27 Ekim 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

27 Ekim 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SARİS, 2” MUSİKİ Konserler Şehir orkestrası Geçen Pazar İstanbulda verilen ye- ni konser mevsiminin “Birinci Kon servatuar Konseri” ciddi ve müsiki severleri sevindirebilecek — başarılı bir açılış sa.yılabı Bu baş: bırkac yönden beliriyor: 1. Şehlr orkestrası ve şefi formun- aydı. 2. Solist olarak katılan genç piya- nist Gülây Uğurata, geleceğin parlak bir virtüozu olacak kadar Ümit uyan- dırıyordu. 8. Konservatuar idaresi bu yıl ye- rinde bir kararla her konservatuar çok sesli konser programına bir Türk bestecisinin eserini koyuyo: Herşeyden önce, uzun yıllara va- Tan bir geçmişte memleketimizin ide- #list müzisyenleri tarafından büyük fedakârlıklarla ve yorulmak bilmez orkestra şefi Cemal Reşit Reyin sa- yesinde, İstanbulda ilk defa yaylı saz- lar mizin üniversel musiki yönünde ilerlemesini halkın ciddi mül- zik kültürünün gelişmesini arzu etmi- yen tek sesli musiki gerileyicilerinin köstekleyici karşı koymalarına karşı İstanbulun biricik senfoni orkestrası- nın mevsim başında karşımMızda sapa- ası kücümsenmiyecek ve n ses kalitesi- kal ve hacimli, tonalite- sinin daha yuvarlak ve yu rak bugün kulağa daha hoş gelmesi- nin elbette bir sebebi vardı. Bu sebcp meydandaydı. Orkestranın bütün âAlet- leri bikdiğimiz gibi geçen yıl Rockefel- ler fonundan yapılan bir yardımla ye- mlenmlşu Gerçi, müziğe ıslıdadı ol- Hnde iyi cins bir âletle elde edilecek neticenin iki m parlak olacağı da rinde solist değerinde sanatcılar da yok değildi. Bunların eline geçen ka- liteli sazlardan gereken venmı alabi- 'lecekleri de ş'üphe götürm Şef Cemal Reşit Reye gelmce Her gerçek sanatcçı gibi bilgisi, ateşli mi- zacı, hassasiyeti ve diğer iyi yanları yanında her artistte olduğu gibi ufak tefek kaprisleri, asabi halleri hoş gö- rülmeli idi. Bütün bu unsurlar gerçek bir müzisyenin taşıdığı özelliklerdi. Cemal Reşidin bu orkestrayı kurmak ve geliştirmek yolunda, pek cüz'i mad- Ği karşılık karşısında harcadığı emek, ne söylenirse söylensin. küçümsenecek cinsten değildir. Onun, bazen idare e- derken seyircilere -dinleyenlere değil!- #ok tesiri yapan hattâ bazen gülüşme- ERİRr 1920 . GrS v : eee aş MA Cemal Reşit Rey Jimnastikçi! lere yol açan aşırı, adetâ jimnastiği andxran hareketlerl müziğin derinli- e in: istemiyen, kulaklarıyla değil gözlenyle dinliyen kımseler için tuhaf gelebilir! Halbuki görünüş altında, elinde büyüm kestrayı birlik ıcınde tutnn inanılmaz bir tılsım mevcu! . Bu kendine hâs idare tarzı, orkest uzennd bir oto- rite; monotonluktan çıkmayı sağlıyan Ve coşturan bir unsur haline geliyor. Nitekim herhangi bir eserin “expres- sive” ifade isteyen yerlerinde bu aşı- rı hassasiyet, seslerin sıcak arak aksetmesini sağlıyor. Orkestranın bu durumu ne yazık ki madalyanın bir tarafıdır. Madalya- nın diğer taratı ise, her musikiseveri Üzecek bir hâdiseyi taşıyor: Mevsimi parlak bir konserle acan Şehir Orkest- raşının durumu mali imkânlar mese- lesi bakımından hiç de parlak değildir. Fedakâr orkestm üÜyelerinin dışarı- dan sağladıkları gelirler dışında, or- kestra Üyesi olarak -radyo yayını, pro- va vesaire dahil -ellerine gecen para geçimlerinin ancak onda birine kâfi- Üstelik, bir kaç idealistin şahst e- mek ve parasiyle kurulmuş olan Tür- kiye Filârmoni Derneği ilgisizlikten maddi sıkıntıya düşmüstür. Bu sebep- Je, geçen yıllarda olduğu gibi Flârmo- ninin abonman konserleri düzenlene- miyecektir. Bu yüzden Şehir Orkest- rası bu konserlerle elde edeceği imkâ- nı da kaybetmiş oluyor, Flârmoni Der- neğinin yardım kapısı kendisine ka- panmıştır. Feragatli gef, gef yardımcısı ve e- * : anlar, aynca bu yi orkestranıf bir elin, Belediye dışında Devlet eli- in de uzanması artıt kaçınılmaz bir Zarürettir. Program B irinci Konservatuar Konserinin programına gelince: YÜklü ve ca- zip bir programdı. Fakat, eser sırasi, Başta calınan Benja.min m” adlı ilız bestecls!mn değerlı bır parcasıydı Orki estruyonu renkli ve kudretu eser beste hâs mod! Azmıştı. Adından anlaşıldığı g'ıbı “Ölülere ruh istirahati” temin İ- nu karartmıyabi- lirdi. Üstelik bu eser çoğunluğun an- hyabileceği bir tarzda yazılmamış- tı. müziğin — bütün zore luk ve çapraşıklarını taşımaktaydı. Böyle bir eserin geniş halk kitlesine ir uvertür gibi sunulması hatalı ol- muştur. Halbuki programın ortasında veya. sonunda bu parça mükemmel yer ala' Pr gramdaki ikinci parca, Alman- yada “Nasrettin Hoca” adlı eseri ile kendini tanıtmış olan değerli 'Türk bestecisi Ferit Tüzunün “Zeybek ve Halay”ı idi. Bu eser, orkestrısyonu ve motifleri ile yadırg ç virtüozlarımızdı GüÜlây U- ğurata solist olarak katıldığı piyano Bteratürünün harcıâlem olmuş fakat Büzelliğini muha!azı ed Pıyano Kon . “Adagio” ya is- tenilen duyguyu katmasını bilen genç p yanist“Allegro marcato” ya tuşlara biraz fazla yüklenmenin ver- diği yorgunlukla girdi ise de, eseri ptarlak bir şekikdle bmrebildi Gülây U- ğurtanın bir tek eksiği var: Kuvvetii tekniğinde muvazeneli olarak idare e- demiyor. Bunu aklı heyecanına ver- — mek gerekir. Şayet bu ender bulunan — kuvvetini ve “tnqe" parlakhgım dah& muntazam bir “tem içinde ayarla- yabilirse, gunumüzün hayırlı genç vir- tüozları arasında ver alması yakın bir gelecekte gerçekl Şİr. Beri n “Benvenuto Cellini” u- vertürü ile bırm ci Konservatuar seri dinleyicilerin samimt alkışlıı_—; a-. rasında sona ereken İnsanı lna "Hoşgeldm Şehir Ork esırııı" a eliyor. —ati ei a .d_;. »

Bu sayıdan diğer sayfalar: