8 Nisan 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

8 Nisan 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 8 Tstenildi ği gibi çalışılamıyor Milli takım işini başka türlü halletmeliyiz Biz milli takım anketimize pi i Her acim mevkileri Bu hale söle yila bir ça re bulamıyacağını geçen hafta yazmıştım. Amatör oyunculara işlerini güçlerini bıraktırıp id- mana getirecek imkânlar bizim “alime elinde değildir, si il için ak- luma e bir çare var; oda milli takım karsin daha ciddileştirecek ve halk nazarın- da işe başka bir mahiyet ela oş mevsim- ler için federasyon klüblerin d- bir proğram hazırlar ve iki üç da üç maç yap- mak üzere çağırırsa eldeki milli le çıkarlar. İstan- bul muhteliti yahut takviyeli bir klüb ismile çıkaracak milli takım namzedlerini ciddi maçlarda daha severek seyrederiz. Bu hafta da tığımız mili? takım anketine gelen cevablar- dan. bir kısmını aşağıya koyu- yoruz. 51» ei takım şu selikde olma lıdır Ya - Yaşar, Faruk - Esad, Rıza, İbrahim - Fikret, Fuad, Ra- sih, Muhteşem, Niyazi, İtanahmed; Saim bi e takımın şekli şöys olmalıdır öm - Lüttü, Y - Cevad, Nihad, Esad ? Niyazi, Salâhad- din, Rasih, Fikret, Rebii, rey vap Se ibrahim, Ve- hab, Muz ” Büyükelr Ferid ımımız anlayışlı (ooyniyan yunculardan yüzümüzü daima sinek şekilde şöyle yapılma» Avni - Lütfü, Yaşar - Fe; İhsan, Nihad - Fikret, Şeref, Ve- hab, Salâhaddin, Said. ihtiyatlar: Nazmi, Sami, Niya- dali zi, Rebii, Cevad, Hüsn Salâhaddin çi 159 Günlerdenberi gazetenizde in- tişar eden milli takımlarda 935 İstanbul şampiyonu Fenerbahçe- nin orta muavini Ali Rizanın is- mini göremiyoruz. Bu genc oyun- cu Fenere girdiğindenberi mun- tazam antrenemanlarına etmiş ve o; ında gösterdiği yüksek enerji ve 5 iyi 3 takımının şampiyonluğunda yük- sek bir varlık olmuştur. Yapılan mille kulübcülük hisleri al e Mir görülüyor. idesl takım şöyle olma- bile Avni « Yaşar - Ali Riza - Esad, Ali Riza, Lütfü - Niyazi, Fuat, Vehab, Şeref, Fikret. N: ...Nevzat Mı Bence yapılacak takımın şekli ur: Avni - Yaşar, Faruk - Esad, Lütfü, Feyzi - Niyazi, Muhteşem, Rasih, Şeref, Fikret. acettin Tunçay. Bence ye kadar çalışan oyunculara ir iki ilâve ile (A) ve (B) edge i takım yapılmalı ar, Hüsnü » Hasan, Ali Rıza, Feyzi - Necdet, Muhteşem, Ali, Salahaddin, Re- bii, Bahçekapı : Hüseyin Mili takım siyle Ayni « Lütfi, Faruk (Yaşar)- Fikret, Rasih, klein - Re bii, Şeref, Vahab, Muhteşem, Niyazi, Mühendisteri: 502 Naim Milli takımın şu şekilde taşki- lini muvafık buluyorum: Avni - Lütfi, Yaşar « Feyzi , Lütfi, Esad - Rebii, Şeref, Rasih, Muhteşem, Niyazi, Mühendisten; 510 Kemal Yaka Amer lar örülen m yene IHakemin se) — hücum etmek üzere köyoda bekliy alman Şimelin © yu Aleme kaybe ma nınde çeklimiş resmi doğrula, Libertas takımını kazanabilecek miyiz? Avusturya futbolünün eski deh- ağ my cularının gene bizim için büyük tehlike teşkil ettiklerini kabul et- meliyiz. olsa Viyananın dördüncülüğünü kazanan bir ta- kım bize epi şeyler gösterebilecek kuvvettedir. Cuma günü ilk maçlarını Ga- latasarayla oynıyâcak olan Li- bertaslılar ikinci maçlarını Güneş klübile, son maçlarını da Fener- le yapacaklar, Viyanalılarla karşılaşacak üç takımımızın birçok şüpheli yer- lerini Libertas maçlarında anlı- e beklediğimiz oyun- mühim görüyoruz . ir —— etsinler ülerinin milli ta- Se ini GAR sebebleri malümdur. İstanbulun en ei lan Mi malik olan üç klübümi le aç yapmak için mi wi Ülkenin klübünü İzmire elitle | bir bilmektir. futbolcüldrinin olacak- ları netice İstanbullularla arala- ndaki farkı anlatmak için gü- zel bir fır dev ır. İzmirliler acele ederek Viyana takımını angaje eden klüblere müracaat ederler- se fena olmaz zannede zannederiz. Dünya boks şampiyonu eçen ay Amerikalıların dün- ya şampiyonluğuna namzed gös- terdikleri Haması Hamburgda mağlüb eden Alı imelingin cihan şampiyonu Max Birle nere- de döğüşeceği her memleketi alâ- kadar eden bir mesele oldu. Amerikan boksörü- nü Şimelingin ayağına getirt- mek üzere epi para fedakârlığı- na katlandılar, Fakat Amerikalı müteşebbisler para işinde daha me es ape ee şanıpiyo” u Max B anda Ameri- la, döğüşmek nn bir kontu- Tat imz: — ttılar. Bugünkü vaziyete göre Alman Şimelingin cihan şampiyonluğu “ #nvanını kazanması için bir çare kalmıştır. O da Max Bire dah uygun gelen şartları kabul ederek ya gitmi nya ağır siklet boka m le im önünde çil heyecan Amerikali Hamasa tekrar 8 Nisan 1935 İBAHAR Yazan: Muazzez Tahsin «Adam sende, dünyada mağ- &rur kadın mı olurmuş! İşte sana yemin ediyorum ki bu bahset- ütiğin genç kızı ilk gördüğüm ak- Işam, sizin yanınızdaz dudakla» urından öpeceğim, Onun mis Hol- ugenc kızı daha mağlüb edece ji küstah cesaretine ve bir gün evvelinden arkadaş larile hazırladığı senaryoya rağ- men Suad, lokantada Feyhanı gördüğü zaman hakikaten bir mektebli gibi şaşırmış ve bu Şşa- şırmasına kendisi de kızmıştı. Emin beye o saçma mektubu yazmakla ne büyük bir hata iş- lemişti. Yabancılar arasına gi- 0 bir Türk kızına, kendi ırkın- an olan bir genc kıza yapıla” 2 muamele bu muydu? Na- .l olmuştu da çapkın erkek gu- ru onu böyle müşkül bir vazi- ai sokmuştu? Arkadaşları onu teşvik ediyor- ei — durmadan yüzüne b Suad “işte böyle izti- Mata düşünceler arasında çırpını- ntüsünü yenmek anyanın getirdiği muvakkat bir PAMLUR du; yer — Şimdi gideceği yanında 3 kıza elimi GLENN ya ia geldiniz küçük ha- Ben dar memnun siniz!» diyeceğim, Sonra da öte kilerine kim olduğumu anlataca- ğım. Beni şimdiye kadar Meksi- kalı yahut İspanyol, ismimi Joze diye tanıyanlar şaşacaklı Fa- kat her halde bu çirkin vaziyet düzelecek... O böyle erişin bir araya toplıyarak zihni karşıki eli onun bakan gözlerinden sıkılan Feyha- nın yerini değiştirdiğini gördü. Feyhanı gözden kaybetmekle derhal muhakemesini de kaybet- ti ve ve şuuri bir hareke! tle yerinden Gözleri ei kulakları suk duyordu. anın gururla daha güzel- Yin başı, meydan okuyan göz- leri ve sözleri onu büsbütün kam- çılamıştı, o baha kadar alnının Gtündeki ya yara sızlarken açık göz- lerinin önünde dik başı gururla yükselmiş, leri şi gibi ateşli bir kızın kendisine iğrene- > ğını, sonra ayni gözle- yanla ağladığını gördü ve kendi | kendisinden nefret etti. Ertesi gün ve ondan sonraki sabah olunca bu mektubu da yır ip attı: — Adam sende, herkesin içinde kendisini tahkir ettikten sonra onu bir Türk olduğuma na inandırabilirim? Kendisile alay ediyorum sanir, daha çok huysuzlaşır. Sıra No:37 Gİİ geçti. İlk akşamki üzücü v: dan sonra Suad, Feyhanı birçok defalar görmüştü; fakat genc kr- zın gözlerinde ona bakmıyan, ii ri onun varlığını görmi- mek istemiyen soğuk ba» Balesi yn bir kıvılcım be- lirmemişti. Floransadaki ilk günkü tesa- düf, ertesi öteki yabancılar gibi bu Türk kızı tarafından da ve a ma gibi tanınmasaydı, Sı ad, Feyhanı bu kadar ısrarla e şünmiyecek, yaptığı hareketten bu derece muztarib olmıyacaktı. Bütün bu karışık hisleri orta- sında bir de «Güzel sanatları se- B troluna tevdi edilmişti; halbuki Suad, ilk tanıdığı akşam çapkın bir maceraperest, ilk defa, hakla ve nereden bulduğu salâ- hiyetle? Uzun aylar geçtikten sonra İo- kantada geçen bu çirkin hadise üstüne yavaş yavaş bir örtü çe- kilmeğe başlamıştı. Bunda yük- sek ruhlu ve temiz Rus kızmın çok büyük tesiri olmuştu. Senelerdenberi Suadı tanıyan ve onun, bütün sayılıp dökülen maceralarına rağmen, yalnız ko- lay kadınla! Kn çıkarmak» la kaldığını, ne olursa olsun bir ve bozmak, Zi bir saade- yıkmak için bir ig atmadı. gını yakından gi bir dost gibi bağlanmış muş olduğunu gözlerinde okudu- ğu güzel Türk kızile Suadın ah- lâk ve seciye ve sanat kabiliye- ti ve sevgisi noktasından biribir- ie bulmaları ve anlaşmaları lâzım gi düşünmüş ve iki- sini de, ayrı ayrı çi aki onları bekleri hesablami Suadın gittiği iğ gön- derdiği kratposta| tublara önceleri çok seyrek ce- vab verirken yavaş yavaş sıklaştırmış ve gitgide rı uzun bi iyi öğrendiği gibi Katya da onun ek seciyesini ve asil kalbini tanımıştı, Bu mektublarda Feyhanın izmi ik sık geçiyordu. Katya onun > iyiliklerini saya saya bitiremi- yordu. Suad bir iki mektubunda böy- le ii a yaptığı çir- kin ve saygısız hareketten çok nedamet ve teessüfle bahsedince bu sefer #ya onları buluştur- mak zamanının geldiğini anlıya- rak yılbaşı için Suadı Parise ça- gırdı ve onları Amerikalı kızın suaresinde easy Onun fik- rince bu iki yüksek şahsiyet, na- sıla bir gün biribirlerini bula- caklardı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: