2 Kasım 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3

2 Kasım 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 TTeşrinisani 1938 AKŞAMDAN AKŞAMA Balıkların konuştukları... Denizde balıklar, ağızlarını hay- Fetle açmış, soruyorlar; — Ey 600,000 palamut! Niçin sizi yemediler? Niçin geri döndünüz? — Biz dönmedik, atlılar, — Tuhaf şey... Bu balık alıklığıyle aklımız ermez vakıa amma, bir kon- serveçilik sanayii kurup bolluğumuz- dan istifade etmek; şimdi doydularsa başka mevsim yemek, yahut başka taraftakilere yedirmek güç iş Bir de, suların üst tarafında insanlar terakki etti diyorlar... Yok yok! Mu- hakkak ki onlar da bizim gibi: Yiye- bildiklerini yiyor; (o yiyemeğdiklerini atıyorlar... Bir genç İzmarit, heyecanla: — Fabrikamız yapılacakmış - dedi. Yaşlı bir Yunus, omuz silkii: — Sultan Aziz de, Avrupa tedkik seyahatinden döndüğü sıralarda bir gün sandalla gezerken böyle bir ni- yeti olduğunu söylemiş. Büyük ba- bam, oradaymış; işitip dehşetle siçra- miş ve Hünkâr ürkütmüş. Lâkin o zaman bu zamandır asır oluyor; me rak etmeyin, çocuklar, birşey yapa- cakları yok... Benim yağımı bile çı kartmasını beceremiyorlar... Bir Kılıç: — Cahiller! - diye istihfaf etti, - Ancak dört türlü yemeğimi yapabi- liyorlar! Kalkan, Kılıca karşı koydu: — Echeller... Ya benim bir yeme. ğimden başkasını bilmiyorlar ya... Karadenizde oHamsiye karşı rezil oluyorum... Karagözistavritin siyah gözleri me- lâl melüldu: — Öğrenmediklerine şükür edin... Çünkü şimdiki vaziyette bile, senin silsileni ve kendilerinin servet men- baımı tüketecek tarzda, gırgırlarla av- cılık ediyorlar... Ya türlü türlü pişir. mesini, konserve şekillerini öğrense- ler... Neslin tükenir! Lâpina, atıldı: — iç üzülmeyin... Birşeycik ol maz!... Bu halk, balık etine bu dere- ee az rağbet elliğine nazaran; olta, ağ usulünü bıraksalar, yalnız dina- mitle avlasalar bile kimseciğin nesli kurumaz... Başka memlekette olsa, beni bile rahat bırakmazlardı... #4 — Nen var?.. Taze taze pekâlâ. Sın! Hem siskalık moda!» diye teselli verici bir söz söylenmesini bekledi; tenezzülen aldıran bile olmadı. Birdenbire: — Kaçın, kaçın, kaçın!.. - diye bir haykırışma duyuldu. Önde bir Uskumru ve Kolyos sü- rüsü, arkada bir Torik taburu, pa- niğe uğramış gibi fellik fellik kaçı- yordu. Mercanlar, batmış gemilerin leşlerine gizlendi; Barbunyalar, kum- lara sindi; Karidesler deliklere girdi; Mimyeler kapılarını kapadı. Yalnız bir Trakonya kaçmayıp z€- hirli, müstehzi tebessümile gülerek: — Abtallar! - diye alay etti. - Size gelmiyor ki onlar!... Sürünün en sonundakiler: — Bize değilmiş. « nidasile 'hay- kırınca hepsi birden disiplinli bir ha- reketle geri dönüp Trakonyanım et- rafını aldı: — Kime ya?.. Gözümüzle gördük: Sahildeki gençler, kollarını sıvamış, yelkenlerini açmış, üzerimize doğru yürüyordu... Biz, malüm, seyyah ba- lıklarız.. Başka memleketlerden gel- dik... Oralarda ne zaman böyle bir manzara görsek üzerimize ağlar İner... Biz bulunmasak bile, boş de- nizlerde saatlerce ellerinde olta bek- — Belediye otobüsleri işlemeğe baş- bu rahatsızlıktan kurtulacağız 14 * Şişli santralı Yanındaki ahşab bina istimlâk ile yiktırdacak Şişlide yapılmakta olan telefon san- İralının yanında bulunan ahşap bir bina, yanındaki sokağı darlaştırdığı gibi, yeni binanın da manzarasını böz- maktadır. Telefon idaresi bu binanın istimlâkine karar vermiş ve bu husus- ta hazırladığı projeyi Belediyeye gön- dermiştir, Belediye, projeyi tasvib et- İlkten sonra bu bina İstimlâk edilerek yıktırılacaktır. Yeni santralın yanında bulunan ve Şişli caddesile Feriköyünü biribirine bağlıyan Davudağa sokağı da Beledi. yece tamir edilecektir. Şirketi Hayriyenin tenzilâtlı tarifesinin tatbikine başlanıyor Şirketi Hayriyenin üç aylık tenzi- lâtlı halk tarifesi bugünden itibaren tatbik edilecektir. Tenzilât nisbeti yu- karı Boğaz için yüzde 50, aşağı Bo- ğaza da yüzde 40 tır. Terkos çeşmeleri Yeniden çeşmeler açılmasına karar verildi İçinde Koli besili bulunduğu için akıtılması menedilen Kırkçeşme öu- yunu bazı kimselerin gizlice evlerine aldıkları görülmüş ve bunun men'ine | karar verilmişti. Belediye Sıhhiye müdürlüğü bu iş- le meşgul olmuş ve bu suretle su alı- nan mecraları kapatmıştır. Halkın $u ihtiyacını karşılamak üzere şehrin | muhtelif yerlerinde yeniden “Terkos çeşmeleri açılacaktır. lerler.. Hattâ milyarderlerin | rmdan da şüpheleniriz... Bizimle ko- İ valamaca oynamak en büyük eğ- lence imiş... — Burada öyle değildir... Deniz meraklıları sandala, yelkenliye bi- ner; üç aşağı, beş yukarı dolaşırlar... — Niçin bizi tutmağa ve taze taze yemeğe heveslenmiyorlar? Bizden daha lezzetli ne buluyorlar? — Ekseriya unlu şeyler. Hem Şiş- manlıktan şikâyet ederler, hemde gıdalarını değiştirmezler, Bizim bir parçamızla doyup sıhhatli ve göbek- siz olmak kabilken kaşıkla ha, ka- şıkla ha, Ansızın, evvelkinden de kuvvetli bir gürültü duyuldu. Bir Çurçur sü- rüsü, dalgayı köpüğe katarak geli. yordu: — Havadis!... Son dakika... mukabilinde havadisi aldı: «600,000 palamutun denize dökük mesi, limandan balık almağa gelen ecnebi gemilerle pazarlıktaki cüzi | uyuşamamazlık yüzündenmiş.. Bu i gemiler giderken, onları takib eden Köpek balıkları duymuş... Kaptanlar (Buraya bir daha gelmeyiz!) diyor. Tarmış.» Ve balıklar, bu havadis üzrine şen- Uk yaparak, Boğaz sahillerinde alay alay fur döndüler, ” (Wâ - Nü) ... Yalnız merak ettiğim bir mesele var: Yeni otobüsler acaba benzin yakacak... İri hir Sinagrid, bir gümüş balığı | Bay Karilerimizin fikri İstanbul radyosu ihya edilemez mi? Ankara radyosunun başka mem» leketlerde iyi işitildiğine dair ha- berler geliyor. Ayni neşriyat İs- tanbulun eski tulü mevci üzerin. den de verilmekte, işitilmekledir. Ancak, maziye kıyasla pek bozuk, parazitli ve tatsız olarak. Karilerimizden pek çok şikâyet mektupları alıyoruz; Ankara vad- yosu tam mükemmeliyette şehri- mizde dinlenemiyecekse, İstanbu- Jun eski tesisatının ihya edilmesi- ni temenni ediyorlar. «Hattâ din- lense bile, iki radyomuz bulunma anın faydası var, zararı yok! di- yenler pek çoktur, Kadın iç çama- şırları giymiş Şüphe edilen birinin güm- rükte elbisesi çıkarılınca neler bulundu! Beyrutlan limanımıza gelen Türk bandral: Platin vapurundan çıkan İbrahimin vaziyeti şüpheli görülmüş ve gümrük muhafaza memurları ta rafından yapılan aramada birçok eş- ya yakalarımışlır, İbrahim önce bir şey kaçırmadığı- nı söylemiş, fakat elbiselerinin çıka- rılması ihtar edildikten sonra, kadın elbisesi giymiş olarak görülmüştür. Bunlar da çıkarılınca iç çamaşırları- nun da üstüste giyilmiş ipekli ka- dın eşyasından ibaret olduğu anlaşıl- muşlır, Birkaç kombinezon, rob, göm- lek, mendil, çorap, ecnebi sigaralar ve saire müsadere edilmiştir. Kaçakçı hakkında kanuni muameleye başlan- mıştır. Birkaç gün evvel Romanyaya 6000 | | ley kaçırırken yakalanan Kostesko beşinci ceza mahkemesinde 278 lira para cezasına mahküm edilmiş ve 6000 leyin de müsaderesine karar ve rilmiştir. İtalya ile ticaret anlaşmasi meriyete girdi Türk - İtalyan ticaret anlaşması dün sabahtan itibaren meriyete gir- miştir. Keyfiyet dün gümrüklere bil- dirilmiş ve buna göre faaliyete geçii- miştir. . İtalyanın şu günlerde bilhassa hu- bubat ve zahirelere alıcı olacağı zan- nedilmektedir, Son zamanlarda bu memlekete birkaç parti arpa ihraç edilmişse de bir iki gündenberi İtalya hesabına arpa alışı durmuştur. Tek- Tar başlaması ihtimal dahilinde görül- mektedir. Arpa piyasası hafifçe geri- lemiştir. Diğer taraltan Merkez bankası İtal- yadan alacaklı tacirlere tediye mua- melesine dünden itibaren başlamıştır. Yandan çarklılar kadro harici edilecek Denizbankın yakın sahiller arasın- da bulunan birkaç yandan çarklı vapuru yakında kadro harici edile- cektir. ŞEHİR HABERLERİ Et ihtiyacı Yeni teşekkül idareyi eline Gü İstanbul, Bursa ve İzmirin et ihtiyaç- larını tedkik etmek üzere geçenlerde İ şehrimize gelen Devlet Ziraat kurumu müdürü B. Şefik ile baytarı B. Taki'nin şehrimizde ve Bursada yaptıkları ted- kiklene dalr hazırladıkları raporu 2Zi- rTâat Vekâletine verdiklerini yazmış- tık. Haber aldığımıza göre, Ziraat ku- rTUuMu, İstanbul, Bursa ve İzmirin et ihtiyacını ele alarak idare etmeğe ka- Tar vermiştir, Şehrimizde ve civarda» ki diğer vilâyetlerde et piyasasındaki darlık ancak şubat ayından sonra his» sedilmektedir. Yeni teşekkül şubat içinde faaliyete geçecek ve geçen se- nedenberi Belediye, Kasaplar şirkeli | tarafından idare edilmekte olan İstan- bul kasaplık hayvan işlerini bizzat idare etmeğe başlıyacaktır. Yeni te- | şekkülde Belediyenin ve Kasaplar şir- ketinin bir alâkası bulunmıyacaktır. Ziraat kurumu, şarktan getirtile- cek hayvanların nakliye ücretlerini âzami derecede indirerek eti ucuzlat- mak için şimdiye kadar merkezi Kars- ta bulunan Şark hayvan ihracat şir- ketile birlikte çahısacaktır. Deli imiş Bağırıp cağıran bir kadının şuurunun bozuk olduğu anlaşıldı Ayvansarayda oturan Hayriye adın- da elli yaşlarında bir kadın camiye gitmiş, caminin müezzinine bağırıp çağırmağa başlamıştır. Müezzin bu kadının elinden yakayı kurtaramıyg- cağıni anlayınca, polise müracaat et- miş, Hayriye polislere de hakaret ede- rek üzerlerine saldırmıştır. Zorlükla yakalanan kadn Eyüp | sulh ceza mahkemesine verilmiştir. Orada muhakemesi yapılırken Hayri- yenin vaziyet ve hareketleri şüpheli görülmüş ve akli vaziyetinin tesbiti için kendisi Adliyeye gönderilmiştir. Adliye doktoru B, Enver Karan tara- fından yapılan muayene neticesinde Hayriyenin cezai ehliyeti haiz olmıya- cak derecede şuurunun bozuk olduğu anlaşılmıştır. Hayriye muayeneden çıktıktan son- ra koridorda önüne geleni yakalıya- rak: — Bana deli diyorlar, Halbuki ben deli değilim, Şimdi muayene oldum, Cennet doktoru benim deli olmadığımı söyledi... diye derd yanarak çıkıp git- miştir, Çorapçılar dün de toplandılar İpekli kadın çoraplarını kalınlaş- tırmak suretile sağlam çorap imaline karar veren çorapçılar, dün Mili sa. | nayi birliğinde toplanarak hariçten mütehassıs celbi meselesi üzerinde gö- rüşmüşlerdir, Çorapçılar evvelce mek- tupla mütehassıs çağırmışlarsa da iş uzadığından, Almanyadaki birkaç çorap fabrikasına müracaat ederek kendilerine bir mütehassıs gönderil- mesini istemeğe karar vermişlerdir. Amca Otobüstel.. l ... Yoksa havagazı mı?... İ Çardaş, Şendul ve saire gibi Şarkı söylemiyoruz İstanbulda uzun müddet kalmiş bir Amerikalı ile konuşuyordum. Bizim memleketten bahsediliyordu. Ameri- kalı tam mânasile İstanbulun, Türki- yenin hayranı idi. Zaten Amerikadan Türkiyeye gelip de bizi ve memleketi. mizi beğenmemiş Amerikalı hemen he men yok gibidir. Amerikalılar bizl çok samimi bulurlar. Veni dünya- i kların en hoşlarına giden şey de sami, miyettir. Bu bahsettiğim zat da İstanbulu, bizi uzun uzun medhettikten sonra: — Yalnız, dedi, İstanbulda garip bir şey dikkatime çarptı. Merakla yüzüne baktım. Çünkü Amerikalı garebete o derece kaniksa» mıştır ki, öyle kolay kolay herşeyi ga- rip bulmaz. Yahud da onlarm garip bulduklarını biz tabii görürüz. Meselâ İstanbulda para ile su satılması bir Amerikalı gazeteciyi pek hayrete dü- şürmüştür. Karşımdakine: — Bu kadar garip bulduğunuz şey nedir?... — Söylesem belki de şaşacaksınız... Siz pek az şarkı söylüyorsunuz. Amerikalının sözlerini hiç de garip bulmadım. Çünkü bunu ben de düşün. müştüm. : Hakikaten bizde kadınlı, erkekli ce. miyet hayatı çoktanberi başlamıştır. Bugün birçok ailelerin kabul günleri, toplantıları ve saire vardır. Dünyanın her tarafında bu gibi ka- dınlı orkekli toplantıların çoğunda şarkı söylenir, piyano veya başka bir çalgı çalınır, Fakat bizde bu tarzdaki toplantılarda oyun oynanır, her mev. zudan konuşulur, dansedilir... Fakat şarkı söylendiği âdeta yok gibidir. Başka yerlerde bu tarzdaki toplantı larda ekseriya şarkı söyliyenler de ka- dındır. Halbuki biz misafirlerin karşi- sında şarkı söylemekten âdeta utant- riz çekiniriz, Sonra ben dikkat ediyorum. Bizde galiba erkekler musikiye, şarkıya da- ha düşkün... Meselâ alaturka merak» ısı birkaç erkek bir araya geldi mi? Biraz da keyifleri yerinde olunca, iç- lerinde güzel sesli birisi de bulunursa hemen şarkıya, gazele başlar, Fakat kadın toplantılarında böyle birşey görülmüş değildir. Sonra çoğu- muz alafranga musiki meraklısı ok duk. Âlâ... Fakat alaturkacılar bir ara- | ya geldikleri zaman ekseriya bir şar. kıya yahud bir gazele başlarlar. Alaf- rangacılar?... Öyle arkadaş, ahbap top: lantılarında hangi alafranga parçayı söylerler? Daha tuhafı alafranga mu- siki meraklısı olduğumuz halde çoğu mus çarp musikisinden ne biliriz? birkaç operet, Ayda, Karmen ve saire gibi birkaç meşhur opera parçasından baş. ka. Bunardan başka bir meydanda, bir merasimde toplu bir halde şarkı söyliyemiyoruz. Halbuki başka mem. leketlerde seyyar şarkı o satıcılarının etrafında halk toplanır ve mükemmel şarkı söyler. Hoş bizde de toplu bir hak de söylenecek şarkı da pek azdır ya... Cümhuriyetin on beşinci yılında hâ. lâ onuncu yıl marşını söylüyorduk. Bandolar çalacak şey bulamadıkları için bir sinema filmindeki «Adiyo... Benim hassa zabitim. midir, nedir © havayı çalıyorlardı. Memlekette bir musiki havası ya- ratmak lâzımdır. Musiki neşedir. Neşe de gençliktir... B, A, — Can yakmasın da ne yakar. sa yaksın bayıml...

Bu sayıdan diğer sayfalar: