25 Temmuz 1936 Tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 15

25 Temmuz 1936 tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

nur. Fisagor, Ele Mektebi, Seot Erigöne, İs- lâm Mutasavvıfları ve nihayet Giordano Bruns da aşağı yukarı aynı fikirde idiler. Spinoza ve Sehelling'i de bu zümreye koyabiliriz. Ancak filozolun zamanındaki üniversite profesörleri bu hususta bir istisna teşkil ederler. Onların bütün gayreli panthöisme'i mağlup etmekti. Halbuki bütün bu adamların ve bilhassa Seho- penhauwer'in fikri panthöisme'e istinat eder. Şu halde kesret ancak hâdiseye erişebilir. Onun için moi ve non-moi arasında her türlü maniayı kaldırırsak aldanmış olmayız Bi- lâkis kaldırmazsak aldanmış oluruz. Birincisinde Hintlilerin Maia dedikleri illüziyon, ikincisinde acımak denilen hâdise meydana gelir. İşte ah- lâkın metafizik temeli bu acımaktır. Binaenaleyh ahlâk şuradadır. Her fert kendini bir başka fertte, bülün fertlerde görmeli.. Bunun müm- kün olması için de tabiatiyle fertlerin bulunma sı gerektir. Öyleyse principium individuationis şeniyelte vardır. Böyle olmasaydı adalet ve ihsan denilen iki esas fazilete imkân kalmazdı. Fakat fert te tamamen görünüşlür. Lâkin be- nim varlığım şuurumun hudutları içinde bana göründüğü gibidir. Buna sanskrit dilinde « Tat Twam Asi --sen busun!» Denir. Bu «sen bu- sun » her faziletin prensibi olan merhamet şek- linde görünür. Merhamet ise her türlü eyi hareket şeklinde meydana çıkar. Bilâkis egoizm, haset, kin, hun- harlık ve kölü hazlar hep Tat Twam Asi'den olmayan fikirlerden gelir. Tat Twam Asi bizde galip veya mağlup olduğuna göre Empödocle'un dostluk veya düşmanlık dediği hislerle karşı kar- şıya geliriz. Düşmanlığa tutulmuş kimse kendini yenip nefret elliği kimseye girebilseydi hayret- ten donakalacaktı. Çünkü o nelfrettiği kimsede kendini bulacaktı, Rüyada gördüğümüz herkes, önce kendi tasavvurlarımızla, yaplığımız şekil- lerdir. Uyanıkken de mesele aynıdır. Mesele o kadar kolay anlaşılmaz, fakat tat twam asi'dir. Bize hâkim olan bu iki his hareketlerimize de tesir eder. İyi adamın ruhu ancak böyle- ce kötü adamın ruhundan ayrılabilir. Kötü adam her yerde ve her zaman kendisi ile ken- disinden başka, bütün varlıklar arasında aşıla- maz bir engelin bulunduğunu zanneder. Ona göre kâinat, kelimenin en öz manası ile, bir non- moi'dır. Kötü adam önce bunda bir düşman görür. Onun için hayatında dışına verdiği ilk not şüphe, haset, kin ve kötü sevinçtir. Bilâkis iyi adam kendi cevheri ile homogöne olan bir kâinatta yaşar. Başkaları onun için bir non-moi değildir. Bilâkis bu adam dışında bulunan her- kes ve her şeye «onlar da benim» der. Onun için kendini onların tabii bir dostu hisseder. Bilir ki her varlık kendi varlığı ile alâkadar: dır, kendi varlığından bir şeydir. Böylece o her- kesin saadel ve felâketine iştirak eder. Ve iti- matla herkesten aynı sempatiyi bekler. İyi adamın (oruhunda yaşayan duruluk, nefse, itimat, sükün ve itminan işte bundandır. Ve bundandır ki herkesi ve her şeyi etralında iyi bulur. Halbuki kötü adam zavallılığında başkalarına ehemmiyet vermez. Bazan itimadı olmadığı halde başkalarından yardım dilenir. Eğer bu yardım ondan esirgenmezse kendinde bir minnet duymaz. Yardım bir iyiliktir, fakat kötü adam bunu başkasının bir ahmaklığı telâk- ki eder. Ve yavaş yavaş bir nahvet ve şüphe inzivagâlına çekilir, zorla ümitsizliğe düşer. Görülüyor ki kötü adam için insanlar bir non - moi, iyi adam için bilâkis bir c'est moi encore' dur. Böylece merhamettir ki insana kötülüğü aflettirir. ; Fakat merhamet de Ethigue'in büyük sırrı olarak duruyor. Çünkü sadaka veren bir ada mı düşünelim: Bu adam tamamen lânefi hare- ket etmiş değildir. Dilencide görüp bulduğu kendi kendisine acıdığı için sadakayı vermiştir. Biz sadakayı dilenciye değil, dilencide sezdiği- miz fakirleşmek (tehlikesinde olan kendimize veririz. Böylece acımak duygusu da tersine dönmüş bir kendini vermeden başka bir şey olamaz. Yani non-moi'yı c'est moi encore te- lâkki elmemiz günün' birinde moi'nın non - moi olacağını bildiğimizdendir. Ölüm korkusu öz ahlâka imkân bırakmıyor ki.. Hayır, acımak da gülünç ve zavallı bir duy- gudur. İnsan insan değil bir Haccac olmalıydı. Fertlere kötülük yapmaktan ne çıkar? Biz he- pimiz aynı zavallıyız. Asıl kötülük ona yapıl malı, ki bizi bu kadar zavallı, bu kadar tat twam asi yarattı. Miraç KATIRCIOĞLU 14

Bu sayıdan diğer sayfalar: