10 Ekim 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

10 Ekim 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ingiliz sularında bir kaza. çiltere sularına gelmişlerdi. sonra Londraya yaracaklardı. Ispanyol güzeli Londraya serbest çıkamıyacağina kanaat getirmiş Şehre tehlikesiz girebilmek için bir. çare batırmak! Genç ve muhteris kadın bu feci tasayvurunu kuvveden füle çıkarmak için evvelâ uzaktan bir vapurun geçmesini bekliyecekti. Sonra ambarlardan birine inerek $u deliklerinden birinin kapağını açacak ve gemiyi kımsenin haberi olmadan su hücumuna maruz bırakacaktı. Şilebin böyle bir tehlikeyi ko- layca savuşturmağa tahammülü yoktu. Ambarlar yüklüydü. Ispanyol güzeli güverteye çıkın- €a, uzuaktan sıksık geçen vapur ları gördü. Gemi tedricen batacağı icin nasıl olsa, imdadına yetişecek bir vapur geçecekti. Zaten hava tamamile sakinle- Geminin dört kayıgı vardı. Bu kayıklardan birile berbalde ho- ulmak tehlikesinden e kurtulaca- ğından emindi. İspanyol müganniyesi bu işi bir gün evvel yapmak istemişken, geceyi dehizde kayık içinde ge çiremiyeceğini tahmin © edince ertesi güne tebir etmişti. Tim - Tom makine dairesinde tayfalarla konuşuyor ve onlara yardım ediyordu. Geminin baş vearka ambarında kimseler yoktu. Ispanyol dilberi | evvelâ baş ambarlardan birine indi. Burada bir kaç sığır ve koyun vardı. Bu hayvanları geminin süvarisi Ne yorktan Londraya hediye götüri Yordu, Genç kadın bu hayvanlar arasında kara gözlü bir koyunu sevmek için bir kaç defa ambara inmişti. Orada kendisini görseler bile şüphe etmiyeceklerdi. İspanyol güzeli koyunun boymuz- larını okşarken etrafı tecessi etti. Geminin su kesiminden çok aşağı bulunuyordu. Tamamile suyun içine tesadüf eden ihtiyat bir islim borusunun vidasını yavaş yavaş gevşetmeğe başladı. Bu borunun iki büyük menfezi vardı. Bunlardan birisi doğrudan doğruya ambara, diğeri de makine dairesine gidiyordu. Müthiş bir facianın en heye- canlı sanhelerini bile büyük bir soğuk kanlılıkla oynyan Ispanyol dilberi evvelâ ambara giren men- fezi açtı. Buradan hücum eden sular o kadar şiddetli fışkırmağa etmelerir AŞK DİLENCİLERİ Nakledan: İSKENDER FAHRETTİN Geminin baş tarafı o kadar alçalmıştı ki, ambarlardaki hayvanların su içinde boğuldukları bile görülüyordu. AKŞAM Matbaacılık şubesi Rekabet kabul etmez derecede ucuz fiatlerle iş yapar. Kitap, Mecmua bastırmak isteyenlerin bu ucuz fiatlerden istifade tı Bundan başka en müsait şeraitle kartvizit, mektup ve zarf başlıkları, makbuz, fatura, sirküler ve sair tap işleri yapılır. Telefon: 21434 başlamıştı ki, hayvanlar bile garip bir ürkeklikle tepinmeğe ve ka- çışmağa başladılaı O, tehlike ına vüs'at ver- mek kastile diğer vidayı da açtı. Ve arkasma bakmadan süratle ambardan güverteye çıktı. ambara hücum eden suyun vapuru yolundan kesecek veya bir anda batıracak kadar tehlikeli olma | yacağını tahmin ediyordu. menfezini Eğer yalnız ami açmış olsaydı, tahmi mıyacaktı, Fakat, o, iki nun menfezini de açmıştı. delikten giren deniz suyu kazana hücum ediyordu. Geminin İs düşünce makine birdenbire dur- muştu. İspanyol muganniyesi ambardan çıkınca doğruca üst güverteye çıkmış ve kamarasına gidip yat- mıştı Birdenbire geminin tayfası ve makinistler | telâşa düşmüşlerdi. Herkes: — Makine dairesini su basıyor. öttürmeğe başladı. Ameleden biri baş anbara | girmek istedigi halde deniz su- mile! istilâ et- i hayretle görerek eline ge- can kurtaran simidile kendisini denize attı, Bunu gören gemiciler birer birer güverteye çıkarak kayıkları indiriyorlardı. Geminin baş tarafı o kadar ak çalmıştıki, ambardaki hayvanların 83 içinde boğuldukları bile görü lüyordu. Bu esnada telişla sağa sola koşanlardan biri vardı: Tim - Tom... Zavallı polis hafiyesi, bilmem kaçıncı defa olarak, hayatta gene p olmuştu. Bir şeyden haberi yoktu. Mütemadiyen: — Kaza... Kaza... Diye bağırıyordu. 'kamarasında yatıyo, şonuzl Tim - Tom, kendisini hapisha- neden kaçıran kadını ölümden | kurtarmayı en mukaddes ve in sani bir vazife biliyordu yanındaki — merdivenden İspanyol güzelinin kamarasına koştu. — Batıyoruz, madam! uyuyor musunuz? Diye haykırarak kamaranın kapısını. açtı. Genç kadın yatağına uzanmış uyuyordu. Gürültüyü işitince gözlerini açtı. Kapıyı vurmadan niçin girdiniz? (Arkası var) © e ederiz. adres kartı, | meğe başlamışlardı Sis yağmuru Atina halkını büyük telâşa düşürdü Son gelen Yunan gazeteleri | Atinada misli görülmemiş semavi bir hi den bahs iyorlar, 7 teş- rinievvel akşamı, saat 7 buçukta, şehre sis yağmağa baş lamış, ortalık iki adim ilerisini görmeğe imkân bırakmıyan kalın bir sis taba sile örtülmüştür. Sis o kada kesif idi ki, sanki topraktan beyaz duman fışkırır bissini veriyordu. Halkidikya geçen hafta vuku bulan şiddetli zelzeleler, ve sademelerden evel oranın da böyle sis dümanlarile büründüğüne dair ortada dolaşan rivayetler, halkı büyük bir korkuya düşürmüş, herkes evini, barkı bıraktığı gibi, dişarıdaki geni meydanlıklara — fırlamıştır. Ibti- yarların şimdiye kadar böy- İe bir hadise görmediklerine dair söyledikleri sözler, halkın korku- sunu daha ziyade kuvvetlendiriyor- du. Bu esnada Atina şehrindeki elektrik ceryan kesilince, halkın korkusu panik şeklini almıştır. Bu sis, bir kaç saat sürdükten sonra yavaş dağılmağa | baş- lamış ve bunun şiddetli bir zelze- lenin başlangıcı olduğuna dair halkın kalbin: bürüyen manasız korkuların hiç. yere yerinde olma- dığı anlatılmış yavaş yavaş kadır- lar, çoluk çocuklar evlerine dön- Atina metcorok Bu hadise bir sis yağmurundan başka bir şey değildir. Bu son günlerde cenubi Egede, havada Şiddetli sıcaklar yüzünden, de- nizde ki tebalıhurun fazlalaşması, havada ki rutubeti çoğaltmış, ve bavayı nesimide ki tazyikide art- tarmıştır. Cenubi Egede bu sıcak bavalar hüküm sürerken, Avrupanın şi- malinde havalar soğumuş, sicak- lık derecesi fevkassıfır beş, de- reçeye kadar düşmüştür. EMLÂK SAHIPLERİ! Kira kontratları tecdit zamanı yaklaşıyor | Kiracılarla münakaşa ve pazarlık her vakit müşkil ise de bu sene ahval dolayı- sile daha güç olacaktır. Bu nahoş münakaşalardan kurtulmak isterseniz. EMLÂKINIZİN iDARESİNİ Bahçekapı Taşhan No. 20-21 - 2d mukim UMUM EMLÂK ACENTESİNE TEVDİ EDİNİZ! TELEFON i inizi elendi için gönde i omura' pr «Xnoll» ek birkaç del yarım | adasında | artık, Ben bir musikişinasım. madiyen piyano başma geçer; tecrübeler yaparım... Konukomşu da bundan bizar olur. Bilhassa, kapı karşı komşumuz Meryem hsnımın sinirlerine, benim piyanom fena halde dokunıyor muş... Meryem hanımın deniz lışan benim bu musikim uykusuna mani oluyormuş. Çocuğu da piyanomdan uyanıyor muş... Meryem hanım, zevceme hergün şikâyet haberleri | yolliyor.. O akşam, gene kavga ettik. Kom şumuz penceresini açtı. Pencere- me karşı; — Gece saat on ikiden sonra çalı çalmağa hakkınız yoktur! Alem uyuyacakl- diye haykırdı. Halbuki, aksi gibi, benim de ilhamım, ancak gece yarısından Sonra geliyor. Aklıma esen notaları deftere kaydettim. Bunları ertesi günden evvel piyanoda tecrübe edeme- mekten mütevellit bir asabiyetle yatağa girdim. Yorganı başıma gektim. Buhran içinde bir uykuya daldım. Bu suretle uyunan uykudan hayırmı gelir?.. Insan elbette asabi asabi rüyalar gi Ben de, rüyamda Meryem hanımla kavgamıza devam ettim! Bu acar kadın, piyanonun kapağını kilit- emiş, anahtarını da almıştı. Bes- telerimi tecrübe etmek istiyordum. bir türlü muvaffak olamıyordum. Rüya içinde pek sıkıntılı bir vaziyeteydim. — Sükuttan bizar olmuştum. Musiki istiyordum... Musiki... Anahtarımı vermesi için, Meryem hanıma yalvarıyordum. Komşum anahtarı bana uzaktan gösteriyor ve alay ediyordu. Piyanomu işaret ederek “ — Açıl kiliti * — Açılmaz * — İnek içti, “ — iek nerede Ve alay du: — Bööööööl Ve tekerlemede dağa kaçan ineğin taklidini yapıyor, benimle alay ediyordu. Anahtarımıda ver- miyordu. Fena halde kızıyordum. Piyano çalmak istiyordum. Nihayet Mer- yem hanımın üzerine yörümeğe, onu tehdit edip anahtarım zurla almağa kalkıştı. O, alayına devam ettir — inek nerede? — Böööööö... Böyle müthiş bir sesle inek gibi bağırırken, vucüdu, rüyalara nasıl bir suhuletle garip bir istihale geçirdi. Bizim komşu Meryem İ hanım, bir an içinde, inek olu verdi “— Inek dağa kaçmadı. Dağ yanmadı. Külleri savrulmadı, Işte ben buradeyim!, Dedi. Üzerime hücum etti. Öyle bir hücum ediyordu ki, eklikten de çıkmış, bo- galaşmıştı. Korku içinde, kaçıyordum. O, beni, bütün hızile kovalı yordu, Ayni zamanda, haylarıyor- — Böööööğl! Aman yarabbil.. Şimdi. artık, uzaktan da, başka bir takım bu- ğaların böğürerek | beni takibe koyulduklarını işidiyordum. Kan ter içinde kalmıştık. Birdenbire uyandım. Fakat uyanmam da, sesin ke- e mani olmadi Gene, zaman zaman, sükütün sinesini çakiçak eder gibi, ufuk- yerinden bütün şebir sen yayılıyorduş — Annel Umacı geldi! - ağlaşıp baykırışlarını işidiyordum. Pençereyi açtım. Muntazam fasılalarla sakil ses devam ediyor, deniz tarafından geliyor. Karım da” fırlamış, beni birlikte pencereye koşmuştu. —'Ne var? Ne oluyo? Deceal mi çıktı ? Aman, başını pencere den içeri sok... Eğer Deccal çıktıysa, boyauzların dallanıverir de başın dışarda kalır, - dedi. Dışardan aynı ses o derece müthiş aksediyordu ki, karımın bu cahilâne sözlerine mukabelede bile bulunamadım. Ona: “ — Sen boynuzlarımı dallan- dırp budaklandırma da, Teccala aldırma... Ondan gelmez..,, diyemedim. Esasen, hâlâ, rüya umu sanıyordum. Çünki, pence- Teyi açar açmaz, karşı pencerede Meryem hanımla göz göze gek miştim. Ancak beliren şafağa karşı, bir elinde bir fincan kahve, öbür elinde. bir ince siğara keyif çatıyordu. Şehrin üzerinde çalkalanan bu garip ve gayri tabi böğürtüden muzlarip olmayor gibiydi. Hattâ, sanki oda işitmiyordu. Beni görünce: — Nasıl, beğeniyor musunuz.?- dedi. - Siz, musikişinas olduğu- nuz için sesinden anlarsınız... İşte sis düdüğü çalıyor. Bu düdüğü, deniz fenerlerine kocam yaptı. Ve nasıl? Beğeniyor musunuz? öööö. keyifli keyifli kabvesini çekti, Yok, hayır! Geceleri piyano çaldığı için onu oynatmıyan bir musikişinasın, sabahleyin uyku- sunu kaçırdığından dolayı intikam almıştı da bu sebeple keyfleniyor değildi. Şayet keyfi bundan olsa idi, onu belkide haklı bulacaktım. Meryem banım, kendi sevgili ko” casının eseri olan bu düdüğün kerih sesini dinlemekle, haki katen, amma hakikaten, büyük bir konser | dinlemiş okadar mest ve babtiyardı. Artık ber siali bab, kahvesini börpürdetiyor, igarasını tellendiriyor. babın sisli havasını ciğer- k, keyifle dinliyordu: Hatice Süreyya Otomobil çarpmış Arabacının bacakları kırılmış beyğirlerin de kafası parçalanmış Evvelki gün Karagümrükte bir otomobil çarpması — olmuştur. Karagümrükte oturan arabacı Ha- ın evvelki gün araba ile Mah mudiye caddesinden geçerken bir« denbire karşı taraftan şoför Hak- idaresindeki otomobili olanca başlamıştı Hasan bir kazaya meydan vers memek için arabayı bir kenara çekip durdurmak istemişse de kabil olamamış, otomobil hizile arabanın üzerine yüklem miştir. Bu çarpışmada Hasan otome- bilin altına yuvarlanmış, ayakları karılmıştır. Otomobilin çarpmasile beygirm de başı parçalanmış ve otomobilin ön kısmı kırılmıştır. Yarak ara bacı Hasan hastahaneye kaldın ir Hakkı yakalanmıştır. mış, şol

Bu sayıdan diğer sayfalar: