24 Kasım 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

24 Kasım 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Caddede duran güzel otomobile imrenmiş! Yanındaki delikanlı derhal i içeriye atlamış, kapıyı açarak «Buyrun demiş! ; Tansanın o Maulen şehrinde, ği bir kadın tarafından kul Ni an ve içinde başka bir ka- Z kaza yerine koşan polisler ağ Sarparak devrilmiş, iki ka- Sai aaZ yerine koşan polisler d afından baygın bir halde kal Öne Bil a bu kaza etrafında ya- — Yo otomobilin N üzerindeki ie vel te olduğunu meydana çi- TMişt, yle kaldırılan şoför ka- ikatın bu safhaya gir“ s#ezince, hastaneden kaç- fakat kendisi Liyon şehrin- kayı ele vermiş, derhal ka- ola Sötürülerek bir sorguya lv Kadın'şu ifadeyi ver- ça- numaranın ğini Maş, İs ya 2 — ağ Helen Vilar, yirmi n Yaşındayım. Seyyar satıcı- > Son günlerde dostum ile STaber Masondi 4 bulunuyor- ra “iğ sıraya dizilmiş çok güzel otomobiller gör- di dk kanlar imrendim ve dos- 3 > Böyle güzel bir ötomobilim lunmasını ne kadar isterdim u arzumu Öğ“ Helen Vilar duran boş otomobillerden birine atladı, beni de içine aldı, Bir s8- niye sonra heryerini yıldırım sü- ratile uzakla: İki gün sonra otomobili ken- dim Vişiye götürdüm. Bir garaja arak numarasın değiştin. Dk rasladığım kadın arkadi larımdan birini de alarak Marke. ne e İşte caddede bu güzel tomobille ör başımıza ka kaz. al il dostu Heimi de yakalıyarak ee suçile hapishaneye tıkmıştı z Çi akşam bir hikâye | ama RM Bu da bir aldatma ) — Evet, doğru. Çok kere kalp- iz, merhametsiz bir kadın gibi hareket ettim. çmiş senelere gözlerimi şevirince, Dr kendi kendime itiraf etmek ecburi- yetinde kalıyorum. ünün ne dir. Beni bu hale sokanlar bun- dan meşuldürler .. Peran sustu. Nağılari uzak hülyaların Tr ilya api biraz imdi halde, Peran > “ ikm yaşı- yordu. O n dünyadan çekilmek İn geldiğini evvelden O gün hülül ürültülü, maceralı | ime e hatime çek- İşi i. Onun ki imseye haber vermeden satın aldığı bu köşkte yaşadığı- nı en yakın Me yak nız biriki kişi biliyordu. Onu hiç bir yorgunluk; hiç bir keder ve felâket bu suretle e etmeğe mecbur e ğunu temin edi Fehime, bir ibemlntii üzerin- yenin izleri yaşadığını Den için, bu fırsatı kaçırm medi, — Halbuki, dedi, kalpsiz yn ne kad ar müahez. b » Dostum, b öğ: NE öğrenmez, cadde kenarinda İrsincand a kurulan pazar vk e) pimi Resmimiz İğ, ardan ibi vi gösleriyo: ettiler! — Şeker. Benim de kal- bim vi m — unu ben pek iyi bilirim! — Dostlukatn bahsetmiyorum. Gülme. Ben mah- sus öyle hareket ederdim. Hissi- mm hiç belli etmemeğe çalı- ii — eni aldatırdın. — Evet, aldatmak bir türlü olmaz ya! Bütün hayatımda böyle hare- ed inç bir mace- ra oldu. Fakat tesiri bütün haya- tımca üzerimde kaldı, On yedi yaşındaydım, O za- man Beyoğlunda meşhur bir ter- zihanede çalışıyordum. Terziha- ne müdiresi Fatma hanım, kibar müşterilerle gidip görüşme işle- rini bana bırakmıştı. Bunun i için, p N ZİK Bİ & geçer: undan istifade ede- rek bir delikanlı ile buluşmağa koşardım. Kumral, ima 1 saç- ları vardı. Güneşten gibi bir çehrede kalka. ie ince hat- larile atlet vücudluydu. Aramızda tatlı bir muaşaka diye ederdi. Daha fazlasına kud- reti yoktu. Bir gün, Beyoğlu cad- desind d ladı, Eli yavaş yavaş uzandı, be- nim elimi tuttu. Hisli, içli, na- zik bir gençti. Bana korka kor- ka aşktan bahsediyordu. İşte bu merhalelerden geçtik, nihayet bu aşk sabırsızlanmağa e ve N bir gün artık tiyeceğini o istedi. Ben bunu hele m. Zahiren, isyan eder gibi göründüm, red cevabı ver- dim. Benim için böyle hareket etmek nazik, derin bir rare yetin en iyi nişaneleri i Nihayet, bir gün onun iki oldum. ünası i sürdü. Daha ilk günlerden iti- Nazım parasızlığından şi- ek ediyor, geçinmenin zorlu- luğu altında ezildiğini söylüyor- u. ebetimiz bir kaç d azandıklarının büyük bir smını anasına babasına verme- ğe mecburdu. Eline pek az bir şey kalıyordu. Nazım ancak yirmi yaşında var yoktu. Çok bir şey kazanamıyor- du. İstikbali düşünerek bu ha- bir kısmını ailesine veren bu genç benim nazarımda ne kadar yük- sek ve hürmete değer bir mev- ki tutuyordu yeri Ben, üzülmi diye, we sa katiyei reddedeceğimi anlat- Beraber geçirdiğimiğ lemiyordum. dolaşmayı daha sevdiğimi lüyordum. Bazan bir lokantaya gemi ve hanelerle hemen hiç bir şey ye gir a Eliza tepesi yahut Me- miştim. “Filkakike, onunla Me du, Ben kendisinin sıkıntıda ol- duğunu bildiğim için ona yar- dım etmek isterdim. Bahaneler icad etmek için zihnimi ne kadar yorardım. Ona arada bir boyun- bağı, bir çif eldiven almak nim için en büyük bir arz büyük bir saadet teşkil ederdi. Bir akşam, beni Taksimden Beşiktaşa işliyen otobüse kadar getirdi. Ben otobüse binerek evi- me gidecektim. Selâmlaştık, ay rıldık. Otobüs kalktı. re ceğimi biliyord im meydanında, ini kenarın- da duruyordu. Bastonile işaret ederek bir taksiyi durdurdu. İçi- bi ık âkırdıları bana karşı bir komed- a idi! rtesi günü onunla münasebe- timi kestim. Sebebini hiç bir zas man adı, Hikâyeci (GENGİZİN OĞLU|: İskender Fahreddin vi adliy bölmenin perdesini çek- © Turecini; öldürdüğü cese- a x üstüne eki örtüyü çekerek: ki Mebun, Mei dedi, Bak v elinle kimi vurdun?! tama, “İ yeni can veren adamı ir lar . a, ku- rından çok kuvvetli ol Bunu Kardeşime a ancak sen söy- vebiy, ne Bayın Karakuruma girişi.. üre <İ) nin mağlübiyeti üze- er " Tefrika No rine, onunla birlikte gelen asker- ler mere Kublâya iltihak et- mişler: çimi Karakuruma dönünce, Boga kardeşinin kendisin- pe kuvvetli olduğunu ve yakın- a Karakurum üzerine yürüyece- ğini anladı. Adamlarını toplıya- rak derhal Kırkız iline kaçtı. Bu sırada Arık Boga, perişan elünilzi Kırkız ilinde bulunuyor- du ve Kublây büyük bir kuvvetle Karakurum önlerinde görünmüş- tü. rik Boga böyle dağınık v | zayıf bir ordu ile bir şey vapamı- yacağını anladı, kardeşine: «Pişman oldum, eğeceğim!» Diye haber gönderdi. Fakat, Arık Boga sözünde dur- sana boyun amıştı. Kublâyın Karakuruma girmesi- ne mâni olmak için, dağınık or- uu kısa zamanda. topladı.. Kublâyın arkasından hücum etti. ters yüzüne dönmeğe mu «Soyumdan senin gibi yalancı ve ortalık karıştırıcı bir adam çıkmamıştı. Sen damarlarinda Cengizin kanını taşısaydın, bü- yük kardeşine karşı baş kaldır. mazdın!» Diyerek Arık Boganm peşine düştü. 1261 yılının son yazına doğru Gobi çölü kenarında Si- moltay ovasında harbe başladı- lar. Arık Boga bu savaşta mağlüp olarak, kurtulan zabitlerile bera- «— takip etme- yin! Bunlar muhakemelerini kay- betmiş Maya İhtimal ki | pişman olacaklardır. i. Çölün bir Mp ordu- sunu kurarak, Arık Boganın dön- mesini bekledi. Arık B muhakkak surette, kardeşi Kublâyı yenmeğe azmei- mişti. Bir gün sihirbazlardan bi- ri, Arık Bog ağ Mebel tahtına otura- Me bl Arık Boga sihirbazın sözünü unutmuyor ve maiyetinde- ki zabitlere: — Tanrı bu tahtı bana nasip etmiş. Ona, ben sağ iken kimse oturamaz! Diyordu. Arik Boga kaçtığı ve ie ye- insanlar topladı. tekrar geri döndü; Kublâyın ka- rargâhına hücum etti. Fakat, bu defa hava çok bo- zuk ve fırtınalıydı.. Arık Boga- nın adamları hücuma başladığı zaman sular kararmıştı ve Kublâ-. yın askerleri uykuya dalmışlardi. Gece yarısına kadar kanlı bir dö- ğüşme oldu. Sabahleyin ova, her iki taraftan da bir çok ölülerle dolmuştu. Galip, mağlüp belli ol madı. Fakat, güneş . doğmadan, Arık Boga ordusunu tekrar geri e çekti.. Uzaktan Kublâyın ne yapacağını seyrediyordu. ei Boganın elmalı b öyle me e Kublâyın vi tmek ve Kublâyı dizi, VE mik Arık Boğaya: «— Kublây eline geçse ne ya- parsın?» Diye sordukları zaman, genç ye ii € eğ ap Kublâyın zabitleri de aynı sua- li Kublâya sormuşlar.. at, Kublây şu cevabı vermişti: — Arık Bogayı ele geçirir. gel bu yurdu beraber idare ede- lim!) diyeceğim.» Bu sırada Maveraünnehir vali- gören Arık Boza, Kublâyın ken- (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: