KŞAM Radyoda operet seyri tiyatrodan daha zevkli oluyor Hazım çocuk diye uzatılan sigarayı aldı. Vasfi, Marmara diye halının üzerine atıldı. Bediaya bir bardak su yerine bir çiçek verdiler ii Burası İstaribul radyosu... Şim- a ir tiyatrosu sanatkârları size ra» operetini oynıyacaklar... 1 Reşit eli «Mskürâ» öpe- veddeleri oradan oraya Mer e ayı bırakan büyük . Mütemadiyen kakule yiyor ŞUyor: Sig si ği ılar için kak re bir #zımla bana da birer kakule ae Radyo mikrofonunun önün- Piyes başladı Vasfi Riza Hazıma: glştirsene.. diye takılıyor. zamdan ben bu derece eğlenceli, a komik bir temsil seyret- — m Hazım piyeste hem karısı- Bet Bağ metresinin kendisine iha- Önünde; ni öğreniyor. Mikrofonun > OL. of çifte darbe yedim... da yerek Behzadın avucuna sıkış Ea iki kakuleyi ağzına atıp yi- nit Acaba üstad her kakuleyi bir £ mi addediyordu... Mere #ülardan birinin genç hiz (isi Hazımdan bir çocuk doğür- hizmetçi getirip çocuğu Ha- Sirin başına alıyar. Hizmetçi: Piç Al çocuğunu... Başına çal.. bu mr > Yaparsan yap. . diyerek Hâ- Çöcük yerine bir sigara uzatı- yor, fonun başında rolü biten azn içeriki odaya çekilerek çocuk Ye kendisine verilen sigarayı al- Yor püfürdetiyor. Behzadla Vasfi baba oğul oluyor im İnen (Akşamı) — Parti vilâyet e ve üç gün devam et» 4, 7wr. Kongrede vilâyet, için mühim jMokler tesbit edildikten ve hesap Ta- bam kabul olunduktan sonra vali ve io memba a a pvühüm izahat vermiştir. Mg > izahata göre önümüzdeki yıl için- uğla vilâyetinde mektepler yap- tiz ilâcak, ekonomik kalkınma için müs him hare ketler görül işlerine e er görülecek, bayındırlık henmiyet, verilecektir, Sıtma Radyoda Maskara temsilinden hir kaç sahne lar... Vasfi Rıza babasına son derece hürmetkâr bir çocuk... — Babama büyük bir hürmeti mshsusam vardır. derken bir taraf- tan Hazıma nanik yapıyor.. Baba ile oğul misafir gelmişler: — Haydi biz odamıza çıkıyoruz... Diyorlar... Ve yandaki kaloriferle- rin üstüne çıkarak oturuyorlar, Bir aralik timarhane memurları geli- yorlar.. Hazımı alıp timarlınneye gö- türüyorlar. Piyeste iş böyle. lâkin radyo mikrofonu karşısında Hazımı kollarından tutup temarhane diye spiker Mesud Cemilin masasına gö- mücadelesi de yapılacaktır. Vilâyet par. ti idare heyeti üyeleri seçiminde Karamuğla, İskender Alper, Şevket Gölcüklü, Dr, Muhsin, sarraf Fevzi, Ahmed Toker, Abidin Çakır, Cavid Aker kazanmışlardır. Büyük kongreye murahhas olarak da Cemal Karamuğ- Talı, İskender Alper, Hilmi Döğerli se- çilmişlerdir. Resmimiz Muğla parti kongresi üye- lerini, ve kongrede müşahld sıfatile bu- lunan Kütahya saylavı Mehmedle #i- bay R. Güreli gösteriyor. . v Mesud “Cemil yavaşça fısıldıyor: — Yahu bizim masa tamarhiane mi?, Vasti Rıza: — Gidip bir deniz banyosu yapa- yım... Belki biraz açilırım. diyor, $öyle rap diye bir denize dalayım.. Diyerek kendisini yere radyo stüd- yosunun kocaman halısının üzeri- e atıyor: — Oooooh.. işte şimdi Marmarâ- halının üstünde yüzmeğe başlıyor. Hayatta her şey aklıma gelirdi ra denizi olacağı gelmezdi. Bedia olgun bir kadın rolünde... Vaktile kocasının ortağı ile, Behzad- la âşıkdaşlık etmiş. ve Behzaddan bir oğlu olmuş. Vasfi... Rol icabı Vastiye mikrofonun nünde: — Gel. diyor. kucağıma otur. gel... - Ve oğlunu kucağma diye yere ha- lının üstüne oturtuyor. Bedia yalancıktan bayılıyor: — Ay. öldüm., bayıldım Derken dipdiri mikrofonun önün- de duruyor... Bütün tiyatro artistleri * yalnız mikrofonun önündekiler müstesna - hepsi dilsiz oyunu oynuyor... Bayan Bedia Ferdi ile kaloriferin üzerine oturuyoruz. Elini boru gibi yaparak kulağıma fısıldıyor: —bBen zayıfladım. Kalbuki şiş. manlıktan ne kadar da memnun- dum... Bayan Bedlanın rolü geldi. Uzak- tan Hazım telâşla el işaretleri yapı- yor... Bayan Bediayı çağırıyor... Bayan Bedia mikrofonun başına koşuyor. Güya baygınlıktan ayıla- rak: — Aman.. biraz su... Kocasının ortağı, eski âşıki, etrafa bağırıyor: w Evet.. biraz gu... #— Biraz su... Koşuşuyorlar... — Buyurunuz suyu. işte bir bar- dak su.. diyerek büyük bir çiçek uza” tayorlar, Bedia: .— Teşekkür ederim,. teşekkür ede- Diyerek güya suyu, fakat hiakikat- te çiçeği alıyor, TİYATRO KONUŞMALARI Mi nie bl Ki Yazan: Ahmed Refik in VENEDİKLİ BAFFA “Safiye Sultan,, Telrika No: 74 Bahar geldi, hazırlıklar başladı. Fakat hangi tarafı alacaklar, hangi kale halkını yatıştıracaklardı? Sen Bartelmi gününde Katerin de Medisis Venedikli Balfanın idare ettiği Os- manlı imparatorluğuna karşı düş- man sade kâfirler âeğildi; Anadolu- nun öz türkleri de bu saltanata düş- 'manğı, Onlar, Kanuniye gelinciye kadar Osman oğullarının Bizansı yıkmak için ne kahramanlıklar yaptıklarını biliyorlardı. Şimdi, Rus, Leh, Çerkes, bütün esir cariyelerden doğan ve analarmı koca imparatorluğun başı- na musallat eden çocuklarına ehem- miyet bile vermiyorlardı. Hoca Sa- dettin efendi Eyüp, şair Baki Eâhme- kapısı mezarlığına gömüldükten son- ra, hangi zafere hangi zafer kasidesi yazılacaktı? Hasan kalenin tosun ç0- cuğu bile, yıllarca sonra, onlara ya- ranamadı. Boğuldu, ve denize atildı. Andolunun sabrı kalmadı. Ortaya bir Kara yazıcı çiktı, Asıl ası da Ab- dülhalimdi. Venedikli Baffanın rüş- vet almasını mübah gören Helebli Naima efendinin tabiri veçhile «Etra- ki bi idrakten> bir adamdı. Halbuki, Kara yancı saltanata karşı öyle kafa tuttu ki, Şeyhislâm Sun'ullah efendi- nin kardeşinin oğlu Çelebi kadı bile, ondan rüşvet alarak, üzerine gönde- rilen Sinan paşa oğlu Mehmed paşa aleyhine ve Kara yazıcının lehine mektuplar yazdı. Mehmed paşayı azletlirdiği gibi, Kara yazıcıya da Çorum sancağını verdirdi. O yıl, Anadolunun isyanını şey- hislâm Sun'ullah efendinin kardeşi- nin oğlu, Kara yazıcının parasını slarak kapattı. Bahar geldi. Şimdi Nemçellleri, Macarları, Ellâk beyi Mihali bir yo- luna Köymak lâzımdı. EflAklıların Mihalu Viteazu dedikleri bu adam, çoktan yola gölmişti. Eflâk halkı Türkleri istiyordu. Mihal, Eflâkta tutunamıyacağını anladı. Öledenbe- ri gönderdiği verginin iki mislini göndermeğe razı oldu. Eflâk voyvo- dalığının gene kendisine verilmesini rica etmeğe buşladı. Fakat Türkler, kurban bayramının. namazını Belgradda kıldılar, Ve Ka- nije yolunu tutmaya karar verdiler, vi KANİJEDE TİRYAKİ HASAN PAŞA | Bahar. Türklerin Budin eyaletin- deki ovalar, gene lâlezare dönmüştü. Bu yıl İbrahim paşa esaslı hazırlık görüyordu. Yeniçeri ağası 'Tımakçı Hasan ağa İstanbuldan epey bir kuv- vet alarak geldi. Bolük ağaları, top- çular, ceböejler, hepsi beraberlerdi. Gazi Giraya da emir yazılmıştı. Fakat o, kendi gelmedi. Sultanlardan birini bir kaç bin Tatarla gönderdi. Bu yıl düşünülen, Estergon kalesi idi, Tuna gemilerile Büdine erzak gönderildi. Ordu Bolgraddan kalktı, Essek köprüsü önüne geldi. Türkler Macaristanın hangi tara İmı alacaklar, hangi kale halkını yatıştıracaklardı? Şimdi Kanije kâ- firleri de azmışlardı. Zaten orilarla hiç bir zaman başa çıkılamıyordu. Her zaman 'Tuna ve Drava kıyiların- da gezerler, yollmı keserlerdi. Hatta Belgrad civarındaki değirmenlerden adam bile kapıp götürürlerdi. Şimdi de Turnovar pelangasını yakıp yıkı- yorlardı, Tiryaki Hasan paşa Budinde idi, Serhadler de onunla Murcd paşanın çekmedikleri kalmadı. Tiryaki Hasan paşa, Üçüncü Muradı Mudanyadan 1odoslu bir havada İstaribula getirip te tahta oturttuktan sonra, bir daha İstaribulun “yüzünü görmedi. Müte- madiyen Serhadler de uğraşıyordu. Tâla Mehmed paşa da, Hattâ kendi hem Rumeli beylerbeyisi, hem de Bu- din valisi idi. Budine Tiryaki Hasan paşayı vali tayin etmişlerdi. Hasan paşa Budinde bulunacak, kendi Ka- nijeyi muhasara eğecekti. Lâla Mehmed paşa, Budinden beş top aldı. İbrahim paşaya iltihak et- mek üzere yola çıktı. İbrahim paşa Kanije önlerinde idi. Lâla Mehmed paşa, yolda, İstolni Belgraddaki Fran- sırları da yanıma sldı. Kanijeye geldi İbrahim paşa ile bi i Bu Fransızların da oralarda ne iş- leri vardı? Fransızlar dostumuzdu. Fakat onların dalma düşmanlarınmız- la birlik olmak âdetleri idi. Türkler- den de dalma iyilik görürlerdi. Ka terin dö Medisisin oğlu Hanri dö Va- ieisnin Türk kuvvetile Lehistan tah- tına oturtulduğunu ne çabuk unut- muşlardı! Şimdi Nemçe kâfirine yardım için Papa kalesini müdafaaya getmişler- di. Hiç bir şey yapamadılar. Macer- lardan bir yolik aylıklarını bile ala- madılar. “Gırtlak gırtlağa geldiler Macarların arım ve mülklerini yağma, karılarını ve çocuklarını esir ettiler. Lâla Mehmed paşaya haber yolladılar: Gelin. Kaleyi zaptedin. Ama şu şartla ki, bizim işlemiş aylıklarımızı verin. Yabancı bir milletin Macar orsağa yardımı da ancak bu kadar olabilir- dil Alacağı aylıklar hesab edildi. Alt- mış bin altın! Derhal İstanbula ha- ber yollandı. Ana oğul bu parayı ta- mamen gönderdiler. Tam bu esnada Nemçeliler Papaya hücum ettiler. Fransızlar dayanamı- yacaklarmı anlayınca bir gece kale- yi bırakıp kaçtılar. «Dağlara düştü- ler», Nemçelilerle Macarların taki- binden canlarını zor kurtararak İs- tolni Belgrad yolunu tuttular, Ma- carlar elinde kırıla kırıla ancak beş alı yüz kadar derdmend kaldılar. Onların da kimi yaralı, Kimi açtı. İşte, şimdi Türklere düşman olarak gelip te, aç ve parasız kalınca, Türk- lerle beraber kendi dostlarına silâh kullanmak istiyen Fransızlar bunlar- dı Hepa de, Lâla Mehmed paşa ile bergber Kanije önlerine gelmişlerdi. (Arkası var)