1 Ekim 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

1 Ekim 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

önüp baktı, Mehlika... Kadri selâm . Asansöre girdiler, Kadri ri utangaç, kendi halinde bir lika ile ahbablığı bir türlü ileri götü- » remiyordu. hp cümle konuşurlardı. Bu defa da Mehlika: cevap verdi. — birden çıktılar, Bu katta. oturuyor- oduğını işitmişti. 1 Muhakkak ki Kadrinin yerinde şöy- le biraz becerikli bir adam olsaydı, $ nı sorsam mı? dedi, pimli kadar çoktan Mehlika ile ah- © bablığı ilerletmiş olacaktı. © Kadri yemekten kalktıktan sonra pencereye yaklaştı. Aşağıya baktı. Oturduğu kat ne kadar yüksekti. Tam bu sırada evvelâ hafif, sonra çalındı. Kadri koştu, kapıyı açtı. Meh- — şiddetli bir sarsıntı hissetti. Aman!.. Zelzele oluyordu. Vakia Kadri o ka, dar korkak bir adam değildi. Fakat yine odada duramadı, Kapıyı açtı; “ Dışam çıktı. Merdiven başında Meh- > Jlika.ile karşılaştı. Genç kadının yüzü » sapsarı olmuştu. Heyecan içinde Kad- riye: © — e zelzele oluyor değil mi? © — Merak etmeyiniz, korkulacak , birşey yok... diye mırıldandı. — Fakat bu esnada yine müthiş bir — sarsıntı oldu. Hiç farkında olmadan > birbirlerine yaklaştılar. © Mehlika: — Eyvan!... dedi, fena Halde kor- y kuyorum.. bu gece yapayalnızım da. © — Kadri onun heyecanını yatıştırmak — maksadile; a — Heyecanlanmayınız efendim... © Şimdi bunların arkası kesilir... Geçti | bile, Artık bir daha sarsınlı filân ok omaz., Vakıa artık sarsıntı filân duyu - muyordu, Fakat Mehlikanın heyecanı o geçmemişti. © — Ya zelzele yine tekrarlarsa?... — Korkmayınız canım... Tekrar lamaz artık... — Bilseydim hizmetçiye bu gece , izin vermezdim. O kadar yalnızım, © o kadar yalnızım ki... Zelzeleden de fevkalâde korkarım... Artık dünyada — Ah; pek teşekkür ederim, pek . pek zahmet olacak amma... — Aman efendim, Ne zahmeti?.,, rica ederim... Asansör en son kata gelince ikisi | bilmiyordu: Kadri güzel manzafayı pek beni hakikaten mahcup ediyorsunuz. © öp bütün İstanbul ayak altan- | şekkür ediyorsunuz... na eme talan DE çi kırk yu Mehlika ile ahbab olamıya- mum... Güzel, genç bir kadının karşı. | caktım... diyordu. Kadri yapayalnız yaşıyordu. Yeme. | ne dönmüştü. Aklına güzel komşusu © gin tek başına yerken, aklı hep Meh- | geldi Acaba şimdi Mehlika ne yapı- Clika: ile meşguldu. Ne uzun kirpikleri, | yordu. Bir aralık dün geceyi düşün- 4 90 kırmızı dudakları, ne cana yakın. dü. Tatlı tatlı daldı. Dün gece ne kar gözleri vardı. Mehlikanın üç seneden- | dar mesuttu. Ne güzel, ne şairane, na deri yapayalnız bir dul hayatı yaşa. tatlı saatler geçirmişlerdi. i “ mışlardı ki, eğer gidip Mehlikann | anına girdiler. Burası gayet ince bir zevkle döşenmişti, Kadri: — Oooo... dedi, burası ne kadar güzel... Karşılıklı geçtiler. Mehlika, Kadrinin | likör kadehini doldururken: — Birer likör içelim, heyecanı tes- baz iki dairede oturuyorlardı. | kineder... Diyerek tatlı tatlı gülümsüyordu. muş, neşelenmişti. Birerde sigara yaktılar. Yalnız asansörde bir kaç basmaka- Mehlika: — Tasavvur edemezsiniz, ne kadar Korktum... Siz olmasaydınz, ne ya — Nasılsınız efendim? diye sordu. | pardım? Vallahi hakikaten son dere Kadri kulaklarına kadar kızararak | ce teşekkür ederim.. Kadri buna nasıl cevab vereceğini — Aman, estağfrullah... diyordu, yapmışım, hayatınızı kurtarmışım gibi bana tw — Ne diyorsunuz?.. İnsanın böyle Kadri, ancak gece yarısından sonra ” Mehlikanın dairesinden çıktı. Kendi apartımanma girdi. Saatlerce otur- muşlar, taflı tath konuşmuşlar, ah- bablığı iyiden iyiye ilerletmişlerdi. Kadri: — Bu zelzele olmasaydı, daha ben O gece Kadri sabaha kadar rüya- rine ayna, Ende erkandan evle Birdenbire, Kadri kendi kendine! — Acaba gidip Mehlikanın hatırı- Dün gece o derece samimi ayrı- | halırını sorsa, bunda hiç bir gayrita- | j bülik olmuıyacaktı. O böyle düşünürken, kapı acı acı lika ile karşılaştı. Genç kadın: — Aaman, dedi, duydunuz mu? Kadri şaşkın: — Neyi? diye sordu. Mehlika; — Zelzeleyi canım, zelzeleyi... ne bir sarsıntı oldu. Halbuki Kadri zelzele filin olmadı- ğından emindi. Hiç birşey duyma- muşli, Genç adam gülümsedi, sordu: — Korkuyor musunuz? — Fena halde... Hizmetçiye izin vermiştim ya... Bugün gelmedi. Ne yapacağım şimdi... -- Korkmaynız... Birşey yok... Maamafih, heyecanınız geçinceye ka- dar sizin yanınızda bekliyeyim olmaz mı? Yi rim.. AM o gil ik gel Mizan beklemeğe gitti. Fakat Mehlika ev- ham: getirmişti. Her gece: «Aman... Bir sarsıntı oldu» diye korku ile Kad- rinin kapısını çalıyordu. Bu maceranın üstünden üç sene geçti. Şimdi ne zaman Kadrinin ya- nında zelzele bahsi geçse, genç adam gülümser, tatlı bir âşk macerasını hatırlar, Hikmet Feridun Es Kontrakt Briç Meşhur eller No. 20 ARVIIS #RDV 063 AVT vr...» “ ». abam »Yew “a - » sini çıktı. Yer üçlüyü, garp sekizliyi ver- di. Cenup vale ile aldi: Bu eli dikkatsiz aynıyan kozcular, “- «l tularsa karoları alta alacağından bu tehlikeyi bertaraf etmek lâzımdır. Bunun için pası dalma garp tarafa doğru yap- mak icap eder. Kozcunun İlk elde aldığı bir karodan başka, sağlam olarak pikadan iki, kupa- dan dört ve sinekten bir ibresi var. Oyu- nu çıkarabilmek için daha bir tek ieveye ihtiyacı vardır, Bu ekstra İeveyi de, bir kupa ile yere geçip yerden pika beşlisini oynamak ve elden dokuzluyu pas etmek- Je temin edebilir. Bu elde olduğu gibi pas geçer ve oyun yapılır. Fakat pasın geçmediğini, garbin el tuttuğunu farze- delim. Garp karo gelirse kozcu ekstra 16- weyi karodan yaptıktan başka bir fazia leve daha kazanır, Eğer garp karo yerine başka bir renk gelirse korcu gene üç pi- ka, dört kupa, bir karo ve bir sinek alır ve her iki ibtimside de oyununu çıkarır. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Pangaltıda Nargileciyan, Tak- onciyan, Beyoğlu: Istikiğl Dellâsuda, Tepebaşında Kinyoli, Galata: Hüseyin Hüsnü, Ka- sımpaşa: Müeyyet, Hasköy: Sadık Akdoğan, Eminönü: Salih Necati, Fa- tih: Hamdi, Karagümrük: Mehmed Arit, Bakırköy: HA), Sarıyer: Asaf, Aksarây: Nuri, Beşiktaş: Halit, Pe- ner: Balatia Hüsameddin, Kumka- pı: Lâlede Haydar, Küçükpazar: Yorgi, Samatya: Yedikulede Teofilos, Alemdar: Divanyolunda Esat, Şehre- mini: Ahmet Hamdi, Kadıköy: Altı- yolda Merkes, Üsküdar: İskele başın- da Merkez, Heybellada: Halk, Büyük- ada: Şinasi Mer gece açık eczaneler: Yeniköy, Emirgüin, Rumelihisarı, Or taköy, Arnavutköy, Bebek, Beykoz, Paşabahçe ve Anadoluhisarındaki ec- zaneler ber gece aşıktır. KÜÇÜK İLÂN okuyucularımız arasında EN SERİ, EN EMİN EN UCUZ vasıtadır. Alım satım, kira işlerin- de iş ve işçi bulmak için istifade ediniz! * NEVROZIN mi Diş, Nezle, Grip Romatizma dir e mar epmerribr ? y sorsan | inievvel ci 1938, Tarihi Deniz Romani Yazan: İskender F. Sertelit uu Yefrika No. 131 Şeytan sızmıştı. Birden gözüne bir hayalet göründü: - Hacer, gelöldür beni diye bağırdı Şeytan ilk defa şarap içiyordu. Ka- ranlıkta emekliyerek, bir fıçının önün» dedurdu. Şeytanın dizleri titriyordu. — Bu gece içimdeki ateşi söndüre- ceğim... Diye sevinerek fıçının musluğunu buldu.. açtı.. yarısını yere, yansın âvucuna akıtarak içmeğe başladı. O İçki içmesini de bilmiyordu. Bir ham- lede Karnını şişirinceye kadar içmişti. Şeytan birdenbire birşey anhya- madı: — Çok tatlı.. lezetli bireşy... Diye mırıldandı. Arkadaşının söz- leri kulağında çınlıyordu: « — Şarap içersen, herşeyi unutur- sun!> Şeytan herşeyi unutmak istiyordu. Biraz sonra içinde bir ateş duydu. Bu ateş, kalbindeki ateşten daha ya- kıcı İdi. Şeytanın midesi, daha sonra bütün vücudu yanmağa başladı. — Biraz daha içeyim... Diyerek tekrar ağzını şarap mus- luğuna verdi. Boğazına kadar, çatlar yıncaya kadar içti, Gözleri kapanıyor, başı dönüyordu. Hanıys, herşeyi unutacaktı? Hacer şimdi gözünün önüne gel mişti. — İşte o. tâ kendisi, Bana bakı- yar ve gülüyor... Geriye çekilmek istedi., başını gö- minin direğine çarptı. sersemledi. yere yıkıldı, Hizh hizli konuşmağa başladı: — Sen misin, Hacer! Beni affet... Ben, seni unutmak için içiyordum bu melün içkiyi! Bana kızmadın, de- ğil mi? Haydi gel, seni bir kere kolla” rımın arasına alayım... Göğsümde sıkayım. Ve ondan sonra beni öl dür! Bilirim ki, sen benden hoşlan- mazsın.. benim olamazsın! Ben bir vahşi hayvan avcısıyım.. sen büyük bir kabile şeyhinin kızısın! Sen, bir başsın! Ben, bir ayağım.. sen, her Zzâ- man benim gibi zavallıların sırtından yürüyen bir kahramansın! Fakat, be- nim de bir kalbim var, Hacer! Seni sevdirg.. seni çılgınca seviyorum. Be- ni mazur gör.. ben, valışi bir hayvan gibi, hiç birşey bilmiyorum, Ne kadın, ne şarap, ne de hile, Sadece seni bir kere kucaklayıp ölmek istiyorum. Haydi, atıl kollarımın arasına!... Başını şarap fıçılarından birine dayadı; — İşte, ben ölüyorum, Hacer! Ne- don susuyorsun sen? Benim öldüğü mü mü bekliyorsun yoksa?... Haydi, çekil git öyleyse karşımdan! Beni yal- nız birak burada. Beni Azraille baş- başa bırak! Kalbime vurduğun zin- ciri, anladım ki, ondan başka kimse koparamıyacak... Şeytan, karşısında bir hayalet gö- Tür gibi olmuştu, Fakat, bu hayalet gerçek Hacerin kendisi miydi? Bir başka gemici miydi? Yoksa bir gölge miydi? Bunu o da bilmiyordu. Artık Şeytanın gözleri kapanmıştı. Zaten o, gözleri açıkken de etrafı görmü- yordu. Söylendi.. içti... İçti.. söylendi... Ve nihayet bir şarap fıçısının dibinde sızıp kaldı. * Ertesi sabah, iki yelkenci, Bizans surları karşısında başbaşa o Konuşu- yorlardı: sir Denizdeki gemiler pek az, değil ? — Belki hir kısmı Boğaza gitmiş- tir. — Saidin gemisi de meydanda yok. — Said dedin de aklıma geldi. O, beni, sefere çıkmadan yanına ala- caktı. Şimdi görürse, bu gemide bi- rakmaz sanırım. — O zaman neden gitmemiştin onun yanına? — Hastaydım o zaman. — O halde hemen gözüne götün- meğe çalışi Burada kalırsan, Dişi korsanın gazebine uğramaktan kur- tulamazsın! — Onun yanına gitmek istiyen biri daha var burada. — Kimdi 0? ' ii Arkadaşı güldü: — 9; buradan bir yere gidemez. — Niçin? — Senin birşeyden haberin galiba?! — Hangi şeyden bahsediyorsun? — Şeytanm aşkından... — Haydi canım. Yaban öküzleri sevgiden ne anlar? — Şakayı bırak! Kaplan avcısı, Hâceri de avlamak istiyor. Bu gece şarap anbarına inmiş... O kadar şa- rap içmiş ki.. karşısında beni görün- ce, Hacer sandı... cürmünü, sevgisi- ni itiraf etti, eğer onun söylediği söz- leri Hacer duysaydı, bu sabah onu ipe çekerdi. Bu haberi alan korsanın Şeytana husumeti vardı, arkadaşından ayri- lunca Hacere koştu: — Siz, bizi bir bardak şarap İçmek- ten bile menediyorsunuz, dedi, fgkat Şeytan anbardaki fıçıları midesine boşaltıyor... Ona neden mâni olmu- yorsunuz? Dişi korsan Kizkulesi açıklarında geminin yelkenlerini indirtmişti. Te- lâş ve heyecan içinde çırpınıp durur- ken, Şeytanın şarap içmesi kulağına giremezdi. — Haydi, defol şuradan! - diye bağırdı - şimdi tezvirin, dedikodunun Korsan yerinden kımıldamadi. Ve sözlerine şu cümleyi ekledi: — Şeytan, sizi çılgınca seviyor, Sitti! Beni kovmayınız.. dinleyiniz! O, ayılınca sizi vuracak; Çünkü, siz vaktile onun ayaklarına zincir vur- muşsunuz! Şimdi sizden öç alacak. Kendinizi ondan koruyunuz! Hacer birdenbire korsanın yüzüne baktı: — Kimden bahsediyorsun? — Şeytandan... — Kim bu''adam? — Vahşi hayvan avcısı, Dişi korsan: — Şu serseri Nasuhtan mı bahse- diyorsun? Diye sordu. Korsan: — Eevet, dedi, ona arkadaşları « dirlidikten sonra - Şeytan dediler, Herkes onu böyle anar. Hacer, ormanda ayağına Zzincnr vurduğu adamın öldüğünü sanıyordu. Böyle - bilhassa kendisi için - tehli- keli bir adamın kendi gemisinde bu- lunmasına hayret etmişti. Sahildeki yelkenliler oHaceri selâmlarken, © | hiddetle bağırdı: — Şu herifi buraya getirin baka- yım... Şeytanı erzak anbarından sürük- liyerek göverteye çıkardılar, Kaplan avcısı kendinde değildi. Baygın bir halde başı omuzlarına devrilmiş uyuyordu. Hacer yere iğilk di.. Şeytanın. yüzüne baktı.. gülüm” sedi: — Hayır.. benim, bacağıma zincif vurduğum adam, bu değildir. Onun yüzü dağlı değildi. Siz onu rüyad&, sayıklarken dinlemişsiniz! dedi. Hacer, Bizans surları önünde böyle | rodnasız şeylerle uğraşacak halde de” ğildi. Aarap gemileri sıraya e a — Alın şu saygısız köpeği mal terdi. j Diye bağırdı. O, izinsiz şarap içme" nin cesazını elbette çekecekti. nı, geminin zindanı olan baş te altına attılar, ni Hacer, Saidin gemisini araştır” yordu. Bizans önündeki korsanlar rin imdada koştuğunu anlamışlard Hacer surların önündeki gem yıyordu. Altmış yelkenliden göze B rünen otuz, otuz beş tekne bile yol” ... Korsanların sevinci Necib Hayyat, gelen yelkenlile! birinin direğindeki Yeşil sorğuçlu i reli görünce: a — Hacer geldi... 4 ay sevinçle bağırmağa, CArkası yaf) | yok

Bu sayıdan diğer sayfalar: