25 Aralık 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

25 Aralık 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HER AKSAM BİR HİKÂYE Dünyaaım en pısırık, en kendi Balin- da ve en silik bir tipi olan Ahmed Ke- rimin birdenbire müthiş bir aşk kah- rumanı beline ini doğrusu hiç kimse tahmin etmezdi. Bu hâdise şöyle Gida: Ahmed Kerim çalıştığı şirketin en allahlık adamı idi, Şapka kanunu guktığı gündenberi giyd!B! mölon artık #iyahlıktan çıkmış, yeşillenmişti. Kol- buğunun altındaki eski şemsiyesi onun 88 iyi arkadaşı idi, Ahmed Kerim 58- Renin alta yedi ayım bu emektar şem- #iye ile koltuk koltuğa, sokakları dols- garık geçirirdi. Üstünü başını tama- mile ihmal ederdi, Yıllardanberi ütü a emiş olan pantalonu muh- Biz Ka arı e bir armanik geklini glmıştı. Yandan düğmeli, konçlu bot- Jari vardı. Lâstiklerini geçen sene, da- ha harp başiamadan evvel satın gi- miş Fakat bu kahramanımız Ahmed Ke- rimin dış manzarası 1d1. Onun içi di- ndan, kıyafetinden daha tuhaftı. Ahmed Kerim genç bir kadınla iki HAf etmeğe kalkıştığı zaman kulakları- edeceğim... Ahmed Kerim ne diyeceğini şaşır- muşta. Nihayet ağzından boğuk bip: — Hayhay!.. Çıktı. Artık olan olmuştu. Başa gelen çe- kilecekti, Ahmed Kerim pardüsünü gi. yerken ev sahibi olan arkadaşı yavaj- ça ona yaklaştı ve bir fısıltı halinde: — Behey budaln?. dedi, neo #wfat asıp duruyorsun. Bu refis kadını ge- cenin ba saatinde evine götürmek için birçok beklirlar çan atarlar... Halbük! seni... Arkadaşı daha fazla söyliyemedi. Çünkü bu srada Sabahat onların yâ- nina yaklaşmıştı. Genç kadın şapka- Sını giymiş ve sokağa çıkmak İçin ha- zır bir vaziyeke idi, Ahmed Kerimle genç kadın sokağa çıktılar. Henüz iki üç adım ilerlemişlerdi ki Sabahat: — Kapalı yerde farkına varmıyo ruz, Fakat dışarıda temiz hava ne ka- dar güzel. Deği mi? Diyerek sanki eiğerlerini tamamile doldurmak İsti- yormuş gibi derin bir nefes aldı, Bozuk yollardan iertiyorlardı.. Sa- bahatın birkaç kere ayağı öteye be- riya çarptığı için bir aralık sessizce Amerika mahkemele- rinin garip kararları Yalnız geceleri hapis yatacak suclu, hi hafta hapis, yahut bir fincan hindyağı ! Amerika mahkemelerinin verdik: İvermiş, iki cezadan birini seçmesi. leri garip kararlar çoktur. Fakat'ni suçluya bırakmıştır!... Sarhoş öte” New Jersey ceza mahkemesinin bir)kine berikine sarkıntılık ederken kararı bunların hepsini gölgede bı-| yakalanmış, mahkemede fazla içki rakmaktndır. Mahkemeye son dere-|içmeği sdet edindiği | anlaşılmıştır. ce süratle giden, bu yüzden kanun ahkâmını ihlâl eden biri getirilmiştir. Bu adam bir fabrikada ustabaşıdır. İEvlidir, aln çocuğu vardır. Kendi- Bunun üzerine hâkim suçluya döne yek: Sizi bir hafta hapse, yahat k bir kahve fincam hindyağı İsine bu fazla süratten vazgeçmesi|içmeğe mahküm ediyorum. Bunla. | YöZÜr Söre! a N Zenginlerden biri: için birçok defalar ihtarda bulunul-İ rn hangisini tercih edersiniz? .. di-! Gerçek, onlün GEİEME imuş, fakat ustabaşı bunlardan hiç birisini dinlememiştir. e Bunun üze- İrine mahkemeye sevkine mocbüri- yet hasıl olmuştur. ye sormuştur. Suçlu Kindyağının fena İlezzeti ile bir hafta hapis arasında bir müd- a AKŞAM KAHRAMAN 25 Kânunnevve! 1940 ÂŞIK GARİP Tefrika No, 161 | — İste, bu ses oğlumun sesidir. Çok! şükürler olsun 'Tanrıma, bugünleri de Jsösterdn bana, erek, perdenin arasından çıkardı. — Resul... Hoş geldin! diyo bağırdı. İhtiyar kadının gözler! sevinçle bir. denbire açılırermılşti, — Tâ kendisi... Oğlum Resulü görü- yorum Diyerek, o da Şahsarem gibi birden- bire kendini kaybetmiş ve kızının ku- cağına düşmüştü. Artık kibarında, fakirinde, Kimme- de takat kalmamıştı. Herkesin gözü yaşarmaştı. Yıllardanberi gözleri görmeyen ka- dıncağız, oğlunu bir kere daha dünya aşk şarabını içmişler.. Şahssnemle İ Aşık Garibi hiç kimse biribirinden İ ayıramaz! Diyordu, Bütün davetliler bu fikirde Yazan: İSKENDER FAHREDDİN — Ey muhterem davetlileri Ben vaz geçilm bu evlenmeden, Otların eski- kuzurunuzda feshedip yen'den Şah- #enemi Âşık Garihle nikâhlasın. Var- sınlar sefalarınâ Buksınlar. Anladım K!. Tanrı onları biribirine nasip etmiş, İkisinin arasma karaçalı gibi girmek- te ne müna var? Allah onlari mesud etsin. Şah Veld'in bu sözleri davetlerin boşuna gitmişti, Onun böyle bir fers- gat göstereceğini hiç kimse ummuyor- du. Zen Şah Veldle Şahsanem biridir. lerini ancak pencereden bir kere gör- müşlerdi. Birinin eli ötekin eline dağmemişti. Deli Mehmed bunları duyunca: — Merlâm senden ras olsun, dedi, işte şimdi Jasanlığını ve merdliğini gösterdin! İki kalbi biribirine bağladı» Gın için, bötün Tiflis halki bundan Sonru senin namını haşırla yadedecek, hin uçlarma kadar kızarır, kelimeler v Ahmed Kerimin koluna girmişti, det tereddüt etmiş, fakat neticede! sanki sakız haline gelip dişlerine ya- başmış gibi ağzından bin bir müşkülü- İa çıkör, hareketlerin! şaşırır, şayed ayakta ise, sahneye iIk defa çıkrıış bir aktör gibi ellerini koyacak yer bula- mazdı, Onun için «kadına şeytanla in- san arasında bir mahlüktü ve Ahmed Kerim dalma ondan uzakla bulunma- &: hayatta kendisi için en büyük pren- #ip haline getirmişti, Paket bir gün başına hiç ummadığı bir iş geldi. Ahmed Kerim bir arkada- şını evinde ziyarete gitmişti. Onu he- men hemen zorl. akşom yemeğine alakoydular. Yemekte genç, uzun uzun kirpikli, şeytan bakışlı, Konuşürken küçük burunun kansdları ihtirasia titreyen bir kadın misafir de vardı. Ahmed Kerimi ona: — Dünyanın en mahcup adami. Şimdiye kadar başından en küçük bir sak macerası geçmemiştir... Hayatına hiç bir kadın karışmış değildir. Diye alaylı bir lisanla takdim etmişlerdi. Uzun kirpikli kadın birdenbire onunla fevkalâde alâkadar olmuştu. İsmi Sa- bahattı. Sofrada yanyana oturuyorlar- 41 Genş kadın sanki onn işkeneeye sokmak istiyormuş gibi mütemadiyen kendişile meşgul oluyor, Ahmeğ Ke- Fime sual üstüne sual soruyordu. Bir- gey anlatmağa başladığı zaman Ah- med Kerime doğru biraz daha fazla eğiliyor. ona sokuluyordu. İşte bu eğil- Ahmed Kerimin kolunda bir kadın! | Hâkim. suçlunun hakikaten niza-| gene hindyakını içmeği daha bafifiy, 1di, Bu acıklı sahne karşısında ağla-| Ve çalgıcılara dönerek gür sesle “İma muhalif hareket ettiğini görmüş İbulmuştur. Bunun üzerine karar Haydi târzenler ve tefler durma- Bir genç kadın!... Hem de güzel bir ka- dın!, Bu onun hayatında Uk defa olan &n büyük hâdise idi. Sabahat bir ara- Hik; — Ne güzel gecel... dedi. Halbuki gecenin hiçbir fevkalâdeliği yoktu, Sabahat da «Ne güzel gecel..» Bözündeki mânasızlığı anladı ve bunu şöyle tevil etti: - Belki gecenin hiç bir fevkalede- Hifi yok... Fakat bana öyle geliyor. Bu gece herşey güzel... Ahmed Kerim kendi kendine anla- gılmaz bir geyler mırıldanıyordu. Ya» rabbi, bu kadın ne garip bir mahlük- tul... Sabahat — Gecenin bu güzelliğinden istifade için biraz şöyle usansak!... dedi, Ve uzandılar. Artık evler bitmiş, kır- lor başlamıştı. Âdeta şehrin haricine çıkmışlardı. İlerliyorlardı. Kadm mü- temadiyen söylüyordu. Hep kendi Ko- nuştuğu ve çönesi hiç durmadığı hal- de bir aralık Ahmed Kerime: soracaklardı. Yahud başka biz niyatle- ri vardı. Fakat daha Iş anlaşılmadan Sabahat bir sinema artisti tavrile: — Beni himaye ediniz!... Beni hima- meler anında Ahmed Kerim, genç ka-! ye ediniz!,.. sözlerile Ahmed Kerimin kollarını dinin mübalâğalı bir tarzda dekolte el-; bisesi içindeki vüsudünün baş döndü- rücü kokusunu duyuyordu. Zaten Xi vanta kakularını Ahmed Kerim hiç de tekin sâdetmezdi. Bunun için adam-| tağız ne yediğini, ne içtiğini biliyordu. Lokmaları boğazıns dirilip kalıyordu. Ah bu kadın!.. Ah bu uzgm kirpikli, göytan bakışlı kadın.. Aksi gibi #of-| oluyor. Yolumuza gidiyoruz İşle, de-| mişti. | rada şarap da vardı. Önündeki hilür bardak koyu kırmızı mayile dolup bo- gahyordu. Yemekten sonra radyo çaldılar ve ötedenberiden komuştular. Sabahat gene Ahmtd Kerimin tam yanındaki koltuğa oturmuştu, Konuşurken içtiği #izaranın dumanını onun yüzüne'doğ- ru ünüyordu. Bu kurşuni duman san- Ki kızgın bir alevmiş gibi Ahmed Ke- Fimi yakıyor, alnındater damlaları biribirini kovalyordu. Saat, gecenin on İkisine kadar vakit) böylece geçmişi. Genç kadm örine gitmek üzere ayağa kalktığı zaman bir) Aralık pencereden şöyle dışarıya bir göz attı ve: — Aman, dedi, ne kadar karanlık!... Ne kadar karanlık!... Ben nasıl eve gi- deceğim bilmem kil. Ödüm patlaya- cak doğrusu... Bu vaziyet karşısında ev sahibi er- kek Sizi evinize kadar bendeniz gölü- peyim!.. dedi, Sabahat bura şiddetle itiraz etti: Yo09.. Katiyen rahâlstz olmanızı Wtememi, Genç kadın bundan #onra Ahmed Kerime dönerek: — Zannederim sizinle hemen hemen | ayn kakta oturuyoruz. Pek fazla yorgunluk ve zahmet olacak amma be- Bi kapıma kader bırakmanızı Heal boynuna dolamıştı, Biçare adam karşısındaki )ki gölgeye doğru aski şemsiyerini tehdidkâr bir tavırla havaya kaldırdı ve yüzünü görmediği adamlara: — Na istiyorsunuz bakayım!... diye bağırdı. Karanlıkta bir s5: — Birşey istediğimiz yok... Size ne İki gölge uzaklaştığı halde Sabaha- tim sinirleri hâlâ yerine gelmemişti 'Tam bir soran kahramanı halle; — Fakat siz hakiki bir şö Aşkının, yanınızdaki kadını tam bir ortaçağ şöralyesi gibi, bu karanlık ge- erde haydudlara karşı kahramanca müdafaa ettiniz. Yalnız kiliç yerine elinizde şemsiyeniz vardı... Ahmed Kerim şaşkın şaşkın onu dinliyordu. Ortaçağ şövalyesi do kim- .d1? Onu hangi haydudlara karşı kah- ramanca müdafaa etmişlip Sabahat hangi aşktan bahsediyordu? O gtes genç kadını erine birakırkon kapının önünde Sabahat kendisine pek mübalâgalı bir tarzda teşekkür etti. Ve arkasından: — Güle güle cerur şövalye!.. diye seslendi. Rrtesi yünü Ahmed Kerim büsbütün hayrete düşmüştü, Herkes gece yarıla- ri şehir haricinde sevgilisile dolaşır- ken sekiz dokuz heydudun tecavüzüne uğrayan, fakat onların hepsini kaçı- Tan bir kahramandan bahsediyordu. | Bu genç adam sevgilisini aslanlar gibi müdafa etmişti Bu kahramanda kendisi idi... O günden sührü sesler geçtiği hal- de Ahmed Kerim hâlâ bir aşk kahra- manıdar. Sağ olsun dedikodu... Hikmet Feridun Es Tefrika No. 25 ISadının Zaferi Müellifi: P. de Coulevain Terciime eden; (Vâ - Nü) Ailesi aslen İspanyoldu. Romaya |lerile bir ana muhabbeti besliyordu. pn üçüncü asırda gelmiş; büyük bir| Oğlu Ermmannel'e kısaca Lelo der- ve kendisini altı ay hapse mahküm | derhal tatbik edilmiştir. Hâkim, İetmiştir. Buraya kadar ortada garip |salondan çıkmakta olan suçluya: hirşey yoktur. Asıl garabet bundan| .— Dikkat et cürüm tekerrür sonra başlıyor. ederse ceza da artacaktır. Bundan Hâkim çok merhametli bir adam-| sonra ya on.beş gün hapis, yahut bir mış. Ustabaşı 6 ay hapse girerse)çay fincanı hindyağı cezası vari... ailesinin sefalet çekeceğini, belki de| diye ihtarda bulunmuştur. kendisinin işinden mahrum kalac ANKARA RADYOSU Fını düşünmüş ve karara sunu ilâve 25 kânanueyvel çarşamba öğle, akşam, etiniştir: Suçlu hapse geceleri ve tatil günleri girecektir. İki gece bir 1239 Program, 1233 Karışık şarkılar. 1250 Huberler, 1305 Şarkı ve türküler, gün sayılacaktır. Şimdi usta başı her akşam hapis- 13.20/Salon orkestrası, 1803 Oda mü- 1 (PL) 1830 Dış politika hâdiseleri, haneye gelmekte, geceyi orada ge- 18,45 Çocuk saati, 1930 Haberler, 10.45 sirdikten sonra sabahleyin işinin ba- İşma gitmektedir. Pazarla ğer Pi erler ve diğer) ya heyeti, 20.18 Radyo gazetesi, 2045 Geçld konseri, 21,10 Konuşma, 21235 tatil günleri de hapishanede kak maktadır. Ailesile ancak pazar gün-| yeni şarkılar, 2145 Riyaseticümhur bandosu, 2230 Ajans ve borsa haberle. leri hapishanede görüsüyor. Maa- mafih mahkümiyetin bu şekilde)ri, 2245 Oszband (PL) 26 künumucyrei perşembe sabahı geçmesi hem wstabaşıyı, hem nilesi- ni memnun etmiştir. 8 Programı, 8,0$ Haberler, 8.15 Hafif bir sarhos hakkında garip bir karar! müzik (P1), 846 Ev kadını. empire aa li Diğer bir Amerika mahkemesi de tanışmıştı. Bu, uzun İnce, narin en-İzoftu. gözel yüzlü bir İtalyan kadınıydı. İkumarı severdi. Amma her zaman miş, fakat ondan ayrılmıştı. Kocası|başgösterirdi. Aylarca elini iskam-| kendisine kâfi iradlar temin etmişti. «Siyah &lem3 denen Papalık asilza-lra hevesi birdenbire uyanırdı. Bu delerinin şiddetli taraftarı olan ko-İkrizler annesine pek pahalıya otur- dığını görünce sevindi, Bu mucizeyi gösteren ulu Tanrım | İduha pek çok mucizeler gösterecektir. Diyerek yerine oturdu. «Ben vazgeçtim, bu | evlenmeden..» | Deli Mehmed, Âşık Garibe sordu: Sen yedi yıldır nerdeydin? — Gurbette çile doldi adi lem bitâi, döndüm — Şahsanemle evvelce nlşanlarıdın mıydı? İ — Evet, Bubası nişanladı bizi. Fakat, bana dedi ki: «Sana yedi yıl mühlet veriyorum, Git, para kazan, Kızıma kırk kese akçe #etir.. O zaman ben de Şuhsanemi sana veririm!; ” — Para kazandın mı? — Yedi kere kazandım. Fakat, say- dular. | — Şimdi parasız ım döndün Tiflis? — Parasız döndüm amıma... Nişanlı- ma bircok hediyeler getirdim. — Şahsanem belli ki, seni hhlâ se- viyor. Neden biraz daha önce davran- madın? Şah Veldile nikâhler kıyılma- dan onu alırdın. Bu sırada Şahsünemin sadık hiz- metçisi Akçokız koşarak Âşık Garibin yanına geldi: gibi konuşuyor. onu da diniiyellm Bakın dostlar, nel yor bu kız. Akçakız sözüne devam etti: Tuttu senin için yıllarca o yas; Yârinle görüş gel, çayri sazı as” Yâr senin geldiğin simdi anladı! Deli Mehmedin bütün arkadaşları: — Haydi Garib! Hazır ol... Bak, Ak- çakır seni Şaheanemin yanma götür mek istiyor. Dediler. Akçakız sözünü bitirmemiş- te Basına olmustu zindan konağı, Atmadı sensiz bir yere ayağı. Hasır ii onda zehir çanağı, Yâr senin geldiğin şimdi anladı! | Bumrad bir uşak Âşik Garibe küçük bir:kipıd parçası getirdi, Şahssnem, Garibe şu kıtayı yazıp göndermişik; «Ey Garib, özledim çoktandır seni, Yedi yl iyık mı terkettin beni? Gör yaşı döktüm yıllarca yolunda. Aşkın ateşile yaktın bu tenitn Âşık Garib, sevgilisine süzile cevap İ verdi: Vefasız mı sandın ey güzel beni? Yedi yıldır unutmadım ben seni, Daima eylerdi Garib âh vah. Yeği yıldır unutmadım ben senit Şah Veld birdenbire ortaya atıldı. Deli Mehmed, Şah Veld gene bir winesebelsizlik yapacak, Garibin kal- © bini kıracak sanmış ve tekrar bıçağına sarılmıştı, Fakat, Şah Veld güler yüzle | İ dedi kt: | yıp çalsın, Eskiki düğün şimdi başlı- yor, dostlar? * Âşık Garip sevgilisiyle karşı karşiya.. Şah Veld'in feragatı üzerine, yeniden nikâh kıyıldı. İmam duasını yaptıktan | sonra, herkes Âşık Garibi tebrik ede- rek — Ey Âşık! İşte şimdi murada er- din! Diyordu. Saz coşkun nağmelerle yox niden çalmağa başlamıştı. Mecliste bulunan k'barlar da, ayak takımları da. herkes #pemnundu. Herkes yeniden neşelesmişti Şah Veld de artık diğer davetliler arasında bir misafir gibi oturuyordu. Misafirler ona* — Aşkolsun. Veld! diyorlardı, Sn şu iki kalbi biribirine birleştirdin... Allah da sana gönlünce versin. Şah Veld, Şahsanemi çok sevmişti. Fakat, şimdi görüyordu ki, onu ken- dismden çok seven biri vardı: Âşık Garib. Herkes onu alkışlıyor, berkes ona acıyordu. Şah Veld için bundan başka yapılacak bir iş kalmamıştı; sesini kı- sp misafirler arasında eğlenceyi sey- rediyor, sazları dinliyordu Ne yapalım? Nasip büyle imiş. diyordu. Deli Mehmed, yanıbaşında duran sazı, Âşık Garibe uzattı. — Haydi bakalım... Cinan seni per- de arkasından gözetliyor. Sör bilki ar- bk; sıra saza geldi Deyince Âşık Garib sazını aldi. ba- kalım neler söyledi Aradım buldum Sanemi bu yerde. Kaldır nikabını durmasın perde" Canım kurban olsun merdoğlu merde Özledim sevdiğim ben sana geldim! Perde aralandı. Şahsanem öazınt eline aldı. Âşık Garibe — yanık bir sesle — cevap verdi: Parmağımda yüzük cevahir hatem, Seyyah olup gezdim, eyledim matem, Kalbimi dağlama, matemli Sanem. Merhaba sevdiğim, sen sefa geldim! Âşık Garib; Halimize kadir mevlâ nazırdır. Kırklar bizim ile şimdi hazırdır. Garib sana sir vermekle marurdur. Örledim seni ben, yir sana geldim! Bahısanem: Tanrı bizim halimizi biliyar; Sırrmızı burda açmak ayıplır. Şahsanemin yâri Âşık Gariptir. Merhaba sevdiğim, sen sefa geldin! Burdan sonra Garib, yanındaki ki- gük bahçasını açtı. İçinden ipek işle- meli Haleb işi kadın gömteklerile şal lar ve örtüler çıkarıp, Akçakızla sev- gilisine gönderdi. — Bunları yedi yıldır yanımda sak yordam. Gurbete çiktığım zaman Ha- lepie almıştır, dedi. Akçakız hediyeleri götürürken, das vetiilerden bizi: Olrlensi ) prenses Marina isimli bir kadınla)ğile omuz silkmişti o Tab'an filo-/Sant Anna'yı Romadaki muhitinde)yalen kendini öyle sanır. Avrupalı, İde güzel bir delikanlı olduğu içinlaşkta demli, siyah saçlı ve cazip gözlü.| Eğlenceyi, at yarışlarını, bilhassa severlerdi. Metresi olan prenses,İise o saadeti kendi duymağa çaba- saadet vermeğe, Amerikalı Zalim ve kaba bir erkekle evlen-İdeğil, bu iplâ onda zaman zaman farkın. bile sürmeksizin yaşayabilirdi. Son- | laşıp İşapkınlıklarına göz yumar, bir şeyinİler. Avrupalı kadın için erkek ge da değilmiş gibi davranır;|yedir; Amerikalı içinse vasıta. Bu böylelikle delikanlının dönüp do-|tehassüs şekli onları Başka başka eğme gelmesini | teminliki cins mahlâk gibi biribirlerinden e ayını. Sant Anna, bayan Ronald'la| Sant Ânna ile tanışmasını mü- karşılaşınca, hayatında bir fevkalâ-|tenkip yaşıdığ. on beş gün Hölâne iyasi yol oynamıştı. Mazisile Papa-İdi. Vazsa Lelo, yoksa Lelol... Dün-|casına kininden dolayı, prenses, |muştu. Hayli paralar kaybetmişti. ğa wkı ski bağlıydı. Annesi | yayı görmezdi. Delikanhmın| kraliyetçilerin en sadık taraftarı ke-|Fakat her seferinde öyle bir neda- nna Teresa Papalık namzedle-İyakışıklı olması, kadına büyük birlsilmişti. metle eve gelmişti ki, kadıncağız. yinden kardins! Salvoni'nin hemşi: İiftihar vesilesi olurdu. Lelo, işte bü prensese âşık olmuş- İserzenişte bulunmak cesaretini bile pesiydi, Baban Romanın en mühim| Genç erkekte yüz batları tamltu Bu sıralarda heniz yirmi ikin-)gösterememişti gahsiyetlerindendi.. Büyük bir İtalyan klâsik simasiydi. Gözleri sindeydi. Aşkı gayet şiddetli oldu.! Kont Sant' Anna, bütün İtalyan 'akat projelerinden hiç biri olabilir; icap ettikçe de kadın na- ik etmediği için iflâs etmiş ve ke-| zeninliği arzederlerdi. İlerinden ölmüştü. Kocasının vefatından bir sene)İtalyan vatanperveri olarak hattâ| İtalyan olarak değil de Papalıkliçin büyük bir fedakârlık. Terbi-'les - Şonra Donna Teresa, babasından mirasa kondu. Kızını drahomayla riayetla yaşıyordu. Evlâdı- pa karşı bir insan kalbinin ihtiva edeceği bütün iyilik ve fenalık his.| Beyaz âlem» denen bu muhitte,İetti. Buna da bir İtalyan lâkaydir)tetir, Prneser Dorno Vittorin ise otuz! dördündeydi. | Bu sevgi şöhretini mucip oldu. İDelikank İtalya kral ve kraliçesine asilzadeleri gibi — Fransayı olmasa bile — Parisi severdi. Orada ukra- baları, ahbapları vardı. 'Senenin muayyen bir mevsimini behemehal Sant” Anna, bütün terbiyesini bir/ takdim edildi. Zaman zaman sara-|bu şehirde geçirirdi. Memleketine taraftarı sıfatile görmüştü. Bugünkü vatanını âdeta ânzi, geçici birşey sanıyordu. Günün birinde, büyük devletlerin yardımile gene Papalr ğın bu kıta üzerinde geniş hükümet kuracağını umanlardandı. ya gidip geliyordu. Bu ine, yesi ve nilesinin vaziyeti itibarile böyle bir şey yapmamam icap eder- di. Ancak prensesin tavsiyeleri do- Tayısile buna cesaret etmişti. | Bu tarzı hareket, ailesinde büyük tenkidlere sebebiyet verdi. Hattâ onun dönmeden evvel bir müddet Aix - sayede bakaradan ins'e uğrardı. Bakara, nadi- ren zenginleşmesine, ekseriya da fakirleşmesine sebep olurdu. Kont ikinci şıkta köye çekilir, hovardalı ğınn ccremesine katlanırdı. Köy- lüler onu Bakiki bir efendi olarak severlerdi. Zira, onlara iyi muame- Fukat gene de kraliyet asilzade-)pek mutaasup olan amcalarından)/le ederdi. İçlerinde istidadı bir lerinin muhitine sokulmaz değildi. İbiri onu mirasından bile mahrum | genç gördü müydü, müzaheret gös- yükselmesi çin çalışırdı. deliğin başlıyacağını sezmişti. Bâtl)için bir güzel rüya gibi geçti itikadlara inandığı için, mukadde-| Ormanlarda, dağlarda, göllerde rata artık adamakıllı yakayı kaptır-İne lâtif gezmeler tertiplediler. Hoş 'dığmı hisseder gibi oldu. muhavere zeminleri buldular. Baş- Maamafih, kadınları ve aşkı hafif)başa kalmakla beraber masumane telâkki ettiği için şöyle düşünüyor») saadetler yaşadılar. Masumane ol- du: Bu Amerikalı kadın, kocasın-İmakla beraber Hlöne bundan ga- dan uzakta, hoşça vakit geçireceğilrip bir zevk duyuyordu. Yeni ar- için kendi de memnun olacaktır. İyi|kadaşı güzeldi, yüksek bir esalet oldu... Önüme çıktı... Ben de bu|sahibiydi. Sesi derin ve mcaktı, Bir yakayı kurtar»İışık ve hararet âlemi içinde yaşı" yordu. Teneffüs ettiği hava başka” xXx İaşmuştı. Fakat bütün bunlara rağ- Dinler aşk telâkkileri #zerinde de)men bayan Ronald'ın henüz başı tesirini gösterir. Katoliklik, insanla- | dönmemişti. ri İlenlist yapar. Protestanlık iss) Lelo, çok geçmeden dostu Ver. pratik... Amerikah kadın, coşkunİga'nın doğru söylediğini tasdik ot” olmamakla iftihar eder. Ayvrupalılmek mecburiyetinde kaldı Fakat kadın ise, coşkunluğunu hatâ mü-İbundan dolayı da cesareti kırıl- baliğah surette göstermeğe uğra-|madı, f (Arkası var) ni şır. Tab'an

Bu sayıdan diğer sayfalar: