25 Ocak 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

25 Ocak 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bahife 6 PAZARTESİ KONUŞMALARI FAZIL AHMED Bu isimde bir kitap ve bir insan yardır, Eserle müessir bir sayılırsa “(Fazl Ahmed), hem bir kitabın ismi, hem de onun sahibinin adı olabilir, Nitekim öyle olmuştur. Ben kitap Fa- sü Ahmedi, Fazıl Ahmed insanından önce tanıdım. Tanıdıktan sonra da bu kitabın içindekileri, o insanın ka- fasındakilerle mukayese benim için mümkün olabildi. Kitabını, ancak bü- yük fabrikaların çıkardığı eşantiyon- Jara benzettim. Çünkü Fazıl Ahme- din dimağı, müstemlekât sergisi gibi her çeşit malla dolu, kakule ve Hin- distan cevizinden kadın tuvaleti ola- cak narin kumaşlara, top imaline el- verişli çelik safihalara kadar her soy- dan ve her boydan eşyayı ihtiva eder. Onunla konuşmak, bir seyahate çıkmak gibidir; neşeli, hattâ alaylı bir seyahat, Fakat seyahate çıkmak, kendisile konuşmak gibi değilmiş. Beraber yolculuk edenler, onun faz- la Ültüzlendiğini, sinirlendiğini; baş- kaları için tuhaf olsa bile kendisi için çok üzücü olduğunu ve rahatsızlıklar duyduğunu anlatıyorlar. Her ne ise... Konuşurken. Fazıl Ahmed, münderis ,olmuş şehirlere benziyen Şehabeddin Süleymandan en modem ve apartı- manlarla bezenmiş medeniyet mer- kezlerini andıran hayattaki dost Jarna kadar bu tamdıklar ük kesinin meşhur şehirlerini hiç bir fotoğraf ve sinemanın sara- hatte ondan üstün olamıyacağı bir şekilde kendisinden dinliyebilirsiniz. Fazıl Ahmed, eşi bulunmaz bir beşeri coğrafya mütehassısıdır. (R) leri biraz (&) leştiren dili, söy- leyişine şeytani bir eğa verir. Kelime- lerini ses olarak kulağınıza aksettirir. ken , müzip bir elin parmakları, his- #edersiniz ki, en çok duyan yerlerini 7: bütün şuhluğuvla dokunmaktadır. Böyle zamanlarında Fazıl Ahmed söy- lemez, gıdıklar. Gülmekten karnını- za, hattâ başınıza ağular gelir. Ken- disi de güler. Öyle tahmin ederim ki bü, muhatabının gülüşüne tevcih edil, 'miş bir iştirak memnuniyetinden zi- yade «aferin, şu nükteyk anlıyabil- *dir:i» nevinden bir takdir gülüşüdür. Bariki duygüsunün bu tarafını gös- termemek için, gülerken, yeşilimsi gözbebekleri büsbütün küçülür. MA- nasını anlamak için onları en itinalı bir dikkatle arasanız bile bulamazsı- Yüz. Zekâ, önün şeylanıdir” vö'bünü bildiğinden olacak, bir kitabinin adı- “m (Şeytan diyor ki) koymuştur. “ Malümatı çok geniştir. Fizik bi- "lir, metafizik bilir, riyaziye bilir, kim- © ya bilir, hukuk bilir, tarih bilir, mi- mari bilir, hattâ teoloji bilir. Fakat “ ne fizisyen, ne filozof, ne riyazi ne ' kimyager, ne hukukçu, ne müvetrih, “ne mimar, ne din Ülemasıdır. Bunla- © mın hiçbirini olmamıştır, Onun oldu- ” ğevşey, şairliktir. Fakat şairlikte de «vsade kendisinin olmakla kalamamış, Tefrika: No. 3 Bunun üzerine Adnan gelip elimi | öptü.. Ne de olsa hakkı var, biz onun muhitinden değiliz. Derin düşünecek olursam bu fark hoşuma da gitmiyor değildi. Gelelim düğün bahsine: Her iki ta» rTafın da İstekleri üzere nikâh ve dü- gün dün, ayni günde oldu. Saat beşte Beyoğlu belediyesinin salonu dayetlile- rimizle hıncahınçtı. Şunu itiraf ede- yim ki, Salt paşanın etrafı, görmüş ve geçirmişleri ile gözleri, ruhları dolu, “5 buna mukabil bizimkilerin de cepleri şıkırdıyordu. Annem, özene bezene diktirdiği koyu nefti elbisesi içinde bir .. Kat daha genç duruyordu. Babam sa- adetinin çoşkunluğundan etrafını gö- recek halde değildi, Bu hengameye ka» pılan Süheylâ, bir prenses, bir düşes edâsiyle o paşanın ailesinden bu pa- şanın ailesine tanıştırılıyordu. Netice #tibariyle babam pek te haksız “değil, bundan sonra ablam bize soysal basa- mağın en üstünden bakacak, 'Tam sâat beş buçukta: — Lütfen şahitlerinizle beraber ma- KIRILAN BEBEKLER kâh Abdülhak Hâmid, kâh Recaizade Ekrem, kâh Türk sazı şairi Mehmed Emin, kâh Ziya Gökalp şekline gir- miş ve onların dilile yine onlara etme- diğini bırakmamıştır. Fazıl Ahmed, bu karışık bilgileri ve bu türlü türlü şahsiyetleri toplayıp büyük bir ter kip yapmıya teşebbüs etmediği halde kendinin ve başkalarının Tuhlarında- ki en sıcak ve çırpınan yerleri yaka- lamakta cidden kudretli bir sanat sa 'hibidir, Hasretin gönlümde, lâkin kim bilir sen nerdesin Mısranda faşettiği şalrlik sırrı, on- da bütün alaycılıklarının arkasında Wrik, hattâ hasta bir şair kalbinin vu- Tuşlarını bize Işittirir. İçli ve özlü mıs- ralar dinlediği zaman, kaç kere gör- düm ki Fazıl Ahmed, yüreğinden ya- ralanmışçasına yerinde duramamış, çırpınmış ve hattâ ağlamıştır. O, bu kadar nazlı, bu kadar duygulu bir kalb taşır. Seven tarafı da vardır, kendini veren tarafı da... Âlemi bir pula satan gözlerin! Bilirim ne kâfir olduğunu ben O bir açılıp bir yanan gözlerin O gurbet gözlerin, Vatan gözlerin! Sevilip sevmenin, ölüp bitmenin Zehrini tattıran, tatan gözlerin Gönlüme âdetâ çatan gözlerin! Bu gözlerin, kim bilir kimin olan bu gözlerin onda bu kadar sicak, ca- na yakın satırlar yaratabilmesi için o gözlerin kahretme kabiliyeti kadar Fazılın da katirolabilmek kudreti ol- malı değil midir? Fakat bu cıva insan, her zaman böyle uysal, içli ve ilâh! duygular için- de mahbus kalamaz, Boyunun şaku- Yünü, öne doğru eğilerek bozan başı, yine öne doğru yapraklanan kulak- lerile etrafında kusurlu, kabahatli, gülünç mevzular avlamağa çalışır. Cem ile o, İttihad ve Terakki devrinin iki amansız müverrihidir, Biri çizgi: ler, öbürü kelimelerle bu devri tarihe naklediyorlar. Her ikisinin affetmi- yen, en küçük teferrüatı kaçırmıyan, bilâkis tabii büyüklüklerinden çok daha mübalâğalandıran realist ve is- tihzacı objektifine tesadüflen Allah korusun. Methü senâ kapların vermiş Fazıl kalaya Ondan do bekliyenler avucunu yalayal..1 Yeniden neşre başladığı yazılarda yine İttihad ve Terakki devrinin hi- kâyeleri var. O zaman bastıramadığı bu hatıraları (dosya) sından çıkarıp çıkarıp yazıyor. Şairin dediği gibi: Yarab, bu âferin ne tükenmez hazinedir? Fakat bu arada aferini tersine bir mânada almalıdır, Çünkü bu yazıla- rında Fazıl Ahmedin beğendiği şey- lerden daha çok tiksindiği, iğrendiği Nakleden : Zeyneb İdil saydı da o anda ablamın heyecanını ölçseydik derhal öleceğine iman eder- dik. Nikâh memurunun sorduğu sual- lere Adnan lâkaydane, Süheylâ da saç- malıyarak cevap veriyorlardı. Süheylâ- nın deftere attığı imzadan daha kuy- rTuklusunu ömrümde ne gördüm ne de göreceğim. Tebrikler, dualar oldu, re- simler çıkarıldı; şekerler dağıtıldı. Ni- hayet kapıda bekliyen otomobillere dar Rıldık. O anda yalnız bir şey gördüm: Metro hanının her penceresinden onar kafa çıkmış bizi alkışlıyorlardı. Oradan doğru Perapalasa gittik. Oto mobilde bana düşen piyango bir erkâ- nıharp zabiti ile on iki yaşındaki kü- çük kardeşim ve arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim bir lise talebesi idi, Adnanın en çok sevdiği ahbaplarından biri olan bu genç erkânıharbin bana karşı lâkayıt kalmasından başka yü- züne vurulacak bir kusuru yoktu. Otelde zabitimi kaybettim. Kalaba- hıktan herkes biribirini eziyordu. Ah- baplarımı selâmlamak için bu derece zahmet çektiğimi katiyen hatırlamıyo- Büheylâ kayınpederinin kolunda mer- BİR a odasına gelen bir tahriratta Ankara. da toplanacak ol için şehrimiz ihracat tacirlerinin dış Ülkelere yapmakta oldukları üzüm tiplerinden nümuneler istenmiştir. dan istiyerek hazırlığa başlamıştır. esaslı bir mevzu teşkil edecektir. rapor hazırlamağa' başlamıştır. tor Mehmed Ali Eten bu raporu hâ- milen kongreye gidecektir. AKŞAM Üzüm kongresi Bütün üzüm tiplerinden birer nümüne istendi İktisat vekâletinden İzmir ticaret üzüm kongresi Oda, bu nümüneleri ihracatçılar- Üzüm kongresinde tizüm tipleri en Zira, her ihracatçının üzüm tipi ayrı ayrı ve numara üzerine değildir. Haber aldığımıza güre, üzüm kon- gresi için şehrimiz ticaret odası bir Ticaret odası genel sekreteri dok- Kahvede kavga Dayaktan kurtulmak isterken cam parçaları koluna saplandı Hasköyde. Yakup adında biri kah- vede otururken kahveye Şakir, Ce mal, Maksud adlarında üç kişi daha gelmişlerdir. Bunlardan Şakir ara- larında eyvelce geçen bir meseleden dolayı Yakupla kavga çıkarmıştır. Kavgada Şakir, Maksud ve Cemal bir olarak Yakubu dövmeğe başlamış- lardır. Yakup bu tiç kişinin ellerinden zor- Tukla kendini kurtararak kaçmak İs- temiştir. Fakat kapıdan çıkarken ca» mekâna çarpmış, bu defa da kırılan camla? koluna saplanmışlır. Yaku- bun damarları parçalanmış, fazla kan zayi ettiğinden baygın bir halde has- taneye kaldırılmıştır. Diğer kavgacılar yakalanarak tahkikata başlanmıştır. amma manzarâlar var. Bütün bu türlütürlü mevzularla kâfasınız ve sinirlerini yoran Fazılın çeytanı, şimdi kendisine müsallat ol- muş, ona uyku ve istirahati haram etmiştir. Cebinde, küçük cam tüpler içerisinde taşıdığı narkotik ilâçlar bir akşam önce rahat rahat uyumuş, apartıman sahibi bir doktor vukufu ve bitaraflığile anlatmasına rağmen, uykusuzluğun onu yorduğu ve Üüzdü- gü yüzünden belli olmaktadır. Mün- tazam ve müvazi çizgilerile dikkatli sürülmüş bir tarlanın sapan izlerini andıran bu geniş ve zeki alnın arka- sında çok değerli bir tefekkür küresi olan başını elleri arasına alıp «başım ağrıyor!.» diye sızlanan Fazıla, daha uzun yıllar, ancak gecelerine mun- hasır kalacak uykular dilerim, Hasan Âli Yücel divenleri indi, alkışlar fişek gibi patlı- yordu. Nihayet dans başladı, büfe açıl- dı. Bir aralık Sait paşanın tombul ka- nsının ağlarına takıldım. Yanındaki- dere: — Ortanca da fena değil, ne çapkın $ey! diye bir sürü meth İle beni tanış- tardı. O anda başka bir oğlu olup olma» dığını hatırlıyamadım. Ellerinden bin müşkülât ile kurtuldum. Büfedeki ar- kadaşlarımın yanına gitmeğe çabaladı- ğım esnada iki kuvvetli el omuzlarım- dan yakalayıp aşina bir sesle; — Suzi! dedi. Döndüm baktım Mithat, güzel Mit- hat gülümsüyordu. Yakasına fincan kadar kırmızı bir karanfl! takmıştı, — Açlıktan ölüyorum Mithat, bana bir şeyler bul. diye haykırdım. Nazik dostum dirseklerile kalabalığı yararak büfeye kadar bâna yol açtı ve uzun kollariyle yakaladığı bir sandviç tabağını uzattı. Açlığımı biraz giderdik- ten sonra: - Perin geldi mi?) diye sordun, — Zannedersem... Genç evlileri teb- rik ediyor. — Ya?... Pervin, görünüşte benim gibi Mitha- tın arkadaşı, fakat Şişli denilen bu'de- dikoducu muhitti ikisinin hakkında öyle iftiralar işittim ki, yavaş yavaş ben de samimiyetlerinden şüphe etme- ğe başladım, Pervin çok güzel, biraz ap- idi a meleri KADIN KÖŞESİ İzmir (Akşam) — Hükümetimizin zi- Tai kalkınmayı temin için aldığı yeni tedbirler arasında satış kooperatifleri teşkilâtına mühim bir mevki veril mektedir, Ankarada İktisad vekâletin- de yeni kooperatif teşkilâtı için yapı- Jan mühim toplantılarda bu yıl satış kooperatifleri teşkilâtının muhtelif yer- lerde tesisi kararlaştırılmıştır, Hükümet, yeni bir kuvvet ve enerji le çalıştırmak istediği çifçiyi, borç öde- mek zorundan kurtarıp huzur içinde çalıştırmak ve fazla randıman almak kararındadır. Onun için çifçilerin borç- ları, evvelce taksitlere bağlandığı halde | son zamanda gene beş yıllık, faizsiz | taksitlere bağlanmak suretile ödeme kolaylığı gösterilmektedir. Bunun için bir kanun lâyihası hazırlanmıştır. KREDİ KOOPERATİFLERİ Ziraat bankasına olan borçların te- cili, hiç şüphesiz müstahsillere geniş bir nefes aldıracaktır, Müstahsiller, kredi kooperatiflerine olan borçlarının da taksitlere bağlanmasını istemektedir- ler, İzmir havalisindeki kredi koopera- tifleri, ortaklarına her sene üç buçuk milyon liralık ikrazat yapmaktadır. Bu miktarın sekiz milyon liraya çıkarıla- rak tam randıman alınması muvafık görülmektedir. Bu mühim mesele hak- kında yapılan tedkiklere dair hazırla- nan bir rapor Ankaradaki yüksek ma- kamlara gönderilmiştir, Ziraat banka- sı sermayesinin tezyidi meselesinin bu- nunla alâkadar olduğu tahmin edil mektedir. SATIŞ KOOPERATİFLERİ Kooperatif ve onlara ald birliklerin talca dul bir kadın. Aptalca diyorum bu sırf kendi kanaatim, o derece uysal bir ahlâkı var ki, herhangi bir işene şekil verirseniz verin derhal kabul eder, fakat Mithat bu zahmete bile katlan- miyor ve zavallıyı insafsızca aldatıyor. Elimde şampanya kadehi, rolüne he- nüz hazırlanmış bir aktris gibi konuşu- yordum. Mithat için fazla zeki dene- mez, bir türlü tükenmiyen hikâyeleri ile onu tuhaf buluyorum. Belki de an- lattıklarmı dinlememekle genç kızlık vazifemi daha iyi yapmış olurum. Mit- hat çok zengin, havaimeşrep, lüzumsuz bir adam. Yalnız güzel, tıpkı vahşi kap- lanlar gibi siyah parlak gözleri var. Kendisini takdir edemiyecek kadar iyi tanıyorum. Pervine karşı harekâtı beni üzüyor, kızdırıyor, Bütün bunlara rağ- men nasıl oluyor da hâlâ onun için içimde biraz müsamaha saklıyorum?. Mithat güldü, ben de gülümsödim. Tıpkı, kış günleri su oluklarının üstü- ne çıkmış, sırtları kabarmış kediler gi- bi biribirimizi tartıyorduk. Zanneder. sem hakkındaki kanaatlerime ehemmi- yet bile vermiyor, güzel olduğunu bi- Yiyorum ya bu kadarını kâfi buluyor. Sırf kadınlar istirap çeksin diye ya- Tatılmış olan bu mahlük otuz iki ya- şının yanaklarında peyda ettiği hafif girintilere rağmen çok güzel, Heykeller gibi düz, haşin profilini, iyi taranmış saçlarını, tunçtan tenini beğenerek sey. Çayı sıcak tutmak için İzmirde yeni satış kooperatifleri kurulacak Çifçilerin borçları için yeni kolaylıklar gösterilecek 25 Künumusani 19877 m idare tarzlarile sair hususlar hakkı da İktisad vekhletince hazırlanmış olaf nizamname, Vekiller heyetinin ne arzedilmiştir. Bu sy sonuna kadsf nizamname, tasdikten çıkacaktır, ÖNÜ müzdeki mevsimde fındık ve üzüm 88 taş kooperatifleri kati olarak iş yacaktır. İncir satış kooperatifi teşkili için henüz bir karar alınmamıştır, Fas kat yakın bir istikbalde incir müstahs silleri de böyle bir teşekkül ile organis8 edileceklerdir. Ege mntakasının mi üzüm mıntakalarında, meselâ Kemal paşa ve Manisada satış kooperatifleri teşkil edilecek, bunların İzmirde (Me kez bürosu) şeklinde bir de (birliği bulunacaktır. Kooperatiflerin mesaisi, mahsulü idrakinden sonra başlıyacaktır. Kredj kooperatiflerine ortak olan vatanda” lar, behemehal satış kooperatiflerine dÜ girecektir, fakat satış kooperatiflerin& girenlerin, kredi kooperatiflerine de di“ tak olmaları mecburiyeti yoktur. Satış, işleme, ambalâj ve ihraç işle” rini satış kooperatiflerinin birtikleri yö pacak ve müstahsil, malını kooperatif8 getirince malın kıymetinin yüzde 70 * 80 i nisbetinde müstahsile“bir avan verilecektir, i Uşakta zahire fiat'eri yükseliyof Uşak (Akşam) — Bir kaç gür denberi burada — zahire fiatierind& yükseliş hissedilmeğe başlamıştır. E* velee 100 « 120 kuruşa satılan bUğ” dayın ölçeği şimdi 180 - 200 kuruşö kadar çıkmış ve bu yüzden ekmek Hatleri de yükselmiştir. i rediydtdum. Ayak üstünde kulağıma © ğilerek çapkınlıklarına başladı. Bu d8“ fa güzel tuvaletim teveccühünü kaz mıştı... Derhal terzimin adresini ver” dim. Bu ani darbeyi soğukkanlılıkl& karşıladı ve küstahcasına: — Güzel bir manken olmanızda d8 terzinin mahareti yok ya? dedi. — Evet ben de size bunu hatırlatmi istemiştim, Altı haftadan beri Mithatla, arkada$” Tığımız epice ilerledi. Eğer dul veya ©“ Hi bir kadın olsaydım süratle ilerliye? arkadaşlığımızın âkibetinden korl tım, Bereket versin Mithat genç kızl | fetheditmesi gayet basit birer kale gibi gördüğünden, senelerle uğraşıl: sonra kazanılan zaferlerile dolu kole$* siyonunun şerefini düşürmek korkusilf onlara el bile uzatmıyor, Ben bu pref” sipten çok memnunum, - Kalın bir ses konuşmamızı yarıd& » aktı, biri kolumdan çekip beni Mit hattan uzaklaştırdı. Bir saatten f8# la büfede yanyana durmamız hoş bir şey değildi. İhtiyar doktor K& balığını tevil etmek için güler bi N — Adamakıllı eğleniyorsun galiba? Elbette bir gün bunları bâna dedi. — Sıhhatim yerinde doktor, kuvre” Yiyim. -- Görüşürüz. görüsürü (/ykast

Bu sayıdan diğer sayfalar: