8 Eylül 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

8 Eylül 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Te — ., İ dar iyi ve uygun bir rejim takip ede- miyorlarsa, gıdalarında yağlı madde- ler fazla bulunuyorsa, bu ihtilâtlar daha da çok olur. Yağlar ve hpold- ler ve bunların hir şekli olan koleste- tin, danıar duvarlarına çöker ve ar- teryoakleroz yapar, kabacası damar- lav sertleşir. Bâzan da arterit de- nilen damar iltihapları n:eydana çı- kar Bu hal daha çok bacaklarda ve ayaklarda olur. Tıkanalı damarlar ayakları besliyemez. Kargrenler or- taya çıkar ve kangrene uğramış kı- sımdan ayağı veya bacağı kesmek &erekir. Kalbin damarlarında da tı- kanmalar, daralmalar ve iltihaplar olur. Bu zaman da 8 anjini veya miyokard enfaktüsü orıaya çıkar. Gene damarlardaki bozukluklardan ötürü böbrek iltihabı -nefrit-, tansi- yon yükselmesi, katarakt ve retinit meydana gelebilir. Hattâ beyin da- marları da daralıp tiıkanabilir. Bulun- Te göre bu ihtilâtlar da muh- telif Daraliııler ve dimağ belirtileri gösteri Rejim ve tedavi l) iyabet rejiminin ana prensipi şe- Kkerli maddelerin kısılmasıdır. Yağ- lar ve albüminli maddeler de azaltı- lacaktır. Retim düzenli olacaktır. Ya- ni her Üç maddeden de yeteri kadar ihtiva edecek, fakat hastanın kilo al- masına, yağlanmasına ve şişmanla- masına engel olacaktır. Hastanın yaşı- na ve işine göre kilo haşına 20-35 ka- sağlaması kâfidir. Karbonhidrat- lardan 175 gram, protid olarak 250 gram, yağlardan da 125 gram ihtiva edecektir. Az miktarda kahve ve ça- ya müsaade edilir. Tatlı içkiler mese- 1â şarap, bira verilmemelidir. Bu rejim Je işi idare etmek mümkün olmadığı zaman ilâç tedavisine baş vurmaktan başka çare yoktur. Hem iyi çalışma- van pankreas bezesini uyandıracak ve bolca ensüllin salmasını temin ede- cek bir İlâç mevcut değ ldir. Yalnız ensülin bu noksanlığı gidermektedir. Bir ümit q imdi diyabet tedavisinde yeni bir * takım sülfamid maddeleri kulla- nılmaktadır. Şeker dilşürücü sülfa- midler denilen bu yeni ilâçlardan Üüçü -BZ 55, D 860 ve 2254 RP- hâlen kliniklerde bolca kullanılmaktadır. Bu , ilâçların piyasaya ağızdan alınan komprimeler şeklinde Ssunulmuş bu- lunması, ensüline olan üstünlüklerini teşkil etmektedir. Her glin birçok iğ- ne yapılmaması hastalar için ehem- miyetli bir şeydir. Antidiyabetik sül- famidlerin tesir mekanizması henüz pek belli değilse de pankreasın içinde bulunan ve ensülin ifraz eden beta hücrelerini kamçıladığı veya alfa hüc- relerini tahrip ettiği düşünülmektedir. Bu ilâçlar ehemmiyetli kan, böbrek, karaciğer-hastalığı bulunanlarda ve- ya allerjisi, deri hastalığı olanlarda kullanılmaz. Günde 5-6 komprime ile tedaviye başlanmaktâ ve tedricen a- zaltılarak günde bir komprime ile uzun bir zaman devam edilmektedir. İlâç bazan da ensülinle beraber kullanılmaktadır. FPakat her halükârda, beslenme işinde ciddi bir rejim tatbiki zaruridir. 4KİS, & EYLÜL 19659 (A 3 1 5 - - AY * N İ ( "'Clı]x Örnek olmak S ilenin en büyük vazıfesi, hiç şüp- 4 he yok Kİ, çocuk — yetliştirmi:cklir. Çocuk sahibi oluimyan çiltlerir. ha- yatta ne kadar acı çekliği düşünülür- se, çocuk sahıbi olanların bu yüzden saadet duymaları gerekir. Çocuğun dünyaya gelişi şatafatlı bir ıştir. Anne dokuz ay müddetle çocuğa ve kendine giyim hazırlığı yapar. Güzel bir loğusa yatağı hazır- lamak için günlerce çarşı pazar do- laşılır. Hele ilk çocuksa heves daha da büyük olur. Doğum günü gegirce. bütün aile büyük bir heyecanlâ dal- galanır ve nihayet bir bebek dünya- ya kavusur. Eğer çocuk erkekse, sıy- rılamadığımız eski bir gelenek yüzün- den ailenin sevinci iki misli büyür, sağda solda iftiharla bir “oğlan” doğ- duğu söylenir. İşte her evde çocuk böyle bir hava içinde dünyaya gelir. Gene birçok evlerde çocuğun gıdası- nı temin etmek, sağlığını korumakla birçok meselelerin halledildiğine ina- nılir ve ana abanın — vazifelerinin bunlardan ibaret olduğu fikri benim- senir. Halbuki, çocuk doğduğu an- dan yetişkin çağa kadar ana ve baba için Üzerinde uzun uzun kafa yoru- lacak bir broblem olmalıdır. Her an düsünmek, her halin Üzerinde dur- mak, her müskülü çözmek icap eder. Çocuktaki terbiyesizliğin, anlayış- sızlığın, hırçınlığın ve saygısızlığın müsebbibi etrafındakiler ve bilhassa ana ile babadır. Anlayışı iyi ve kö- Oyun çağında çocuk İnsan 7 Sinde neyse... CA İN a a d tüYÜ avırma kahiliyeti henüz teşek- — kül etmemis olan çocuklarda etrafın- dakilerin hareket tarzı çok m dir, Çünkü çocuğun elinden, gördü- ğünü olduğu gibi kapmaktan buşka bir yey gelmez İşten şikâyet eden, yorgunluk bahanesiyle, kolu kırılan koltuğu tamir etmekten kacınan bha- ba, derslerine çalışmıyan yahut ufak tefek işlere yardım etmiyen, meselâ tavuklara yem vermek — istemiyen, satıcıya kadar gidip gazete almıyan çocuğuna karşı haklı olabilir mi? Ço- cuk terhiyesinde örneğin ehemmiyeti bilyüktür. Her gördüğünü taklit eden cocuk önce en vakın cevresini, bil- hassa anne ve habasının davranışla- rını takirf eder. Onun için çocuklu evi lerde cocuklnnn yanında her hare- ket sözde âzami dikkati göster- mek sarttır_ Anlayışlı olmak, kızma- dan önce düsünmek, cocuğu tetkik e- dilmiş doğru fikirlerle itaat altına almak lâzımdır. a Bir çok ana ve babalar çocukları nın mesuliyetsiz ve beceriksi larından şikâyetcidirler. hissi itimatla aşılanabilir. Çocuğa iti- mat duyulup, bu itimat belli edılnıezî se, mesuliyet duygusunun uyanmı ması da tabit karşılanmalıdır. v tarayıp ören anne, çok mühim bir ' olduğu gun bu işi çocuğa bırakırıı;, Çocuk heykeltraşın elindeki ça dan başka bir şey değildir. Şekli rTecek olan terbiye edendir. Çoc aksi hareket etmeye zorlayan, ya muameledir. Küçük vaşlarda edinilen mes yetsizlik ve becenksızlık ileri

Bu sayıdan diğer sayfalar: