15 Mart 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3

15 Mart 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

'ANBUL HAYATI AKŞAMDAN AKŞAMA Kalelerin hakimiyeti Fin davasının nihayet sulhle hak Binden sonra harp büsbülün müz- minleşmişe benzer. Düşünülüyor ki: Şimalden bir g€- dik açıldı. Orada çarpışılacak. Yara Ladoga sahillerinde deşilecek. Fakat olmadı. Şimalde böylece durgunluk başla- dı, Garpte Maginot'dan ve Siegtried'- den geçilmiyor. Cenupta Balkan sulhü bozulursa gayri muharipler ve bitaraflar bir maraza çıkarır tereddüdü tarafeyn için gözdağı. Şarkta İskenderi kebir seferleri ter- tipleyip bitaraf ölkeler aşırı muha- taralı fütuhata girişmek lâzim.. Bu da hangi değme babayiğitin kârı aca- ba? Havada?., Beyannamelerin bomba- ya tahavvülü mukabelebilmisil doğu- rur diye korkuluyor. Denizde?.. Aradasırada bir gemi batıyor... Fakat mıknatıslı maynlara da çare bulunduğu için o İş de tav- sağı... Demek harp edecek yer kalmadı... Nereden nereye hücum edecekler?... Kim bücüm decek?... Onun için bek- liyorlar... Fakat neyi? İşte bu meçhul. Sulh ihtimali? Welles, eski kıtanın büyük imer. kezlerini döndü, dolaştı, Her tarafın- dan bir perde yukan: «Benim deği- ğim olacak! — Düşmanın kafasını kıracağım!» sözünü işitti, Maamafih, intihabat için popüler bir tip oldu; yakında Ametikaya dönecek, Papa- dan ise, Ribbenirop'un ziyaretine rağmen birşey beklenemiyecek. Demek — herhangi bir mucize bertaraf — görünürde sulh ihtimali de yok. Halbuki yalnız İngilterenin mas- rafı günde bizim paramızla 160 mil- yon lira imiş. (Bu rakam evvelce yan- ış yazıldı. Doğrusu, bizim paramısin Avrupadaki rayici ile 160 milyondur. Günde! Düşünün... Dakikada 111 bin lira, saniyede 1851 lira ediyor.) Daha Fransası var, Almanyası var, korku- dan silâhlananlar var, Harbin beşeri- yete saniyede kaça mal olduğu tasav- vur edilsin. Hem de döğüşmiyerek, bekliyerek! Ve umulmadık bir harika zuhur etmezse böylece beklemek mukadder gibi görünüyor. Arnavudun hesabı; — Sen eşeklere mukayyed ol, kr muldamasınlar! » İş inada bindi! Ben sonuna kadar dayanacağım! - demiş. Kırk rekât teraviye girişmiş. Acaba beşeriyet te — muhasımla. rın kafası kızdığı için — kırk senelik bir bekleme harbine mi girişecek? Bu arada Almanya Rusyayı iktisaden teşkilâtlandırmağa, müttefikler ise müstemlekelerinin kuvvetini büsbü. tün seferber etmeğe çabalıyacaklar... Ve hiç biri Ren'in ötesine geçmeği göze alamıyacak! Bekle efendim, bek- le: — Peki bu emniyetsizlik varken Sulh nasıl yapılsın? Galiba «Avrupada siyasi emniyet- Sizlik yok! Sulh olamaz! » fikri de saf- Süla,. Evet, belki siyasisi yok; fakat €mniyetin teknik çeşidi olduğunu, Yalnız Maginot ile Siegfried değil, Aciz Mannerheim hatlı bile isbat etti. Derler ki tarihin bir kısmında mer- | Mira masraf etmektense, ŞEHİR HABERLERİ Tekzibnameyi arap harflerile mi göndermiş ? Konyalı İbrahim Hakkının Cumhuriyet gazetesi açtığı davaya dün bakıldı aleyhine Afrodit muhakemesi esnasında zapta ge“ çiriimiyen bazı sözlerin Cumhuriyet gaze- tesinde yazıldığını ve bu yazılarla köndisi- ne hakaret edildiğini, diğer taraftan, bu hâdise üzerine gönderdiği teksipnamenin de neşredilmediğini iddia ederek Konyalı Hakkı tarafından Cumhuriyet ga- | zptesi aleyhine açılan davaya asliye yedin- cl ceza mahkemesinde bakılmıştır. Davüci Konyalı İbrahim Hakkı, istidasi- ni tekrarlıyarak maznunların cezalandırıle malarını ve on bin lira mânevi tazminatın da hüküm altma alınmasını istedi. Davacı | vekili de izahatında, bir tarih Alimi oldu- | Bunu ileri sürdüğü Eonyalı İbrahim Hak- Kıya, Cumhuriyet gazetesindeki neşriyatla hakaret edildiğini, hakaretin sabit olduğu- nu, müekkilinin, Afrodit kitabı müstehcen- dir diye rapor verirken tesir altında kal- madığı halde, böyle olduğu iddia edilmek suretile fmi kıymet ve şerefinin ihlâl edil- diğini ve tekzipnamesinin de neşredilme- diğini anlattı, hakareti yapan Cumhuriyet | gazetesinin neşriyat müdürü B. Hikmet Münife ceza tayin olunurken müekkilinin yüksek bir âlim olduğunun mahkemece göz önünde tutulmasını ve İstedikleri mânevi tazminatla avukatlık ücretinin de maznun- lardan almmasına karar verilmesini taleb Dolmabahçe stadyomu 686.070 liraya ihale edildi | Dün Beden terbiyesi İstanbul bölgesi merkezinde, Dolmabahçede yapılacak stad- yamun ihale ovrakını tedkik etmek üzere vali ve Bölge başkanı Dr. Lâtfi Kıradın riyasetinde toplanan heyet evrakları ted- kik etmiş ve neticede keşif bedelinden yüz- de dokuz, onda İki noksanile teklif yapan, Trabzon Nümune hastanesi ve Izmir Tütün Bakım evi ve bunlara mümasil birçok bü- yük inşaat yamış olan müteahhid mühen- dis Abdülkadir ve şeriki müessesesine stad- | yomuün 686,070 Ura Üzerinden ihalesine ka- rar vermiştir. Mukayele mucibince inşaata on beş gün sonra başlınacaktır. İhalden sonra kendi- sini gören bir muhurririmize Vali B. Lüt- fi Kırdar, stadyomun ihalesine muvaffakı- yet hasıl olmasından dolayı büyük bir memnuniyet hissettiğini söylemiştir. Karacaahmed mezarlığının duvarları tamir ediliyor Karacaahmed mezarlığının 22 bin metre uzunluğundaki duvarının 8 bin metresi ta- mir edilmiştir. Mütebaki kısmının da ta- mirine devam edilmektedir. Tamirin ikmali için yeni sene bütçesine tahsisat konula» çak ve önümüzdeki yıl içinde mezarlığın bütün duvarları yenilenecektir. mi, diğer bir kısmında kale muzaffer olmuş, Meselâ 1453 de, Fatih, o za- mana kadar hâkim halde bulunan İstanbul surlarını topla ezmiş. 1940 da ise, üstünlük gene kalelerde... Yal. nız bir devlet hesabına saniyede 1851 emniyetsiz. | lik hisseden devletlerin ohududlarını | birer Maginot Seddi Çini ile çevir | mek, ondan sonra da sulh ilân etmek fikri, belki de makuldür. Ve sonra, yeni bir yıkıcı silâh devrine girece- | ğimiz ana kadar Maginot'ların ardın. | da «huzur içinde(!) beklemeli... | Fantezi bir fikir... Fakat hakikat. | lerle fanteziler ekseriya o biribirlerin- den doğuyor. Gâ-Nü) İddianamesini okuyan müddelumumi muayini de davayı teşrih ederek 20 birin- cikânun 940 tarihli Cumhuriyet gezetesin- deki yarilarla davacıya hakaret edildiği sabit olduğundan, ve davacının gönderdiği tekzipnameyi neşretmekten da imtina et- tiklerinden dolayı mazmun Cumhuriyet ga- zetesi neşriyat müdürü B. Hikmet Münifin Matbuat kanununun 27 nci maddesi delâ- letile 48 inci madesi ve Türk ceza kanımu- nun 480 inci maddesine göre cszalandırıi- masını istedi. Bundan sonra maznun vekillerinden B. İrfan Emin söz alarak, dava mevzuu olan ve mahkemede söylenmediği iddia edilen sözlerine, Afrodit muhakemesi esnasında mazmun B. Semih Lütfi tarafından mahke- mo huzurunda söylendiğini, ayni sözlerin diğer gazetelerde de ayni şekilde yazıldı- Banı söyledi, bu iddialarını isbat için şahid olarak gösterdikleri ve o gün muhakeme esnasında, bulunup bu sözleri işitmiş olan gazetecilerin mahkemeye çağınlıp dinlen- melerini istedi, Tekzipnamenin neşredilmemesi cihetine gelince; gönderilen tekzipname Konyalı İbrahim Hakkının el yazisile ve Arap harf- lerlle yaztlmış olduğunu, Arap harflerile yü zılan evrak Kabul edilemiyeceği gibi, ka- nunen bunun bir suç olduğunu, bu yüzden Karilerimizin mektupları Kemaliyelilerin iktisadi bir müşkülü Kemaliyeden «İbrahim Aytar» im- gaslla Komaliyelilerin haklı bir dile- Bi hakkında aşağıdaki mektup yazı- yor: « Kemaliye kaza merkezi ve civa- rı, arazisi itibarile kayalık ve bayır olduğu için geniş ziraate elverişli de- gildir. Burada bllbassa dut bahçeleri fazladır ve bu bahçelerden bir milyon Küodan fazla kuru dut istihsal edil. mektedir. Fukat fakir hulkın geçin- mesine mühim bir yardım olan bu dutlar müstahallin nıf tarifeye tabi tutarak kilo başına beş kuruş nakliye ücreti aldığı için, buka masraflarla beraber maliyet fi- ati arlmakla ve piyasa merkezlerin- de alcı bulamamaktadır. Halbuki Demiryollar idaresi, üzümü ikinci sınıf tarifeye tabi tutarak kilo- sutun altmış para nakliye ücreti aldı- Bı için, tabiasile maliyet fiati üzerine İyi bir tesir icra etmektedir. Devlet demiryolları idaresinin dut kurusu- nu da üzüm gibi ikinci sınıf tarifeye dahil ederek kilosuna altmış para nak“ İlye ücreti almasını ve yahud inhi- sarlar idaresinin Kemaliyede bir mü- boyan memuru bulundurarak çürü- meğe mahküm bu mahsulü mübaysa edip müstahsile kolaylık gösterilmesi- ni alâkadar makamlardan ehemmi- yatle rica ederiz. Fenerde oturun on dört yaşlarında İs- | mali isminde bir çocuk, Kuragümrükten bindiği tramvaydan düşerek yaralanmış, | Cerrahpaşa bastunesine kaldırılmıştır. X Tophanede Salıpazarında Askeri yol- lama binasında Brlediye tarafından gönde- rilerek çalışan hamallariz müteahhid ta- rafından getirilen hamalinr dün öğleden sonra biribirlerile kavga etmişler, Harun, Molla ve Osman isimlerindeki üç hamal biribirierinin başlarını taşla yoralamışlar- dır. Polis, suçluları yakalıyarak iahkikata başlamıştı Bay Amcaya göre!.. tekzipnameyi neşretmediklerini söyledikten sonra: — Kanunen neşir mecburiyetinde bulun- dukları tekzipnameyi peşretmedikleri tak- dirde keyfiyeti yazılı olarak müddelumumi- Mğo bildirmeleri kanun (iltizasındandır, diyorlar, Arap harflerile gönderilen evrak resmi mahiyeti haiz olamıyacağı eihetie bunu neşrekmediğimizi müddelumumiliğe bildirmeğe de mahal yoktu. Esasen, Arap harflerile yazılan bu tekzipnameyi ancak, yazan hakkında kanuni takibat yapılmak üzere müddelumumlliğe vermemiz icab ederdi, Fakat gazetemiz buna da tenezzül etmemiştir. Muhakemenin gelecek celss- 3inde bu tekzipnameyi de mahkemeye ibraz Dedi. Mahkeme, maşnunun, davacı ta- rafından Arap harflerile yazılı olarak gön- derildiği için neşretmediklerini iddia ettiği tekzipnamenin mahkemeye ibrazı için ken- dilerine mühlet verilmesine ve, dava sâde- ce gazetede yazılan yazıların hakaret ma- biyetinde olup olmadığı etra'ında açılmış bulunduğu elhetle bu sözlerin mahkemede söylermiş olup olmadığının isbalı dava İle alâkadar bulunmadığından, maznun tara- fından dinlenmesi istenen şahldlerin din- Jenmelerine lârum olmadığına karar ver- di ve muhakemeyi martın 19 uncu sah gününe bıraktı. Dahiliye Vekilinin tedkikleri Dün Vilâyette ve Belediyede maaani ile Şehrimizde bulunan Dahiliye Vekili B. Faik Öztrak dün sabah Vilâyets gelmiş, bir müddet Vilâyette meşgul olmuştur. Bu S1- rada Jandarma umum kumandanı gene- ral Cemli Cahid ile Emniyet müdürü B. Muzaffer Akalın'ın ziyaretlerini kabul et- miştir, B. Faik Öztrak öğleden sonra Belediyeye gelmiş, Vilâyet ve Belediye işleri etrafın. da, Validen izahat almıştır. Heroin fabrikası Zabıta Fatihte bir evde heroin buldu Emniyet müdürlüğü Kaçakçılık bürosu memurları dün Fatihte mühim big heroin fabrikasını meydana çıkarmışlardır. Bu fabrikayı işleten Kâzım adında biridir. Zabıta memurları, Kâzımın bir müddet. tenberi bu işle uğraştığını tesbit etmişler ve dün akşam üzeri evinde ansizin araşlır» ma yaparak bütün âlât ve edevatile zehir | fabrikasını meydana çıkarmışlardır. Zabıta tam teçhizattan başka bir hayli | de heroin ve morfin bularak müsadere et- miştir. Kâzım, Emniyet müdürlüğüne ge- tirlimiş olup, şimdiye kadar bu sehirleri nerelere sattığı, başka nlâkadar bulunup bulunmadığı tahkik edilmektedir. & Pp . Köyler için imdadı sıhhi otomobilleri Gerek kaza, gerek zabila vakaları neilce- sinde köylerde yaralananlardan çoğunun öküz arabasile şehre nakledilirlerken fazla kan ziyandan öldükleri görülmektedir. Bu feci âkıbet nazarı dikkati eelbetmiş ve ş0- hir içindeki vakalarda olduğu gibi, şehir harici yerlerdeki vakalar için de İmdadı sıhhi otomobillerinin gönderilmesi İsten- miştir. Belediye, lalep vukuunda bazi va- Kalara bu otomobilleri göndermekle bera- ber, mevcud imdadı shhi otomobilleri an- cak şehir ihtiyacını karşılamaktadır. Belediye, köylerin de ihtiyacını nazan dikkate almıştır. Bu seneki bütçeye koy- duğu tehsisatla köylülere müslemirren yar-| dım etmek üzere yeni imdadı sihhi otomo- büleri satın alınacaktır. Saat ayarı Sabahleyiz Avrupa ekspresile gele- cek bir yolcuyu karşılamak üzere erkenden Sirkeciye İnmiştim. Kaldi- rım kenarındaki kahvelerden birinin tamı tıkırdadı, döndüm. Ahbaplar. dan biri gülerek bana işaret ediyor. du. Her sabah sant sekiz buçukta yataktan kalkıp dairedeki vazifesine de ekseriya geç gittiği halde doya do- ya uyuyamadığından şikâyet eden dostumun bugün erkenden kahvede oturuşuna hayret ettim: — Nedir bu hal? Sabahleyin evden mi koğuldun? Diye lâtife etim. Oflaya puflaya yüzünü buruşturdu: — Sorma halimi. Uykusuzluktan bitiyorum. Öyle bir müzipliğe uğra- dım ki... Beraberce istasyona doğru yürür- ken anlattı: — Evde, büyük babadan kalma bir duvar santi vardır. Her gün beş da- kika geri kalır. Sabahleyin çocuklar mektebe, ben de vazifeye gecikmiye- lim diye, gece yatarken dalma saati beş dakika İleri alırız. Evde bu vazile- yi de bizim kayın valide üzerine ak mıştır, Dün akşam kayın valide biraz rahatsızlanmış, erkence yatmıştı. Ben geç vakte kadar kitap okudum, ya- - tacağım zaman saat halırıma geldi. Kayın valide rahatsız olduğu için saati İleri almayı unutmuşlar, diye sofaya çıkıp saali beş dakika ileri aldım. Gözlerini uğuşturarak devam etti: — Meğer, azizim; bu akşam bizim evde herkes saat telâşma düşmüş. Kayın valide yatacağı sırada vazifesi. ni ihmal etmemiş, saati beş dakika ilerletmiş. Biraz sonra büyük oğlum da yatağına giderken, büyük annem rahatsız, şu saati ben düzelteyim, di- ye yelkovana bir parmak da o atmış. Bunun farkında olmıyan bizim bayan da, saati ben düzelteyim bari, demiş we erlesi akşam belki unutulur kor- kusile her zamankinden daha fazla ileri almış. Ben gülmeğe başlayınca: — Duur, deği. İş bu kadarla kal madı ki... Hizmetçinin de gayretkeşli- Zi tutmuş, büyük bayan unutmuştur, diye saatin yelkovanını birazda o dürtmüş. Asıl işin fenalığı bizim kü- çük yaramazdan çıkıyor. Akşam, önü- | ne gelenin saatle uğraştığını görün- ce fırsatı kaçtırmamış; bir aralık ya- vaşça sofaya çıkıp iskemlieye tırman- mış ve, her halde yelkovana bir iki devir de o yaptırmış, Bunlar yetişmi- yormuş gibi son defa da benim mü- dahalem, bizim saati Yenicami dura. | rımdaki çifte saatlerin ortasına asıla- cak hale getirmiş. Sabahleyin hava da bozuk olduğu için vakti hiç kesti- remedim, Saat sekizi vurunca telâş- Ja yataktan fırladım, çocukları mek- tebe gönderip ben de sokağa çıktım. "Tramvay Beyazıda gelince saatin he müz yedi olduğunu gördüm amma, iş işten geçit. Yani, bizim saat ayarı, Nasreddin Hocanın çömlek hesabına döndü. Garın önünde ayrılırken hararetli hararetli yeminler ediyordu: — Ahdim olsun, yarın o saati kal dırıp sandığa tıkacağım, eşten dest- tan borç para tedarik edip düzgün bir saat satın alacağım. — Üç aylık Fin - Sovyet ii | yagis er çocuklara Fin- . Şimdi gölün şimalinden ve gar- - Yakında: arazi ve kasaba izinle yet dünya haritasını değiştirerek | ya hududunu Ladoga gölünün | bından geçirip Viipuriye indiriyoruz...) rinin de değiştiği görülecektir... *ona erdi bay Amca... İ ortasında gösterirken... geçirip B, A. — Zaten buna lüzum vardı Meselâ (Kareli) ye artık (Kaneli) demenin sırası gelmişti!..,

Bu sayıdan diğer sayfalar: