29 Ağustos 1936 Tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 13

29 Ağustos 1936 tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Şimdi ölmeliyim dedi, çünkü bütün ar- kadaşlarım birer birer giderken onlara hiç bir yardımım dokunmadı o da yurdundan çok uzak yerlerde öldü ve intikamı boynumda kaldı. Artık vatanımın aziz topraklarına dönemem, şimdi ölmek istiyorum. Çünkü ne Patrokl'ü, ne de ilâhi Hektorun kıhcı altında can veren bir çok arkadaşları kurtarabiidim. Arzın faydasız bir yükü halinde gemiler.min kenarında oturup kaldım, Halbuki cenkte tunç etekli Akhalılar içinde benden da- ha cesuru : yoktu. Ötekiler de içtimalarda müm- tazdılar. Ah! Yere batsın bü en kâmil insan- ların bile göğsünü bir duman gibi şişiren bal. dan tatlı öfke... İşte bir hiddet ki ben: insan ların hükümdarı Agamemnuna karşı tahrik elti. Fakat acılarımıza rağmen geçmişi unutalım ve rubumuzu daha büyük ihtiyacın icabına göre çevirelim, Ben şimdi cinin meydanına fırla- yıp oaziz başiu katili olan Hektoru öldü- receğim. O zaman artık ölebilirim. Bundan Jupiter ve diger ilâhlar da memnun kalacaklar; çünkü muratları yerini bulmuş olacaktır. Hergü- lü ve sonra Satürn'ün oğlu, ilâhlar ilâlu olan Jüpiterin kendisini yarılgaması kaderin hük- müne ram olmaktan kurtaramadı. Yine Jono'nun yenilmez kini ve siyah yüzlü parkın eli onu aldı. Şu muhakkak ki böyle bir yazı da beni bekliyor. Benim de cesedim âyinle yığılmış o- dunların üzerine uzalılacak.. Fakat bülün bun- lardan evvel büyük bir şan kazanacağım ve bir kaç Truvalının, bir kaç zarif sineli Dardanyalı- nın narin yanaklarından süzülen yaşları ellerile sildirip derin hıçkırıklar dökdürdükten ve on- lara çoktanberidir cenk meydanlarından çekil- miş olduğumu anlattıktan sonra.... — Eyannel Sevginle beyhude beni yolumdan alakoymaya çalışma, çünkü çeviremiyeceksin, dedi. Gümüş ayaklı ilâhe derhal cevap verdi: — Ah oğlum! Sözlerin çok doğru; hem arkadaşlarını üzerlerine saldıran korkunç ölüm aletinden korumak şerefli bir iştir. Fakat o pr- rl, pırıl yanan muhteşem tunç silâhların şimdi Truvalıların elindedir. Parlak tolyalı Hektor onları omuzlarında taşımakla gururlanıyor. Ma- amalih bu zevkinin çok devam edeceğini zan etmiyorum. Çünkü ölüm yanı başındadır. Fa- kat sen herhalde benim buraya geri geldi- gimi görmeden Ares'in kanlı işlerine karışma. Ben yarın Helyos yükselirken sana şanlı Heles- tos'un elinden çıkma, şahane silâhlarla gelece- 12 ğim, diyerek oğlundan ayrıldı ve kardeşleri olan deniz ilâhelerine döndü: — Ummanın sonsuz derinliklerine, o baba- mız ihtiyar Nerenin mekânına dönünüz ona keyliyeti anlatıp benim yüksek Olempe çık- dığımı ve kudretli sanatkâr Helestoslan oğ- lum için muhteşem silâblar istemeye gittiğimi söyleyiniz, dedi. Bunun üzerine kızlar derhal denizin dalyalarına karıştılar gümüş ayaklı ilâhe de oğluna o asil silâhları getirmek üzere Olem- pe doğru yükseldi. O, Ölempe doğru yükse- lince Yununlılar ölüm saçan Hektorun karşısın- an bozgun ve perişan sahillerdeki gemilerine Çanakkalenin kıyılarına doğru yığın yığın dö- küldüler. Bu belleri güzel kemerli Yunanlılar Palrokl'ün cesedini cenk meydanından kurtara- madılar. Aynızamanda bülün Truvalılar da at- larile, cenyâverlerile, hiddetli bir alev yibi par- layan Hektor ile hep onun üzerindeydiler. Şanlı Hektor onu gölürmek hursile üç defa ayaklarından yakaladı ve Yunanhları gayrete getirmek için en yüksek sesile bağırdı. Fakat üç defasında da Ajakslar şiddetli bir müdafaa ile onu ceselten uzaklaştırdılar. Bununla bera- ber büyük bir inançla kendisine güvenen kalı- raman, kâlı cenge karışıyor, kâh korkunç nare- lerle olduğu yerde karşı koyuyor, fakat hiç bir zaman geri çekilmiyordu, Tıpkı dağlarda ço- banların gözleri dönmüş aç bir arslanı ondan uzaklaşdıramadığı gibi iki müthiş cengâver olan Ajakslar da Priyamın oğlunu Patrokl'ün göv- desinden ayırıp atamıyorlardı. Hektor onu sürüklemek ve götürmekle şe- relin en yükseğine erecekti. Olemplten Jüpiterin ve diger ilâhların haberi olmadan Jononun gönderdiği ayakları kanatlı İris, süratle Aşile yelişip uçan bir eda ile ona: — Kalk, insanların en korkuncu olan Pele oğlu! Koş, gemilerin önünde kendisi için müt- hiş bir şiddetle çarpışılan Patrokl'ün cesedini kurtar. İki taraf birbirlerini yiyorlar. Yunanlılar kurtarmak, ötekiler rüzgârların surlarını döğ- düğü İlyon şehrine götürmek için uğraşıyorlar. Fakat hepsinden fazla şanlı Hektor, onu sürük- lemek ve başını narin boynundan ayırarak bir kazığa geçirmek için yanıyor. Kalk artık, ça- dırından çık. Patroklü İliyonun köpeklerine o- yuncak elme, aziz arkadaşının ölüsü zelil olursa senin için zillettir, dedi. Salih Zeki AKTAY

Bu sayıdan diğer sayfalar: