3 Nisan 1930 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

3 Nisan 1930 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 Tefrika numi 23 Mütareke senelerinde ELE GEÇMİYEN HIRSIZ ÇETESİ Bu yeni kıyafetimle bir sefaret me- muruna benziyordum. Pangaltı polis merkezindeki arkadaşımızın kim ol- duğunu öğrenmek Kendi kendime: — Acaba, bizi neraketle yaka- Jayıp götüriyorlar mm? Diyordum. Celâl bey arkamızdan sesleni- “yordu: — Misbah bey! Bizi unutma- yanız.. Bu gece çok rahatsız oldunuz... — Biliyorum. — Kusura bakmayın! Apartıman kapısından caddeye çıkınca geniş bir nefes aldık. | ve nasıl Heyecan ve endişemizi kimseye | belli etmek istemiyorduk, Tesadüfen geçen bir otomobile ik.. Tepebaşında indik.. Oto- mobilden şüphe etmiştik. Oluryal | Belki de yerimizi ve arkadaşları- mızı öğrenmek için, bu esnada, oradan böyle bir otomobil geçirt- mişlerdi. Her ihtimali nazarı dikkate almak lâzımdı. Aksi gibi, şoförün yanındaki muavini de iri yarı bir adamdı. Yolda bir iki defa başını çevirip bize bakmıştı. Bedia bu bakışı manalı bulmuş olacak ki, geföre: Emrini vermişti. Tünele gelince: — Misbah bey burada inelim! Dedi. Şüpheli otomobilden ine- rek, yan sokaktan tekrar Tepe- başına geldik ve izimizi kaybet- tikten sonra, başka bir otomobile binmeğe mecbur olduk. Halbuki, şoför muavini biraz çapkınca bir gençti... Benim gibi iri yarı ve kalıpsız bir adamın ğınıııdz böyle yakışıklı, güzel ?r kadın görünce — gözünün ucile dikiz etmek fırsatını ka- Şemamştı . Benu — çikminiş degildim amm; yaparsın ki, Elmayeterim ” Yd ur mobilin içinda, arısı, çıngal Çıkarmak becim” için keyifl bir iş olurdu! İkinci otomobille Hamalbaşına doğru gidiyorduk. Bedia hayretle sordu: O, hususi ikametgâhı- mıza gideceğimizi zannediyordu. başında, sokak içinde, yüksek bir evin önünde- durdu. 'nim, o dakikaya kadar kumpan) efradından hiç birinin bilmedigi gizli bir odam vardı. Bedia bu odamı ilk defa gö yordu. Burası çok sessiz ve emin bir yerdi. Bedianın kulağına: — Aman, dedim, sakın burada diye bana Misbah veya Kadri hitap etme! Mamafih, ev sahibi Bediaya —uzun — uzadı verecek vaktim yoktu. Derhal soyundum ve değiştirdim... Artık Suriyeli Mis- bah bey değildim. Bu yeni kıya- fetimle şapkalı bir ecnebi olmuş- 'tum. Bu gösterişli kıyafetimle bir sefaret memuru - vaziyetini takın- "i — Yavrum, bir güzel tesadüfle, yakayı ele vermeden kurtulduk. Fakat, Pangaltıda tevkif. edilmiş olan arkadaşımızın kim olduğunu | verir ve teşkilâtımızı ifşa ederse. Yazan: İskender Fahreddin izre yola çıktım... | yakalandığını anlamak, ona göre, kumpanya tarafından esaslı bir tedbir. düşünmek | —| Tlmanlarımızdan biri 8) lâzımdır. 2 — Köle 4) - Bir re — Çok doğru söyliyorsun, Kadri | — 3 — Âzamızdan biri 2) - Nota 2). ı.eyıço zavallı arkadaşımızı kur- | — 4 — Nota 2) - Borca mukabil verilen tarmak için ge mümkünse yap- | kâğıt 5) malıyız. 5 — Bağışlamak 2) - Zamiri şahsi 1. — Lâkin nasıl yakalandığına | — 6 — Açık mühabere varakası () hayret ediyorum. Avrupanın en meşhür eğlence - şehirle- Bedin tereddütle şu suali sordu: | rinden biri 3) — Kadri bey! Hatırıma bir şey | — 7 — Zamiri şahsi 1) - Baş ) geliyor: Malümya, bu B — Baüyük'akar su 6). Bir ağaç'9). jusla ters tarafını da Va 0 yakalanan arkadaş bizi ele Aynanın önünde - rovelverimin muayene ederken: — Bedia, dedim, buna imkân şar 2 — Bir vazifeden kendi kendine ay (Mabadi var) Kiralık mağaza Vakıf akarlar müdürlüğünden: 1 — Eminönünde 63,65 atik ve 53,56 cedit No. Selânik bonmarşası mamile maruf - vakıf mağaza |- haziran - 930 tarihinden 933 - senesi mayıs gayesine kadar üç sene müddetle kiraya verilecektir. Müza- yede kapalı zarf usülile 18 - mart - 930 dan 7 -nisan - 930 pazartesi günü saat 15 € kadardır. 2 — Talipler müzayede ve münakasa ve ihalât kanununun (10cu) maddesi mucibince teklifnamelerini bir zarf derununa vaz ve temhir veüzerlerine isimlerile şöhretlerini tahrir ederek mezkür memhur zarf ve (1575) lira miktarındaki teminatı muvakkate, makl ilmühaberi veya ayni miktarı natık Bank kefaletnamesile mühürlü bir zarf derununa vazedilecek ve mazrufun üzerine teklif- 'namenin bu mahallin talep ve isticarına âit olduğu işaret olunacaktır. 3 — Müzayededen akdem teminatı muvakkate suretinde ve ikinci eden 4) olunacaktır. 4 — Talipler müzayedenin yevmü zarfı bir makpuz edilecektir 5 — Taliplerin Vakıf Akarlar Müdürlüğüne müraceatla umumi şartnamenin bir suretini alacaklardır. Dahili müzayede olanlar tarafın- dan işbu şartaame ahkâmı münderecesi tamamen kabul ve ziri imza kılınarak balâda (2ci) maddede muharrer teklifname ile birlikte mem- hur zarf derununa mezkür şartnamenin konulması lâzımdır. İnşaat münakasası Emniyet sandığı müdürlüğünden: Türkiye Ziraat Bankası Umum müdürlüğü, İstanbulda Cağaloğlunda kâin olup elyevm Emniyet sandığının tahtı işgalinde bulunan binayı tadil ettirecektir. Bu işe talip olanlar aşağıda yazılı vesaiki ibraz ından mukaddem işbu mukabilinde Encümeni İdare Riyasetine tevdi mali kabiliyetini göster tarafında t Sandığı Müdürlüğüne müracaatla bu hıplıkı pilân, mukavele ve şartnameyi onar lira mukabilinde alabilirler. Bu iş için ancak 20 nisan 930 tarihine kadar — teklifname kabul olunur teklif mektupları kapalı zarfla Ankarada Türkiye ziraat B: kası umum müdürlüğüne ve İstanbulda Gağaloğlunda Emniyet sar müdürlüğüne tevdi olunmalıdır. İşi deruhte edecek zat ihale bedelinin */, 10 nu nisbetinde teminat gösterecektir t bankası mütlak / sürette her hangi bir talibi tercih za eder. yoktur! Nizamnamemizin birinci | "iyak g) ğ DA aa 3 < Nİ g) 2 Bir fenk 8 Te yon Ünla ğ K | X Z şintadiir © uai 3) ÜRnelk « ı bantar G — Musiki tabirlerinde * Deri ile gizli teşki kemik arasında bulunur — Sen merak etme, Bedi Ankara, İle: fstâhbul “arasındaki gın! Ben adamlarımdan eminim. syonlardan biri 7) - Rabıla edatı 2). | 'alnız, şimdi anlamak istediğim Başta bulunur 8). bir şey var: Acaba, kotese giren | — 9 — tıkbahar çiceklerinden 4) - Nota 2) arkadaşımız kimdir? 10 — Derece, tabaka, sira 9) - Himayo Her akşam bir hikâye Haliç kenarındaki saat Otomobil, fabrikanın — pis onbirde durdu. Murat Nail Bey, yere in rektör odasına giden koridora girdi. Pembe yüzlü, mükemmel traşlı, taze olmasına rağmen eli sindeydi. Külrengi elbiseler deki kocaman vücudu. ile acele acele ilerlerken azıcık soluyordu, ine saat dokuz buçukta gek mesi lâzımdı; fakat, altı aydanberi, yani fabrikatör Nigehbanzade Sa- lâhaddin Beye ortak olduğundan sokağında — ilk hevesli günlerdeki intizamı — müstesna, — işte, hep böyle geç kalıyordu. zengindi; iyi yaşa- ; gece eğlencelerin- farkına varmıştı erken - kalkmak, bütün hüsnü niyetine rağmen kabil değildi. Bunun, her gün biraz daha farkına varıyordu. Mamafih, sermayesini Nigeh- banzade'ye teslim ettiği zaman, müdiriyette faal bir iş izzat teklif etmişti. Büyük mezi- yetleri olduğunu sanmıştı. Hüsnüniyet sahibi idi. O zamana| kadar işsiz. yaşamıştı; artık işle- /e servetini kendi nemalan- tatbikatı pek olmuştu. heyhat, — Murat bundan dolayı haylı müte- tembenllikle itham ikinden de utanı- tazaman — işine gelirdi . gün — fabrikadan — ayrılmıyordu. Murat - Nail'in Nigehbanzade'ye karşı büyük bir hüsnü teveccühü hem de ondan çekiniyor gibiydi. Karşısında daima sıkldığını duyu- yör; asıl tal har edemiyordu. Hem, birkaç zamandır, bir şeyden şüphe- leniyordu da...Acaba şeriki cidden kabelede bulunduktan sonra, bi, kapı itti; ve, maroken eşyalı ciddi tefriş edilmiş bir odaya girdi. yazı masası kullanılmadığı yani , Murat yazı masası idi. Öbüründe ise Nigehbanzade — Salâhaddin Bey, her zamanki gibi, hesapları rüyetle meşgul Şerik, azizim! - dedi. - Afedersiniz * vallahi, gene geç kaldım! — İstağfurullah, / istağfurullah, Beyefendi Nigehbanza- vurla cevap verdi.- intizama mecbur değilsiniz. İşleri ben rüyet edi- yorum. Murat Nail, hakir - ve zelil bir hâlde, yerine oturdu. Bir cigara yaktı. Eline, daktilo ile - yazılmış bir kağıt aldı; ona baktı; - sonra yerine bıraktı; ve koltuğuna yas- landı. Şerikinin sözlerine - içerle- diğini belli etmek istemiyordu. — Bu sabahki postadan birşey çıkmadı mı? - diye sordu. Nigehbanzade, başını kaldırdı. — Hergünkü —muhaberat ... O kadar mühim cevapları daktilo ettirdim. — Yarın da sizin yerinize ben çalışırım... Erkenden — gel Bu gece üçte yattım de Doğr rusu, ciddi bir adam için yakış- 3 Nisan 1930 Hem , bu sıralarda nefis pilicim — var.. On — dokuzundi Eğlenmekten hoşlinyor. Neyler niz ben de - gezdiriyorum bu yavrucağı Samimi bir gevezelikle esrarını anlatmakta devam etti. Nigeh- banzade, bir el hareketile, onu susturdu. — Vallahi, Beyefendi, tekrarlı- yorüm: Caniniz ne isterse onu yapın! Bana hesap vermek, ben- den özür dilemek mecbi değilsiniz. Zevk ve set gayet tabi bilmecburiye , iktizası, — sa'yı lanmanız hem — Evet.. Bu bahsi konuşuruz.. Bunu - söylediği esnada, — Nail, mümkün olduğu derecede soğuk davranmıştı. Mevzuubahs olari mesele, işlerin uri tevessüünü temin için yenibaş- 'tan sermaye vazetmekti. Nail Bey, prensip itibarile, bu işe taraftardı. Fakat, Nigehbanzade, oun tazyık eder gibi bir tavır takınmıştı. Bu sebepledir. ki, Nail, cevabını sür'atle vermek lüzumu hissetmi- yordu. Şerikine karşı elinde kuvvet vardı: Para! Bu tefevvukunu ona hissettirmek istiyordu. —Kendi menafiim namına ko- aynı zamanda namına da söyliyorum! Nail Bey, asil bir tavırla: — Bundan zerrece şüphem yok! -cevabını verdi. H Nail Bey, daktilo edilmiş kâğıt- gene eline aldı. Okumasını zaman, kağıtları gene Yeni bir cigara yaktı. Bir an tereddüt geçirdi. Eski süpheleri tekrar aklına geldi. Birdenbire, bir hamle yapma; » karar verdi. — Bana bu kâğıtları daktilo eden Fahriye Hanım mı kuzum ? - diye sordu. — Evet... Zannederim... soruyorsunuz ?... — Bu yazı pek sersemce yazıl: Niçin mış da ondan... Koskoca cümleler atlanmış... Her satırda — birkaç yanlış. Şeril — Öyle mi? - diye sordu. — İsterseniz siz de bakın.. İşte... Bir, bir daha, bir daha, bir dahi: ediyo- rum ki, bu kızın yaptığı bütün işler berbat... Öbür — daktilo- larımız iyi... — Bir iş «becere- miyen sade bu Fahriye hanım.. — Beni hayrette bırakıyorsu- yuz.. Buna hiç dikkat etmemiştim. — Asıl hayrette kalınacak şey, sizin bu işe dikkat etmemiş ol manız. - Bu derece beceriksiz bir. memura karşı nasil müsamahakâr olduğunuza — hayret) ediyorum... Fahriye Hanımı çıkarıp yerine başkasını alın. — Bu kız bana pek- hatırlı yerden tavsiyelidir... Hem, ailesine de bakıyor.. İşinden çıkarmak yazıktır. N şöyle bir manalıca: stelik, pek de güzel, de- dedi. Şeriki sıçradı. — Ne demek istiyorsunuz yani? (Sonu yarına) Nâkili: (Hatice Süreyya)

Bu sayıdan diğer sayfalar: