelmekte olduğunu Uveymirin Karacaahmedde gömülme Buraya dünyanm her bucağından yalniz iresinde ne güzel yağlıboya resimler var. mahsulü vaziyeti sine ihtimal verilemiyeceği için şu mezara hayvan getirmekle kalmamışlar, yaşadık Her biri güzide bir ressamm elinden çık İzmir (Hususî) Aydından gelen ha disine yan yan bakarak diş bileyen, haber verir. Ve domuz tuttuğu pate adı karıştırılan adamm kim olduğu meçları yerleri de birer parça beraber getir mış, belli.. Hele o kitabcı dükkânı!. Bu berlere göre, incir mahsulünün sonu a hırlıyan iki köpekle de karşılaşmca şa kayı takib ederken posta tutan her hanhuldür. Biz onu, ancak atından dolayı mişler. Bir tarafta ceylânlar, iki hörgüç nun kadar zengin kitablan olan bir kitab hnmak üzeredir. Bahçelerde çok az uı fak atıyor. Kalbi, «Dubl şarj> dedikleri gi bir avcıya müvazi ve müsaid noktaanıyoruz. lü develer sahrada gezerken, maymunlar hane sahibi daha bizim îstanbul tarafnr cir kalmıştır. On beş gün içinde, bahçe çift sıkılı kartuşla doldurulmuş çifte ya gelince o avcı, domuza atar. Sahibini meşhnr eden hayvanlardan Domuzun üzerine geldiğini görünce şaşılacak bir çeviklikle sık bir ormanın a da yok. Ona yakın bir dükkândan kab ler bozulacaktır. Havaların sbn günlfr patırdısile gümbürdemeye başlıyor. deki açıkhğı ve poyraz esmesi, ağacda yalvara yalvara, arka arka giderken biri de Ahfeşin kecisidir. Bin yıl önce ğaclan arasında, daldan dala atletizm lan çok metin ve zarif bir albüm aldık. Şimdi, sayın okuyucularım! Burada kendisini bir ağaca çarpan Mustafayı Irakta yetişen dil âlimleri içinde Ahfeş rökorlarını kırmakla meşguldürler. Kendi Bunlara dükkân diyorum. Beyker gibi, kalan mahsulü kurtarmıştır. Geçenlerdeki yağmur yüzünden Aydın mıntaka avcılara hitab etmiyorum. Çünkü, cAl tanımıyorum. Bu avcı modelinin şu ce adlı üç kisi vardır. Bunlardan biri gamuhitleri içinde aile ve kabilelerile birlik Orozdibak gibi eşyası başka, satıcıları sında 300 bin çuval tahmin edilen re fa» numara tek saçma atan, yayh, o saretine karşı ben de ona: liba Küçük Ahfeş ezber etmek istediği te yaşıyan bütün bu hayvanların «daüs başka olduğu için, «Fransızca konuşan kolte 200 bine düşmüştür. Şimdiye kayuncak tüfek kullanan çocuklar bile *Ey Âşık Ömer!.. Aç başını... Tuz eke derslerin zihninde yerlesip yerleşmediğisıla» ya uğramalanna meydan bırakılma bulunur» diye ilânlar gördüğümüz için dar İzmire 130 bin çuval incir gelmiş bilirler ki hiçbir silâh ağzına kadar dolcekler!> ni anlamak için onları keçisine takrir earadık. Bize Alsaslı olduğunu sonra söy tir. Devlet Demiryolları idaresinin tamış! durulamaz. Bu hakikat ise, saygı değer dermiş. Zaman, Ahfeslerin cisimleri giliyen güzel, masum bir kızcağız göster rife tenzilâtı üzerine bazı küçük sermaMısraını hediye ve takdim ederim. Dükkânlann kapanma saati gelmeden yazıcının basm meydanma serpilen şu bi isimlerini de unutturdu. Fakat, Ahfediler. Onun delâletile aradığımız şeyleri yeli incir ustaları da incir mmtakasına Domuza: Berlinin meşhur mağazalanndan Vert saçmaları kadar meydandadır. şin keçisi, türkcede de kuvvetli bir tabir bulduk ve en nâdide kızlardan domuz giderek bizzat mahsul almış ve İzmire Cicim, nonoşum, yavrum, etme, haymı da bir görelim, dedık. Elimizde Şunu bilmek lâzım gelir ki, her çifte sucuğuna, en narin ipeklerden sığır budu dönerek bunları işlemiş, tacirlere sat namlusunun uzunluğu, normal olarak eyleme, git işine... diye yalvaran, bu olarak hâlâ kullanılmaktadır. Demek ki pansiyonumuzun adresi olduktan sonra Ahfes, bugün keçisinin şöhreti sayesinde na kadar herşeyden gözleri doyuracak mışlardır. 65 santimden başlar, 75 santime kadar yırtıcı, vahşi canavarın önüne ekmek kaybolmaktan neye korkacaktık?.. Pamuk mahsulüne gelince, maalesef, tehalüf eder. Kartuşlar ise 65 milimet parçaları doğrıyarak sadakai merhamet meşhur oluyor, anılıyor demektir. bir mebzuliyetle sergiler gösteren bu Verthaym bir mağaza mıdır, yoksa Aydın mıntakası pamuklarmda mühim reden 75 milimetreye kadar bir uzun dilenciliğine çıkan Şakir, şükretsin ki Son günlerde bu şöhrete imrenenler, muhteşem alışveriş sarayından ancak saimparatorluk devrinden artakalmış bir ce zararlar vardır. Atça ve Nazillide lukta imal edilir. Bunda da yalniz her parçalanmamış. Bu avcı yamağı da be tıpkı Irakın keçiden şöhret alan o dil â at 19 a doğru avrılabildik. saray mıdır, birdenbire bunu kestiremezyağmurdan azan çubuklar mahsul ver çiftenin kalibresine göre kutur hacmi nim bildiğim Şakir ise, nazik, nahif, limi gibi ün sahibi olmak istiyenler türeAli Kâmi AKYÜZ siniz. Bu mağaza ismini üç dört bin nümemiştir. Çiftçi, tarlasım derhal süre değişebilir. sakin, yürürken gezdiği yerlere bâr odi. îstanbul gazetelerinde imzalan çıkan rek bu faydasız kökleri kaldırmak mecfuslu bir kasabadan alıyor. Müşteri ve Şu halde bir çifte namlusunu ağzına lacakmış gibi basmıya korkan ve daima bütün muharrirlerin yazılarma dil uzatburiyetine düşmüştür. satıcıîarile hergünkü nüfusu da bundan kadar doldurabilmek için birbiri üze Şakir yaşıyan ince beden ve ruhlu bu mak suretile Ahfeşimsi bir ihtısas hissetAmerikan cinsi tohum. bu mmtaka rine kaç kartuş istif etmek lâzım gele arkadaşımıza da: aşağı değildir. Dört beş kat olmak şartile da iklime tamamile uymuş ve yüksek ceği keyfiyetini çok düşünmeye hacet uzunluğu kadar derinliği de olan bir tirmek istiyen bu esersiz münakkidlerin <Aveılık bir şikâr şey mi accb? randıman alınmıştır. Aydın yakınında yoktur. Bu, imkânsız olduğu gibi böyle f Beylerbeyi sarayını gözönününe getirin. adını istiare ettikleri adamdan farklan Gönül avla... Budur şiari cdeb. > bir çiftlikte bir fidan üzerinde 570 koza ağzına kadar dolu atacak bir tüfeği de Yalniz bizim sarayların o tatlı renkleri Ahfeşle keçisinin rolünü bir arada oynasayılmıştır. Beytini her zaman yadetmek üzere imal edecek bir fabrika, dünyanm hiç Berlinin ve bütün Alman büyük şehirlellk mekteb talebesinden mıs olmaktan ibarettir. bir tarafında vücud bulmamıştır, ve tavsiye eylerim. rinin hiçbir binasında yok. Binalar hep alime kadar herkese lâzım Tiftiklerin menşe şehadetna bulması da muhaldir. Bu, şaşırtgan bir imtizac olsa bile hoŞu saçma torbası dediğim makalenin fabrika dumanı renginde. Besbelli fabmalumat hazineai mesi tadil edilecek Sayın Bayan Nezihe Atıftan sorabi patlayıp döktüğü saçmaların da topuna şa gider bir durum değil!.. rikası çok olan yerlerde binalar nasıl olsa Tüccarın muamelelerini kolaylaştır lir miyim ki, verdikleri şu beyanatm birden: M. TURHAN TAN bu rengi aldığı için. Sonraları Aalp dağ10 cildi de tamamdır. mak için tiftik ve yapağılara aid menşe yazılış tarzını ve kendine isnad edilen Av saçması bir zaman tükenmez lan eteklerinde üç gün dinlendiğimız şehadetnamelerinde bazı tadilât yapıl bu hataları görmediler mi? Gördülerse <Dünya tükenir, yalan tükenmez!» Garmiste i?e evler çiçeklerle yanş ederceması daha münasib görülmektedir. O niçin tashih etmediler? Yahut gördüler, da idare heyeti de bu ciheti kabul et tashih ettiler de biz mi farkmda ola Beytile cevab veririm. [•] Bundan evvelkiler 25 ve 27 eylul tamiştir. madık? rihli sayılarımızdadır. Bedri Ziya AKTUNA Hayat Ansiklopedisi isteyiniz Yarım Adam Efzun zabitinin attığı kurşun omuz ba sun, dedi. Teşekkür ederim kumandanım. Si~ şımdan doğru kol kemiğimi kırmıştı. On* başı cebimdeki sargı ile yaramı sardı. zin de gazanız mubarek olsun, diyerek Kolumun ağrısına rağmen muharebeye aynldım. Yaralılar ve esirlerle berâber 1 devam etmek istiyordum. Boğuşmak hır geriye döndüm. sını, akıttığım kanlar değil; akan kan Onun hikâyesini büyük heyecanla din. larım bile teskin edememişti. Fakat yüz* liyen misafir erkeklerden biri kalktı; ağ~ Cumhurivet,. m 'efrika»' 83 lıyarak Ercümendi alnından öptü. başım, geri dönmemi emretti. Abidin Daver DAV'ER Benim de kardeşim, dedi; DumlurAkşam oluyor, muharebe bütün şiddeEtrafımdaki neferlerden biri yarala gümü yana iterek geriye fırladı ve kaçnarak yere yıkıldı. İri bir Efzun çavuşu t:. Hiç yanımdan ayrılmıyan hakraman tile devam ediyordu. Ric'at eden düşma* pınarda tam büyük meydan muharebe • onu süngülemek için üstüne saldırdı. Bir Ömer onbaşı üzerine saldırmıştı. nm peşisıra ilerleyip giden kıt'amın ar sinde, zafer kazanılırken şehid düştü. sıçrayışta, testereli kasaturayı onun fis Yanındaki neferler de zabiti takib etkasından hasretle mahzun mahzun bak Saniha, hayran hayran Ercümende batanınm bir karış üstünden böğrüne sapla tiler. Fakat Mehmedcikler peşlerini bı kıyordu. Tunc yüzlü gene zabit, şimdi j tım; harbetmeğe doyamamıştım. ; dım; sonra kıvınp geri çektim. Dağ gibi rakmıyorlardı. Zabit kafasma Ömer onBir araya toplanan yaralılarla bera gözünde büyümüş büyümüş, insanlığın düşman çavuşu, öldürmek istediği Meh başıdan müthiş bir dibcik yedi. Başındaber, sargı mahalline doğru giderken fır üstünde bir mahluk, bir harb ilâhı olmu§j medciğin yanına devrildi. Ölmemişti. Bi ki tas kafasma gömüldü. Ötekiler sırtlaka kumandanımıza rastladım. Biraz ev tu. İçinden: 1 zimki onu gırtlağından yakaladı. Yerde nnm ortasına yedikleri birer süngü darvel: «Ah, kahramanım, ben sana taparım,] boğuşmıya başladılar. Ben, onu bıra besile yere serildiler. « Bir saate kadar karşıki sırtların iş hiç kimse olmasa da sana sarılsam, kuri kıp başka bir düşmana saldırmak iste Soldan düşmanı çeviren bölüğümüzün galini isterim, haydi marş evlâdlarım!» şunun deldiği omzunu öpsem, bin defal dirn. Kasaturamdan kanlar sızıyordu. bombalarından sonra süngüleri de işe Diyerek ateşe ve ölüme sürdüğü kıt'a öpsem» diye düşünüyor, şu anda yalniz Beş adım ötede iki neferle bir zabit, başlamıştı. Efzunlar da, bütün cesaret ların muvaffakiyetini kendisine haber olmadıklanna pek çok hayıflanıyordu. I üzerime doğru geliyorlardı. Sıçradım, ay lerine rağmen iki taraftan vaki olan bu verdim: Ercümend, Sanihanm bakışlarından! ni zamanda düşman zabiti, otomatik ta müthiş hücuma dayanamıyarak kaçıştı Emriniz yerine getirildi efendim, bütün düşüncelerini anladı. Büyük bir bancasile bana iki el ateş etti. Sağ onv lar. dedim. Karşıki sırtları tuttuk, düşmanı scvinc ve iftihar duydu. Fakat bu sevinj zuma şiddetle bir şeyin çarptığını duy Biz takibe devam ediyorduk. Sağ kogeriye attık. cine biraz teessür de karıştı. 1 dum. Süngümün ucu zabitin göğsüne daZabit kafasına Ömer Onbaşıdan müthiş bir dipçik yedi lumdan kanlar sızdığını gördüm. Yanınv Ceketim omzumda ve gömleğimin ko • «O, beni, Ercümendi, şahsımı değil ^ yanmıştı. Fakat bilmem neden, kâfi kuv dan aynlmıyan onbaşım, «yaralandın be" lu, elim kan içinde idi. Yaralı olduğumu kahraman Türk zabitini seviyor» diyej vetle itip iyice saplıyamıyordum. Sağ koSağ kolum tüfek tutmuyordu. Fakat hü biraz daha düşmanı kovaladık. Sonra, gördü, demır gibi sesile bana: yim» dedi düsündü. , lum tutmuyordu. Yunan zabiti, elile sün Gazanız mubarek, yaranız kutlu olSağ omzumun altı sızlamağa başladı. cumun sarho§luğu ile aldırış etmedim; yaramı sarmak için ceketimi çıkardım. lArkası var] \

Bu sayıdan diğer sayfalar: