16 Şubat 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

16 Şubat 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mühim bir ilim Kendisile yeni hany O birim orin çe ca Bazen bi- Bbirimize yolda Taslıyor. Konuşa konuyu yürüyorduk. Az amanda pek samimi ol. muştuk. Komşum evli idi, Karısının yüzünü bir iki gere görmüştüm. Lâkin kendisile hemen bergün görüşüyorduk. Yeni arkadaşımın Bir takım garip fikirleri ar Bir gün gene onunla yolda aşmış- tak, Öleden beriden konuşarak Yerliyorduk, Bir aralık önümüzde yürüyen bir genç ka- dın dirketimizi çekti Bu kadının peşi m- Fa bir delikanlı ilerliyordu. Zaman yaman bu adam genç kadına sokuluyor, ona bir- geyler söylüyordu. Kadın birdentire durdu. Delikanlıya dö- perek bağırmağı başladı; — Terbiyesiz! Artık çeneni kısıp, peşi. mi bırakacak micn? Ya hemen buradan defolup git, yahud da ben yapacağımı bilt- Genç adam fena halde bozulmuştu; Fakat efendim bendeniz. Maksadı nem... Diye bir takım minasiz şeyler p duruyordu. püklüm yolunu değiş- tirdi. Koru ms girerek gülümsedi: Zavallı çocuk. Rezil oldü değil m1? Fa» Kat kabalıni kendisinin azizim, Kabahat a. Bu delikanlı kadın ruhunun ruhu başlı ii kirayadan, fi sefeden de daha deri: 19 Artık başka hiç bir pey- dın kalblerini tıkır takır ahtarı elde ettin demek» tir. Azizim, ruhue denilen ilmi hakkile bilmiş olsalar- dı bugün dünyanın manzarası şimdikinden çok daha farklı, çok daba güzel olurdu. irlerile göğinmemelerinin, arasındaki hırgür, hattâ aşi inayetler hep bu erkeklerin «Ka- 'nilcü imi bilmemelerinden We- ri gelir.» Dünyada herkesin bir zayı! tarafı vardır. Galiba bizim komşunun da hayatında en zaf torafı bu «kadın rühüs meselesi idi. Çünkü bu bahis açılınca dostum bülbül ke- siliyordu. Onun söylediklerine bakılırsa yeryüzün- | deki birçok feliketlerin, insanların tam | ıd olmamalarını bebi hep | hi çekek onları hissi geliyor. “Br iiaslni gayet r tarşda savdiğin kadına söyledi- rını Kaldırıyo: iyor, bu ne J4&baMlik! özü üzerine hayalinde kurdu- duğun saadet kâşaneleri birdenbire yıkılı- yor. Paknf kabahst kimde? sende. ruhunu bilmiyorsun... Samimi söz- bazzeden kadın vardır. Elmiyen vare dır... Buna kalsa yeryüzünde mektepler açıp erkeklere «kadın ruhu» ilmini öğretirdim. Hem de mektebi bitirmek için uzun bir müddet koyazdım. Meselâ hukuk fakültesi gibi dört sene... Şaka değil. «Kadın ruhu İakültesie. Arkadaşım sözlerini: — Lâkin ben bu ilmi çok İyi bilirim. Adeta bunun profesörüyüm... diye bitirdi, O günden Ez mare ya em ee n bir adam um. de ki, o birçok erkeklerin hiç bilmedikleri bü- yâk bir ilmin profesörü idi, Kendi me me: «Kimbilir, diyordum, kadın ruhunu «09 derece iyi bildiği için karısile ne İyi geçi. Bir. Muhakkak ki, zevcesini bu ilim saye. sinde avucunun İçine almıştır.» bir defasında zevcesinin ona «Sen! ulan- mas herif... İnşallah seni telimli maymu- na çerireceğim...> diye bağırdığını bilo duy- mwuştum. Acaba ekadın guhüs ilmi böyle kavgalarda para etmiyor mıydı?. Bir gün yeni komşum mühim bir tavırla yanıma geldi: — İnsaniyete büyük bir hizmette bulun- mağa karar verdim.. dedi. Merakin sordum: Me gibi? — «Kadın ruhu» ismile büyük bir eser hazırlıyorum. Hiç şüphesiz bu yirminci aş- rın en mühim eseri olacak... ge saz meş- gwüm. Mütemadiyen yaziyorum. Komşum artık işini gücünü keme, kendisini bu esere vermişti. Hattâ bunun etrafında tedkikata bile baş- Jamışla, Onü bazen bir takım tanımadığım kadınlarla kolkola görüyordum. Ertesi gü- mü sorunca: — Ke yapayım birader?... diyordu, kadın ruhunu tedkik ediyorum. Bu derin bahiş | elrafında eser yazmak kolay mı? Tâkin işi azıtmıştı, Çeşid çeşid kadınlar- la gezip tozuyordu, Eseri etrafında tedkikat, yapmak için biçare komşum ilim uğrunda pek yoruluyorüu, Lâkin eserini yarıya ka- dar yazınıştı, Bir akşam bütün mahalle halkı onun evinde kınlca bir kiyamet koptuğunu gür- dü. Kana avaz avaz beğiriyordu- — Tedkikat ha... Tedkikat ha... Seni ka- Paza seni... an işi anladık. Zavallı komşum o gü- nü tedkikat Yaparken yani bir kadınla De raberken karısı tarafından görülmüştü. Er- tesi günü kendisine yolda rasladım. Yüzü yes çürük içinde idi. Bana derd yanıyor- uz — Ah kardeşim... Karım eserimi de yırt- ti Kafamda parçaladı. Başımıza gelenler hep kadın ruhunu bilmemizin cezası, Şu eeerimi bir tamamlamış olsaydım insani- yete ne büyük hizmette bulunacaktım. Ne Şare ki, zalln kadın eseri yırttı parçala Hikmet Feridun Es #rONERENNENEA AAA EEE NANE AAE BANA ANAM YENİ NEŞRİYAT akma Anadolu Eski Konya valisi B. Cetal Bardakçı ta- rafından «Anadalu Jsyanları» ismini tagi- yan kıymetli bir tedkik eseri kitap halinde Deşredilmiştir. Kitabın ihtiva ettiği bahis- ler şunlardır: Selçuk ve Osman oğulları İ devirlerinde Anadolunun aiyasi, idari, içti- mai durumu - Celâli isyanlarının hakiki mahiyet ve sebepleri ? Alevilik, Kizlbaş- ik, Hacı Bektaş - Türkler bü tarikatlere girmedi Türkler- a Türkleri hükümdar olarak tanımadılar - ark vilâyetlerimizde, orta ve garbi Anadoluda derebeylik, tagal- Jüp müesseseleri ve bunları doğuran idari, içtimai âmiller, maimlekete, millete zarar- ları - Çapanlar hüdisesinin iç yüzü. Bu eseri kazilerimize tavelye ederiz. Fiat 160 kuruştur. İktisadi Yürüyüş Haftada bir defa neşredileri iktisadi yü- rüyüş mecmuasının beşinei sayısı çıkmış tır. Bu nüshasında iktisadi, ticari, smal, yiral ve mali mevzular üzerinde kiymetli amil e a e vardır, gam YENİ ÇIKTI ÇIKTI KUAMTA FİZİĞİ ve iner ehemmiyeti : Refik Fenmen nirir7A AKBA Ankara 40 hk... Makığıi 4 Mata iğne ei 21 incisi 11/2/9480 cumartesi günü saat 2030 da «Bülend Necdet Kistelli; tarafından veri- leoektir. Mevzu «Fransız edebiyatında 17 ip- ci asır; dır. Davetiyeler Ev direktörlüğün- den alinabilir. AKŞAM KÜÇÜK HABERLER: A Bit mücadelesine devam eden siktilye müdürlüğü Eminönü, Fatih, Beyoğlu, Üs- > ve Eyüp kazalarında yen! hamam- lar kiralamıştır. Mer bu hamamlar sevkediliyor. Şimdiye Kadar iki bin kişi hamamlarda yıkanmış” # Fransızlar, Demir ve Şadan gilepleri- ni kiralamışlardır. X Mıntaks iman reisi B. Refik Ayan- tur, dün akşamki eksprele (o Ankaraya gitmiştir. Lirnan relsinin, İstanbul Mma- Binin temizlenmesi, ve vapur tarifelerinin tenaili mevzuu etrafında Münakalât Ve- Kâletine izahat verdiği anlaşılmaktadır. Dün 150 bin liralık ihracat yapılmış- 5 İtalyaya kemik, boynuz ve yün paçay- Fa ihraç edilmiştir. Diğer memleketlere de mutad mallar gönderilmiştir. 4 Muhtelif esnaf cemiyetleri yıllık koa- greleri devam etmektedir. Dün de Patih- teki merkez binasında Saraçlar cemiyeti yılık toplantıs yapılmıştır. Toplantıda bir senelik faaliyet gözden geçirilmiş, ida- re heyeti raporu okunmuştur. Kapıcılar öemiyeti toplantı da Türbedeki Esnaf gemiyetleri binasında yapılmıştır. Kapıcı- lar, yeni idare heyetinden, mal sahipleri- nin gelişi güzel kapıcı alp çıkarmamalar, »i temin ricasında bulunmuşlardır. Eminö- nü Halkevi salonlarında yapılacak olan balıkçılar senelik umumi heyeti İçtimai, ekseriyet olmadığından tehir edilmiştir. # Halınoğlunda oturan altı yaşlarında Karakin isminde bir çocuk takıldığı bir yük arabasında muvazenesini kaybederek düşmüş, muhtelif yerlerinden yaralarıdığı cihetle hastaneye kaldırılmıştır. 4 Kadir adında biri, Beyoğlunda bir inşartta çalışırken muvazenesini kaybedo- rek düşmüş, muhtelif yerlerinden yaralan- dığı cihetle polis tarafından tedari altına Aldırılmıştır. X Dün, Kadıköyden Üsküdura sefer yap- makin olan vatman Remzinln idaresinde tramvayla şoför Ihsanın idaresindeki gaz kamyonu çarpışmışlar, her ikisi de hasa- Ya uğramıştır. Polis vatmanla şoförü yaka- inyarak haklarında tahkikata başlanmıştır. A Kasımpaşada Kurban adında biri, evvelki gece sarhiş olarak Bahriye cad- desinden geçerken İhsan isminde bir ar- kadaşına raslamış, onu görür görmez bı- çağını çekerek arkasından yaralamıştır. Polis, yarabyı Bayoğlu hastanesine kaldır. mış, Kurban da mahkemeye verilmiştir. X Hapishaneden yeni çıkan sabıkalı yan- kesicilerden Nasreddin Zindankapı civa- rnda Mustafa adında birinin cebinden para cüzdanını çalmış fakat kaçmağa vâ- kit kalmadan Mustâfa farkına vararak Nasreddini yakalamıştır. Beraber karakola giderlerken Nasreddin yolda, kendisini serbes bırakmaz ve mahküm ettirine ha- pishbaneden tekrar çıkınca Mustafayı öl- düreceğini şöyliyerek tehdid etmiştir. Yankesleliik ve tehdid suçlarından mü- hakeme edilen Nasreddin Bultanahmed Gçüncü sulh ceza mahkemesinde altı ay iki gün hapse mahküm Olmuş ve tevkif edümiştir. Ayşe adında bir kadın, hırsızlıktan maz- Bünen yakalanan kocası Yaşarı karakola götüren polis Rifatın kendisinden rüşvet istediğini 1ddia etmiş, fakat tahkikat neti- cesinde bu idd'a sabi olmadığından ka- Gin aleyhine iftira davasi açılmıştır. Dün asliye altıncı ceza mahkemesinde Ayşenin muhakemesi yapılmış ve polis memuruna iftira ettiği sabit olduğundan üç ay hapsine karar verilmiştir. Zelzele felâketzedelerine teberrü Kurtuluşla bayan Papayanın biçki yur- du talebesi tarafından Erzincan felâketze- deleri için 1800 kuruş toplanmış ve Şişli Kızılay şubesine tesitm edilmiştir. ZAYİ — 1333 ders senesi Feriköy Nümu- ne mektebinden almış olduğum Şehadet- namemi kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin değeri yoktur. 163 numarada Tarık Akçırpan İSLÂM TARİHİNDE Türk kahramanları 'Tetrika No. 55 Yazan: İskender Fahreddin Saray adamlari: «İslâm âlemiböyle bir fettanın elinden ve dilinden kurtulduğu için sevinmelidir» diyorlardı «— Beni bekle... geliyorum.» Ve mücevherlerle paralarını göğsüne dol- dufarak yavaşça Bız kalmış ve Tahirle orada buluşup tanış- mamış olsaydı, onu pekâlâ öldürecekti. Za- ten o Hamdanllerin içine bu maksadin git- memiş miydi? Şeyh Baldin ölmemesi ve balifeden hınç almak üzere Şama baskın yapması Mar- yananın hayatını da tehlikeye koymuştu. Eğer Şeyh Sald bu baskında galebe çalacak Olursa, herkesten önce Maryananın derisini yüzdürecekti, Maryana: — Kaçmaktan başka kurtuluş yolu yok- tur, Artık hancıyı da göcendirdik.. yolcu- yu da Diye söyleniyordu. Maryana iç bahçede birkaç adım yürü- dü. Biraz ölede Tehirin tayin ettiği yerde bif- leşeceklerdi. Hacer henüz dönmemişti. Belliydi ki, Tahir kendisini bahçede bek- Miyordu. Sarayın öt cephesinde devam eden gü- rülktülü sesler, dakikalar geçlikçe artıyor ve saray muhafızları mızraklarına sarılarak bahçeyi ve sarayın etrafını sarmağa ha- gar) Jantyordu. Maryana ve Tahir bu arada yakayı ele vermeden kaçabilecekler miydi? Maryana, gehrin Şeyh Bad tarafından baskına ER De BE lm AL sıplakların ğrıştıklarını duyuyordu. Fakat, arasıra birçok kabile reisleri haxkında ya- pılan bu gibi yerli nümayişlerinin saray mu- bafızları tarafından nasil tardedildiğini Maryana lk defa görmüyordu. Maryana konuştukları yere kadar gi- demedi. Bahçenin ortasından arka kapıya doğru giderken, birdenbire arkasından sert bir ses yükseldi: — Durt.. Maryana bu sesi tamır gibi oldu. Durmak işlemedi.. birkaç adım daha sta- cak olursa Tabirle buluşacaklı. O, Tahirle buluşunca herşey bitecek sanıyordu. Tahi- Te çok güveni vardı. Aynı ses tekrar işitildi: — Dur diyorum sana. Cani yakarım gimdi.. Maryana başını arkasını çevirince, nöbet- ginin tattuğu meşale altında sert bir tavır- ia İspanyol dilberine bakan balifeyi gördü. Ve kalbini batarak: — Ah.. Biz misiniz, hazret? Diye mırıldandı. bir ağaca dayandı Maryana dizlerinin üstünde duramıyor- du. Bahçede halife İle karşılaşınca o kadak şaşırmış, O derece sendelemişti Ki. Halife Velid: — Bu karanlıkta nereye gidiyorsun? Diye bağırıyordu. Nöbetçiler, halifenin gözdesini gece rısı bahçede görünce bayrütlarin gizi sizliye Tuzak içinde Tuzak 'Tetrika No. 68 O gün bir fki saat kadar bu alış ve- rişle uğraştılar. Delikanlı, nişanlısı tarafına, mensup birinin kendisini gö- receğini aklından bile geçirmiyordu. Öğleden sonra saat üçte gayet şık» laşmış bir surette, Kasımpaşa sırtla- rındaki evine eşyalarla geldi. Küçük Mürüvvet onu böyle bambaşka olmuş, | güzelleşmiş görünce kendini zabtede- miyerek boynuna atıldı, Hele bu zın- dan gibi yerden çıkacaklarını öğre- nince, sevincine payan yöktu. Er sa- hibesi, merdivenden kıskanç nagar- Jarile onu süzüyordu. Çok geçmeden, iki sevgili mahud otele döndüler, Baha, onu bekliyordu. Alaycı alaycı, delikanlıya; — Demek ki, artık keklik kafeste?... » diye sordu. — Aşağı yukarı. — Fakat ihtiyatsızlık etme, çocu- gum. — Endişe etmeyin. İradesi kuvvetli bir adam, işle üşkı biribirine karıştırmaz. Senin irsden kuvvetli mi bakalım, Süha? : halde benden memnun KR- Nökleden : (Vâ « Nüj — Bu kız cidden harikulâde... Se- nin zevk vesıtan olacaktır... Kolon bey zadenin kızı ise, servet vamtan... — Emredin... Nasıl tensip ederse niz öyle hareket edeceğim... Arzunu- zun hududları dışına Asla çıkmıyâcar ğım Baha, yazı masasının üzerine bir torba para koydu. Burada bin lira var- dı. Genç adam: — Bu para benim mi? - diye sordu. — Senin... Fakat umumiyetle pâ- Ta vaziyetimizin pek parlak olmadığı- Mı unutma... — İnşallah kesemizi, kasamızı dol- dururuz. — Ben sözümü tuttum... Şimdi de senin sözünü tutmak nöbetin geldi. — Endişeye mahal yok... Zengin olmağı ömrümde âsla bukadar arzu etmemiştim. — Pekâlâ... Zengin olacaksın ç0- cuğum... Hem de dilerim pek yakın- | — Yakında... Bunu ben de İstiyo- Şimdi artık delikanlının gözlerini de bir hirs kaplamıştı. — Hah, işte aferin... - dedi, - Senin böyle olmam istiyorum... Bu halini pek beğendim... Daima böyle anım- kâr olmalısın. Korsan oğlu, karısının yanından çıktığı zaman aklı fikri alt üst olmuş- tu. Hidayetin kâh hiddetli, kâh ıztırap- h sözleri kulağında çın çın çınlıyordu. Karısı ilk defa olarak bütün ruhunu adetâ Sik çöz denecek şekilde onun önünde açmıştı. İhtiyar Halide Vildan hârımelendinin sözleri de Kaptanın kabahatli buluyordu. Bütün hayatı- nı kibri, gururu uğrunda feda eden bu zalim huylu erkek, nihayet karı. | sına mağlüp olmuştu. | | | Bir anneyi evlâdından ayırdığı için pek büyük ıztırap çekiyordu. Şayed bu çocuk hayatta ise onu bulmak lâ- zımdı, Behemehal bulmak... Fakat nasıl? Şimdiye kadar giriştiği bütün te- gebbüsler muvaffakiyetsizlikle netice- var mıydı? Ertesi gün, saat sekizden sonra, ev- den gürültüsüzce çıktı. Şişli tramvay yolunda yürüdü. Osmanbey taralarında haricen gayet iyi görünüşlü bir evin önünde durdu. Kapıcıya: — Ramiz Rıfkı bey evde mi? -di- ye sordu. — Evde değil.. Fakat İstanbulda- dır... Yazıhanesinde kendisini bulur. sunuz. — Pekâlâ... Avukatı Galatadaki yasıhanesinde ziyaret etti ve orada buldu. Gayet mükellef döşenmiş yazıhane- İ sinde, kitapları; dosyaları ortasında Oturan âvukat pek clddt yüzlü ve s8 vimli bir adamcağızdı. Bütün İstan- bulun yüksek sosyetesinde gayet iyi tanınan Ramiz Rıfkı, şehrimiz ki- bar halkından pek çoklarının irad iş- lerini idare ederdi. Parası çok olan iyi yerlere yatırsın diye ona verirdi. - Kaptanı odasının eşikinde görünce, gözlüğünü düzelterek ayağa kalktı: — O... Maşallah... Bürhan bey... Biz ha?... Demek İstanbula geldinis- » dedi, — Bir kaç gün oldu. Avukat, düğmeye bastı. Derhal bir uşak göründü. — Galiba kaçıyordu. Diye söylenmişlerdi. Nöbetçilerin bu sözü balifeyi de şüpheye düşürmüştü. Gözdesi- nin üzerine yürüyerek. — Söylesen e, dedi, bu vakit nereye giz diyordun? Yoksa bu gece beyim sarayda bulunmayışımdan istifade mi etmek İstiyor« dun? çeneleri kilidlenimişti. O ar- üstünde Eyvah... diyo koşuş- fular, Maryananın "öüstüğü yerin yanibi- şında başlıyan ve sarayın zemin kalına “m derin, uzun bir mermer merdiven vaz- Halife Velid: Maryanayı kurtarın. Diye haykırıyor, nöbetçiler merdivene ko- şaşuyorlardı. Maryana karanlıkta bastığı yeri görmiyo- rek, merdivenden aşağıya yuvarlanmışlı Nöbetçilerin koşuşmaları beyhude idi. Zi Ta, Maryana mermer merdiyesilere çarpa- rak, otuz busamak derinliğe kadar düşmüş ve başı gözü parçalanmıştı. Nöbetçiler ve harem ağaları merdivenden ininceye kadar, Maryana, a4 Sahanlıkta kanlar içinde hareketsiz kalmıştı. Halife Velid merdivenlerden koşarak in- G1. Gözdesini kanlar içinde görünce, başı ucunda durdu. ve öldüğünü anlıyarak: — Sen, çoktanber! ölüm arıyordun, Mar- yana! dedi. Fakat, böyle feci bir şekilde ül- memeliydin... Senden öğrenmek İstediğim geyler vardı. Bütün bu sırlar artık seninle beraber mezara kadar gidecek. Bu sırada halifenin arkasında beliren sa- ray dalkayuğu yavaşça Mazyananın kanlı cesedine sokularak söylendi: — Halife hazretleri afletmesini ne kadar severler. Kendisini her zaman aldatan ve Geyh Saidi öldürdüm diyen bir kadının ölü“ müne,bile acıyorlar. Halife Velid, Aclanın sözlerine canı s- kıldı. karnına bir tekme vurarak, mer- Givenden yukarıya çıktı, Maryananın cesedi üzerine bir halı par- çası atarak orada bırakmışlardı. Halife, Maryananın ölümüne acıdığı bol- Miydi. Şeyh Saldi Tuhirle beraber zehirle- diklerini biliyordu. Acaba bu oyunu Tehir mi oynamıştı? Yoksa Maryana bunu kaş- den mi yapmıştı? Halifenin kafasından birçok ihtimsiler geçiyor, fakat, bunları uzun boylu düsün- meğe vakit bulamıyordu. Bahçeye çıkın- pas — Tahir herede? Diye sordü. Harem ağalrı, Tahirin bix- as önce bahçede dolaştığını söylediler çoğ bu sırada sarayı iyice kuşatmışlar- Maryananın mahzene düşerek parçalan» dığın: duyan nöbetçiler ve saray adamla- rn; «— İslâm âlemi, böyle bir fottanın elin den ve rar er kurtulduğu için serinmelie dirla Dizeler $| * Ta Tahir, arka bahçe kapısını iç tarafında beklerken, Hacerin geldiğini gördü: — Meryana nerede? Şimdi geliyor. Atlar hazır mı? — Herşey hazır. Fakat, asilere görürme- den kaçabilmek için, erken dayranmalıyız. Tahir, dakikalar geçtikçe sabırsızlanıyop- du. Şeyh Baldin adamları sarayın arka bah» çesini de saracak olursa, kaçmak güçleğe- cekti, Manmafih, Tabir, halifenin o gece yeğeninin sayfiyesine gittiğinden çok mem- Dundu, Velidin saraya döndüğünden haber- dar değildi. (Arkası var) — BüĞL oğlum... İki kahve söyle... Kapıyı da kapat... Yanımıza kimseyi bırakma... Şayed sorarlarsa pek mü- him işim olduğunu, kimseyi kabul & demiyeceğimi! söylersin. Kaptanı daha yakından süzünce, halinde bir başkalık olduğunu farket- H. Tath, cana yakın bir ifadeyle: , — E, bakalım, nevar ne yok kap- tarcığım? - diye sordu. — Eç. — Hayır, hayır... Öyle demeyin... hım fik önce... Maşallah işleriniz iyi yürüyor... Üç şirketin muameleleri de fevkalâde... İşte, servet hususun» da tek diyeceğiniz yok... — Öyle gibi... — Şimdi efendim, size bir nasiha$ verebilir miyim? : — Zaten ben de buraya nasihatinl xi almağa geldim. Artık meslekten ço kiliyorum. — Niçin? — Kendi hususi işlerimle, yani şaha 4 işlerimle, saadetimle uğraşmak için, — Benim sâadetimle birlikte başkala rmınkini de yaratmak bugünkü günde en büyük emelim, Kapdan, içini çekti,

Bu sayıdan diğer sayfalar: