1 Mayıs 1935 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4

1 Mayıs 1935 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kadın, Içeceksin Yiğitim, Içeceksin.. Anadolu'nun Tarihi Tefrikası Tefrika No, 37 AarTunN HakanN M. AYHAN Burada Ben Hâkimim.. Dedi. Aybey, o kadar büyük bir kalb çarpıntısı geçirmişti ki, yıllar — geçse, anutamıyacaktı. Onun bu sözüne cevab vere memilşti, Sonra, aralarında şu muha vere geçmişti : — Adın ne yiğli? — Aybey! — Evli misin? — Değilim.. — Kaç yaşında — savaşlara girdin? — Ondördünü bitirince! — Şimdiye kadar kaç kişi Hle çarpıştın? — Beayisıni bilmiyorum. — Sana bir teklifte bulun- sam... — Bizim yanımıza gelmez misin? Buralar da kelmaz m- n? Sana, İyi bir mevki ve , Tirim.. — Mümkün değil. Ben yur. dümün — kucağında — barımabili. Hrim. Buaşka yerler bana dar gelir, sından gelir.. Yaranın yıkanması, sarı'ması bitmişti. Genç kadın ayağa kalktı. Or- tadaki altın tepsiye yaklaştı. Bardaklardan ikisini doldurdu. Sonra başını delikanlıya çevirdi. Bir an içinde, gözleri iki kı hç gibi çarpıştı. — Gel Aybey, sana benim içkimden -vereyim. Bu içki yal Mecrah — yaralı Mecar — kiralık - Meczup — sapık — sapıtkan, çalık. 4 Meçhul — bellisiz, belirsiz, . billnmedik, tenınmamış, bilin- mez, (fr.) inconnu ; Öörmek: 1 — İlim mecbulü arar, ilim bilinmediği arar. 2 — izl meçbul kaldı, izi / bellisiz kaldı. Meçhuliyet — belirsizlik, bi. Homezlik, tanınmamışlık. Medar (istinadgâh anlamına) — töyke Medar (terim) — döngül Medarı malşet — geçinecek Meddü cezir — yayın çekin Medeni — saysal Medfen — kabir Medfon — gömük Medh (meth) — övgü (fr.) eloge Medhal — girlt Medhar — yığlı, (fr.) ent- sepot, Medbul — ayıp, ayıplı Medhaşü münbezim, muzma bil — şıngın Medid — uzun, süzekli Medine, belde — slite Medüv — çağrık, çağrılı Medyun — borçlu verecekli Mefer, mahalli firar — kaçıt Mefharet (tak: iftihar) Mefham — öklem, kavram Mefküre — ülkü, ideyel (. kö.), (fr.) idesl Mefkürevi kılma — İdeyel. Mefkürevi kılmak —— İde- yelleştirmek u!.i;ıi'—f yata y İnmeli ! iplerinde Düş nız bana mahsustüar : Aybey yaklaşırken, o, kadeh. lerden birioi eline almış, ona doğru yürüyordu, — İç Aybey, içi. Sen böyle bir içki tatmadın.. Ve kadehi uzatırken, elbise- tİinin geniş yerlerinden beyaz, olgun kolları gözüktü. Uzün, eüdamlı bir yardı. Sert göğüsleri, üstündeki ipek- Hden dışarıya fırlayacak gibidi. Başında, elmaslarla çevrilmiş, İnce bir taç vardı ki, tam orta- sında ayrı, bam-başka, onan hiç görmediği bir şekil görü küyordu. Ayaklarına, yeşil, kadile gibi bir kumaştan bir uyakkabı ge- çirmişti ve bu ayaklar o kadar güzeldi ki, Aybey bayretle ba- yorda. — Ne duruyorsun? Filhakika Aybey şaşalamıştı. Yavaş yavaş, kanının isindiğıni ve bütün vücudundan bir elek. tirik cerdyanı geçtiğini duyu- yordu., — Hiç! Ve kadının gözleri de tutuşç- muşa benziyordu. Bardağın muh- teviyatına baktı : Boa, sarı, bal renginde bir fçki Idi. Bir hamlede yuvarladı. Ka- dın da içti. Fakat yavaş yavaş, boyaonu geri bükerek, içkinin boyu Mefkud — yok, yitik Mefruş — döşeli Mefruşat — döşeme Mefsedet (bak: fesad) Meftun — Tutkun Meftan ve meshor olmak — tansımak, (İr.) etre eharme Meoftar — bezgin, bıkkın Mehabet, heybet — aybat Meharet — uzluk, (fr.) ad. retsa Mehaz — kuaynak Mehcur — ayrı, wak, uzak bırakılmış, atılmış Mahbzaat —- abaç, — giren (banka terimi), (ir.) entrea Medfuat — verinç, çıkan (banka terimi) — (fr.) sortle Mebd — beşik Melfuf — dörlü (fr.) inclus, el jolnt Mehib — aybar örnek: Mehib bir assker, ay- bar bir asker. Mehtab — uy aydınlığı, ay aşığı, baykır Mekâri — yüket, yük hay- yanı Meks — eğlenme Mekteb — okula (fr.) ecole Mekülât — yiyecek Mel'abe — oyuncak Melâhat — — sevimlilik, gü- zellik Melüz — sığınak (fr.) asile, refuge Melbusat — giyecek Melce — tığınak Melek, tüsuh — meleke (T. kö.) örnek: Coun yazı İşlerinde büyük melekesi var. Onun yazı yordam, uyordamı var. | ö lezzetini tme eme İçiyordu. Ve Aybey kendini zor tata yordu. — Bir daha içelim Aybey! Delikanlı ses çıkarmadı. Ka dehler gene doldü ve Kadın, gene kendi elile verdi. Ba ikin: ci kadehten sonra Aybey, yü- zünün bir kan dalgası içinde kızardığını düyar gibi oldu. — Ne oldu, ne var Aybey! — Hiç!.. Aybey gerl döndü. İlk otur. duğa yera — yaklaşıp — otürdü. Gözlerini bahçeye çovirdi. Tatlı bayıltıcı bir zevk yaveş yavaş bütün vücudunu kaplıyordu. Bu sarhoşlak — karışık, fakat daha başka, hiç tatmadığı bir zevkti. — N& oluyorum! Diye mırıldandı. — Başım mı dönüyor, ne. dir bu kokular, göklere doğru uçüyor gibiyim.. — Ne düşünüyorsun deli. kanlı!. — Ben mi, ne düşünebilirim ki! Fakat birşeyler oluyorum, Kadın bir kabkaka attı.. — Ne oluyorsun? — Farkında değilim. Onun daha ziyade yaklaştı gını görüyordum. Gene elinde kadehler vardı ; — İç bir tane Aybey! Başını salladı : — İstemem, hayır - iİçmiye- ceğl Meluf — alışık Mekân — yer Meknoz — gizli, gömülü, saklı Mekr (bak: hile) Mekşüf — açık Memdah — eğet Memer — geçlt, geçek Memen (bak: melâz) — H- gınak Memlâha — Tozla Memleket — ülke, memle- ket (T. Kö.) , (fr.) paya Memlü — dolu Memlük — karabaş Memnü — yasak Memnun hoşnud Memul — umular Memar — İşzar Mensat — sarplık — uyku Menam Memba — kaynak Menetmek — yasak etmek, alıkoymak, önüne geçmek, en- gel olmak. Menfa — sürgün Menfi, 1 — sürgün (fr.) exile, 2 — menfiğ (fr.) me- gatif a Menfaat — asığ, çıkar, faydu Menfaatperest — asığcıl Menfez — ağız, düden Menfar, müstekreh — iğrenç, tkslaç Menhus, meş'am — uğursuz Meoka — Huşlama Menküb — düşmüş Menkübiyet, nekbet — düşkü Menkul — taşıtlı (fr.) mabl- Her, meuhle Mensi — unutülmüş Mensubiyct — soyundan gel me, kapılanımışlık, — girmişlik, yamanmışlık. ı ay Salâhiddin Kantar — Haştarafı 1 İncji yözde — tile Bozdağ'da pfelerle kadın da oygatmıştır. Ve nitekim " (Kağadana) eserl de onan — ha- yabadan elınmış parçalardır, Kendlsine sordum; — Efe -Dodim- hayatta ge- çirdiğin en böyük korku ban- gleldir?- Yözüme baktı: — Ben ha -Dedi ben hiç korkmadım... Fakat dur baka- — İçeceksln Yiğitim, içecek- tin. Burada ben hâükimim, Ben ne emrederstem o olur. — Fakat. Yapım.. Sen ne- #l kadınsın böyle.. — Ben mi?. Hiçi. Ben de ni heyet bir kadımım, bir fasanım. Haydi iç! Aybey mukavemet edemedi: — Bir İnsamı delirtmek Için yaratılmışam! Diyerek kadehi kaptı ve bir hamlede hepsini içi. Şimdi dili çözülmüştü Söylemek ihtlyacını dayayordu. Amma neler söy- lemek? Herşey, birçok şey. Bu aralık, derinden sesler gelmeğe başladı : Toganal ediyorlardı. Sazlar çalınıyordu. Bütün bunlar, rüya mıydı? O kadın, o çarab, bu sesler ve bütün bunlar, bo bahçeler, bu ter temiz, bol ıçıklı ufaklar hep rüya mıydı? — Söyle yiğlt, bayatında hiç sevdin mi? O bu enale cevap vermedi. — Sen öyle bir kadınsın ki. Korkuyorum senden. Karşında fenalaşıyorum. Şu dekikada öl mek isliyorum. Nasıl Anlatayım bilmiyorum ki. Dilim dönmiyor. Bu aralık, başında birşey duydu : Sanki bir el, hafif hafif saç: larını okşayordu. — Sann var — sülâlesine mensubiyetl vardır. O, Evrenos soyundan gelmedir. 2 — Size mensubiyetle müf tehirim, &ize kapılanmış olmakla kıvanıyorum. Mensucat — dokuma (fr.) tHasu Meeşe — çıkağ, köken Menos — ssnik, alışkın Menzil — konuk Mophas — sözbaşı (fr.) cha pitre Mephut — şaşkın Mepsutan — düzce, düz (fr.) simplement Men'a — otlak Merak — merak (T. Kö.) Merkep (rükuptan) — binit Meram — meram (T, Kö) Meraret — acılık Meraslm — tören Merasim (eşkâl anlamına) — gekiller Merbot — bağlı Merbutiyet — bağlılık Mereli âid — başvurak örvek; heriş mereli aidinde görülebilir. heriş kendi başvu- rağında görülebilir. Merd — er Merdane (yaraç adı) — yuvga Merdümgirlz — yalkız Meramet (bak: tamir) Mergub, müteber — — geçkil Merhale — 1 konak, 2 yüğrüm Merhamet — acıma Merhamet etmek — acımak Merhametli — acır Merhametsiz — sermaz Merhem — sürgüç Merhan — tütuk, tatalu yım; Birşey — hatırlğr gibiyim,. Yazı yop: Demirci — Mehmed — efenin efesi Gökdeli Mehmed ele, be- ni, Ödemiş'te Bozdağ — ateli meybanesine — davet — etmişti. Zeybekler İçeride oturmuş, İçki masalarını kurmuş; bekliyorlar. dı. Ben o terihlerde henöz pek genç ve ncemi idim.. Efe- lerla kuüyrüğanda — dolaşmıya yeni alışıyordam, Yanına yakla: şirken . evvelâ halâüya uğradım.. Babhçede, önü paravanalı, ka ranlık bir halâ.. İçeriye girdim. Bir dakika sonra arkamda bir gürültü oldu. Baktım, ne gö reylm: Zebellâ gibi bir efel. Elinde koca bir bıçak, sır- tma aaplamak üzere... Can korküsile kendiml fır- lattım. Fakat zeybeğe çarptım, fstüne düştüm, O yuvarlandı, paravanaya çarptı, — paravana devrildi. Ben derhal efelerin bulunduğu masaya doğru koş- tum., Oolar da, nedir bu gü rültü, diye davranıp — kalkmış- lardı. Sordular, söyledim: — Benl birisi öldürüyordu, Dedim. Bic aralık, berif sal. lana, Ballana elinde uzun bir bıçak olduğa halde göründü: — Nerede o?. Nerede o ke- rata?, Yakalarsam vallah billah derisini yözeceğim!. Diyordu.. Bizim — efeler, he- men çullandılar, kendisini ya- kaladılar. Meğer lmiş biliyor musunuz?, Efeler, abdest bozarken ça- melebilmek — için bellerindeki bıçağı çıkarınak — mecbüriyetin- dedirler. Çönkü bu bıçak, yet- miş, sekaen santim boyundadır ve zeybeklerin çömelmelerine mâni olur. Bizim herif de, çö- melebilmek — için kuşağından bıçağını çıkarıvermiş, ben tam- © sırada başımı çevirip bukınca, beni öldürecek sanmışım.. He- rifin yuvarlandığı yer de plslik kuyusuydu. Hattâ İzmir'de dn. nüşümde benim içib; — Bizim Salâhlddin, — bi: yurarukta koskoca efeyi plali- ğe taplamış! Dediler. — Güzel!. Peki, hayatında seni en çok sevindiren hâdise ne olmuştur? — Ne bileyim ya?. Ben çok sevladim, çok ta ağladım. Ar- tık bende — onların bhatırası kalmamış.. Efe bunları söyledikten son. ra bir kahkaha attı ve bana birşey söyledi. İçyüzünü uçma- Ba İzin vermediği bu şey, onun Coya namnda bir yabüdi kızı ile olan Jik aşkına atıddir. — Sakın ha, yazayım deme.. Benim en çok sevindiğim da- kika, 45 yaşında biricik kızı- mıa doğması dakikasıdır.. Ben çocoğamun kız olmasımı İster- dim, Neden diyeceksin benl babam kaatar ağasının sopalı, bıçaklı kavaaları bile yıllarca saptedemediler. Düşünüyordum. Ya İhtiyar yaşımda oğlan, benim gibi haşsrı birşey doğar- *a ben onun bakkından nasıl geleceğim, bu yezit çocuk bana neler yapmaz? Çönkü her İnsan yaptığını buluyor. Benim kaa tar ağasına yaptığımı, belki de daha fazlasile, oğlum bana ya- pocaktı. — Arzum yerine geldi, kızım doğdu. HBakikaten efenin bir kızı vardır, cici, Süzel, #sevitali bir yavrudur. Babası eskiden ona bizlm yanımızda sorardı: — Kımm, senin adın ne?, mes'ele ne |yapılır. Evvelâ yalan, düracak kadın yaratmamış'” p | * NUNT 1 Sen ea çi Sölüyor — İzmir köçeği.. Fakat yavru kız şimdi oniki yaşlarında.. j W| — Peki, saadeti nasıl edersin efef. Müze müdürü ayak tüne attı, bir sigara 7*.# — Saadet mi - -dedi- gimi, keyf imi ,M dir. O dakikada benden :; kimse yoktar. Hayatta | benlikle kalmdir. Ben © w tatmin ettiğim gün, Allab aksini iİddia — otsa * işte o dakikada mes'adtü M mektir.. Ben — herşeyde M düşünüyorum.. Dlnyl"') gözel kadınını ben çirklt | rak telâkki edebilirim. ' ne derse desin, beni bU w* şünceden ayıramaz, &! kime, hoşuma giden bBÖrüm. — Bir sual deha! | en fazla yalavı erkek ml kadın mı?. v — Ho hoooo.. Sllbi"; kadın!. Onün işi güeü V, dır. Onün mantıkı, | ul mesi yoktur. Bunun 'M dalma yalanla meşgul , dalmu yalanı İster, Kl»# | 4 F ; sİyatına tâbidir ve kadı9? söylemiyen erkek de danmıştır. En ideal ve © y vaffak olamamış .ıııelıı;".ç '[q dina karşi yalan — söyle ” 4 lerdir. Bir kadın üzerld" esaslı olarak, İki saretl? Ç| b sapfâ N ile.. Tanrı, ba iki kavrtt (A pi Havva ve Meryem bile- — $i kat et, kadınlar, en ziy#i” Ü İancı ve haşarı çocul / verler. Bu, onların yalkfi melerinden ileri gelir: Kantarağası zade el dım düşmanlarının en İtT Y lerindenmiş. ııue-ı') 4 — S LERİ fırsat, bulmuş ki devati — Kadın bir piyano € yW Ahengini — Ginliyebilmek g tepeden vürmak ııııın:"'/ dinlar nazik, kibar, 'f erkekleri severlermiş. Ü el lani. Kadınlar, yalandı. kaba erkeklerden ) — FPardon efe; birşef caktım, unutuyordum: Yalan hayatta lâmif M midir?. f — Manlesef, öyle. BÜY [—ı. lanı sevmem, Fakat ber sevmiye mecbur oluru! / kü yalana İnanmıyanı Fakat yalanı, yorinde ** İ la — söylemeli., Z çok yalan, bittabi iyi Ö4 Kadınlar müstesna.. Çanki lar dalma: ve — bile bile lstiye yalan söylerler. _İ Bupbları tesbit edet ylı’ yanlar da bizim Bay ’j hakkında neler söylü, ğ düşünüyor da kafamat mıyordüm. Tonıuld.'. | — Yez dedi.. yat ' lırsa vizgelir, ben y47” şımı aldım. , <EEeti Mahkemede Ka" Tütün hçıkuhl'w Manlsa'nın — Gökçe y Hacı Ahmed oğlu l!i"’/ 286 mahkemesindeki * neticosinde suça sablt Tğaf gından — beraet karâfi AlL oğlu Mehmed bapse 200 lira F'İY' İzzet oğlu Salih - 0N — yi 166 lira para cezesıne " I g T FORİNİ İ VEFES ( IFESLELSELEŞETDE EELPERFEE

Bu sayıdan diğer sayfalar: