12 Aralık 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

12 Aralık 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| | Sahife 8 Bu huydan vazgeç! — Kuzum, dedi, sen şu ayran; bu HER AKŞAM BİR HİKÂYE şakır yağınur yağıyordu. Fens | müştüm. Camla- kere daha versene. anenin önün - || Kadın yeniden sini çıkanp ona den geçiyordum. Buraya girip sırtım- | verdi, Erkok aynayı emesine önün- daki lak paltomu çıkarmak, seak btz| deki çay fineanının kenarına dayadı içmak, ılık bir hava Içlada yaze-| Bundan sonra aynaya bakarak kıra- İ kmmax düşünceel bana büyük) yatını düzeltti, Kırayatının düğdmü- bin saadetmiş gibi geldi. Hemen pas-lnü evvelâ sağa sonra sola çekdi, Bu #ahanenin kapısından İçeri girdim. arada aynada gene yüzünü uzun uzun Hakikaten burası ılık ve aydin! tadkik etmeği de unutmadı. Ayna tek. Bvvelâ kenarlarından sular sizan şap-|rar çantaya girdi. Şimdi sinemalardan, kamı, ondan sonra da isİsk paltomu| karanlık gecelerden, havalardan bah- çıkatıp duvara astım. Biran sonra| sediyorlardı Artık kalkmak Üzere idi- Üzerindeki çay bardağımdan | ler. Adam: yükselirken &i: — Azizim, dünyada en sinirlendiğim gey neğie bilir miline Bam kadınların | Gü Yanındaki Kadina vent Gene sokakta, tramvayda, lokantada aynA-İ da dudak boyasını çıkarmıştı. Tamam larını çıkarıp. boyanmalar, İUValek| godağının boyasını tazeliyeceği anda yapmaları... Sen benim Avrupağaki| erkek; talebelik hayatımı gayet yakından bi- İlrsin, hani biz zamanlar Parlsta güzel | — Y000.. dedi, demin Cahide de onu bir satıcı kızla sevişiyordum. Hatırlı- | söylüyordum ya... Dünyada en sirir- yorsun değil mi? Hani sarışın, ufak | lendiğim şey lokantalarda, paztahane- tefek, gayet #nrif, son derecede süs ve| lirde, tramvayda, vapurda kadınların tuvalet meraxlım bie kız canım... Gö-| aymalarını çıkarıp boyalarını tazele- günün önüne geldi değil mi? Ondan | meleridir.. Buna katiyen müsaşde riliçin ayrıldım? İşte bu sokakta, yerel. | edemem sevgilim!1... Bu huydan vaz Hikmet Feridun Es tı treninde, Iokantada aynasını çıka-| geg! rip dudaklamnın boyasını tazeleme-| sinden, yanaklarına yeniden bir pud» EF. labekası sürmesinden. O kızda bunları yapmak Adeta bir nevi hasta- hk haline girmişti, Meselâ ir yere gi- diz de yarım saat kadar otursak bö- aynasını çıkarır, boyan babam, kadar sordiğim halde işte bu fena huyu yüzünden kendisinden ayrılma. ğa mesbur oldum. Sonra Ni oni bilesin değil mi? Haki onunla nişanlanmağı, evlenme R: bila düşünüyordum. Fakat ne yazık ki oda bu hastalığa tutulmuştu. Bak- tim olacak gibi değil, ondan da syni- dım. Delikanlının bu sözlerini dinlerken bir saraftan da ona hak veriyordum, İçimden: «Tabii, diyordum. Çok doğ- ru söylüyor... Ben de olsam böyle biz kadına tahammti edemem.» Ixi arkadaştan biri: da kadınlarm sokakta, tiyatroda, l0- kantada boyanmasından urun uzun şikiyet eden smer, zayıf adam kal muşta. Cebinden küçük bir kitap çıka- rp okumağa başlad. Bu sırada uaslahaneye genç bir ka- dın girmişti Önümdeki masada Otu“ ilkanlı onu görünce ayağa kalk- ni sıktı, Masasına otumütuu SCadın sordu — Seni çok beklettim mi3... — Hayır. Buraya Gahldle böraber gelmiştik. Birer çay içtik. Biraz çene çaldık, Kadınlardan bahsettik. Kimbilir ne kadar bizim aleyhi: mizde bulunmuşsunuzdut, Bundan sonra seslerini alçalttılar, Artık ne konuştukları İşitilmiyordu, Bir aralık erkek, genç kadına: — Bir saniye aynanı verir misin? Kadın çantasını açtı. Bir ayna çi: karıp erkeğo uzattı. Delikanlı aynada kendi erhresni uzun uzun tedkik eği- aşlarını kaldırıyor, ağzını açarak dişlerine kadar, yüzünün her tarafına diğkatit dikkatli bakıyordu. Şimdi dir- 42 eşvel onun kadınlardan nasıl şikâ- yet ettiğini düşünüyor, kendi kendi- me: «Bu ne beradi,. Demin ne söylü- yordu? Şimdi ne yapıyor?.. Bu ne per- ayırmıyorda. Bir aralık şinleii sinirli mırıldandı: — Ah şu berber, ah şu berbeni... Kadın merakla sordu: - Na berberi? Berbere ne olmuş? — Yüzümü iyi perdah etinemiş.. Çenemdeki sakallar seri sort Öylece kalmış!... Kadın aynasını çantasınm içine soktu, Yeniden konuşmağa daldılar, Gi 12 kânunuervel perşembe öğle, akşam 1230 Program, 12,53 Soçlimiş şarkı-, 12.50 Haberler, 13,03 Yeni! şarkılar, | 13,20 Karışık program (PL), 18,08 Cax strası, 1840 Türk müziği, 16,15 VTangolar (PL), 1050 Binberler, 1948 İnce saz, 20,18 Radyo gazetesi, 2045 Filim musikisi (PL), 21 Dinleylei is- tekleri, 21,30 Kanuyma, 2145 Müzik Fadyo orkesirası (Şef: H. Ferid Alnar) Jean Şibellus; İkinel senfoni, (Beste- kârın 75 inci doğum yılı münaaebtlle Tadyoda ikinci “ibeltus saati), 22,30 Ajans ve borsa haberleri, 2245 Caz- band (PL) 13 kâpuneyvel cuma sabahı 3 un, 8,03 Hafif müzik CP), 918 maker, 30 Hefie müzik w0, 848 Ev kadını, BULMACAMIZ 12345678910 Akraba. 6 — "Tersi, elinde metre ve makaş var, 7 — Tersi diziğin - Başına «D> gö- Mireo dairelerdir. 8 — Çocuğa bakan sütnine - Tersi aynadan | küşad et - Sonuna ela gelirse en ince kumaştır. 9 — Bir nevi elektrik malzemesi. 10 —Bir mahn eksilen miktarı» Geçen bulınacamızın hal Soldan sağa ve yukarıdan aşağı 1 — Otorobilel, — Tabak, Haim 3 — Obüs, Araba, 4 — Maskareler, 5 Ole, Aş, La, 8 — Ar, Girit, 7 — İhraki- mı .— e. 8x Lal, Rende, 8 — Cibali, DU, harley Beauchamp Allahın ahmaklarındandı. Yatlarında o gez|Yi hayrete dirdiği, U garsonyerinde | ziyafetler gektiği birçok güzel kadın dostları |semedenberi iktisadi sahada girişti vardı. Fakat bütün davetleri ya har Jği ve hâl da el çekemediği mlicar lası yahut da hemşiresi resmen ter- | dele onu zenginleştirdikçe zenginleş- tiplemiş olurdu. Lâtf mahlüklar|tirmişti. Vatandaşlarının ekserisi gi- arasında yaşamasını severdi. Zayıfİbi yorgunluktan mecalsiz bir hale a vki buydu. Prensine cö-)geldiği ve beyninin çatlışacağını kendisine geniş bir şöhret | hissettiği zaman Avrupa seyahatini ve itibar temin etmişti. Bundan do-| göze alırdı. İşte o zaman, ilk hare- layı fevkalâde mesud yaşıyordu. o İket eden transatlântiğe atlardı ve Charley otuz sekiz yaşındaydı. Si- | muhitinden kaçardı. Ressamılıktan AEŞ Seyyar çadır! Bu kış Fransada çok rağbet gören bisiklet kılıfları Fransada benzin kıtlığı son de- receyi bulmuştur. Bunun için gü- cü kuvveti yerinde olan herkes bisiklet tedarik ederek işine gü- cüne bisikletle gitmeğe başlamış- tar. Ekser Fransız şehirleri düz, caddeler asfalt olduğundan bisik- tetle gidip gelme o kadar güç ol- mamaktadır. Yalnız son zamanlarda havar “if İların borması ortaya bir mesele çıkarmıştır: Yağmurlu, sert rüs gArlı havalarda bisiklet kolayca idare edilemiyor. Eller, ne kadar kalın eldiven giyilirse giyilsin do- nuyor, şakır şakır yağan yağmur, kalın yağmurluk da giyilse içeri ye kadar nüfuz ediyor. Bir fabrika bu mahzura bir çare bulmuştur. Bu çare bisikletin üze- rina su geçmez bezden bir kılıf geçirmekten ibarettir. Bü kılıf bi- siklete bineni içine almakta ve rüzgârdan, yağmurdan muhafa- za etmekte, Adetâ seyyar çadıra benzemektedir. Bisikletin gidonu da kılıfın içine girdiğinden süva- risinin elleri de muhafaza odili- yor. Kıfılın ön tarafında yolu görmek için #ki ktiçük pencere, yan tarafında bir kapı vardır. İcabında kılıf toplanarak çadır) Hamiyetli bir vatandaş direği vazifesini gören sopasile birlikte katlanmakta ve bisikletin | tanınmış £ tüccarlarından Haşhaş, arkasına asılmaktadır. Yeni kıhf bisiklete garip bir şe-)| (50) pamuklu mintan hediye eti | HERE y kil vermekle beraber çok rağbet miştir. Asker aileleri için de her &Y| Çallı sakar bir adamdı, birdenbire, görmüştür. Şimdi, bilhassa Pari-| (50) bira vermeği vadetmiştir. gös ak bir i TAA ta'nın annesi uslu uslu otelde l dukları srada, bey Cbarl ley Benı champ onları her sefer başka bir) tiyatroya, İ Çıkışta, ya supe ediyorlar; yahut| da güya modern bir musiki dinle-| mek için, barlardan birine giriyor. tardı, İki Amerikalı kadında bir ahlâk- sezlık tohumu vardı ki, barların &i- gar, sigara içki ve kadın parfüm'ü kokan havayı nesimisi içinde inkişaf zemini buluyordu. inin ya-, AM, 12 Kânunuevve! 1940 ep ÂŞIK GARİP Tefrika No. 148 — Arayadursunlar. l Aşik ger yelini. el © Aşık Garibi arayadursunlar. — Doğru düşünüyorsun... Haydi #8 “dj izini bulup tekkeye kadar gi-| git yap bu işi... Ben burada bel “3 derlerse). seni, “ — Garib çilesini bitirmeden tekke-| Recep usta yavaşça sokağa çıktı i ları miskinler çabuk İSKENDER FAHRFDDİN Recep usta bir hayli yürüdürleü Serdengeçti Recep şu nokta özerin-| sonra, Çallı Mehmede rasiadı de de düşündü: — Yaran adamsın be Metmedi — Alı ay sonra memleketine dön-| Arkadaşını çarçabuk yere serdim... Nö* mek isteyen Aşık Garibin belinde Ke-| yeye gitti o? meri yoktu. Son parasını dr yemiş ya-| Çallı Mehmed, köşe başında ducf hud şaldırmiş olan gerek. Halbuki, çi-| karakol fenerinin ışığı ultında du” !eden çıkar çıkmaz vakti tamam Ola-| muştu.. Recebi görünce kaçmak isi# cak. Şahsanemin babası ona yedi yıll di. mühlet vermiş. Yedinci yılın sonunda) — Ne o.. Beni mi takip ediyorsut *riflişe gitmesi lm, Parası yoksa ns| .htiyar deniz kargası? pacak? Recep uldırmadı ve şen bir sesle: Şahsnnemin babası, bu #sfar de:| — Mehmed, dedi, sana diyecek İN «Sen yedi yılda yedi altın bile topla-| sözüm var... Ben! dinle! yamadın. Ben böyle beceriksle bir ada-| o Çallı Mehmed fenerin dibinde dur” ma lozumı vermemi» diyecek. Hakkı) du: da yaz... Bin iyisi Âşıx Garible Zeynec-) — Beni elo vermek niyetinde ise bil buluşturmalı. Zeynep onu çok sev- aldanıyorsun.. Ganını yakarım Roe? dipi için, giderken kemerini de dol-| usta! ii durur... Cebini de doldurur... | Hayır, hayır. Sana fenalık Yön Fena bir fikir değil. Fakat, bunu| pacak değilim. Âşık Garib yapıyor. Se * Zeynebe nasıl anlâtmalı? Bu herifler! na bunu haber vermek #stedim. kaş gün İstanbulu arayıp, Zeynep-' siltli Zeynehe gidersen, ann müj n de biraz para çektikten sonra, Âşık Garib beş ay surra meydana Gi” şık Garibi bulamadık ölmüş olsa kacak. gerek... diyecekler. Kadın da Garibten; Mehmed dişlerini göstererek siri ilmidini kesecek.. Başkasını bulacak.) — Ne p,. Kodase mi girdi yoksa? İşte o zaman Garib, tekkede çıkar) — Onun gibi biryer. Çile kmas sefalete düşecek. Belki de' yor.. Malümya, o silahlık b. memleketine bile dönemiyecek. dır. Fazla uğraşmağa gelmez. * İkt arkadaş, Âşk Garibi çok sev-| — Bu haber hoşum j a © dikleri için, onun İstikbalini de böyle; ta! Beni aldatiyor mus sin kenar mahallelerinde bu kı- | derinden derine düşünlüyorlar va Üzü. çek ml söylüyoesı ü İn - Bi öy” hila 1 çok tesadüf edil lüyorlardı. en yalan söy yor. ie gördüm. Beş Böl | i : Mehmetle arkadaşı sonra çilehameden çikip tekrar AJAN arasında müthiş hir kavga çıktı... Ga- dedenin Kahv sine gelcerk. İşi İliba, Zeynepten aldıkları parayı öra-!o kadar larında taksim edememişler, bu yüz-| Mehmed, karakol tasli den kavgaya tutuşmuşlarıdı. do istemediği için, Reeeba Konya (Akşam) — Konyanm| Gajli Mehmed yüksek sesle bağırı-| şekicir ederek uzaklaştı Ahmedi) yordu: Recep tekrar (Penörsisie döndü. aekerlerimize verilmek üze-| — Ulan, şu verdiğin para, betlmki- ği Kızılay kurumuna (200) çorap, | BİR 159008 al güllü basmaya bile y-| o Âşık Garibi arayan İ , O gece (Fenersiz)den döne: İ masanın üstünde duran kırmm su| kağaş, Hüsmen ve Recepbir tentisini kapınca arkadaşının kafasi» | danberi biriblrini görmüyordu Serdengeçti Recep bir gün çarşı” İbrahim paşanın eski kâhyası Osma Mİ fnsından rasladı. Ayak üstü konuştular: Birafta belâ! E — Nerlerdesin, Osman kâhya? — Gani kırınızı şarap içmek istayen-| — Bizim paşa rahmeti rahmana KA ler varsa, katlehlerini uzatsin.. diye |'vuşduktan sonra, Zübeyde beni alay ediyordu. dan bırakmadı. Bir er Meyhane sahibi delâlıların balâlışıy-| çıktı Kadıryada oğuruyoruz. £ dı.. Derhal tergühtan fırlayarak Çal-| — Demek Zi, çok iyi bir kadinmüi #“Ğİ lının ensesinden tutup yere sermiş ve Seni düş mi cizarında ki AF ateli çeşme gibi kan fışkıryordu, lılardan biri: Hüsmen uzaktan bu sahneyi aseyre- derken gülüyor ve arkadaşına; nan — Recep usta... Görüyor musun?) kâ Berserller uyuşamadılar... Biribirlerini | cekti, yiyorlar, — Allah razı olsun ondan. Beni Fİ almasaydı, Ter im payas sı diye kimse selâm Bari sana bakacak kadar seref Diyordu. (Penorsiz)'n içi allak bul-| var mi? “ olmuştu. Pakst, burada kavga ot-| — Ne diyorsun, Recep usta? Sİ” güz yarmak, karın deşmek| Zübeyde, kapısında benim gibi on © akşam olan şeylerdi, Haile'n dam.|ne uyak besliycork kadar zengindi” am bu batakhaneyi himays et-| — O halde seni tebrik ederim Saki” için, sahibine kimse birşey yapas| onun dan ayrılma! Zira Rüste Pasa, pağanın adamlarına bi? Bu kanlı karga çok usamadı. Mey. / bir yerde ekmek vermiyor. i ikisini de ensesinden tu-| — Errizku alAllah, Recep ws attı, Kanlı yerlere talaş| ekmek vermezse, elbelie ver: .. Masaları silip temizletti. Der-| nur. Yakat, bem çok merak ediyorud meyhünenin eski shiüneti avdet Rüstem paşayı DAMA kaşkırtarı vir! İvar amma... Ah şünu bir öğrenel Penersizde, kavgayı müteakıp bir ki-| sem. tarcı ve bir türkü aöyliyen adam mey. dana çıkar, ortalığı neşelndirmek ve maeyhanenin havasını değiştirmek için, şen türküler söylerdi. Gene öyle oldu... Bunu ancak Zübeyde öğrenebilifi — O böyle şeylerle maşgul olmuyuf — Vakti mi yok. Yoksa başmdi bir derdi mi var? — Derdsiz kadın olur mu, a görünü Bu, bizim hanımın eski derdidir.. Garibe vurulmuştu. O divane de ort” ikta yok. Onu arayıp duruyoruz. — Adam son de. Bu da derd cif Ank Garibi on hoş gün evvel ben gö . Hanımına, #ğyle, merak etmesi — Ne diyorsun, Recep usta? Onu” işin öldü diyorlardı; demek öyle mi? ; — vet. Evet. Ben gözümle gölü düm. Bir çilehanede yatıyor. â Recep, Hüsmen reise soruyordu: - Bu kavganın sonu noraye varacak dersin? Sİ — Çallı Mehmed işini bilir, Bu me- seleyi o eline alamak ve Zeynepien ay- rich para çekecek. Ben böyle tahmin ediyorum. — O halde ikimizden biri * kalsın... ens di ee gla eken miz Li yla amala yaralanma La m me ez gözlü EE İşm ee ae my | dad karda ne | ad Pariste her şey onu alâkadar etmek-|kadın hayran olurdu. vereme li teydi. Vatandaşlarının. ekserisi gibiJmekle beraber, Fransanın idenlmik |, Ihtiyar erkek da onu aşikir WA. mez geğopunun me oklağuna Bi-İnaekla Binek amm ümidi EEE iri. Tiyatrolardakt Fransız nükte: le hirsederdi, a İerinin zevkine (o varıyordu. Bols'da, Rus de la Pniz'de ve Fransız rabu, &deta şark ruhu ka-| yatrolarda rasladığı yüksek sosyete ee metinin eniştem ine on ka yalım Di çay > Üz pe gn DAMME MENEM berdar etme m gelini Evvelce gördükleri ve genç kız-|derece dikkatine çarpardu. Yüzleri ken Asaomption Couvent'inda öğ-inin ifadelerinden mana çıkarmak renir gibi olduğu şeyler, simdi ha-İisterdi. İçlerinden bir erkek mera |hemşiresile Dora'yı ve Willis Graf rasında canlanıyordu. Daha ziya-|kuı büsbütün uyandırmıştı. Kendi-İieimli genç bir Amerikan Tesssro' de derinlere dalmak, içinde bulum-İsine hemen her yerde Taslıyordu. | Caf de Parla'ye götürdü : duğu memleketin ruhuna nüfuz et-İBu, altraışlık, uzun boylu, iri yarı ezdi A mek istiyordu. İvücutlü ve hemen tamamile ağar CArkmsı var) *

Bu sayıdan diğer sayfalar: