22 Ocak 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

22 Ocak 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ 4N 22117037 ANADOLU * (Gazianteb (52,000) nü- Ç»% fuslu bir şehirdir 30 ikinci kânunda (M. Hitler, mühim bir nu- Arabistan'da kadın!, tuk irad edecektir General Göering, İtalya'dan dönerken Vi Yana'ya da uğrayacaktır. M. Mussolini M. Hitler ve Berlin, 21 (Radyo) — Nas- Yonal sosyalist rejimi dördün- Cü yıldönümü 30 Kânunusani- tes'id edilecektir. Bu münasebetle görülmemiş tezahürat yapılacaktır. M. Hitler'in de mühim bir hutuk iradedeceği anlaşılmıştır. Bu nutuk, Hitler tarafından Bergeskadan da dikkati mah- Susa ile hazırlanmıştır. Nutukta Hitler, idaresi al- tında dahili ve harici muvaf "l_flycl_ltri izah edecektir. Bu Münasebetle Alrnanya'nın ha- M askeri, iklısadi ve siyasi dreti izah olunacaktır. Hitler, harici siyasetten de bahsedecektir. Salâhiyettar bir afile göre Hitler bu nu- îllk ile Rusya hariç olmak Vzere umumi bir sulh ve mü- salemet teklif edecektir. Nutukta Almanya'nın müs- temleke ihtiyacı da zikredil- Mmeden geçilmiyecektir. _l_ İya - Almanya teşriki me- Saisinin tehemmiyetinden de Uzun uzadıya bahsolunacaktır. 'spanya mes'elesi hakkında eneral Franko'nun İtalya ve Manya'ca zaferinin ?ı_d"ğ“ ve kızılların için herşeyin ilâve edilecektir. a, 21 (Radyo) — Son ğıbâ'l_ue göre Londra, Paris K ıı:ık“ı.d M. Hitler'in 30 Usanide iyat edeceği nut- ;:klfâ!emckledir. Bu nutuk, yesi" Tn tamamiyeti mülki- u.':“"î::lks:dıecekîin ağr gı rlin'e gidecek. ezzem imhası yapılacağı da Tzamam; (ALA) — İyi ma- | yazıyorlar. — Lüzumu yok!,. Bizde ki- AT | Fırtına Ali Büyük Korsan Romanı Yazan: M. Ayhan, Faik Şemseddin -62. — Fena - dedi - çok fenal, “'“';':zullcık değildir. Bilâ- *ür;(kudm:;nkî deniz büsbü- aptanın tahmini doğru çık- :::r&ı;, Ve tayfalar da, kurhılııış inin Yavaş-yavaş kaybol: n::oâü'yy:lırdı. Kaptan: ; — Ab- diyordu --Midilli'ye, "';lM ı'loğnı bir yınlşıbıila'ef.. bi e:md:t' onu istiyordu. Böyle aziyet, işine çok yarıya- taktı. Fakat buna imkân ve ü ihtimal yoktu. Deniz üstünde, 8 saatler gel çi- Fi e yoakında Almanya'ya gidecek arkadaşları lâmat almakta olan mahafil M. Mussolini'nin yakında Al- manya'ya gitmesi muhtemel olduğunu beyan etmekte ise-” ler de, bu ziyaretin Duçe ile M. Göering arasındaki son mülâkatlarda — kararlaştırılmış olup olmadığı hakkında bir şey söyliyememektedirler. Alman Nazırı Viyana'da bekleniyor. Viyana, 21 (Radyo) — Ge- neral Göering, Şubat ayında Viyana'yı ziyaret edecektir. Bu ziyaretin, Alman - Avusturya dostluk mukavelesinin imzasını takibedeceği sanılmaktadır. Göering Napoli'de Napoli, 21 (Radyo) — Ge- neral| Göering ve zevcesi bu- gün Kapri'den Akulona tor- pidosu ile Surente ve Amal- fi'de bir tenezzüh yapmışlar ve gene dönmüşlerdir. Yarın, general Göering tek- rar Surente'ye gidecek ve ora: dan Napoli'ye dönecektir. Cu- martesi günü'de Roma'ya ha- reket edecek ve durmadan Berlin'e gidecektir. Almanya-Lehistan Danzing mes'elesi İyi bir safhada imiş.. Berlin, 21 (Radyo) — Dün Cenevre'ye geçmekte olan Le- histan hariciye nazırı Kolonel Bek ile Almanya hariciye na- zırı Fon Nörat bir saat gö- rüşmüşlerdir. Her iki nazır, Danzig hakkındaki noktai na- zarlarını izah etmişlerdir. Leh gazeteleri, Danzig mes'elesinin iyi bir safhada bulunduğunu yuvarlanıyordu.. Nihayet öyle bir dakika geldi ki, gemi deh- şetle çatırdadı ve denizin için- de, siyah, korkunç bir ağız, sulardan bir mezar ağzı açıldı ve gemiyi yuttu.. Batış, gayel seri olmuştu. Tayfalardan ba- zıları, bir sandala atlamışlardı. Bazıları da denize attıkları seren ve anbar kapaklarına sarılmışlardı. Petro'da bir di- rek parçasına sarılmıştı. Dal- gaların arasında meyüs fer- yatlar, iniltiler, su yutanların | bırltıları, beyhüde çabalama- Serlevha arasında Herkes gibi, benim de mev- zu züğürtlüğü geçirdiğim za- manlar vardır. Mübarek kafa, kloçka makinesi değildir ki, altına yumurtayı koysanız da civciv çıksal. Hoş; bir iddia- ya göre, böyle hakiki veraset haricinde, makine, ilâç vesaire ile temin edilen varlıklarda da çok gerilik varmış ya, ne isel, Bir İstanbul gazetesini önü- me aldım. İçindeki serlevha- larla bir muhavere yapmak istedim. O yazmış, ben söy- ledim. O — Unsurdan unsura ni- fak! Ben — Çok güzell. Antak- ya'dan Trakya'ya vifak de- mektir.. — Türk dostlarımıza karşı nankörlük ediyoruz. — Ağzını öpeyim Fransız efendi, sen her halde Fransız değilsin ki doğru söylüyorsun.. — Roma mülâkatları ne netice verecek? — Malümu ilâma hacet yok- tur tabii. — Gene sokaklardan bir şikâyet! — Vurdukça — tozur. yerde ayni şikâyet vardır. — Şirketi hayriye bilet üc- retlerini bir miktar indirecek. — Darası başımıza! — İstanbul belediyesi temiz- lik işine fazla para ayırıyor? — Ne olur, bizimki de ayı- rabilse.. — Ankara vapuru tamir için Almanya'ya gönderiliyor. — Bu da birşey mi sanki?. Bizim Çankaya vapuru tamir- den çıktı da Karşıyaka'lılar yeni bir kruvazör almışız gibi bayram yaptılar. — Buhrandan buhrana!.. — Sinirlerimiz dayandı ya, ona bak meslektaşım Peyami Sefa! — Aram efendiye cevapl — Bana öyle geliyor ki ha- ta işliyorsun arkadaşım. Ona cevap değil, yular lâzım ga- Kba! — Her Paris'linin bir gaz maskesi olacak! — Bir kısım Fansız matbu- alının marifetinden uzak kal- mak için olsa gerek.. — Tatlı hülyalar!. — Fakirlere kömür mü ve- rilecek yoksa?. — Yarım adaml. — Sorma be birader, bü- tün adam kaldı mı ki yarım adamdan bahsediyorsun?. — Yakılacak kitap!. Her ranlık, sanki bu faciayı gös- termemek için denizin üstüne çokmüş gibi idi. Petro, Boğazın dalgaları ara- sına kendisini atarken, tama- mile itidaline sahipti. İçinde, yeis namına bir şey yoktu. Azmi, enerjisi — kırılmamıştı. Dalgalarla uzun müddet mü- cadele edebileceğinden emindi. Hattâ, kurtulacağını da - bili- yor gibi idi. Etrafında kimseyi görmez olmuştu. Sesler duyulmıyordu: — Boğuldular, gittiler! Diye mırıldandı. Artık dal- gaların önüne katılmıştı. Bütün kuvvetini birden sarfetmiyordu. Bazan kendisini serbestçe bı- rakıyordu. Sabaha karşı artık yavaş-yavaş takatının azalmak- ta olduğunu gördü. Fakat | —Tam o sırada şiddetli bir Kaçakçılıkla mücadele için yerinde ve mühim tedbirler alınmıştır. Güzel Gazianteb Gaziantep (Hususi muha- birimiz yazıyor) — Gaziantep güney illerimizin bir - sayfiye ve eğlence şehri olmakla be- raber, ayni zamanda bir tica- ret ve endüstri — yuvasıdır. Ayıntap - fıstıği, deli tütün, Ayıntap pekmezi gibi özel ürünlerile, — Ayıntap - elişleri, dokumacılık, — kilimcilik, — sa- bunculuk, dericilik gibi yerli san'atları, mevkiinin ehemmi- yeti ve hinterlandının genişliği bu şehri çok eski zamandan- beri mümtaz bir ticaret ve san'at merkezi haline — getir- miştir. Bağlar ve bahçelerle süs- lenmiş geniş bir ovanın güney ucunda — 950-1000 metre — ra- kımlı üç tepe üzerine kurulan Gaziantep, taş evleri, kire- mitli çatıları, bunların arasına serpilmiş ağaç kümelerile çok şirin bir manzara arzeder. Geniş ve muntazam antre- polar (hanlar), asri oteller, güzel mesireler, muzikli bah- çeler, şehrin ticareli ve eğ- lence bakımından kıymetini artırır. Nüfusu, son - tahrire göre 52 bindir. Bu miktar köyleri hesaba katılırsa 127 bine baliğ olur. Şehirde 15 fabrika, 5 sa- bunhane, 3 matbaa, — 2000- 2500 el ile işler dokuma tez- gâhı, 200 kilim dokuma tez- gâhı ve geniş bir tabakhanesi vardır. Son bir yıllık ihracat 9410 ton tutmakta olup getirdiği para üç milyon sekiz yüz dok- san iki bin liradır. İthalât ise tap, yakılmasa bile esasen okunmaz, oduna, kömüre ya- zıktir, şu var ki, yakılacak ki- tapla yakılmıyacak kitap so- kaklarda beraber sürünüyor- lar. Onları bari ayırabilsek!.. Çimdik biraz ötede idi. Çok değil, kısa bir mücadele, bir hamle daha kâfi idi. Fakat yavaş-yavaş kol- ları çözülmiye başlamıştı. Ayak- larını oynatamıyordu.. Başının içinde ve kulaklarında şiddetli bir uğultu duyuluyordu.. Fır- tına ve rüzgâr, iştihasını tat- min etmiş bir canayar gibi artık kesik-kesik soluyordu. Sulara batıp çıkıyordu. Biraz gözlerinin aralığından, sabahın alaca karanlığında etrafına bir | daha bakındı: Sulara ve sahile sis çökü- yordu.. Daha ileride sanki bir fener ışığı yamıp sönüyordu. İçinde taze bir ümit canlanır gibi oldu. Sanki kollarına ve bacaklarına son bir enerji, son bir kuvvet gelmişti. i (5957) ton ağırlığında ve iki milyon iki yüz altmış bin lira kıymetindedir. Bunlardan baş- ve kayısı ihracatı da yapıl- maktadır. 936 yılı fıstık rekol- tesi üç bin tondur. Antep'te Ziraat, İş ve Osmanlı banka- larının şubeleri vardır. Antep'in — iktısadiyatırı en çok kemiren iki unsur vardı: Gümüş mecidiye ve kaçakçılık. Madeni para nihayet bir ka- nupla tedavülden kaldırılmıştır. Hükümetimiz bu yolda birçok fedakârlıklar ihtiyar etmiştir. Fikrimizce kaçakçılığın önüne lamamen geçmek için kaçak- çılık yapılan eşya fiatlerini azaltmak yerinde bir tedbir olur. Bu takdirde maddi bir istifade temin edemiyeceğini anlıyan kaçakçı tuttuğu yolu terke mecbur kalacaktır, tekim, şeker, tur, kibrit ve rakı kaçakçılığı, bu mevada aid fiatlerin ucuzlatılması üze- rine tamamile' durmuştur. Eden'in nutku ve Alman gazeteleri. Berlin 21 (A.A) — Havas Ajansından: Diplamasi mahafili matbu- atın hiddet ve şiddeti ile te- zad teşkil edecek surette M. Eden'in nutkunu müsait bir tarzda karşılamıştır. Korres Pondanse Politik Diplomatik diyor ki: M. Eden'in İspanya ve İs- panyollar hakkındaki telâkkisi İspanya'nın Avrupa'nın menafiine hâdim olacak ye- gâne hal suretini göstermek- tedir. Berliner Tageblet diyor ki: Almanya ademi müdahale ile Avrupamn istikbaline karşı lâkaytlığı birbirine karıştıra- maz. ve rükledi. Artık hiçbir şeyin farkında değildi. — Ben de boğuluyorum, Diye düşünebildi ve sonra kendisini tamamen kaybetti. Dalga onu, bütün hızı ile yirmi metre ilerideki kumsalın üstüne bırakmış ve çekilip gitmişti. Onun asıl kurtarıcısı işte bu dalga idi. Sanki onu ku- cağına alıp oraya kadar gö- türmüş ve kendisini gizlemek için çekilip gitmişti. Petro, talihin ve tesadüfün sevki ile, Midilli limanının çok yakın bir noktasına düşmüştü ve buradaki kumsal, yarım bir daire şeklinde, âdeta küçücük bir liman manzarası arzedi- yordu. » Biraz ileride küçücük ve rA * sira — ka mühim miktarda yaş üzüm | Ne: | Avrupa'lıların şarkta kadı: — nın kiymeti — olmadığından bahsettiklerini bilirsiniz, ben bu kanaate çok sinirlen'rim; vakıa, kadının çok kıymetsiz yer lâlettayin şark değil, Ara- bistandır. Bir gazetede okudum: Arabistanda kadın buhranı var. Arablar, kadın - bulmakta müşkülât çekmektedirler - ve pazarlarda kadın alış verişi durmuştur. | — Bu buhranın sebebini Arabi lar bermutad yahudilere at- fetmektedirler, Arablar pazar- larda satılık kadın fiatini yük- seltmişler fakat Yahudilerin beşer, onar kadın almasının önüne geçememişlerdir. Yahudilerin yüksek piyasa: ya rağmen Arab kadını satın almakta devam etmeleri müd- hiş bir buhran doğurmuştur.. Bu yazıyı neşretmiş olan ecnebi gazete elimdedir ve bence, biraz mübalegalı da olsa yalan değildir. Arabistan- da kadın ancak alınan, satılan bir matahtır; kadın ehli bir hayvandır; kadın, güzel olduk- ça hissi zevklere, çirkin veya ihtiyar ise her türlü hayvan işlerine mahsus bir mahlüktur. Fakat şarki, Arabistan'ı ka- rıştırmak hatadır. Şark, daha doğrusu “Yakın şark,, siyaset âlemindeki telâkkisi ile ancak Türkiye'ye, Balkanlara — şamil bir tabirdir; Türkiye, kadına | lâyik olduğu mevkü her mil- | letten fazla vermiş, ana ve | hemşiresine hürmeti bilmiş bir | memlekettir. Kadının sabılıb alınmasına müsaade eden bir idare ve zihniyet altında Hataylı hem- şirelerimizi nasıl bırakabiliriz. F. Benlioğlu Fransa Yeni harp gemileri yaptırıyor Paris 21 (Radyo) — Fran- sanın yeni üç senelik bahriye programında — 35,000 — tonluk iki hattı harp gemisi, 16,000 tonluk iki tayyare gemisi 8000 tonluk iki kruvazör, 16 - tor- pido, 12 tahtelbahir vardır. Türk - İtalyan Ticaret muahedesi.. Türkiye-İtalyan ticaret ve seyrisefain muahedesi ile tica- ret ve tediye anlaşmaları ve merbutatının Vekiller heyetin- ce tasdik edildiği Türkofise bildirilmiş ve muahedenin met- ni de gönderilmiştir. tepeler gözüküyordu. Bunların arasında da küçük bir derecik kıvrılarak - iniyor ve kumsalın bir köşesinden denize akıyordu. Kimbilirhangi bir hayır sa- hibi, suyun denize döküldüğü yerin elli metre kadar geri- sinde bir su haznası, bir de çeşme yaptırmıştı. Balıkçı ka- yıkları mevsim gelince, bu ci- varda uzun müddet eğlenir, balık tutar ve bu çeşmeden istifade ederlerdi. Keza, bahar mevsimi gelince Midilli halkı, buraya gelir, eğ- lenir, kumsalda vakit geçirir, banyo alırdı. Tepelerin eteklerinde ve üstlerindeki sık ağaçlıklar, se- nenin birçok mevsiminde dai- ma yem-yeşil dururdu. olduğu bir yer vardır, fakat bu

Bu sayıdan diğer sayfalar: