16 Ağustos 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

16 Ağustos 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. Kadınlar sigara : . , içmeli mi? Umumi harbden sonra hemen her memlekette kadınlar sigara içmeğe başlamışlardır. Avrupa ve Amerika- da kadınlar yalnız evlerinde değil, umumi yerlerde bile sigara içiyor- Jar. Günde bir iki paket sigara içen- ler vardır. Meşhur bir fransız profesörün siga- ra yüzünden kadınlarda bir çok hastalıklarm çoğaldığını yazması üzerine (kadınlar sigara içmeli mi?) diye bir gazete anket açmıştır. Ka- rilerinin reylerinden maada, bir gü- zellik enstitüsü müdiresine, bir dok- tora, bir de kadınlar tarafından çok sevilen bir sinema artistine müra- caat ederek fikirlerini sormuştur. Güzelik enstitüsü müdiresi siga- ranın kadın güzelliğinin en büyük düşmanı olduğu fikrindedir: «eGü- zelleşmek için gelen kadınlar arasın- da yüzde ellisi fazla sigara içenler- dir. Tütün dişleri sarartır, teni sâ- rartır, parmak uçlarını, tımakları sarartır, bunları hep temizlemek lâ- zımdır. Sigara içerken dudaklar sigara- nın etrafında büzülür. Günde yirmi otuz defa tekrarlanan bu hareket Kadınların dudakları etrafında kı- Aşıklar yapıyor. Sigaradan çıkan du- man gözleri yakıyor, bu sebeble göz- lerin etrafında küçük çizgiler hasıl oluyor. Hep bunları geçirtmeğe uğ- Kâşıyoruz.» demiştir. Doktor: «Kadınlarda ses kısıklığı, çarpıntı. boğaz hastalıkları, baş ağ- rları hep bu sigara içmek yüzünden artmıştır; cevabını vermiştir. Sinema artistine gelince: «Bir z4- manlar bir kadına doğru eğilince Jâti? bir Jâvanta kokusu ile karşıla- şırdınız. Şimdi bir kadının öpülen €li sigara kokuyor, saçlarına doku- nuyorsunuz duman kokuyor, ağız- ları tütün kokuyor. Eğer kadınlar bunun bazı erkekle- re ne kadar fena tesir ettiğini tah- min etseler eminim ki bu illetten pek çabuk vazgeçerler» demiştir. Bu sözlere rağmen gazetenin ân- ketine gelen cevablarda verilen rey- lerin yüzde doksanı (kadınlar siga- radan vazgeçemezler, içmelidirler) olmuştur. Dişlerin minesini bozan şeyler Dişlerle açılmıyan bir şişenin t- pasını çekmek, dikiş dikerken tireyi dişlerle kesmek, sıcak yemek üzeri- | ne çok soğuk su içmek dişlerin mi nesini bozar ve pek çabuk çürümele- rine sebeb olur. Bir gecenin romanı Yazan: Perihan Ömer Bu halden herkes memnundu. Ak- | — siliğile bütün hizmetçileri ürküten, hattâ hırçın karısını bile yıldıran adamın her derdini küçük kıza yük- leyivermek bütün ev halkının işine gelmişti. Artık efendinin gür sesi, konağın geniş odalarında, eskisin- den biraz daha az dolaşıyor, arasıra yüzü gülerek: — Aferin sana kız Lâmla, bak kah- vemi nasıl sevdiğim gibi pişirmişsin diyordu. Bu, pek az kimseye nasib olan bü- yük ütifatlardandı. Lâmia belki ken- di de anlamadığı bir hisle hayatta hiç memnun kalamadığı için, mem- nun etmeğe çalışıyordu. Bu, küçük varlığının - iztirablarını yumuşatan tatlı bir histi, Seneler geçtikçe yeni hayatına alışmağa başlamış, okuyan, | yazan, bir küçük hanım şekline gir- mişti. Beyefendinin kıymetlisi idi. Artık, onun işinden başka bir iş gör. müyor, ipekli çoraplar, uzun topuk- Tu ayakkabılarla sade onun etrafın- da geziniyotdu. Hayatını oldukça iyi bir şekle sokan adamı, şefkatini gö- remediği babası yerine koymuştu. 7 e 7 Bej rengi keten tiresi ve tığ iğnesi ile yapılan bu kemer yazın bütün elbiselerle kullanılabilir. Arzu edilir- se elbise renginde keten tiresi ilede yapılabilir. Çanta ve kemer 5 numarada gö- rülen basit işle işlenir. Çanta için ! Buzun erimemesi için kolay | bir usul Sıcak havalarda buz dolabı bu- Iynmıyan evlerde uzun gün buz bu- lundurmak mümkündür. Satın alman buzun dört E hut muslatil biçimde kesilmesine dikkat etmeli ve öyle almalı. Lâzım olan mikdarı aldıktan sonrâ (alınan parçanın mümkün mertebe buzun şeklini bozmamasına bakmalı) buzu bir fanilâ parçasına gayet sıkı ola- rak sarmalı, Buzun hiç bir tarafı açıkta kalmazsa buz saatlerce, hat- tâ günlerce durabilir. Fanilâ havayı göçirtmediği için buz ayni dereceli harazelte kalır ve erimez. | Göz kapaklarının kızarması nasıl geçirilir? Göz kapaklarınm o Kızarmasını geçirtmek için papalyayı paynatıp İ ilik olarak banyo yapmalı. Çok fay- | dası görülür. Tefrika No: 11 Fakat hanımefendinin aksiliği gün geçtikçe artıyor, onu üzecek, azarlı- yacak, bahaneler bulmak için didi- nirken âdeta yorgun düşüyordu. Lâ- mia konakta her dakika bir fısıltı ile, kendini tokatlıyan kahkahalarla karşılaşıyordu. — Ayol konağa geldiği zamanki halini unuttu da kurumuna bakın. — Ah keşki o ayağında sürüdüğü yırlik pabuçları saklasaydım, şimdi önüne kordum da belki takır takır topuklarile tepemizde gezmeğe uta- nırdı, — İlâhi söylediği söze bak On- da utanacak yüz var mı? Lâmia bütün bu sözleri duymamaz- lığa geliyor, gene herkesö güler yüz gösteriyordu. Fakat ne yapsa boştu. Beyefendinin kendine düşkünlüğünü çekemiyorlardı. Gene bir gün efendisinin potinlerini giydiriyordu. Yerde diz çökmüş, ba- şını önüne eğmişti, “ Birden iki titre- yen elin, omuzlarından yakaladığını hissetti. Daha başmı kaldırmasına vakit kalmadan adam da vere çök- müş, büsbütün sarılmağa çalişırken i ş otuz sanlim uzunluğunda on sekiz santim genişliğinde bir mustalil iş- lemeli (4). Bunu ütüledikten sonra içerisine ipekli bir astar kaplamalı ve nihayet (4) numarada görüldü- ğü şekilde katlamalı. A' şekli görü- len uçları B" işareti olan yerden kat- lamâlı. B' işareti B üzerine gelir. A Meyvalı çay Sıcak havalarda gelen misafirlere harareti kesen meşrubat ikram edil- mek istenilir. Meyvalı soğuk çay yar pılmasi basit, lezzeti nefis ve tama- mile harareti kesmektedir. Bir iki limonun ,kabuklarını ren- deleyip bir mikdar toz şekerle uğuş- turmalı. Bu şekeri kullanarak şekeri ve limonu bolca bir limonata hazır- lamalı. Sırça bir kâse içerisine bar- dakla ölçerek bu limonalayı koy- malı. Bardak başına evvelce bhâzır- lanmış olan koyu çaydan bir Kahve fincanı çay hesab ederek limonataya ilâve etmeli, Bir küçük kadeh konyak konulur- sa lezzeti ve kokusu daha hos olur. Bu çaylı ve konyaklı limonatanın içine sapları ayıklanmış ahududu derisi ve çekirdekleri çıkmış olgun kayısı, şeftali, armud, erik gibi mey- vaları keserek ilâve etmeli. Meyvaların kokusu ile lezzetinin halecanla söyleniyordu: — Lâmia, Lâmia yaniyorum! Daha anlamıyacak mısın? Kız, sensiz olamı- yorum. Olamıyorum işte.. Merhame- tin yok mu? Düşüncesiz bir hareketle silkinip ayağa kalkarak kapıya koşmuştu. Tokmağı çevirip açar açmaz arkaya doğru kaçan hanımefendi ile karşılaş- mıştı. Hiddetten açılan gözlerini kıza dikerek kolundan çekti. Sandık oda- sınâ kapandıkları zaman, âdeta talı, müşfik, bir sesle: — Kızım, ben sonunda bunun böyle olacağını biliyordum. Hattâ şüpbele- niyordum bile. Günahını almışım; almışım: Şimdi ne yapacaksın? Artık iş işten geçti. Dünyada senin peşini bırakmaz. demiş ve kendine ürkek gözlerle bakan Lâmlanın saçlarını ok- şiyarak ilâve etmişti; — Artık bu evde oturamazsın! Ama yakınlarda da görünmemelisin, Bak bu akşam İstanbula bir vapur kalkıyor, şurada biriktirdiğim elli lira var. Sana vereyim. Helâl olsun. Sen de bana hakkını helâl et, Razı vaısın — Tabii, teşekkür ederim. — Sen beceriklisindir. kimseye ha- ber vermeden sıvışıver. Sakın hal Beyefendi duymasın. Akşam Lâmin vapurda yapyalnız kararan dalgalara ve beyaz köpüklere bakarak, İstanbu- LE a — ij EZ za Vi ye Sl) & 2 K işareti A üzerine gelir. Bunların iki yanını dikmeli. Boşta kalan kısım da kapak vazifesini gö- rür. Ayrıca işlenilen üç santim enin. de uzun bir parça alttan (3) dikile- rek önde fermijüle iliklenir. Kemer de ayni şekilde işlenir. Eni dört san- timdir, Muslukların kokmaması için Bazı evlerde bilhassa sicak hava- larda musluklardan gayet pis bir koku çıkar. Bunun sebebi bulaşık yı- kanırken akan yağlı suların yağlar nın borularda birikmesidir. Sıcağın tesirile glar pis pis kokmağa başlar, Buna mâni olmak için her gece bulaşık yıkandıktan sonra sıcak kay- nar su içinde eritilmiş soda, veya arap sabunu, yahut amonyaklı suyu borudan aşağı akıtmalıdır. Sicak ve sodalı, sabunlu veya amonyaklı borudaki yağları eriterek akıtır ve kokmasına mâni olur. asanansns sanane. a naassessras sss çaya geçmesi için bir İki saat bekle- dikten sonra buz dolabma, yahut buz üstüne oturtarak soğumağa bi- Takmalı. Bardaklara doldurup misafirlere ikramı ederken içerisine buz parçala. n atılabilir. la doğru ilerliyordu. Kendisine bir cennet gibi anlattıkları bu şehirde bir tanıdığı bile yoktu. Ne yapacaktı? Ya. nındaki para onu ne kadar yaşatabi. | lirdi? Kimsesizlik kızın üstüne ağır | bir yük gibi çöktü. Müşfik bir nazar, tatlı bir söz duyabilmek için ne büyük fedakârlıklar yapabilirdi? Hayatta hiç bir şey olmamıştı. Fakaten ziyade bunun eksikliğini hisselmişti, Çok ümidsizdi. Ama ölümde teselli arıya- mazdı, daha yaşamamıştı. Ve karşı- sındaki tabiat öyle güzel, öyle vaid. kârdı ki.. Azametle derinleşip uzayan denizin üstündeki pırıltılar, tebessüm- lerle, sanki «küçük, aldanma, daha tatmadığın ne zevkler var: Bak. Ay denize kollarını uzatmış, sarmak işti- yor, yıldızlar biribirlerine yaklaşıp se- vişiyorlar, gün susmuş, gece karanlık kazanında aşk şerbetini Kaynatıyor, Sen de içsene, ne bekliyorsun, ve isti. yorsun » diyordu. Genç kız, tatlı ol. masına rağmen korkulu rüyalara da- lan çocuklar gibi titreyerek içini çekti. Uzaklardan kopup gelen bir rüzgâr saçlarını, boynunu, soğuk bir temasla okşıyarak geçmişti. Birden yatmak ihtiyacını hissederek kamarasına in- di. Kendini ilk defa yabancılar arasın da hissetmiyordu. O, dalma bir ya- bancı havası içinde yaşamıştı. Fakat bu sefer içine birden çöken acı bir sızı su | Moda haberleri Siyah veya lâcivert ketenden fayör modadır. *X Sarı madeni tokalı kmerler çok kullanılıyor. * Üzeri renkli koton perle ile işlenmiş kumaştan düğmeler düz renk elbiseleri süslemektedir. # İpekli elbiselerin omuzları» na ve eteklerinin aşağılarına ayni kumaştan yapılan biyelerle kafes- ler işlenmektedir. X Yassı şekilde yapma çiçekler elbiselerin beline takılmaktadır. X Muslin, vual gibi elbiseleri antrödö dantellerle ve ensiz vO- lanlarla süslemek rağbettedir. A Ensiz pliselerle eteğin aşağı- sını süslemek, yakadan inerek buza bolero şekli vermek çok be- genilmektedir. * Eteklerden maada bolerolar da plise yapılmaktadır. Beyaz fanilâ pantalondaki leke nasıl çıkartılır ? Suadiye, Ahmed: 1 — Beyaz fanilâ pan- talonların çamur lekesini çıkarmak için lekenin tamamen kurumasını beklemeli, sonra fırçalamalı. Fanliâ üzerinde kalan esmer lekeyi saf ispirto, yahut benzine batınimış pamukla silmeli, Pamuk kir- Jendiği için sık sık değiştirmelidir. 2 — Erkekler kadın lâvantası kullan- maz, losyonin saçlarının taraymız, İyi kolonya ile friksiyon yapınız kâfidir. Tırnaklara ancak beyaz cilâ sürebilir. sinir. Kırmızı ellâlı erkek tırnakları ne- rede gördünüz? İneeltilen kaslar Balime Aziz: 1 — Vaktiyle çok yolduğu- nuz kaşlarının şimdi eski haline gelme- sini istiyorsunuz. Bu sabır meselesidir. Çünkü kaşlardı Tıllar seri ve dik ola- rak büyümektedir. Onları yumuşatmak için uğraşmak lâzımdır. Sabah skşam kaşlara tatlı badem ya- ğı sürerek masa) yapmalı, Haftada bir su içine bir kaç damla amon- lattıklan sonra bir pamuğu ba rak kaşlara sürmeli, Bu suretie terbiye edilen kaşlar büyü- düğü zaman yumuşak ve parlak olur. 3 — Yumurtası mayonez tertibi şu- r: Bir kutu şekersiz süt hulüsası alı- ılaenk o mayonezin omikdarına göre) bir çorba kaşığı süt hulâsasını ka- şıkla çevirerek ezmeli ve hakiki mayo- nez gibi damla damla zeytinyağı, limon suyu, hardal koymalı. Eğer mayonez çok koyu olursa damla damla bir çorba ka- sığı soğuk su ilâve etmelidir, El terlemesine karşı El terlemesini hafifletmek için el yıkanan öu içine biraz lâvanta çiçe- ği ruhu atmak faydalıdır. ile sarsıldı. Ayni kamarada beraber yolculuk ettikleri kadın, üstteki yata- ğa çıkıp yatmış, muntazam fasılalar- la horluyordu. Alttaki dar yere sıkışıp, horultuları dinlemek onun için çıldır- tıcı bir azab olacaktı. Tekrar güverte» ye fırladı, Karanlık bir köşeye sığma- rak başını elleri arasına almış, gözle rinden yaş gelmeden bütün ınevcudi- yetile ağlıyordu. Arkasından tatlı bir ses; — Böyle güzel bir geceye karşı nes den gözlerinizi kapıyorsunuz? Sizi saatlerdenberi tedkik ediyorum. Yal- nız ve muztaribsiniz. Derdlerinizi ha- fiflelmeğe çalışacak bir dost kabul eder misiniz? diye sordu. Genç kız hayretle dönmüş karanlık» ta Karşısındaki adamı iyice görebilme» ge çalışarak kekelemişti: — Fakat ben sizi tanımıyorum ki! — Ne ziyanı var, bütün dostlar doğ- duklarında mi biribirlerini tanırlar? Bu güzel gecede kendinizi yalnız his- setmek size ağır gelmiyor mu? — Evet! — Demek bana hak veriyorsünuZ» O halde dostuz değil mi? Lâmia cevap verememişti. Bir dos* ta öyle ihtiyacı vardı, ve kendisine teklif eden ses de öyle ahenktardı Kİ, hayır diyemedi. Öteki devam etmişti: (Arkası var) idlüdiğin Dükekeiiğiğdid; â nik

Bu sayıdan diğer sayfalar: