2 Aralık 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3

2 Aralık 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

040 2 Kânemuevvel 1 Mn. AKŞAMDAN AKŞAMA Mumyalar ve kavanozlardaki küller 5 İnsanların külünü şişeye dolde > rafa koymak, artık adam alık İaammilm etti, Geeçnlerde Şov- SE Rado, Chamberlain'in böyle bir kibete uğramasından dolayı esef eriyor de Ye hu. Ben de, hayatında sığmak şöyle dursun, kendi eyledi rahat, ne halka verdi huzur a, dayansın ehli kubür yirma eriştikten sonra bile dünya» altüst etmekte o berdevam olan neticede ninimini Yükildr gitti cihanda » Ecdat, televizyonu billör top- tayyareyi ankada gördüğü gibi möderr tedfinleri de «Şey- sişeye sokulmasında» tahay. uz vü z çarpılmış gibi — uzun! a mahpus kalması yerine, | dala rücuum İstemek, daha be-| ç, dah mantıki, daha gönül fe atıcı değil mi? «, ördüğüm mezarlar meyanında| ar Yedikulededir. Altın ka-| tarafında ve pek yanmda kaan bu kabrin tam ortasından | bir erguvan ağacı fışkır- til vi makbereni. mermerlerini de tay Era! gib açarak sinesine al-| kayar: Vasiyet öyle ki, içinde bur! tey Pata, bütün kemiklerile ve her intikal etmiş bakayasile el. ,, 3 Muhteşem ağaca massolmuş, de” rengi çiçeklerle Aleme yenir ustur.. aye içinde hapsolmağa kıyasla; il toprağa ; sesini İster... Bunu, cesedin pek muhafaza edilmemesi, va- azabını maruz birakılma- mebatlara, hayvanlara, insan- bulutlara, sulara yeniden in- etmesi manasında anlamalı... « gömülmek de caizdir... ölümlerden — hiçbiri ötekine olunmaz amma, babriyelilerin Me tarnım bilhassa şairane « Koskoca mavilik o an- i manzarası Ve bildiğimiz dünyadan ay- yat seyyahı hakikaten bam- Deni meçhul bir âleme gidiyor... Yal zaltı âlemi... Bilmediğimiz, ka- 0, Kurarak merak ettiğimiz yer... inhilâ ederek tabiatın sine- Yepyeni bir mevcudiyet sür- devam etmek belki çiçek, çer! bözek olmaktan da entere- Ölümü böyle tabii telâkki etmek, sonra kendini korkunç bir Mya yakut rafta kül tahayyül a m if | Asker ailele- rine yardım Şimdilik ayda üç bin lira miktarında tevziat yapılacak 2 Asker ailelerine yardım etmek için ayda yüz lirıdan fazla Kazanan mü- kelefisrden alınacak para gimdlitk Üç bin lirayı tuttuğu için ay başından itibaren asker silelerine yardım yapıl- mak üzere umumi meclis kırk bin l- ralık bir münakale kararı kabul et- mişti. Belediye bütçede yapılan bu mü- nakaleyi tasdik edilmek Üzere Dahili- ye Vekâletine göndermiştir. Yardıma muhtaç asker aileleri tesbit edildiğin- den bunlara hemen tovzlata başlar, cak, mükelleflerden yapılacak tahet- It da kirk bin liralık münakale tah- sisatına konulacaktır. Sokaktamiri Belediye amele miktarını arttıracak Mahalle içlerindeki sokakların şasi için her belediye şubesine muh» telif mikdarda, tahsisat ayrılmıştı. Be. İ lediye şubelerinden bir kısmı bu tah- sizat We parti kongrelerindeki dilekle- re yöre sokakların inşasına başlamış” tır. Henüz inşaatı yapılamıyan o s0- kakların da yakında İnşasına başlana- caktır, Sokaklardak! çukurlar, bozuk kal- dirımlar belediyenin, dalmi amele ekiplerile tamir edilmektedir. Bu ta- mir işinin süratle bitirilmesi için ame. İe mikdarı arttırılacaktır. Ekmek fiatleri yeniden tesbit edilecek Un fistlerinde değişiklik olduğun. dan ekmek flatinin yeniden değiştirii. mesine lüzum hasıl olmuştur, Beledi. ye iklisad müdürlüğünün bu hususta- ki tedkikleri dalmi encümene bildi- rilmiştir. Encümen, bu husustaki ted- kiklerini bugün ikmal edecek e ek- mek flatlerini yeniden tesbit ede- ceklir. Mecidiyeköyünde bir kaçak mezbaha meydana çıkarıldı AEŞAM | Artist, Budapeştede Senelerce önce, henüz çocuk dene- cek bir yaşta iken, Şehzadebaşı diyat- rolarından birine gitmiştim. Bir ope- ret temsil ediliyordu. Cemal Sahiri ilk defa orada gördüm. Asli bir Viya- nah zabit rolünü oynuyordu. İki sıralı parlar düğmeleri, sarı sırma kordon- ları, mavi ceketi ve kırmızı pantalonu ile ünMorması pek şatafatlı, pek göz alıcı İdi, Karşında, o zaman — ha- yalimde kaldığına göre — İri, fakat pek biçimli vücudü ile bütün Şehza- debaşı halkını kendisine meftun eden Nerart hanım bir prenses rolünde... Nevart hanım o demlerde «tam kadın» tipi telâkki ediliyordu. İlk defa bir operet seyrettiğim için bu genç zabitle mağrur prensesin birbirlerile likırdı yerine hep şarkı İle konuşmaları pek tuhafıma gitmişti, lâkin: «Se. DİM. o setecee.. vikili... yoo0000... ruuuyuyum!..» diye aşkını bile şarkı ile ööyliyen bu güz abıcı üniformalar içinde, mağrur prcn- #eslerin karşısında diz çöken Viyanalı zabitin vaziyetine © kadar ağzımın suyu akmıştı xi az daha aktör olmağa niyetlenecektim, İşte yarın akşam bu çocuk dene- cek yaşta parlak Üniformalar içinde seyrettiğim Cemal Sahirin sana: hs- yatının yirmi beşine! yıldönümü Şehir tiyatrosunda bir jübile ila kutlanı- yor. Cemal Bahir bütün hayatını «operete denilen şeye vermiş bir adamdır. Şimdi o bana hatıralarını anlatır- ken kendi kendime düşünüyorum. Acaba bir zamanlar seyrettiğim, sarı kordonlu, mavi ceketli, rugan İskar- pinli, yakışıklı, Viyanalı zabit bu kar- şımda oturan yorgun yüzlü, saçlarına ak düşmüş, vücudü biraz öne doğru inhina peyda etmiş zat mı?... Çeneden düşen takma sakal. Cemal Sahir anlatıyor; — Çeneden düşen bir lâkma saka- hun bir insanın hayatı Üzerinde ne büyük bir rol oynadığını tahmin ede- bilir misiniz?... Benim talihimi, haya- tımın fi baştan başa değiş- İ tiren bu hadisenin hikâyesini size an- İlatayım: — Henüz pek genç iken tiyatroya İson derecede hevesim vardı, Cemil İ paşanın © zaman Darülbedayli kar- Zabıtaca Meeldiyeköyünde bir kaçak| duğunu işiteiştim. Sahneye atılmak wezbaha meydana çıkarılmıştar. İzzet! için bunu en mükemmel bir fırsat Wininde birinin evinde bulunan buladdetiim. "Teşebbüsala giriştim, İm- mezbahada kesilmiş koyunlar, parça | tihaniara girdim, Fukat ailem bunu etler, koyun derileri, kasap âlât ve! haber alır almaz hakkımda müthiş bir edevatı bulunmuştur. Müsadere edilen | karar verdiler. Ben! eve #lmiyacak- koyunlar o mezbahaya o gönderilmiş, İsr!. İsrot hakinda kânüsü takibata giri-| n babam tiyatro hevesimin ko- Şiliniş İ olay sörmiyeceğini görünce tut- itu beni Macarlstana ticaret tahsiline gönderdi, O zaman Haristan ve Gü- Yakında yeniden otomo: lisan muharrir Ahmed Hikmet bap konsolos ve B. Enis Behiç de kançlar- bit lâstiği gelecek dı. Ben ticaret tahslline başladım. Bir Şoförler cemiyeti, cemiyete kayıtl| milli bayramdı, Konsoloshanede bü- taksi arabalarının ihtiyacı olan Histik| yük merasim yapılacaktı. Bu arada mikdarını tesbit etmiş, flat mürakabe| ben de Ahmed Hikmet beyin meşhur komisyonuna bildirmiştir. Komisyon | «Yeğenim: monoloğunu okuyacak- lâstik tevziatı yapan acenteleri key-| tım. Merasim günü sıra bana gelince tiyetten haberdar etmiştir. Cemiyet, | sırtımda bir radingot ve çenemde bir ik bartide 130 otomobil lâstiği İste-| takma sakal ile davetlilerin karşısına miştir. Bn mizdardan üş yüzü bir) çıktım. Misafirler arasında Macaris- müddet #vvei gelen mallardan temin tanın en meşhur sanst muhipleri ve Makat an Küliyekai mikdar-| Maarif Nazırı vardı. Monoloğu oku- a yeniden otomobil lâstiği gelecek 50-| mağa başladım, Lâkin gsrip bir şey förlerin ihslyaçları giderilecektir. nazarı dikaktime çarptı, Salondaki Meteetiteşeeeeeeeeeeoeoeseş | Türkler okuduğum tuhaf monoloğa edecek yerde, papakyı yapta- gülüyorlardı. Fakat en Ön sırada otu» Tan Macar Maarif Nazırı ve güzel sa- ğın, yösunun, rengârenk bir balığın | netler orbabı büsbütün kahkaha kunatlanmağa müheyya bir böce- il yorlardı. Kendi kendime: © «Garip La eczas arasında farzetmek daha | 3ey!.. dedim, acaba bütün Macarlar en tesellisi, bu kadar çabuk türkçemi öğrendi- Böyle bir. dağılmann ler?» ş bırakılan o toplu eserler olabilir... Lâkin biras sonra Macar Maarif : —< | Nazırı ve güzel sanatlar erbabının çil. sinir. yaka silletirici, ere gin okahkahalarının sebebini anla yeti barap edici, hanımânler Gm. Çenemdeki takma sakatın yarısı, dürücü eserler olmamak şartile,., Böyleleri şişelere! (Va - Na) yani sığ taraftaki parçası Kol yumurta kabuğu gihi tüysüz pm, meydana çıkmıştı. Bu komik vaziyete! Bir jübile I Cemal Sahirin 25 senelik sahne hayatı ticaret tahsil ederken nasıl sahneye intisap ettiğini anlatıyor Cemal Sahir sıztımdaki acayip yedingotu da ilâve, ederseniz karşımda atılan kahkahala- İnn sebebini çabucak anlarsınız. Lâkin Macarlar benim o halim! monoloğun Icaplarından sanmışlar ve o yaman bu da kendilerinin pek hoşuna gitmiş. Merasimin sonuna doğru Macar Maa- rif Nazırı, Ahmed Hikmet beyin ya- nında beni göstererek: — Niçin bu genç adamı aktör yap- mazsınız?... diye sordu, ben onda çok istidad görüyorum... Sakalını da ne güzel düşürdü. Benim maceramı bilen Ahmed Hik- met bey cevap verdi: — Allesi ram değil... — Yükin bu sanat da memleketini. 2e lâzım değil mi? Bu üzerine Ahmed Hikmet bey buna dönerek fikrimi sordu. Ben tabil derhal muvafakat ettim. Macar Maa- rif Naziri hemen ertesi günü ben! kan» servatunya yerleştirdi. Hattâ o zaman- lar B. Celâl Esad talebe müfettişi idi Marar Kunseryatuarında bir Türk ta- lebesi olduğunu bilmiyormuş... Gelip beni konservatuarda görmüştü. İşte bir monolog, çeneden düşen bir sakal benim hayatımın gidişatını böyle de- giştirdi. Büyük muharebe bitince Vİ- yanaya geçtim. Orada birkaç tiyatro- da figüranlık ettim, Sonra da memle- kote döndüm. «O bain karı cezasını görecektir!» Bahnede geçen yirmi beş uzun sene Cemal Sahirin hatıra küpünü tıklım tıklım doldurmuştu. Bunlardan birini bana sözle anlattı: — Cümhuriyetten bir sene evveldi| İstanbulun çok Iyi tanıdığı meşhur bir kadın ssnatkfria berrber turneye çık- muştık. Bir gün bir kaza merkezine gelmiştik. Orada bir saatçinin salaş tiyatrosunda birkaç temsil verecektik. İlk oyunumuz Akagündüz'ün «Bir $0- förün hatıratı adındaki uzun hi yesinden tiyatroya çevrilmiş bir eser- di Bu temsilde ben fena bir hastalığa yakalanmış genç bir kadını düştüğü uçurumlardan kurtarmağa çalışan bir | şolör rolünü oynıyacaktım. Piyes başladı. Ben rolümün icabı olarak. ilk perdede o fena hastalığa tutulan genç kadını birçok kimselerin elinden bilbassa polis taklbafından, kurtardım, Bu kadın rolünü de bah-| settiğim meşhur artist oynuyor. İkinel perde açılıncıya kadar sahne. nin arkasında istirabat ediyorduk. Bir de buktım, kulis arasından burma bıyıklı birt belirdi. Elinde bir kamçı vardı. Dik biz sesle: — Nerede o deminki şoför?.. diye bağırdı. Süklüm püklüm yerimden kalkarak: — Buradayım efendim... dedim. O üzerime doğru yürüyerek: | İmar faaliyeti devam ediyor muhtelif semtlere ait plânlar tasdik edilince tatbik edilmeğe başlancak Belediye imar faaliyetine devam ediyor. İmar müdürlüğü tarafından hazırlanarak tedkik edilmek üzere $6- hir meclisine sevkedilen muhtelif semtlere aid imar plânları meclis ta- rafından kabul ve Nafia Vekâleti ta- rafından tasdik edildikten sonra tat- bik mevkiine konulacaktır. Bu plin- Jardan bir kısmında halkın yapaca- &ı inşaata diğerindede belediyenin açacağı yollara ve meydanlara &iğ tafsilât vardır. Halka ald inşaat, doğ- rudan doğruya binaların İrtifama taallik cimektedir. Bu sahalarda inşaat yapacaklara plârın hususi mahiyetine göre Inşaat müsaadesi verilecek, belediyenin ya- pacağı inşaat da imar proğramına gi- yerek sönelere taksim edilecektir. Torik akını Sevkiyat yapılamadı- ğından denize çıkanlar azaldı ez İtalya Ve ticaretin Bulgaristan yolu ile İdamesine çalışılmaktadır. Her se- ne İtalyaya üç milyon lira tutarında balık sevkeditmekte /di. Araya İtal- yan, Yunan barbinin girmiş olması Talyaya balık sevkıyatını sekteye uğ- ratmışlır. Balıkçılar, Bulgaristan yo- lu ile sevkiyat imkünları temin edi- İnce ihraç mevsimi içinde bulunduk- larımdan hemen İtalyaya bahk gön- dermeğe başlıyacaklardır. Boğazlarda ve Marmara denizinde torik avma çıkan altmıştan fazla gırgır takımı mevcuddur, Her gırgır takımında yirmi, otuz tayfa çalışmak- tadır. Bevkıyat durmuş olduğundan gırgır takımlar: denize çıkmaz olmüuş- tar, çılar, şehirde satılan ve Bulgaristann gönderilen balıkların b2- deilerini aralarında paylaşmaktadır- Karilerimizin mektupları Pil ihtikârı Bir kari'miz yanıyor: Iaıkların maxkelenmesi dalayıslle, elektrik cap feneri pili almak için müra- çaat eden müşterilere, bu ticare$ İle meşgul olanların, fenötsiz pi satmak İstemediklerinden ve bu suretle ellerinde kalmış olan cep fenerlerini pili fle sürmek istedik- lerinden bühselmiş ve fiat mra- kabe komisyonunun bü noktaya nazarı dikkatini celbetmiştiniz. Memleketimizde bol mikdarda pll bulunduğu ve her gün de güm- rüklerden yen! partiler çıkarıldığı halde maalesef pil ihtikârı devam edip duruyor, Birçok dükkânlar türlü türlü cep fenerleri ve piller İle vitrinlerini doldurmuş oldukları halde, pil al- mak için müracaat edenlere, nersiz pilleri mevcud olmadığın- dan bahsederek pll satmak ist6- a lk ileri ko- ! yerlerinde lerce pil bulunduğu meydana çi- kacaklır. Fiat mürakabe komisyonunun bu meseleye bir defa diha dikkat nazarmı celbederseniz, halkı bu ikâra kurban olmaktan kur- sarmış olacaksınız. | Il Bü eenr | Huysuz fener ! Allah herkesinkini sahibine ba- ğışlasın, Benim de bir cep fenerim var, Lâkin ben bayatanda bunun kadar aksi, bunun kadar huysuz, bunun kadar nankör, saygısız, inat- çı. insaniyetsiz bir cep fenerine da- ba rasgelmedim. Onu ben hiçbir şeyden mahrum. etmedim. Kendisi- De en âlâ cinslen çifter çifter piller, çifter çifter ampuller aldım. Buna mukabil o bana ne yapsa beğenirsiniz? Sabn aldıktan sonra ilk iki üç gün şöyle böyle işledi. kat geçen akşam birdenbire müthiş bir aksiliğ” tuttu. Hem de en ke- ranlık, en berbad bir sokakta! İTaş çetlasa izlemez, yanmaz!.. A- man etme eyleme, düğmesini ileri geri getiririm, üstündeki kalın camı yerinden oynalırım. Elleri çıngıraklı seyyar satıcılar gibi içindeki pilleri tıkır tıkır sallarım. Nafile!.. Bir kere inadı tuttu. Simdi gelin de siz bu fenere nankör, huysuz, aksi, say- giz, inatç.. ve insaniyetsiz odeme- yin... Onun münasebetsizliği burada da bitmiyor. Birçok çamur çukurlarına battıktan sonra karanlık sokaktan büylik eaddeye çıktım, orada hiç İolmazsa gök gözü görüyordu. Ken- di kendime: «Ne oldu suna... Bir İderdini anlayayım..» diye fereri bir daha çıkardım, Elim düğmesine değmiş... Ser. misin bunu yapan?. | «Curmt!s elimdeki fener işl ışıl ya- myor. Hem de her zamankinden kuvvetli bir ziya ile. Münasebetsiz. Iğe bakınız bir kere... Huysuz fenerin hemen düğmesini basıp ışığın. kestim. Yoluma devam ettim. Saptığım ikinci karanlık &0- kakta yine babaları tuttu, Bu sefer kaidesine bir ik yumruk âttım, Göz kırpar, benimle alay eder gibi her yumrukta bit yanıp söndü, yanıp söndü. İşte o kadar. Eve geldim. Aydınlıkta onu yoklayacak oldum. Yine ışıl ıl yanmaz mı?... Mahakkak ki insanlar gibi eşya- mar da aksisi, huysuzu, İnatçısı olu- yor. Tamdığım bir zat vardı. Sinir ne- dir bilmezd.. Âsabiyet denilen şey- İle alâkası yoktu. On lâmbalı bir radyo almıştı. Bir müddet sonra buşka markalı bir radyo satın alma- İğn karar verdi. Eskisini satacaktı, !Fakat bu eski radyo son derece ak- İsi bir makine idi, Eve sesini dinle- meğe gelen müşterilerin karşısında ya hiç işlemez, yahut bin bir atesilik eder, istasyonları birbirine karıştı- rır, teneke gibi bir ses çıkarırdı. Müşteri de yüzünü buruşturur, çıkar isiderd.. Fakat daha müşteri kapı dan çıkar çıkmaz radyo bir acılır, sesi bir güzelleşir... En uzak, alın. ması en güç istasyonlarda bile ne |parazi!, me küçük bir tıkırtı... Bir müşteri gelince tekrar sesi kısılır, aks'leşirdi. Bu radyo yüzünden ta nıdığım o sinirsiz zat âsabiyet ge tirdi. Sonra siz Nasreddin Hocama jeleklerini bilmez misiniz? Hoca bir gün mu'fağa girince raftaki eleklerden biri başma dü- işer. Canı acıyan Hoca eleği alır ra- İfa ferlatır. Fakat bu attığı küçük felek rafta duren büyüğüne çarpar. Bu sefer onu Hacanın kafasına dürü- rür. Hiddetten ve acıdan deli gibi olan Hoca bu büyük eleği tutunca yere çalar. Lâkin taşa çarpar çarp- maz yaylansın elek sıçrar yine Hoca- İrin batını... Bu defa Hoca kafasına İdüşen eleklere hitaben: İ — Siz bana meydan okuyorsunuz jak. diye bağırır, hemen koşup İ saldırmasını alır, tekrar mutfağa girerek: — Maderu ki bana meydan oku- yorsumuz, Yeryüzündeki bütün elek. ler çıksm karsıma!... Hodru mey- dani.. diye bağırır... Acaba kullandığımız eşya da biz insanlardasi aksilik, huysuzluk dersi ahyor? | Hikmet Feridun Es — ie Dünyamıza bir kuyruklu yıl! Yaklaşıyormuş bay Amca... İ ... Böy'e bir hâdise eskiden or-| ... Gazeteler cayır cayır ondan! talığı ayağa kaldırırdıl... lir, romanlar yazılırdıl.., sw Vehimlilerin uykusu kaçar, bahsederlerdil... Tahminler yapı korkudan canına kıyanlar olurdu!.. İlerden başını kaldırıp göğe bakan Fakat şimdi yerdeki mesele- bile yokl... B. A, — Elbette olmaz bayım, yerdeki meseleler daha kuyruk! sd za

Bu sayıdan diğer sayfalar: